Kaita dosyasını kapatıp tam karşı duvara yerleştiriyor, parmak uçlarını masanın üzerinde birleştiriyor. Ardından düşük, ama sonuna kadar berrak çıkan sesiyle konuşmaya başlıyor.
"Anladım. O halde önce neden burada olduğuna anlam kazandırayım. Bunun için köylerin kısa tarihine geri dönmemiz gerekiyor."
Masasında duran kum saati ters çeviriyor, ince taneler ağır ağır akarken zamanın geri sardığını anımsatan bir tonla devam ediyor.
"Milletler eskiden dağınıktı. Klanlar, daimyo dediğimiz feodal lordların tuttuğu özel ordular halinde işe koşulurdu. Güçlü olan klan, daha yüksek bedelle korunma satardı. Yüz yıl süren bu karmaşa daimyoları iflasın eşiğine getirdi. Çözüm olarak köy sistemi kuruldu. Her lord kendi topraklarında tek bir shinobi köyü fonladı. Açık cephe savaşları bitti, iş sözleşmelere döküldü. Bugün Senju'nun Ateş Ülkesi’yle, Uchiha'nın Konoha ile, Tsuchiryu'nun Toprak’la bağının kökü burada yatar. Sistemi ayakta tutan görünmez ağ iki katmandan oluşur. Üst katmanda lordlar vergiyi toplar, shinobi köylerini resmen tanır. Alt katmanda biz, yani shinobiler, hem paramızı kazanır hem de iç asayişi koruruz. Kağıt üzerinde denge böyle. Fakat…"
İlk kez yüzünde belli belirsiz bir gölge dolaşıyor.
"…Fakat adaleti kağıt tutmaz. Güçlü klan imtiyazını korur, zayıf olan bir sonraki ihaleye giremez. Daimyo saraylarında rüşvet yine dolaşır. Maden, tünel, su hattı gibi stratejik değerleri olan bölgeler seçkin ailelerin elinde kalır. Iwagakure krizinde gördüğün patlayıcı tünel girişleri, aslında bu eşitsizliğin patlak veren kabuğuydu. Örgüt görünürde köyü suçlu çıkaracaktı ama asıl dertleri mevcut düzeni sallayıp payın tamamını kapmaktı. Birine terörist demek kolaydır; bazen o etiketi bizzat sistem biçer."
Başını hafif yana eğiyor, gözleri ilk kez yoklar gibi yumuşuyor.
"Seninle temas kuran ses… Biz ona ışık işaretçisi deriz. Onu dinleyen pek çıkmaz. Önce zayıf ruhları çeker, sonra içlerinden nadir olan güçlü ruhları bırakmaz. Sana ulaştıysa, sende o ışığı sezmiş olmalı. Işığın tanımı basit. Adaleti, sadece emredildiği için değil, gerektiği için aramak. Kanunla vicdan çarpıştığında hangisini seçtiğine bakarız."
Elini sağdaki yarı aralık kutuya uzatıyor, beze sarılı ANBU maskesini yarım çıkarıp tekrar yerine itiyor.
"Sana kendimi neye adadığımı açıklamak için henüz erken. Fakat şunu söyleyebilirim, bu köy yapılarını yıkmak değil, çürüyen dişleri çekmek niyetindeyiz. O dişleri çekmek cesaret, bilgi ve gizlilik ister. Kabul edersen seni kişisel olarak çalıştıracağım. Aynı çağrıyı duyup hak kazanan birkaç shinobi daha var. Eğitimlerimiz var. Kontrat yok, istediğin an vazgeçer, geri dönersin. Lakin girdiğinde gördüklerini mezara kadar taşırsın."
Derin bir nefes alıyor, kum saati son tanesini bırakmış.
"Şimdi, Aoi. O ışığı köylerin yarınını onarmak için kullanmak ister misin, yoksa mevcut çarkın dönmesine seyirci kalmayı mı seçiyorsun?"
Başını kaldırıp sessizce kararını bekliyor, rüzgar hala perdeyi kımıldatıyor, ama odada tek duyulan şey kalbinin kendi ritmi.