Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Adam, son dizesinin ardından sana doğru eğiliyor, koca bir gülümseme eşliğinde "Hay hay efendim, hay hay!" diyerek şapkasını çıkarıyor ve bardan çıkıyor. Kahkahalar hala mekanda yankılanıyor. Masato ve Yuri yanına geliyor. Masato, neredeyse nefessiz kalmış bir halde, elini göğsüne bastırarak gülmeyi zor durduruyor. "Mükemmeldi ya! Ne oldu orada öyle?" diyor, hala arada kıkırdayarak. Yuri ise daha soğukkanlı, gözlerini hafifçe kısarak sana bakıyor. "Adamla ne konuştunuz?"

Sen derin bir nefes alarak kısaca anlatıyorsun. Adamın Sennashi hakkında verdiği bilgilerden, sembollerden, radyo bağlantılarından, tüccar ağından, sonra birden şarkıya geçip olayı çevirdiğinden bahsediyorsun. Yuri, anlattıklarını dikkatle dinliyor, parmağını çenesine götürüp düşünceli bir ses tonuyla konuşuyor. "Eğer dedikleri doğruysa bu köy içinde çok daha geniş bir ağın varlığının işaretidir. Radyo kodları ve sabah yayınlarıyla bilgi aktarımı yapan bir hücre sistemi... Koga’nın söz ettiği radyo da bu ağın parçası olabilir. Sennashi’nin Amegakure’de bu kadar rahat hareket ediyor olması beni düşündürüyor. Ya içeride bir sızıntı var ya da biri onların gözlerini başka yere çeviriyor."

Tam bu sırada kapıdan o tanıdık, yayık ses duyuluyor. "Aaa, ama gelmiyor musunuz? Hadi yav!" Üçünüz de birbirinize kısa bir bakış atıyorsunuz, ardından Yuri’nin omuz silkip yürümeye başlamasıyla peşine düşüyorsunuz. Sokağa çıktığınızda adam yine enerjisiyle ortalığı dolduruyor, ellerini iki yana açıp Yuri’ye dönüyor. "Sizinle de tanıştığıma memnun oldum ekselansları. Ekselans diyorum, yanlış anlamayın lütfen. Eksılıntsınız, ondan diyorum. Anladın? Kapiş? WOW!" Yuri’nin dudakları kımıldamıyor bile. Cevap vermiyor. Masato ise ağzı açık bir halde izliyor, ne diyeceğini bilemiyor ama eğleniyor da. Adam bir anda yürüyüşünü kesip arkasına dönüyor, bir aktör edasıyla başını yana eğip dramatik bir sesle. "Ayrılacağız." diyor.

Yuri’nin sesi aynı soğuk tonda, keskin bir yanıtla geliyor. "Hayır, ayrılmayacağız." Adam bir anlık duraksamadan sonra ciddiyeti bırakıp parmağını havaya kaldırıyor. "Bakın efendim, soldan gidersek bir parka ulaşacağız, bildiniz onu." Yuri başını sallıyor. "Kuroyuri Parkı, evet." Adamın gözleri parlıyor. "Evet, evet! Bilgili bir hanımefendisiniz, bu çok güzel. Güçlü ve bilgili kadınlara bayılırım." Yuri yine sessiz. Bu sefer gerçekten onu görmezden geliyor. Adam omuz silkerek birden neşeleniyor, sesi tekrar canlanıyor. "Aradığınız herif orada. Bir grup halinde oraya gidin, kalanına da diğer ajanları göstereceğim. Topluca yakalayın hepsini. Ben sizi düşünüyorum. Okeyto?"

Yuri birkaç saniye sessiz kalıyor, ardından kararını veriyor. "Ayrılacağız. Ben adamımızı yakalamaya gidiyorum, siz de bu adam ile gidin." Adam teatral bir reverans yapıyor. "Hay hay efendim!" Sonra sana dönüyor, elini uzatıyor, sesi yumuşak ama yine o tuhaf vurguyla dolu. "Lütfen." Sen önden yürümeye başlıyorsun, Masato ise adamın yanında kalıyor. Adam bir ara ona dönüp, gözlerinde tuhaf bir parıltıyla, hayranlık dolu bir tonla konuşuyor. "Klanınıza hayranım, müthiş bir edebiyat, müthiş bir yaşam tarzı! Roman gibisiniz, aşk gibi, belki daha fazlası." Masato, şaşkın ama biraz da gururlu bir gülümsemeyle karşılık veriyor. "Sağ ol abi ya."

Yürüyüşünüz pazarın girişine kadar uzanıyor. Aynı yerde, kalabalığın arasında, adam bir anda durup iki tüccarı parmağıyla işaret ediyor. "Bakın, bunlar. Şu sağdaki var ya, adını söyleyeyim mi? Hino Juzaburo. Solundaki de Daisuke Maro. İkisi de kibar görünür ama Sennashi’nin cebine çalışır. Köftehorlar, haydutlar, hatta afedersiniz ama şerefsizler!" Masato sana dönüyor, yüzünde hem kararsız hem ciddileşmiş bir ifade var. "Nasıl yakalasak onları? Uluorta kanıtımız olmadan götürmek saçma olur. Yetkililere mi haber versek?" Adam omuz silkerek araya giriyor, dudaklarında alaycı bir gülümsemeyle "E sorgulayın güzelim?" diyerek fikir veriyor. Masato susup düşünürken, tüccarların arasından geçen kalabalığın uğultusu ve yağmur damlalarının tenine değen serinliği arasında, gözlerin istemsizce onların hareketlerini izliyor. Belki bir fırsat çıkacak, belki de sadece daha fazla soru.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Masato kahkahalar eşliğinde ona ne olduğunu sorduğunda Aoi kendisinin de anlamadığını ifade etmek istercesine bilmiyorum der gibi kafasını salladı. Ancak yüzünde hafif sarhoş bir tebessüm duruyordu. Anlamasa da belli ki hoşuna gitmişti. Yuri'ye adamla ne konuştuğunu anlattıktan sonra Yuri bunu oldukça önemli bulmuştu pek sorgulamadan. Neden adama güvendiğini çözemese de fazla sorgulamamaya karar verdi. Sennashi’nin Amegakure’de bu kadar rahat hareket ediyor olması konusu gerçekten ilginçti. Yalnızca Ame'de değil, tüm köylerde rahattılar. Konoha polis teşkilatı başı bile onlardan birisiydi düşününce. Muhtemelen içeride sızıntı vardı ancak Uchiha adını veremeyeceği için bu bilgiyi kendine saklamaya karar verdi.

Müzisyen adamın onlara seslenmesi üzerine bardan ayrılarak onu takip etmeye başladılar. Yuri ile tanışmasıyla ilgili bir şeyler söylemişti adam ama ne söylediğini anlamak biraz zordu. Bokukichi'yi de her zaman anlamıyordu sonuçta, o yüzden pek üzerinde durmadı. Adam yolun bir noktasında ayrılmaları gerektiğini söylediğinde Yuri buna ilk başta karşı çıkmıştı ancak müzisyenin soldaki parkta aradıkları önemli bir adamın varlığını belirtmesi üzerine hemen fikrini değiştirmişti. Epey de hızlı gerçekleşmişti bu olay. Böylece Yuri sözü geçen parka yönelirken Masato ve Aoi, müzisyen adam ile yola devam ettiler.

Adam centilmen bir edayla elini uzatıp lütfetmişti tekrar o şahsına münhasır vurgusuyla. Bunun onun kişiliğinin bir parçası olduğuna kanaat getirmişti artık Aoi. Sonrasında Masato'ya dönerek klanlarına dair övgü dolu sözler söylemişti. Abartıyla. Masato şaşırsa övülmek hoşuna gitmiş gibi görünüyordu. Pazarın girişine ulaştıklarında kalabalığın arasındaki iki adamı işaret etti müzisyen. Hino Juzaburo ve Daisuke Maro ismindeki tüccarların Sennashi ile çalıştıklarını ihbar etti. Masato ellerinde kanıt yokken ne yapabileceklerini düşünürken müzisyen sorgulamayı teklif etmişti. Aoi iç çekerek omuzlarını sarstı. "E sorgulayalım güzelim." Şemsiyesini hafifçe havaya kaldırarak omzuna dayadı. Masato'nun koluna girerek adamların yanına doğru ilerlemeye başladı. Tezgahları inceliyormuş gibi yaptı. "Ne pahalı köy burası da." dedi hayıflanarak. "Gecemiz gündüzümüz tatilimiz yok köle gibi çalışıyoruz ama yediğimiz içtiğimizin yarısı daimyoların cebine gidiyor resmen, öyle değil mi azizim?" Adamlardan birisi olduğunu düşündüğü tüccara yöneltti onay bekleyen sorusunu. Bu onların konuşmasını sağlar mıydı emin değildi ancak belki daha çok bilgi edinebilirdi.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Kalabalığın uğultusu içinde yavaşça ilerliyorsun. Yağmur hala ince bir perde gibi iniyor, şemsiyenin kenarından süzülen damlalar ışığın altında gümüşi bir parıltı bırakıyor. Müzisyen birkaç adım gerinizde, kendi kendine mırıldanıyor, sanki başlı başına bir fon müziği gibi. Masato ise temkinli, seni takip ediyor ama gözleri hep o iki tüccarın üzerinde. Hino Juzaburo ve Daisuke Maro... ikisi de birer esnaf gibi görünse de, yüzlerinde fazlasıyla telaşlı bir dinginlik var. Paranın kokusunu seven insanların o tipik sahte huzuru.

Tezgaha yaklaştığında Amegakure’nin lüksünün bedelini konu edinen o küçük serzenişini dile getiriyorsun. Hino başını çeviriyor, dişlerinin arasından yarım bir tebessüm sızıyor. "Haklısınız hanımefendi." diyor. "Ama herkesin cebinden biraz eksilmeden bu şehrin ışıkları yanmaz. Lüks pahalıdır. Haysiyet de öyle." Cümlede bir sertlik, bir meydan okuma gizli. Senin gözlerinle buluşmamak için önündeki gümüş kutularla oynamaya başlıyor. Daisuke ise daha konuşkan. "Bu işler böyle, efendim. Biz de emir kuluyuz neticede. Dağıtılacak mallar gelir, biz teslim ederiz. Kime gider, kim alır, kim satar, kim yakar, biz bilmeyiz. Göz görmezse gönül rahat olur, değil mi?"

Masato hemen söz almak istiyor ama elinle onu durduruyorsun. Daisuke’nin sesi giderek kısılıyor, boğazını temizliyor. "Ama tabii ki... bazen gönül rahat olmuyor. Hele geçen geceki olayı duydunuz mu?" Dikkatli bir şekilde dinliyorsun. Hino hemen araya giriyor. "Bırak Daisuke, boş konuşma!" Ama Daisuke artık başlamış bir kere. "Parkta, Kuroyuri’de bir grup adam sabaha kadar radyo dinleyip durdu. Yağmurun altında, kıpırdamadan. Sanki bir şey bekliyorlardı. Bir ses, bir işaret... Sabah olduğunda ortadan kaybolmuşlar. Çamurda iz bile kalmamış. Rüzgar bile dokunmamış gibi."

Masato hafifçe eğiliyor, fısıldıyor. "Radyoyu az önceki adam söylemişti, değil mi? Aynı bağlantı olabilir." Bir anda müzisyen bir adım öne çıkıyor. "Park demiştiniz değil mi hayatım? Aaa evet, park! Orası tam bir sahne olurdu ha. Geniş, sessiz, ölüm sessizliği gibi." Sesindeki alaycı sıcaklık bir anda soğuyor. Bir iki saniye sonra tekrar gülümsüyor, ama bu kez o parlak yüzün ardında tuhaf bir şey var. Sen fark ediyorsun, eldiven giymiyor ama parmaklarının arasında, neredeyse deriyle bütünleşmiş, gümüş renkli ince bir metal çizgi var. Yüzündeki makyajdan mı emin olamıyorsun ama gözlerinin kenarına kadar uzanıyor o hat.

Tam o sırada Hino ceketinin cebinden bir şey çıkartıyor. Küçük bir telsiz gibi. Yuri’nin söylediklerini hatırlıyorsun, Sennashi’nin iletişimi radyo ve kısa dalga sinyalleriyle sağlanıyor. Zaman aniden yavaşlıyor. Hino’nun parmağı cihazın yanındaki düğmeye gidiyor. Sen sezgisel olarak hareket ediyorsun, Masato da refleksle Byakugan’ını açıyor. Tüccarların çevresinde ince bir çakra titreşimi hissediyorsun ama aynı titreşim müzisyende de var. Sana dönüyor, sesi neredeyse fısıltıya dönüşüyor. "Demek hala anlamadınız. Ben sadece şarkıcı değilim, güzelim. Ben sinyali taşıyanım."

Bir anda Hino’nun parmağı düğmeye basıyor. Etrafta yankılanan metalik bir klik sesi, ardından tiz bir cızırtı. Tüm pazar alanı bir anlığına sessizliğe bürünüyor. Sonra da uzaktan, park yönünden gelen derin bir patlama sesi. Saniyeler içinde gökyüzü gri dumanla doluyor. Çevredeki insanlar panikle bağırarak kaçışıyor. Müzisyen sana dönüyor, yüzünde o tanıdık alaycı ifade. "Bak hayatım, ben sana söyledim. Kaos, bizim dilimizdir."

Masato hemen öne atılıyor, ama adam senden önce davranıyor, arkasındaki kalabalığa karışırken saksafonunun içinden küçük bir duman bulutu yükseliyor, görüşü tamamen kapatıyor. Gözlerini kırptığında, adam yok. Geriye sadece saksafonun yere düşen soğuk metali kalıyor. İçinde çalan son bir nota, boğuk, yankısız, eksik bir ezgi. Masato nefes nefese yanına geliyor, yüzünde hem öfke hem şaşkınlık. "Aoi, o adam... radyo sinyaliyle patlatma yaptı." Gözlerin uzaklardaki duman bulutuna kayıyor. Park yönü, tam Yuri’nin gittiği yer. Arkana bakıyorsun, iki tüccar da kaybolmuş. Anlaşılan bir alicengiz oyununa kurban oldunuz. Herkes panik içinde kaçıyor, sizin ise çok vaktiniz yok.

Yağmur yeniden hızlanıyor. Yerde savrulan kumaş parçaları, devrilmiş tezgahlar ve çığlıklar arasında bir karar vermen gerekiyor. Park yönüne koşup Yuri’ye yardıma gidip patlamanın kaynağını bulup oradaki hasarı kontrol edebilirsin. Patlama dikkat dağıtmak için bir yöntem de olabilir, belki de tüccarlar başka bir yere gitti ve seni yönlendirmeye çalışıyorlar. Aynı zamanda hemen dibinizde bir saksafon duruyor, tam olarak nasıl bir alet olduğu belli değil. Hangisini seçersen seç, her an başka bir patlama olabilir, o yüzden elini çabuk tutsan iyi olur.
Post Reply