Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
Aoi'nin sözleri arabadakileri güldürmüştü. Aoi, Kaede'yi güldürmüş olmayı dilerdi ancak genç kız hala oldukça soğuk ve sert bakışlar atıyordu. Aoi onu neyin bu kadar sinirlendirdiğini anlamamıştı. Belki de görevin gerginliği ve ona düşen sorumluluğun payından ötürüydü. Üstelik falında ölçülü ve hoşgörülü olması gerektiği çıkmıştı, bu yüzden kızı anlamalı ve anlayış göstermeliydi. Falın gerçek olmadığını söyleyerek terslemişti Kaede, Aoi'yi. Aoi hevesi biraz kırılsa da bunu pek belli etmedi. Fal baktırmak istememesini anlardı ancak bu kadar ileri gidip gerçek olmadıklarını söylemesine gerek yoktu. Herkes falların gerçek olduğunu bilirdi. Gerçek olmadığının kanıtı var mıydı? Yoktu. Her fal aksi kanıtlanana kadar gerçekti işte. Satoshi araya girerek dinlenme tesisine ulaştıklarında fal baktırmak istediğini söylemişti. Falında ona güzel bir uyku çıkmasını diliyordu. O halde fal baktırmaktansa odasına çekilip derin derin uyumalıydı ama, değil mi?

Bununla birlikte arabanın içi yeniden sessizleşmişti. Araba beşik gibi sallarken içeride bazı kafalar düşmeye, gözler kapanmaya başlamıştı. Shiori, kucağında Kenmaru ile güzel bir uykuya dalmıştı. Satoshi de kollarını göğsünde birleştirmiş, aldığı derin nefeslere bakılırsa o çok dilediği uykuya dalmıştı. Kaede ve Masato ortalığı kolaçan ederken Takeshi camdan bakmakla Aoi'ye bakmak arasında gidip geliyordu. Sanki muhabbet başlatmak istiyordu ancak ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. En sonunda karar vermiş bir şekilde boğazını temizledi ve kendisine dönerek Kaita'nın eğitimci yönünü takdir ettiğini ve doğru bulduğunu belirtti. Gerçekten de onun dediği yöntemle jutsuları geliştirmek mümkündü. Aoi başını sallayarak onu onayladı. Takeshi sonra daha da yakınına geldi. Fuuton tekniğini geliştirirse ismini ne koyacağını sormuştu. Gerçekten bunu mu merak ediyordu? Tam şu anda, burada, bu durumun içerisinde bunu mu merak ediyordu? Aoi, Takeshi'nin yüzüne ciddi olup olmadığını anlamak için baktığında büyük bir sabırsızlıkla cevap beklediğini fark etti. Şu anda Kenmaru'dan daha da köpeğe benziyordu. Gözlerindeki o bakışı görmesi gerekiyordu. Shiori'nin Kenmaru'su varsa Aoi'nin de Takeshi'si vardı. Belki de Kenmaru'yu bu kadar övdü diye kıskanmıştı.

Aoi bu düşüncelerle kahkahasını bastırmaya çalışırken bir yandan da Takeshi'nin sorusuna yanıt düşünüyordu. O esnada Kaede'nin sesi onun cevabını kesti. Çalılardan ses geldiğini, Sennashi olabileceğini söylediğinde Aoi de dikkat kesildi. Masato hemen Byakugan yaparak etrafı kolaçan etmeye başlamıştı. Byakugan uygularken gözlerinin etrafı damarlanıyordu. Hem ürkütücü hem de oldukça etkileyici görünüyordu. Birkaç saniye boyunca etrafı taradıktan sonra sadece tavşanlar olduğunu söyleyerek herkesi rahatlatmıştı. Kaede bu cevaptan memnun olmamış gibi başını çevirmişti. Sanki kaos çıksın istiyordu. Ortalık sakinleşince Takeshi ona dönerek gözlerindeki o yavru köpek ısrarcılığı ile cevap bekliyor olduğunu belli etmişti. Tam o esnada da Masato ona dönerek falıyla ilgilendiğini, mümkünse hemen fal bakmasını rica etmişti.

"Ah, tabii!" Aoi kartlarını çıkartmaya hazırlanırken Takeshi'ye dönerek köpeklere "aferin oğluma" yapılırken kafalarını okşadıkları gibi saçlarını okşadı oğlanın. "Açıkçası hiç düşünmedim. İstersen birlikte bir isim bulabiliriz. Hatta ikimizin ortak jutsusunu da geliştirip bir isim bulabiliriz, ne dersin?" Kartlarını çıkararak önünde bir masa olmadığı için Fuuton ile onları havada, arkaları dönük bir şekilde karışık olarak dizdi. Sonra da Masato'dan birini seçmesini istedi.
► Show Spoiler
"Yıldız kartı." dedi sakin bir ses tonuyla çıkan kartı göstererek. "Umut, iyimserlik, ilham ve yaratıcılık, içsel huzur, iyileşme, arınma gibi anlamlara gelir. Umutlarının yeşereceği bir şeyler olabilir, beklenmedik bir şekilde ilham veya iç huzura kavuşabilirsin. Sana ışık tutacak bir şeyler olabilir. Bugün iç sesin ve sezgilerin sana yol gösterebilir. Kendini yaralı hissettiğin bir konu varsa iyileşiyorsun ve kendini daha iyileşmiş hissedeceksin." Gülümseyerek falının açıklamasını yaptı Masato'ya.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Sen kartlarını çıkarıp Masato’nun falını açarken Takeshi bir yandan hala ciddiyetle jutsu ismi düşünmeye devam ediyor. Parmağını çenesine dayamış, gözleri yukarı kaymış bir halde kendi kendine mırıldandığını duyuyorsun.

"Rüzgar... Kesik... Yırtıcı mı yapsak... Yok, yok... Hmmm... Fuuton: Kaze no Yaiba... fazla klasik... Belki... Kaze no Engetsu... ya da... Hah, bak bu güzel oldu! Fuuton: Kaze no Engetsu! Ay şeklinde kıvrılan rüzgar bıçakları gibi düşün." diyor heyecanla, sana dönerken gözleri parlıyor. "Ne diyorsun? Senin de fikrini alayım, sonuçta birlikte geliştirebiliriz." Masato ise senin Yıldız kartı açıklamanı dikkatle dinliyor. Sen cümlelerini bitirdiğinde, yumuşak bir tebessümle sana başını eğiyor. "Bu çok güzel bir yorumdu, Aoi hanım. Teşekkür ederim." diyor içten bir sesle. "Umarım dediğiniz gibi olur. Umutlandığım bir olay mevcut, yeşermeye de ihtiyacı var hafiften."

O sırada araba ritmik şekilde yoluna devam ediyor. Dışarısı git gide daha da serinlemeye başlıyor, gökyüzü ise bulutsuz, açık. Ağaçların gövdeleri kalınlaşıyor, yoldan geçerken belli ki daha az kullanılan bir patikaya girmişler. Arabanın içinde konuşmalar kısa aralıklarla devam ediyor, ama genel olarak sessiz ve huzurlu bir hava var.

Yaklaşık iki buçuk saat daha bu şekilde ilerliyorsunuz. Yolun biraz daha daraldığını fark ediyorsun. Sürücü Ichiro arka tarafa sesleniyor. "İlk dinlenme tesisine yaklaştık! On beş dakikaya varmış oluruz. Burası hala Ateş Ülkesi sınırlarında, burada biraz mola verip yemek yiyebilir, üzerinizi toparlayabilirsiniz." Arabadaki herkes biraz canlanıyor. Shiori uykulu gözlerle Kenmaru’nun kulaklarını kaşırken uyanıyor. Kenmaru da büyük bir esneme ile kendini gerip yere iniyor. Satoshi gözlerini ovuşturarak uyanıyor ve etrafı izliyor.

Araba nihayet yavaşlıyor ve birkaç dakika içinde taş bir yolun kıyısında yer alan, görece geniş sayılabilecek bir tesise varıyorsunuz. Üzeri ahşap bir çatılı, genişçe bir han binası. Yan tarafında küçük bir ahır ve yolcuların hayvanlarını dinlendirebileceği bir alan var. Hemen önünde bir çeşme, biraz ilerisinde ise açık bir oturma alanı ve küçük bir çayhane mevcut. Etrafı duvarla çevrilmiş durumda, belli ki güvenli bir durak noktası.

Araba durduğunda Ichiro inip etrafa göz gezdiriyor. "Burada iki saat kadar mola vereceğiz. Kızlara ve erkeklere ayrı odalar ayarlandı. Akşam yemeğini de burada alabilirsiniz." diye bilgilendiriyor. Takeshi hafifçe gözlerini devirmiş gibi yapıyor ama sana dönüp biraz mahcup bir ifadeyle yaklaşıyor.

"Bu sefer garip bir şeye kalkışmayacağım, merak etme." diyor yarı gülümseyerek. "Söz veriyorum." diye ekliyor ve erkeklerin kaldığı tarafa yöneliyor.

Kızlar tarafındaki odaya geçiyorsun. Ahşap yapılı, oldukça temiz bir oda. Üç kişilik, yerde futonlar serilmiş. Bir köşede küçük bir sehpa ve sıcak su hazırlamak için bir ocak var. Camdan dışarısı da rahatça görünüyor. Shiori odaya girer girmez Kenmaru ile futonun birine kıvrılıyor ve sırtını yaslayıp derin bir nefes alıyor.

Kaede ise çantasını köşeye bırakıp doğrudan banyoya yöneliyor. "Ben önce duş alacağım." diyor kısa bir cümleyle ve banyoya girip kapıyı çarpıyor... fakat kapıyı tam kapatmamış, yarım açık kalmış. Bunu fark ediyorsun.

Bir yandan camdan dışarıya baktığında ise bir şey dikkatini çekiyor. Tesisten biraz ileride, ormanın kenarında iki figür konuşuyormuş gibi görünüyor. Kıyafetlerinden yola çıkarsan, ikisi de tesisteki yolculardan değil gibi. Siyah pelerinli, yüzleri tam görünmüyor. Ne yaptıkları ya da kim oldukları belli değil ama belli ki etrafa dikkatlice bakıyorlar.

Şu anda yapabileceğin birkaç şey var. Kaede'nin kapısını kapatabilir, onun fark etmediği bu durumu düzeltebilirsin. Camdan dışarıya daha dikkatlice bakıp bu iki kişiyi biraz daha gözlemleyebilirsin. Shiori'ye bu kişileri fark edip fark etmediğini sorabilirsin. Ya da başka bir şey yapmayı da tercih edebilirsin.

Seçim senin.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
Takeshi çok büyük bir ciddiyetle jutsuya isim bulmaya adamıştı kendisini. Birkaç seçeneği gözden geçirip eledikten sonra mutlak sonuca ulaşmıştı. Aoi onun bu halini gülmemeye çalışarak izledi. "Fuuton: Kaze no Engetsu. Bunu beğendim. Tamam, ismi bu olsun." Onun böyle önemsiz bir mesele karşısında bu kadar heyecanlandığını görmek garip bir keyif veriyordu. Gözleri resmen oyuncak topu fırlatılmak üzere gibi bakan bir köpek gibiydi. "Geliştiririz tabi, neden olmasın?" Hafifçe kıkırdadı. Aralarındaki köpek bağlantısını yapmadan duramıyordu resmen. Zihni köpeklerden başka bir şeye odaklanamıyordu. O esnada Masato falına ilişkin yorum yapmış ve beğenisini dile getirmişti. Umutlandığı olayların olduğunu ve yeşillenmelerini dilediğini söylemişti. Aoi bunların ne olduğunu merak etmişti ancak Masato'nun yüzündeki ifadeye bakınca kendisi de onların bir an önce yeşillenmesini dilemişti içten içe. "Sen diye hitap edebilirsin." dedi tebessümle Masato'ya doğru. Herkes birbirine sen diye hitap ettiği için Masato'nun kibarlık ediyor olması bir tuhaf hissettirmişti. Ondan çekinmesini istemiyordu.

Bu şekilde bir süre daha ilerlemişlerdi. Aoi'nin bacakları oturmaktan uyuşmaya başlamıştı. Neyse ki kısa süre sonra sürücüleri Ichiro, dinlenme tesisine yaklaştıklarını duyurmuştu. Nihayet yürüyüp bacaklarını açabilecekti. Hala Ateş Ülkesi sınırındaydılar. Dinlenip yemek yiyebileceklerdi. Bu haberle birlikte uyuyan Shiori, Kenmaru ve Satoshi bile uyanmışlardı. Mahmur mahmur gözlerini ovuşturarak kendilerine gelmeye çalışıyorlardı. Böylece birkaç dakika içerisinde bahsi geçen dinlenme tesisine vardılar. Ortalama büyüklükte bir tesisti. Yolun kenarında kalıyordu. Han binası, ahırı, çeşmesi, ortak dinlenme alanı ve çayhanesi vardı. Etrafı geniş bir şekilde düşmanlara karşı çevrilmişti. Arabayı park ettikten sonra Ichiro inerek kızlara ve erkeklere ayrı odaların ayrıldığını, akşam yemeğini yiyeceklerini ve iki saat mola verdikten sonra yola geri koyulacaklarını söyledi. Yani burada uyumayacaklardı. Aoi biraz üzülmüştü çünkü yatarak uyumak istiyordu.

Takeshi kızların ve erkeklerin ayrı odalarda kalacağını duyunca gözlerini devirmişti. Aoi yargılayan ve şüpheci bakışlarını ona dikmişken yüzündeki alaycı gülümsemeyle bir şey yapmayacağına dair söz verdi. Bir zahmetti yani. Bu sefer kimi yatağa atmayı planlıyordu da bunun sözünü vermişti ki? Resmen rahat durmuyordu. "Aferin sana, kimmiş iyi çocuk? Takeshi'ymiş!" dedi Aoi hafifçe kıkırdayarak yarı şakacı bir ses tonuyla. Görevde uygun olan davranışlar nedir ve neleri yapmaması gerekir üzerine ona bir eğitim vermesi gerekiyordu. Hele ki takım liderleri o olacaksa buna uygun bir rol model gibi davranması gerekiyordu. O erkeklerin tarafına yönelirken Aoi de kızların olduğu tarafa geçti. Kadın olmanın en güzel tarafı Kenmaru ile aynı odada olacak olmasıydı.

Odaları genişti. Üç futon seriliydi yerde. Köşede de sıcak su ve sehpa hazırdı. Geniş bir cam vardı ve dışarısı rahatça seyredilebiliyordu. Shiori köpeğiyle birlikte hemen bir futona kıvrılmıştı. Kaede duş alacağını söyleyerek banyoya ilerlemiş ve kapıyı sertçe çarpmıştı. Çarpılmanın etkisiyle olsa gerek, kapı hafif aralık kalmıştı. Aoi onu kapatmayı düşündü ancak vazgeçti. Kızlar odasındaydılar zaten, ne olabilirdi ki? Üstelik kapının hafif aralık olması buharın içeri olmasını engellerdi. Başını cama çevirdiğinde kaldıkları tesisin ilerisinde, ormanın içinde siyah pelerinli iki adamın konuşmakta olduklarını fark etti. Oldukça şüpheli görünüyorlardı. Özellikle kıyafetleri dikkat çekiciydi. "Shiori, şu iki adamı fark etmiş miydin? Sence de tuhaf değiller mi?" diye Shiori'ye işaret etti adamları. "Diğerlerine haber versek mi? Şüpheli görünüyorlar."
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Shiori senin sözlerini duyduğu anda hemen başını cama çeviriyor. Birkaç saniye dikkatlice dışarıyı süzüyor. Sen de nefesini tutarak onun tepkisini bekliyorsun. Shiori'nin gözleri biraz kısılıyor, ifadesi ciddileşiyor. Sonra elini yavaşça Kenmaru’nun başına koyuyor ve hafifçe okşarken sesleniyor.

"Kenmaru, göster kendini hadi."

Kenmaru anında tepki veriyor. Koca gövdesini kaldırıyor ve ağır ama kontrollü adımlarla kapıya yöneliyor. Ağzıyla kapının kenarına hafifçe dokunuyor ve burnuyla kapıyı sessizce aralayıp dışarı çıkıyor. Sen bir an hayranlıkla bakıyorsun bu hareketine. Ne kadar akıllı bir köpek.

Shiori da elinin tersiyle cama işaret ediyor. "Hadi, izle."

Sen hemen cama yanaşıyorsun ve Kenmaru'nun nasıl ilerlediğine bakıyorsun. Kenmaru neredeyse görünmez gibi hareket ediyor. Gövdesini alçaltarak ormana doğru süzülüyor. Pelerinli adamların bulunduğu bölgeye yaklaşırken duraksıyor, yer değiştiren rüzgarı kokluyor ve yönünü hafifçe değiştirip yeni bir rotayla daha dolaylı bir şekilde onların peşine düşüyor. Adamlar farkında bile değil. Kenmaru araziyi adım adım ölçerek mükemmel bir takip gerçekleştiriyor.

Shiori ise arkasına yaslanıyor ve kollarını başının arkasında kavuşturuyor. Sana dönüp güven dolu bir sesle konuşuyor.
"Kenmaru asla yakalanmaz. Bir saat içinde bize nerede olduklarını bildirir. O zaman biz de gider bakarız."

Birkaç dakika böyle geçiyor. Sen bir yandan cama bakmaya devam ediyorsun, bir yandan Shiori’nin ne kadar sakin olduğuna şaşırıyorsun. Kenmaru’nun gerçekten de bu kadar usta bir takipçi olduğunu görmek etkileyici.

Tam bu sırada banyodan gelen su sesi birden duruyor. Sessizliğin içinde yankılanan bir kapı gıcırtısı duyuluyor. Başını çevirdiğinde Kaede’nin banyodan çıktığını görüyorsun. Fakat gördüğün manzara seni biraz şaşırtıyor. Kaede üstünde hiçbir şey olmadan, çırılçıplak şekilde banyodan çıkmış, havlu dahi almamış. O kadar kendinden emin ve umursamaz bir şekilde yürüyor ki insan ister istemez ne yapacağını bilemiyor.

Shiori göz ucuyla bu sahneye bakıyor ve hafifçe kızarıyor. Hemen yüzünü çeviriyor ama yanaklarının kızardığını fark ediyorsun. Kaede ise ifadesiz bir yüzle konuşuyor.

"İçeriye havlu koymamışlar, şaka gibi." diyor sitem dolu bir sesle ve yan odaya geçiyor.

Sen tam ne olduğunu anlamaya çalışırken, birkaç dakika sonra Kaede’nin sesi yankılanıyor. "Aoi! Bir gelir misin?"

Biraz tereddüt etsen de ses tonu oldukça net ve doğrudan olduğu için ayağa kalkıyorsun ve yavaşça onun olduğu odaya ilerliyorsun. Kapıyı araladığında Kaede’nin üzerinde şimdi beyaz bir bornoz olduğunu görüyorsun. Yine de gözlerinin içindeki sertlik ve bakışlarının derinliği seni biraz tedirgin ediyor.

Kaede yavaşça bir koltuğu işaret ediyor. "Otursana." diyor. Sen de hafifçe başını sallayıp gösterdiği koltuğa oturuyorsun. Hava bir anda ciddi bir hal almış durumda. Kaede ise odanın kapısına doğru yöneliyor ve sessizce kapatıyor. Sonra sana dönüyor ve elini dudaklarına götürerek sessiz ol işareti yapıyor. Senin kalp atışların biraz hızlanıyor, ne söyleyeceğini merakla bekliyorsun.

Ve o anda... Kaede hiç acele etmeden, üzerinde sadece bornoz olduğu halde sana doğru ilerliyor. Yavaş adımlarla yaklaşıyor. Yüzündeki ifade ise tamamen ciddileşmiş durumda. Gölgeler yüz hatlarını biraz daha keskin gösteriyor. Sonra aniden duruyor ve bornozunu çıkarıyor, yine çıplak haliyle kalıyor. Sana doğru eğiliyor ve göz göze geliyorsunuz.

"Sizinkilerin derdi ne, Aoi?" diyor fısıltıyla. "Neden bu kadar safsınız?"

Sözlerinin ardından sana biraz daha yaklaşarak gözlerini doğrudan seninkilere kilitliyor. "Gerçekten iyi shinobiler olabileceğinizi düşünüyor musunuz?" Sana iyice yaklaşmış durumda ve sesi hala fısıltı halinde, ama bu sefer içinde açık bir ciddiyet ve meydan okuma hissediyorsun.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
Shiroi, Aoi'nin çağrısını duyduğunda merakla cama yaklaşmıştı. Bir süre adamları izledikten sonra Kenmaru'nun tüylerini okşayarak ona takip etmesi yönünde emir verdi. Kenmaru söyleneni anında anlamış gibi kapıya gitmiş, burnuyla kapıyı açmış ve dışarı çıkmıştı. Resmen insan gibi gitmişti öylece! Aoi hayretle Kenmaru'nun yapabildiklerini seyrederken Shiori camı işaret ederek izlemesini söylemişti. Aoi camdan dışarıya baktığında Kenmaru'nun avını süren bir avcı gibi gövdesini zemine yaklaştırarak orman boyunca ilerlemekte olduğunu gördü. Pelerinli adamlara yaklaşınca rotasını değiştirmiş ve dolaylı bir patikayı takip ederek onların izini sürmeye devam etmişti. Adamların ikisi de durumun farkında değillerdi. Aoi hayranlıkla kocaman olmuş gözlerle izledi bunu. "Ne kadar inanılmaz, uslu, akıllı, eğitimli, terbiyeli, yumuş yumuş, pofur pofur bir köpek! Takeshi hiç böyle değil." diye mırıldandı kendi kendine istemsizce.

Shiori, Kenmaru'nun yeteneklerine oldukça güveniyordu. Asla yakalanmayacağını, bir saat içinde bulduklarını onlara sunacağını söylemişti rahat bir ifadeyle. Aoi onun rahatlığına şaşırsa da biraz etkilenerek rahatlamıştı kendisi de. Ne olur ne olmaz diye Kenmaru'yu camdan takip etmeye devam ediyordu gözleriyle. Gruplarının biricik pofidik ponçikçosu yakalanırsa o iki siyah pelerinlinin başına hiç iyi şeyler gelmeyecekti. O esnada banyodan gelen su sesi kesilmişti ve kapı gıcırdayarak açılmıştı. Kaede banyosunu bitirmiş görünüyordu. Ancak üzerinde hiçbir havlu olmadan, suları süzülerek, anadan üryan bir şekilde çıkmıştı. Söylediğine göre banyoda havlu yoktu. Ne kadar büyük düşüncesizlikti! Aoi kızı rahatsız etmemek için bakışlarını kaçırdı ancak Kaede pek de rahatsız olmuş görünmüyordu. Epey kendinden ve vücudundan emindi, kaygısızca hareket ediyordu.

Kaede üzerini giyinmek için yan odaya girdiğinde bir süre sonra kendisine seslenerek onu yanına çağırdı. Neden çağırmıştı ki? Kaede'nin ondan hoşlanmadığına dair bir izlenime kapılmıştı ve onu içeriye çağırmasında hayırlı bir amaç göremiyordu. Yine de kalkıp odaya doğru ilerledi. Kapıyı tıklatıp içeri girdi. Neyse ki üzerine beyaz bir bornoz geçirmişti, artık çıplak değildi. Hala aynı soğukluk ile bakıyordu. Sanki bakışları ile birini öldürebilse ilk öldüreceği kişi Aoi olurdu. Aoi onun kendisiyle ne derdi olduğunu da çözememişti. Bildiği kadarıyla onunla ilk kez tanışıyordu. Hiçbir Yamanaka ile de problem yaşadığını hatırlamıyordu. Kaede koltuğu işaret edip oturmasını söylediğinde oldukça tedirgin bir şekilde ucuna doğru oturdu. Her an kalkıp gitmeye hazırlıklıydı. Kaede odanın kapısını kapatmış ve ona sessiz olmasını işaret etmişti. Ne? Ne olacaktı? Ona tecavüz mü edecekti? Aoi henüz böyle tecrübeleri rızasıyla bile tatmamışken rızası dışı mı yaşamak zorunda kalacaktı yoksa? Ne saçmalıyordu, o bir shinobiydi. Böyle bir şey başına gelemezdi.

Kaede ona doğru ilerlemeye başladığında Aoi gerginleşerek olduğu yerde kaskatı kesildi. Dövecek miydi? Kesin dövecekti. O kadar ciddi bakıyordu ki ya dövecekti ya tecavüz edecekti başka ihtimal yoktu. Odada Kenmaru ya da Takeshi de yoktu ki üzerine salabilsindi. Kaede aniden durup bornozunu çıkartmıştı. Yine çıplaktı. Aoi bu sefer oldukça istemsizce detaylı bir şekilde vücudunu görebiliyordu. En yakından. Yani... Daha önce çıplak kadın vücudu görmediğinden değildi. Aoi böyle şeyleri pek de umursamazdı zaten. Önemli olan ruh güzelliğiydi. Klanı öyle öğretmişti. Yine de fiziksel standartlarla kıyaslanacak olursa çekici ve güzel bir vücudu olduğunu söylemek mümkündü. Kaede ona doğru eğilerek onunkilerin derdinin ne olduğunu ve neden bu kadar saf olduklarını sormuştu. Onunkilerden kasıt ailesi ve klan üyeleri miydi? Biraz daha yaklaşmış ve alaycı bir şekilde gerçekten de iyi bir shinobi olabileceklerini mi düşünüyor olduğunu sormuştu. Ne alakaydı ki şimdi bu? İyi bir shinobi olmakla bunun ne ilgisi vardı tam olarak? Aoi de mi soyunmalıydı? Memelerini birbirine tokuşturup meydan mı okuyacaklardı birbirlerine?

"Ne demek istediğinden emin değilim." dedi gözlerini kaçırarak gergin bir ses tonuyla. "İyi bir shinobi olabilir miyim bilmiyorum ama elimden ne geliyorsa bunu köyü korumak için kullanmak istiyorum. Belki senin kadar yetenekli olamayabilirim ama benim ve klanımın yanlış anlaşılan birtakım yetenekleri de köyümüze fayda sağlıyor. Sonuç olarak ikimiz de bu görevdeyiz ve ikimizin de amacı aynı. Kötü niyetlileri durdurmak. Bu konuda neden bir yarışa girmeliyiz bilmiyorum. Ben yalnızca sana ve diğer takım arkadaşlarıma görevde destek çıkmak, işinizi kolaylaştırmak istiyorum." Kızın sular süzülen saçlarına kaydı gözleri. "Eğer üzerine bir şeyler giymezsen üşütüp hasta olabilirsin. Daha çok uzun yol gideceğiz. İstersen saçını kurutmana yardımcı olabilirim. Hafif nemliyken balık sırtı ördüğünde çok güzel dalga dalga şekil alıyor. Klandaki bir ablamdan öğrenmiştim ama hiç başkası üzerinde denemedim. İster misin?"
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Konuşurken cümleni daha yeni bitirmişken Kaede bir anda harekete geçiyor. Yumuşak ama kararlı bir şekilde çenenin altından tutuyor ve başını yukarı kaldırıyor. Bir anda göz göze geliyorsunuz. Kaede'nin bakışları şimdi sana daha da derin, daha da yoğun bir şekilde kilitlenmiş durumda.

O an Kaede’nin dudaklarından net bir ses yükseliyor.

"Shintenshin no Jutsu!"

Sözleri duyar duymaz başının içinde tuhaf bir baskı hissediyorsun. Görüntüler aniden bulanıklaşıyor, bedenin bir anda hafifliyor. Sonra karanlık. Sanki yer çekimi yokmuş gibi bir boşluğun içine düşüyorsun. Dizlerin titriyor. Kendini bilinmez bir karanlık odanın ortasında buluyorsun. Gözlerini çevrene gezdiriyorsun ama neresi olduğu hakkında en ufak bir fikrin yok. Sessiz, soğuk ve dipsiz bir yer.

Ve orada, tam karşında Kaede beliriyor. Ama bu seferki Kaede biraz farklı. Yüzünde ilk başta hafif bir gülümseme beliriyor. Gözleri sana kilitlenmişken bir anda bu gülümseme soluyor. Kaede ellerini başına götürüyor, parmaklarıyla saçlarını kavrıyor ve dizlerinin üzerine çöküyor. Ardından odanın sessizliğini yırtan bir çığlık atıyor.

"Aaaaaaaaaaaaahhhh!"

Ses öyle yüksek ve öyle iç parçalayıcı ki sen istemsizce bir adım geri çekiliyorsun. Kaede çığlığı kesmeden devam ediyor. Elleriyle başını daha da sıkıyor ve avazı çıktığı kadar bağırıyor.

"BIRAKIN BENİ! BIRAKIN DEDİM!"

Çırpınmaya başlıyor. Gözleri dehşetle büyümüş. Ne olduğu hakkında en ufak bir fikrin yok. Kime sesleniyor, neden böyle panik halinde... anlamıyorsun.

Tam o anda etrafındaki karanlık aniden kayboluyor. Bir sıcaklık dalgası yüzüne çarpıyor. Gözlerini kırpıştırıyorsun ve bir anda yeniden odanın içinde olduğunu fark ediyorsun. Kalbin hızlı atıyor. Solukların düzensiz. Kaede ise yerde yatıyor. Vücudu titriyor. Sen hemen dizlerinin üzerine çöküp ona doğru eğiliyorsun. Onun durumu daha mı kötü? Bir zarar mı gördü? Ne yapacağını bilemeden ona bakıyorsun.

Kaede ise bir süre sonra ağır ağır kendine geliyor. Gözlerini açıyor ve ilk seni görüyor. Birkaç saniye boyunca sana bakıyor. Sonra hafifçe doğrulup elleriyle kendini destekliyor. Gözleri hala korkuyla dolu. "Doğruymuş." diyor titreyen bir sesle. "Bir Yamanaka bir Yureikumo'yu kontrol edemez diyorlardı. Doğru olduğuna inanamıyorum." Bunu söylerken sesinde hem şaşkınlık hem de tedirginlik var. Yavaşça ayağa kalkıyor. Üzerine bornozunu yeniden geçiriyor ve yüzünde keskin bir ifadeyle sana bakıyor.

"Siz canavarsınız. Ve canavar olmaya devam edeceksiniz. Özellikle de içinizden biri..." Son sözlerini söyleyip hızlı adımlarla odadan çıkıyor. Kapının kapanma sesi odada yankılanıyor. Ama... 'özellikle de içinizden biri' derken neyi kastetti? Hangi biri? Kim? Sana mı söylüyordu? Başkasını mı ima ediyordu? Zihnin sorularla doluyor.

Tam bu düşünceler arasında kalmışken oda kapısı yeniden açılıyor. Bu sefer Shiori hızla içeri giriyor. Gözleri telaşlı. Kenmaru da kapının eşiğinde durmuş. "Kim çığlık attı az önce? Kaede miydi o? Ne oldu?" diye soruyor endişeyle. Senin yüzündeki şaşkın ve biraz da sarsılmış ifadeyi görünce bir an duraklıyor. Sonra derin bir nefes alıyor. "Neyse, neyse, boşver. Gel hadi benimle." diyor ve sana elini uzatıyor. Onun rahatlatıcı ses tonunu duyunca biraz olsun toparlanıyorsun.

Birlikte diğer odaya geçiyorsunuz. Orada Satoshi'nin de gelmiş olduğunu görüyorsun. Koltuğa oturmuş, hafif yorgun görünüyor ama gülümsüyor. "Kaede'yi çıkarken gördüm." diyor omuz silkerek. "Fırsat bulup gireyim dedim. O cadıyla işim olmaz." Sonra rahatça koltuğa yerleşiyor ve sana bakıyor. "Aoi, yok mu bir falımız?" diye soruyor hafif bir sırıtışla.

Shiori ise kaşlarını kaldırıp ona bakıyor. "Satoshi, bizden de izin alman gerekiyordu." Satoshi hafif bir kahkaha atıyor. "İsterseniz dışarı çıkalım burada durmak yerine. Hava hafiften ısınmaya başladı hem." Shiori bu sefer sana dönüyor. "Ne yapalım? Tesislerin yakınında bir çay bahçesi gördüm ama açık mı emin değilim. İstersen oraya da gidebiliriz."

Sana karar sırası geliyor. Shiori ve Satoshi seni bekliyor.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
Kaede'nin çenesinden tutup yüzünü yukarıya, ona doğru bakmaya zorladığını hissetti. Keskin ve soğuk bakan mavi gözleri çok güzel ve çekiciydi. Kızın ağzını açtığını ve bir jutsu ismi söylediğini duydu. Bunu duyması ile birlikte bütün dünyasının ağırlaşıp bulanıklaşarak yok olması bir oldu. Karanlıktaydı. Hiçbir şey yoktu. Ne bir ses, ne bir görüntü, ne bir koku... Hiçbir duyusunun uyarılmadığı, bomboş bir alandaydı. Bedeni hafifti. Sanki bir ruh olmuş süzülüyordu. O anda, sessizliğin ve hiçliğin ortasında Kaede'yi gördü. Gülümsüyordu. Kendinden emin, sinsi bir gülümsemeydi. Sanki bir zafer kazanmış gibi. Aoi onu neyin bu şekilde gülümsettiğini anlamamıştı ama onunla tanıştığından beridir kızın ilk kez gülümsediğini görüyor olduğunu fark etti.

O rahatsız edici gülümseme yüzünden kısa sürede silindi. Başını tutmuştu sanki saçlarını çekip kafatasından kopartmak istiyormuşçasına. Yere çöktü. Acı dolu bir çığlık duydu Aoi sonrasında. Kaede'den geliyordu. Neler oluyordu? Neden acı içindeydi? Aoi kendisi bir şey hissetmiyordu. Kaede çığlık atmaya devam ediyor, bağırıyor, yardım dileniyor, onu bırakmaları için bir şeylere yalvarıyordu. Aoi ona yardım etmek istedi ancak ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Bedenine ne olduğundan bile emin değildi. Kaede çırpınırken koşup elinden tutmak istedi ancak tam o anda karanlık yok oldu. Gözlerini kırptığında kendini odanın içinde, koltuğa yayılmış halde buldu. Sesler, görüntüler ve sıcaklık geri gelmişti. Kaede yerde yatıyordu. Vücudu titriyordu. Ona ne olmuştu? Hemen kızın yanına gidip çömeldi. Nesi olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bir saldırıya mı uğramışlardı?

Kaede kısa süre sonra aynı kendisi gibi yavaşça gözlerini açarak kendine geldi. İlk gördüğü kişi Aoi olduğundan mıydı bilinmez ancak korku dolu bakışlarını bir süre kızın üzerinde gezdirmişti. Sonra da titrek ve zayıf bir ses tonuyla Yamanakaların Yureikumoları kontrol edemediklerinin doğru olduğunu öğrenmekten duyduğu şaşkınlığı dile getirmişti. Aoi o anda durumu idrak etti. Onun bedenine girmeye çalışmıştı. Bir sebepten bunu başaramamıştı. Neden böyle bir şey denemişti ki? Ne bilmek, ne yapmak istiyordu? Tek amacı kendine bunu kanıtlamak mıydı? Aoi kendi klanlarını bu yönden eşsiz yapan şeyin ne olduğunu bilmiyordu. Belki de zihinsel iradeleri bir çeşit koruma altındaydı. Böylece Yureikumolara bahşedilmiş bu hassas görev sadece onlar tarafından yerine getirilebilirdi, diğerlerinin müdahalesinin olması işleri riskli kılardı. Yureikumoların kendilerini kaybedip günah işlemeleri pek çok hoş olmayan sonuç doğurabileceğinden Yuukon bu görevi büyük bir hassasiyetle onlara teslim etmişti.

Kaede ayağa kalkıp bornozunu geri giymişti. En başta soyunmasına da anlam verememişti Aoi. Gücü çıplakken artıyor muydu ki? Yüzünde yine o soğuk ifadeyle kendisine bakmış ve canavar olduklarını, hep de öyle kalacaklarını söylemişti. Özellikle de içlerinden birinin canavar olduğunu söylemişti. Sonra da odadan çıkıp gitmişti. Aoi öylece kalakaldı. Kaede, Yureikumolardan birisiyle kötü bir deneyim yaşamış olmalıydı ancak bu kulağa çok absürt geliyordu. Yureikumo tarihinde çürük elmaların sayısı oldukça azdı. Var olanlar da klandan dışlanmış ve hemen hepsi de tehlike arz ettikleri için öldürülmüşlerdi. Yureikumoların, yanlış anlaşılmalar dışında kimseye bir zararlarının dokunmasına imkan yoktu. Kaede bir şeyleri yanlış anlamış olabilir miydi? Arabaya bindiklerinde onlara ruhların musallat olacağına da inanmıştı sonuçta.

Odanın kapısı ikinci kez açıldığında içeriye Shiori girdi. Kenmaru da geri dönmüştü. Shiori telaşla neler olduğunu sormuştu ancak Aoi nasıl açıklayabileceğinden emin değildi. Bir süre kem küm ettikten sonra sustu. Kaede hakkında yanlış anlaşılmalara sebep olabilecek bir şey söylemek istemiyordu. Bu durumu daha iyi anlatmanın da başka bir yolu yok gibiydi. O yüzden cevap vermemeye karar verdi. Neyse ki Shiori konuyu üstelememişti. Elini uzatıp onu odadan çıkartmıştı. Diğer odaya geçtiklerinde Satoshi'nin içeride koltukta oturuyor olduğunu gördüler. Her zamanki gibi uykulu görünüyordu. Onları görünce sıcak bir şekilde gülümsemişti. Kaede'nin gitmesini fırsat bilerek içeri girdiğini söylemişti. Shiori onlardan izin almadığı için azarladığında Aoi de kıkırdadı. Satoshi falına bakılması için gelmişti. Fal konusunda bu kadar heyecanlı ve istekli olunduğunu görmek Aoi'yi oldukça mutlu ediyordu.

Satoshi havanın güzelliğine dikkat çekerek dışarı çıkmayı teklif etmişti. Çay bahçesine gidebileceklerini teklif etmişti Shiori de. Aoi heyecanla kabul etti. Son göreve çıktıklarında arkadaşlarıyla oturup keyifli vakit geçirme fırsatı olmamıştı malum birileri, ahem Saya ahem Takeshi, yüzünden. Şimdi onlarla sohbet etmek ve rahatlamak istiyordu. "Olur gidelim. Bu arada Shiori, Kenmaru bir şeyler bulmuş mu az önceki olayla ilgili?" Oraya vardıklarında Aoi, Satoshi'nin falına bakacaktı ve ona yorumlayacaktı.
► Show Spoiler
"İmparator kartı. Disiplin, plan, otorite, liderlik gibi anlamlara gelir. Bu sıralar hayatında sağlam adımlarla ilerlemen gerektiğini, otorite figürleriyle konuşmalar yapman gerekebileceğini, mantığını kullanarak net kararlar almanı ve kararlılıkla adım atmanı tavsiye ediyor sana. Kendine güvenerek hareket edersen başarıya ulaşacaksın." diyecekti gülümsemeyerek. Bu gerçekten de güzel bir faldı. Hem de tam bu zamanlarda ihtiyaç duyacakları motivasyonu ona sağlıyordu. "Rahat bir uyku çıkmadı ama bu da oldukça güzel bir fal. Arabada rahatça uyuman için neye ihtiyacın olursa yardımcı olurum ama." Shiroi'ye dönecekti. "Sen de fal baktırmak ister misin?"
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Satoshi falını dinlerken başını hafifçe yana yatırıyor. Yüzünde hafif bir gülümseme beliriyor. Gözlerini tavana, oradan da camdan dışarıya kaydırıyor. "Bana oynadığım bir oyunu hatırlatıyor." diyor hafif bir dalgın sesle. "Özellikle de bir taşı... çok stratejik bir hamle gerektirirdi." Sonra omuz silkip hafifçe iç çekiyor. "Bu beni rahat uyutur, teşekkür ederim." diyor içtenlikle ve sana kısa bir bakış atıyor.

Shiori ise gülümseyerek "Elbette, ben de isterim." diyor. Tam o sırada Kenmaru kapının önünde beliriyor, sessizce adımlarını atarak yanınıza doğru geliyor. Shiori hafifçe gülüp "Tam da lafının üstüne geldi. İstersen önce gidip Kenmaru’nun bulduklarına bakalım." diyor.

Sen ve Satoshi başınızı sallayıp ayağa kalkıyorsunuz. Üçünüz kapıdan çıkıp açık havaya adım atıyorsunuz. Hava, sabahın bu saatinde hala serin ama artık biraz daha yumuşamış. Gökyüzü açık, birkaç hafif bulut süzülüyor. Çay bahçesinin arkasından uzanan orman yoluna doğru yürümeye başlıyorsunuz.

Kenmaru sessizce önden ilerliyor, burnunu yere yaklaştırmış, belirli bir izi sürüyor. Shiori size işaret ediyor. "Bakın, Kenmaru iz bulmuş. Bu toprakta hafif çöküntü var, buradan ağır botlarla geçmişler."

Yerde belli belirsiz, dağılmaya başlamış ayak izlerini fark ediyorsun. Gerçekten de biraz dikkatli bakınca, iki kişinin düzenli adım aralığıyla yürümüş olduğunu seçebiliyorsun.

Kenmaru ilerlemeye devam ediyor, kısa bir süre sonra sizi küçük bir açıklığa götürüyor. Yerde söndürülmüş bir kamp ateşinin siyahlaşmış izleri duruyor. Shiori diz çöküp küllerin üzerinden parmaklarını geçiriyor. "Bu dün gece yakılmış. Daha da ilginci..." diyor ve parmaklarını yana doğru kaydırıyor, bir köşede yere yarı gömülmüş bir kumaş parçasını çekip çıkarıyor. Siyah bir kumaş, üstünde işlenmiş kırmızı bir desen var.

Shiori kalkıp size dönüyor. "Sennashi'nin bilinen işaretlerinden biri. Bir tür alt-hücre işareti bu. Bunlar lojistikçilerden olabilir ya da izciler." Tam bu sırada Kenmaru dikiliyor, kulakları dikilmiş, biraz ilerideki sık ağaçların olduğu yöne doğru sabitlenmiş. Hafif bir homurtu çıkarıyor. Shiori hemen ciddileşiyor. "Birileri yaklaşıyor." diyor sessizce.

Tam pozisyon alacakken ağaçların arasından biri beliriyor. Siyah bir maske takmış, uzun pelerinli bir kadın. Hareketleri yavaş ama kendinden emin. Ellerini iki yana açık şekilde kaldırıyor ve soğuk bir sesle konuşuyor. "Sakın saldırmayın. Sadece konuşmak istiyorum."

Üçünüz de refleksle savaş pozisyonuna geçiyorsunuz. Satoshi dizlerini hafif büküyor, gölgesi hafifçe kıpırdamaya başlıyor. Shiori'nin eli Kenmaru’nun boynuna yakın, komut vermeye hazır. Sen de bir an tetikte bekliyorsun.

Kadın ses tonunu daha da sertleştiriyor. "Sizce shinobi olmak ne demektir?" Satoshi sertçe alaycı bir gülüş atıyor. "Senin gibi birinin bunu sorması normal, nereden bileceksin nasıl bir şey olduğunu?" Kadının gözleri daralıyor. Sesi bu sefer tehditkar bir tonda yankılanıyor. "Soruma cevap verirseniz hazır elemanlarımız yangın çıkarmazlar. Ekibinizdekiler de tesislerin içinde ölmez."

Bu sözleri duyunca üçünüzün de gözleri büyüyor. Birbirinize bakıyorsunuz. Şimdi ne yapmalı? Sadece konuşmaya mı güvenmeli, yoksa tuzak mı?
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
Satoshi falın ona bir zamanlar oynadığı bir oyunu anımsattığını söylemişti. İmparator taşı olan bir oyun olsa gerekti. Aoi strateji oyunlarından pek anlamazdı, daha önce pek oynamışlığı yoktu. Klandaki çocukların davetine icap ettiği olurdu ancak genelde kuralları bile tam kavrayamadan oyun biterdi. Elbette kaybederdi. Shiori, sorusu üzerine kendi falına da bakılmasını istemişti ki Kenmaru'nun sabırsızlıkla bir şeyler söylemeye çalıştığını fark etti. Kenmaru'nun konuşamıyor olması çok yazıktı. Neyse ki Shiori onu gayet iyi anlıyordu. Böylece Kenmaru'yu takip ederek çay bahçesinin arkasından ormana uzanan yolda ilerlemeye başladılar.

Kenmaru topraktaki bot izlerini, iki kişiye ait ayak izlerini bulmuştu. Biraz ilerde söndürülmüş bir kamp ateşi vardı. Kokusu henüz taze sayılırdı. Birileri gece burada kalmış olmalıydı. Onların buraya geleceğini bilen ve onlara pusu kurmuş birileri mi vardı? Shiori ateşin dün gece yakıldığını ve Sennashi'ye ait kumaşlardan birisini işaret etmişti. Siyah üzerine kırmızıyla onların işareti işlenmişti. Shiori bunun onların bir alt hücresine ait olduğunu söyledi. Lojistikçilerinden ya da izcilerinden biriydi. Aoi kaşlarını çattı. Ne kadar büyük bir organizasyon ile mücadele etmeye çalışıyorlardı? Onlardan bu kadar çabuk nasıl haberleri olmuştu da plan yapacak zamanı bile bulabilmişlerdi?

Tam o esnada ağaçların arasından siyah pelerinli ve maskeli bir kadın çıkarak önlerinde belirdi. Saldırmamalarını söyleyerek konuşmak istediğini dile getirmişti. Aoi duraksadı. Konuşmak mı istiyordu gerçekten? Kadın onlara dönüp sert bir ses tonuyla shinobi olmanın anlamını sormuştu. Satoshi'nin dalga geçer cevabı karşısında da blöf veya tehdit etmişti. Adamlarının hazır olduğunu, kaldıkları tesisi kundaklayacaklarını, soruyu cevaplarlarsa bunu yapmayacağını söylemişti. "Bu soruya cevap verirsek planınızdan vazgeçip bize saldırmayacak mısınız yani?" dedi Aoi sarkastik bir soru cümlesiyle. Bu kulağa hiç de doğru gelmiyordu. Belli ki onları oyalıyordu kadın, dalga geçiyordu. "Shinobi olmak köyünü ve ülke sakinlerini canın pahasına korumak, sıhhatlerini gözetmektir." dedi Aoi net bir ses tonuyla. Sonra Shiori'ye döndü fısıldayarak. "Kenmaru gidip diğerlerini uyarabilir mi? Burası güvenli değil."
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Kadının sözleri havada asılı kalırken, senin net cevabın aradaki sessizliği ilk delen oluyor. Sözlerindeki sarkastik ton kadının bakışlarını kısa süreliğine sana kaydırıyor. Hafif başını eğiyor, bu sefer sesinde hafif bir alay seziliyor. "Saldırmak benim kararım değil. Ama bazı şeyler... anlamaya çalışılır önce." Sen devam edip shinobi olmanın anlamını dile getiriyorsun. Kadının gözlerinde kısa bir parıltı beliriyor. Seni ölçer gibi bakıyor birkaç saniye.

Bu sırada Satoshi de kollarını kavuşturuyor, hafif bir adım atıp konuşuyor. "Shinobi olmak gerektiğinde karanlığa adım atmaktır. Ama o karanlıkta kim olduğunu unutmamak gerekir. Senin gibiler bunu bilmez." Shiori, gözlerini kadın üzerinden ayırmadan kısa ve net ekliyor. "Shinobi olmak halkına hizmet etmektir. Emirleri sorgulamadan uygulamak değil, doğru olanı yapmaktır." Kadın üçünüze birden bakıyor. Maskesinin ardından sesi bu sefer biraz daha yumuşamış ama hala mesafeli.

"Göründüğünüzden daha bilinçlisiniz. Benimkiler geri çekilecek." O an Kenmaru’ya dönüyorsun ve fısıldayarak diğerlerini uyarabilir mi diye soruyorsun. Shiori hemen sana kısık sesle cevap veriyor. "Yolluyorum. Merak etme." Parmaklarıyla kısa bir işaret yapıyor. Kenmaru sessizce geri dönüp çalılıkların arasına dalıyor.

Tam o anda kadın bir adım öne çıkıyor ve daha açık bir sesle konuşuyor. "Sennashi, mevcut köy sisteminin yozlaşmışlığını yok etmek için kuruldu. Lordlar ve elit klanlar kendi çıkarları için savaş çıkarırken halk sefalet içinde yaşıyor. Shinobi, efendilerinin uşağı değil, halkının koruyucusu olmalıdır. Biz köy sistemini ve efendilerini yıkmayı amaçlıyoruz."

Gözleri özellikle sende ve Shiori'de biraz daha uzun kalıyor. "Siz ise hala bu sistemin içindesiniz. Ne zaman ihanet edeceğini bilemeyeceğiniz lordlar için hayatınızı veriyorsunuz." Sözlerinin ağırlığı havayı bastırmışken bir anda, biraz öteden yüksek bir ses yankılanıyor.

"KUCHIYOSE NO JUTSU!"

Hemen ardından bir anda ortam kalın bir dumanla kaplanıyor. Görüşün tamamen bozuluyor bir anlığına. Yavaşça duman dağılmaya başlarken yerin hafifçe titrediğini hissediyorsun.

Ve sonra...


► Show Spoiler


Tam karşında devasa bir piton beliriyor! Gözleri kıpkırmızı, pulları parlak ve koyu renkte. Başının üzerinde ise, sırtına yerleşmiş, gayet rahat bir şekilde Bokukichi oturuyor! "BEN GELDİM ORRRRROSPU ÇOCUKLARI!" diye bağırıyor avazı çıktığı kadar, sesi ormanı inletiyor. Sen bile şaşkınlıktan bir an dona kalıyorsun. Sennashi’li kadın ise hemen birkaç adım geri çekiliyor, vücudu alçalarak el mührü yapmaya başlıyor, gözleri tetikte.

Bokukichi bu arada başını sana doğru çeviriyor. "N'apıyon kız? Yine yeni birilerini almışsın yanına. Dışa dönüklük denince ben." diyor kocaman sırıtışıyla. Sonra kafasını kadına çeviriyor, pitonun başı hafifçe aşağıya iniyor. "Bu düşman galiba. Saldırayım mı?" diye sana soruyor, sesi ciddiyetle dolu ama yüzündeki o tanıdık umursamaz ifade hala yerinde.
Locked