Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
"Bu taşlar..." diyor yaşlı adam, hafifçe titreyen parmaklarıyla avucundaki mavi-mor taşı sana uzatarak. "Her biri sahibini bekler… Aynı senin gibi." Taş, güneş ışığında titrek bir parıltı yayıyor, içinde minik yıldızlar kıpırdanıyor gibi. Sana dönerek anlatmaya devam ediyor.

"Yıllar önce, bu köyden çok uzakta çalışırdım. Sisli, ıslak bir dağın derinliklerinde… Bu taşları ilk orada buldum. O zamanlar anlamamıştım, ama sonra… bir kız çocuğu geldi buraya, Emiko adında. Ağlıyordu. Kaybettiği bir şeyi bulamıyordu. Ona bu taşlardan birini verdim. Taşı tuttuğu anda gözleri parladı. Aradığı şeyi o akşam buldu. O günden beri taşlar hep bir şeyleri gösterdi insanlara. Yolu, hatırayı, bazen de bir kişiyi…"

Konuşma seni içine çekerken yaşlı adamın sesi yumuşuyor, gözleri uzaklara dalıyor. O sırada çarşının kalabalığında ani bir gerginlik oluşuyor. Göz ucuyla çevreyi tararken, birkaç koyu kıyafetli adamın hızla dükkâna yaklaştığını fark ediyorsun. Biri öne çıkıyor, yüzünde kesik izi, bakışlarında donuk bir öfke var. Diğer ikisi biraz geride durup etrafı süzüyor.

"Yeter bu saçmalık!" diye bağırıyor yara izli adam, sesi pazarın tüm neşesini bir anda silecek kadar sert. "Dükkanı kapat. Bugün son günün." Yaşlı adam bir adım geri çekiliyor, seninle göz göze geliyor. Gözlerinde korku var ama aynı zamanda direnç de var. "Ne diyorsunuz siz? Benim kimseye zararım dokunmaz…"

Adam kıs kıs gülüyor, ardından işaret ettiği adamlardan biri tezgahtaki taşları bir hamlede yerlere savuruyor. Parıltılı taşlar tahta zeminde çınlayarak yuvarlanıyor. Yaşlı adam panikle öne atılıyor, yere çömelip taşlarını toplamaya çalışıyor. Sırtı kambur, hareketleri hüzünlü.

Bir adım atmaya yelteniyorsun ama hemen önünü kesiyorlar. Yüzü yara izli adam seni süzüyor, seni önemsemediği çok belli. "Sana ne?" diyor soğuk bir ses tonuyla. "Bu mesele seni ilgilendirmez. Bu yaşlı bunak insanlara sahte umutlar veriyor. Bunu köyde istemiyoruz." Tehditkar bir şekilde yaklaşırken içgüdülerin seni tetikte tutuyor. Sanki bir şeyler olacak. Kalbinin sesi hızlanıyor. Tezgahtan uzaklaştırılmaya çalışılıyorsun. Koluna hafifçe sertçe dokunuyor biri. "Çekil. Yoksa bu iş sana da sıçrar."

Tam o anda tanıdık bir ses.

"Aoi?!"

Arkadan gelen ses Shiori’ye ait. Sırtını dönüp baktığında Shiori’nin hızla size doğru yürüdüğünü, Kenmaru’nun da tüylerini kabartmış bir şekilde diş göstererek adamları süzdüğünü görüyorsun. Kalabalığın içinden geçerek yaklaşan Shiori, ortamın gerilimini hemen kavrıyor.

Yara izli adam Shiori’yi de görünce bir an duraksıyor, ama sonra öfkesi artıyor. Belinden kısa, eğimli bir kılıç çekiyor. Metalin güneşte parlaması seni bir anlığına kör eder gibi. Kalabalıktan bir çığlık sesi yükseliyor, birkaç kişi panikle uzaklaşıyor. Diğer iki adam da pozisyon alıyor, gözleri sana kilitleniyor.

Yaşlı adam arada kalıyor, hala taşlarını toplamaya çalışıyor ama elleri titriyor. "Yapmayın… Lütfen…" Yara izli adam dişlerini sıkarak kılıcını kaldırıyor. Kılıcın ucu doğrudan sana yöneliyor. Gözlerinde artık tehdit değil, doğrudan niyet var. Bir saldırı…

"Son uyarımdı!"

Kılıcı yukarı kaldırıyor, bir hamle yapmak üzereyken vücudundaki bütün kasların tetikleniyor. Shiori bağırıyor, Kenmaru hırlıyor, sen ise reflekslerinle bir karar vermek zorundasın.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure


Adam taşların onun gibi birini, yani birer sahip aradıklarını söylediğinde Aoi hafifçe kıkırdadı. Demek yalnızca bir pazarlama stratejisiydi. Adam derin bakışlarla Aoi'nin doğru olup olmadığından emin olamadığı, geçmişinden bir hikaye anlatmaya başlamıştı. Emiko adında bir kız çocuğuna bu taşlardan birini verdiğini, onu mutlu ettiğini, taşların insanlara bir şeyler gösterdiğini söylemişti. Bu biraz Aoi'nin fal bakma hikayesine benziyordu sanki. Tek farkı amca bundan kazanç elde ediyordu. Aoi ise farklı bir amaçla yapıyordu. Amca derin derin uzaklara bakarken Aoi tam şaka yollu ona takılacaktı ki bir karmaşa fark etti. Pazarın öbür ucundan koyu kıyafetli birkaç adam tezgaha doğru yaklaşıyordu. En öndeki adam oldukça öfkeli görünüyordu ve yüzünde de derin bir kesik izi vardı.

Adamın tezgahına yaklaşarak avazı çıktığı kadar bağırmış, onu tehdit ederek buradan gitmesini istemişti. Yaşlı adamın gözlerindeki umutlu bakış yerini derin bir korkuya bırakmıştı. Titrek bir şekilde kendini savunmaya girişmiş, kimseye zararı olmadığını dile getirmişti. Adam ise buna karşılık olarak yanındaki adamlardan birisine yaşlı adamın tezgahını yerle bir ettirmişti. Aoi ikisi arasında nasıl bir geçmiş olduğunu bilmiyordu ancak zorbalığa boyun eğmezdi. Yaşlı adam dünyanın en haksız, en dolandırıcı insanı da olsa o yaşlı bir adamdı ve şu anda kendisinden daha güçlü ve daha kalabalık bir güruh tarafından şiddete maruz bırakılıyordu. Bu hiçbir açıdan adil değildi. Yaşlı adam üzüntüyle yere dağılan taşlarını toparlamaya çalışırken Aoi öfkeyle adamın önüne geçti. Kaşları derin bir şekilde çatılmış, titrek parlak bakışlarının yerini müthiş bir öfke almıştı.

Onun bu hamlesi karşısında adamlar hemen önünü kesmişlerdi. Yüzünde yara izi olan adam umursamaz bir tavırla onu da tehdit etmişti. Yaşlı adamın insanlara sahte umutlar verdiğini, onu köyde istemediklerini söylemişti. O kim oluyordu ki? Birisi onu kolundan sertçe çekiştirmeye başladığında sabrının da sonuna gelmişti. Onu tahrik etmeye devam ederlerse saldırmak zorunda kalacaktı. Tam o anda arkadan tanıdık bir ses işitti. Shiori kargaşayı duyup yanına gelmişti. Kenmaru da yanında, tehditkar bir şekilde adamlara bakıyordu. Yara izi olan adam Shiori'yi görünce daha da öfkelenmişti. Yapmaması gereken bir şey yaptı, belinden kılıcını çıkarttı. Bu açıkça bir saldırı sayılırdı artık, sivil olsa bile Aoi'ye kendini savunma hakkı doğmuştu.

Kılıç ona doğru yönelirken Aoi gözünü bile kırpmadı. Öfkeli bakışlarını adamın üzerinde tutmaya devam etti. Kılıç havaya kalkarken Aoi hızla el mühürlerini yaptı. "Tamashii no Hansha." Kendini saldırıdan ruh enerjisi ile korurken aynı zamanda adama da genjutsu ile geri saldıracaktı. "Tek bir şey daha yapmaya kalkarsan seni buna pişman ederim. Adamlarını da al ve buradan git. Derhal."
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Kılıç sana doğrultulurken içgüdülerin çoktan harekete geçmiş oluyor. Parmakların otomatik bir şekilde mühürleri sıralıyor. İçindeki enerji bir anda alevleniyor, göğsünün ortasından dalgalar halinde yayılıyor. Havanın sıcaklığıyla karışan o ruhsal titreşim, etrafındaki herkesin tüylerini diken diken edecek kadar yoğunlaşıyor.

Göğsünün önünde berrak bir cam gibi beliren ama gözle tam seçilemeyen şeffaf kalkan, kılıç sana ulaşmak üzereyken bir anda parlıyor. Metal bıçağın sana ulaşmasıyla kalkanın çarpışması aynı anda gerçekleşiyor. Kalkan, saldırıyı yalpalatarak yana saptırıyor, ama sadece bu değil. Yara izli adamın yüzü bir anda geriliyor. Gözbebekleri büyüyor, kasları titriyor. Dönüp sağa sola bakıyor ama hiçbir şey göremiyor, çünkü artık bir yanılsamanın içinde. Senin oluşturduğun, saf ruh enerjisinden doğan illüzyonun içinde. Bağırıyor, korkuyla geri adım atıyor. Titreyen elleriyle kılıcı bırakıyor yere. Dizlerinin bağı çözülmüş gibi yere çöküyor.

Ama bu sırada sağ çaprazdan bir başka adam, sessizce sana doğru ilerliyor. Elinde küçük, parlayan bir kunai var. Gözlerinde kararlılık var ama zihni ona çoktan ihanet etmeye başlamış. Kalkanının kenarından geçmeye çalıştığında, enerjinin dalgasına çarpıyor. Tıpkı ilki gibi o da bir anlığa boşluğa düşüyor gibi irkiliyor. Elindeki kunai yere düşerken sendelediğini fark ediyorsun, ardından o da korkuyla geri çekiliyor.

Fakat üçüncü bir adam hızla koşuyor, yumruğu sıkılı, hedefi belli. Ancak tam o an, Shiori arkanızdan sesleniyor.

"Kenmaru! Gatsuuga zamanı!"

Kenmaru, havlayarak öne atılıyor. Shiori ise birkaç metre geri çekilip çığlık gibi bir savaş narası atıyor. Vücutları eş zamanlı dönmeye başlıyor, önce bir yavaş dönüş, sonra hızlanarak adeta iki kasırgaya dönüşüyorlar. Tırnakları uzuyor, dişleri parlıyor, hareketleri bulanıklaşıyor. Sarmal bir çift ölüm makinesi gibi, Shiori ve Kenmaru tam bir uyumla ilerliyorlar. İlk anda şaşkınlıkla bakakalıyorsun. Bu kadar kusursuz bir senkron, bu kadar yıkıcı bir zarafet... Saldırmak üzere koşan adam daha tepki veremeden Shiori ve Kenmaru'nun darbeleriyle havaya savruluyor, pazardaki bir meyve tezgahına çarpıp yere yığılıyor.

Adamlar birer birer sendeleyerek kaçmaya başlıyor. Kalabalık sessiz. Dükkan sahibinin taşları hala yerlerde ama bakışlarında artık korkudan çok hayranlık var.

Yaşlı adam sessizce ayağa kalkıyor. Sana doğru eğiliyor biraz. "Çok teşekkür ederim… Bu ilk değil. Bu adamlar birkaç haftadır burada. Sözde köyde düzen sağlamak için geldiler ama tehdit, şiddet… Sanki bir şey arıyorlar. Özellikle bazı taşlarıma çok dikkat kesildiler geçen hafta… Garip olan şu ki içlerinden biri, bir keresinde Hakuri işareti bu dedi, bir taşı gösterip. Ne anlama geliyor bilmiyorum."

Shiori yüzünü buruşturuyor, ardından sessizce söylüyor. "Bu… Sennashi’nin mühürlerinden biri olabilir. Emin değilim ama öyleyse, bu taşların bazıları onların planlarıyla ilişkili olabilir. Belki mühür taşıyorlar." Düşünceler kafanda uçuşurken yaşlı adam teşekkür ediyor, taşlarını toplamaya başlıyor. Siz de yavaşça pazardan uzaklaşıyorsunuz. Gökyüzü, gün batımının kızıllığına boyanıyor.

Ishigakure’nin alacakaranlığı köye ağır ağır çöküyor. Gölgelikler uzun, ışıklar yumuşak. Evlerin içinden hafif tütsü kokuları yükseliyor. Köy binasının içi serin, huzurlu. Kaede ve Masato zaten oradalar. Takeshi ayakta duruyor, elleri cebinde. Satoshi ise büyük haritanın başında son kez planı gözden geçiriyor.

"Planı son kez tekrarlıyorum. Sabaha kadar iki ekibe ayrılıyoruz. Doğu tarafındaki kliniklere Aoi, Takeshi ve Shiori gidiyor. Ben, Kaede ve Masato da mühür atölyelerine baskın yapacağız. İki saatlik farkla ilerleyeceğiz. Önce siz gideceksiniz. Temas sağlandıktan sonra geri çekilmiyoruz. Mümkünse sessiz, olmazsa güçlü. Anlaşıldı mı?" Herkes başını sallıyor. Takeshi göz ucuyla sana bakıyor. "Hadi, hazırlanalım."

Köyden ayrıldığınızda gökyüzü koyu lacivert. Ağaçların gövdeleri gölgelerde silinmiş gibi. Doğu tarafına açılan üç ana yol var. İlki eski taş bir köprüyle başlayan bir dere yolu. Sık ağaçlıklı, serin ve sessiz. İkincisi geniş toprak bir patika, köylüler bu yolu kullanıyor, daha açık. Üçüncüsü ise terkedilmiş gibi duran eski bir yan yol, taşlarla kaplı, ama kullanılmadığı belli.

Tam karar vermek üzereyken... terk edilmiş yola baktığında bir parlaklık görüyorsun. Hafif mavi bir titreşim, taşların arasından parlıyor sanki. Ne olduğunu çıkaramıyorsun ama orada bir şey var. Ne olduğunu görmek ister misin?
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure


Ruh kalkanı tahmin ettiği gibi onu koruyarak saldırıyı geriye ittirmişti. Aynı zamanda adamı genjutsuya alarak korkuyla titremesine yol açmıştı. Sağa sola bakıp bu yanılsamadan kurtulmaya çalışsa da nafileydi, iradesi o kadar da güçlü değildi. Çığlıklar içerisinde kılıcını bırakarak yere çökmüştü. Sağ çaprazdaki adam da ona saldırmak isterken kalkana denk gelmiş ve yara izli adamla aynı durumda kalmıştı. Sendeleyerek geri çekilmişti. Gözlerindeki korku belli oluyordu. Aoi kimseyi fiziksel olarak incitmeden, hatta neredeyse kılını kıpırdatmadan meseleyi hallettiğini düşünmüştü. Ta ki üçüncü adam her şeye rağmen saldırmaya karar verene dek... O da muhtemelen kalkana çarparak aynı etkiye maruz kalırdı ancak Shiori öne atılarak Gatsuuga uygulamaya karar vermiş ve adamı köpeğiyle oluşturduğu kasırganın içine atarak pazarın bir köşesine doğru fırlatmıştı.

Shiori'nin bu kadar ileri gitmesine gerek yoktu elbette ancak bu son hamle ile birlikte zorba ekip dağılmıştı. Yaşlı adam çömeldiği yerden kalkarak minnettar bir ifadeyle teşekkür etmişti. Bu adamların birkaç haftadır onları rahatsız ettiğini, bir şey arıyormuş gibi sürekli terör estirdiklerini, onun bazı taşları ile özel olarak ilgilendiklerini söylemişti. Adamlar bir taşı gösterip Hakuri işareti olduğunu söylemişlerdi. Shiori bunun Sennashi'ye ait bir mühür olabileceği konusunda fikir yürütmüştü. Yaşlı adam dökülen taşlarını toparlamaya devam ederken ona iyi dileklerde bulunarak eve dönmeye karar verdiler. Gökyüzü turuncu renklerini alıp güneş batmaya yanaşırken, kısa süreli bir yürüyüşün ardından onlara ayrılan eve varmışlardı. Kaede ve Masato dışarı çıkmadıkları için oradaydılar. Takeshi ve Satoshi de onlardan önce varmışlardı.

Böylece gece yarısı baskınlarının planı oluşturuldu. Satoshi son bir kez üzerinden geçmişti. İki gruba ayrılacaklardı. Aoi, Takeshi ve Shiori kliniklere baskın yapacaktı. Satoshi, Kaede ve Masato ise mühür atölyelerine baskın yapacaktı. İki saatlik fark ile önce kendi grubu sonra da onların grubu harekete geçecekti. Daldıkları bölgeleri temizlemeye özen göstereceklerdi. Buralar sağ salim halledilirse de ana karargahlarına saldırı düzenlemeleri kalacaktı geriye. Bu geceki operasyon onların güçlerini kırmak açısından son derece önemliydi. Takeshi hazırlanmalarını önerdikten sonra ekip dağılmıştı ve herkes hazırlık yapmaya girişmişti.

Köyden ayrıldıklarında artık iyiden iyiye akşam olmuştu. Güneşten geriye bir tek ışıklarını yansıtan ay kalmıştı. Doğu kliniklerine giden üç ayrı yol vardı. En az dikkat çekecekleri ve en mantıklı yok hangisi olur diye düşünürken Aoi taşların arasında bir parlaklık fark etmişti. "Bu nedir?" diye ekip arkadaşlarına işaret ederken taşlara yaklaşmaya başladı. Bu durum yaşlı adamın onlara anlattığı gibi bir çeşit mühür olabilir miydi? Belki de bunu takip etmek onları hedeflerine götürecekti.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Parlaklık gördüğün taşlara yaklaştığında, hafif mavi ışıltının ritmik şekilde titreştiğini fark ediyorsun. Eline aldığın anda hissediyorsun bunu. Taş sıcak değil ama içinde sanki ufak bir kalp atıyor gibi titreşim yayıyor. Üzerinde belirsiz, ince bir mühür izi gözüne çarpıyor. Bu, az önce yaşlı adamın bahsettiği "Hakuri" simgesi olmalı. Shiori de bunu görünce dikkatle taşları inceliyor ve başıyla seni onaylıyor.

"Haklıymışız, bunlar bir çeşit yönlendirme mühürü. Sennashi muhtemelen kendi üyelerinin bu izleri takip ederek gizli noktalarını bulmalarını sağlıyor."

Takeshi hafifçe homurdanıyor ve taşlara şüpheyle bakıyor.

"Bizi tuzağa götürmesin bunlar?"

Shiori başını iki yana sallıyor ve taşı yere bırakarak yumuşak bir ses tonuyla cevaplıyor.

"Sanmıyorum. Bu dikkat çekmeden kurdukları gizli bir yönlendirme sistemi gibi görünüyor. Zaten dikkat çekmemek adına seçilen bu yöntem, bizim gibi yabancıların fark edemeyeceği şekilde tasarlanmış. Ama Sennashi'nin de hata yaptığını hesaba katmamışlar galiba."

Takeshi hafifçe gülümsüyor.

"Ya da Aoi kadar keskin gözleri olan biriyle karşılaşacaklarını beklemiyorlardı."

Kısa bir kahkahanın ardından parlayan taşların gösterdiği yönde ilerlemeye başlıyorsunuz. Yol gittikçe daralıyor, ağaçlar sıklaşıyor, ayağınızın altındaki taşların yoğunluğu artıyor. Adımlarınızın sesi bile bastırılıyor bu sık ormanın içinde. Gece sakin ve sessiz, arada bir yaprakların hışırtısı duyuluyor sadece.

Yolun sonunda büyük bir açıklığa çıkıyorsunuz. Karşınızda derme çatma bir yapılar topluluğu var. Ahşap barakalar birbirine yakın biçimde konumlandırılmış, aralarında loş, titreşen kandillerle aydınlatılmış patikalar görüyorsun. Etraf biraz fazla sessiz. Sanki kimse yok gibi ama dikkatli bakınca barakaların arasında devriye gezen birkaç gölge fark ediyorsun. Bu devriyelerin her biri yaklaşık beş dakikada bir dönerek düzenli tur atıyorlar.

Takeshi hafifçe eğilip fısıltıyla yorumunu yapıyor.

"Buradan bakıldığında üç giriş görünüyor. Birincisi tam karşımızdaki ana kapı. Devriyelerin en sık geçtiği yer orası, direkt dalarsak ses getiririz ama hızlıca içeri gireriz. İkinci seçenek sol taraftaki arka geçit, orada sadece tek bir devriye görüyorum, belki sessizce onu etkisiz hale getirip içeri sızabiliriz. Üçüncü seçenek ise sağ taraftan dolaşıp yapının çatısına ulaşmak. Yukarıdan sessiz bir saldırıyla tamamen fark edilmeden içeri girebiliriz, ama orada nasıl bir tuzak var bilemeyiz."

Shiori başını sallayarak sözü devralıyor.

"Arka geçit iyi bir seçenek gibi görünüyor. Tek devriye kolayca halledilebilir, ancak devriye turlarının süresini hesaplamamız lazım. Çok hızlı hareket edersek arkamızdan gelen diğer devriyelere yakalanabiliriz. Çatıya çıkmak daha riskli ama başarılı olursak içeride kime karşı mücadele edeceğimizi, rehineler var mı yok mu görebiliriz. Ben daha çok gizlilikten yanayım ama karar size kalmış."

Sonra ikisi de aynı anda sana dönüyor. Takeshi hafifçe gülümseyerek konuşuyor.

"Evet, keskin gözlü kahramanımız ne der bu duruma?"

Shiori de hafifçe gülümseyip onaylıyor.

"Senin fikrin nedir Aoi?"
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure


Parıldayan taşlardan tuhaf bir titreşim yayılıyordu. Tahmin ettiği gibi bu Sennashi üyelerinin bahsetmiş oldukları mühürdü. Shiori de onunla aynı fikri yürütmüştü. Shiori bu taşları takip ederek onların gizli konuşlanma noktalarını bulabilecekleri fikrini yürütmüştü. Takeshi bunun tuzak olduğundan şüphelense de Shiori bunu gizlilikle birbirleriyle haberleşmek adına yaptıklarına emindi. Başkalarının fark edebileceğini hesaba katmadıklarına inanıyordu. Aoi elindeki taşı uzun uzun inceledi. Demek yaşlı adamın parlak ve ilginç görüp eline aldığı taşlar bunlardı. İnsanlara kendi mühürlü taşları satıldığı için rahatsız olmuşlardı. Amcanın anlattığı hikaye masum insanları Sennashi'ye yönlendirmiş dahi olabilirdi o istemeden. Eğer onun bu taşları fark edip tezgahında sattığından haberdar iseler pekala başkalarının bulabileceğini de düşünmüş olmaları gerekmez miydi?

Aoi şüphe hissetse de sesini çıkartmadı ve ekipçe taşları takip etmeye başladılar. Ormanın içerisinde dar bir yolda, taşların sayısının arttığı bir bölgeye doğru ilerlediler. Gittikleri yolun sonunda ahşap derme çatma yan yana barakalarla dolu bir açıklık vardı. Çıt çıkmayacak kadar derin bir sessizlik mevcuttu. Barakaların arasında loş bir şekilde aydınlatılmış patikalar göze çarpıyordu. Patikaların oradan devriye gezdiklerini tahmin ettikleri birkaç grubun gölgeleri belli belirsiz fark ediliyordu. Takeshi etrafı iyice inceledikten sonra üç ayrı giriş olduğunu söylemişti. Önden girmek çok gürültülü bir giriş olacaktı ve epey fark edileceklerdi. Gizli bir saldırı yapma ihtimallerini ortadan kaldırırdı. Arkadaki girişten girerlerse tek bir devriye ile uğraşmaları gerekecekti ve nispeten daha sessiz sızacaklardı. Üçüncü olarak ise yapının çatısına çıkıp oradan tam bir gizlilikle operasyon yürütebilirlerdi. Daha riskli olurdu elbet. Shiori arka geçidin iyi bir seçenek olduğunu ancak devriyelerin turlarını iyi ayarlamaları gerektiğini, çatıya çıkabilirlerse ise oradan içeriyi net bir şekilde gözlemleme fırsatları olabileceğini söylemişti.

Gözler kendisine döndüğünde herkes Aoi'nin yorumunu istemişti. Takeshi keskin gözlü olduğu noktasındaki şakacı iltifatını sürdürmeye devam ediyordu. Aoi sadece karanlıktaki o parıltıyı fark etmişti, keskin gözlü filan değildi. Yaşlı başlı bir adamın bile fark edebildiği bir şeydi sonuçta. "Bence çatıya çıkmayı deneyelim. Daha riskli olur evet ancak gizlilik avantajını lehimize kullanabilirsek hiç beklemedikleri yerden saldırabiliriz. Diğer türlü fark edilip tüm devriyelerle uğraşma riskimiz var."
Image
► Show Spoiler
Post Reply