Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Adam senin tiradını baştan sona dinlerken önce kaşları kalkıyor, sonra gözleri büyüyor, ardından yüzünde tarifsiz bir "ben ne dinliyorum şu an?" ifadesi beliriyor. Sen her eş arıyorum, aldatıldım bıktım dediğinde adamın ruhu bir tık daha kafesinden çıkıyor sanki. En sonunda, kollarını iki yandan düşürüp başını hafifçe sağa yatırıyor, çaresizlik ve şaşkınlık karışımı bir bakışla.

Bir süre seni süzüyor, nefesini bir hırıltıyla salıyor ve "Tamam kardeş, sakin ol." diyor senin sakinleşeceğine inanmadan. Bir adım yaklaşıp sesini biraz alçaltıyor, sanki yanlışlıkla panik düğmene tekrar basılmasın diye özen gösteriyormuş gibi. "Biz... senin şu evlilik işini... bir şekilde hallederiz." derken yüzünde "ne diyorum ben şu an?" bakışı beliriyor. Ardından iki elini de gömleğinin ceplerine sokup hafifçe öne eğiliyor. "Ama bunun karşılığında sen de bizim için küçük bir şey yapacaksın."

Adam sana pürüzsüz bir ciddiyetle bakıyor, yüzündeki mimikler nihayet oturmuş gibi. Biz dediği şeyin tekil olmadığını belli eden bir ağırlık giriyor sesine. "Burada... bu köyde normal olmayan şeyler oluyor. Dışardan görünmeyen, içeriden konuşulmayan şeyler." Ardından sessizce başını yukarı kata doğru çeviriyor. "Kötü adamlara ait bazı işaretler, bazı hareketlilikler tespit ettik. Koordinatlar, malzeme akışları, gece saatlerinde yapılan transferler..." Gözlerini tekrar sana çeviriyor. "Biz üç gündür burayı gözetliyoruz. Ama içerideki biri, muhtemelen kötü adamların yerel bağlantılarından biri, halka inmeden önce yakalamamız gerekiyor."

Adam iki parmağını şakaklarına bastırıp bir an sessiz kalıyor, sonra kararlı bir nefes alıyor. Sana doğru eğilip net bir şekilde konuşuyor. "Sen buraya köylü rolüyle girmişsin, değil mi? Madem öyle, bu rolü bozmadan bizim için kayıt defterini bulacaksın." Sana doğru bir adım atıyor. "Binanın arka odasında bir çekmece var. Kötü adamların bu köyde kimlerle irtibat kurduğunu gösteren bir liste olduğunu düşünüyoruz. Biz içeri girer girmez alarm veriyorlar. Ama sen?" Gözlerini kısıyor. "Sen içeri girince saldırı planlamayacaklar. O yüzden en iyi şans bizde değil, sende."

Tam derin bir nefes alıp konuşmaya devam edecek gibi oluyor ki o sırada binanın ön kapısı gürültüyle açılıyor. İçeri iri cüsseli, kısa saçlı, yüzünde bir iki çizik olan bir adam daha giriyor. Üzerinde aynı gri tonlu Shinobi giysileri var ama bu olanın boyu daha kısa, vücudu daha geniş ve yüzündeki ifade çok daha yorgun. İçeri girer girmez gözleri seni buluyor. Uzun saçlı Shinobi, bir anda toparlanıp resmiyet takınır gibi dönüyor yeni gelen adama. "Ha, iyi geldin. Bu kardeşimiz..." diye başlıyor, başıyla seni işaret ediyor. "...operasyona dahil oluyor."

Kısa saçlı adamın kaşları çatılıyor. "Ne? Bu mu? Bu mu yani?" Uzun saçlı olan rahat bir omuz silkme ile cevaplıyor. "Evet. Bu." Kısa saçlı adam seni baştan aşağı süzüyor, senin yüzünde ise hala köylü karizmasının getirdiği o elegantlık duruyor. "İyi. Bari hızlı olsun da bitsin şu iş." diye homurdanıyor. Uzun saçlı Shinobi tekrar sana dönüyor, yüzünde bu kez daha net, daha kendinden emin bir ifade var. "Bu takım arkadaşım, Kaito." Kaito yalnızca başını hafifçe kaldırıp bir selam verir gibi yapıyor ama gözleri hala senden pek memnun değil.

Ardından uzun saçlı Shinobi adını söylemiyor ama sana şöyle bir bakıp ekliyor. "Berbat bir başlangıç yaptık ama şansımızı döndürebiliriz bence karşim." Arka odanın kapısı hafif aralık, içerde loşluk var. Bir şeylerin seni beklediği belli.
Joined: Tue Nov 19, 2024 10:34 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Adamın manasız bakışları her geçen saniye ile ne saçmaladığımı merak edercesine biraz daha biçimleniyorken, ben de bir o kadar "Ne anlatıyorum amına koyayım?" dercesine içten içe kendime şaşırıyor ve sövüyordum. Zor durumlarda doğaçlama yeteneğim de yoktu, hayır. Ama bu yetenek zaten tam da böyle anlarda şansını denedikçe oturuyordu insana. İşte, bu bilgiyi de tam olarak şu an doğaçlayarak sallamıştım kaba etimden mesela. Ortamlarda satarım bunu sonra.

"Sakinim zaten." diye diklendim. Öyle hemen sakinleşecek değilim, ancak bunu iddia edebilirim, değil mi? Bir kaşım, evlilik meselemin çözüleceğinin söylenmesinde kalkmıştı akabinde. Bu biraz meraktan çok, inanmazlık barındıran, "Nasıl çözeceksin bakalım?" kırıntıları taşıyan bir kaş kaldırıştı. Biraz daha duruşumu düzelttim, odağımı iyice kendisinde topladığımı ima eden jestlere giriştim. Bazen başımı anladığımı belirtircesine sallıyor, bazen de "Yok ya." dercesine çeşitli yönlere yatırıyordum. Bir süre sonra adamın anlattıkları ciddi ciddi ilgimi çekmeye başladı ve "Ne alaka ya? Sizde niye ötüyor o zaman alarmlar?" diye soruverdim adam konuşmasını bitirdiğinde.

"Hem, benim de öttürmeyeceğim ne malum ki?..." diye devam ederken az önce girdiğim kapı şakkadanak açıldı ve içeri biri girdi. Girdiği gibi de ortamdaki en agresif adam ünvanını benden çarpıverip "operasyon"larına dahil olmama laf etmeye başladı. O, beni baştan aşağı süzerken, "Asıl ben seni süzerim ulan!" dercesine ben de onu abartı bakışlarla süzüp inceledim. Olaylar gelişirse ve dövüşmek zorunda kalırsak mesafemi korumak isteyebileceğim cinsten, koydu mu oturtabilecek birine benziyordu. "Sana da merhaba Kaito kardeş." dedim adamı incelemem bittiğinde, hafif iğneleyici bir sesle. İnsan bir selam verir ulan!

Uzun saçlı eleman muhabbeti toparlayacak son cümlelerini kurduğunda bir süre konuşmamayı tercih ettim. Ellerimi önümde birleştirerek Bir Kaito'ya, bir bizim elemana bakışlar attım bir süre ve sağ ayağımla yere "tap, tap" vurmaya başladım düşünürken. Uzun saçlı hala ismini söylememişti, diğer yandan iri eleman ise direkt olarak tanıtılmasında bir beyis görmemişti. Kim olduklarından ziyade anlattıkları olaylar ve "kötü adam" meseleleri daha çok ilgimi çekiyordu elbette ancak, şu ana kadar Hokage'nin anlattığı saldırı meselesiyle aralarında bir bağlantı da kuramamıştım henüz. Madem halka karışıp zarar verecek insanların bu köyde olduğundan şüphe ediyor ve onlara engel olmak istiyordu bu insanlar, neden Konoha'ya bir saldırı düzenleyecekleri düşünülüyordu? İşte hayal gücüm burada beni yüz üstü bırakıyordu.

"Siz beni çok pis yem yapacaksınıza benziyor. Öyle olmasa bile yine çok tehlikeli, bahsettiğiniz lavuklar beni liğme liğme eder kesin." Gözlerimi kapatıp kaşlarımı biraz daha çattım. "Bu yüzden tam da bana göre bir operasyon! Tehlikeden kaçan kısmetini bulabilir mi? Soruyorum size!" aniden gözlerimi geri açıp, birbir suratlarına bakıp cevap bekledim. "Kötülerden korkan bir adam ailesini de koruyamaz!"

Kavuşturduğum kollarımı iki yana geri indirerek kararlı bir şekilde durdum önlerinde. "Kabul ediyorum." dedim tok ve karizmatik bir sesle. "Ama önce bir çay içelim. Hem detaylıca planı ve olanları konuşur, hem de tanışır kaynaşırız." Son bir kez uzun saçlı elemana çevirdim kafamı, seri bir göz kırptım sırıtarak. "Yol arkadaşıyız artık ne de olsa."
► Show Spoiler
Image
Post Reply