Alevin sıcaklığı suratıma vurduğunda, bir an için de olsa yanmadan önceki son anlarımı mı yaşıyorum diye düşündüm. Yine de aklımdaki planı uygulamaya kararlıydım, bu yüzden sağa doğru sıçrayarak alev topundan kaçmaya çalıştım. Parmaklarım, zihnimde oluşturduğum planla orantılı bir şekilde hızlıca kunaime doğru gitmişti. Ormanın başka bir kısmına giden alev topuna karşılık, kunaim alev topunun geldiği yöne doğru bir ok gibi fırlamıştı. Kısa bir süre sonra, kunaimin fırlayışının ardından bir çığlık sesinin ortamda yankılanması, gözlerimin hızlıca açılmasına sebep olmuştu. Adamı yaralamış olduğumu düşünüyordum, ancak ciddi bir hasar verip vermediğimi de merak ediyordum.
Ayaklarım yere bastığı anda, dengesiz bir zıplayışın etkisiyle önce kendi dengemi toparlamak için sendelemiştim. Az önce gerçekleşen tüm tehdidin etkisiyle nefes alışverişim dengesizleşmişti. Sis perdesi yavaş yavaş dağılıyordu, artık sadece düşmanımız ve ben olacaktım. Hemen ileriye doğru atılmış ve çalıları aramaya başlamıştım. Kim olduğunu, ona ne kadar zarar verdiğimi öğrenmem gerekiyordu. Özellikle onu yerinde tutabilecek bir hasar verdiysem, kesinlikle senseimize teslim etmem gerekirdi. Ancak o tehdit buralarda bir yerde değildi, yerde duran parıltılı bir metal parçası ve birkaç damla kan haricinde hiçbir şey yoktu.
Etrafıma bir kez daha baktıktan sonra, bulduğum metal parçasını elime aldım. Muhtemelen bir omuzluktu bu, koruyucu bir plaka olarak kullanılıyordu. Kunainin darbesi sayesinde kopmuş olabilirdi, onu omzundan yaralamış olmalıydım. Büyük ihtimalle saplanmamıştı, ancak kesici bir hasar bırakmıştım. Çok derin bir yara olmamalıydı diye düşünüyordum. Etrafta hiçbir hareketin olmaması, ayak seslerinin benden iyice uzaklaşmış olması yüzünden, kovalamamaya karar vermiştim. Metalin üzerindeki sembole dikkatlice baktım, ancak bu bildiğim bir şeye benzemiyordu. Daha önce görmemiştim veya duymamıştım. Ancak bu adamın kim olduğunu merak ediyordum ve öğrenmek istiyordum. Bu konuyu sadece senseime bırakamazdım.
Metal parçasını incelemeye devam ederken, arkamdan gelen sesler sayesinde dikkatimi dağıtmıştım. Shiho ve Hame çalının arkasından çıkmıştı, ikisi de nefes nefeseydi ama rahatlamış gözüküyorlardı. Soğuk bir yüz ifadesiyle baktım, Kitamaru'nun hala bizimle olması, görevimizi tamamladığımız anlamına geliyordu. Hame adamın kaçıp kaçmadığını soruyordu. "Yaralandıktan sonra kaçtı." diye basit bir cevap verdim, sonrasında Shiho'nun benim hakkımda endişelendiğini belli eden sorularıyla karşılaştım. İster istemez suratımda bir gülümseme oldu, ancak bunu hemen sakladım. Babamın söylediği gibi, duygularımı herkesin önünde belli edemem.
"İyiyim, bir sorun yok." Dedikten sonra senseimizin gelişine gözlerim takıldı. Belli ki böyle bir şeyin yaşanmasını hiç beklemiyordu ve bizi tamamen bir başımıza bırakmıştı. Hepimizin iyi olup olmadığını sorguladıktan sonra, benden her şeyi anlatmamı istemişti. Muhtemelen görev sonunda vereceğimiz rapor bu olacaktı ve arkadaşlarıma da bir özür borçluydum aslında onların üzerinde ailemin mirasını kullandığım için.
"Shiho ve ben, Hame'nin markete gidişi sonrası araştırma yapmaya başladık. Çok uzaklaşmadan, Hame'nin bizi bulabileceği şekilde araştırmamıza devam ettik. Sonrasında elinde pastırmalar ile Hame geldi. Hame'nin gelişinin ardından, Kitamaru'yu bulduk ancak bir problem ortaya çıktı. Kim olduğunu bilmediğimiz birisi, Kitamaru'yu ona vermezsek bizi öldüreceğini söyledi. Bizi Kirigakure no Jutsu! ile bir sisin içinde bıraktı, yeteneklerimi kullanamaz hale geldim. Sisin içerisinde çok hızlı ve çevik bir şekilde hareket ediyordu. Bizden birkaç kat üstün birisi olduğu belliydi. Bu yüzden, sizin yardımınıza ihtiyacım vardı ve Shiho ile Hame'yi, Kitamaru ile buradan çıkartmak zorundaydım. Arkadaşlarımın üzerinde Eiengan'ı kullanarak onları sisten çıkmaya ve klonlarını benimle bırakmaya zorladım. Alev topunun gelişi ile klonlar anında yok oldular, ben de bir kenara zıplayarak kunaim ile adamı yaralamayı başardım, ancak ne derece bir hasar verdiğimi bilmiyorum. Omzuna hasar vermiş olmalıyım, çünkü omzundaki koruyucu yere düşmüş bir biçimde duruyordu. Üzerinde bir sembol var, ancak ne sembolü olduğu hakkında bir fikrim yok. Öncelikle bu plakayı size vermek istiyorum sensei."
Dedikten sonra plakayı verdim ve birkaç adım atıp üçünü de önüme aldım. Kollarımı vücudumun yanında birleştirerek üst gövdemi aşağıya doğru eğdim. Arkadaşlarımın üzerinde ailemin kudretini kullandığım için özür dilemem gerekiyordu.
"Sizlerin üzerinde Eiengan'ı kullandığım için özür dilerim, ancak mecburdum. Sizlerden daha üstün olduğumu düşündüğüm için bunu yapmadım, henüz birbirimizi tam anlamıyla tanımadığımız ve aniden böyle bir tehlikenin içerisine girdiğimiz için yaptım. Yine de özür dilerim."
► Show Spoiler
Shizuri, sen anlatırken sessizce dinliyor; ifadesindeki ciddiyet, gerilimli hava dağılmış olmasına rağmen hala yerinde duruyor. Elindeki omuzluk parçasını iyice incelemeye başlıyor, parmaklarıyla üstünde geziniyor. Metalin soğukluğu ve üzerinde kazılı sembolün anlamını çözmeye çalıştığı belli. Bu sırada sen özür dilediğinde, Shiho ve Hame kısa bir süre birbirlerine göz atıyorlar.
Shiho içtenlikle "Özür dileyecek bir şey yok. Eğer Eiengan’ı kullanmasaydın muhtemelen hepimiz çoktan ölmüş olabilirdik. Beni bilemem ama, senin sayende kurtulduk diyebilirim." diyor.
Hame ise "İyisin iyi." diyor ve gülümseyerek omzuna birkaç kere vuruyor.
Bu sözlerin ardından Shizuri sonunda omuzluktan bakışlarını size çeviriyor. Sensei’nin gözleri derin bir anlayış kadar, belli belirsiz bir endişe de yansıtıyor. Elindekini nazikçe kimonosunun cebine koyarken hafif bir iç çekişle konuşuyor. "Hepiniz çok iyi iş çıkardınız, görevi başarıyla tamamlamışsınız. Bu döküleni ben biraz daha inceleyeceğim. Kızlar, artık dağılabilirsiniz. Ödemenizi Hokage binasından almayı unutmayın."
Shiho ve Hame, Shizuri’den izin çıkınca birbirlerine bakıyorlar. Hame hafifçe sendeleyen kolunu tutarken, Shiho da kucağındaki Kitamaru’yu biraz daha rahatça sarıp başını sallıyor. İkisi de ufak bir gülümsemeyle sana el sallıyorlar. Sessizce oradan ayrılıp köyün içine doğru gözden kayboluyorlar.
Sensei, onların gidişini gözleriyle takip ettikten sonra sana doğru hafifçe eğiliyor. Bakışları, az önce omuzluğun üzerinde gördüğü sembolü kafasında tarttığını belli edecek kadar ciddi.
"Jin, söyleyeceklerimi iyi dinle. Eğer bu armayı bir daha görürsen… hiçbir şeyi sorgulamadan hemen oradan uzaklaşacaksın. Anladın mı? Hatırlaman için bu parçanın sende kalmasına izin veriyorum, ama benden söz aldığını varsayıyorum. Aksini görürsem bozuşuruz, hatırlatırım."
Sana geri verdiği omuzluk parçasına bir bakış atıyorsun, sessizce başını sallayarak onayladığını belli ediyorsun. Shizuri, yüzünde hala o ciddi ifade varken elini yavaşça başına koyuyor ve saçlarını hafifçe okşuyor. Bu beklemediğin bir yakınlık, hem tedirgin ediyor hem de bir tür gurur dalgası hissettiriyor.
"İyi iş çıkardın, ikinci kaptan. Şimdi git, ödemeni al. Sonra evine git ve biraz dinlen."
Daha vereceğin tepkiyi toparlayamadan, Shizuri kısa ve kararlı bir hareketle geriye çekiliyor. Tek el işaretiyle ufak bir mühür yaparak yerinden kayboluyor, tıpkı rüzgarla dağılan bir görüntü gibi. Etrafta yalnız kalıyorsun.
Bir an için omuzluktaki sembolü tekrar düşünüyorsun. Okşanmış başının hala hafif bir sıcaklıkla yanmakta olduğunu hissediyorsun. Köpeği güvenli bir şekilde geri teslim ettiğine, görevi tamamladığına ve yeni bir bilmeceyi cebinde taşıdığına dair karışık duygularla, adımlarını Hokage binasına doğru yönlendiriyorsun. Ödülünü almak ve bu uzun günün ardından zihnini dinlendirmek için yola koyuluyorsun.
Shiho içtenlikle "Özür dileyecek bir şey yok. Eğer Eiengan’ı kullanmasaydın muhtemelen hepimiz çoktan ölmüş olabilirdik. Beni bilemem ama, senin sayende kurtulduk diyebilirim." diyor.
Hame ise "İyisin iyi." diyor ve gülümseyerek omzuna birkaç kere vuruyor.
Bu sözlerin ardından Shizuri sonunda omuzluktan bakışlarını size çeviriyor. Sensei’nin gözleri derin bir anlayış kadar, belli belirsiz bir endişe de yansıtıyor. Elindekini nazikçe kimonosunun cebine koyarken hafif bir iç çekişle konuşuyor. "Hepiniz çok iyi iş çıkardınız, görevi başarıyla tamamlamışsınız. Bu döküleni ben biraz daha inceleyeceğim. Kızlar, artık dağılabilirsiniz. Ödemenizi Hokage binasından almayı unutmayın."
Shiho ve Hame, Shizuri’den izin çıkınca birbirlerine bakıyorlar. Hame hafifçe sendeleyen kolunu tutarken, Shiho da kucağındaki Kitamaru’yu biraz daha rahatça sarıp başını sallıyor. İkisi de ufak bir gülümsemeyle sana el sallıyorlar. Sessizce oradan ayrılıp köyün içine doğru gözden kayboluyorlar.
Sensei, onların gidişini gözleriyle takip ettikten sonra sana doğru hafifçe eğiliyor. Bakışları, az önce omuzluğun üzerinde gördüğü sembolü kafasında tarttığını belli edecek kadar ciddi.
"Jin, söyleyeceklerimi iyi dinle. Eğer bu armayı bir daha görürsen… hiçbir şeyi sorgulamadan hemen oradan uzaklaşacaksın. Anladın mı? Hatırlaman için bu parçanın sende kalmasına izin veriyorum, ama benden söz aldığını varsayıyorum. Aksini görürsem bozuşuruz, hatırlatırım."
Sana geri verdiği omuzluk parçasına bir bakış atıyorsun, sessizce başını sallayarak onayladığını belli ediyorsun. Shizuri, yüzünde hala o ciddi ifade varken elini yavaşça başına koyuyor ve saçlarını hafifçe okşuyor. Bu beklemediğin bir yakınlık, hem tedirgin ediyor hem de bir tür gurur dalgası hissettiriyor.
"İyi iş çıkardın, ikinci kaptan. Şimdi git, ödemeni al. Sonra evine git ve biraz dinlen."
Daha vereceğin tepkiyi toparlayamadan, Shizuri kısa ve kararlı bir hareketle geriye çekiliyor. Tek el işaretiyle ufak bir mühür yaparak yerinden kayboluyor, tıpkı rüzgarla dağılan bir görüntü gibi. Etrafta yalnız kalıyorsun.
Bir an için omuzluktaki sembolü tekrar düşünüyorsun. Okşanmış başının hala hafif bir sıcaklıkla yanmakta olduğunu hissediyorsun. Köpeği güvenli bir şekilde geri teslim ettiğine, görevi tamamladığına ve yeni bir bilmeceyi cebinde taşıdığına dair karışık duygularla, adımlarını Hokage binasına doğru yönlendiriyorsun. Ödülünü almak ve bu uzun günün ardından zihnini dinlendirmek için yola koyuluyorsun.
Off Topic
Görev başarılı!
Ödüller:
Ödüllerinizi imzanıza eklemeyi unutmayın.
Ödüller:
- 15.000 Ryo
- 30 SP
- Gizemli Sembollü Omuzluk
Ödüllerinizi imzanıza eklemeyi unutmayın.