Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
[Yureikumo Aoi] Sesini Alçalt

Post by GM - Shinsei »

Toshio, beyaz bandajlarla sarılmış göğsünü yoklayıp nefesini dengeledikten sonra konuşmaya başlıyor. "Bu benim hatam değildi demiyorum. Hazırlıklı olmam gerekirdi, o formasyonu fark edemedim." Hari sandalyesinde öne eğilip dirseklerini masaya koyuyor. "Hayır. Tamamen benim hatam. Seni önde tutmasaydım hedefi sen seçmezlerdi. Konoha’nın Jounin komutanıyım, bu bir daha olmayacak." Sözünü bitirir bitirmez ayağa kalkıyor, kısa bir saygı selamı verip kapıya yöneliyor.

Toshio yaralanalı bir gün geçti. Iwagakure'nin en iyi otelinde ağırlandınız, kaliteli odalarda uyudunuz ve enerjik bir şekilde uyandınız. Şu anda bulunduğunuz oda Tsuchikage binasının ara katında, geniş pencereleri sokağa bakan sakin bir kafeterya. Taş kemerlerin ardındaki yüksek tavan, akşam ışığını soluk sarıya çeviren fenerlerle aydınlanıyor. Ortadaki alçak masaların her birinde demir döküm çaydanlıklar, duvar diplerinde kahve değirmenleri duruyor. Uzak köşede bir tezgahta Iwa tarzı tatlılar sergileniyor.

Takeshi elindeki kupayı masaya bırakıp Hari’nin ardından kapıya bakıyor. "Şaka maka, Aoi’nin garip arkadaşı olmasa perttik." Saya hafifçe başını sallıyor. "Doğru." Tam o sırada kapı açılıyor, içeri Hanabi giriyor. Kamizuru klanından olduğunu hatırlayabiliyorsun. Uzun saçları omzundan kayarken gözleri doğrudan Toshio’ya çevriliyor. "Aburame kardeş, yaralanmışsın. Bir gelip göreyim dedim." Toshio doğrulup ciddi bir ifade takınıyor. "Yaralansam da böceklerim sayesinde iki dakikada iyileşiyorum, merak etme." Hanabi dudaklarını büzüp hafifçe kıkırdıyor. "Benim arılarım da insanlar iyileşemeden onları tekrar yaralayabiliyor yalnız."

Toshio’nun omuzları geriliyor ama kızın omzuna dokunup ileri bir adım atmasını izliyor. "Şaka yapıyorum aksi çocuk, dinlen biraz." Kısa bir el sallayarak odadan çıkıyor. Toshio kızardıktan sonra sana dönüp fısıldıyor. "Ya önce tahrik ediyor-" Cümlenin ortasında sesini kesip yeniden önüne bakıyor. Toshio’yu ilk kez monoton tonunun dışında duyduğunu fark ediyorsun.

Kapı bu kez hızla açılıyor. Tora içeri giriyor, geniş omuzlarıyla havayı dolduruyor. "Gençler. Duydum ki bu görev için burada kalacakmışsınız, teşekkür ettikto. Fakat sizi yalnız göndermek gibi bir salaklık yapılmasına izin vermeyeceğiz tekrardan." Takeshi sandalyesinde geriye yaslanıp kollarını kavuşturuyor. "Hatayı bir kere yapmak yetti yani." Tora boğazını temizleyip ciddi bir duruşa geçiyor. "Karşınızda benim de ustam, Tsuchiryu klanının gözdesi, geleceğin Tsuchikage’si, Natsuchi."

Siyah saçları beline kadar inen, gözlerinde ağır sürme taşıyan uzun boylu bir kadın içeri giriyor. En dikkat çeken kısım ise... göğüslerinin boyutu. Toshio bakışlarını yere indiriyor, Saya şaşkınlıktan gözlerini ayıramıyor, Takeshi ise kıkırdayarak ayağa fırlıyor. "Ohahahaha… Hoş geldiniz." Natsuchi Takeshi’ye doğru yavaş yavaş ilerliyor. "Velet! Bu kıyafetle mi görevlere çıkıyorsun sen? Biraz adam gibi giyin.” Takeshi homurdanarak omzundaki pelerini düzeltmeye çalışıyor. Natsuchi daha da eğiliyor, göğüsleri neredeyse Takeshi’nin çenesine değecek kadar yaklaşıyor. "Sende bir haylazlık kokusu var. Bana sorun çıkarmazsın, değil mi?"

Takeshi kekeliyor. "Yok, sorun çıkarmak, zaten neden hani bir insan sorun çıkarır ki? Yani hiç gezmiyoruz bence ya, koskoca dünya-" Gözleri farkında olmadan Saya’ya kayıyor. Saya kaşlarını çatıyor. Natsuchi doğrulup boğuk bir kahkaha atıyor, sonra da herkese tek tek el uzatıyor. Tokalaşmaları bitince geniş bir sandalyeye oturuyor, çizmeli ayaklarını masaya kaldırıyor. "Tora. Sake getir." Tora yutkunarak "Ama hocam, daha saat sabahın ka-" derken Natsuchi keskin bir bakış fırlatıyor. "Bir daha bana cevap verirsen ağzını yüzünü sikerim senin." Köşeye baktığınızda Tora'nın çoktan gitmiş olduğunu fark ediyorsunuz.

Natsuchi döne döne bakınırken gözlerini sende sabitliyor.

"Sen fal bakıyormuşsun. Hocan söyledi. Bak bakayım bana."

Tsuchiryu Natsuchi
► Show Spoiler
Off Topic
RP'ye hoş geldiniz! Pasiflik süresi üç gündür. İyi RP'ler!
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Toshio'nun ağır yaralı olduğunu duyduktan sonra apar topar köye geri dönmüşlerdi. Ellerinde üç tutsak ve ölü adamdan almış oldukları hayati öneme sahip bilgilerden başka bir şey yoktu. Kamigama Şaftı denen bir bölgede, bu gece tamamlanacak olan bir mühürden bahsetmişti. Amaçlarının Iwagakure üzerine büyük bir suç yıkmak olduğunu söylemişti ölen adam. Taze ölmüş bir ruhu böyle bir amaçla kullandığı için kendini kötü hissetse de her şeyi anlatmayı o seçmişti sonuç olarak, Aoi'nin bunun üzerinde bir söz hakkı yoktu. Ruhları asla yapmak istemedikleri bir şeye zorlayamazdı. Bokukichi'nin blöfüne de inanmıştı üstelik. Bokukichi ile vedalaşmaları da tuhaf olmuştu. Nihayet onun nasıl deri değiştirdiğini öğrenmişti ancak bu onu daha az gizemli hale getirmiyordu. Bokukichi kimdi ve tam olarak neyin nesiydi? Neden onunla takılıyordu? Neden ona yardım etmişti ve sonra da öylece çekip gitmişti? Hiçbir karşılık beklemeden iyilik yapacak birisine de benzemiyordu. Eğlendiğini iddia etmişti ancak tek sebebin bu olduğu konusunda şüpheliydi Aoi. Şimdilik bunun üzerine fazla düşünmemeye karar verdi. Belki de Bokukichi ona tanrı Yuukon'un bir lütfuydu. Zor zamanlarında belirip işlerini kolaylaştırması için gönderilmişti.
► Show Spoiler
İnanılmaz yoğun geçen bir günden sonra güzelce dinlenme fırsatı bulmuşlardı. Aoi her sabah olduğu gibi bu sabah da falına bakmış ve Baş Rahibe kartını çekmişti. Ruhlar ona kendi iç sesine güvenmesini, sabırlı olmasını ve bilgeliği anlamak için kendini gözlemlemesini öneriyorlardı. Aoi bunun ne anlama geldiğini merak etti. Acele karar vermemesi gerektiği, sezgilerine güvenmesi gerektiği söylenmişti ona. Belki de bugün yaşanacak şeyler ona spiritüel güç ve bilgelik bahşedecekti.

Toshio'nun durumu neyse ki iyiydi. Hari, altındaki adamlarından birisinin yaralanmasından dolayı vicdan azabı çekiyor olsa gerek, sürekli yanına gelip onu kolaçan ediyordu. Pek belli etmese de epey merhametli bir adamdı kendisi. Hakkında çıkan gaddar dedikoduların ne kadar asılsız olduklarını görebiliyordu onun davranışlarını izleyerek. Disiplinli olması kalpsiz olduğu anlamına gelmiyordu. Elindeki çaydan bir yudum alırken Takeshi ile Saya'nın konuşmasına kulak misafiri oldu istemeden. Aoi'nin tuhaf dostu olmasa başaramayacaklarını ima etmişti Takeshi. Aoi elindeki kupanın içindeki çaydan yansıyan yüzüne bakarak gülümsedi. En azından bu kadar önyargılı olmamaları gerektiğini idrak etmişlerdi. Bir dahaki sefere daha iyi davranırlardı belki ona. Bokukichi ona bu kadar soğuk ve düşmancıl davranılmasına alınmış mıydı acaba? Pek aldırış etmiyor gibi görünüyordu dışarıdan gerçi. O esnada aklına ona yeniden fal bakma sözünü tutamadığı geldi. Yine fırsat bulamamışlardı.

O sırada içeriye arılı klandan olan kız Chuunin girmişti. Yaralanan Toshio'yu ziyarete geldiğini söylemişti. Toshio böcekleri sayesinde iyileştiğini belirtmişti. Kendini fazla savunmasız göstermek istemiyor gibi defansif bir duruşu vardı. Onu ilk kez "standart" yüz ifadesi ve ses tonu dışında görüyordu. Chuunin kız ona biraz takılmıştı, sonra da şaka yaptığını söyleyerek el sallamış ve odadan çıkmıştı. Toshio yüzü kızarmış bir şekilde ona dönüp tahrik edildiği için savunmaya geçtiğini anlatmaya çalışırken kendisini susturmuştu. Sanki duygularını ele vermekten çekiniyordu. Yoksa... Hanabi'den hoşlanmış mıydı? Aoi yüzündeki kibar gülümsemeyle bir yudum aldı çayından. "İyi anlaşıyor olmanıza çok sevindim. Gerçekten de sevimli bir hanımefendi." Önce Keita ile garson kız, sonra Saya ile Takeshi, şimdi de Toshio ile Hanabi. Her çıktığı görevde kendisini çöpçatan gibi hissetmeye başlayacaktı artık.

Kapı ikinci defa daha açılmış ve içeriye kel Chuunin girmişti. Görev için burada kalmalarına teşekkür ederek bir daha onları tek yollamayacaklarını ifade etmişti. Iwalılar epey kibar ve düşünceli insanlardı. Konoha'nın jestine karşılık onlara jest yapıyorlardı. Takeshi biraz göndermeli bir laf etmiş olsa da kel Chuunin ona cevap vermeden ustası olarak tanımladığı birisini takdim etmişti. İsminin Tsuchiryu Natsuchi olduğunu öğrendiği kadın bu takdimin ardından içeri girmişti. Siyah saçları ve alnından inen uzun bir perçemi vardı. Aoi ona bakar bakmaz aklından geçen ilk şey kadının ne kadar endamlı ve güzel olduğuydu. Tam bir yetişkin gibi duruyordu. Takeshi karşılamak maksadında ayağa kalkmıştı. Yaramaz bir çocuk gibi kıkırdıyordu yine bir şeylere ancak Aoi neye olduğunu anlamamıştı. Natsuchi giydiği kıyafet için onu azarlamış ve üzerine doğru eğilerek haylazlık yapmaması konusunda uyarlamıştı. Aoi onun bu davranışından inanılmaz etkilenmişti. Bir bakışta çözmüştü Takeshi'nin toy ve çocuksu yönünü. Gerçek bir lider böyle olsa gerekti. Ne kadar da hayranlık duymuştu ona. Takeshi'nin moda anlayışı yüzünden birisi tarafından ikinci kez azarlanışı ise komik bir tesadüftü.

Tsuchiryu Natsuchi herkesle tek tek el sıkışıp tanıştıktan sonra boş sandalyelerden birisine oturmuş ve Tora'dan sake getirmesini talep etmişti. Tora saat geç olduğu için itiraz edecek olsa da Natsuchi ona öyle bir bakış atmıştı ki Tora atom parçacıklarına ayrılmış gibi bir hızla yok olmuştu odadan. Biraz da küfürlü konuşmuştu Natsuchi. Pek... hanımefendi bir durum değildi ancak onun gibi liderlerin bazen disiplin sağlamak için bunu yapmaları gerekiyordu. Aoi anlayabiliyordu. Takeshi üzerinde böyle bir izlenim oluşturabilseydi onu kontrol etmesi çok daha kolay olurdu mesela. Yine de kendi yöntemleriyle bir şekilde onu yola getirmeyi başarmıştı. Disiplinli değildi gerçi. Natsuchi'nin kendisine dikkatle bakmakta olduğunu fark edince yüzüne ölçülü bir gülümseme yerleştirdi ve düşüncelerinden sıyrıldı. Fal bakmayı bildiğini öğrenmişti Hari'den. Bu yüzden falına bakılmasını istiyordu. Aoi bir an için şaşırsa da hemen çantasından fal destesini çıkarıp dizmeye başladı. Hari'nin böyle bir bilgiyi ona neden vermiş olduğunu anlamamıştı. Falına bakılmasını istemişti de çekinmiş miydi acaba? Belki de uygun bir zaman bulursa Hari'ye de teklif etmeliydi.
► Show Spoiler
Kartı şaşırarak havaya kaldırdı. Güneş... Yine Güneş çıkmıştı. "Güneş. Başarı, mutluluk, pozitiflik, enerji anlamlarına gelir. Genellikle iyi bir habere veya bir işte başarılı olunacağına işaret eder. Dün bana da aynısı çıkmıştı, epey güzel bir kart. Iwagakure'nin muvaffak olacağını işaret ediyor olabilir." Umuyordu ki dün nasıl onlar gerçekten başarılı oldularsa bugün de aynı şekilde başarılı olacaklardı.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Tora geri döndüğünde küçük bir tepsi taşıyor, lacivert şişenin boynu parmaklarının arasından parlıyor. Natsuchi sandalyesinde geriye kaykılıyor, botlarının topukları masaya çarptığında tahtalar ince bir gıcırtıyla cevap veriyor. Sake kupalarını önüne bırakıldığı gibi kapıyor, ilk yudumu yüzünü buruşturmadan bir solukta içiyor. Yılan gibi koyu gözleri fincanın üzerinden sana dönüyor. Fal yorumunu dikkatle dinlediğini fark ediyorsun, ellerini kavuşturarak "Demek güneş. Güzel. O halde gün batmadan bir şeyleri yoluna koymamız gerekecek." diyor ve kupasını masaya bırakıyor.

Kafenin ortamı bu sözle birlikte yeniden hareketleniyor. Saya çantasını çekip dizinin yanına indiriyor, içinde misilleme için sakladığı yeni tantoyu kontrol ederken kılıfın çıt sesi işitiliyor. Takeshi dirseğini koltuğun arkalığına atıyor, hala dünkü olayların şokunu atlatmaya çalıştığı belli, ama alaycı gururunu da koruyor. Toshio kendi köşesinde sessizce oturuyor, gözlük camlarının ardında bakışları erkenden karanlıklaşan gökyüzünü izliyor.

Natsuchi masanın üzerindeki haritayı iki parmakla çekiyor, ince taş kalemiyle parlak noktalar işaretliyor. Konuşurken kendiliğinden komuta tonuna bürünüyor. "Önce, ele geçirilen tutsakların verdiği bilgiye göre Kamigama Şaftı’nın alt dairesinde bu gece bir mühür töreni tamamlanacak." diyor. "Sennashi içindeki bir hücre, Matsuyari kaçaklarıyla birlikte canlı çakra kaynağı sunup suçun Iwagakure üzerine yıkılmasını planlıyor. Hanabi ve Tora bu tören alanına sızıp mümkünse halka kapanmadan mührü bozmaya gidecek. Ryuujin hapishanede sorguyu hızlandıracak. Kendisi de acil müdahale timine liderlik edecek, ama bölgeyi iyi bilmediği için Konohalı birinin kılavuzluğuna ihtiyaç duyuyor. O da Hari olacak."

Parmağını kaldırıp sana işaret ediyor. Seni yanına çağırıyor ve düşük sesle devam ediyor. "Ya benimle gelir, Kamigama tünellerinin çeperine kadar rehberlik edersin, ya da kalıp tutuklulardan ek bilgi koparırsın. Ruhlarla konuşabildiğini öğrendim, Tsuchikage bunun işe yarayabileceğini düşünüyor. Üçüncü seçenek, Toshio hala savunmasız, onu gözetip korurken onunla birlikte bir yandan yürüteceğimiz siyasi görüşmeye katılabilirsin. Durum vahim olduğu için çevre köyü olan Takigakure'nin heyeti buraya varmak üzere. Onlardan da akşam için ek yardım alacağız. Hem oradaki shinobilerle tanışman yararına olabilir." Konuşmasını bitirince haritayı geri masaya bırakıyor, herkes dikkatini sana çeviriyor.

Tam o anda pencere kenarında oturan Takeshi boğazını temizliyor ve "Beni hangi ekibe koyduğunuz fark etmez, ama oturmak istemiyorum." diyor. Saya bakışlarını kaçırmadan doğruluyor. "Tutsakların bir kısmı beni tanıyordur, sorguya yardım edebilirim." Natsuchi kupasına yeni bir yudum koyuyor, taş şişe boşalırken sesi yankılanıyor. "Karar verin lan işte. Güneşin batmasına var daha. Ama biz götü kollayalım."

Odada hafif çay, sake ve hastane antiseptiği kokusu birbirine karışıyor. Hari’nin verdiği söz hala kulaklarında. Toshio kekik kokulu merhemini bandajın altına bastırırken inliyor ve kararını bekliyor. Tam söz sana gelecekken Takeshi araya giriyor. "Ya Natsuchi hanım, siz niye sadece Aoi varmış gibi konuşuyorsunuz?" Natsuchi gülüyor ve elini masaya vuruyor. "Senin kolun yaralı, bir diğeri neredeyse ölüyormuş, şuradaki beyaz saçlı kızın da pek liderlik vasfı var gibi görünmüyor." Saya bu yorumun üstüne kaşlarını çatıyor ve cama doğru dönüyor. Hafif kızmış gibi sanki.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Natsuchi çıkan faldan hoşnut kalarak gün batımından önce işe koyulmaları gerektiğini vurgulamıştı. Aoi başını sallayarak onu onayladı. Mühür bu gece tamamlanacaktı ve gün batımına kadar bir şey yapmazlarsa Iwagakure için zorlu günler geçebilirdi. Natsuchi'nin bu lafı herkesi gaza getirmiş olmalıydı ki odanın içi bir anda hareketlenmişti. Natsuchi masanın üzerindeki haritayı kendisine çekerek bazı bölgeleri işaretlemişti. Aynı anda da planı anlatıyordu. Söylediğine göre Kamigama Şaftı’nın altında canlı çakra sunulacak bir mühür tamamlanacaktı ve bunun suçu Iwagakure üzerine yıkılacaktı. Bu yüzden Hanabi ve Tora bu tören alanına sızıp mührü tamamlanmadan yok edeceklerdi. Ryuujin tutsakların sorgusuna devam edecek, acil müdahale timine dahil olacaktı. Araziyi Hari daha iyi bildiği için rehberlik eden kişi o olacaktı. Iwagakure'nin arazisini bir Iwagakure shinobisinden nasıl daha iyi bilebilirdi ki?

Natsuchi'nin parmağıyla kendisini işaret ettiğini görünce kalkıp onun yanına yaklaştı. Natsuchi ona bundan sonrası için üç seçenek sunmuştu. Onunla birlikte Kamigama tünellerine kadar ona rehberlik edebilirdi, tutukluların sorgusuna devam edebilirdi veya Toshio ile birlikte Takigakure'nin heyeti ile yapılacak toplantıya katılabilirdi. Natsuchi oradaki shinobilerle tanışmasının ona faydası olabileceğini söylemişti. Öte yandan tutuklarının sorgusuna devam ederse ruhlarla konuşabiliyor olması işlerine yarayabilirdi. Gerçi... ruhları zorla konuşturamayacağından ötürü canlı ele geçirilen tutsaklar dışında onlardan ek bir bilgi alabilirler miydi emin değildi. Bokukichi ile olan seferde şansları yaver gitmişti. Aoi bu jutsuyu normalde sorguya çekme veya bilgi toplama amaçlı kullanmazdı. Bunun böyle bilinmesi de pek hoşuna gitmiyordu.

Natsuchi'nin konuşması bitince Aoi bir anda odadaki tüm gözleri üzerinde hissetti. Sanki herkes onun ne karar vereceğini bekliyor gibiydi. Takeshi hangi takımda olduğunu umursamadığını, yalnızca oturmak istemediğini söylemişti. Saya tutsakların sorgusuna yardımcı olabileceğini söylemişti. Aoi, Natsuchi'ye yardımcı olabilirdi ancak dün zaten açık alanda epey bir mücadele etmişti. Tora ve Hanabi de varken ona gerek olmadığını düşünüyordu. Iwagakure'nin kendi shinobileri bu işi kendi başlarına onsuz halledebilirlerdi. Tutsakların sorgusunu ise Saya ve Ryuujin'in halledebileceğini düşünüyordu. Belki de Toshio ile beraber Takigakure shinobileri ile tanışmalı ve diplomatik toplantıda yer almalıydı. Bu fikri heyecan verici bulmuştu. Üstelik Toshio olmayınca Saya ve Takeshi ile yalnız kalmak onu tedirgin ediyordu. Aoi ihtimalleri zihninde tartıp biçerken Takeshi söze girerek Natsuchi'nin neden sadece Aoi varmış gibi onu muhatap alarak konuştuğunu sormuştu. Natsuchi ise ikisinin yaralı olduğunu, Saya'nın ise pek liderlik gösterebilecek gibi görünmediğini söylemişti. Saya buna epey bozulmuş gibiydi. Aoi telaşla söze girme ihtiyacı hissetti. "Aslında dünkü başarımızda Saya'nın keskin zekası ve pratikliğinin büyük yardımı oldu. Bizi komplike bir genjutsu zincirinden çıkardı. Onun karar alabilme mekanizmalarına son derece güveniyorum." Telaşı geçtikten sonra kendi kararını açıkladı. "Mümkünse Toshio ile kalıp Takigakure heyetini karşılamak isterim. Yaralı bir ekip arkadaşımı tek başına savunmasız bırakmak istemiyorum."
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Toshio başını kaldırıyor, gözlük camlarının ardındaki bakışları senin kararını tartıyor. Kısık bir sesle "Ben burada kalırım ama gerçekten gerek yok, korumaya ihtiyacım yok." diye itiraz etmeye çalışıyor. Natsuchi kupasını masaya bırakıp eliyle kesiyor. "Kız haklı, senin hareket edecek halin yok, bir gözcü kalacak." diyor ve kararı onaylıyor. Ardından Saya’ya dönüyor ve "Madem zeki hamleler senin işin, sorguda Ryuujin’le çalışabilirsin." diye emrediyor. Saya utangaç bir gururla başını eğiyor, aldığı övgü yüzüne renk getiriyor. Natsuchi Takeshi’ye bakıp gülümsüyor. "Sen benimle tünele geliyorsun. Adam gibi giyinmeyi de unutma." uyarısını ekliyor. Takeshi dudak bükerek "Tamam efendim." diyor, alaycılığı yerini kararlı bir heyecana bırakıyor.

Kadın kupadaki son yudumu ağır ağır içiyor, masa ayağını gıcırtıyla itip kalkıyor. "Güneş batmadan buluşma noktasında olacağız." hatırlatmasını yapıyor, Tora’yı kolundan çekip peşine katıyor ve kapı kapandığında salon tekrar dinginliğe gömülüyor. Sen, Saya ve Takeshi kısa bir sessiz bakış paylaşıyorsunuz. Saya yayını omzuna asıp tutsak koğuşuna hazırlanmak üzere çıkıyor. Takeshi çantasını almak için koştururken geriye dönüp "Elimden geleni yapacağım, siz de dikkat edin." diyor. Kapı kapanınca kahve kokusu ve merhemin keskin baharı odada kalıyor.

Bir saat sonra aynı kafede sadece ikiniz oturuyorsunuz. Lamba ışığı alçaldıkça dışarıdaki taş sokaklar loş gölgelerle doluyor, hava bugün epey bulutlu. Toshio önündeki bitki çayını karıştırıyor, sonra sesi düşünceli çıkıyor. "Aoi, sizin klanın da kan davası güttüğü bir aile var mı?" diye soruyor aniden. Sorunun ağırlığı sandalyeler arasındaki havayı taşır gibi oluyor. Devam ediyor. "Aburame ile Kamizuru arasında çok eskiye dayanan bir rekabet vardır. Biz böcekleri yollarız, onlar arıları. Toprak tutkunu iki taraf tarlalar yüzünden kavga edince başladı her şey. Sonra arılar kovanlarımızı bastı, bizim kikaichu yumurtalarını kemirdi. İş köylerimiz arasında bir savaş seviyesine geldiği zaman ancak köyler müdahil oldu ve iki tarafı da sakinleştirdi. Şimdi barış var diyorlar, ama sahada karşılaşırsak işlerin değişeceğini iki taraf da biliyor." Başını kaldırıp ekliyor. "Hanabi bana takılıyor gibi görünürken aslında sınırımı yokluyordu. Gücenmedim, alışığımdır."

Kupanın kenarından buhar tütüyor, lambanın turuncu halesi ikinizin yüzünü yumuşatıyor. Dışarıda Iwagakure kapalı havanın sessizliğine gömülürken içerideki konuşma derinleşiyor. Sen cevap vermek üzere nefes alıyorsun, aklında Natsuchi’nin çizdiği üç yol ve güneşin altın ışığı var.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Toshio tek başına kalmasının problem yaratmayacağını anlatmaya çalışıyordu ancak Natsuchi, Aoi'nin kararını mantıklı bularak onaylamıştı. Toshio'nun onun refakatinden rahatsızlık duyacağını sanmıyordu, muhtemelen başkalarına yük olmak istemediği için itiraz etmişti. Toshio sağlam durumda olsa dahi Aoi onu bilmediği iki farklı köyün shinobileriyle politik açıdan gergin bir durumda bırakmak istemezdi. Bu yüzden kararının onaylanmasından memnundu. Aoi'nin kararını açıklamasından sonra Natsuchi Saya'yı sorgu görevine, Takeshi'yi de tünel görevine yönlendirmişti. Böylece herkes farklı yerlere dağılmıştı.

Natsuchi, güneş batmadan toplanma noktasında olmaları gerektiğini hatırlattıktan sonra kel shinobiyi de alarak odadan çıkmıştı. Onun gidişinin ardından odada bir sessizlik oluşmuştu. Kimse ne diyeceğini bilmiyor veya bir şey söyleme gereksinimi duymuyor gibiydi. Saya bir şey söylemeden kalkmış ve hazırlanmak üzere odadan ayrılmıştı. Onun arkasından da Takeshi gitmişti. Aoi arkalarından el salladı. "Yuukon yardımcınız ve gözeticiniz olsun." Bu geceyi sağ salim atlatabilmeleri için tanrısına bol bol dua edecekti.

Aradan bir saat geçmişti ve Kage'nin binasındaki kafede Toshio ve Aoi yalnız kalmışlardı. Toshio biraz daha toparlanmış gibiydi. Elindeki karışık bitki çayını karıştırıyordu. İçerisinde ağrı kesici ve iyileştirici bitkilerden olsa gerekti. Bokukichi'nin toplamak istediği bitkiden de var mıydı diye düşünmeden edemedi. Acaba o ne tür bir ilaç için bitki toplayacaktı? Aklı tam ona kaymışken Toshio'nun sesini duydu. Şaşırdı çünkü muhabbeti onun başlatmasını beklemiyordu. Klanlarının kan davalı olduğu bir başka klan olup olmadığını sormuştu. Aoi düşünceyle olumsuz anlamda başını iki yana sallarken bir anda bu kadar ağır bir soruyu neden sorduğunu merak etmişti. Neyse ki merakı uzun sürmedi ve Toshio içini dökmeye devam etti. Aburame ile Kamizuru arasında uzun süreli bir anlaşmazlık olduğunu, şu an ilişkileri toparlanmış olsa da ince bir ipliğe bağlı olduklarını anlatmıştı Aoi'ye. Ardından da Hanabi'nin onun sınırlarını yokladığını düşündüğünü söylemişti. Aoi onların arasındaki dinamiği düşündü. Hafif bir gerginlik sezmişti ancak bunun tamamen önyargıya bağlı olduğunu düşünüyordu. Hatta düşmanca bir yaklaşım olabileceğini düşünmemişti bile. "Belki de bu gerginliğe çok fazla dikkatini verdiğin için Hanabi'nin davranışlarını farklı yorumluyorsundur." dedi yüzünde hafif bir tebessümle. Toshio'nun tahmin ettiği gibi Hanabi onu sınıyor da olabilirdi ancak bunun tam tersinin olması da pekala mümkündü. "Geçmiş geçmişte kalmış. Belki birbirinizi tanımaya zaman verseniz çok iyi anlaşabileceğinizi fark edersiniz. Ben insan davranışlarını çözümlemede pek iyi sayılmam ancak Hanabi senden hoşlandığı için sana takılıyor diye düşünmüştüm. İkinizin arasının iyi olması klanlarınızın geri kalan üyelerine bile dalga dalga yayılabilir. Birbirinize bu kadar benzerken, doğaya ve onun minik canlılarına bu kadar tutkuluyken aynı zamanda birbirinize karşı bu kadar önyargılı olmanız fazlasıyla üzücü." Onun ilişki hayatına ve duygularına burnunu sokacak değildi elbet ancak hazır bir araya gelmişlerken fırsat tanınmasını mantıklı buluyordu.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Toshio kupayı masaya bırakıyor, bitki çayının son buharı dudaklarında titriyor. Sana dönüp gözlüklerini hafifçe itiyor. "Gerçekten ilginçsin." diyor yumuşak bir hayretle. "Öyle naifsin ki insanların iyi yanını görmekten çekinmiyorsun ama söylediklerin akıllıca. Belki de dediğin gibi denemeliyim." Kendisiyle alay eder gibi gülümsüyor, bakışını pencereden süzülen gün ışığına çeviriyor. Aranızdaki hava yavaşça rahatlıyor, tıbbi merhemin kokusu çay buharına karışıyor. En çok fark ettiğin şey ise Toshio'nun eskisi gibi resmi konuşmuyor olması.

Kapının önünde bir sanda­let sesi duyuluyor. Zırhsız, açık kahverengi yelekli genç bir Iwagakure chuunini içeri eğiliyor. "Takigakure heyeti geldi, bekleme odasına alıyoruz." diyor aceleyle. Toshio hemen ayağa kalkıyor, hafif baş dönmesiyle masaya tutunup dengesini buluyor. Birlikte kapı eşiğinden çıkıp taş koridor boyunca ilerliyorsunuz.

Tsuchikage binasının iç avlusuna açılan dar merdivenlerden çıkıyorsunuz. Avlu çakıl döşeli, ortasında suyla dolu sığ bir havuz var. Suyun üzerinde bronz taslar yüzüyor; içlerine yerleştirilmiş mumlar puslu bir öğleden sonra ışığında titrek yansımalar bırakıyor. Duvar kenarlarına yerleştirilmiş küçük taş çanlar esintide hafif bir tıngırtı yayıyor. Bekleme odası avluya bakan bir sürgülü kapının ardında. Kapıyı itip içeri geçtiğinizde geniş tatami döşeli salon sakin bir loşlukla karşılıyor sizi.

Karşı duvarın önünde iki misafir görünüyor. İlki uzun boylu, otuzlu yaşlarının başında, bal rengi saçlarını omuzlarında serbest bırakan bir kadın, jounin olduğu belli. Sol kaşının üzerinde ince bir dövme, Takigakure’nin ok motifine benziyor. Gözleri çiy damlası gibi soluk yeşil. Omzundan bir ağacın kabuğunu andıran koyu yeşil bir pelerin iniyor, pelerinin uçları beline gümüş kemerle bağlanmış. Yanında duran memuruysa zıt bir hava taşıyor. Daha genç, belki yirmi bir yirmi iki. Saçlarını kestane renkli kısa bir topuzla topladığı halde birkaç tutam sürekli gözünün önüne düşüyor, hemen hemen senin yaşlarında. Tunik yerine açık kolları olan hafif çelik levha giyiyor, ayak bileklerine kadar uzanan dar bir pantolonla kombinlemiş, çizmesinin topuğunu sinirli sinirli zemine vurarak çevreyi soruşturan bakışlar atıyor. Belindeki su damlalı tanto kabzası Takigakure damgasıyla işlenmiş.

Odaya adımınızı attığınız anda Toshio hafif öne eğiliyor, kendini tanıtıyor. "Aburame Toshio, Konohagakure chuunini." Sesi alıştığın o ölçülü tondan biraz daha yüksek. Jounin kadın selamı misket limonu tadında bir tebessümle karşılıyor. "Ben Seiryu Ayame, Takigakure jounini. Umi no Ki Gözetçisi derler." Çevreye bakarak "Son yağışların ardından buradaki havuzun suyu bile hoş bir sedir kokusu taşıyor, toprak bereketli." diye ekliyor, sözcükleri sanki rüzgarla taşınan fısıltılar gibi. Genç memur sol elini göğsüne getirip kısa bir eğilme yapıyor. "Takigakure chuunini Mizutama Ren. Hızlı konuşur, hızlı karar veririm, sizinle aynı tempoda ilerlemeyi umarım." Bakışları sert, ama heyecanı yüzüne renk katıyor.

Giriş kaydını yapan Iwa memuru birkaç belge bırakıyor, ikram için yeşil çay geliyor. Oturma düzeni oluşturulurken kısa bir hazırlık sessizliği yaşanıyor. Toshio düzeltilmiş sargısıyla sağ yanına oturuyor, sen onun soluna yerleşiyorsun. Ayame ağırbaşlı bir selamla ayaklarını altına alıp çömeliyor, Ren ise kılıcını dizinin yanına indirdikten sonra bağdaş kuruyor.

Toplantı başlarken Ayame nazikçe dönüyor ve "Konuşmaya geçmeden önce ruh semalarını okumakta yetkin olduğunuzu duyduk. Sizin sezgilerinizi duymak isteriz." diyor, sözünü tatlı bir gülüşle tamamlıyor. Gözler sana çevriliyor; Toshio hafifçe başını sallıyor, Ren aceleci merakla ileri eğiliyor, salonun taş çanları pencereden sızan rüzgarla yeniden tınlıyor. Kart destesini çıkarıp çıkarmamak, önce sözlü gözlemini paylaşmak ya da vakit kazanmak için protokol belgelerini isteyip incelemek; kararsızlık anı avuç içlerinde ısınıyor.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Toshio, Aoi'nin söylediğini mantıklı bulmuş olacaktı ki yüzü aydınlanmıştı. Aoi de tebessüm etmekle yetindi. Söylediklerini bilmişçe bulur da alınır diye endişelenmişti ancak Toshio da sakin bir doğaya sahipti. Üstelik onunla eskisi kadar resmi ve gergin konuşmuyordu. Ona kendini açmaya başlamıştı, muhabbet bile açıyordu. Derdini anlatıyordu. Belki de onu yalnızca görev arkadaşı değil, gerçek bir arkadaşı olarak bile görüyor olabilirdi. Bu durum Aoi'yi fazlaca mutlu etmişti. Arkadaş olmak nasıl bir şeydir tam bilmese de birinin kendini ona yakın hissetmesi iç ısıtıcı bir duyguydu.

Kısa bir süre sonra kapı açılmış ve içeri giren Iwa shinobisi Takigakure heyetinin geldiğini duyurmuştu. Toshio bunu duyar duymaz ayağa kalkmıştı ancak tökezleyip devrilecek gibi olmuştu. Aoi endişeyle koluna girecekti ki Toshio masaya tutunarak kendisine gelmişti. Uzun süre yattıktan sonra aniden kalkınca tansiyonu düşmüş olsa gerekti. Aoi ne olur ne olmaz diye onu gözetimde tutarak ve ihtiyaç anında destek olmak için yakınında bulunarak kapıya doğru ilerledi. Tsuchikage binasının avlusuna çıkmışlardı. Üzerinde tasların yüzdüğü şirin bir havuz ve taştan çanlar vardı. Avludan çıkıp oraya bakan sürgülü bir kapıdan içeri girince bekleme odasına ulaşmışlardı. Binanın mimarisi epey kafa karıştırıcıydı.

Takigakure shinobileri iki kişiydiler. Birisi yaşça kendisinden epey büyük duran bir kadındı, jounin olmalıydı. Diğeri ise onun yaşlarına yakın gibi duran bir erkekti. O da chuunin olsa gerekti. Jounin'in gözleri yeşilin soğuk ve çekici bir tonuydu. Yüzünde bir ok dövmesi, omzundan aşağıya doğanın bir parçasıymış gibi inen bir pelerini vardı. Erkek olan shinobinin sıcak kahve uzun saçları vardı ve topuz haline getirmişti. Birkaç tutam perçem yüzüne düşüyordu. Çelik desenli ilginç bir kıyafet giyiyordu. Shinobilerin her ikisi de ne Iwa'da ne Konoha'da gördüğü tiplere benziyordu. Sanki bu dünyanın dışından bir yerlerden gelmiş gibi, oldukça elegant ve mistik bir auraları vardı. Aoi ikisini de son derece etkileyici ve hayranlık uyandırıcı bulmuştu.

İlk olarak Toshio kendisini tanıtmıştı. Onun ardından Aoi de saygıyla öne eğilerek gülümsedi. "Ben de Konoha chuunini, Yureikumo Aoi." Jounin olan kadın isminin Seiryu Ayame olduğunu söylemişti. Umi no Ki Gözetçisi diye de bir lakabı olduğunu söylemişti. Aoi tam olarak ne olduğunu anlamasa da epey önemli ve havalı bir şey olduğunu tahmin ediyordu. Yağışların Iwa'ya bereket getirdiğine dair bir şeyler söylemişti. Gerçekten de söylediği doğruydu. Etrafta hoş bir sedir kokusu vardı. Doğayı gözlemlemede başarılı ve hassas insanları hep çok hayranlık verici bulurdu. Ayame şimdiden Aoi'nin takdirini kazanmıştı, yalnızca birkaç cümleyle. Erkek olan chuunin kısa bir selamla birlikte isminin Mizutama Ren olduğunu söylemişti. Sonra da kişilik özelliklerinden en belirgin olanları kısaca saymıştı. Aoi'nin gözleri bunu duyunca kocaman açıldı. Kendini net bir şekilde tanıyan ve bunu ifade etmekten çekinmeyen, güçlü kişiliği olan birisine benziyordu Ren. Evet, Ren de şimdiden onun takdirini kazanmıştı. Yüzüne yansıtmaktan çekinmediği heyecanını çok beğenmişti.

Bu kısa tanışma faslının ardından yerlerini almışlardı. Iwa shinobileri birkaç evrak getirmiş, yeşil çay ikram edilmişti. Aoi o kadar çok çay içmişti ki içi dışı çay olmuştu resmen tüm gün. Toshio sağına oturmuş, Takigakure shinobileri de yerlerini alınca toplantı başlamıştı. İlk söze giren kişi jounin Ayame olmuştu. Onun "ruh semalarını" okumakta yetkin olduğunu, sezgilerini duymak istediğini söylemişti. Geleceğe dair aldığı görülerden söz ediyor olmalıydı. Bunu kimden öğrenmişlerdi ki? Hari ve kendi ekip arkadaşları dışında bunu bilen tek kişi Bokukichi'ydi. Belki de Hari söylemişti. İnsanlara garip bilgiler verme huyu vardı demek ki. "Bu yetimden haberdar olduğunuzu bilmiyordum." Yüzünde her zamanki ölçülü tebessümü vardı. Daha önce görü alma yetisini hiç bu şekilde kullanmamıştı. Zor bir karar alması gerektiği zaman yol göstermeleri amacıyla kullanırdı genellikle. Aslında hazır yanında Toshio varken bir kez daha kullanıp yorumlarını dinleyebilirdi. Yine de bunun nasıl çalıştığı hakkında onları uyarması yerinde olurdu. "Böyle zor bir zamanda ruhların yardımına danışmak yerindedir elbette ancak belirtmem gerekir ki ruhlar bana istedikleri kadar yardım ederler ve neyi ne kadar göstereceklerine kendileri karar verirler. Bunlar benim elimde değildir. Genellikle yoruma açık ve muğlak imajlar görüyorum. İzninizle şimdi deneyebilirim." Çakrasını yoğunlaştırarak Mirai no Me tekniğini kullanacak ve bugüne dair ruhların ona rehberlik etmek istediği ya da onu uyarmak istediği bir şey var mı soracaktı. Gördüklerini de buradaki diğer shinobilerle paylaşacaktı. Belki önemli bir bilgi edinirlerdi.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Ayame başını hafifçe eğiyor, yeşil gözleri saygılı bir açıklıkla bakıyor. "Ruhların kendi iradeleriyle konuştuğunu tahmin ediyordum." diye fısıldıyor. Ren de elini göğsüne götürüp kısa bir selam veriyor, alçak bir sesle "Göreceklerinizi olduğu gibi aktarmanız yeterli, yorum konusunda acele etmeyin." diyor. Toshio omuzlarını gevşetiyor, onun yanında kalman için duyduğu memnuniyet yüzüne yansıyor. Masadaki fincanların buharı yükselirken avuçlarını birleştirip çakranı sessizce dalgalandırıyorsun. Salonun taş çanları o anda susuyor, yalnızca kendini duyuyorsun.

Gözlerin içe dönüyor. Loş bir sınır bölgesine sürükleniyorsun. Önce duman gibi yükselen silüetler beliriyor. Başlarında dün geceki saldırganların maskesini taşıyorlar. Yüz yok, bakış yok, sadece hareketsiz beyaz ovaller. Yanlarında ikinci bir kalabalık beliriyor, alınlarına çizilmiş dönen bir spiral sembolü taşıyorlar. İki grup arasında gri bir zemin açılıyor; zeminin üzeri tozlu, çatlak. Maskeliler el kaldırınca spiral işaretliler de aynı hareketi yapıyor. Parmak uçları havada buluşuyor, çakra kıvılcımları şimşek gibi çakıyor. Çatlamış zeminde gölgeler bir araya gelip geniş bir halka çiziyor. Halka ortasında altı köşeli eski bir mühür beliriyor. Mühürün çizgileri kırmızıya dönüyor, sıvılaşan çakra damla damla zemine akıyor. Gökyüzü yok, nefes yok, sadece boğuk bir uğultu. Sonra çizgiler uğulduyor, halka kendi içine çöküp karanlığa karışıyor. Görüntü parçalanıyor ve gözlerini yeniden açıyorsun.

Tatami ipliklerinin keskin kokusu geri dönüyor, avuçlarının içi terlemiş. Sırtını doğrulttuğunda Ayame sabırla bekliyor, Ren öne eğilmiş ayak parmaklarına basıyor. Toshio hafifçe kaşlarını çatmış.

Sakin bir sesle gördüklerini anlatıyorsun. İki farklı topluluğun buluştuğunu, maskeli grubun spiral işaretlilerle el sıkıştığını, zemine kırmızı bir mühür inşa ettiklerini ve o mührün karanlığa çöktüğünü aktarıyorsun. Spiral sembolünü şöyle tarif ediyorsun: içe doğru dönerek kaybolan kırmızı bir girdap.

Ayame bir an havadaki toz zerrelerine bakıyor, sonra düşüncelerini yumuşak bir tonda paylaşıyor. "Spiral işaretine kimi bölgelerde iç döngü mührü derler. Kırmızıya dönmesi genelde canlı çakrayla beslenen yapıları gösterir. Bir ittifak ruhu sezdim, ama hangi köken bilinmez." Ren çenesini kaşıyor. "Spiral, su girdaplarını da ima eder. Takigakure’de bazı kutsal nişanlar spiral biçimli ama rengi asla kırmızı olmaz. Bir şeyler yanlış olmalı." Toshio kollarını kavuşturuyor, gözlük camı salon lambasının solgun ışığını yansıtıyor. "Maskeli grubu biliyoruz, yine de el uzattıkları topluluk buradan olmayabilir. Spiral Konoha’da da uzak akraba anlamı taşır, sizce başka ülkelere mesaj mı hazırlanıyor?" diye sorguluyor.

Ayame dirseklerini dizine dayayıp sana dönüyor. "Ruhlar mührün tamamlandığını mı yoksa henüz çözülebilir olduğunu mu gösterdi, sence çizgilerin kırmızıya dönmüş olması ne anlama gelir?" diye soruyor. Ren gözlerini kısıp bekliyor, Toshio da sessizce onaylayarak söz hakkını sana bırakıyor. Sezgilerini paylaşmak, sembolü daha derin yorumlamak ya da önce ritüel konumunu bulmaya odaklanmak… cevap vermen için hepsi gözlerini sana dikiyor.

Seiryu Ayame
► Show Spoiler

Mizutama Ren
► Show Spoiler
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Gözlerini kapattığında Aoi kendisini loş bir ortamda buldu. Etrafta dün onlara saldıran maskeli figürlerin siluetleri vardı. Hareketsiz bir şekilde öylece duruyorlardı. Yanlarında bir grup başka insan vardı. Onların alınlarında dönen bir spiral vardı. Bu iki grup arasında çatlak ve tozlu gri bir açık alan vardı. Spiral işaretli grup, maskeli grup ne yaparsa aynısını yapıyordu. Onlar elini kaldırınca diğerleri de elini kaldırıyordu. Çakralar kıvılcım gibi şakırdıyor, zeminde tuhaf bir halka işareti beliriyordu. Halkanın tam ortasında altı köşeli bir mühür vardı. Kan halkaya doğru damla damla akarken halkanın çizgileri de kırmızıya dönerek ışıldamaya başlamıştı. Boğuk bir uğultu sesi ortamı tamamen doldurmuştu. Halka ve figürler yavaş yavaş toz olup uçuşurken Aoi de gözlerini aralayarak kendisine geldi.

Bu akşam gerçekleşecek olan mührün ayrıntılarını göstermiş olmalıydı ona ruhlar. Kısa bir süre kendini toparlayıp neler gördüğünü zihninin süzgecinden geçirirken sakin bir ses tonuyla yaşadıklarını tüm odadakilerle paylaştı. Tüm detaylarına inerek her şeyi olduğu gibi anlattı. İlk yorum yapan kişi Ayame olmuştu. Canlı çakrayla beslenen yapılar olabileceğini, ittifak kokusu aldığını söylemişti. Aoi tam olarak ne demeye çalıştığını anlamamıştı. Epey bulmacalı konuşan bir kadındı Ayame. Ancak fazla üzerinde durmadı. Ren çenesini düşünceli bir şekilde kaşıyarak bazı kutsal nişanların spiral olduğunu ancak kırmızı renkte olmadıkları yorumunda bulunmuştu. Yani tartışmaya pek de bir şey katmamıştı. Bir şeylerin yanlış olduğunu söylemişti, no shit Sherlock. Aralarında en mantıklı yorumda bulunan kişi yine Toshio olmuştu. Spiralin onların köyünce uzak akraba anlamı taşıdığını, mührün başka ülkelerle bağlantılı olabileceğini söylemişti. Aoi düşünceli bir şekilde başını salladı. Ayame ona dönerek onun yorumunu sormuştu, bu mühür ne anlama geliyordu ve durdurmak için zamanları var mıydı?

Aoi düşünceli ve sakin bir şekilde söz aldı. "Açıkçası emin değilim ancak ruhlar bana genellikle olayları gerçekleşmesinden kısa bir süre önce gösterirler. Gördüğüm her şey yaşanabilecek ihtimaller dahilindedir ve yaptığım seçimler olacakları etkileyebilir. Bir nevi uyarı amaçlı. Dün yakaladığımız ve sorguladığımız örgüt üyeleri mührün bu gece tamamlanacağını söylemişti. Yani muhtemelen gece yaşanacakların bir ön izlemesiydi bu. Canlı çakra kaynağı kullanarak Iwagakure üzerine büyük bir suç yükleyeceklerini söylemişlerdi. Toshio gibi başka ülkeleri ve köyleri tehdit etmek istiyor olabilirler. Iwagakure'yi zor durumda bırakmaktan bir çıkarları olsa gerek. Muhtemelen korku ve baskıyla, güçlerini göstererek Iwagakure üzerinde hakimiyet kurmak istiyorlar. Köyün yönetimini ele geçirmek ve örgütlerini daha da güçlendirmek istiyor olabilirler. Belki diğer ülkelere de sıçrayacak bir savaşı tetiklemenin peşindedirler."
Image
► Show Spoiler
Locked