Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
Onu dinledikten sonra Kaita kum saatini yeniden döndürmüştü. Kum tanecikleri tekrar akmaya başlamıştı. Aoi adamın kum saatine veya zamana olan takıntısına anlam verememişti ancak bunu yapmasında bir sebebi olduğuna inanıyordu. Koşulları ve şartları detaylı bir şekilde anlatamayacağını söylemişti. Hiçbir sorusuna da cevap vermemişti. Rütbe ayrıcalıkları olmadığını, herkesin eşit olduğunu, ışığın da kişileri rütbesine ve yetisine göre değil başka bir şeye göre seçtiğini söylemişti. Aoi'nin anladığına göre temel kıstas vicdan muhakemesini iyi yapan bireyleri toplamaktı. Düzeni değiştirme kuvveti gösteremeyecek kişileri içlerinde barındırmak istemiyorlardı. Düzeni değiştirmekten kasıt neydi tam olarak emin değildi ancak bu bahsedilen grubun büyük bir risk aldıkları ve bu işi çıkar gözetmeksizin bir tutku işi olarak yaptıkları sonucuna varmıştı. Ancak hala bilmediği şeyler vardı. Gündelik yaşamı bundan ne kadar etkilenecekti? Ne gibi sorumlulukları olacaktı? Nelere tanık olacak, nelerle karşılaşacaktı?

Kapı tıklatılmış ve bir görevli Hokage'nin onu toplantıya beklediğini bildirmişti. Kaita odadan çıkmadan önce kararı bu yöndeyse şafak vakti vadi yoluna inmesini söylemişti ona. Gelmezse bir sorun olmayacaktı ve ışık işaretçisi de başkasını seçecekti. Gitmeyi seçerse de ekibin bir parçası olacaktı. Hangi ekibin? Kimdi bunlar? Işık işaretçisi neydi? Nasıl seçiyordu? Tüm bu cevapsız sorular Aoi'nin zihnini darmadağın etmişti. Son kez omzunun üzerinden dönüp ona bir bakmıştı ancak Aoi o an yüzünde nasıl bir ifade vardı emin değildi. Onun odasını terk etmesiyle birlikte Aoi de odadan çıktı.

Ne yapması gerektiğinden emin değildi. Böyle ne idüğü belirsiz bir grubun içerisine dahil olmalı mıydı? Bu gerçekten yapılacak doğru şey mi olurdu? Birileri onunla oyun oynuyor olabilir miydi? Işık işaretçisi denen şey palavra gibi geliyordu kulağa. Ancak o gün orada ona genjutsu uygulayıp böyle saçma bir şaka yapacak kimse yoktu. Üstelik sadece Toshio'nun onu sarsması ile kendisine gelmişti. Bu kadar basit bir şey olamazdı. Peki neden seçilmişti? O gün ne düşünüyordu? O gün yaptığı bir şey mi tetiklemişti bunu? Aoi zihnindeki fırtınalarla köy meydanında turlamaya başladı tuhaf bakışlara aldırış etmeden. Bundan kimseye bahsedemeyeceğine dair bir his vardı içinde. Kimseye danışıp akıl dilenemezdi. Kendi kararını kendi vermeliydi. Boyundan büyük bir siyasi gruba dahil olma fikri onu korkutuyordu. Şimdiye dek hep köyü için en iyi olanı yapmaktan başka bir şey dilememişti. Bir shinobi olarak ona ne görev verildiyse yapmış ve köyün çıkarlarını gözetmişti. Hari ona köyü korumasını tembih etmişti. Kaita da ona sadece kendi köyünün değil tüm köylerin yarınlarını kurtarma sözü veriyordu. Ancak ne yapacaktı? Yapmaya çalıştığı şey doğru muydu?

O an Aoi'nin aklına bir fikir geldi. Eğer Kaita'nın grubunun tehlikeli olduğunu ve köye zarar veren idealist psikopatlardan meydana geldiğine kanaat getirirse onları Hokage'ye şikayet edebilirdi. Eğer iyi amaçlar güden bir grup olduğuna kanaat getirirse de onların bir parçası olurdu. Bu durumda kimse kaybetmezdi ve herkes için kazan-kazan durumu doğmuş olurdu. Zaten Aoi iyi bir amaçla hareket ettikten sonra başına bir şey gelmesinden veya ölmekten de korkuyor değildi. Evet, kararını vermişti. Kaita'nın grubunu inceleyecek ve bu garip ekibin hareketlerini gözlemleyecekti. Kendi vicdanında ölçüp biçecekti yaptıkları şeyin doğruluğunu. Böylece onun dediği gibi şafak vakti vadi yoluna inmeye karar verdi.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Evine döndükten sonra çantandaki tozu silkeleyip sade odanın ortasına oturuyorsun. Fal destesini bu kez ellemiyorsun; kararın çoktan verilmiş durumda. Kısa bir şeyler atıştırıp giysilerini vadi yoluna yakın hazırlıyorsun. Ardından pencereyi aralık bırakıp ışığın yavaşça sızmasını beklerken evden çıkıyorsun.

Şafak, tıpkı sen uyan dediğinde parmak uçlarına değen ince ışıklarla geliyor. İçini yıkayan sabah serinliğini içine çekip aceleyle ana yoldan ayrılan patikaya giriyorsun. Köyün sınırını geçmenle beraber çam iğnelerinin kokusu daha keskin, toprağın rengi daha koyu. İki tepenin arasındaki kavisten ilerlerken seslerin yankısı azalıyor, sadece sabah ötüşüne başlayan birkaç kuş ve ayaklarının otları ezdiği hışırtı kalıyor.

Güneş tam yükselmeden Vadi’ye ulaşıyorsun. Burada devasa kaya duvarları nehre bakan iki uçurum oluşturmuş, orta noktada çimenlerle kaplı geniş bir düzlük bırakmış. Suyun akışı derin bir uğultu halinde yankılanıyor, ince sis tabakası erken ışıkta yavaşça kıvrılıyor. Kartal yuvasını andıran yükseklikten aşağı bakan seyir noktasında tek bir gölgede bekliyorsun.

Ardında hafif bir ayak sürtünmesi duyuluyor. Döndüğünde Uchiha Kaita’nın gri pelerini rüzgarda hafifçe dalgalanıyor. Henüz gün doğduğuna vurgu yaparcasına kısık bir tonda tebrik ediyor. "İlk gelen sensin. Diğerlerine bunun hesabını soracağım." Gözleri her zamanki gibi duvar misali, sadece sesindeki tınıda memnuniyet var.

Dakikalar geçiyor. Kayalık patika boyunca üç yeni figür iniyor. İlki koyu mavi keikogi giyen, yüzünde yuvarlak dövmesi taşıyan genç bir kadın. Klanını çıkaramıyorsun, tanıdık bir sembol yok. İkinci gelen, beyaz ceketinin göğsünde belirgin ateş kıyı motifi ve kolundaki odak bandı ile bir Hyuuga, saçları kahverengi, bakışları berrak. Üçüncü gelen, düz kesilmiş koyu yeşil saçlı, sırtında geniş kalın tomar taşıyan bir Shimura, gözaltlarında belirgin yorgunluk halkaları var.

Kaita sessizce başıyla işaret ediyor, hepsi sana doğru sıralanıyor. Tek tek adlarını söylüyorlar. Mavi keikogi giyen kendini Furuya Saya olarak tanıtıyor, doğaçlama tıbbi ninjutsuda usta olduğunu ekliyor. Hyuuga olan kişiye Rinji deniyor, gözlerini kısarken hafifçe eğiliyor. Shimura ise Atsuhito adını veriyor, kütüphaneden yeni çıkmış gibi ciddi ama nazik bir tonla selamlıyor.

"İdeamızın başlangıcına hoş geldiniz." diyerek Kaita hepinize bakıyor. "Burada resmi rütbe yok. Burada isimlerinizi klan arşivine kazımak yok. Burada sadece işaret var. Biz Sennashi’yiz."

Ağzın istemsizce aralanıyor, dudaklarından bir şaşkınlık nefesi çıkıyor. Tam o anda kulağının dibinde hafif bir yankılanma duyuluyor, tıpkı kısa menzilli bir ışınlanma uğultusu gibi. Arkana dönüyorsun, gri sis perdesinin içinden Shindou Takeshi adımlıyor. Bandajı çıkarılmış kolunda bu sefer kan yok, yüzünde ise yine o gamsız gülümseme.

"Geç kaldım, kusura bakmayın efendim." diyor Kaita’ya doğru hafif eğilerek. Kaita soğuk bir bakış atıyor ve "Hepsinden eskisin ama yine de geç geliyorsun, yerini al." diye sertçe uyarıyor.

Takeshi yanından geçerken göz göze geliyorsunuz. Yüzündeki neşenin altından ürperen bir panik izleniyor. Sıraya girmiyor, hızla geri dönüp seni kolundan kenara çekiyor. Sesini kısıyor, dudakları titriyor. "Senin ne işin var lan burada?! Vazgeç. Burası sana göre değil. Şimdi dönersen hala şansın var."

Tepelerde güneşin ilk ışığı kayalık yüzeyleri sarıya boyarken Vadi’de rüzgar bir an esiyor, çimenler fısıltıyla eğiliyor. Kaita başını çevirip bu kısa konuşmaya bakıyor, kum saati yine elinde, avucunda ters çevrilmeye hazır bekliyor. Bakışları senden bir işaret bekliyor. Çevrende yeni tanıştığın üç shinobi sessiz, nefesini tutmuş durumda. Takeshi’nin parmakları kolunu gevşek ama kararlı kavrıyor.

Söz şimdi sana ait. Yoldaşının uyarısını dikkate alıp geri adım mı atarsın, yoksa kum tane­leri yeniden düşmeden önce bu yeni yolun ilk adımını mı atarsın?
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
Ertesi sabah şafak sökmeden açılmıştı gözleri kendiliğinden. Hemen hazırlanıp fazla oyalanmadan yola koyuldu. Gün henüz ışımadığı için hava buz gibiydi. Sert rüzgar yüzünü ve saçlarını yalayıp geçiyordu. Uzun zaman sonra ilk kez bir sabah falına bakmamıştı ve bundan biraz rahatsızlık duyuyordu ancak fazla oyalanmak istememişti. Önceki gün çıkan fal ile bugün de yetinebilirdi. Ot hışırtıları ve henüz yeni uyanmış kuşların cıvıltıları ile birlikte vadiye doğru yürümeye başladı.

İki devasa uçurumun ortasında kalan vadiye ulaştığında tek başınaydı. Etrafta başka kimseyi görememişti. Erkenden geleyim derken fazla erken gelmişti herhalde. Arkasında bir hışırtı duyunca başını o yöne çevirdi ve Uchiha Kaita'yı fark etti. İlk gelen o olduğu için tebrik etmişti onu memnun bir ses tonuyla. Yüzünde ise hiçbir duygu belirtisi yoktu her zamanki gibi. Birkaç dakika içerisinde üç kişi daha yavaş yavaş yanlarına gelmişti. İlki yüzünde garip bir dövme olan bir kadındı. Diğer ikisi erkekti. Birisi kahverengi saçlı bir Hyuuga, diğeri ise yosun rengi saçları olan bir Shimura idi. Hepsi tek tek isimlerini söylemişti ve kısaca tanışmışlardı.

Kaita bunun idealarının başlangıcı olduğunu söylemişti. Resmi bir rütbe olmadığını, klan arşivine isimlerini kazımayacaklarını belirttikten sonra söylediği kelime Aoi'nin nefesinin kesilmesine sebep oldu. Sennashi. Iwagakure'de yok ettikleri, liderlerini ele geçirdikleri, onlara saldıran ve pek çok üyesini katlettikleri Sennashi mi? Ayakları bir iki adım geri giderken ne tepki vermesi gerektiğini bilemedi. Burada neler oluyordu? O esnada bir ses duydu. Hafif bir uğultu. Başını çevirdiğinde bir sis bulutu ve sis bulutunun arasından Takeshi'nin çıktığını gördü. Şaşkınlığı bir kat daha arttı. Kolunda bandajı yoktu, yüzünde ise Aoi'nin çok fena silmek istediği o her zamanki gülümsemesi vardı.

Takeshi gelir gelmez Kaita'yı selamlamıştı. Kaita ise onun herkesten eski olmasına rağmen geç kaldığını gündeme getirerek onu azarlamıştı. Yani... tanışıyorlardı. Takeshi çok uzun zamandır onların bir üyesiydi. O halde neden? O esnada Takeshi ile göz göze geldiler. O an yüzündeki gülümsemenin yerini dehşete bıraktığına tanıklık etti. Hızla kolundan onu çekiştirmişti. Geri dönmesini, buranın ona göre olmadığını söylemişti. O an herkes susmuştu. Bakışları üzerinde hissediyordu. Kaita da onlara bakıyordu. Elinde yine bir kum saati vardı. Neden kum saati vardı? Neler oluyordu? "Bana göre olmayan şey neymiş? Bir şeyleri bilerek mi geldim sanıyorsun? Kafamda ne olduğu belirsiz bir ses duydum. Işık işaretçisi mi neymiş. Gerçekse tabi. Şimdi de buradayım." Kolunu çekip Takeshi'nin elinden kurtardı. "Esas sen burada ne arıyorsun? Tüm bunlar ne anlama geliyor? Siz Sennashi iseniz Iwagakure'de yaşananlar neydi? Bize saldırıp arkadaşlarımı öldürmeye çalışanlar siz miydiniz yani? Iwagakure'yi yok etmeye çalışırken bir de bizdenmiş gibi rol yapıp kendi örgüt üyelerini mi öldürdün? Bu bir terör örgütü mü? Bana bir açıklama borçlusun."
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Takeshi kolunu bırakıyor, gözleri kısa bir süre yere kaçıyor. "Terör örgütü değiliz." diye fısıldıyor, sesi hem ısrarlı hem yorgun. "Kamigama’daki saldırı bizim ­iş değildi, içimize sızmış bir fraksiyonun işi çıktı. Kimse yaralanmadan mührü sabote edip herkesi kurtarmanın bir yolunu bulacaktım. Toshio'ya gelen darbe plan dışıydı. O an orada sen vardın, ben de maskelilere engel olmaya çalışıyordum." Avuçlarını yana açıyor. "Sistemi düzeltmek için çalışıyoruz, yıkmak için değil. Ayrıntıları şimdi anlatamam, yeminimiz var. Sana yasaklı bilgiler verirsem ikimizi de hedefe koyarım."

Kaita kum saatini tık diye masaya yerleştiriyor. Sesi vadinin uğultusunda bile keskin. "Konuşma bitti ise ders başlıyor." Bundan sonra asker gibi yürüyerek çimenli düzlüğün ortasına ilerliyor, herkes yarım çember oluyor.

Önce basit bir yoklama ile başlıyor. "Doğal çakra akışınız hangi nitelikte?" diye soruyor. Mavi keikogi giyen Furuya Saya iki parmağını kaldırıp "Suiton." diyor. Hyuuga Rinji sakin bir tonda "Raiton ve biraz Suiton." cevabını veriyor. Shimura Atsuhito tomarını omzundan indirip "Fuuton ve Doton." diye ekliyor. Takeshi bir şey söylemiyor, element kullanamadığını Kaita'nın da bildiğini tahmin ediyorsun.

Kaita bakışını sana çeviriyor. Sorusunu yöneltmesine kalmadan Takeshi araya giriyor. "Aoi Fuuton kullanıyor." Kaita kaşını hafif kaldırıyor, sana tek onay sorusu bırakıyor. Onayladığın anda anlattıklarına geçiyor.

"Element eğitiminin ilk aşaması elinizdeki tekniği genişletip yeni nitelikler eklemektir. Basit bir örnek." Sol dizini hafif kırıp mühür yapıyor. Havada parlayan çakra bir anda yoğunlaşıyor. "Katon: Goukakyuu no Jutsu!" Dudaklarından çıkan ateş topu kayanın ön yüzüne doğru yuvarlanıyor. Alevler sönmeden aynı mühürleri daha hızlı örüyor. "Şimdi aynı temelin geliştirilmiş hali." Derin bir nefes alıyor ve bağırıyor. "Katon: Daigoukakyuu no Jutsu!" Göğsünden iki kat geniş bir ateş küresi savruluyor, az önceki noktayı sıyırıp arka duvara çarpıyor. Kaya tabakasında siyah bir çukur açılıyor, çevresinde kavrulmuş toprak kalıyor.

Kaita avucunu kapatıp çakrasını dağıtıyor. "İlk top basit enerji aktarımıydı, ikincisinde yoğunlaştırma ve dönme ekledim, hacim ve menzil ikiye katlandı. Siz kendi tekniğinizi seçin, önce ham halini gösterin, sonra üzerine ne inşa edebileceğimizi konuşacağız. Aoi, başla." Çemberdeki herkesin bakışı sana dönüyor. İlk adımı sen atıyorsun, elin karta, nefesin rüzgara gidiyor. İster Kazekiri'nin tanıdık kılıçlarını çağırırsın, ister bambaşka bir fırtınanın tohumunu ekersin. Bu yeni yol şimdi senin hamleni bekliyor.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
Takeshi terör örgütü olmadıklarını açıklamıştı ikna etmeye çalışan bir ses tonuyla. Sanki Aoi ondan şüphe duyduğu için biraz kırgındı ve tüm olanları nasıl toparlayacağını bilemiyordu. Aoi'nin ise ona gözü kapalı şekilde güvenmesi için herhangi bir sebebi yoktu ancak genç kız doğası gereği onun dediklerine inanmaya karar verdi. Kamigama saldırısında onların payı olmadığını, içlerine sızan başka insanların işi olduğunu, Toshio'ya yapılan saldırı ile de alakası olmadığını söylemişti. Dediklerinde haklı gibiydi. Aoi gerçekten de onun maskelileri durdurmak için mücadele verdiğini görmüştü. Pek numara yapıyor gibi değildi. Sistemi yıkmaya değil, düzeltmeye çalıştıklarını söylemişti. Ayrıntılarını açıklayamayacağını söylerken gözlerinde Aoi'nin bunu anlayışla karşılamasını isteyen bir bakış vardı. Peki madem bu kadar kutsal bir iş yürütüyorlardı, o halde neden Aoi'ye göre olmadığını söyleyerek gitmesini istemişti? Takeshi'nin kelimelerindeki "şimdi" vurgusu, açıklamaları daha sonra yapabileceğini ima ediyordu. Tabi henüz örgütün yalnızca ismini duymuş birisine çok derinlikli bilgiler veremezdi. Aoi başını sallayarak dediklerini kabul ettiğini işaret etti.

Kaita kum saatini döndürüp konuşmaları bittiyse derse başlayacağını söylemişti. Herkes çember haline gelmişti. Kaita onlara elementlerini sormuştu. Sırayla diğer öğrenciler cevaplarını vermişti. Sıra kendisine geldiğinde Takeshi söze atlayarak Fuuton kullandığını söylemişti. Aoi şöyle bir dönüp Takeshi'ye ters bir bakış attı. Babası değildi ya, onun adına söz almasına gerek yoktu ortada. Aoi pekala kendisine sorulan sorulara yanıt verebilirdi. Kaita ona dönerek onay beklediğinde Aoi hafifçe omuz silkerek doğru olduğunu belirtti. Takeshi'nin çocuksu davranışlarının altında yatan nedenleri çözmeye çalışmaktan yorulmuştu artık. Onu bu şekilde kabul etmesi gerekiyordu ancak sınırlarını çok fazla geçmesine de izin veremezdi. Element sorusuna Takeshi yanıt vermemişti. Uzun zamandır Sennashi üyesi olduğuna göre Kaita çoktan element kullanmadığını biliyor olmalıydı. Görev esnasında güçlerini diğerlerine göstermek istememesindeki esas sebebin ne olduğunu daha iyi anlıyordu şimdi Aoi. Tek sebebi gizli klanı değil, aynı zamanda bu örgütün üyesi olmasıydı. Ancak işler istediği gibi gitmemişti ve hemen herkes öğrenmişti. Neyse ki Saya ve Toshio gibi insanlar bunu didikleyecek tipler değillerdi.

Kaita elementlerini geliştirebileceklerinden, onları modifiye edip yenilikler ekleyebileceklerinden bahsetmişti. Örnek olarak ilk olarak kendisi basit bir Katon jutsusu yapmış, sonrasında da bunun çok daha kuvvetli bir versiyonunu gerçekleştirmişti. Aoi şaşkınlıktan açılmış çenesiyle bu alev şovunu izlerken kendisine seslenilmesiyle irkildi. Uchihalar ve alev yan yana geldiği an çok tehlikeli oluyorlardı gerçekten. Iwalı shinobilerin onlara saldırdığı görevde yardımcı olan Uchiha da fena bir Katon şovu yapmıştı. Aoi adım atarak öne çıktı. En sevdiği jutsularından birini yapmaya karar verdi. Elini kart destesine atarak fal kartlarını çıkarttı ve mühürlerini yaparak "Fuuton: Kazekiri no Jutsu" yapmaya hazırladı kendisini.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Kart destesini iki avucunun arasında yuvarlıyor, kağıt kenarlarının tanıdık sürtünmesini duyuyorsun. Nefesini göğsünde bir an tutup çakranı diyaframının tam altına topluyorsun. Ardından tek bir el mührü kuruyorsun. Parmak kemiklerinden ince bir uğultu yükseliyor, rüzgar kıpırtısı ayak bileklerinden yukarı tırmanıyor.

Kartların her biri mavi bir titreşimle ince kılıçlara uzuyor. Avuç içinden dışarı fırlayan kağıt bıçaklar havada spiral çizerek birleşiyor, kol uzunluğunda dönen bir testere şekline bürünüyor. Dönen bıçak demeti önce sol taraftaki kayaya çarpıyor ve yüzeyi tıraşlar gibi oyuyor. Sonra omzunu hafifçe çevirmenle yay çizip havaya savruluyor ve birkaç metre ötede toprağa saplanarak söner. Toz bulutu yere oturduğunda çemberdeki öğrenciler homurtulu bir beğeni duyuruyor.

Kaita iki adım yaklaşarak kayanın çıplak yüzeyini inceliyor. Parmaklarını taşın üstünde gezdiriyor, kesik hattı sessizce ölçüyor. "Kesici güç ve hız iyi." diyor, sesi hala soğuk ama onay veren bir tını var. "Fakat çap küçük ve sürdürme süresi sınırlı." Dirseklerini kavuşturup sana dönüyor. "Üç yönden geliştirme şansın var. Kart sayısını artırıp bıçak yerine kütle halinde dönen bir zincir oluşturabilirsin. Çap genişler, alan kontrolü kazanırsın. Dönmeyi korumak için sürekli çakra akışı gerekecek ama. Kartları döndürmek yerine menzil boyunca doğrusal atabilirsin. Hava basıncını bıçakların önünde toplayıp saplandıkları noktada vakum patlaması yaratabilirsin. Hedef tekil olur ama düşmanın zırhı varsa delersin. Rüzgar akışını kartların kenarına değil iç boşluğuna yerleştirebilirsin. Böylece görünen bir silah bırakmazsın. Düşman normal kart geldiğini sanırken darbeyi sıkıştırılmış hava verir. Gizli keski."

Kaita konuşurken kum saatindeki taneler yarı yoluna iniyor. Tam o sırada vadinin öte ucundan metalik bir çınlama yükseliyor. Yırtılmış tel gibi ince, uzun bir ses. Rinji refleksle Byakuganını aydınlatıyor, göz bebekleri soluklaşırken bakışını kaya sırasının ardına çeviriyor.

"Orada biri var." diyor kısık bir tonda.

Aynı anda Atsuhito parmak uçlarını yere bastırıyor, toprağın titreşimini dinliyor. "Tek kişi değil." diye ekliyor. "Üç hızlı nokta, çevreliyorlar."

Kum saatinin son tanesi düşüyor ve Kaita başını kaldırıyor. Sharinganı anında açılmış, göz bebeklerindeki üç tomoe kırmızıda dönüyor. "İlk ders sürpriz bir test içeriyor demiş miydim?" diye soruyor, dudak kenarında belli belirsiz bir kıvrım oluşuyor.

Tam o an, az önce iz bıraktığın kayanın arkasından siyah maskeli iki figür sıçrıyor. Üçüncüsü yukarıdaki çıkıntıdan inişe geçiyor. Hiçbiri Iwa’daki baskında gördüklerine benzemiyor, maskelerin alın kısmında spiral değil, yırtıcı kuş pençesini andıran gri bir damga var. Ellerinde zincirli kama ve simsiyah kalkanlar taşıyorlar, belli ki rüzgar kesmeye alışıklar.

Kaita geri çekilmiyor, tek parmakla kum saatini devirmeden ayakta tutuyor. "Bıçaklarını henüz söndürme, Yureikumo." diyor sana bakarak. "Geliştirme yöntemini seçip gerçek hedefte dene bakalım. Ve dediklerime bağlı kalmana gerek yok, kendi fikirlerini de uygulayabilirsin."

Vadide rüzgar bir anda serinlemiş, yaprak kenarları titriyor. Diğer öğrenciler de kendi element mührüne geçiyor. Karar senin. Kart sayısını mı artıracak, doğrusal mı saldıracak, yoksa görünmez keskilere mi güveneceksin? Ya da kim bilir, belki başka bir planın vardır. Henüz rakiplerin tam olarak nereden saldıracağı belli değil. İlk hamlen saniyeler içinde sana ait olacak.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
Kazekiri no Jutsu yaptıktan sonra birer keskin bıçağa dönüşen kartları karşıdaki kayaları yontarak sönmüştü. Kaita yontulan taşı inceleyerek jutsunun kesiciliğinin ve hızının başarılı olduğunu ancak süresinin ve alan genişliğinin sınırlı olduğunu dile getirmişti. Ona jutsusunu geliştirmek için üç farklı yol sunmuştu. İsterse çapını arttırabilirdi, kartları döndürmeden direkt menzil boyunca fırlatabilirdi ya da rüzgar akışını değiştirip kartları görünmez birer tuzağa çevirebilirdi.

Tam o esnada vadinin diğer ucundan metalik bir ses gelmişti. Etraftaki öğrenciler onlara yaklaşmakta olan üç kişi olduğunu dile getirmişlerdi. Aoi dönüp Kaita'ya baktığında sharinganının keskin bir kızıllıkla parlamaya başladığını fark etti. Bu şekilde hem oldukça ürkütücü hem de oldukça karizmatik görünüyordu. Bunun onlar için hazırladığı sürpriz bir test olduğunu söyledi sonrasında. Aoi rahatlayarak derin bir nefes verdi. Neyse ki birileri tarafından basılmamışlardı. Açıklayamayacağı bir durumda yakalanmaktan nefret ederdi. Suç işliyor değildi sonuçta.

Bundan birkaç saniye sonra biraz evvel yontulan kayaların arkasından üç figür çıkmıştı. Yüzlerinde birer maske vardı, bu yüzden kimlikleri görünmüyordu. Maskeleri Iwa'da gördüğü adamların maskelerinden farklıydı. Alın kısmındaki baskı farklıydı. Pençelerini açmış bir kuşa benziyordu. Adamların ellerinde kama ve kalkanlar vardı. Görünüşe göre her türlü saldırıya karşı hazırlıklı gelmişlerdi. Kaita ona seslenerek şimdi bir hamle yapması gerektiğini söylemişti. İsterse onun dediği yollardan birini seçebilir, isterse de kendi yöntemini geliştirebilirdi. Aoi psikolojik üstünlük elde etmek istediğine karar verdi saniyeler içerisinde. Öncelikle "Eien no Sasayaki" uygulayarak rakiplerini genjutsuya sokmayı deneyecekti. Bir anlığına bile olsa dikkatlerinin dağılması yeterliydi. Sonra da biraz evvel Kaita'nın söylediği tekniklerden birisini uygulayacaktı. Kazekiri no Jutsu'nun kart sayısını arttırıp dönen bir kütle haline getirecekti. Jutsunun alanını genişletip üç adama aynı anda saldırmak istiyordu.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Kum saatinden bir tek tanenin düşüşünü duyuyorsun. Dışarıdan gelen serin rüzgar saç tellerini titretiyor. İçini derin bir nefesle doldurup parmaklarını hafifçe oynatıyorsun.

Önce ruhları çağırıyorsun. Fısıltı tekniği dilinin ucunda şekil buluyor. Sesini duyulmaz bir perdeye dönüştürüp üç maskeliye doğru bırakıyorsun. Dalga görünmez bir çembere dönüşüyor. Adamların başları bir anda geriye atılıyor. En soldaki dizlerinin üstüne çöküyor, parmakları boğazına gidiyor. Ortadaki ve sağdaki kollarını kulaklarının üzerine bastırıyor, acıyla başlarını sallıyorlar. Fısıltı işini yapmış durumda.

Hemen ardından kart destesini havaya savuruyorsun. Çakranı öncekiyle aynı yoldan itmek yerine iki katına çıkarmaya zorluyorsun. İki düzine kart bıçaklara uzuyor fakat bu kez spiral kütleye bağlanmadan önce kontrol kırılıyor. İlk on iki kart eski alışkanlıkla dönerek birleşiyor ve ileri doğru düz fırlıyorlar. Diğer kartlar hiçbir kuvvet bulamadan çimlere tek tek düşüyor.

Kart demeti hedefe varmak üzereyken sağdaki maskeli adam sıçrayıp ikisinin önüne geçiyor. Parmakları hızla Kai şeklini alıyor. Çakra titreşimin seninkini bastırıp genjutsudan silkinerek uyanıyor. Ayak tabanını toprağa vuruyor. "Doton: Doryuuheki!" Gri kahverengi kaya duvarı gürültüyle yükseliyor, spiral bıçağın ucunu tiz bir sesle sönümlendirip kırıyor.

Kaita olan biteni izlerken belirsiz bir memnuniyet kıvrımı dudak kenarına oturuyor. "Tekniği öğrendiğimiz günden beri aynı baskıyla kalıba soktuğumuz için bu oluyor." diyor, sesi soğuk ama öğretici. Sana yaklaşıp avuç içini havaya açıyor. "Her jutsu bir ezberdir. Kas bellek çakra formunu aynı yola sevk eder. Yeni yol çizmek istersen önce ezberi kırarsın. Kart sayısını artırmak dış şekli değiştirir, çakra akışın hala eski dar kanalda kaldığı için eklenen kartlar boşlukta düşer. Geliştirme yeni bir jutsu oluşturmaktır, revizyon değil." Gülümsüyor ve "Kısacası bunu sana bilerek yaptırdım. Yeni bir jutsu oluşturmak birkaç gününü alacaktır. Ama eninde sonunda ustalaşacaksın ve yeni jutsunu da kullanabileceksin." diyor.

Kaita birkaç adım geri çekilip çembere dönüyor. Tam o sırada Shimura Atsuhito dirseklerini kaldırıyor. "Ben yapabilirim ama." diyor ve elleri ardı ardına mühür kuruyor. "Fuuton, Reppuushou." Elinden geniş basınç dalgası fırlıyor, iki kat ötede kuru toprağı kaldırıp kayaları ufalıyor.

Kaita yürüyor, ayak sesleri taş zeminde yankı veriyor. Atsuhito'nun önünde duruyor, sharinganı hala açık. "Bu tekniği aylar önce antrenman sahasında kullandığını biliyorum." diyor, sesi bir kılıç kadar keskin. "Seni izlemediğimizi mi sanıyorsun acaba?" Öğrencinin omuzları titriyor, başı öne düşüyor, gözleri dolmaya hazır. "Bunu bir anda böyle yapmış gibi gösterip bizden sempati mi toplamayı bekliyordun?!" diye bağırıyor ve geri dönüp hepinize bakıyor. "Burada kimsenin yalan söylemesine müsaade etmeyeceğim, şimdiden haberiniz olsun."

Kum saatini yeniden çeviriyor, parmakları kum üzerindeyken ara verdiğini duyuruyor. Yorulmuş bacaklarını çimlere bırakıyorsun, rüzgar yanaklarını serinletiyor. Tam nefes alacakken Takeshi omzunun dibine çömeliyor. Dizlerini karnına çekmiş, bandajsız koluyla çimenleri karıştırıyor.

"Seninle işimiz bitince bir şeyler içsek?" diye fısıldıyor, sesi neredeyse rüzgarın arasına karışıyor. Sol bileğini hafifçe kavrıyor, parmakları çekingen ama ısrarcı. "Lütfen." diyor, gözleri ilk kez gülümsemesinin gerisine düşmüş, ciddi bakıyor.

Vadi sessiz, kuzgunlar kayalığın tepesinde sabah ışığını bekliyor. Teklifi kabul edecek misin?
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
Genjutsunun fısıltıları yavaşça karşısındaki hedeflere ulaşmış ve teker teker dizlerinin üzerine çökmelerine sebep olmuştu. Aoi kısa sürede bu etkiden çıkacaklarının farkındaydı. Bu yüzden Kaita'nın söylediklerini düşünerek daha gelişmiş bir Kazekiri no Jutsu yapmayı denedi. Kartların sayısını iki katına çıkartmayı denedi. Biraz zorlansa da bunu başarabilmişti ancak kartların bir düzinesini birbirine bağlayan kol kırılmıştı. İlk düzine kartı hedefe doğru savrulsa da ikinci düzine sağa sola saçılarak çimlerin üzerine düşmüştü. Aoi tam hedefleri vurmak üzereyken adamlardan birisi Kai yaparak jutsunun etkisinden çıkmıştı ve diğer ikilinin önüne geçerek bir Doton duvarı oluşturmuştu. "Ah." Hayal kırıklığı dolu bir ses istemsizce Aoi'nin dudaklarından döküldü. Pek de başarılı olduğu söylenemezdi. Hatta hiç olmamıştı. Çekinerek Kaita'nın yüzüne baktığında adamın gayet de gördüğü şeyden memnun olduğunu fark etti.

Kaita ona doğru yaklaşarak tekniği başaramamasının sebebinin, öğrendiği jutsuları ezberlemesinden kaynaklandığını söylemişti. Jutsuları ezberleyip bir kalıba sokuyordu. Yeni bir jutsu üretmek için bu ezberi bozması ve elastikliğini arttırması gerekliydi. Kaita bunu zaten hemen başarmasını beklemediğini söylemişti. Başarmasının birkaç günü alacağını, ustalaşmasının da zaman alacağını söylemişti. Aoi rahatlayarak gerginleşen omuzlarını indirdi. "Teşekkür ederim." Sonra da maskelilere döndü. "Kusura bakmayın size biraz yüklendim." Aoi sırasının bitmesiyle birlikte çembere geri döndü. O esnada gruptaki diğer shinobilerinden Shimura olanı öne çıkarak Aoi'nin başaramadığı şeyi kendisinin yapabileceğini söyleyerek farklı bir Fuuton tekniği kullandı. Aoi şaşkınlıkla onun toprağı ve kayaları havaya kaldırıp un ufak edişini seyretti. Sonra da hafifçe alkışladı. "Bu hayranlık uyandırıcıydı gerçekten!"

Kaita ise Aoi ile aynı fikirde değil gibiydi. Tehditkar bir aura ile çocuğun yanına yaklaşıp bu tekniği aylar önce zaten kullandığını bildiğini, onu takip ettiklerini, sırf sempati kazanmak için yalan söylediğini biraz yüksek bir sesle söylemişti çocuğa. Kaita gibi bir ustanın gözüne girmek istiyor olsa gerekti. Aoi neden böyle bir şey yapmak isteyebileceğini anlamıştı. Kaita burada kimsenin yalan söylemeye lüksü olmadığını dile getirmişti tüm gruba dönerken. Shimura ise dokunulsa ağlayacak gibi bakıyordu. Kaita mola verdiklerini söylediğinde Aoi, Shimura denen oğlana döndü. "Gerçekten çok havalıydın. Lütfen bana da öğret." dedi kibar bir gülümsemeyle. Çocuğun daha ilk günden neşesinin sönmesini istemiyordu. Belli ki kendini kanıtlama çabasındaydı.

Aoi ayakta dikilmekten yorulmuştu. Kendini yavaşça çimenlerin üzerine doğru bıraktı. Rüzgar hafif hafif saçlarını okşuyordu. Tam derin bir nefes alıp toprağın güzel kokusunu derin derin ciğerlerine çekecekti ki Takeshi'nin dibinde bittiğini fark etti. Kuyruğu gibi takip ediyordu resmen Aoi'yi nereye gitse. Bir eliyle çimenlerle oynarken dizlerini kendine doğru çekmişti. Kimse onunla oyun oynamadığı için küsmüş gibi yapan yavru köpeklere benziyordu bu şekilde. Aoi gülümsemesini bastırmaya çalışarak ne diyeceğini bekledi. Çok ciddi görünüyordu o yüzden gülmesi doğru olmazdı. Takeshi adeta fısıldar gibi bir tonda işleri bitince bir şeyler içmeyi teklif etmişti. Zayıf bir şekilde sol bileğinden tutmuştu. Fiziksel teması ne kadar da seviyordu. Sonra da lütfen demişti oldukça ciddi bir şekilde. Aoi bu noktada kendisini daha fazla tutamayarak kıkırdamaya başladı. "Sen böyle yavru köpek gibi bakarken nasıl hayır diyebilirim ki?" Başını sallayarak teklifi kabul ettiğini belirtti.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Takeshi senin yavru köpek benzetmeni duyunca gözlerini kocaman açıyor. Yanaklarına sıcak bir pembelik yayılıyor ve bakışını hemen çimlere indiriyor. Kırık bir mırıltıyla "Ne köpeği kızım ya..." diyebiliyor ancak, toprağı avuçlarıyla eşelerken utancını saklayacak yer arıyor. Sen hafifçe gülümseyip omzuna dokununca dilini yutmuş gibi susuyor, gülüşünü de bastıramıyor.

Öğleden sonrası antrenmanlarında Kaita saatini üç kez daha çeviriyor. Her dönüşte başka bir öğrenciyi öne alıyor, zayıf ve güçlü yanlarını gösteriyor. Hyuuga oğlan avuç içinden çıkan tanecik gibi çakrayı ince bir ışına çevirip göğüs hizasında dik bir çizgi bırakıyor. Saya suyu toprağın içinden emip ani sütunlar fırlatıyor. Atsuhito utancını üstünden atmak istercesine yeni denemelerde yine çuvallıyor, Kaita da sabırla tekrar ezber kırmasından söz ediyor. Sen ikinci denemede kartları iki kat hızla döndürmeyi başarıyorsun fakat çapları hala dar kalıyor. Kaita göz ucuyla onaylıyor ve saat iyice ilerlediğinde vadinin duvarına vurunca günü bitirdiğini ilan ediyor. Kum tanesi son kez düşerken hepiniz serbest kalıyorsunuz.

Takeshi dönüş yolunda yanında yürüyor, adımlarını seninkine uyduruyor. Taş fenerler titreşen alevlerle sokaklara turuncu pırıltı düşürüyor. Köprüyü geçerken sana başıyla küçük bir meyhaneyi gösteriyor. Ön cephesi kağıt lambalarla süslü, içerden kömür közünün hafif dumanı geliyor.

Kapı perdesini eliyle aralıyor ve neşeyle "Selam Jun amca!" diyor. Barın arkasındaki yaşlı adam göz ucuyla bakıp küçük bir gülümseme bırakıyor. "Her zamankinden birer tane mi?" diye soruyor. Takeshi başını sallıyor. Adam açık renk pirinç içkisini ve yanına ufak bir tatlı miso tabağı koyuyor.

Tezgahın köşesinde yan yana oturuyorsunuz. İçerisi kalabalık değil, birkaç baş masalarda fısıltıyla konuşuyor. Kokular karışıp rahatlatıcı bir sıcaklık veriyor. Takeshi kupasını avucunda çevirirken bakışını masa yüzeyinden kaldırmadan konuşmaya başlıyor.

"Burada olmamın tek nedeni Sennashi’yi dağıtmak." diyor, sesi ilk kez gülüşten uzak ve kararlı. "Ben çifte ajanım. Bunu yalnızca Hokage ve Hari hoca biliyor. Sennashi köylere gerçekten düşman. Özellikle de Uchiha adına leke sürmek için bazı güçler ellerini ovuşturuyor. Kökten çözmezsek günah keçisi yapılacak bir sürü farklı grup var."

Dirseklerini bara dayıyor, sana dönüyor. "İki ay önce Kamigama tünelleriyle ilgili raporu ben verdim. Iwagakure'de mühürleri nasıl uyguladıklarını görmemiz gerekiyordu. Hiç kimse yaralanmayacaktı, her şey detaylı bir şekilde planlanmıştı. Toshio’ya saldırılması plan dışıydı, içimize sızmış bir hücre işi. Şimdi işler daha karışık."

Sana uzun uzun bakıyor. Gözlerinde o alıştığın pırıltı yok, yerini ciddi bir endişe almış. "Yalnız başaramam. Yardımın gerekir ama zarar görmeni istemiyorum. Eğitime katılmaya devam edersen resmi olarak onların planlarına daha çok yaklaşacağım. Eğer kabul edersen Hokage ile hemen konuşmamız lazım. Onu bilgilendirmeden adım atmak istemiyorum. Böylece hem köy koruma yemini bozulmaz hem de sen resmi destek alırsın."

Kupasını masaya bırakıyor, nefesini tutuyor. "Ne dersin Aoi? Benimle bu belanın içine girer misin, yoksa bugünden sıyrılıp normal görevlere mi dönmek istersin? Sadece tek bir detaya dikkat etmen gerektiğini söylemem gerekiyor."

Meyhanenin lambaları hafifçe salınıyor, pirinç kokusu sıcaklığını koruyor, dışarıda rüzgar çıngırakları tıngırdatıyor. "Uchiha ismi lekelenmeden bu işi halletmemiz lazım, öyle bir şeyi asla göze alamayız." Takeshi ciddi bir yüz ifadesiyle teklifine cevabını bekliyor.
Locked