"Yıllar önce, bu köyden çok uzakta çalışırdım. Sisli, ıslak bir dağın derinliklerinde… Bu taşları ilk orada buldum. O zamanlar anlamamıştım, ama sonra… bir kız çocuğu geldi buraya, Emiko adında. Ağlıyordu. Kaybettiği bir şeyi bulamıyordu. Ona bu taşlardan birini verdim. Taşı tuttuğu anda gözleri parladı. Aradığı şeyi o akşam buldu. O günden beri taşlar hep bir şeyleri gösterdi insanlara. Yolu, hatırayı, bazen de bir kişiyi…"
Konuşma seni içine çekerken yaşlı adamın sesi yumuşuyor, gözleri uzaklara dalıyor. O sırada çarşının kalabalığında ani bir gerginlik oluşuyor. Göz ucuyla çevreyi tararken, birkaç koyu kıyafetli adamın hızla dükkâna yaklaştığını fark ediyorsun. Biri öne çıkıyor, yüzünde kesik izi, bakışlarında donuk bir öfke var. Diğer ikisi biraz geride durup etrafı süzüyor.
"Yeter bu saçmalık!" diye bağırıyor yara izli adam, sesi pazarın tüm neşesini bir anda silecek kadar sert. "Dükkanı kapat. Bugün son günün." Yaşlı adam bir adım geri çekiliyor, seninle göz göze geliyor. Gözlerinde korku var ama aynı zamanda direnç de var. "Ne diyorsunuz siz? Benim kimseye zararım dokunmaz…"
Adam kıs kıs gülüyor, ardından işaret ettiği adamlardan biri tezgahtaki taşları bir hamlede yerlere savuruyor. Parıltılı taşlar tahta zeminde çınlayarak yuvarlanıyor. Yaşlı adam panikle öne atılıyor, yere çömelip taşlarını toplamaya çalışıyor. Sırtı kambur, hareketleri hüzünlü.
Bir adım atmaya yelteniyorsun ama hemen önünü kesiyorlar. Yüzü yara izli adam seni süzüyor, seni önemsemediği çok belli. "Sana ne?" diyor soğuk bir ses tonuyla. "Bu mesele seni ilgilendirmez. Bu yaşlı bunak insanlara sahte umutlar veriyor. Bunu köyde istemiyoruz." Tehditkar bir şekilde yaklaşırken içgüdülerin seni tetikte tutuyor. Sanki bir şeyler olacak. Kalbinin sesi hızlanıyor. Tezgahtan uzaklaştırılmaya çalışılıyorsun. Koluna hafifçe sertçe dokunuyor biri. "Çekil. Yoksa bu iş sana da sıçrar."
Tam o anda tanıdık bir ses.
"Aoi?!"
Arkadan gelen ses Shiori’ye ait. Sırtını dönüp baktığında Shiori’nin hızla size doğru yürüdüğünü, Kenmaru’nun da tüylerini kabartmış bir şekilde diş göstererek adamları süzdüğünü görüyorsun. Kalabalığın içinden geçerek yaklaşan Shiori, ortamın gerilimini hemen kavrıyor.
Yara izli adam Shiori’yi de görünce bir an duraksıyor, ama sonra öfkesi artıyor. Belinden kısa, eğimli bir kılıç çekiyor. Metalin güneşte parlaması seni bir anlığına kör eder gibi. Kalabalıktan bir çığlık sesi yükseliyor, birkaç kişi panikle uzaklaşıyor. Diğer iki adam da pozisyon alıyor, gözleri sana kilitleniyor.
Yaşlı adam arada kalıyor, hala taşlarını toplamaya çalışıyor ama elleri titriyor. "Yapmayın… Lütfen…" Yara izli adam dişlerini sıkarak kılıcını kaldırıyor. Kılıcın ucu doğrudan sana yöneliyor. Gözlerinde artık tehdit değil, doğrudan niyet var. Bir saldırı…
"Son uyarımdı!"
Kılıcı yukarı kaldırıyor, bir hamle yapmak üzereyken vücudundaki bütün kasların tetikleniyor. Shiori bağırıyor, Kenmaru hırlıyor, sen ise reflekslerinle bir karar vermek zorundasın.