Mirai no Me tekniğini kullanmaya karar verdiğini söylediğinde, hem Hari hem de Toshio duraksıyor. Saya öfkesine rağmen seni merakla izlemeyi bırakmıyor, Takeshi ise tek kaşını kaldırıp gözlerini sende tutuyor. Birkaç derin nefes alıp kendini odaklıyor, gözlerini usulca kapatıyorsun. Nefesinin ritmi yavaşlarken, bilinçaltının kapılarını aralayarak ruhlarla bağlantı kurmaya çalışıyorsun.
İlk önce loş bir sis içinde kaldığını görüyorsun. Sisin arasında beliren yeşil bir patika, üstünde oyukları ve karanlık gölgeleri olan geniş ağaçlar var. Yaprakları dökülmüş gibi, sararmış ve kuru. Patikanın tam ortasında, gölgelerin içinde saklanmış narin bir figür beliriyor. Bu figür, kollarını göğsünde bağlayarak nefesini tutuyormuş gibi. Derken arka tarafta kısa ama sert bir uçurum silueti görünüyor. Dağ rüzgarlarının keskin uğultusunu hissediyorsun. Bu uçurumun kenarında, kırık bir köprü parçası seçiliyor. Kırık tahtaların yansıttığı acı bir çatırtı duyuyorsun.
Yeşil orman patikasına geri döndüğünde, ağaçların kendi aralarında fısıldaştığı bir ses çıkıyor. Çalıların içinde saklanan böceklerin cıvıltısı, sakin bir dere akışının hışırtısına karışıyor. Uçurum tarafı ise kesif bir boşluk ve tedirginlik hissi yayıyor. Duyduğun son şey, rüzgarın kesik bir uğultusu oluyor ve görüntü hemen kayboluyor.
Gözlerini açtığında, kısa bir baş dönmesi hissediyor; Toshio’nun sessiz bakışlarını, Saya’nın meraklı ama ketum ifadesini ve Takeshi’nin pür dikkat bekleyişini fark ediyorsun. Hari ise seni belli belirsiz inceler gibi duruyor, hızlı bir vardiya bekliyor gibi.
Vizyonunu paylaşmanla birlikte Toshio anında "Yeşil orman yolunu takip etmeliyiz." diye net bir ifade kullanıyor. "Uçurum tarafında kırık bir köprü, yolda aksaklık var gibi görünüyor. Sakin geçen bir yol daha güvenlidir." Bu da tam senin rüyada gördüğün yeşil patikaya denk geliyor. Sanki ikinizin de içi bunu onaylıyor.
Hari, kararı sessizce onaylayıp herkesi orman yoluna yönlendiriyor. Patikayı takip ederken ağaçların gölgesi altına giriyorsunuz. İlk anda içinizde belli bir tedirginlik var, pusuya müsait bölge diye biliniyordu sonuçta. Ama yürüdükçe o kadar sakin ki, kuşların tatlı ötüşünü, uzaklarda bir dere akışının sesini duyuyorsunuz. Takeshi arada sırada konuşmayı deniyor fakat Saya’dan zayıf bir karşılık alıyor. Toshio her zamanki gibi gözlem yaparken, sen ise etraftan gelen her çıtırtıya kulak kabartıyorsun.
Hiçbir büyük sorun çıkmadan, gökyüzündeki güneşin yer değiştirmesiyle zaman akıp gidiyor. Arada sırada küçük bir ekin tarlasının yanından geçiyorsunuz, otlayan birkaç vahşi hayvan görüyorsunuz, ama saldırganlık sergilemiyorlar. Nihayet patikanın ormanlık kısmı son bulduğunda, Toshio’nun böcekleriyle araziyi taramasına devam etmesi, tehlike işareti olmadığını kesinleştiriyor. Hari ise devam etmenizi emrederek tempoyu arttırıyor.
Hava akşama yakın, gökyüzü portakal rengine çalarken, iki dağın arasında kurulu bir kasabanın silueti beliriyor. Bu kasaba, Ateş Ülkesi, Zincir Ülkesi, Ağaç Ülkesi ve Toprak Ülkesi’nin kesişimine oldukça yakın. Hari parmağıyla öndeki köprüyü gösteriyor. "Burası dört ülkeye de erişim sağlayan stratejik kasaba. Şu gördüğünüz köprü, gerek ticaret gerek diplomasi açısından hayati. Toprak Ülkesi’yle Ateş Ülkesi arasında bir ortak güven bölgesi gibi."
Kasabayı daha yakından görmeye başladığınızda, kalın ahşap sur benzeri duvarların arasından içeri giden geniş bir kapı görüyorsunuz. İçeride, oldukça düzgün yollar, taş döşeli sokaklar ve dört katlı binalar dikkatinizi çekiyor. Etrafta birkaç bekçi, alışveriş yapan insanların yanı sıra gezgin shinobiler, tüccarlar, kervan sahipleri var. Kasabanın merkezinde büyük bir çeşme, etrafında lokantalar, at ahırları, ufak atölyeler sıralanmış. Ortak tabelalar göze çarpıyor, Ateş, Toprak, hatta Ağaç Ülkesi yazısı yazılmış duyurular.
Hari, daha önce buraya belli ki gelmiş, epey bilgili olduğu anlaşılıyor. Sizi kasaba içinde dolandırmadan doğrudan geniş bir otel binasına götürüyor. Bu otelin dört katı olduğunu ve en üst katın diplomatik konuklar için ayrıldığını anlatıyor. "Üç oda ayırttım." diyerek resepsiyona yöneliyor. Resepsiyon görevlisi kısa boylu bir adam, elindeki kayıt defterine bakarken Hari’nin gelişini görünce şaşkınca gözlerini açıyor. "Biz… size iki oda hazır demiştik?" diye kekeliyor. Hari sinir göstermeden "Üç." diyerek bakışlarını sertçe adamın üstünde gezdiriyor. Adam "A-A tabii… hemen." deyip hızlıca bir anahtar seti uzatıyor.
Anahtarları aldıktan sonra Hari yanınıza dönerek "Kızlara bir oda, erkeklere bir oda… ve sonuncuyu da ben tek başıma kullanacağım." diye net bir dille karar veriyor. Kimse itiraz edemeden merdivenleri tırmanmaya başlıyorsunuz. Elindeki anahtara göz gezdiriyorsun, üzerinde "304" yazıyor. Yani üçüncü kattaki dördüncü oda. Saya bir şey söylemeden yanından geçiyor, yüzünde hala dün geceki gerginliğin izleri var, ama açıkça bir şey demiyor.
Takeshi merdivenlerde Toshio’ya "Ee, şimdi yukarıda boş bir vakit bulursak şöyle bir kart oyunu mu oynasak? Hem belki Aoi de takılır bizimle belki, ne bileyim, aramız iyice ısınır…" diye konuşuyor. Sen ise pek kulak kabartmadan, otelin ahşap basamaklarını çıkarak üçüncü kata varıyorsun. Orada koridor boyunca sırayla odalar dizilmiş. Kapına yaklaştığında önünde ufak bir pencere, içeriye loş bir öğleden sonra ışığı yansıyor.
Kapıyı açıp adım attığında, içeriye mis gibi sedir ağacı kokusu dolu bir hava çarpıyor. Odada iki yatak var: biri pencere kenarında, diğeri duvara bitişik. Arada küçük bir sehpa, duvarda ülkelere ait haritalar, basit bir gardırop ve aynalı bir şifonyer bulunuyor. Çok büyük değil ama temiz ve bakımlı. Zemine yer serilmiş kalın kilim, adımlarını yumuşak bir dokuyla karşılıyor. Bu kasabanın konukları için tasarlanmış özel oda, diplomatik konuklara yakışır şekilde sade ama rahat bir dekorasyona sahip.
Şimdilik ne yapmak istersen sana kalmış görünüyor. Hari, alt kattaki kayıt kısmında büyük ihtimalle başka düzenlemelerle meşgul. Takeshi ve Toshio da kendi odalarını bulmaya çalışıyor olabilir, Saya seninle hiç konuşmadan odanın diğer tarafındaki yatağa yöneliyor. Havadaki hafif gerilimi fark etmemek zor. Kasabada bu akşam üstü fazla aktivite yok gibi; heyetle toplantınız da muhtemelen sabaha olacak. Bu yüzden önünde bir dinlenme veya dışarıyı keşfetme seçeneği var. Yatağı test ederek veya pencerenin önünde şehir manzarasını izleyerek zaman geçirebilirsin.