Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Görevliye yaklaşarak kendini tanıtıyor ve neden burada olduğunu açıklıyorsun. Daha Jounin olmanı duymasıyla duruşu bir değişiyor adamın, daha dikleşiyor, gözleri biraz daha açılıyor ve daha dikkatli bir şekilde dinlemeye başlıyor. Sözlerini bitirdiğinde kıza ve net bir "Ah." dökülüyor adamın ağzından. Tekrar konuşmaya başlamadan önce çok kısa bir düşünüyor adam, ardından koridordan geçmekte olan bir başka görevliye, "Kishida Bey burada mı?" diye soruyor. Kısa bir "Evet." diyerek başını sallayan diğer adam, yürümeye devam edip gidiyor.

Görevli tekrar sana dönüyor. "Hayabusa Hanım, şeref verdiniz, ben Masaki. İsterseniz direkt olarak müze müdürümüz Kishida Bey'in makam odasına geçelim." diyerek bir elini koridora doğru açıyor sana yol vermek için. Masaki ile yanyana uzun koridorda ilerlemeye başlıyorsunuz. Bir noktadan sonra sağa sapıyor, bu koridoru da geçtikten sonra kısa bir merdiveni kullanıyorsunuz. Daha loş, daha sessiz bir kata çıkarıyor bu merdivenler sizi.

Bu katta ilerledikçe ışıklandırmanın burada neden daha karanlık kullanıldığını anlayabiliyorsun. Her birinin tepesinde kendi özel ışıklandırması bulunan takılar ve değerli taşlar sergileniyor bu katta. Bu eserlerin bulunduğu cam odaların her birinin önünde ekstra güvenlik önlemi olarak kırmızı kemerler ve belli bir mesafeden fazla yaklaşılmamasına dair uyarılar bulunmakta. Ayrıca, bu katın her koridorunun başında alt kattan farklı olarak, Masaki'nin üniformasına benzer kıyafetler giymiş coplu kişiler de beklemekte. Siz önlerinden geçip giderken sizinle kesinlikle göz teması kurmuyor ve ifadelerini bozmadan beklemeye devam ediyor bu güvenlik görevlileri. Pek önemsemeyip Masaki'nin yanında ilerlemeye devam ediyorsun. Yer yer durup taşları izlememek için irade sergilemen gereken bu kısa yolculuk, büyük bir kapıdan geçerek daha geniş bir salona ulaşmanızla son buluyor.

Müzenin kalanına göre nüfusu daha kalabalık olan bu salonda, ellerinde evraklarla koşuşturan insanların yarattığı ufak çaplı bir kaos mevcut. Uzaklardan, umutsuzca açılmayı bekleyen birkaç telefonun birbirine karışan seslerini duyabiliyorsun. Büyük oval şekildeki salonu çevreleyen duvarlarda çeşitli ahşap kapılar ve tabelalar mevcut. İdare bölümüne geldiğinizi çoktan anlamış bir vaziyette, en karşıda duran ahşap kapıya ilerliyorsunuz. Masaki bu kapıyı tıklatıyor, seni önden buyur ediyor, beraber odaya giriyorsunuz.

Salondaki karmaşanın tam aksine sakin, düzenli ve zevkle döşenmiş bir oda karşılıyor seni. Tam karşında, masasının arksında sana sırtı dönük bir şekilde oturan bir adam mevcut. Yarı kapalı ve koyu renkli perdelerin arkasından dışarıyı izliyor gibi duruyor. Suratının yan tarafından ufak bir kesit görüyorsun. Neye benzediğini kestirmeye çalışırken Masaki lafa giriyor, "Kishida Bey, kristal mevzusu için gelen bir hanımefendi var." diyor.

"Kazekage görevlendirmiş. Neden geldiğini duyunca direkt size ge-..." diye devam ederken müdür, dramatik bir şekilde sandalyesini size çevirip, "Sonunda!" diye Masaki'nin lafını kesiyor.

"Kaç gündür bekliyorum haberiniz var mı sizin? Kaç kere dilekçe yolladım bu mevzuya biraz daha aciliyet verilsin diye. Buraya bir sürü insan gidip geliyor, tek konuşmak istedikleri kristalin nasıl çalındığı, ama hiçbiri olayı çözecek insanlar değil! Hep merak, hep dedikodu!" diye söylenmeye devam ederken, sonlara doğru nefesi kesilmeye başlıyor. Alnında birden beliren terleri görebiliyorsun, zaten o da ceketinin iç cebinden bir mendil çıkarıp o da bu terleri silmeye koyuluyor. "Ama böyle de olmaz ki! iki hafta oldu, iki! Çoktan sınır dışına çıkarmışlardır, parasını yiyorlardır. Olan bize olacak çaldırdık diye!" diye ayağa kalkıyor. Elleri kolları saçma sapan öyle bir oynuyor ki, adamın nasıl bir panik ile harmanlanmış kızgınlık yaşadığını kanlı canlı görebiliyorsun. "Lütfen, hanımefendi. Rica ediyorum biraz elimizi çabuk tutup çözelim şu işi. Kalksın bu ithamlar üzerimizden. Bakın, ben bu makama bileğimin hakkıyla geldim." Bir parmağını kaldırıp sana yöneltiyor, sanki bir şeye inandırmaya çalışıyor gibi gözlerini açıp kafasını yukarı aşağı sallıyor. "Ben öyle dayısının amcasının sayesinde kunduracılıktan sanat müzesi müdürlüğüne gelen tiplerden değilim! Değilim!" Sesi detone olup tizleşiyor.

Bir noktadan sonra anlıyorsun ki müdahele edip araya girmezsen adam akşama kadar böyle söylenebilir. Masaki ile bir anlığına birbirinize bakıyorsunuz, suratında mahçup bir ifade var. "Ben çekileyim en iyisi." diyip odadan kaçızlıyor. Hala söylenmekte olan hafif tombiş, sinir küpü, panik atak müze müdürüyle başbaşa kalıyorsunuz.
Sunagakure
Sunagakure
Joined: Tue Dec 03, 2024 1:00 pm
Rütbe:  
  Image
Yılbaşı, sonrasında da iş yoğunluğu nedeni ile haftasonuna kadar yazabileceğimi düşünmüyorum. sori
► Show Spoiler
Sunagakure
Sunagakure
Joined: Tue Dec 03, 2024 1:00 pm
Rütbe:  
  Image
Rütbesini söylediği anda karşısındaki adamın hal ve hareketlerinden anlamıştı burada beklendiğini. Karşısındaki adamın kısa bir düşünme molasına girmesiyle Fumiko da beklemeye başlamıştı. Hemen ardından koridordan geçen adama sorusunu yöneltip, cevabını da aldıktan sonra tekrardan Fumiko ile konuşmaya başlamıştı. Önce ismini söylemişti, Masaki. Hemen ardından müze müdürü Kishida ile konuşması gerektiğini belirten sözlerini de söyledikten sonra yönelecekleri koridoru işaret etmişti. "Tabii."

Masaki ile yan yana yürümeye başlamışlardı. Bu sırada Masaki ile pek bir şey konuşamayacağı, konuşması gereken kişinin Kishida olması sebebiyle yapabileceği çok bir şey yoktu. İçinden geçtikleri koridorları incelemek dışında. Tabii, yürüyüşleri devam ederken ışıklandırması yüksek koridorlardan daha loş koridorlarar geçmişlerdi. Misafirlere kapalı alan galiba burası. Yoksa neden loş ols... Haa bu yüzdeeen.

Koridora giriş yaptıkları sırada görüşüne giren takılar ve değerli taşların sergilendiği kısma giriş yaptıklarını anlamıştı. Zira bu koridorda hepsi cam fanuslar arkasında, yüksek güvenlik ile ve her detayını gösterecek ışıklandırmalar ile sergileniyordu. Vaha Kristali'nin buradan çalınmış olması çok zor. Çalındığı sırada bu kristalin başka yerde olması gerek. Taşları gördüğünde ilk aklından geçen buydu Fumiko'nun. Hemen ardından koridordaki ilk taşın önünden geçmeye başladıkları sırada kafasındaki düşünceleri bir kenara atıp hızlıca göz atmıştı taşa. Bu hızlı göz atma sırasında pek de bir şey görememişti. Zira bu taşlara bir kaç saniye bakmak ile hiç bakmamak arasında neredeyse hiçbir fark yoktu. Detaylarını görmek için yaklaşıp daha dikkatli incelemek gerekirdi. Fumiko'da ise şu an böyle bir zaman yoktu. Bu yüzden inceleme işini erteleyecekti görev sonrasına. Önce önündeki işi bitirmeli, ardından burasının keyfini sürmek için tekrar gelebilirdi.

İçinde bulundukları koridoru da bitirdikten sonra büyükçe bir kapıdan geçmişlerdi. Kapının arkasında ise tam bir kaos vardı. Elinde evraklar ile bir masadan başka bir masaya koşan insanlar, odanın uğultuğusunun arasında can havliyle kendisini duyurmaya çalışan telefonlar sayesinde anlamıştı nerede olduğunu. Yönetim katına gelmişlerdi artık. Bütün bu kaosun ardında, odanın tam ortasında bulunan ahşap bir kapıya doğru yönelmişlerdi. Bahsi geçen Kishida'nın da bu odanın arkasında olduğunu tahmin ediyordu. Kaostan sıyrılarak ilerleyip, odaya girdiklerinde de tahmininde doğru olduğunu anlamıştı.

Dışarıdaki odaya nazaran daha sessiz, daha sakin bir odaya girmişlerdi. Kapının tam karşısında bulunan masanın arkasında, sırtı kapıya dönük şekilde duran sandalyede oturan kişinin de Kishida olduğunu tahmin etmesine gerek kalmamıştı haliyle.

Fumiko sessizce beklerken Masaki söze girmişti. Önce hangi olay için burada olduklarını, sonrasında ise kimin gönderdiğini söylediği anda Kishida ani ve bir o kadar da dramatik şekilde arkasını dönmüştü. Masaki'nin lafını keserek söze giren müdür, içindeki bütün nefreti Fumiko'ya ve Masaki'ye aktarmaya başlamıştı. Arada Fumiko'nun gülmemek için kendisini zor tutması gereken bir iki komik duruma da sebebiyet vermişti. Bir yandan da müdürün üzerindeki stresi de hissetmeye başlamıştı yavaştan. Zira bu konuyla alakalı bir kaç cümle kurmasıyla bile alnında biriken terleri görmek mümkün oluyordu.

Olayla ilgili söylenmesi bitip, kendisini korumaya geçmişti müdür. Bu sırada da Fumiko araya girmezse sabaha bu şekilde söylenmeye devam edeceğini anlamıştı. O anda bakışlarını biraz yardım istemek için Masaki'ye çevirmişti. Ne var ki Masaki'de çıkmasının daha iyi olacağını söyleyerek odayı terk etmişti. Artık sinirden ve stresten kızarmaya başlamış müdür ile odada baş başa kalmıştı Fumiko. Biraz daha söylenmesini dinleyebilirdi lakin işi hızıca çözüp kendisini bu müdürden kurtarmanın daha iyi olacağını düşünüyordu. Bu sebeple iki elini de göğüs hizasında müdüre doğru uzatarak durmasını işaret edecekti. Ellerini kaldırırken de söze girmeyi düşünüyordu. "Tamam, sakin olalım lütfen. Olayı çözebilmek ve kristali ait olduğu yere getirebilmek için mantıklı düşünmenize ihtiyacım var." Hafiften sakinleştirici bir ses tonu takınmaya çalışmıştı. Zira müdür bu şekilde devam ederse sözlerinden de bir anlam çıkartamayabilirdi. "Öncelikle bana olayın nasıl, ne zaman ve nerede olduğunu bildiğimiz kadarıyla anlatabilir misiniz? Merak etmeyin sizin de yardımınız ile hızlıca bu meseleyi çözüp sizi bu durumdan kurtaracağım."
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
“NASIL SAKİN OLAYIM HANIMEFENDİ?” diye aniden bağırıyor Kishida sana. Gözleri fal taşı gibi açılıyor, ön dişlerinden fırlayan bir iki damla tükürük odada çeşitli yerlere uçuyor. Bir an morarıyor resmen herif. Sonra, zorla da olsa birkaç kez derin derin nefesler alıyor burnundan. Suratı mordan kırmızıya, sonra da pembeye dönüşmeye başlıyor. Masasında duran bir sürahiye uzanıyor, etrafa biraz döke döke bardağına su doldurup, kafasına dikiyor. Derin bir nefes daha aldıktan sonra bir eliyle masasının önündeki sandalyelerden birini uzatıp sesleniyor sana, “Buyrun, oturun lütfen.” diye. Sesi az önceye nazaran epey sakinlemiş ve yumuşamış durumda.

Oturmanı bekledikten sonra kendisi de tekrar makam koltuğuna yerleşiyor. Ellerini göbeğinde kavuşturup parmaklarıyla sabırsızca pıt pıt yapıyor. Laflarını toparlamaya çalışırken sen de ona gereken vakti veriyorsun. "İki hafta önce, Çarşamba günü oldu." diye başlıyor en sonunda. "Tabii koskoca müzede her şeyin takibini yapıyor olmasam fark edilmeyecekti bile!" Sesi yine hafiften yükseliyor, "Yahu, bir aydır raporlu olan adamın transfer ekibinde ne işi var?! Kimse neden sorgulamıyor, 'Hayırdır, sen ne ara iyileştin de geldin?' diye neden sormuyorlar, değil mi ama?!" Cık cık sesleri eşliğinde ellerini savuruyor önce, ardından sandalyesine biraz daha yerleşiyor.

"Ya, Honda diye bir eleman var. Toshiki Honda. Bu çocuk bizim güvenlik ekibinde çalışıyor ama bir ay önce sol kolunu kırdı. Oğluyla maç yaparken kolunun üzerine mi düşmüş ne..." Sağ elini kafasının arkasına doğru "Sokayım böyle işe" dercesine sallıyor. "O günden beri de raporlu, daha bir ay da dönmeyecekti. Ama ne hikmetse..." Sana doğru eğilip gözlerini iyice açıyor. "Kristali transfer edeceğimiz gün işe gelip taşıma işlerine katılmış!" Elini masaya vuruyor. "Ben bunu duyunca bir işkillendim tabii... Şakkadanak anladım bu işte bir bit yeniği olduğunu! Depoya gittim..."

Bir bardak daha doldurup bir yudum alıyor ve tekrar konuşmaya başlıyor. "Orada anladım kristalin sahtesiyle değiştirildiğini. Kendi imkânlarımla hemen soruşturmaya başladım mevzuyu. Honda'nın evine gittim. 'Yok' diyor, 'Ben o gün zaten hastanedeydim, alçım değiştiriliyordu' diyor. Yine tatmin olmadım, hastaneye de gittim. Ortopedi doktoru 'Evet, Honda Bey buradaydı.' dedi."

"Taşımayı yapan diğer çocuklara soruyorum, 'Honda etliye sütlüye karışmadı' diyorlar, 'Sakin sakin takıldı' diyorlar. Ammmaaa... Biri bana 'Sağ kolu sargılıydı.' dedi. Honda'nın sol kolu alçıda ama!" Duraksıyor biraz, düşünceli düşünceli odanın uzak köşelerine bakıyor. "İşin içinden çıkamadım haliyle. Cidden Honda karışmış olsa bu işe, böyle bir kristali çaldıktan sonra neden evinde beklesin, di mi ama Memur Hanım?!" Onay beklercesine kafasını öne doğru uzatıyor, sonra aniden bir şey hatırlayarak çekmecesine uzanıyor ve süslü cam bir şişe çıkarıyor.

"Bu arada size kolonya ikram etmedim," diye şişeyi sana doğru uzatıyor. "Alır mısınız? Taa Çiçek Ülkesi'nden geldi, yaseminli!" diye ısrar ediyor. "Ne içersiniz? Çay? Kahve?"
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Off Topic
Hayabusa Fumiko, ikinci habersiz pasifliğini gerçekleştirmiştir.

Üç habersiz pasiflikte ödül eksilir, dört habersiz pasiflikte oyuncu konudan atılır. Aman dikkat!
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Off Topic
Hayabusa Fumiko karakterini dondurduğu için konu geçici olarak dondurulmuştur. Üstünden bir yoklama geçmesi durumunda konu kapatılacaktır.
Post Reply