Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Fırtına bulutları gibi çalkalanan, uzaktan çakan şimşeklerle çatırdayan bir gökyüzünün altında, kararmış otlarla kaplı bir tarlada duruyorsun. Önünde ağabeyin Ryoichi duruyor. Yüzü keder ve yoğunluğun bir karışımı, kıpkırmızı Eiengan gözleri karanlıkta kor gibi parlıyor. Sesi uzak, sanki dipsiz bir rüzgarda taşınıyormuş gibi çarpık.

"Sana verilen hediyeye dikkat et." diyor, sesi hem uyarıcı hem de yalvarıcı. "Seni kontrol etmesine izin verme. Bana yaptığı gibi seni de yok etmesine izin verme."

Ona ulaşmak için ileri doğru adım atmaya çalışıyorsun ama altındaki zemin kum gibi kayıyor. Aranızdaki mesafe büyüyor ve onun figürü gölgelerin içinde eriyerek kaybolmaya başlıyor.

İsmini haykırıyorsun ama sesin boşluk tarafından yutuluyor. Eli son bir kez uzanıyor, kafa bandı avucundan sarkıyor, varlığının geçici bir hatırlatıcısı.

Ve sonra uyanıyorsun, nefes nefese kalmışsın, vücudun soğuk terle yapış yapış olmuş. Dik otururken kalp atışların kulaklarında gümbürdüyor, sabahın soluk ışığı odanın penceresinden süzülüyor. Ryoichi'nin sana verdiği kafa bandı boynunda ağırlaşıyor, varlığı hem topraklıyor hem de boğuyor. İçgüdüsel olarak onu kavrıyorsun, ağabeyinin rüyadaki sözleri hala zihninde yankılanıyor.

Birkaç dakika sonra kendini sakinleşmeye zorluyorsun. Bugün önemli bir gün. Bugün yeni ekibinle tanışacaksın.

Sabahın serin havasında dışarı adım atarak, köyün hemen dışındaki eğitim alanlarına doğru yürümeye başlıyorsun. Konoha sokakları çoktan hareketlenmeye başlamış. Satıcılar tezgahlarını kurmuş, taze dango ve tatlı fasulye ezmesi kokuları havada uçuşuyor. Çocuklar sokaklar arasında koşuşturuyor, kahkahaları erken kalkanların gevezeliklerine karışıyor.

Adımların, ana köyden uzaklaşan, akademiyi geçen ve eğitim alanlarının açık alanlara uzandığı dış mahallelere doğru giden tanıdık toprak yollarda ritmini buluyor. Buradaki manzara huzurlu, yeşillikler ve ara sıra serpiştirilmiş ağaçların bir karışımı.

Belirlenen buluşma noktasına yaklaştığında, uzun ahşap eğitim direklerinin yanında bekleyen iki figür görüyorsun. İlki hemen dikkatini çekiyor; uzun, dalgalı siyah saçları ve çarpıcı köz rengi gözleri olan bir kız. Varlığı neredeyse manyetik, güzelliği çaba harcamadan hükmediyor. Seni fark ediyor ve sıcak, davetkar bir gülümseme sunuyor.

"Sen Kurooni Jin olmalısın." diyor sesi yumuşak ama kendinden emin. "Ben Fuuma Shiho. Sonunda seninle tanışmak güzel. Hakkında iyi şeyler duydum." Onaylarcasına başını sallamadan önce, sanki seni ölçüp biçiyormuş gibi gözleri bir süre senin üzerinde kalıyor.

Onun yanında, direklerden birine rahatça yaslanmış başka bir kız var. Kısa kahverengi saçları zahmetsiz ama kasıtlı bir şekilde taranmış ve üzerinde bu durum için fazla havalı görünen bir deri ceket var. Bir çift şık güneş gözlüğü gözlerini gizliyor ama sırıtışından bir şeyle -belki de seninle- eğlendiği anlaşılıyor.

"Selam." diyor, sesi rahat, neredeyse mesafeli bir ton taşıyor. "Gekkou Hame. Umarım ayak uydurabilirsin çaylak." Güneş gözlüklerini tekrar yerine itmeden önce keskin, dikkatli gözlerini bir anlığına görebilmen için yeterince aşağı eğiyor.

Karşılığında başını sallamayı başarıyorsun, sahneyi incelerken düşüncelerin kısa bir süre savruluyor. Takımından ne beklediğinden emin değilsin ama kesinlikle bu değildi. Shiho zahmetsiz bir zarafet yayarken, Hame senin odaklanmış, iç gözlemci doğandan dünyalar kadar farklı hissettiren asi bir soğukkanlılık yayıyor.

Shiho tekrar konuşuyor, sesi gayet arkadaşça. "Görünüşe göre sadece ustamız kaldı geriye. Acaba nasıl biri olacak?"

Hame kollarını kavuşturarak kıkırdıyor. "Muhtemelen eli sopalı, yaşlı, sert bir herif-"

Arkadan bir ses araya giriyor, sakin ama otoriter. "Dikkatli ol, Hame. Ustan çoktan dinliyor olabilir."

Hepiniz döndüğünüzde ağaçların arasından yaklaşan bir figür görüyorsunuz.

Fuuma Shiho
► Show Spoiler
Gekkou Hame
► Show Spoiler
Off Topic
RP'ye hoş geldiniz! Pasiflik süresi üç gündür. İyi RP'ler!
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Sun Nov 24, 2024 1:41 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Hala aklımdan çıkmayan o anlar, nefes nefese uyanmama sebep oluyordu. Hiç tanımadığım ağabeyimin, hakkında hikayeler dinlediğim, hatta kendisinin bir canavar olduğuna inandırıldığım Ryoichi'nin o gün karşıma çıkıp alın bandını bana vermesi ve bana öğüt niteliğinde birkaç cümle etmesi, kabuslarımı şenlendirmeye devam ediyordu. Bazen, düşündüğüm şeylerden birisi şu oluyordu; acaba ailemin manipülasyonuna mı maruz kalıyordum? Herkes gibi, ben de çok iyi biliyorum ki, ailemizin en ünlü olduğu konulardan birisi manipülasyonlar ve beni bile amaçlar doğrultusunda manipüle edebileceklerinden şüphe duymuyordum. Ancak, gerçek bu muydu emin değildim. Ne ağabeyimi tam anlamıyla tanıyordum, ne de ailemin anlattıklarını doğrulayabiliyordum. Bu yüzden, bunların hepsi bende nefes nefese uyanacağım kabuslar şeklinde süsleniyordu.

Birkaç dakika boyunca yatakta uzanmış, sakinleşmeyi beklerken evden çıkabilmek için gizlice sıvışmayı denemiştim. Babamın, yani Kurooni Akiyama'nın neredeyse hiç uyumadığına inanıyordum. Bugün, yeni ekibimle tanışacağım ilk günde ondan gizlice kaçabilecek miydim merak ediyordum ancak attığım birkaç adımdan sonra, nereden geldiğini tam saptayamadığım babamın sesi kulaklarımda yankılandı. Hatta, bu bir fısıltı bile olabilirdi, zira onun nerede olduğunu saptamakta çok zorlanıyordum. "Bir anlamı yok. Bunu başarabileceğini gerçekten düşündün mü?" Kulaklarımda yankılanan başarısızlığımla birlikte hızlıca kendimi evden atmıştım. Eğer onu görebilseydim, bende aynı fısıltılarla seslenirdim.

Adımlarımı hızlı bir şekilde buluşacağımız noktaya doğru ilerletirken, bir anda omzumda bir el hissettim. "Naber lan, cüccük?" Amcam Takashi'nin sesi kulaklarımda yankılandığında, gülümseyerek kafamı çevirdim ona. "İyiyim amca. Nereye gittiğimi biliyor olmalısın." Dedim sakince. O da bana her zamanki güler yüzüyle, neredeyse 32 dişini çıkaracak şekilde gülümseyerek konuşmaya başladı. "Biliyorum tabii. Bak unutma, takımında kızlar varsa hemen onlara isimlerini sormalısın. Onlarla kaynaşmalısın. Bak benim zamanımda takım arkadaşlarımdan birisi kızdı, ah hiç unutmam onu... O benim için bir ilkti..." Amcamın çirkin konuşmasını kesmek için elini omzundan bir anda kızararak atmış ve koşturmaya başlamıştım. "Bana anlatma bunları!" Diyerek koştururken, amcamın uzaktan beni uğurlayan seslerini ve kahkahalarını duyarak ilerlemiştim.

Buluşma noktasına geldiğimizde, amcam Takashi'nin o hınzır gülümsemesi gözlerimin önünde canlandı. Çünkü önümde iki adet kız duruyordu. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı önce, ancak güzelliğiyle beni büyülemeyi başarmış kız söze girdiği anca babamın sözleri kafamda yankılandı. Hiçbir duygumu belli etmemek zorundaydım. Bu yüzden kafamı iki yana sallayarak hızlıca toparlanmıştım. Fuuma... Onlar hakkında duyduğum şeyleri hatırlıyorum. Benim hakkımda duyduğu şeyleri merak ediyor olsam da sormamam gerekiyordu. Muhtemelen babam bunu istemezdi, hatta bunları sonradan bir şekilde ağzından alabilecek olmam daha da gururlandırırdı. Bir Kurooni üyesi olarak, hızlı bir şekilde harekete geçemezdim, ağlarımı sakin ve ağır bir şekilde kurmalıydım ve onu bir av gibi ağıma yapıştırmalıydım. Bu yüzden kendisini kafamla onayladıktan sonra, asi ve soğukkanlı duran kıza döndürdüm kafamı.

Gekkou... Hiç duymamıştım sanırım. Hakkında bilgi sahibi değildim ve bu, babamın gözünde beni bir eksiye düşürürdü. Bu yüzden, onun hakkında bilgi edinmeliydim. Bunları arkadaşça yapmak en mantıklısı olurdu, bir anda soru yağmuruna tutarak onu elimden kaçıramazdım. "Gekkou... Duymamıştım. Umarım kaynaşırız." Diyerek hem tanışma yolunu açmış, hem de bunun için pek heyecanlı gözükmemeye çalışmıştım. Soğukkanlı konuşmamın ardından, Shiho söze girerek hocamızın nasıl biri olacağını sorgulamıştı, Hame ise biraz daha değişik bir tanımlama ortaya atmıştı. Muhtemelen otoriteye karşı bir düşüncesi olmalıydı. Ortaya anında bunu attığına göre, pek fazla tınlamıyor olmalıydı. Nedenini iyice merak etmiştim. Eminim, babam olsaydı bunu kesinlikle kafamda tutmamı isterdi, çünkü düşünceler insanları çok hızlı ele verebilir.

Arkadan gelen sakin ve otoriter bir sesle birlikte bakışlarımı sesin geldiği yöne doğru doğrulttum. Bir elimi çok sakin ve yavaş bir şekilde kunaime doğru uzatmıştım, gelebilecek ani bir 'sensei testine' karşı hazırlıklı olmam gerekiyordu. Bu yüzden tetikteydim. Yine de elim haricinde vücudum olarak tüm sakinliğimi koruyordum, bakışlarım sadece sesin geldiği yöne doğru odaklıydı, ancak kulaklarım bütün alanı tarıyordu. Ekip arkadaşlarıma yüzde yüz güvenmiyordum, aile içinde aldığım eğitim süresince bu konuya çok dikkat edilmişti. Bu yüzden, onların da benim gibi gözlerini gelen sese doğrultacaklarından emindim, ancak onların kulakları da bu tarafta olacaktı. Benimse, kulaklarımın odağı her taraftaydı, sanki tek başımaymışım gibi, gözlerim şimdilik sesin geldiği tarafa yönelmiş, elim ise kunaiyi hızlıca çekebilmem adına gerilmiş bir şekilde duruyordu.
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Gölgelerin içinden süzülen figür, önce sadece belirsiz bir silüet halinde görünüyor. Uzun bir süre bakışlarını üzerinde gezdiriyorsun. Hafif bir rüzgar, dalları nazikçe sallarken gözlerine dolan saç tellerini kenara itiyor. Sesin geldiği yöndeki ağaçların arasından biri yaklaşıyor; adımlar yumuşak, dengeli ve kararlı. Günün erken saatlerindeki yumuşak ışık, ağaçların ördüğü loş tül arasından süzülüp onun şekline vurdukça detayları netleşmeye başlıyor.

İlerleyen kişi genç bir kadın; şaşırtıcı derecede genç ve alımlı. Belki birkaç yıl önce akademiden mezun olmuş biri kadar genç görünüyor, belki de ince özellikleri yanıltıcı. Üzerinde zarif bir kimono var, deseni sade ama hoş. Kimonosu narin ama dövüş sanatlarına engel olmayacak kadar pratik görünüyor. En dikkat çekici yanı ise bembeyaz saçları. Bembeyaz, neredeyse donmuş bir suyun parlaklığında, omuzlarına rahatça dökülüyor. Gözlerini kenetliyorsun; yüzünün hatları yumuşak, ifadesi esintide salınan bir çiçek gibi hafif. Ama aynı zamanda gözlerinde otoriter, dingin bir ışık var; tıpkı içi durgun ama derin bir gölün yüzeyini aydınlatan, bilinmeyene dair bir parlaklık.

"Ben Hatake Shizuri." diye sesleniyor, adını cümlesiyle süsleyerek. Hatake soyadını duyar duymaz Shiho'nun hafifçe nefesini tuttuğunu, Hame'in ise gözlüklerini hafifçe indirip gözlerini kısarak kıza baktığını fark ediyorsun. Hatake klanı, Konoha’nın neredeyse efsanelere konu olmuş, nadir ve güçlü bir soydan gelen isimlerinden biri. Bu kadar genç görünen bir kadının Hatake olmasına şaşırmak, senin için de kaçınılmaz. Sen dahil hepiniz biraz afallıyorsunuz. İçinde, sanki sorulmamış ama havada asılı duran yüzlerce sorunun yankısı var. Babanın öğütlerini, amcanın küçümseyen ama sevecen tavsiyelerini, ailenin gölgesini omuzlarında hissediyorsun. Bir Hatake ile çalışmak, belki de aileni gururlandıracak bir konudur; belki de onlara yeni bir koz verir. Duyguların karmaşık bir yumak, ama yüzün maskesiz.

Shizuri, etrafta göz gezdiriyor ve ufak bir kaya parçası ya da çıkıntısı bulup oraya zarafetle oturuyor. Bir bacağını diğerinin üzerine atarken kimonosunun etekleri narince kayıyor. Başını azıcık eğip gülümsüyor. Bu gülümseme sıcak, ama aynı zamanda mesafeli; ne düşündüğünü tam olarak anlayamıyorsun. Bakışları sırayla Shiho, Hame ve sana doğru kayıyor.

"Size bir soru sormak istiyorum." diyor ve sorusunu sanki narin bir müzik aletinin teline dokunurcasına yumuşak ama net bir tonla dile getiriyor. "Neden shinobi olmak istiyorsunuz?"

Bu soru, o an oradaki atmosferi garip bir şekilde ağırlaştırıyor. Altından kalkmanız gereken bir sınav sorusu gibi, ama aynı zamanda en derin niyetlerinizi ölçen bir kantar. Shiho önce atılıyor. Bakışlarını hafifçe yere indirip sonra tekrar Shizuri’ye odaklanıyor. "Ben… bir shinobi olarak köyüme katkı sağlamak, ismimi onurlu bir şekilde duvarlarına kazımak ve ailemin gururunu yaşatmak istiyorum. Güçlü olmanın, sadece gücün kendisinden ibaret olmadığını biliyorum. Bir shinobi, hem halkını korumalı hem de dünyanın işleyişini anlamalı. Bu yüzden buradayım."

Ardından Hame, kollarını daha da kendinden emin bir tavırla göğsünün üzerinde kavuşturarak, güneş gözlüklerini hafifçe burnunun ucuna indiriyor. "Hah, ben mi? Benim için bu işin asıl eğlencesi kendimi kanıtlamak. Herkesin diline düşecek bir isim olmak, adımı efsaneler arasına yazdırmak istiyorum. Kurallara boğulmadan, klişelerle sınırlanmadan kendi yolumu açacağım. Başarı elde etmek, büyük zaferlere imza atmak… İşte benim yolum bu."

Shizuri’nin bakışları son olarak sana dönüyor. Gözlerindeki pırıltı, duymak için sabırsızlandığı yanıtın tadını çıkarır gibi. Sessizlik tüy gibi hafif bir beklentiyle doluyor. Göğüs kafesindeki nefesi hissediyorsun, kalbinin ritmi sanki duyulacak kadar yüksek. Ne diyeceğini biliyor musun? Zihnin bu soruya cevap ararken Hatake Shizuri’nin ince kaşları hafifçe kalkıyor, seni dikkatle izliyor. Onun önünde bu kadar savunmasız, bu kadar çıplak bir niyetle dikilirken içgüdülerin kıpırdanıyor. Öylece sessizlikte asılı kalıyorsun. Eninde sonunda cevap vermek zorunda olduğunu biliyorsun.

Hatake Shizuri
► Show Spoiler
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Sun Nov 24, 2024 1:41 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Elim sakin bir şekilde kunaimde dururken, her an saldırıya geçebilecek bir shinobi olarak, gözlerimle hocamı takip etmeye devam ettim. Ancak beklediğimin aksine, fiziksel olarak hiçbir sınav olmadı, bu tarz şeyleri dedikodular halinde bazı insanlardan duymuştum. Bazılarını amcamdan, bazıları ise ağabeyimden kulağıma dolmuştu. Hocamız genç bir kadındı, özellikle o kadar genç duruyordu ki şaşırmıştım. Yine de bu şaşkınlığımı gizleyerek gözlerimi kısmış ve iyice incelemeye başlamıştım. Zarif bir kimono giymişti, dövüş sanatlarına engel olmayacak kadar pratik duran bir kimonoydu. Sırf duruşuyla bile insana huzur pompalayan cinsten birisiydi. Böyle bir görünüşün altından oldukça sinirli biri çıksa şaşırmazdım sanırım. Genelde bu tarz şeyler yaşanırdı ya, görünüş ile kişilik tamamen zıt olabilirdi. Bunu ondan da beklerdim, ancak tanımak için daha çok zamanımız olduğundan bu konuya kafa yormayı gereksiz buluyordum.

Hatake Shizuri... Hatake soyundan gelen bir kadının hocamız olması beni onurlandırıyordu. Ailemin bu konuda ne düşüneceğini bilmiyordum, babama söylesem -ki zaten biliyordur- muhtemelen umursamayan bir bakışla konunun üzerinde bile durmayacaktır. Amcam ise kadın olduğunu duyduğu anda muhtemelen sürekli yanıma gidip gelmeye başlayacaktır. Bense, Hatake bir hocanın gözetimi altında olmaktan, onunla birlikte ilerleyeceğim yoldan gurur duyuyor ve heyecanlanıyordum. Akademiden bu yana, insanların tecrübelerinden ve bilgilerinden yararlanmayı gerçek bir güç olarak görmüştüm, zihnimin bilgi deposunu herkesin bilgileriyle doldurmayı istiyordum. Bu yüzdendir ki, Shizuri senseiden öğreneceğim her bir bilgiyi düşündükçe daha fazla heyecanlanıyordum.

Shizuri sensei, kendince oturacağı bir yer bulduktan sonra oturmuş ve bize neden shinobi olmak istediğimize dair bir soru yöneltmişti. Shiho öne atılmış, köyüne katkı sağlamak, ismini onurlu bir şekilde duvarlara kazıtmak ve ailesini gururlandırmak için shinobi olmak istediğini söylüyordu. Gözümde çok klasik bir cevap gibi görünen bu söyleşiye karşı Shiho'ya içtenlikle gülümsemiştim. Hame ise biraz daha üstten bir konuşma yapmıştı, kendini kanıtlayacağını, herkesin diline düşen bir isim olacağını söylüyordu. Bu kız hakkında çıkarımlarım, hem akademi hem aile içerisinde pek fazla takılmayan veya aşağılanan, aşağıda görülen biri olduğu yönündeydi. Kendisini böylesine kanıtlamaya çalışan, takımımız içerisinde en agresif ve saldırgan duran kişi olması, bende bu düşünceleri uyandırıyordu. Haksız olabilirdim, ancak içten içe kendini kanıtlamaya olan hevesinin bir şekilde bir zamanlar veya hala devam eden aşağılık duygusuna bağlı olduğunu düşünüyordum.

Cevap vermenin sırası bana geldiğinde yutkundum. Gerçekten neden shinobi olmak istiyordum? İsmimi duvara kazıtmak için mi? Hayır. İnsanları korumak veya ailemi gururlandırmak için mi? Hayır. Kendimi kanıtlamak gibi bir derdim var mı? Hayır. Niye shinobi olduğum konusu, bunlardan çok daha farklıydı aslında. "Anlamak için..." İlk kelimelerim ağzımdan çıktıktan sonra senseimin gözlerinin içine baktım. "Gücü anlamak için, iradeyi anlamak için, yaşamı anlamak için, dengesizlikleri ve dengeyi anlamak için, akıl sağlığını ve akıl yoksunluğunu anlamak için, ölümü anlamak için, saklananları anlamak, gerçekleri anlamak için. Sebepleri ve sonuçları anlamak için..." Ağabeyim neden delirmişti, ya da gerçekten delirmiş miydi? Güçten mi yozlaşmıştı, yoksa başka sebepler mi vardı? Elim boynumda duran Ryoichi'nin alın bandında gezerken içimden geçiriyordum bu soruları. Bir şeyleri anlamak için, önce keşfetmeliydim değil mi? Önce bilmeliydim... "Bu yüzden shinobi olmak istiyorum. Anlamak için."
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Sözlerini bitirir bitirmez kısa bir sessizlik çöküyor. Shiho’nun gözlerinde hafif bir şaşkınlık beliriyor; sanki senin tam olarak ne demek istediğini anlamaya çalışıyor. Aynı şaşkın bakışlar Hame’in yüzünde de var, ancak onunki daha alaycı bir merak içeriyor. İki kız da ne diyeceğini bilemiyor gibi bir anlığına susuyor. Bu sessizliği bozan ise Hatake Shizuri’nin sakin, kadife yumuşaklığındaki sesi oluyor.

Shizuri, çok hafif bir tebessümle seni inceliyor. Anlam arayışına dair sözlerini içtenlikle kavramış gibi duruyor, hiç yargılamıyor, itiraz etmiyor. Yalnızca başını ufak bir onay hareketiyle eğiyor, sanki derindeki o tuhaf motivasyonu en azından saygıyla karşılıyor.

Sensei belli belirsiz bir nefes verdikten sonra artık ekibe dönüyor. Kimonosunun eteklerini düzelterek oturduğu taş üzerinde biraz daha dikleşiyor.

"Öyleyse..." diyor sesi hala o tınısını koruyarak. "Şimdi ilk görevinizi konuşalım. Bu, sizin bir ekip olarak uyumunuzu, iz sürme becerilerinizi ve özellikle canlı bir hedefle başa çıkma yeteneğinizi sınayacak."

Kısa bir duraklamadan sonra devam ediyor. "Inuzuka klanından genç bir ninken, adı Kitamaru. Eğitim sırasında kaybolmuş. Bu aslında ilk kez başına gelmiyor; bu ufaklık oldukça meraklı ve maceracı bir yavru. Özellikle sıkı gözetim olmadan kalırsa, ortalığı karıştırıp, izini kaybettirmesiyle ünlü. Normalde Inuzuka klanının eğitim alanlarının sınırlarında gezerken sık sık bulunurdu, ancak bu kez işler biraz daha endişe verici. Ormanın kenarındaki bölgelerde yaban domuzları görüldüğüne dair raporlar aldık. Henüz tam eğitim almamış, küçük bir köpeğin, yaban domuzlarıyla burun buruna gelmesi pek de hoş olmaz."

Shizuri ayağa kalkıp avucuyla kimonosunun üzerinde oluşan hafif kırışıkları düzeltiyor. Etrafı gözlerken konuşuyor. "Ekibinizin görevi açık: Kitamaru’yu bulacaksınız, güvenliğini sağlayacaksınız ve onu Inuzuka yerleşkesine geri götüreceksiniz. Görev bölgesi, köyün batı ucundaki eğitim alanlarının ötesindeki orman kenarı. Orada, Inuzuka klanının sıklıkla kullandığı bir çit ve birkaç işaret direği var. Kitamaru en son orada, işaret direğinin yakınlarında görülmüş. İddiaya göre, bir Inuzuka çocuğu onu antrenman sırasında bırakmak zorunda kalmış, yavru da bu fırsatı kaçırmadan kendini ormanın içine atmış."

Sensei ellerini sırtında birleştiriyor, sesi ciddi ama yumuşak. "Kitamaru henüz küçük olmasına rağmen, koku alma duyusu olağanüstü gelişmiş durumda. Bu yüzden onun izini bulmak çok kolay olmayabilir; istediğinde kendi izini karıştırabiliyormuş. Ayrıca, eğlenceli bulduğu her şeyin peşinden koşma gibi bir alışkanlığı var. Sizin yapmanız gereken, önce orman kenarından başlamanız. İşaret direği çevresini iyice inceleyin. Toprağı, bitkileri, hatta ağaç kabuklarını gözlemleyin. Belki Kitamaru’nun tüylerinden dökülen bir parça veya patilerinin izine rastlarsınız."

Sakin bakışlarını sırayla Shiho, Hame ve sana yöneltiyor. "Bir de yaban domuzlarına karşı dikkatli olun. Genelde insanlara pek yaklaşmazlar ama yavru bir köpek, merakını cezbedebilir. Bu yaratıklar tehdit hissettiklerinde saldırgan olabilirler. Yalnızca kaçınılmaz hale gelirse çatışın, aksi takdirde onları rahatsız etmeden görevinizi tamamlamak önceliğiniz." Shizuri son olarak sesi biraz daha yumuşayarak soruyor. "Bu konuda sormak istediğiniz bir şey var mı?"

Shiho elini sakin bir şekilde kaldırıyor, sesi temkinli ve odaklanmış. "Öğretmenim, Kitamaru’nun görünüşü hakkında daha detaylı bilgi verebilir misiniz? Belki tüy rengi, boyutu gibi özellikler iz sürmemizi kolaylaştırır." Shizuri gülümseyerek başıyla onaylıyor. "Tabii ki. Kitamaru siyah-beyaz desenli, orta boy bir yavru. Kulakları dik, iri kahverengi gözleri var ve boyun bölgesinde ufak bir sarı çiçek desenli bir boyun bandı taşıyor. Bu bandı son eğitim seansında ona takıldı. Ayrıca çok enerjik, genelde bulunduğu yerde yapraklar veya küçük taşlar dağıtılmış bir şekilde olur."

Hame gözlüklerini düzelterek bir adım öne çıkıyor, sesi yine o hafif alaycı tonuyla. "Peki bu yaban domuzları? Ne kadar büyükler? Onlara denk gelirsek, alt edebileceğimiz kadar küçükler mi yoksa zorlu rakip olabilecek kadar iri mi?" Shizuri’nin cevabı net. "Bu bölgede dolaşanların genellikle ortalama bir yetişkin insandan biraz daha ufak olduğu biliniyor. Yani çok iri değiller ama yine de hafife almamak gerekir. Domuzlar çok dayanıklı olabilir. Temkinli davranın, gerekirse dikkatlerini başka yöne çekerek Kitamaru’yu kurtarın. Unutmayın, önceliğiniz yavruyu sağ salim geri getirmek."

Hame dudak bükercesine iç çekip kollarını yeniden göğsünde kavuşturuyor, "Anladım." der gibi hafif bir ses çıkarıyor. Shizuri bakışlarını tekrar ekibe dolaştırıyor. Sesi bu sefer biraz daha kibar, ama otoriter. "Başka sorusu olan var mı? Eğer yoksa, hemen yola çıkmanızı ve günün ilerleyen saatlerinde beni raporlarınızla bulmanızı bekliyorum." Görev netleşmiş, son talimatlar verilmiş durumda. Ekip arkadaşlarının yüzlerinde ciddi bir ifade beliriyor. Hepsinin kafasında yeni sorular, planlar dönüyor olsa da şu anın en önemli konusu belli, Kitamaru’yu bulmak ve güvenle köye geri getirmek.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Sun Nov 24, 2024 1:41 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Takım arkadaşlarımın anlamsız bakışları içerisinde bir sessizliğe gömülmüştük. Onların ne demek istediğimi, ne kastettiğimi anlamayacağından zaten emindim. Ancak senseim Hatake Shizuri'nin her şeyi anladığından emindim. Özellikle, söz konusu olan Ryoichi ağabeyimi de anlamış olmalıydı. Onun bu kadar bilgisiz olmadığını düşünüyordum. Karşı bir cevap beklemiyordum, yine de hocamın gözlerinin içine odaklanmış durumdaydım. Bu sessizliğin içerisinde, görüşüme saygı duyduğunun farkındaydım, bu yüzden sessizce beklemeye devam ettim. Görevimiz hakkında konuşmaya başlayana kadar, bu kısa sessizliğin içerisinde sakince bekliyordum. Tüm duygularıma hakim olmaya çalışarak.

Görevimiz, Inuzuka klanından genç bir ninken olan Kitamaru'yu bulmaktı. Eğitim sırasında kaybolmuş bir yavruydu, ancak dikkat çekici detaylardan birisi meraklı ve maceracı olması yönündeydi. Kendisinin izini kaybettirmesi ile ünlü olduğunu öğrenmek, bu görevin bir bakıma zor olacağını gösteriyordu. Ormanın kenarındaki bölgelerde yaban domuzlarının görüldüğüne dairler raporlar alınması, Kitamaru'nun can sağlığını tehlikeye atıyor olabilirdi. Onun güvenliğini sağlamamız gerekiyordu, Inuzuka yerleşkesine geri götürecektik, en önemlisi ise onu bulmakta yatıyordu. Nasıl bulacağımızdan tam olarak emin olmasam da, bana verilen detayları babamın öğrettiği gibi, teker teker zihnime işliyordum.

Kitamaru hakkında aldığımız diğer detaylar ise, koku alma duyusunun olağanüstü geliştiği yönündeydi. Bu yüzden, onun izini bulmanın çok kolay olmadığını söylüyordu hocamız, istediğinde kendi izini karıştırabilmesi işimizi iyice zorlaştıracaktı. Eğlenceli bulduğu her şeyin peşinden koşma alışkanlığı, işimize yarayabilecek bir bilgiydi. Orman kenarından başlayarak, işaret direği çevresini iyice incelememiz isteniyordu, gördüğümüz her şeyi inceleyecektik, Kitamaru'nun tüylerinden dökülen bir parça veya pati izi bulabilirdik. Aynı zamanda yaban domuzlarına karşı dikkatli olmamız tembihleniyordu, insanlara pek yaklaşmasalar da yavru bir köpeğe yaklaşabilirlerdi. Bu da güvenlik konusunda bize sıkıntı çıkaracak bir detaydı.

Shiho elini sakince kaldırmış, Kitamaru'nun görünüşü hakkında detaylı bir bilgi istemişti. Kitamaru siyah-beyaz desenli, orta boy bir yavruydu. Kulakları dik, iri kahverengi gözlere sahip, boyun bölgesinde ise sarı çiçek desenli boyun bandı taşıyordu. Çok enerjik olduğu için, bulduğumuz yerde muhtemelen yapraklar veya küçük taşlar dağıtılmış bir şekilde duracaktı. Shiho'dan sonra Hame alaycı bir tonda söze girmiş ve yaban domuzlarını sormuştu. Bu kızın kendini kanıtlamak gibi bir takıntısı olmalıydı, özellikle bu kısma takıldığına ve sorduğuna göre. Hocamız, yaban domuzlarının çok iri olmasalar da hafife almamamız gereken hayvanlar olduğunu söylüyordu. Yaban domuzları ile çatışmaya girmemek, ikinci defa tembihleniyordu.

Hocamızın başka bir sorumuz olup olmadığını sorgulamasının ardından sakince söze girdim. "Kitamaru'nun olağanüstü bir koku yeteneği olduğunu söylediniz. Kendisinin sevdiği bir yemek, özellikle peşine düştüğü, onu cezbeden bir koku var mı? Böylesine enerjik bir yavruyu yakalamak için, onun koku yeteneğinden faydalanmak iyi olabilir." Sözlerim bittiğinde sakince cevabı beklemeye başladım. Bunu öğrendikten sonra, en iyi durum araştırmaya başlamak olacak. Ne kadar erken başlarsak, o kadar iyi.
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Shizuri, senin sorunu duyunca yüzünde memnun bir ifade beliriyor, bakışlarının içtenliği seni onore ediyor. Huzurlu ama otoriter sesiyle söze giriyor. "Güzel soru, Jin. Evet, Kitamaru pastırmaya dayanamaz. Onun koku duyusunu kendi avantajımıza çevirmek için bu gerçekten iyi bir fikir. İhtiyaç duyacağınız pastırma için masrafları ben karşılayacağım, dolayısıyla endişelenmenize gerek yok. Şimdi gidip görevinize başlayabilirsiniz; ben akademide olacağım. Görev bitiminde raporlarınızı bekliyorum."

Shizuri, bunu söyledikten sonra kimonosunun eteklerini zarifçe düzeltiyor. Size hafif bir selam verip arkasını dönüyor ve ormanın kenarından köye doğru gerisingeri yola koyuluyor. Onun sakin adımları ağaçlar arasında yok oluncaya kadar yerinizde kalıyorsunuz, kısa bir süre sonra ekibe döndüğünde gözlerin Shiho ve Hame’yi buluyor.

Shiho, enerjik bir şekilde kollarını beline koyuyor ve konuyu hızla toparlamaya çalışıyor. "Tamam, o zaman önce markete uğrayıp pastırma mı alsak acaba? Baksanıza, Kitamaru’nun en sevdiği şey buysa, onu yakalamak çok daha kolay olacaktır. Hem o ara belki bir de tasmaya benzer bir şey de alırız, emniyet olsun diye." Hame, sakin bir tavırla omuzlarını silkiyor, ellerini deri ceketinin ceplerine sokuyor. "Olabilir. Ama önce orman kenarındaki izleri incelemek daha mantıklı sanki. Sonra alışveriş yaparsak, elimize aldığımız pastırma boşa gitmez. Yaban domuzları bile kokusuna gelebilir, işler çığrından çıkmasın."

Shiho itiraz edercesine ileri doğru bir adım atıyor. "Ama ya Kitamaru tam da bu sırada pastırmaya gelirse? Hem pazarı kaçırır ve elimiz boş dönsek hocamız bizi yerden yere vurur. Hem yaban domuzları gelir diye çekiniyorsan da, biraz dikkat ederiz o kadar." Hame dudak büküp gözlüklerini hafifçe indiriyor. "Hadi bakalım. Madem bu kadar ısrarcısın, markete gideriz. Yine de tetikte olmak zorundayız. Sana güvenemiyorum demiyorum ama koku dediğin şeye tav olmaları an meselesi."

Shiho tam cevap verecekken, gözü ansızın Hame’in ellerine kayıyor; daha doğrusu tırnaklarına. "Oha… Tırnaklarının rengi çok güzel! Bir dakika, sedefli mavi mi bu? Yoksa mor ışıltılı mavi mi? Acayip güzel görünüyor kız!" Hame, sanki bu övgüye alışkınmış gibi hafif bir gülümseme takınıyor, belli belirsiz bir gururla parmaklarını havada yelpazeliyor. "Fark etmen hoş. Aslında yeni aldığım bir tırnak cilası bu. İçinde simli parçacıklar var, ışığa göre rengi biraz değişiyor. Çok dayanıklı falan diyorlar, dövüş sonrası çizilmesi de kolay olmuyor."

Shiho’nun gözleri parlıyor, neredeyse Hame’e doğru bir adım daha yaklaşıyor. "Bana da söyler misin nereden aldığını? Aslında ben de güllü bir cila istiyorum ama hem dayanıklı hem güzel olması zor oluyor. Markasını hatırlıyor musun?" Hame, gözlüklerini tekrar yerine itiyor, yüzünde hafif bir sırıtışla başını sallıyor. "Hatırlıyorum tabii. Bir reyon var ya, şu parfümeri kısmının yanında. Oradan aldım. Sadece tırnak cilası değil, çok sağlam bir makyaj malzemesi köşesi de var. Geçenlerde bir göz kalemi buldum, resmen akmıyor. Ha gerçi ben sık kullanmam ama aklımda dursun diye aldım."

Shiho heyecanla ellerini birbirine vuruyor. "Ay benim göz kalemlerim sürekli akıyor, çok sinirimi bozuyor! Bir kaş çizmek istiyorum, terlediğim anda sanki suratımda resim dağılmış gibi görünüyor." Hame hafif bir kahkaha atıyor. "Ben de uzun süre doğru ürünü bulamadım. Meğer içeriklerdeki yağ oranına bakmak lazımmış. Neyse, bu konuyu enine boyuna konuşuruz. Senin kirpiklerin de uzun, rimelle çok güzel olur diye düşünüyorum."

İkisi de sanki görevi unutup tamamen başka bir aleme dalmışçasına makyaj, bakım ve güzellik ürünlerinden bahsetmeye devam ediyorlar. Bir yandan pastırma alışverişine ve iz sürmeye dair cümleler arada kaynayıp gitmiş gibi görünüyor. Sen ise tüm bu sohbeti sessizce izliyor, beklenmedik ve hafif komik bir durumda buluyorsun kendini. Görevle ilgili heyecan yerini kısa süreli bir kız muhabbetine bırakıyor; pastırma, yaban domuzları ve Kitamaru şimdilik geri planda kalmış durumda.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Sun Nov 24, 2024 1:41 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Hocamızın verdiği bilgiye göre, Kitamaru pastırmaya dayanamıyordu. Pastırmanın parasını karşılayacağını söylediğinde, donuk bir şekilde sadece başımı aşağı yukarı sallayarak tepki vermiştim. Zaten hocamız da bu bilgiyi vermesinin ardından raporlarımızı beklediğini söylemiş ve ardından gitmişti. Ekibimizle beraber kaldığımızda, ilk fikir Shiho'dan çıkıyordu. Önce markete uğrayıp pastırma alabileceğimizi söylüyordu, tasmaya benzer bir şey de alarak Kitamaru'yu bir daha elden kaçırmayabileceğimizi belirtiyordu. Mantıklı bir fikirdi, ancak söze girmeden önce sessiz olmayı tercih etmiştim. Hame, orman kenarındaki izleri incelemenin daha mantıklı olacağını, sonrasında alışveriş yaparsak pastırmanın boşa gitmeyeceğini söylüyordu. En kötü biz yerdik, zaten boşa gitmezdi ki. Yaban domuzlarının da bu kokuya gelebileceğini söylemesiyle birlikte, ona hak verdim, ancak yine de sessizliğimi korudum.

Shiho ve Hame, market konusunda ortak bir anlaşmaya varmışlar gibi duruyordu, Hame onun ısrarından dolayı önce markete gitmemiz gerektiğine kanaat getirmişti. Sonrasında ise hiç anlam veremediğim, sanırım sadece kadınların anlayabildiği tırnaklı meseleleri konuşmaya başlamışlardı. Birbirlerinin tırnak renklerini övmeye başlamışlardı, bunu niye yaptıklarını bilmiyordum. Sanırım bunu amcama sormam lazımdı, kadınlardan en iyi şekilde o anlıyordu. Makyaj malzemeleri konusu iyice uzamaya başladığında derin bir nefes aldım. Bu ekibin lideri olabilmek için, konuyu bir şekilde dağıtmam ve görev dağılımlarını yapmam gerekiyordu. Hepimizin bir anda markete gitmesi mantıklı bir seçenek olmazdı.

"Hepimizin aynı anda markete gitmesi mantıklı değil." Diyerek söze girdim. "Hame, sen markete gitmelisin. Buluşacağımız ortak nokta ormanın kenarındaki işaret direği olacak. Seni orada beklerken bizde araştırmamızı devam ettireceğiz, sen geldikten sonra bizim gördüklerimizi sana anlatacağız ve sende inceleyeceksin. Böylelikle, iki gözün gözden kaçırmış olabileceği detayları görebilmek için, farklı bir gözümüz olmuş olacak." Hame yanımda gelirse, eminim yaban domuzu gördüğünde saldırır. Shiho ve ben ise, kaçmaya çalışırız. Bu yüzden böylesi daha güvenli olacak. "Sen gelene kadar işaret direğinden ayrılmayacağız. Bu yüzden yolu saptırmadan, direkt oraya gelmelisin." Diyerek sözlerimi bitirdim.
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Hame’in tırnak cilası konuşması bölününce yüzündeki hafif gurur ifadesi silinip, bakışları şaşkın bir öfkeye dönüşüyor. Gözlerini sana dikiyor ve hızla sana doğru yürüyor. Adımları sert, tavrı fazlasıyla sinirli. "Kimse bana emir veremez, bunu kafana sok!" Ses tonu sert, ama bakışlarında anlaşılması güç bir duygu var, tıpkı zorlayıcı bir şey duyduğunda anlık öfkeye kapılan ve sonra mantıklı düşünüp geri adım atan birinin ifadesi gibi. Birkaç saniyelik gerginlik hüküm sürdükten sonra Hame, aniden omuzlarını silkerek daha umursamaz bir tavır takınıyor.

"Şükret ki fikrin mantıklıymış, kabul ediyorum. Markete gidip döneceğim. Sakın bir yere kaybolmayın!" Bu sözleri söyler söylemez, Hame’in gözlükleri hafifçe burnunun ucuna kayıyor, parmağıyla yukarı itip hızla oradan ayrılıyor. Ceketinin etekleri rüzgârda hafifçe savrulurken, onu gözden kaybediyorsunuz.

Yanında dikildiğin Shiho, Hame’in çıkışına ve ardından hızla uzaklaşmasına bir an boş boş bakıyor. Az önceki heyecanı, bu sert çıkışın yarattığı gerginlikle karışıyor. Ardından dönüp sana bakıyor. "Pek de bir anlamı kalmadı o zaman ilk kurduğu cümlenin… Neyse, en azından markete gidiyor."

Shiho iç çekerek üzerindeki hafif şaşkınlığı atmaya çalışıyor. Sonra sana doğru ufak bir gülümseme fırlatıyor, görevinize odaklanmanız gerektiğini hatırlamış gibi ses tonunu netleştiriyor. "Hadi, bizim de boş durmamamız lazım. Hocamız işaret direğinin çevresinde tüy, pati izi veya kırılmış dal gibi izlere bakmamızı söylemişti, değil mi? Şuradan başlayalım bence."

Shiho seni, ormanın kenarındaki işaret direğinin etrafına doğru yönlendiriyor. Kısa adımlarla toprağı, çevredeki bitkileri ve hatta ağaç gövdelerini dikkatlice incelemeye başlıyorsunuz. Ara sıra Shiho "Bak, burada tırmalanmış gibi bir iz var mı?" diye soruyor veya "Acaba şu dal kırığı yeni mi, yoksa eskiden mi?" gibi yorumlarda bulunuyor.

Arada sırada sen de çevreyi yokluyor, gözüne çarpan en ufak detayı bile göz ardı etmemeye gayret ediyorsun. Shiho, diğer ağaç diplerini kontrol ederken, sen de işaret direğinin dibine yaklaşıyor, toprağı dikkatle inceleyip yeni ufalanmış parçalar veya belirgin pati izleri olup olmadığını araştırıyorsun.

Bir süre böyle sistemli bir şekilde etrafı kolaçan ediyor, çevredeki olası ipuçlarını topluyorsunuz. Shiho ilerideki ağaçların diplerini yoklarken, sen de kendi yöntemlerini devreye sokmayı düşünüyorsun. Toprakta taze pati izleri var mı diye yakından bakabilir, dalların kırılma yönüne göre Kitamaru’nun nereye doğru ilerlemiş olabileceğini tahmin edebilirsin.

Eğer yeterince yükseğe tırmanabilirsen ağaç dallarından çevreyi kuş bakışı gözlemleyip taze hareketlilik işaretleri arayabilirsin. Hatta rüzgarın yönünü dikkate alarak, etrafta burnuna çalınan farklı kokuların izini sürmeyi de deneyebilirsin. Ya da kim bilir, belki başka bir planın vardır.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Sun Nov 24, 2024 1:41 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Şimdi babamın bahsettiği ve öğrettiği şeyleri daha iyi anlıyordum. İnsanların her bir hareketini, her bir duygu durumunu ve verdiği tepkileri takip etmek, önemli bir husustu. Hame'nin verdiği anlık tepkisi sayesinde artık onun özelinde ona karşı bir kozum vardı. Bunu istediğim zaman kullanma şansım vardı, belki şimdi bile kullanabilirdim. Ancak onu hiç umursamayan bakışlarla gözlerinin içine baktım. Bu ekibin lideri ben olacaktım, bu yüzden emirlerimi dinlemek zorundaydı. Kafayı otoriteye karşı gelmekle bozmuş, özgürlük savaşçısı bir kadına liderliği veremezdim. Fikrimin mantıklı olduğunu söylemesine bile bir tepki vermedim, hatta uzaklaşıp gitmesi bile umurumda değildi. Tek istediğim, gidip pastırma almasıydı ve gidiyor olması benim için yeterliydi.

Onun gidişinin ardından Shiho'nun söze girmesiyle birlikte yavaş yavaş adımlamaya başladım. "Görevini yerine getirdiği sürece ne söylediği umurumda değil." Dedim tepkisine karşı. Bu ekipten arkadaş edinmeyi planlamıyordum, bu yüzden Hame'nin duygularına destek olacak kişi ben değildim. Ancak onun duygularını ona karşı kullanacak olan kişi bendim, tam da bu yüzden duyguları umurumdaydı. Shiho'nun gördüğü her şeyi yorumlamaya çalışması ile başlayan araştırmamıza devam etmek oldukça zor olacak gibi duruyordu. Üstelik, böylesine bir izcilik yeteneğim var mıydı yok muydu emin değildim.

İşaret direğinden uzaklaşmamak adına, bir ağaca tırmanmayı daha mantıklı buluyordum. Bu yüzden, çakramı ayaklarımda yoğunlaştırıp bir ağaca bütün hızımla koşturacak ve tepesine kadar adımlamayı deneyecektim. Tepeden ormanı izlemeyi deneyebilirdim, belki yaban domuzlarının ilgisini çekmiş Kitamaru onları bir yere toplamayı başarmıştır, veya bir yerleri tepeden görünebilecek şekilde dağıtmıştır.
► Show Spoiler
Locked