Konohagakure
Konohagakure
Joined: Sun Nov 24, 2024 1:41 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Babamın, akademi öğrencileriyle olan gülüşmesini garip buluyordum. Hatta aslında öğrencilerin babama karşı bir ilgi duymasını bile garip buluyordum. Bize gösterdiği tavırları akademi içerisinde göstermiyordu sanırım. Onun bilgi birikiminin çok büyük olduğunun farkındayım, ancak benim gördüğüm yüzünü görselerdi, sanırım uzaklaşmayı tercih edebilirlerdi. Tabii ki, ona hayranlık duyacak büyük bir kesim de olacaktır ama onlar da rütbesi yüksek shinobiler olurdu diye tahmin ediyorum. En azından akademi çocuğu veya birer Genin olmazlardı herhalde. Bu yüzden aklıma gelen ilk şey, akademi tarafında kendi olduğu gibi davranmıyor oluşuydu. Biraz daha sıcakkanlı davranıyor olmalıydı. Benim her zaman alıştığım o donuk yüzü, hiçbir duygusunu anlayamama ifadesi Shiho'ya garip gelmiş olmalıydı ki, daha altında ne hissettiğini bile anlayamadığımız o ses tonuyla sorduğu ilk sorusunun ardından gerilmişti.

Babam sanırım bizim ne yapmaya çalıştığımızın farkındaydı. Onun durduk yere böyle cümleler kurduğunu hiç görmemiştim, altı boş konuşan bir herif değildi. Shiho'nun şakağına işaret parmağımla vurdum gerilmemesi ve kendine gelmesi için. Babamın karşısında gerilmemesi çok mümkün olmasa da, vurduktan sonra sakince gülümsedim ve babama geri döndüm. "Bence neyin peşinde olduğumuzu biliyorsun ama anlatmak istiyorum." Dedikten sonra yanımda taşıdığım omuzluğu babama uzattım. Bir süre incelemesine izin verdikten sonra yine konuşmaya başlayacağım. "Bunu taşıyan adamın kim olduğunu öğrenmek istiyoruz. Aynı zamanda başka taşıyanlar var mı, bilmek istiyoruz. Bu sembol hakkında bildiğin ne varsa bize anlatman için geldik, Akiyama sensei." Dedikten sonra, tam babamın anlayacağı dilden, hiçbir duygu belirtisi taşımadan, oldukça soğuk bir şekilde tekrardan konuştum.

"Ayrıca seninle konuştuğumuz ve bu sembolün peşinde olduğumuz kimse tarafından bilinsin istemiyoruz. Buraya hiç gelmedik, seninle hiç konuşmadık, bu sembolün peşine hiç çıkmadık."
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Akiyama, senin uzattığın omuzluğu sert ifadesinden ödün vermeden uzun uzun inceliyor. Başını minik açılarla sağa sola eğip metalin yüzeyindeki sembolü birkaç kez parmağıyla yokluyor. Onu böylesine dikkat kesilmiş görmek, Shiho’yu da biraz daha tedirgin ediyor sanki. Ne söylediği anlaşılamayan bir mırıltı çıkarıyor, bakışları bir an kendi iç derinliğine kayıyormuş gibi görünüyor. Sonra doğrudan size bakmaksızın konuşmaya başlıyor.

"Bu işareti ilk defa Tanigakure’de gördüm. Yıllar önce görevle oradaydım. Bu sembolü taşıyanlar Tanigakureli değildi, onu biliyorum. Yalnız, bir ortak yönleri de yok gibi. Kiminin cüssesi iri, kiminin ince; bazıları shinobi, bazıları sıradan insan görünümünde. Hepsi de bu simgeyi, ya omuzlukta ya da giysilerinde taşıyordu. Aslen kimlere ait olduğunu çözemedim."

Kısa bir soluklanma anı. Gözleri hala omuzlukta gibi, ama sanki görüşü daha da derinlere dalmış. Ardından devam ediyor. "Şanslısınız ki Tanigakure Konoha’ya çok uzak değil. Nehir Ülkesi sınırında, Ateş Ülkesi’ne komşu. Fazla yol yapmadan o topraklara girebilirsiniz… Tabii aklınızda ne var, orasını bilemem."

Bu sözlerin ardından kısa bir sessizlik oluyor. Aniden Akiyama, konuşmasını bitirdiğini belli edercesine sana anlamlı bir bakış atıyor. Ardından ellerini kıyafetinin altından cebine götürüp, o kadar ani olmayan, ama beklenmedik bir jestle seni hafifçe kolundan tutarak bahçenin bir köşesine doğru çağırıyor. Shiho, ne olduğunu anlayamadan bir adım geri kalıyor.

Bahçenin gölge tarafında, ağaçların altında duruyorsunuz şimdi. Akiyama, gözlerini senin yüzünde gezdiriyor. İfadesinde duygusuzluk devam etse de sanki içten içe seni tartıyormuş gibi. Cebinden çıkardığı bir kunai, üzerinde hafif parıldayan, küçük mühür işaretleri taşıyor. Onu senin avucuna koyarken sesi çok düşük, emir veren bir tona bürünüyor. "Bu kunainin mührünü aktive edersen, benim yanıma ışınlanma veya beni yanına çağırma ihtimalin olacak. Anlaştık mı? Ne kadar ileri gidersen git, dikkatli ol. Başkalarına zarar gelirse… özellikle kızı koruyamazsan, ailemizin adını lekelersin."

Kısa ama buz gibi bir uyarı. Sanki bu sorumlulukla baş edebileceğinden emin olmak istiyor. Kunaini dikkatlice elinde tutuyorsun, üzerindeki işaretlerin gerçekliğini hissedebiliyorsun. Babanın tavrı, tam da senin bildiğin Akiyama tavrı, duygusuz ve ağır bir baskı. "Ne olursa olsun, en kötü senaryoda kızı çıkaracaksın. Kendin rezil de olsan, canlı kalmayı başaracaksın. Bunu sakın unutma."

Sonra hiçbir duygu belirtisi göstermeksizin sırtını dönüyor, Shiho’nun yanına doğru geri adımlıyor. Shiho sana merakla bakıyor ama Akiyama, gözlerini hiçbirinize çevirmeden akademi binasının çalan zil sesine doğru kulak kabartıyor. Kısa bir an, bahçedeki genç shinobiler tekrar belirip hocalarının peşine takılmaya başlıyorlar. "Daha fazlasını benden alamazsınız. Kolay gelsin." diyor ve ardından pelerini omzuna atarak binaya doğru ilerliyor; öğrenciler de onu takip etmek üzere peşine takılıyor. Shiho, rahatsız edici bir sessizlik içinde "Tamam, gidelim." bakışıyla seni onaylıyor. Ardından sakince akademi kapısından dışarı çıkıyorsunuz.

Aranızda çok az kelime geçerek yürüyorsunuz. Shiho "Sana ne verdi baban?" diye hafif sesle soruyor ama çok detaylı cevap beklemiyor gibi. Kapıya yaklaşmadan önce Konoha’nın dış mahallelerinden geçiyorsunuz. Bakkal önünde oturan yaşlılar, kapısının eşiğinde çamaşır asan kadınlar… Hepsi, sizi kısa bakışlarla süzüp işlerine dönüyorlar. Yavaşça köyün duvarına yaklaştığınızda, üzerinde Konoha sembolleri olan iki iri kapı arasındaki koridor beliriyor. Burada iki gardiyan oturuyor; biri ayakta, biri ufak bir taburede dinleniyor.

Shiho endişeyle sana dönüyor. "Şimdi ne bahane uyduracağız? İki genin neden dışarı çıksın? Görev kağıdımız da yok." Tam o sırada gardiyanlardan biri kalkıyor, elini belindeki çantaya koyuyor, gözlerini kısıyor. Siz daha cevap vermeden öbür gardiyan da yanınıza yaklaşıyor, eliyle uzanıp biraz resmi bir tonla. "Görev raporunuzu alabilir miyim? Yani hangi görevle çıkıyorsunuz?"

Gerginliği hissedebiliyorsun. O an, büyük bir soğukkanlılıkla veya iyi bir yalanla durumu açıklamazsanız dışarı çıkmanız neredeyse imkansız gibi. Gardiyan elini uzatmış, sizden bir belge bekliyor.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Sun Nov 24, 2024 1:41 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Babam, bu işareti ilk defa Tanigakure'de gördüğünü, ancak taşıyanların Tanigakureli olmadığını söylüyordu. Sanırım toplanma noktaları oraydı veya sembolün çıkış noktasıydı bu durum. Aynı zamanda ortak bir noktaya da sahip değillermiş, kimisi iri, kimisi ince, bazıları shinobi, bazıları ise sıradan insanmış. Kimlere ait olduğunu çözemese de, hepsi bu simgeyi taşıyormuş bir şekilde. Tanigakure dediği yer, Konoha'ya uzak değilmiş, Nehir Ülkesi sınırındaymış. Aklımızda ne olduğunu bilmediğini söylüyordu, bence gayet emindi ne yapmak istediğimizden. Sözleri bittiğinde yaşanan kısa sessizliğin ardından babam, bana bir bakışıyla bir çok şey anlatmıştı bile. Beni kolumdan tutmuş ve bahçenin bir köşesine götürmüştü. Kalbim güm güm atarken, ne konuşacağını merak ediyordum.

Cebinden bir kunai çıkartmıştı, üzerinde küçük mühür işaretleri vardı. Bana verdikten sonra bu mührü aktive ettiğimde onun yanına ışınlanma veya onu yanıma çağırma şansım olacaktı. Ne kadar ileri gidersem gideyim dikkatli olmamı, başkalarına zarar gelmesini engellememi istiyordu. Özellikle de Shiho'yu kastetmişti, kızı koruyamazsam ailemizin adını lekeleyeceğimi söylüyordu. Doğru söylüyordu, benim de en korktuğum şeylerden birisi Shiho'nun başına bir zarar gelebilecek olma ihtimaliydi. Bu uyarının ardından ise, en kötü senaryoda kızı çıkaracağımı, rezil de olsam canlı kalmayı başarmam gerektiğini söylüyordu. Bunu yapmak zorundaydım. En kötü durumda babamın dediği gibi, Shiho'yu canlı göndermek zorundaydım.

Sırtını bir anda dönüp geriye adımlaması ve Shiho'nun yanına gitmesinin ardından çalan zil sesine kulaklarını kabartıyordu. Bahçedeki genç shinobiler koşuşturmaya başlarken, daha fazlasını alamayacağımızı söylüyordu. Shiho iyice rahatsız olmuş olmalıydı. Babamın böylesine gerilimli birisi olması yüzünden onu anlayabiliyordum. Shiho'nun sorusuna ise, "Orada işimize yarayacak bir şey." diyerek cevap vermiştim. Yürüyüşümüz, Konoha'nın dış mahallelerinden olmuştu. Herkesin bizi süzüyor olması bir nebze olsa garibime gidiyordu, ancak nedenini anlamamıştım. Konoha'nın iri kapısına geldiğimizde ise, asıl sorun başlıyordu. Buradan dışarıya nasıl çıkacaktık. İki genin neden dışarı çıkacaktı, görev kağıdımız yoktu, nasıl bir bahane uydurabilirdik ki?

Gardiyanın uzattığı eline karşı iyi bir yalan bulmam gerekiyordu. Bunu çok doğal bir şekilde yapmalıydım, aksi halde buradan çıkmak imkansız bir hale gelecekti. "Görev kağıdımızı kaybettim, ancak geçen günlerde kayıp ninken Kitamaru'yu bulduğumuz sırada rastladığımız bir sembol için araştırma yapmamız istendi. Sadece kapı dışında araştırmalar yapacak, çevreyi kontrol edeceğiz. Bunu yapamadan dönersek muhtemelen çok büyük bir cezayla karşı karşıya kalacağız, bu yüzden bırakın geçelim." Gardiyanın gözlerinin içine bakmaya devam ederken, umarım bu durumu anlayışla karşılar diye düşünmeden duramıyordum.
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Gardiyanın elini uzatıp talepkar bakışını koruduğu o kısa an, neredeyse nefesinizi tutmanıza sebep oluyor. Söylediğin cümlelerin ardından, arkadaki gardiyan hafifçe gülerken önde duran, iri yarı olanı yüzünü buruşturuyor. Bir anda kaşları çatılarak bağırıyor.

"Fotokopi makinesi diye bir şey var, duydunuz mu hiç? Çok güzel bir icat! Şimdi siktirin gidin, kağıdı yeniden bastırın. Görev kağıdı olmadan geçemezsiniz!"

Sesi, duvardan yankılanarak geri dönüyor. Shiho korkuyla geri adım atıyor, yüzü kızarmış şekilde hızla dönüp koşmaya başlıyor. Sen de onun arkasından koşturuyorsun, gardiyanların homurtusu uzaktan hala kulağınıza çalınıyor. Bahçeden dışarı, köyün ana geçidinin olduğu daha tenha bir şeride doğru kıvrılarak ilerliyorsunuz.

Shiho, soluk soluğa durup bir taş bankın yanında duraksıyor. "Fotokopi makinesi mi?! Bu sadece Hokage'nin ofisinde var. Fakat geçemeyeceğimiz kesin… Başka bir yol bulmalıyız, Jin."

Şimdi köy duvarının etrafını çevreleyen sokakların üst tarafında, güneş artık daha da yüksekten vuruyor, gölgeler kısalıyor. İnsan kalabalığı artmış; sebze meyve satan seyyar satıcılar, at arabalarıyla geçen çiftçiler, köyün içinden dışına mal taşıyan tüccarlar. Şurada, üç çırağına talimatlar veren bir demirci; ilerde sokakta ip atlayan çocuklar…

Shiho, belki de çocuksu bir umutsuzlukla çevresine bakınırken birkaç alternatif fikri sıralamaya başlıyor. "Eğer dışarı çıkan bir tüccar bulursak, aralarına karışabiliriz. Resmi evrakla çıkarlar, belki fark etmezler. Yalnız yakalanırsak durumu nasıl izah ederiz bilmiyorum… Köyün arka tarafında eski bir tahliye kanalı var, oradan belki sürünerek falan kaçabiliriz? Çamur ve pis su içinde kalabiliriz ama… Yani, fazla çekici değil. Dönüp bir öğretmenden veya herhangi bir yetkiliden kaşe imza istemek, ama kim bu riski alır bilemiyorum. Baban asla kabul etmez mesela. İkinci bir öğretmeni kandırmak, sonra da gerçeği saklamak zor iş olur."

Shiho bunları sayarken, gözleri senden yanıt bekler gibi parlıyor. Biri fazlasıyla tehlikeli, biri aşırı pis, diğeri de resm, bir yalana ihtiyaç duyuyor. Durduğunuz yere rüzgar hafifçe vurarak kıyafetlerinizi sallıyor, sanki karar için sabrınız azalmış.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Sun Nov 24, 2024 1:41 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Gardiyanın bizim blöfü yemeyip, üzerine bir anda fotokopi makinesi icadının olduğunu söylemesi ve bunu öfkeyle belirtmesi, Shiho'nun arkasını dönüp kaçmasına sebep vermişti. Ben de onun arkasından koşturmaya başlamıştım, ne yapacağımız konusunda emin değildim. Nasıl bir yol izleyebilirdik hiç bilmiyordum, koştuğumuz süre boyunca da bunu düşünecek bir vakit çıkaramamıştım kendime. Bir bankın yanında duraksadıktan sonra, bu makinenin sadece Hokage'nin ofisinde olduğunu söylemişti. Bir şekilde gizlice oraya girmemiz mümkün müydü emin değilim ancak böyle bir şey yaparsak eminim başımız çok büyük belaya girerdi. Hele babamın haberi olursa ve aileler işe karışırsa, kesinlikle olaylar çok kötü bir hal alırdı.

Shiho etrafa bakınmaya başlarken, dışarıya çıkan bir tüccarın aralarına karışabileceğimiz fikrini ortaya atmıştı. Resmi evrakla çıktıkları zaman, bizim de fark edilmeden çıkabileceğimiz doğruydu. Yakalanırsak dediği gibi durumu izah etmek çok zor olurdu. Bir diğer fikri ise, köyün arka tarafındaki eski tahliye kanalından sürünerek kaçmaktı. Oldukça pis bir fikirdi, ancak denenmeyecek türden değildi. Bir öğretmenden kaşe istemek ise, anında bizi senseimize haberdar edecek kötü bir yoldu. Muhtemelen sorgulayacaklardı neden kendi öğretmenimizden kaşe istemediğimizi.

"Tüccar yolunu denemek mantıklı olabilir, özellikle de at arabasıyla gelmiş birisi varsa, yüklerin arasına karışabiliriz. Saklanırsak, hiç fark edilmeden geçer gideriz ve sonrasında araçtan atlarız. Gel, tüccarların nelerle geldiklerine bakalım. Yakın zamanda çıkacak olanlardan hangileri araba ile gelmiş araştıralım."

Dedim sakince. Şimdi tüccarları inceleme vakti, hangisinin arabayla geldiklerini tespit etmem gerek.
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Shiho’nun fikrini onaylayıp birlikte tüccarların toplandığı bölgeye doğru ilerlemeye başlıyorsunuz. Öğle vakti yaklaşırken, köyün çıkış kapısına giden geniş ara yol bir pazar yeri havasına bürünmüş durumda. İç içe geçmiş, küçük ve büyük tezgahların yanı sıra at arabalarıyla veya beygirler eşliğinde yük taşıyan tüccarlar göze çarpıyor.

Yol boyunca ilerlerken, sizi karşılayan ilk manzara yığınla meyve-sebze çuvalı, çeşitli kumaş balyaları ve ahşap kasalara doldurulmuş bilumum mal. Atların kişnemesi, tekerlek gıcırtıları ve tüccarların bağırışları ortama hâkim. Herkes, vakti geldiğinde kapı kontrol noktasına doğru sırayla yönelerek evraklarını gösterecek ve köyden çıkış yapacak gibi duruyor.

Gözünüz önce kumaş tüccarına gidiyor. Orta yaşlı, boynunda sarı bir fular var. Güneşten korumak için yükün üstünü devasa bir branda ile örtmüş; altındaki balyalar göze çarpıyor. Fularını sürekli düzeltmekle meşgul, sanki müşterisi çokmuş gibi gururlu bir ifade taşıyor. Yanında iki çırak var.

İlerisinde meyve sebze taşıyan bir köylü var. Saçları kısacık kesilmiş, cildi güneşten yanmış. Ufak bir eşeğe yüklediği fileler içerisinde domates, biber, havuç gibi sebzeler var. Yüklü at arabası yerine sadece bir eşek kullanıyor ve fazla malı yok. Neşeli ve bol kahkahalı biri gibi görünüyor, sürekli şakalaşıyor.

Madencilik malzemeleri satan bir adamı da görüyorsunuz. Başında koruyucu bir kask, yanında balta, kazma ve birkaç farklı kazı ekipmanı yığılı duruyor. At arabasına büyük metal sandıkları istiflemiş, gür bir sesi var; "Uygun fiyat!" diye haykırıyor. Etrafında sürekli metal tıkırtıları duyuluyor, çırakları yok, yalnız çalışıyor gibi görünüyor.

Baharat ve çay satan bir kadın da var. Ufak tefek, zayıf bir kadın; kambur duruşlu. Çadır benzeri bir gölgelik kurmuş, tezgâhında poşetlerde çeşitli baharatlar, çay yaprakları, kurutulmuş bitkiler var. Büyük bir at arabası kullanmıyor, daha çok kapı çevresinde satış yapıyor gibi. Belki de şehirde konaklayacak.

Beş altı tane daha ufak tefek satıcı var ama en çok dikkat çekenler bunlar. Ürünleri satmayı bitirip kapıdan çıkış yapacak kişiler de olabilirler, kimisi günü Konoha’da geçirdikten sonra ertesi sabaha da kalabilir. Etrafı kolaçan ederken, Shiho tam sana bir şey diyecekken aniden arkanızdan tok bir ses duyuluyor.

"Gençler, dışarı çıkmak istiyorsunuz galiba. Bir süredir sizi izliyorum."

Arkaya dönünce, pala bıyıklı ve oldukça kaslı bir adam görüyorsunuz. Üstünde basit bir deri yelek, kolları pazılı, boynunda ufak bir kurukafa kolyesi var. Yakın durunca hafif bir ter ve baharat karışımı kokusu geliyor. Alaycı bir gülümseme yüzünde asılı.

"Eğer gerçekten köyden çıkmak niyetindeyseniz ben yardımcı olabilirim, ama bir şartım var… 300 ryo isterim. Yoksa bu kalabalıkta durumunuz zor gibi."

Gözlerini kısarak elini belindeki kemere koyuyor. Duruşundan, sanki istediği parayı alabilmek için hem tehdit hem de ikna taktiğini bir arada kullanmaya hazır gibi. Shiho sessizce yutkunuyor; yüzü anlaşılmaz bir ifadeye bürünüyor. Ortamın uğultusu içinde, adamın teklifi ve beklentisi havada asılı kalıyor.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Sun Nov 24, 2024 1:41 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Tüccarların toplandığı bölgeye ilerlemiştik Shiho ile birlikte. Burası resmen pazar yerine dönmüştü, at arabalarıyla yük taşıyan tüccarlar, küçüklü büyüklü tezgahlar, oldukça güzel ve neşeli bir ortam oluşturuyordu. Gözlerim özellikle at arabalarının üzerinde geziniyordu, hangileri ile birlikte çıkabiliriz, ne yapabiliriz analiz etmeye çalışıyordum. Gözüm öncelikli olarak kumaş tüccarını seçmişti, yükünü devasa bir branda ile örtmüştü. İşimize yarayabilir diye düşünüyordum, lakin diğerlerine de göz gezdirmeliydim. Meyve sebze taşıyan bir köylü vardı, fileler içindeki mallarını ufak bir eşşeğe taşıtıyordu. Kesinlikle işimize yaramazdı. Bir diğeri ise, madencilik malzemeleri satan bir adamdı. At arabasına büyük metal sandıkları istiflemişti, bu sandıkların yanına sığabilir miydik, saklanabilir miydik emin değildim. Pek uygun gözükmüyordu. Baharat ve çay satın bir kadın ise, çadır benzeri bir şey kurmuştu kendine. Büyük bir at arabası kullanmıyor gibi gözüküyordu, şehirde konaklayacak gibi duruyordu. İşimize yaramazdı.

Bunların haricinde birkaç satıcı daha olsa da, onların ne yapacağından emin değildim. En mantıklısı kumaş tüccarıydı. Brandanın altında kendimize bir yer bulabilirdik. Ancak bu sırada, bir adamın bize seslenişiyle gözlerimi ona doğru çevirdim. Pala bıyıklı, oldukça kaslı bir adam bize bakıyordu. Boynundaki kurukafa kolyesi, pek hayra alamet bir adam olmadığını gösteriyordu ama, yine de onu dinlemeye karar vermiştim. 300 Ryo karşılığında bizi buradan çıkartabileceğini söylüyordu. Kimdi, kimin nesiydi bilmiyordum. Bu adama güvenebilir miydik, ondan da emin değildim. Bu yüzden Shiho'nun önüne geçerek adamın karşısına çıktım ve gözlerinin içine baktım. Sanırım karşılıklı tehditleşeceğiz gibi duruyordu.

"Kimsin ve necisin? Bana kendini tanıt, 300 Ryo'mu iş karşılığında vereyim. Ancak öyle alelade birisine güvenip de paramı vereceğimi düşünme. Önce sana güvenmem lazım."
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Pala bıyıklı adam, senin çıkışından sonra hafifçe kafasını sola eğip gözlerini kısıyor. Vücudunun duruşu, pazılarını daha da belirginleştirecek şekilde kaba bir özgüven taşıyor. Kurukafa kolyesi hafifçe sallanırken, deri yeleğinin üzerinde ufak çentikler ve çizikler göze çarpıyor. Birkaç saniye boyunca seni süzmesi, sanki karşındakini tartıyor gibi.

"Adım Kazuma. Neciyim? Gezgin demek daha doğru. Bazen tüccarlara korumalık yapıyorum, bazen kulaklara fısıltı satıyorum. Ama sizinkisi gibi, özel işlerde de aracı olurum." Omzunu dikleştirerek boynundaki kolyeye parmaklarıyla dokunuyor. Yakından bakınca, kolyenin gözenekleri arasında toza benzer gri kalıntılar göze çarpıyor. Belki bir çatışmanın izleri, belki de basit kir. "Kilonuzu çekemeyecek bir araba, beklenmedik bir teftiş ya da avanta peşindeki gardiyan… Hepsini aşırtırım size. Benim yollarım var. 300 Ryo, evet pahalı gibi. Ama bedavaya kimse buradan geçirmek istemez, öyle değil mi?"

Shiho, senin biraz önünde durduğun için kısmen arkanda kalıyor. Yine de Kazuma’yı dikkatlice inceliyor; bir yandan adamın giyimini, tavrını; bir yandan da olası tehlikesini. Yarı kısık sesle, sadece senin duyabileceğin tonda konuşuyor. "Bu adam biraz… tehlikeli biri gibi. Tüccar ya da korumadan çok, kurnaz bir tip sanki. Kazuma… ismi de duyulmuş birileriyle bağlantılı mı acaba, bilmiyorum. Bu kadar para istemesi hiç masum görünmüyor."

Kazuma, Shiho’nun konuştuğunu fark ediyor ama ne dediğini pek duymuyor. Gözlerini senin üzerinden ayırmadan devam ediyor. "Elbette güven şart. Ama sizin de fazla seçeneğiniz yok gibi görünüyor. Klasik kervan numaralarınız ya da köhne tünel planlarınız… Hepsine hakimsin sanma, Konoha’da çok vakit geçirdim. Şimdi ne diyorsun, genç shinobi? Bana katılır mısınız, yoksa bana sırtınızı mı dönersiniz?"

Adam yine dişlerini hafifçe gösteren o alaycı gülüşünü savuruyor. Ortalık kalabalık; kumaş ve yiyecek satan at arabaları sizin etrafınızda sıraya girmiş, gürültü içindeki pazarın uğultusu arka fonu oluşturuyor. Kazuma, yanından geçen bir çocuğa göz ucuyla bakıyor, sonra yeniden sana odaklanıyor.

"Birazdan çıkacağım şu kapıdan. Sizinle ya da sizin olmadan. Karar senin."

Sözleri havada asılı kalıyor. Shiho hafifçe yutkunuyor, gözlerinden kararsız olduğu belli oluyor.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Sun Nov 24, 2024 1:41 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Gece yazacağım, özürler
► Show Spoiler
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Sun Nov 24, 2024 1:41 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Kendini gezgin, kulaklara fısıltı satan ve özel işlerde aracı olarak tanıtan Kazuma. Nedense bir şekilde güven vermiyordu, ama sadece paragöz herifin teki de olabilirdi. Benim can sağlığımdan ziyade, Shiho'nun güvenliğinden korkuyordum. Shiho onun kurnaz bir tip olduğunu düşünüyordu, bu kadar para istemesinin masum olmadığını belirtiyordu. Söze girmeyi düşünürken Kazuma söze girmişti, pek seçeneğimiz olmadığını biliyordu. Konoha'da çok vakit geçirdiği de belli oluyor gibiydi ortaya attığı cümlelerden. Bizimle ya da bizsiz bir şekilde gideceği kesin gibiydi, en mantıklı seçenek bu parayı vermek ve gitmekti ama dikkatli olmak da gerekiyordu. Bu yüzden Shiho'nun kolundan tuttum önce, Kazuma'ya "Parayı ayarlayacağım köşede bekle." Dedim ve Shiho'nun tuttuğum koluyla birlikte onu da arkasını çevirttim. Bir iki adım ilerledikten sonra aramızdaki boşluğu bedenlerimizi birleştirerek kapattım ve kendi vücudumu hafif açılı tutarak cebimin arkadan görünmesini engelledim.

Babamın verdiği kunaiyi çıkartarak Shiho'ya verdim. "Bunu gizli tut. Kazuma güvenilir bir adam mı emin değilim ama gerçekten başka seçeneğimiz de yok. Eğer bir yamuk yaparsa, hemen bu mühür ile babamın yanına ışınlanacaksın, tamam mı? Bana söz ver." Mühürlü kunaiyi verdikten sonra Kazuma'ya dönecek ve 300 Ryo'nun 150'sini vereceğim. "İşten önce yarısı, işi tamamlarsın diğer yarısını veririm." Diyeceğim.
► Show Spoiler
Post Reply