Senin sert sözlerin herkesin beklediğinden daha güçlü bir yankı yaratıyor. Ormandaki yaprak hışırtıları ve hafif esinti dışında hiçbir ses kalmıyor. Gözler sana ve Kaede’ye çevrilmiş durumda. Kaede, sözlerinin ağırlığı altında kalmışçasına sendeleyerek geriye bir adım atıyor. Her zamanki buz gibi duruşu paramparça olmuş gibi görünüyor; gözlerinde ani bir öfke ve şaşkınlık karışımı oluşuyor. Dudakları hafifçe titrerken, nefes alışları hızlanıyor. Aşağılayıcı sözlerinin böyle güçlü bir tepkiye sebep olmasını beklememiş belli ki.
Gözlerini birkaç kez hızlıca kırpıyor Kaede. Sesi önce titriyor, sonra güçleniyor, ama içinde incinmişlik ve öfke dolu bir kırılganlık var. "Öyle mi? Bana güvenemezsin öyle mi? Ben düşmanım öyle mi? Sen kime dost, kime düşman diyorsun farkında mısın? O 'güvenilir' dediğin dostlarının geçmişlerini hiç araştırdın mı? Özellikle kendi aileni biraz daha yakından araştırmanı öneririm. Belki o çok sevdiğin klanında bulduğun şey hoşuna gitmez."
Son kelimeler ağzından çıkarken Kaede’nin gözleri dolmaya başlıyor. Utanıyor, belli ki bu kadar zayıf görünmek istemiyor. Sinirle ellerini yumruk yapıyor, gözlerini hızla senden uzaklaştırarak başını çeviriyor. Tam bu noktada, ağır bir sessizlik anından sonra Bokukichi öne doğru ilerliyor. İlk kez onu bu kadar ciddi görüyorsun. Genelde yüzünde taşıdığı o neşeli, şakacı ifade tamamen silinmiş durumda. Kaede’nin karşısında dikiliyor, gözleri ona kilitlenmiş.
"Bitti mi? İçini döktün mü şimdi?" diyor oldukça sakin ama çok alaycı bir sesle. "Bak güzel kardeşim, herkesin sabrının bir sınırı var. Aoi'ye burada bağıra bağıra onu aşağılamaya çalışıyorsun ama aslında kendi aşağılık duygunu örtmeye çalıştığını görüyorum. Nedir derdin? Birileri seni çocukken yeterince sevmedi mi, yoksa klanın seni dışladı mı, ne oldu? Belki de herkes senden daha yetenekliydi ve sen bunu hazmedemiyorsun. Yoksa herkesin zihinlerine girip içlerindeki gerçeklerden kaçmanın başka yolu yok mu?"
Kaede yumruklarını sıkıyor, vücudu öfkeden titriyor. Bokukichi ise alaycı gülüşünü sürdürüyor, ses tonunu daha da sertleştiriyor. "Aoi'nin kendi insanlarını sorgulamasını mı istiyorsun? Güzel öneri, teşekkür ederiz. Ama sen kendini sorguluyor musun hiç? Kendini sorgulasan burada böyle dikilip başkalarını aşağılamazdın. Gördüğüm tek şey, zayıf bir kız çocuğunun zayıf egosunu korumak için saçtığı aptalca sözler. Shinobi olmanın ne olduğunu sorgulayıp duran Sennashi'yle olan tek ortak noktanız bu galiba. İkiniz de egonuzun içinde kaybolmuşsunuz. Yazık sana."
Son sözlerini söylediğinde Kaede, başını aşağı eğiyor. Hiddetten değil, acıdan. Ağzını açıyor ama söyleyecek bir şey bulamıyor. Bokukichi ise onun suskunluğunu görüp alaycı bir nefes veriyor. "Neyse, yeterince vaktimi harcadım seninle. Gidelim Aoi." diyor sana dönerek ve hiç beklemeden önden ilerlemeye başlıyor. Sen de, bu ani olayların ardından bir süreliğine Kaede'ye bakıyorsun. Kaede hala başını kaldırmıyor, yüzü tamamen yere çevrili. İçinde belli belirsiz bir suçluluk duygusu oluşsa da sözlerinin arkasında duruyorsun ve hızla Bokukichi'nin peşinden gidiyorsun.
Bir süre sonra dinlenme tesislerine vardığınızda, etrafta kimsenin olmadığını görüyorsunuz. Sanki herkes ani bir şekilde ayrılmış, ortada tuhaf ve gergin bir atmosfer var. Yavaşça içeri giriyorsunuz, tesisin lobisi bile bomboş. Masaların üstünde yarım kalmış yemekler ve içecekler var, belli ki herkes aceleyle terk etmiş. Bokukichi biraz bakındıktan sonra sana dönüyor, yüzünde yeniden beliren rahat ve biraz da arsız ifadeyle. "Kız, benim kalacak bir yere ihtiyacım var ya… Şurada birazcık dursam olur mu?" diyor rahat bir sesle.
Tam o anda Shiori gülümseyerek konuşmaya giriyor, Kenmaru’nun başını okşayarak "Bokukichi Bey, eğer isterseniz bizimle kalabilirsiniz. Burada yeterince alan var ve açıkçası yardımınız da iyi olur." diyor nazik bir tonla. Bokukichi şaşkınlıkla Shiori’ye dönüp kaşlarını kaldırıyor, ardından neşeli bir kahkaha atıyor. "Ah Shiori hanım, böyle güzellikler bana hep kapılarını açıyor zaten! Siz isteyin, ben hep kalırım." Kaede sessizliğini koruyor, hiçbir şey söylemiyor. Ağırlığını taşıyarak içeri giriyor, uzak bir köşeye oturup sessizce pencereden dışarıya bakıyor. Düşünceli ve üzgün.
Herkes bir köşeye dağıldıktan sonra Shiori yavaşça yanına geliyor, yanında Kenmaru da var. Sana hafifçe gülümsüyor ve içtenlikle soruyor. "Aoi, biraz kafamızı dağıtmak iyi olur. Bu kadar gerginlikten sonra falıma bakabilir misin? Hem söz vermiştin bana." diyor sıcacık bir ifadeyle. Bu sıcaklıkla gelen talebi duyduğunda, içindeki gerginlik de hafifçe çözülüyor. Belki biraz rahatlamaya ve atmosferi yumuşatmaya ihtiyacınız vardır. Shiori sabırla senden cevap bekliyor, Kenmaru ise kuyruğunu hafifçe sallayarak senin dizine yaklaşıyor.