Adam, son dizesinin ardından sana doğru eğiliyor, koca bir gülümseme eşliğinde "Hay hay efendim, hay hay!" diyerek şapkasını çıkarıyor ve bardan çıkıyor. Kahkahalar hala mekanda yankılanıyor. Masato ve Yuri yanına geliyor. Masato, neredeyse nefessiz kalmış bir halde, elini göğsüne bastırarak gülmeyi zor durduruyor. "Mükemmeldi ya! Ne oldu orada öyle?" diyor, hala arada kıkırdayarak. Yuri ise daha soğukkanlı, gözlerini hafifçe kısarak sana bakıyor. "Adamla ne konuştunuz?"
Sen derin bir nefes alarak kısaca anlatıyorsun. Adamın Sennashi hakkında verdiği bilgilerden, sembollerden, radyo bağlantılarından, tüccar ağından, sonra birden şarkıya geçip olayı çevirdiğinden bahsediyorsun. Yuri, anlattıklarını dikkatle dinliyor, parmağını çenesine götürüp düşünceli bir ses tonuyla konuşuyor. "Eğer dedikleri doğruysa bu köy içinde çok daha geniş bir ağın varlığının işaretidir. Radyo kodları ve sabah yayınlarıyla bilgi aktarımı yapan bir hücre sistemi... Koga’nın söz ettiği radyo da bu ağın parçası olabilir. Sennashi’nin Amegakure’de bu kadar rahat hareket ediyor olması beni düşündürüyor. Ya içeride bir sızıntı var ya da biri onların gözlerini başka yere çeviriyor."
Tam bu sırada kapıdan o tanıdık, yayık ses duyuluyor. "Aaa, ama gelmiyor musunuz? Hadi yav!" Üçünüz de birbirinize kısa bir bakış atıyorsunuz, ardından Yuri’nin omuz silkip yürümeye başlamasıyla peşine düşüyorsunuz. Sokağa çıktığınızda adam yine enerjisiyle ortalığı dolduruyor, ellerini iki yana açıp Yuri’ye dönüyor. "Sizinle de tanıştığıma memnun oldum ekselansları. Ekselans diyorum, yanlış anlamayın lütfen. Eksılıntsınız, ondan diyorum. Anladın? Kapiş? WOW!" Yuri’nin dudakları kımıldamıyor bile. Cevap vermiyor. Masato ise ağzı açık bir halde izliyor, ne diyeceğini bilemiyor ama eğleniyor da. Adam bir anda yürüyüşünü kesip arkasına dönüyor, bir aktör edasıyla başını yana eğip dramatik bir sesle. "Ayrılacağız." diyor.
Yuri’nin sesi aynı soğuk tonda, keskin bir yanıtla geliyor. "Hayır, ayrılmayacağız." Adam bir anlık duraksamadan sonra ciddiyeti bırakıp parmağını havaya kaldırıyor. "Bakın efendim, soldan gidersek bir parka ulaşacağız, bildiniz onu." Yuri başını sallıyor. "Kuroyuri Parkı, evet." Adamın gözleri parlıyor. "Evet, evet! Bilgili bir hanımefendisiniz, bu çok güzel. Güçlü ve bilgili kadınlara bayılırım." Yuri yine sessiz. Bu sefer gerçekten onu görmezden geliyor. Adam omuz silkerek birden neşeleniyor, sesi tekrar canlanıyor. "Aradığınız herif orada. Bir grup halinde oraya gidin, kalanına da diğer ajanları göstereceğim. Topluca yakalayın hepsini. Ben sizi düşünüyorum. Okeyto?"
Yuri birkaç saniye sessiz kalıyor, ardından kararını veriyor. "Ayrılacağız. Ben adamımızı yakalamaya gidiyorum, siz de bu adam ile gidin." Adam teatral bir reverans yapıyor. "Hay hay efendim!" Sonra sana dönüyor, elini uzatıyor, sesi yumuşak ama yine o tuhaf vurguyla dolu. "Lütfen." Sen önden yürümeye başlıyorsun, Masato ise adamın yanında kalıyor. Adam bir ara ona dönüp, gözlerinde tuhaf bir parıltıyla, hayranlık dolu bir tonla konuşuyor. "Klanınıza hayranım, müthiş bir edebiyat, müthiş bir yaşam tarzı! Roman gibisiniz, aşk gibi, belki daha fazlası." Masato, şaşkın ama biraz da gururlu bir gülümsemeyle karşılık veriyor. "Sağ ol abi ya."
Yürüyüşünüz pazarın girişine kadar uzanıyor. Aynı yerde, kalabalığın arasında, adam bir anda durup iki tüccarı parmağıyla işaret ediyor. "Bakın, bunlar. Şu sağdaki var ya, adını söyleyeyim mi? Hino Juzaburo. Solundaki de Daisuke Maro. İkisi de kibar görünür ama Sennashi’nin cebine çalışır. Köftehorlar, haydutlar, hatta afedersiniz ama şerefsizler!" Masato sana dönüyor, yüzünde hem kararsız hem ciddileşmiş bir ifade var. "Nasıl yakalasak onları? Uluorta kanıtımız olmadan götürmek saçma olur. Yetkililere mi haber versek?" Adam omuz silkerek araya giriyor, dudaklarında alaycı bir gülümsemeyle "E sorgulayın güzelim?" diyerek fikir veriyor. Masato susup düşünürken, tüccarların arasından geçen kalabalığın uğultusu ve yağmur damlalarının tenine değen serinliği arasında, gözlerin istemsizce onların hareketlerini izliyor. Belki bir fırsat çıkacak, belki de sadece daha fazla soru.
Sen derin bir nefes alarak kısaca anlatıyorsun. Adamın Sennashi hakkında verdiği bilgilerden, sembollerden, radyo bağlantılarından, tüccar ağından, sonra birden şarkıya geçip olayı çevirdiğinden bahsediyorsun. Yuri, anlattıklarını dikkatle dinliyor, parmağını çenesine götürüp düşünceli bir ses tonuyla konuşuyor. "Eğer dedikleri doğruysa bu köy içinde çok daha geniş bir ağın varlığının işaretidir. Radyo kodları ve sabah yayınlarıyla bilgi aktarımı yapan bir hücre sistemi... Koga’nın söz ettiği radyo da bu ağın parçası olabilir. Sennashi’nin Amegakure’de bu kadar rahat hareket ediyor olması beni düşündürüyor. Ya içeride bir sızıntı var ya da biri onların gözlerini başka yere çeviriyor."
Tam bu sırada kapıdan o tanıdık, yayık ses duyuluyor. "Aaa, ama gelmiyor musunuz? Hadi yav!" Üçünüz de birbirinize kısa bir bakış atıyorsunuz, ardından Yuri’nin omuz silkip yürümeye başlamasıyla peşine düşüyorsunuz. Sokağa çıktığınızda adam yine enerjisiyle ortalığı dolduruyor, ellerini iki yana açıp Yuri’ye dönüyor. "Sizinle de tanıştığıma memnun oldum ekselansları. Ekselans diyorum, yanlış anlamayın lütfen. Eksılıntsınız, ondan diyorum. Anladın? Kapiş? WOW!" Yuri’nin dudakları kımıldamıyor bile. Cevap vermiyor. Masato ise ağzı açık bir halde izliyor, ne diyeceğini bilemiyor ama eğleniyor da. Adam bir anda yürüyüşünü kesip arkasına dönüyor, bir aktör edasıyla başını yana eğip dramatik bir sesle. "Ayrılacağız." diyor.
Yuri’nin sesi aynı soğuk tonda, keskin bir yanıtla geliyor. "Hayır, ayrılmayacağız." Adam bir anlık duraksamadan sonra ciddiyeti bırakıp parmağını havaya kaldırıyor. "Bakın efendim, soldan gidersek bir parka ulaşacağız, bildiniz onu." Yuri başını sallıyor. "Kuroyuri Parkı, evet." Adamın gözleri parlıyor. "Evet, evet! Bilgili bir hanımefendisiniz, bu çok güzel. Güçlü ve bilgili kadınlara bayılırım." Yuri yine sessiz. Bu sefer gerçekten onu görmezden geliyor. Adam omuz silkerek birden neşeleniyor, sesi tekrar canlanıyor. "Aradığınız herif orada. Bir grup halinde oraya gidin, kalanına da diğer ajanları göstereceğim. Topluca yakalayın hepsini. Ben sizi düşünüyorum. Okeyto?"
Yuri birkaç saniye sessiz kalıyor, ardından kararını veriyor. "Ayrılacağız. Ben adamımızı yakalamaya gidiyorum, siz de bu adam ile gidin." Adam teatral bir reverans yapıyor. "Hay hay efendim!" Sonra sana dönüyor, elini uzatıyor, sesi yumuşak ama yine o tuhaf vurguyla dolu. "Lütfen." Sen önden yürümeye başlıyorsun, Masato ise adamın yanında kalıyor. Adam bir ara ona dönüp, gözlerinde tuhaf bir parıltıyla, hayranlık dolu bir tonla konuşuyor. "Klanınıza hayranım, müthiş bir edebiyat, müthiş bir yaşam tarzı! Roman gibisiniz, aşk gibi, belki daha fazlası." Masato, şaşkın ama biraz da gururlu bir gülümsemeyle karşılık veriyor. "Sağ ol abi ya."
Yürüyüşünüz pazarın girişine kadar uzanıyor. Aynı yerde, kalabalığın arasında, adam bir anda durup iki tüccarı parmağıyla işaret ediyor. "Bakın, bunlar. Şu sağdaki var ya, adını söyleyeyim mi? Hino Juzaburo. Solundaki de Daisuke Maro. İkisi de kibar görünür ama Sennashi’nin cebine çalışır. Köftehorlar, haydutlar, hatta afedersiniz ama şerefsizler!" Masato sana dönüyor, yüzünde hem kararsız hem ciddileşmiş bir ifade var. "Nasıl yakalasak onları? Uluorta kanıtımız olmadan götürmek saçma olur. Yetkililere mi haber versek?" Adam omuz silkerek araya giriyor, dudaklarında alaycı bir gülümsemeyle "E sorgulayın güzelim?" diyerek fikir veriyor. Masato susup düşünürken, tüccarların arasından geçen kalabalığın uğultusu ve yağmur damlalarının tenine değen serinliği arasında, gözlerin istemsizce onların hareketlerini izliyor. Belki bir fırsat çıkacak, belki de sadece daha fazla soru.
