Toshio yaralanalı bir gün geçti. Iwagakure'nin en iyi otelinde ağırlandınız, kaliteli odalarda uyudunuz ve enerjik bir şekilde uyandınız. Şu anda bulunduğunuz oda Tsuchikage binasının ara katında, geniş pencereleri sokağa bakan sakin bir kafeterya. Taş kemerlerin ardındaki yüksek tavan, akşam ışığını soluk sarıya çeviren fenerlerle aydınlanıyor. Ortadaki alçak masaların her birinde demir döküm çaydanlıklar, duvar diplerinde kahve değirmenleri duruyor. Uzak köşede bir tezgahta Iwa tarzı tatlılar sergileniyor.
Takeshi elindeki kupayı masaya bırakıp Hari’nin ardından kapıya bakıyor. "Şaka maka, Aoi’nin garip arkadaşı olmasa perttik." Saya hafifçe başını sallıyor. "Doğru." Tam o sırada kapı açılıyor, içeri Hanabi giriyor. Kamizuru klanından olduğunu hatırlayabiliyorsun. Uzun saçları omzundan kayarken gözleri doğrudan Toshio’ya çevriliyor. "Aburame kardeş, yaralanmışsın. Bir gelip göreyim dedim." Toshio doğrulup ciddi bir ifade takınıyor. "Yaralansam da böceklerim sayesinde iki dakikada iyileşiyorum, merak etme." Hanabi dudaklarını büzüp hafifçe kıkırdıyor. "Benim arılarım da insanlar iyileşemeden onları tekrar yaralayabiliyor yalnız."
Toshio’nun omuzları geriliyor ama kızın omzuna dokunup ileri bir adım atmasını izliyor. "Şaka yapıyorum aksi çocuk, dinlen biraz." Kısa bir el sallayarak odadan çıkıyor. Toshio kızardıktan sonra sana dönüp fısıldıyor. "Ya önce tahrik ediyor-" Cümlenin ortasında sesini kesip yeniden önüne bakıyor. Toshio’yu ilk kez monoton tonunun dışında duyduğunu fark ediyorsun.
Kapı bu kez hızla açılıyor. Tora içeri giriyor, geniş omuzlarıyla havayı dolduruyor. "Gençler. Duydum ki bu görev için burada kalacakmışsınız, teşekkür ettikto. Fakat sizi yalnız göndermek gibi bir salaklık yapılmasına izin vermeyeceğiz tekrardan." Takeshi sandalyesinde geriye yaslanıp kollarını kavuşturuyor. "Hatayı bir kere yapmak yetti yani." Tora boğazını temizleyip ciddi bir duruşa geçiyor. "Karşınızda benim de ustam, Tsuchiryu klanının gözdesi, geleceğin Tsuchikage’si, Natsuchi."
Siyah saçları beline kadar inen, gözlerinde ağır sürme taşıyan uzun boylu bir kadın içeri giriyor. En dikkat çeken kısım ise... göğüslerinin boyutu. Toshio bakışlarını yere indiriyor, Saya şaşkınlıktan gözlerini ayıramıyor, Takeshi ise kıkırdayarak ayağa fırlıyor. "Ohahahaha… Hoş geldiniz." Natsuchi Takeshi’ye doğru yavaş yavaş ilerliyor. "Velet! Bu kıyafetle mi görevlere çıkıyorsun sen? Biraz adam gibi giyin.” Takeshi homurdanarak omzundaki pelerini düzeltmeye çalışıyor. Natsuchi daha da eğiliyor, göğüsleri neredeyse Takeshi’nin çenesine değecek kadar yaklaşıyor. "Sende bir haylazlık kokusu var. Bana sorun çıkarmazsın, değil mi?"
Takeshi kekeliyor. "Yok, sorun çıkarmak, zaten neden hani bir insan sorun çıkarır ki? Yani hiç gezmiyoruz bence ya, koskoca dünya-" Gözleri farkında olmadan Saya’ya kayıyor. Saya kaşlarını çatıyor. Natsuchi doğrulup boğuk bir kahkaha atıyor, sonra da herkese tek tek el uzatıyor. Tokalaşmaları bitince geniş bir sandalyeye oturuyor, çizmeli ayaklarını masaya kaldırıyor. "Tora. Sake getir." Tora yutkunarak "Ama hocam, daha saat sabahın ka-" derken Natsuchi keskin bir bakış fırlatıyor. "Bir daha bana cevap verirsen ağzını yüzünü sikerim senin." Köşeye baktığınızda Tora'nın çoktan gitmiş olduğunu fark ediyorsunuz.
Natsuchi döne döne bakınırken gözlerini sende sabitliyor.
"Sen fal bakıyormuşsun. Hocan söyledi. Bak bakayım bana."