Sonunda yağmurun kesintisiz olduğu bir sabah, gökyüzüne doğru yükselen çelikten kuleleri görüyorsunuz. Ame'nin devasa kapılarının önündesiniz. Yağmur damlaları taş zeminde yankılanıyor, kapıların önünde duran muhafızların yüzleri sert. Kaizen öne çıkıyor, üç adım atıp sesini yükseltiyor. "Onlar Konoha shinobileri. Misafirlerim." Görevliler bakışlarını sizin üzerinizde gezdiriyor, kısa bir sorgulamanın ardından kapılar ağır ağır açılıyor.
Amegakure'ye adım attığınızda bambaşka bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Gökdelenler gri gökyüzünü deliyor, yağmur damlaları parıltılı yüzeylerden süzülerek aşağıya akıyor. Sokaklarda tüccarlar renkli şemsiyelerin altında mallarını sergiliyor, ince taş yolların kenarındaki dükkanlardan sıcak yemek kokuları yayılıyor. Bir tarafta gösterişli hanlar, diğer tarafta göğe uzanan zenginlerin evleri. Ancak kalabalığın içinde hızlı adımlarla yürüyen shinobilerin gölgeleri de eksik olmuyor.
Kaizen başını kaldırıp şehri süzüyor. "Amegakure eskiden sıradan bir yerdi. Savaşlar, yoksulluk, açlık... Ama yaklaşık on beş yıl önce Fuyuko Utekikage oldu. Ticaret yollarını açtı, dışarıya kapalı olan Ame'yi işlek bir liman köyüne çevirdi. Burada zenginlik göğe yükseldi, bir yandan da zengin ve fakir arasındaki uçurum azaldı. Yine de her şey mükemmel diyemeyiz. Şu gökdelenlerde yaşayanlar, yalnızca parayla değil, politik güçle de hükmediyor. Fuyuko halkın gözünde bir kurtarıcı. Ama herkesin payı eşit olmadı. Zenginlik buraya, fakirlik çevre köylere kaydı." Yolunuza devam ederken Kaizen eliyle etrafı işaret ediyor. "Henüz zengin kısmındayız. İsterseniz biraz dinlenin, gezin. Çok burada oyalanmayacağız."
Masato omzunu silkip çevreye bakınıyor, Kaede ellerini cebine koyup ilgisizce kalabalığı izliyor. Senin önünde ise birçok seçenek var. Parıltılı tabelaların altındaki büyük çarşıya girip satıcıların mallarını inceleyebilirsin. Kalabalığın arasındaki sokak tiyatrosunu izleyip halkın eğlencesine tanıklık edebilirsin. Köşedeki şatafatlı hana girip sıcak bir yemek ve kısa bir mola alabilirsin. Gökdelenlerin tepesine kadar çıkan asansörlerden birine binip şehrin manzarasını seyredebilirsin. Yağmurun altında sokak aralarında dolaşarak daha az görünen fakir kısımlara doğru ilerleyebilirsin. Tapınak görünümlü bir binanın önünde toplanan küçük kalabalığa yaklaşarak Ame’nin dini hayatını gözlemleyebilirsin. Her biri sana farklı bir izlenim sunuyor. Şehir devasa, yağmur ise hiç dinmiyor.