Raigen, gençliğinde taşıdığı kibri bir zırh gibi kuşandığını sanmıştı; oysa o zırh, ilk gerçek darbede paramparça olmuştu. Gücüne duyduğu sınırsız güven, kontrolsüzlüğüyle birleştiğinde, ona her kapının açılacağını fısıldamıştı. Fakat kader, bu fısıltıyı acı bir bedelle susturdu. Bir anlık taşkınlık, bir anlık körlük… ve en değerli saydığı dostlarından birinin kanı, onun ellerine bulaştı. O günden sonra güç, Raigen için bir lütuf olmaktan çıkıp ağır bir yük hâline geldi.
Aradan yıllar geçmişti. Sisli gecelerde, denizin uğultusu kulaklarında yankılanırken Raigen şunu öğrenmişti: Dünyada her şey bir denge üzerine kuruluydu. Güç, kontrolle sınanır; irade, öfkeyle tartılırdı. Kendini dizginleyemeyen en kudretli savaşçı bile, sonunda kendi karanlığında boğulurdu. Bu gerçeği erken kavrayanlar ayakta kalır, geç öğrenenler ise bedelini kanla öderdi. Raigen için bu ders, gençliğinin günahıyla mühürlenmişti ve o günden sonra sessizlik, onun en sadık silahı olmuştu.
Kairen’in günahını omuzlarında taşıyan Raigen, bu dersi yalnızca zihninde saklamanın yeterli olmayacağını çok iyi biliyordu. Bu hata, hayatı boyunca unutamayacağı ve her an hatırlaması gerektiğine inandığı bir bedeldi; bu yüzden onu sadece anılarına değil, bedenine de kazımalıydı. Çünkü bazı öğretiler vardı ki ancak acıyla mühürlendiğinde gerçek anlamını bulurdu.
Raigen, kaybının yasını taşımakla yetinmedi. Aksine, bu kaybı bir güce dönüştürmeye yemin etti. Ödediği bedelin, sonraki hayatında kör bir pişmanlık olarak değil; kontrol, irade ve bilinç olarak geri dönmesini istedi. Kairen’i kaybettiği o gün, Raigen için bir son değil, karanlık bir başlangıçtı. Ve o günden sonra her dövüşte, her nefeste, her dalga vuruşunda kendine aynı sözü hatırlattı: Güç, ancak dizginlendiğinde anlam kazanır.
Raigen, gücünü dizginleyecek bir zincir ararken kılıçlara bakmadı, mızraklara da. Onun aradığı şey öldürmekten çok hatırlamak içindi. Kirigakure’nin hiç dinmeyen yağmurları altında yürürken, her damlanın tenine değmesiyle geçmişini yeniden hissediyor; suyla kurduğu bağın ona nasıl bir güç sarhoşluğu verdiğini ve bu gücün onu nasıl kontrolsüz kıldığını hatırlıyordu. Bu yüzden silahı, suyu kutsayan değil, ondan bilinçli olarak uzak duran bir biçime sahip olmalıydı. İşte bu düşünceyle Şemsiye fikri doğdu: Yağmurdan koruyan, ama yağmurun varlığını asla inkâr etmeyen bir nesne.
Silah ustasının karşısına çıktığında güçten ya da gösterişten söz etmedi. Denge istedi. Açıldığında savunma sağlayan, kapandığında ise yakın dövüşte ölümcül olabilen; ağırlığı eşit dağılmış, iradeyle kullanılan bir silah. Şemsiye, Raigen için yalnızca bir araç değil, bir sınırdı. Tıpkı Same Modo gibi—ne zaman açılacağına yalnızca iradesi karar vermeliydi. Onu her açtığında, içindeki köpekbalığını bastırıyor; suyla temasını bilinçli olarak keserek kendine hatırlatıyordu: Güç, dizginlenmediği sürece felakettir.
Şemsiye tamamlandığında Raigen onu eline aldığında hissettiği ağırlık tanıdıktı. Bu, Kairen’in yokluğunun ağırlığıydı. O an, silaha bir isim vermesi gerektiğini anladı. Bu yükü taşımanın tek yolu, ondan kaçmak değil; onu adlandırmaktı. Ve böylece Şemsiye’ye arkadaşının adını verdi. O günden sonra bu silah, yalnızca bir savaş aracı değil, Raigen’in yeminine dönüşmüş bir hatıra oldu.
Raigen, Şemsiye’yi asla yanından ayırmadı. Görevde sırtında, limanda yürürken elinde, sessiz gecelerde yanında taşıdı. Çünkü bu silah onun için bir güç kaynağı değil, bir mühürdü; hatasını unutmaması için yapılmış bir hatırlatıcıydı. Kirigakure’nin bitmeyen yağmuru altında, bir köpekbalığı ilk kez sudan uzak durmayı seçmişti—ve bunu, kaybettiği dostunun adını taşıyan bir Şemsiye’nin gölgesinde yapıyordu.
İşte o silahın detayları:
Şemsiye – (Kairen’in Adını Taşıyan Silah)
Dışarıdan bakıldığında sıradan bir şemsiye gibi görünse de, Şemsiye Raigen’in iradesine bağlı olarak farklı savaş biçimlerine uyum sağlayabilen son derece tehlikeli bir silahtır. Açılıp kapanabilen yapısı sayesinde savunma ile saldırı arasında anında geçiş yapabilir; kullanıcısının kontrol anlayışını doğrudan yansıtır.
Açık Form – Savunma Duruşu:
Şemsiye açıldığında geniş ve dayanıklı yüzeyiyle Raigen’i koruyan bir kalkan görevi görür. Gelen fiziksel saldırıları saptırabilir, baskı altında ilerlemesine ve pozisyon almasına olanak tanır. Bu form, Raigen’in çatışmayı okuduğu ve dengeyi kurduğu anları temsil eder.
Kapalı Form - Standart kullanım.
Şemsiye kapatıldığında, gövdesi boyunca açığa çıkan keskin bıçaklar sayesinde ölümcül bir yakın dövüş silahına dönüşür. Bu bıçaklar yalnızca saldırı için değil, aynı zamanda kılıç ve benzeri kesici silahlara karşı savunma sağlamak amacıyla tasarlanmıştır. Rakibin darbesi, Şemsiye’ye temas ettiğinde ya saptırılır ya da bıçaklara takılarak etkisiz hâle getirilir.
Döner Taarruz:
Şemsiye yüksek hızda döndürüldüğünde, çevresindeki bıçaklar geniş bir saldırı alanı oluşturur. Bu teknik, birden fazla rakibe karşı alan kontrolü sağlamak veya tek bir hedefe sürekli baskı kurmak için kullanılır.
Yüksekten İniş:
Raigen, Şemsiye’yi kapalı formda kullanarak yüksekten hedefe doğru iner ve yere temas anında ezici bir darbe oluşturur. Bu saldırı, yalnızca fiziksel hasar değil, rakip üzerinde güçlü bir baskı da yaratır.
Şemsiye, Raigen için bir silah olmanın ötesindedir. Üzerinde taşıdığı isimle birlikte, gücünü dizginleyen bir mühür, geçmişte yaptığı hatayı unutmaması için verdiği bir yemindir. Bu silah açıldığında Raigen savaşır; kapandığında ise kendini kontrol altında tutar.

