Genel
İsim: Uchiha IzaneYaş: 19
Cinsiyet: K
Boy: 167
Kilo: 60
Saç ve Göz Rengi: Siyah - Siyah ( + Sharingan?)
Genel Görünüm: Kıvrımlı sayılabilecek vücut hatları, uzun genelde açık bırakılmış her Uchiha'nın en az Sharingan kadar ayırıcı bir özelliği olan siyah saçlar, simsiyah gözler. Güzel bir kız sayılabilir aslında bilmiyorum.
Bilgiler
Köy: KonohagakureElement: Katon, Fuuton
Rütbe: Jounin
Yatkınlık: Ninjutsu
Detaylar
Kişilik: Kendimden bahsetmekten hiç bir zaman hoşlanmamışımdır. İnsanların beni zamanla tanımasının daha sağlıklı olması gerektiğini düşünüyorum. Yine de ısrar ediyorsan biraz anlatayım. Sanırım küçük yaştan beri aileden kopuk olmam ve dedem ile büyümem aile ilişkilerini pek anlayamama sebep oldu. Bu da sanırım arkadaş edinmedeki zorluklarımı açıklıyor, çünkü kendimden başka kimseye hiç bir zaman ihtiyacım olmadı. Dedem tam bir Konoha shinobisiydi. Her zaman bizim nasıl diğer köylere göre daha adil, daha onurlu ve genel olarak daha iyi olduğumuzdan bahseder ve eklerdi zor durumda olduğumuz zaman kimse bizim vatanımızı bizim kadar düşünmeyecek hatta bu vatan üzerindeki emellerine ulaşmak için fırsat kollayacaktı. Ben bu düşünceyle büyüdüm. Bunun dışında çok sakin biriyimdir, son zamanlarda biraz içime kapandım kapanmasına ama sebeplerini zaten biliyorsun (geçmişte anlatılıyor). Bana duygusuz diyenler oluyor fakat yanılıyorlar. Kesinlikle duygularım var yani öyle olduğunu düşünüyorum ama öğrendiklerim bana bunları baskılamamı söylüyor. Bende öyle yapıyorum. Savaş alanında bizi duygular kurtarmayacak sonuçta. Ben bana verilen rolün farkındayım, bu rol bu köyün ve bu köyün insanlarının devamlılığını sağlamak. Bende bunu yapmak için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. Eğer bir gün bu amaç için canımı feda etmem gerekirse bir an gözümü kırpmam. Ardımızdan gelen nesile güveniyorum.
İlgi / Hobi: Çiçek bakmak, geninlerle vakit geçirip onlara bir şeyler öğretmek ve çaktırmadan onlara Konoha milliyetçiliği aşılamak.
Özgeçmiş: Nereden başlamalıyım tam olarak bilmiyorum. ben hayatını oldukça düz yaşamış biriyim aslında. Çocukluğum sokaktaki diğer çocukların kaçından farklıdır bilemiyorum. Belki, sadece belki dedemi tanıyor olmam sayılabilir. Bizim işimizi yapan güruhun ne kadarı az önce söylediğim şeyleri söyleyebilir bilemiyorum. Düşününce çok fazla şeyi bilmiyormuşum. Lakin öyle, çocukluğum basit ve unutulabilirdi. Konoha sokaklarında, birbirine benzeyen Uchiha evlerinin birinde doğup büyüdüm. Babam ve annem bir zamanlar iyi shinobilerdi. Tabi bunun doğal sonucu olarak onlarla pek etkileşime geçtiğim söylenemez. Bunu da anlamak güç, böyle karışık zamanlarda ve bu meşguliyetlerinin içinde bir de çocuk yapma fikri kimden çıkmıştı acaba? Sanırım doğal bir iç güdünün yada bir kaza kurşununun ürünüyüm. Eh ben bunu onlara hiç sormadım, bu yaşımdan sonra da karşılarına çıkıp sormam zaten. Neyse ne diyorduk? Çocukluk. Beni dedem büyüttü diyebilirim ve bence gayet güzel bir iş çıkardı. Kendisi köy ve klan tarafından sert biri olarak tanınırdı. Yıllarını polis teşkilatında geçirmiş bir adamdan aksini beklemiyordum zaten. Bana bu tarafını şımarmadığım zamanlarda hiç göstermedi. Beni akademiye sokan oydu. O zamanlar annem buna biraz karşı gibiydi. Lakin dedemin ısrarlarına karşı pek sesini çıkaramadı.
Akademide ortalamanın üstündeydim. Bir deha değildim bunun farkındayım ama daha kunaiyi doğru tutamayan tayfadan da sıyrılıyordum. Lakin bu durum böyle devam etmedi zira dedem pek memnun değildi bu halimden. Ona göre bir shinobi her zaman zirveyi hedeflemeliydi. Köyüne ve klanına en iyi hizmeti bu şekilde verebilirdi. Bu zamanlardı dedemin bana klasik shinobi eğitiminin yanında tarih eğitimi, köyün önemini, birliğini ve buna benzer bir takım 'ekstrem' sayılabilecek düşünceleri aşılamaya başlaması. İşe yaradı da, derslerim daha iyiye gitti bir Uchiha gencinden beklenenleri daha iyi yerine getirir hale geldim ve en önemlisi -dedemi de en çok sevindiren- tam bir Konoha milliyetçisi olup çıkmıştım. Bu Konoha milliyetçisi ne demek şu an bile tam olarak bilmiyorum fakat yıllar bana şunu öğretti, bizim bizden başka dostumuz yok.
Mezun olup rütbe almam anne ve babamla azıcık olan ilişkimin iyiden iyiye bitmesine sebep olmuştu. Bunun sebebi edilen kavgalar onlar bunlar değildi, birbirimizi görecek vaktimiz olmuyordu. Ben ya görevde, yada dedemle antremandaydım. Onlarda bildiğiniz gibi meşguldüler hep. Kızmıyorum onlara, anlıyorum. Yaşadığımız hayat zor bir hayat. Bana bilmeden büyükte bir ders verdiler, asla çocuk yapma. Bu dönemlerim pek sorunsuzdu. Takımımda iyi çocuklar vardı. Senseimiz iyi bir senseiydi. Hala Kenta'nın yanına gider orkidelerim için tüyo isterim. İçine kapanık ama iyi bir çocuk, Konohalı sonuçta.
Chuunin olduğum gün dedemin yanına koştum. Sevinir diyordum ama pek bir tepki vermedi. Benden beklenen buymuş zaten. Bir Konoha shinobisinin uzun yıllar Genin olarak kalması normal bir şey değilmiş. Eh doğru söze ne denir? Bende çok çalıştım haliyle, Jounin olmaya adadım kendimi. Oldum da fakat dedem bunu görecek kadar yaşamadı. Ben bir görevdeyken kendisi uykusunda ölüp gitmiş. Bir shinobi için nereden baktığınıza göre değişecek olsada kesinlikle çok iyi bir son. Ailesinin devamlılığını sağladı ve köyüne yararlı biri olarak barış içinde göçüp gitti.
Rütbeyi almak güzeldi, hoş bir histi falan ama beraberinde getirdiği sorumluluklar resmen belimi bükmüştü. Bir şekilde üstesinden geliyordum ancak dedemin olmayışı kendini kesinlikle hissettiriyordu. O zamanlar o yanımda olsaydı böyle olmazdı diye düşünüyorum. Beni bu geçiş sürecine daha iyi hazırlar ve daha eksiksiz bir Jounin olmamı sağlardı. Ancak bir Jouninin böyle bir hazırlanma ve büyütülme sürecine ihtiyacı olmaması gerekiyor. Sanırım kendimde eksik gördüğüm başka bir şeyi de buldum. Bakın şu zamana kadar hayatım aslında çok sıradan bir hayat. Yan binada oturan Uchihadan farkı yok. Ben pek umursamaz büyüdüm. Yani insanları. Köyüm ve klanım bunlara hizmet için yetiştirildim. Ölümler, yaşamlar, kutlamalar benim için her zaman ikinci plandaydı. Ben nedense bunlardan etkilenmiyordum. Dedemin ölümünde bile ağladığımı hatırlamıyorum. Evet üzüldüm evet zor bir süreçti ama geldi geçti. Onun daha iyi bir yerde olduğuna inanıyorum. Fakat emrime verdikleri o üç çocuk neredeler işte ondan emin değilim.
Bir jounin olarak çeşitli görevlere çıkmıştım, beni ve yanımda götürdüklerimi bekleyen tehlikelerin ne seviyede olduğunu biliyordum. Daha önce takım lideri olarakta görev aldım. Yani anlayacağınız özgüvenim falan tamamen yerinde, işyerinde başka bir gün olarak bakıyorum olaya. Görevde kağıt üstünde basit görünüyordu zaten. Güneyde, deniz kenarında bir yerlerde tüccarlara dadanan çetenin tepesine çökmemiz istenmişti. İçlerinde kaçak ninjalarında olduğu bir gruptu bu. Takımım daha yeni Chuunin olmuş bir erkek çocuğu ve onunla aynı takıma mensup iki geninden oluşuyordu. Bu çocuklar bu görevden iki ay kadar önce Jounin olan senseilerini kaybetmişlerdi. Biraz hassas bir durumdu anlayacağınız.
Olay yerine intikal etmemiz bir hafta kadar sürdü. Çocukların beni kabul etmesi için yeterli bir zaman olmuştu bu. Güzel sohbet ettik, ben onlara bir şeyler öğrettim, onlar bana başka şeyler öğretti derken güzel bir dinamik yakalamıştık. Hatta köye döndüğümüzde takımlarının lideri olmayı bile teklif etmeyi düşünüyordum. Yolda çevre köylerden toplayabildiğimiz kadar bilgi toplamayı ihmal etmedik. Yerel halk zaten bu çeteden bezdiği için yardımlarını esirgemiyordu. Neyse çok uzatmayayım. Bir kaç günlük araştırmanın ve iz sürmenin ardından çetenin inini bulduk ve saldırı planımızı gerçekleştirdik. Bir kaç tanesini tutukladık, bir kaç tanesi leş oldu derken dosyayı kapatmaya hazırdık. Geri dönüş yolu için hazırlıklara başlarken olanlar oldu. Meğerse bu pezevenkler daha büyük bir organizasyonun yeni kurulmuş bir ağıymış. Bunu bilmiyorduk sana yemin edebilirim. Çocuklarını elimden geldiğince savundum. Fakat iki genin, bir chuunin ve bir jouninin baş edebileceğinden çok fazlası vardı. Gecenin karanlığında ve ay ışığının altında kılıçlarımız çarpıştı, kanımız döküldü. Ben onların kanını döktüm dökmesine ama onlar bizim canımızı aldı. Takımının en yeteneklisi, Genma daha yeni Chuunin olmuş genç, oracıkta öldü. Dedemin sözleri o an daha fazla anlam kazandı benim için. Cesedi gördükten sonra gözümün döndüğünü hatırlıyorum. Bildiğim her şeyi kullandım, yeteneklerimi zorlayabildiğim kadar zorladım. İşe yaradı da, iki tanesinin kellesini alabildim. Fakat ben onlarla uğraşırken çocuklarından biri hareket edemez hale düştü. Kanlar içinde yerde yatıyordu. Daha sonra yakından incelediğimde bacaklarının kırıldığını da görecektim. Bir şekilde onları geri çekilmeye zorladım fakat giderken bizden birini de yanlarında götürdüler. Geninlerden biri Makoto, esir düştü. Önümde iki seçenek vardı. Ya peşlerine düşüp Makoto'yu kurtaracaktım. Yada yerde kan revan içinde yatmakta olan Hashi'yi köye geri getirecektim, zira bunu yapmazsam yaşamayacağından emindim. Benim medikal hünerlerim bir yere kadar onu stabilize etmişti ama sağlam bir ameliyata ihtiyacı vardı. Doğru kararı verdim mi vermedim mi bilmiyorum. Raporumu köye sundum ve yanına geldim. Hashi şu an hastahanede buradan sonra onun yanına gideceğim. Bir şekilde şehidimizin cesedini de getirebildim. İlk kez korkuyu hissettim ve kaçtım biliyor musun? Adamların peşine düşmekten korkmadım sakın yanlış anlama, Makato'nun ve Ryuza'nın ailelerinin karşısına nasıl çıkacağım bilmiyorum. Sanırım senin gibi ölü olsaydılar işim daha kolay olurdu. Peki sırf işim kolay olsun diye birilerinin yaşamıyor oluşunu istemek beni kötü biri yapar mı? Bilmiyorum. Bunu öğrenmek için fırsatım var. Merak etme, sana yemin ediyorum öğrencilerinin intikamını alacağım.
Eşya
Başlangıç Eşyası: Dedemin uzun shinobilik yılları boyunca tuttuğu günlüğü. İçinde neler var kim bilir zira henüz açıp okumaya fırsatım olmadı.Eşya Görünümü: