Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Shiho sana bakıp hızla babanın mühürlü kunaisini çorap çizmesinin içine kaydırıyor, parmaklarıyla söz işareti yapıyor. Kazuma teklifi hiç tereddüt etmeden kabul ediyor, avuç içine bıraktığın 150 ryo’yu yarı yolda cayarsan geri vermem bakışıyla tartıyor, sonra kemerinin iç cebine kaydırıp başıyla sizi artçı bir işaretle çağırıyor. Pazarın arka tarafına, kumaş tüccarının branda örtülü arabasına yöneliyorsunuz. Adam ufak bir ıslıkla arabacıya selam verip kısaca fısıldıyor; belli ki tanıdık. Birkaç kat kalın kumaş balyasının altına iki dar boşluk hazırlanıyor.

Kazuma önce kendisi içeri süzülüyor, ardından Shiho’yu, sonra seni balyaların arasına alıyor. Koyu renk branda yeniden çekiliyor, dışarıdan bakılınca sıradan bir yük yığını. Arabacı, kapı önündeki gardiyanlara standart çıkış evrakını uzatıyor. Kazuma bir iki cümleyle "Yük denetimini ben üstlendim." uydurmasını yapıyor. Gardiyanlar kalem-mühür işine daldığında kumaş balyaları ara ara nazikçe devriliyor, içeride siz yüzünüzü kumaş tozuna gömmüş bekliyorsunuz. En sonunda tekerlekler ağır ağır kapı taşlarını aşıyor, sorunsuz biçimde Konoha surlarının dışına çıkmış oluyorsunuz.

Tekerlek gıcırtıları sabitlenince branda küçükçe aralanıyor, Kazuma kolunu dayayıp temiz hava çekiyor. Ara ara sesini alçaltıp sizinle konuşmaya başlıyor. "Köylerin bu saçma sapan belgeleri… Genç shinobinin keşif yapması gerek. Tecrübe dışarıda kazanılır, duvar dibinde değil. Hala çocuk sayılırsınız ama sürünerek yaşamak size güç kazandırmaz." Shiho, bir yandan branda aralığından yola bakarken göz ucuyla sana kısa endişe sinyalleri gönderiyor. Kazuma sanki kendi kendine felsefe yapar gibi devam ediyor. "Şu 'büyük beş' köyün devirleri geçiyor. İnsanlar sınırların ötesinde neyin peşinde biliyor musunuz? Aynı ekmeği paylaşmak. Ama köyler 'sır' diye bir şey uydurup herkesi ayırdı."

Shiho hafifçe yutkunuyor; dudaklarından çıkacak sözü erteliyor.

Bir süre sonra yol geniş orman patikasına dönüyor, ağaç gövdeleri üst üste binip gökyüzünü kalın bir dokuma gibi kapatıyor. Kazuma aralanmış brandadan tekrar uzanıp "Sahi, nereye gidecektiniz? İlkinde dinlememiş olabilirim." diyor. Shiho ise hafif çekinerek "Tanigakure… ya da en azından Nehir Ülkesi sınırına." diye cevap veriyor. Kazuma bir süre düşünüyor ve "Hmm… Sizi yakınlarına bırakırım. Oradan sonra kendi yolunuzu bulursunuz." diyor.

Ahşap tekerler, kökleri kabarmış dar bir yoldan içeri dalıyor. Yolun iki yanında yosun tutmuş kayalar, çalılara sarılmış sarmaşıklar var. Gün ışığı örgü örgü yere düşüyor, bazen tamamen kararıyor. Arabanın içi kıpır kıpır sallanıyor, kumaş balyaları arasında denge kurmanız zorlaşıyor. Shiho alçak ses ve hafif ürpertiyle "Burası tehlikeli değildir, umarım?" diye soruyor. Kazuma ise umursamazca gülerek "Yok be! Bir iki hırsız, üç beş yaban domuzu… Büyük şeyler yok. Endişe etme… henüz." diyor.

Shiho korkusunu belli etmemeğe çalışsa da bakışlarını sana çevirip destek arıyor. Kazuma’nın gevşek, tartışmalı sözleri ve bu karanlık orman beraberce yeni bir gerilim yaratırken, gideceğiniz sınırın daha da uzak gibi hissettirdiği anlaşılıyor… Ve araba gıcırtısı loş ormanda yankılanırken, bundan sonrasına dair kararlar ve hazırlıklar zihninizde dönüp duruyor.
Off Topic
İmzandan 150 ryo düşebilirsin.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Sun Nov 24, 2024 1:41 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Shiho'nun söz işaretine gülümseyerek cevap vermiş, ardından Kazuma'ya dönmüştüm. En azından birimizin başındaki tehlikeyi atmıştım. Kazuma teklifi kabul ederek parayı cebine indirmişti, yarı yolda bu plandan vazgeçersek paramızı geri vermeyeceği de kesindi. Zaten böyle bir adama kaptırdığım parayı geri almayı beklemek saçmalık olurdu. Bizi pazarın arka tarafına, kumaş tüccarının branda örtülü arabasına yöneltmişti. Kazuma'nın ufak ıslığı, ardından gelen selam ve fısıldaması ile araba sahibinin tanıdık olduğunu anlamıştım. İki dar boşluk hazırlamışlardı kumaş balyasının altına. Belli ki bunlar bu işi daha önceden de yapıyorlardı, hatta düzenli bir iş bile olabilirdi onlar için. Emin değildim, ancak şaşırmazdım. Tek merak ettiğim, kimleri götürüyorlardı? Her genin'in böyle çıkmak isteyeceğini sanmadığım için, bu soruya bir cevap bulamıyordum ve içimdeki şüpheyi arttırıyordu.

Kazuma içeri süzüldükten sonra önce Shiho'yu, sonrasında beni balyaların arasına almıştı. Koyu renk branda tekrardan üstümüze çekilmişti, dışarıdan bakıldığı zaman sıradan bir yük yığınından farksızdı. Arabası gardiyanlara çıkış evrakını uzatmıştı, Kazuma ise çok uydurma bir şekilde yük denetimini onun üstlendiğini söylüyordu. Bunun bir yalan olduğu bariz belliydi. Konoha surlarının dışına çıktığımızda, branda hafifçe aralanmış ve Kazuma temiz bir hava çekmişti ciğerlerine. Buna kesinlikle bizim de ihtiyacımız vardı. Köylerin bu saçma sapan belgelerinden bahsetmeye başlamıştı. Genç shinobilerin keşif yapması gerektiğinden bahsediyordu, tecrübenin duvar dibinde değil dışarıda kazanıldığından. Değişik bir adamdı, acaba kimin nesiydi merak ediyordum.

Büyük beş köyünün devrinin geçtiğini anlatıyordu, köylerin sır diye bir şey uydurup herkesi ayırdığını söylüyordu. Bu adamla oturup bunları konuşmak isterdim, ne zırvalıyordu tam anlamıyordum ama düşüncelerini gerçekten merak etmeye başlamıştım. Shiho bir şey diyecek gibi olsa, dememeyi tercih etmişti. Sonrasında nereye gideceğimizi sormuş, Shiho'dan Tanigakure cevabını almıştı. Bizi yakınlarına bırakacağını, sonrasında yolu kendimizin bulacağını söylüyordu. Shiho hafif bir endişeyle buranın tehlikeli olup olmadığını sormuştu, Kazuma hiç takmadan bir iki hırsızın ya da üç beş yaban domuzu haricinde hiçbir tehlikenin olmadığını söylüyordu. Şimdilik.

Shiho'nun korkusunu anlıyordum, Kazuma gibi tecrübeli birisi korkmuyor olsa da bizim öyle bir tecrübemiz yoktu. Korkusunu alabilmek için elinin üzerine önce elimi koymuş, sonra sakince tutarak sıkmıştım. Elini bırakmayı düşünmüyordum, ama sohbete katılmak istiyordum. Bu yüzden elini güvenle sıkarken, "Kazuma-san, aslen shinobi misiniz, yoksa başka bir durum mu söz konusu?" diye soruyordum.
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Branda aralığından rüzgarın serinliğini hissetmeye çalışırken, tırıs tırıs giden atlar bir oflayıp pufluyor, tekerlekler köklerden sekerek sarsıntılı bir ritme giriyor. Şu ormanda tek tük kuş ötüşü dışında kuşku verici bir sessizlik var. Shiho’nun avuç içini hafifçe kavramışsın; parmaklarının ürkek gerginliği sana geçse de tuttuğun eli gevşetmiyorsun. Kazuma, branda kenarında yarı yarıya oturmuş, bir yandan yolu keskin gözlerle tarıyor, öte yandan sohbeti sürüklüyor.

Sorunu sorduğunda pala bıyıklı adam yutkunmadan cevap veriyor. Sesi alçak ama net. "Evet, ilk çıkışım shinobi yapılanmasıyla oldu. Kısa bir süre Sıcak Su Ülkesi'nde rehberlik ettim. Ama köylere yeminli olmadım hiç. Sonra paralı koruma işine kaydım, çünkü kurallara göre yaşamak bana göre değildi. Özgürlük dedikleri şey, çelik kadar soğuk ve keskin olmalı."

Sözlerine o kurukafa kolyesini hafifçe okşayarak devam ediyor. "Bu da hatıra… Eski takım arkadaşımın anısı. Gerisi uzun hikaye, başka bir gün belki." Sesinde garip bir burukluk varsa da hemen kayboluyor. Sanki bu konuşmanın fazlası ona yük.

Kıvrımlı patika aniden iki yana açılıp diğer yoldan daha dar ve gölgeli bir kestirmeye sapıyor. Kazuma arabacıya "Soldan!" diye keskin bir talimat atıyor; atlar tutuklanıp mızıldansa da itirazsız yön değiştiriyor. Branda aralığından gördüğün kadarıyla ağaçlar sıklaşıyor, gökyüzü iyice ıssızlaşıyor. Buradaki toprak yolu çamur çizgileri kesip biçmiş, tekerlek izleri derin.

Shiho sessizce yanına sokulup fısıldıyor. "Bu kestirme mi? Haritaya bakmadık… Bana garip geliyor." Kazuma o an geri dönüp duyduğunu belli eden bir gülümseme savuruyor. "Merak etmeyin. Üç, dört kilometre sonra ana yola bağlanır. Kimsecikler uğramaz, bakarsınız tünel gibi geçeriz."

Henüz on dakika geçmişken, tekerlekler birden fren yaparcasına sarsılıyor. Ön taraftan atların kişnemesiyle beraber arabacı küfrediyor. "Yol kapanmış amına koyayım!" dediğini duyuyorsunuz. Tam o anda, branda bir hamlede geriye savruluyor, Kazuma elini çekerken dört adamın ok gibi fırlayıp balyaların üstüne atladığını görüyorsunuz.

Hepsinin omzunda aynı daire içinde çapraz çizgili sembol… Tanigakure’de görüldüğü söylenen garip amblem! Üzerlerinde karışık zırh parçaları, bazıları shinobi bacak sarığı, bazıları sivil giysiyle. En öndeki kancalı zincirli biri bağırıyor.

"Kazuma! Sağlam av yakaladın ha. Teslim et çocukları, parayı al, çekil!"

Kazuma’nın yüzündeki rahat gülüş donuyor. Şaşkın mıdır, yoksa anlaşma beklediği gibi mi gitmedi, kestiremiyorsun. Fakat adamlar balya tepelerinde; biri Shiho’ya uzanıp yakalamaya çalışıyor. Mesafe yaklaşık 3 metre. Zincirli silah sallanıyor, sivri uç doğrudan Shiho’nun sol omzuna kilitlenmiş gibi.

Seninle saldırgan arasındaki engel sadece kaymış bir kumaş balyası. Shiho korkuyla nefesini çekiyor, elini kupkuru kunai gizlediği çizmesine götürmek için çabalıyor ama zincir hızla ona doğru ilerliyor. Arkadaki arbaletli figür, tetikte bekleyerek sizi nişan alıyor.

Kazuma ise tam orta noktada; hızlıca bıçağını çekmiş ama kime karşı duracağı belirsiz. Gözleri önce sana, sonra maskeli lidere, sonra tekrar sana dönüyor. Yanağı seğiriyor, adeta "Şimdi ne yapacaksın?" der gibi. Sessizlik bir yarım kalp atışı sürüyor; sonra zincirli diken havayı yırtarak Shiho’ya yöneliyor…
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Sun Nov 24, 2024 1:41 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Kazuma-san, tahmin ettiğim gibi eski bir shinobiymiş, lakin hikayesi biraz farklı ilerlemiş. Köylere bağlı olmamış en başından beri, özgürlük dediği şeyin kendince farklı bir anlamı vardı. Bunun bir parçası da paralı koruma olmaktan geçiyordu sanırım. En azından kendi özgürlüğünü bulmuş olması güzel bir konuydu. Onu yargılamak haddime değildi, zaten yargılamak için dinlememiştim başından beri. Onu tanımak istiyordum, onda merak ettiğim şeyler vardı ve bu merak duygusu engel koyamadığım bir duyguydu. Kurukafa kolyesi ise, takım arkadaşından kalma bir hatıraydı. Gerisini sonra anlatacağını söylese de, sanırım bunu dinlemeye pek fırsatım olmayacaktı. Bir daha denk gelir miydik onu bilmiyordum, gelsek bile onun için bir yük olan bu anıyı anlatmaya ikna etmem mümkün olur muydu, düşünmek gerekirdi.

Kazuma-san bizi sol taraftan götürdüğünde, Shiho endişelenerek kestirme olup olmadığını düşünmeye başlamıştı. Bu konuda endişelenmekte sonuna kadar haklıydı. Üç dört kilometre sonra ana yola bağlanacağımızı söylese de, bir on dakika sonrasında bu konu tamamen ortadan kalkmıştı, zira atın bir anda durması ve şoförün yolun kapandığını haykırması ile birlikte adrenalin kalbimde pompalanmaya başlamıştı bile. Branda bir anda havaya kalkmış, dört tane aradığımız sembolü taşıyan adam Kazuma-san'ın sağlam av yakaladığını söylüyordu. Bizi teslim edip parasını almasını söylüyorlardı. Bizi kumpasa düşürmüş olabilirdi.

Ancak Kazuma-san'ın yüzündeki rahat gülüşün donması beni şüpheye düşürüyordu. Şaşkınlığından dolayı mı, yoksa anlaşmanın beklediği gibi gitmemesinin verdiği rahatsızlığı mı taşıyordu emin değildim. Shiho'nun elini kunaiye doğru götürdüğünü gördüğüm anda, ona bu fırsatı yaratmam gerektiğini biliyordum. Kazuma-san'ın ise bu noktada bir şey yapmayacağını düşünüyordum, bizi korumayacağı belliydi. Zincirli diken hızla Shiho'ya doğru giderken, ona bu fırsatı yaratmam konusunda öne atılmam gerekiyordu. Akademiden mezun olmayı başarmış bir shinobi olarak, elimde ne var ne yoksa ortaya koymalıydım. Bu yüzden, kendimi siper etmeye karar vermiştim. Shiho'nun üzerine doğru atlayacak, zinciri tamamen göğüslenecektim, sağ elimle belimde taşıdığım kunailerden birini alarak ona doğru uzanan ele saldıracaktım üstüne kapaklanmaya hareketlenirken. Kapaklanmayı başardığım anda, kunaiyi çıkarması için boştaki elimle yardımcı olacaktım. Buradan gitmesi için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdım ve tüm gücümü ortaya koyacaktım. Üstüne kapaklandığım anda yardım ederken, Eiengan'ı aktive etmem gerekecekti, aktive etmeyi başardığım anda Shiho'ya fısıldayacaktım.

"Geriye dön ve sakın benim peşimden gelmeye kalkma. Geri döneceğim."
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Zincirli diken şimşek gibi savrulurken bir yay gibi fırlıyorsun ve omzunu Shiho’nun göğsüne çarptırıp onu balyaların arkasına yuvarlıyorsun. Ucunda dört köşeli çelik uçlar bulunan zincir sırtını sıyırıp geçerken acı bir çizik bırakıyor ama gücünü kaybedip balyaya saplanıyor. Aynı anda belindeki kunaiyi çekiyorsun ve ileri atılan saldırganın bileğine sertçe savuruyorsun. Metal, eldivenin yanından deriyi yararak geçiyor, zincirli adam bir küfür savurup geriye sıçrıyor.

O anda gözlerin kararıp kıpkızıl parlıyor, Eiengan açılıyor. Shiho, yuvarlandığı yerde bir anlık şaşkınlıktan sıyrılıp başını sallıyor, bacağındaki gizli kunaiye davranıyor. Ama geri çekilmeden önce sahneyi kaplayan yeni bir hareketlenme oluyor. İki başka saldırgan, arbaletli olanın desteğiyle arabanın arkasına atlayıp ok doğrultuyor. Tam onların üzerine atılacakken, karanlık çalılıklar bir şıkırtıyla yarılıyor, gümüş bir hilal parlıyor.

Şaaak!

Bir kılıç, tek seferde üç ayrı hamle gibi görünerek içeri giriyor, Jutsu’nun klasik formu Mikazuki no Mai. Havada üç parlak yay çizgisi bırakıyor. İlki kesik arbaletli adamın kolunu savurup oku boşluğa saptırıyor, ikincisi omuzluklu diğer saldırganın göğsünü yarıyor, üçüncü hilal zincir sahibini geri sıçratıyor. Toz arasında esen rüzgarla beraber silüet beliriyor.

Hame.

Dağınık saçlarını tek elle geriye savurmuş, diğer elinde dar, fildişi kabzalı bir ninjato parlıyor. Gözlükleri yerine gözlerinde keskin bir parıltı, dudaklarında memnun bir sırıtma. "Sürpriz! Lider olmasam da takibi iyi beceririm." Zarar gören saldırganlar geri savrulup arabadan atlıyor, kalan ikisi de şokla geri çekiliyor. Shiho balyaların arkasından kalkıp donakalıyor.

"H-Hame?! Bizi takip mi ettin?!" Hame omuzlarını silkerek "Çocuk oyuncağıydı. Siz masum masum yürürken arkada kim varmış bir bilseniz… Hem birinin arkanızı toplaması lazımdı." diyor ve gülüyor. Kazuma hala balyaların arasında, bıçağını çıkarmış ama kime çevireceğini kestiremiyor gibiyken Hame kılıcını birden ona doğrultuyor. Pala bıyıklı adam hafifçe irkilip geri yaslanıyor; alnının kenarında ter boncuğu beliriyor. "Lider olabilirsin Jin, tamam. Ama şu herifi öldürmeme izin ver! Konoha’da pusuculardan biriyle beraber gördüm onu! İşbirliği içindeydi!"

Kazuma ellerini yarı kaldırıyor, ama gözleri kaçacak yer arar gibi. Titrek bir sesle "Yalan! Sadece geçiş ayarlıyordum, para için! Bunlar yoldan kesen haydutlar, beni pusuya çektiler!" diyor. Arka planda yaralı iki saldırgan kan izleri bırakıp çalıların arasına sürünüyor, geri kalan ikisi de ağaçların gölgesinde toparlanıyor. Çatışma yeniden alevlenmek üzereyken Kazuma’nın bahane mi uydurduğu, yoksa gerçekten kurban mı olduğu belirsiz.

Shiho gözlerini endişeyle sana çeviriyor, bir yanda kılıcı titremeden tutan Hame, diğer yanda savunmaya çekilmiş Kazuma ve yakın mesafede toparlanan düşmanlar. Ormanda rüzgar yaprakların arasından sertçe geçiyor, geriye tek bir karar kalıyor.
Post Reply