Bokukichi, senin onları savunman üzerine "Tabii efendim, iyi günler efendim…" diye hafif panik bir sesle mırıldanıyor ve ekibini etrafına toplayarak çekilme hazırlığına girişiyor. Kısa boylu olan gözlerini kaçırırken, hırkalı "Yine teşekkür ederiz, daha fazla kalmak istemiyoruz." diye fısıldıyor, maskeli ise sessizce ayaklarını sürüyerek ustasının peşine takılıyor. Birkaç saniye içinde, koşturur adımlarla molozların ve yıkıntıların arasından geçerek hızlıca gözden kayboluyorlar.
Kizami, adamların ardından bakarken, senin sözlerini duyuyor ve hafifçe başını çeviriyor. "Güçlü tiplere benzemiyorlar, ama sen yine de yabancılara çok güvenme." diyor, sesi hem uyarıcı hem de dostane bir tonda çıkıyor. "Son zamanlarda Konoha’nın üzerinde fazlasıyla siyaset dönüyor. Bunların size yansımasını istemiyorum." Göğsünü dikleştirerek sana doğru dönüyor, söylediklerini destekler bir el hareketi yapıyor. Sen kendini tanıttığında Kizami gülümsüyor; gözlerinin keskin çizgilerinde birkaç yumuşak kıvrım beliriyor. "Uchiha Kizami. Bugüne kadar tanıdığım her Yureikumo iyi bir arkadaşıma dönüştü. Umarım seninle de hep iyi geçiniriz." diyerek elini uzatıyor.
Ardından, ölü bedenleri gömme fikrini öne sürdüğünde, Kizami önce bir şey söyleyecek gibi duruyor, sonra sessizce bakışını çevreye gezdiriyor. Hafifçe onaylarcasına başını sallayıp belirgin bir duruş alıyor. Elleriyle hızla birkaç Doton mührü yapıyor, sert toprağın içinden dipleri boş, büyük oyuklar açıyor. "Hadi." diyor, elindeki tozu silkelerken. Ormandan bir bölüm ayırmış gibi görünen bu haznelerin kenarına işaret ediyor.
Ryuu, Haru ve Emi; sen ve Keita’yla birlikte efor sarf ederek bedenleri bu oyuklara taşımaya başlıyorsunuz. Yanmış, parçalanmış bedensel izleri görmek herkesin içini kemiren bir duygu yayıyor; yine de el birliğiyle ağır ve tozlu cesetleri birer birer boşluğa yerleştiriyorsunuz. Ağaçların serin esintisi arasında, Kizami bir kez daha Doton mührü yaparak kazılan çukurların üstünü kapatıyor. Yerde hafif tümsekler oluşurken sessizce etrafa yayılan bir ağır hava hâkim oluyor.
Her şey bittiğinde, Kizami tekrar sana dönüyor, sesinde hafif bir yumuşama var. "Ben zaten Morino Köyü’nden geçeceğim. Bu şifacı beyefendileri oraya bıraksam iyi olur." diyerek Ryuu ve öğrencilerine bakıyor. "Sen ve Keita da Hokage’ye rapor vermeye gidin." Keita, gözlerinde tedirginlikle "Hokage bize onlardan ayrı döndüğümüz için kızmaz mı?" diye fısıldıyor. Kizami dudaklarını hafifçe büzerek gülümsüyor. "Ben dahil olduysam kızmaz." diyor, elini Keita’nın omzuna koyup onu yatıştırırcasına sıvazlıyor.
Ryuu, Haru ve Emi sırayla yanınıza yaklaşıyorlar. Önce Ryuu, şükran dolu bir ifadeyle Keita ve sana hafifçe eğiliyor. "Görev için gösterdiğiniz emek için teşekkür ederiz." diyor, ardından Haru çekingen ama kararlı bir adımla Keita’nın yanına gelip "Mektuplaşalım mı? Öyle… arada sırada." diyerek gülümsemeye çalışıyor. Keita’nın gözleri doluyor, Haru’ya sıkıca sarılıyor. Emi ise sana doğru dönerek heyecanlı bir ifadeyle "Düğünüme geleceksiniz, tamam mı?" diye ekliyor, yüzündeki heyecan neşeyle karışık bir inada dönüşüyor. Sizden aldıkları onay bakışlarından sonra, Kizami’nin rehberliğinde Morino Köyü yoluna doğru yöneliyorlar.
Böylece sen ve Keita, köye dönmek için yola koyuluyorsunuz. Gökyüzü, geçen çarpışmanın yorgunluğuna rağmen berraklığını koruyor. Bacaklarınızda dünyevi bir yorgunluk hissi, zihinlerinizde ise yapılacak raporun yüküyle uzaklaşmaya başlıyorsunuz. Sırtınızda iliklerinize kadar işleyen bir deneyimin anısı, bilmediğiniz daha çok şey olduğuna dair bir iç sıkıntısı… Güneş, yavaşça göğün ortasında ilerlerken, Konoha’ya dönüşünüz başlamış oluyor.
Köye vardığınızda, Akşam güneşi Konoha'nın ağaç tepelerini solgun turuncu bir ışıkla yıkıyor. Yorucu yolculuk ve yaşadıklarınızın ağırlığı omuzlarınıza çökmüş olsa da Hokage’nin ofisine adım attığınız anda belli bir rahatlama hissi gelip yerleşiyor. Hokage Sarutobi Shigure, masasında ufak bir yığın parşömenin yanında oturmuş, siz içeri girer girmez keskin bakışlarını size çeviriyor. Yarı yorgun, yarı rahatlamış bir ses tonuyla "Epey yorgun görünüyorsunuz ama her şey yolunda anlaşılan." diye mırıldanıyor. Kısa bir duraklamadan sonra, sesi daha nazik bir tona bürünüyor. "Hoş geldiniz. Şimdi bana raporunuzu anlatın lütfen."
Kizami, adamların ardından bakarken, senin sözlerini duyuyor ve hafifçe başını çeviriyor. "Güçlü tiplere benzemiyorlar, ama sen yine de yabancılara çok güvenme." diyor, sesi hem uyarıcı hem de dostane bir tonda çıkıyor. "Son zamanlarda Konoha’nın üzerinde fazlasıyla siyaset dönüyor. Bunların size yansımasını istemiyorum." Göğsünü dikleştirerek sana doğru dönüyor, söylediklerini destekler bir el hareketi yapıyor. Sen kendini tanıttığında Kizami gülümsüyor; gözlerinin keskin çizgilerinde birkaç yumuşak kıvrım beliriyor. "Uchiha Kizami. Bugüne kadar tanıdığım her Yureikumo iyi bir arkadaşıma dönüştü. Umarım seninle de hep iyi geçiniriz." diyerek elini uzatıyor.
Ardından, ölü bedenleri gömme fikrini öne sürdüğünde, Kizami önce bir şey söyleyecek gibi duruyor, sonra sessizce bakışını çevreye gezdiriyor. Hafifçe onaylarcasına başını sallayıp belirgin bir duruş alıyor. Elleriyle hızla birkaç Doton mührü yapıyor, sert toprağın içinden dipleri boş, büyük oyuklar açıyor. "Hadi." diyor, elindeki tozu silkelerken. Ormandan bir bölüm ayırmış gibi görünen bu haznelerin kenarına işaret ediyor.
Ryuu, Haru ve Emi; sen ve Keita’yla birlikte efor sarf ederek bedenleri bu oyuklara taşımaya başlıyorsunuz. Yanmış, parçalanmış bedensel izleri görmek herkesin içini kemiren bir duygu yayıyor; yine de el birliğiyle ağır ve tozlu cesetleri birer birer boşluğa yerleştiriyorsunuz. Ağaçların serin esintisi arasında, Kizami bir kez daha Doton mührü yaparak kazılan çukurların üstünü kapatıyor. Yerde hafif tümsekler oluşurken sessizce etrafa yayılan bir ağır hava hâkim oluyor.
Her şey bittiğinde, Kizami tekrar sana dönüyor, sesinde hafif bir yumuşama var. "Ben zaten Morino Köyü’nden geçeceğim. Bu şifacı beyefendileri oraya bıraksam iyi olur." diyerek Ryuu ve öğrencilerine bakıyor. "Sen ve Keita da Hokage’ye rapor vermeye gidin." Keita, gözlerinde tedirginlikle "Hokage bize onlardan ayrı döndüğümüz için kızmaz mı?" diye fısıldıyor. Kizami dudaklarını hafifçe büzerek gülümsüyor. "Ben dahil olduysam kızmaz." diyor, elini Keita’nın omzuna koyup onu yatıştırırcasına sıvazlıyor.
Ryuu, Haru ve Emi sırayla yanınıza yaklaşıyorlar. Önce Ryuu, şükran dolu bir ifadeyle Keita ve sana hafifçe eğiliyor. "Görev için gösterdiğiniz emek için teşekkür ederiz." diyor, ardından Haru çekingen ama kararlı bir adımla Keita’nın yanına gelip "Mektuplaşalım mı? Öyle… arada sırada." diyerek gülümsemeye çalışıyor. Keita’nın gözleri doluyor, Haru’ya sıkıca sarılıyor. Emi ise sana doğru dönerek heyecanlı bir ifadeyle "Düğünüme geleceksiniz, tamam mı?" diye ekliyor, yüzündeki heyecan neşeyle karışık bir inada dönüşüyor. Sizden aldıkları onay bakışlarından sonra, Kizami’nin rehberliğinde Morino Köyü yoluna doğru yöneliyorlar.
Böylece sen ve Keita, köye dönmek için yola koyuluyorsunuz. Gökyüzü, geçen çarpışmanın yorgunluğuna rağmen berraklığını koruyor. Bacaklarınızda dünyevi bir yorgunluk hissi, zihinlerinizde ise yapılacak raporun yüküyle uzaklaşmaya başlıyorsunuz. Sırtınızda iliklerinize kadar işleyen bir deneyimin anısı, bilmediğiniz daha çok şey olduğuna dair bir iç sıkıntısı… Güneş, yavaşça göğün ortasında ilerlerken, Konoha’ya dönüşünüz başlamış oluyor.
Köye vardığınızda, Akşam güneşi Konoha'nın ağaç tepelerini solgun turuncu bir ışıkla yıkıyor. Yorucu yolculuk ve yaşadıklarınızın ağırlığı omuzlarınıza çökmüş olsa da Hokage’nin ofisine adım attığınız anda belli bir rahatlama hissi gelip yerleşiyor. Hokage Sarutobi Shigure, masasında ufak bir yığın parşömenin yanında oturmuş, siz içeri girer girmez keskin bakışlarını size çeviriyor. Yarı yorgun, yarı rahatlamış bir ses tonuyla "Epey yorgun görünüyorsunuz ama her şey yolunda anlaşılan." diye mırıldanıyor. Kısa bir duraklamadan sonra, sesi daha nazik bir tona bürünüyor. "Hoş geldiniz. Şimdi bana raporunuzu anlatın lütfen."