Page 1 of 3

[Yureikumo Aoi] Öbür Taraf

Posted: Sat Apr 05, 2025 8:02 pm
by GM - Shinsei
Yeni gün, gri taşlarla örülmüş bir yabancı şehirde başlıyor. Gözlerini açtığında, karşılaştığın ilk şey sessizlik oluyor. Alışkın olduğun Saya'nın uykulu mırıldanmaları, Takeshi'nin esneme sesleri, Toshio'nun sabahın köründe notlarına göz gezdiren o homurtusu… hiçbirisi yok. Odanın duvarlarına vuran sabah ışığı bile seni boşluğa karşı uyanmış gibi hissettiriyor. Bu sefer yalnızsın. İlk defa... gerçekten yalnız.

Yatağından kalkıp pencereye yaklaşıyorsun. Iwagakure’nin taş dokulu çatılarından, güneşin ilk ışıkları sarkıyor. Dağlar, kasvetli gölgeleriyle köyü kuşatmış durumda. İçinde bir uğultu var. Görevin, görüşün, yolun... hepsi tek bir hedefe odaklanmış, Kazankai Mağaraları.

Eşyalarını toparlayıp çantana yerleştiriyorsun. Tilki heykelini eline alıp bir süre ona bakıyorsun, sonra dikkatle sarıp çantanın en güvenli yerine yerleştiriyorsun. Kemerindeki kart destesini düzeltiyorsun. Mirai no Me sana yön verdi, artık onun ne gösterdiğini sorgulamanın vakti değil, harekete geçmenin vakti.

Otelden çıktığında dışarının Iwagakure sabahına özgü serinliği yüzünü okşuyor. Kapının hemen önünde ekibin seni beklediğini fark ediyorsun. Her biri görev için hazır görünüyor. Hari'nin katı disiplini artık üzerlerine işlemiş gibi.

Takeshi hemen bir adım öne çıkıyor. Gözlerinde enerji var, ama bu sefer biraz daha farklı… sanki daha bilinçli bir kararlılıkla dolu. "Kazankai’ye birlikte gitmek istiyorum." diyor. "Eğer gerçekten ruhların gösterdiği yer orasıysa, seni yalnız göndermeyeceğim."

Ardından Saya'nın sesi geliyor. Pek dramatik olmayan bir şekilde ama bir kararlılıkla "Ben de geliyorum." diyor. Ne kadar sert görünmeye çalışsa da sesindeki endişeyi ayırt edebiliyorsun. Belki seni korumak istiyor, belki kendine olan inancını sınamak. Belki ikisi birden.

Toshio ise geriden, sırtındaki çantasını hafifçe düzelterek yaklaşıyor. "Ben Hari öğretmenimiz ile Jinsei Yakata’ya gideceğim." diyor. "Iwa tarafı da Kurodake Tünelleri'ne bakacak. Üç koldan ilerleyeceğiz, belki bir şeyleri daha çabuk çözebiliriz."

O sırada Hari sessizce beliriyor. Omuzları her zamanki gibi dik, yüzünde sert ama adil bir ifade var. Gözlerini sana çevirip birkaç adım yaklaşıyor ve elindeki rulo haritayı sana uzatıyor. "Kazankai’nin girişlerinden biri kapatılmış ama diğeri hala açık." diyor. "Bu harita seni doğru yola yönlendirecek. Dikkatli olun. Burası sadece taşlarla kaplı bir mağara değil. O yerin... hafızası var."


► Show Spoiler


Haritayı açıyorsun. İnce hatlarla çizilmiş geçitler, dar yollar, dağların arasında kıvrılan patikalar... Sakin bir hareketle haritayı katlayıp çantana yerleştiriyorsun.

Yola koyuluyorsunuz.


Kazankai Mağaraları’na giden patika, ilk başta taş yığınlarının arasında ilerliyor. Sert kayaçlar, gri gökyüzüyle birleşerek sizden her türlü rengi çalıyor. Sonra bir anda, taşlardan sıyrılıp bir ormanın kenarına geliyorsunuz. Iwagakure'nin bu kadar yakınına sık orman örtüsünün varlığı garip geliyor.

Takeshi, ellerini arkasında birleştirerek konuşmaya başlıyor. "Iwagakure’nin hemen dibinde orman olması tuhaf, değil mi?" Saya kaşlarını hafifçe kaldırarak "Niye ki?" diye soruyor. Takeshi omuzlarını silkerek yanıtlıyor. "E... her yer taş. Yeşillik pek yok."

Tam o anda çalıların arasından Bokukichi çıkıyor. "Yok kız Iwagakure’nin gerisi full çalı zaten." Takeshi bir anda zıplıyor, neredeyse havalanacak gibi. "Ahh! Ne?!" Bokukichi yine o rahat, umursamaz gülümsemesiyle kıvrıla kıvrıla çıkıyor. Sanki başından beri konuşmadaymış gibi dahil oluyor.

Saya bir adım geriye çekiliyor ama yüzünde şaşkınlıktan çok hayret var. "Bu kim ya?" Bokukichi elini beline koyup büyük bir jestle ona karşılık veriyor. "Asıl sen kimsin be?!" Sonra gözlerini sana çeviriyor ve seni tepeden tırnağa süzüyor. Sırıtışı daha da büyüyor. "Kız, Hatake’lerle mi takılıyorsun gerçekten? Biraz... standart yahu..."

Takeshi hala toparlanmaya çalışırken, Saya ise neye uğradığını anlamaya çalışırken, sen ise… yepyeni bir maceranın başlangıcında olduğunu fark ediyorsun. Kazankai seni bekliyor.

Ama yalnız olmadığın da kesin.
Off Topic
RP'ye hoş geldiniz! Pasiflik süresi üç gündür. İyi RP'ler!

Re: [Yureikumo Aoi] Öbür Taraf

Posted: Sun Apr 06, 2025 5:31 pm
by Yureikumo Aoi
Kazankai Mağaraları. Ruhların işaret ettiği nokta orasıydı. Bir güç oraya gitmesini ve bir şeyleri düzeltmesini istiyordu.

Gözlerini açtığında yalnızdı. Iwagakure'nin taş kaplama yapılarından bir otelde kalıyorlardı. Odada kendisi dışında hiçbir canlılık belirtisi yoktu. Uzun zaman sonra ilk kez yalnız başına kaldığını düşünmeden edemedi. Son bir haftadır etrafında sürekli birilerinin olmasına o kadar alışmıştı ki yalnız kalmak tuhaf hissettiriyordu.
► Show Spoiler
Alışkanlıktan her sabah olduğu gibi bu sabah da uyanır uyanmaz ilk yaptığı şey fal bakmak olmuştu. Çıkan kartı görünce gülümsemeden edemedi. Güneş... Başarı, mutluluk, enerji, pozitiflik gibi pek çok şeye işaret eden olumlu bir karttı. Bugününün gerçekten de başarılı ve mutlu geçeceğini umut ederek hazırlanmaya ve eşyalarını toparlamaya başladı. Çantasını yerleştirirken eli tilki heykeline kaydı yeniden. Zavallı tilkiciğin evindeki kütüphanesi ile buluşması bir süre ertelenmişti. Onu bir an önce ailesine göstermek istiyordu. Heykeli ona hediye eden çocuğu tekrar görür müydü acaba?

Giyinip, saçlarını tarayıp tokasını taktıktan sonra otelden dışarı çıkıp Iwagakure'nin sabah serinliğini yüzünde hissetmişti. Onun ekibi çoktan hazırlanmıştı, kendisini bekliyorlardı. Görev bilinçlerinin artmış olması sevindiriciydi. Hari Hoca'nın otoritesi de bunda etkili olmuş olmalıydı. Bugün gruplara dağılacak ve vakit kaybetmeden göreve koyulacaklardı. Herkes bu işi bir an önce bitirip evine gitmek istiyordu. Aoi kendi gitmek istediği yönü seçmişti, Kazankai Mağaraları'na gidecekti. Oraya gitmesi gerektiğini biliyordu. Takeshi onu görür görmez coşkuyla öne çıkmıştı. Gözleri her zamanki parıltılıydı ancak bu sefer öncekilere kıyasla çok daha inançlı görünüyorlardı. Kazankai'de ona katılmak istediğini, onu yalnız bırakmak istemediğini söylemişti. Aoi tebessüm ederek başını salladı. Onu kurtardığı için veya sırrını bilen tek kişi olduğu için kendisini ona borçlu mu hissediyordu acaba? Halbuki böyle hissetmesine gerek yoktu. Aoi ne yaptıysa bir karşılık beklemeden yapmıştı.

Takeshi'den hemen sonra Saya da onunla gelmek istediğini söylemişti. Aoi bir an şaşırsa da aynı şekilde ona da gülümsedi. Gerçi o ikisinin bir arada olması biraz endişe vericiydi. Ateşle barutu yan yana koymak gibiydiler. Görevin ortasında bir anda her şeyi boş verip sevişmeye başlarlar mıydı acaba diye düşünmeden edemedi. Toshio, Hari Hoca ile Jinsei Yakata’ya gideceğini söylemişti. Ondan ayrılıyor olmak Aoi'yi biraz üzmüştü. Toshio'nun diğerlerine kıyasla çok daha olgun ve mantık çerçevesinde bir bakış açısı vardı. O varken kendini daha güvende hissediyordu. Saya ve Takeshi ile ise... Küçük çocukların yanındaymış gibi sürekli onları koruyup kollama ihtiyacı hissediyordu.

Aoi düşüncelerinin içindeyken Hari yaklaşıp ona bir rulo harita uzatmıştı. Hemen açıp haritayı inceledi. Kazankai Mağaraları'nın girişinin ve mağara yolunun haritasıydı. Hari girişlerden birinin kapatıldığını, bu yüzden açık olan diğer girişten girmek zorunda olduklarını söylemişti. Haritayı takip ederek kolayca yollarını bulabileceklerini ancak dikkatli olmalarını, mağaranın sıradan bir mağara olmadığını ve hafızası olduğunu söylemişti. Aoi bununla ne demek istediğini tam anlayamasa da aklında bulunduracaktı.

Böylece yola koyuldular. Mağaralara giden taştan patika klasik Iwagakure yer yüzü şekillerine sahip görünse de ilerledikçe yerini Aoi'nin burada görmeye alışık olmadığı derin bir ormana bırakmıştı. Iwagakure gibi bir köyün etrafında orman görmek her ne kadar şaşırtıcı olsa da yüreğine bir ferahlık vermişti. Yeşil görmeyi özlemişti. Ağaçları, ağaç hışırtılarını, yemyeşil yaprakları... Ormanın kendine has kokusu bile hayat enerjisini yükseltmeye yeterdi. Iwa'nın yakınında orman görmenin şaşkınlığını Takeshi de sorgularken bir anda tanıdık bir ses duymuştu. Onlara Iwa'nın gerisinin komple çalılık olduğunu söyleyen o tanıdık ses. Başını çevirdiği anda o her zamanki kendinden emin gururlu gülüşü gördü. Bokukichi. Takeshi de Saya da bu beklenmedik şahıs karşısında şaşkınlığa uğramışlardı. Aoi ise onun entrikalarına alışkın olduğundan pek umursamamıştı. Onu görünce kocaman gülümsemiş ve Hatakelere dair kaba sorusunu görmezden gelerek onu selamlamıştı. "Bokukichi Bey, sizi burada görmeyi beklemiyordum. İyisinizdir umarım." Ekibine dönerek eliyle Bokukichi'yi takdim etti. "Bu beyefendinin ismi Kintama Bokukichi. Kendisi bir haydut grubunun lideri. Morino Köyü yakınlarında uğradığımız saldırıda bize yardımcı olmuşlardı." Yüzündeki ölçülü ve kibar, aynı zamanda da saf ve naif gülümsemeyi hiç bozmadan arkadaşlarını işaret etti. "Bunlar görev arkadaşlarım Hatake Saya ve Shindou Takeshi. Bize o gün saldıran grubu araştırmaya geldik. Sizi buraya hangi rüzgar attı Bokukichi Bey? Ekip üyelerinizin sağlığı sıhhati yerindedir umarım."

Re: [Yureikumo Aoi] Öbür Taraf

Posted: Sun Apr 06, 2025 7:34 pm
by GM - Shinsei
Takeshi bir adım öne fırlıyor, yüzü şaşkınlıkla buruşuyor. "Bir dakika lan, haydutsa niye tanıyorsun?!" Bokukichi hemen ellerini iki yana açıp dramatik bir şekilde geri çekiliyor. Yüzünde kendine özgü o ukala gülümsemesi beliriyor. "Kardeşim, ben Aoi’ye bu çocuğun moda anlayışı sıfır, yirmi yıl öncesinden giyinmiş, niye tanıyorsun diyor muyum?" diyerek başını senin tarafına çeviriyor. Gözlerini kısarak sözlerine devam ediyor. "Demiyorum. Değil mi ama?"

Takeshi sessiz kalıyor, ama gözlerinin içindeki kızgınlıkla inceden homurdanıyor. Saya ise kollarını göğsünde kavuşturmuş, kaşları çatık halde Bokukichi’ye bakıyor. Bokukichi ise hız kesmeden devam ediyor. "Yerinde ayol Ame’de onlar. Bizim bir medikalci var köyde, neymiş efendim yeni bir ilaç hazırlıyormuş da... o ot Iwagakure’nin yakınında bir ormandaymış da... Önce dedim sen kime ne teklif ediyorsun kızım, ben senin kölen miyim? Sonra bir milyon ryo lafı geçince... dedim çok haklısın, şimdi kız başına ne işin var, ben gider alırım." Omuz silkiyor. "Öyle yani."

Hemen ardından gözlerini üçünüze de gezdirip sırıtarak soruyor. "Eee, siz n’apıyonuz?" Saya sana hafifçe yaklaşıyor, sesi biraz fısıltılı ama alenen rahatsız. "Bu adamdan uzaklaşalım lütfen..." Takeshi de hemen arkasından katılıyor. "Açıkçası ben de pek ısınamadım kendisine."

Bokukichi iki elini kalçasına koyarak hayal kırıklığına uğramış gibi küsüyor. "Ben de ilan-ı aşk etmeyeceğim size arkadaşlar herhalde ya! Ne kabaymışsınız bu ne yahu?!" Kollarını dramatik bir şekilde iki yana açıp başını göğe doğru çeviriyor. Sanki oyun dışı bırakılmış bir tiyatro oyuncusu gibi surat yapıyor.

Sen ise ortada kalıyorsun. Bir yanda görev arkadaşların, diğer yanda hayatını bir kereliğine de olsa kurtarmış olan tuhaf ama tanıdık biri. Bu gergin denge arasında Bokukichi bir adım sana doğru yaklaşarak daha sakin bir sesle soruyor.

"Peki madem... Nereye gidiyorsunuz siz bakayım? Ne iş peşindesiniz bu çalılıkların içinde, ha?" Bakışları senin gözlerinde. Gözlerinin içinde merak, belki de biraz endişe var.

Re: [Yureikumo Aoi] Öbür Taraf

Posted: Sun Apr 06, 2025 11:41 pm
by Yureikumo Aoi
Takeshi haydutsa bu adamı neden tanıdığını sormuştu. "Dedim ya, saldırıya uğradığımızda yardım ettiler bize." Bokukichi ise Takeshi'nin giyim tarzının yirmi yıl öncesinden kalma olduğunu ileri sürmüştü. "Görev kıyafetleri giyiyoruz..." Aoi gözlerini devirdi. Ortama girer girmez drama oluşturmayı başarmıştı. Bokukichi ekibinin geri kalanının Ame'de olduğunu, tanıdığı bir medikalcinin hazırladığı bir ilaç için Iwagakure'den ot toplamaya geldiğini açıklamıştı. Anlaşılan otu çok yüksek bir fiyata satacağı için heyecanlanmıştı. Rakamı duyunca Aoi'nin dudağı uçukladı. "Bir milyon yen mi? Çok değerli bir ilaç olsa gerek." Sonrasında sırıtarak onların ne yapıyor olduğunu sormuştu. Saya ona hafifçe yaklaşarak Bokukichi'den hoşlanmadığını, ondan uzaklaşmak istediğini söylemişti. Takeshi de bu fikre katılmıştı. Bokukichi bunu duyunca üzülmüştü. Aoi onları teselli etmeye çalıştı. "Bokukichi Bey'in mizah anlayışı biraz farklıdır ama kendisi gerçekten kötü niyetli birisi değil." Elini kolunu sallayarak ortamı yatıştırmaya çalıştı.

Bokukichi yeniden ne işler çevirdiklerini sorunca Aoi bakışlarını ona çevirdi. Merak ve endişe dolu bir bakışla bakıyordu. Belki de can sıkıntısını giderecek bir fırsat ya da para kazanacağı bir işin peşindeydi. "Kazankai Mağaralarına, sizinle yolculuk ettiğimizde bize saldıran grubu araştırmaya geldik. Sizin bir milyon yenlik ilacınız kadar maddi değeri olan bir iş değil ne yazık ki." diye peşin peşin belirtti Aoi onu bu açıdan tatmin edemeyeceğini belli ederek. "Dürüst olmak gerekirse tehlikeli bir görev, hem de fazlasıyla. İlginizi çeker mi bilmiyorum. Sizi aradığınız medikal ottan alıkoymak da istemem. Şifa bekleyen hastalar vardır kesin. Ama katılmak isterseniz de her türlü yardım teklifine açığız. Sadece... tehlikeli olacağının altını çizmek isterim." Önceki sefer uğradıkları saldırıyı düşününce, o dört Iwa ninjasının yanında hiçbir şey kalabilirdi maruz kalacakları.

Re: [Yureikumo Aoi] Öbür Taraf

Posted: Tue Apr 08, 2025 11:26 am
by GM - Shinsei
Bokukichi, sözlerinden sonra bir an durup kaşlarını çatıyor, sonra gözlerini kısarak üçünüze sırayla bakıyor. Sonra yüksekçe bir kahkaha patlatıyor. "Yahu tehlikeymiş, para yokmuş, aman efendim riskliymiş… Bunların hepsi hayatımın özeti zaten!" diye bağırıyor. "Açık konuşacağım Aoi." diyerek parmağını sana doğrultuyor. "Sen bir görevdeysen orada illa ki ya bela vardır ya entrika, ya da kötü giyinmiş Hatake çocukları. Ben varım. Beni yaz."

Takeshi kaşlarını kaldırıyor. "Bana mı laf çarptın sen şimdi?" Bokukichi gözlerini devire devire "Ay ne münasebet, sen üstüne alınıyorsan o senin suçun tatlım. Ben gayet genel konuşuyorum." diyor. Saya gözlerini kaçırıyor ve "Keşke geri dönme opsiyonum hala geçerli olsaydı..." diye mırıldanıyor. Bokukichi kollarını gererek esniyor. "Hazırsak yürüyelim gençler. Aksiyon beni çağırıyor."

Ormanın içinde ilerlemeye başlıyorsunuz. Kuş seslerinin azaldığı, rüzgarın ağaçların arasından sadece fısıltı halinde geçtiği bir bölge burası. Iwagakure’nin taşlık bölgelerinin hemen bitiminde böylesine yoğun bir yeşilliğe girmek garip hissettiriyor. Zaman zaman ağaç dalları o kadar yoğunlaşıyor ki gökyüzünü görmek bile zorlaşıyor.

Yol boyunca Bokukichi başlıyor anlatmaya. "Geçen gün bizim köyde biri var, adı neydi unuttum şimdi... Nohara mıydı? Neyse... Bu çocuk sabah kalkıyor, çorbasının içinde saç teli bulmuş. Saç teli! Büyük kriz! Gidiyor karısını dövüyor, karısı da meğer çorbayı yapmamış, komşu yapmış. Komşuya saldırıyor. Komşu ne yapıyor? Onu da geç, komşunun kedisi olaydan rahatsız olup kapıdan kaçıyor. Kedi gidiyor, bir başka evin kapısından içeri giriyor, evin içinde..."

Takeshi bir anda ellerini yukarı kaldırıyor. "Tamam! Tamam tamam! Ben artık bir şey duymuyorum, beynim reset attı. Ana fikri ne bu hikayenin ya?!" Bokukichi aniden durup suratını buruşturuyor, sesi biraz alınmış bir tonda geliyor. "Ay tamam be?! Ne kadar da sabırsızsınız yahu. Neyse."

Sonrasında sessizlik içerisinde yol alıyorsunuz. Ormanın yoğunluğu azalmaya başlıyor. Yavaş yavaş zemin sertleşiyor, taş katmanları yürüyüş yolunu kaplıyor. Önünüzde devasa, kayalardan oluşmuş, yer yer yosunlarla kaplı bir mağara ağzı beliriyor. Kazankai Mağarası…

Mağaranın içi serin ve loş. İçeri girdikten sonra yankılanan adım sesleriniz karanlığın içinde kayboluyor. Birkaç dakika yürüdükten sonra ilk yol ayrımına varıyorsunuz. Biri sağa kıvrılan bir geçit, diğeri düz devam eden, dar, tavanı daha alçak bir tünel.

Tam o anda Takeshi yere çömeliyor. "Burada... yanık bir kumaş parçası var." diyor. Parmaklarının arasına aldığı kumaşı sana gösteriyor. "Bu... ninja ceketi gibi. Biri buraya zorla sürüklenmiş olabilir."

Saya tünelin duvarına doğru yaklaşıyor. Parmaklarını yüzeyde gezdirirken, bir şey fark ediyor. "Buralarda kazıma izleri var. Biri 'Kaçın' yazmaya çalışmış gibi. Yarı kalmış. Neden bırakmış olabilir?"

Bokukichi kendi küçük el aynasını çıkarıyor. "Kardeşim mağara da olsa tip önemli." diyor ve aynaya bakarken duraksıyor. Gözleri büyüyor. "Lan... aynada arkamda başka bir... ben mi var?!"

O an sen de burnunun dibinde, mağaranın girişe en uzak duvarında, toza bulanmış bir şey fark ediyorsun. Bastığın taşın üzerinde... kurumuş bir kan sembolü. Ve bu sembol... tıpkı Mirai no Me sırasında gördüğün zincirli adamın maskesinin üzerindeki sembolün aynısı.

Gözlerin büyüyor. Kalbin hızla atmaya başlıyor.

Arkana döndüğün anda ise Bokukichi'nin arkasında bir başka Bokukichi olduğunu görüyorsun. Öylece duruyor, saldırmıyor. Ne yapacaksın?

Re: [Yureikumo Aoi] Öbür Taraf

Posted: Fri Apr 11, 2025 1:04 am
by Yureikumo Aoi
Bokukichi çok kibar ve neşeli bir dille onların yanında bu göreve dahil olmak istediğini belirtmişti. Aoi'nin yüzündeki tebessümü büyüdü. Olaylara onun dışında tanık olmuş birisinin daha yanlarında olması güven vericiydi. Takeshi ve Saya ise durumdan pek memnun değil gibiydiler. Aoi izah etmeye çalıştı. "Dediğim gibi, Bokukichi Bey'in mizah anlayışı biraz farklıdır. Çok ciddiye almayın."

Böylece ormanın içine girdiler. Topraktan yükselen ayak sesleri dışında kuş ve yaprak hışırtıları duyuluyordu bu ormanda. Rüzgarın yoğunluğu etraftaki ağaçların savrulmasına sebep oluyordu. Bitki örtüsü o kadar yoğundu ki önlerini bile görmekte zorlanıyorlardı. Yol boyunca Bokukichi heyecanlı bir hikaye anlatmıştı. Köylerindeki bir çocuk hakkındaydı. Güya çocuk bir gün çorbasının içinde saç teli bulmuştu. Bunun üzerine karısına şiddet uygulamıştı ancak çorbayı karısı değil komşusu yapmıştı. Komşuya gittiğindeyse komşunun kedisi gürültü üzerine evden kaçmıştı. Aoi hayretle elini ağzına götürdü. "Umarım bulmuşlardır zavallı pisiciği." Takeshi hikayeyi anlamadığını belirtince Bokukichi de daha fazla devam etmemişti. Zaten muhtemelen uydurduğu şeylerdi bunlar. Aoi anın tadını çıkartmaya adamıştı kendisini.

Bokukichi susmaya karar verdikten sonra yolun geri kalanını huşu içerisinde tam bir sessizlikte geçirmişlerdi. Bir süre sonra bitki örtüsü azalmış ve taştan yol yeniden kendini belli etmişti. Kısa bir süre sonra da meşhur mağaranın girişini fark etmişlerdi. Mağaranın içine girdikten sonra hava akımı değişmişti. Etraf rutubetli ve nemliydi. Serin bir esinti hissediliyordu. Ayak sesleri içeride yankı yapıyordu. Bir süre yürüdükten sonra tıpkı haritadaki gibi bir yol ayrımına varmışlardı. Aoi rulo kağıdı çıkarıp tekrar haritaya bakmak istedi. Ne yönden gitmeleri gerektiğinden emin değildi. Takeshi yere eğilerek yanık kumaş parçaları gördüğünü söylemişti. Kumaşı tutup kendisine doğrultmuştu. Ninja kıyafetine benzediğini, birinin buraya zorla sürüklenmiş olabileceğini söylemişti. Saya ise tünelin duvarında birilerinin "Kaçın" şeklinde bir uyarı kazımaya çalıştığını ancak bunun yarıda kalmış olduğunu söylemişti. Bunlar resmen... korku hikayelerinden fırlama kanıtlardı.

Bokukichi aynasını çıkarıp yüzünü incelerken arkasında bir kişinin daha olduğunu söylemişti. Bir Bokukichi daha mı? Tek bir tanesi bile evlere şenlikken iki Bokukichi? İşte bu görmeye değerdi. O esnada bir şey fark etti Aoi. Üzerine az evvel bastığı taş, mağaranın girişinde... Üzerinde kurumuş kandan bir sembol vardı. Bu sembol, ruhların ona görüsünde gösterdiği sembolün birebir aynısıydı. Zincirli adamın maskesinin üzerindeki sembol. Arkasını döndüğünde Bokukichi'nin arkasında bir Bokukichi daha vardı. Sadece bakıyordu. Hareket etmiyor veya saldırmıyordu. Basit bir kukla mıydı? Aoi elini çantasına götürerek bir adet Kunai çıkarıp hızla kuklaya fırlattı. Yok olup olmamasına bakacaktı. O esnada diğerlerini de uyardı. "Taşların üzerinde ruhların bana gösterdiği sembolün aynısı var. Dikkatli olun."

Re: [Yureikumo Aoi] Öbür Taraf

Posted: Sat Apr 12, 2025 5:33 pm
by GM - Shinsei
Kunai elinden çıktığı gibi karanlığı yaran bir ıslık sesiyle havayı süzüyor ve Bokukichi'nin arkasındaki yansımaya saplanıyor. Tam isabet. Ama hedef, etten kemikten biri gibi davranmamıştı zaten. Bıçak adamın soğukluğuyla buluşur buluşmaz tuhaf bir hışırtı yankılanıyor mağarada. Bir anda kuklaya benzeyen o görüntü, dumanlar içinde silinip kayboluyor.

Ve o an…

Mağaranın girişinden gelen bir gürültü duyuluyor. Hepiniz refleksle arkanıza döndüğünüzde, az önce geldiğiniz yolun hızla taşlarla kapanmaya başladığını görüyorsunuz. Taşlar üst üste devrilerek sanki görünmeyen bir güç tarafından hareket ettirilmişçesine blok halinde set oluşturuyorlar. Saniyeler içinde mağaranın tek ışık kaynağı da kapanıyor. Sadece duvarlardaki yosunlardan yansıyan soluk yeşilimsi titreşim kalıyor geriye.

Bir sessizlik. Sonra Bokukichi’nin sesi yankılanıyor. "Kız galiba bir mührü aktive ettin ona kunai fırlatınca!" Takeshi şaşkın, bir o kadar da gergin bir sesle konuşuyor. "Bu sayede içeride kalmış olduk... Bir dahaki sefere birlikte karar verip hareket edelim..." Bokukichi hemen öne atılıyor. "Ya sanki başka çözüm üretecektin, bırak bu işleri demode herif seni!"

"Ne?!" diyor Takeshi, ama sesinde savunmaktan çok şaşkınlık ve tedirginlik var. Duvarlardaki semboller parıldamaya devam ediyor. Parlaklıkları giderek artıyor. Bir çeşit harita mı? Yoksa bir uyarı mı? Ruhların işareti neye yönlendiriyor sizi? Saya, sol tünelin girişine doğru yürümeye başlıyor. Elini mağara duvarında gezdirirken kısık sesle "Geliyor musunuz?" diye soruyor.

Takeshi derin bir iç çekişle bakışlarını sizden kaçırarak onun arkasından ilerlemeye başlıyor. Mağaranın loş ışığında ikisinin siluetleri ardı ardına sol tünele girerken gözden kayboluyor. O sırada Bokukichi sana yanaşıyor. Sesini alçaltıyor ama suratında her zamanki sinsi sırıtışı var. "Bence biz diğer taraftan gidelim, bu ikili beni sevmiyor. Hem... aralarında saçma bir cinsel gerilim var gibi geliyor, onu da çözerler belki."

Sana bakıyor, bir kaşını kaldırmış, omzunu umursamazca silkeliyor. "Ne diyosun kız, dedikodu ve keşif?" Karanlık mağarada, iki ayrı yol. Biri tahmin edilebilir, ama gergin. Diğeri bilinmez, ama muhtemelen daha da kaotik. Acaba ne yapacaksın?

Re: [Yureikumo Aoi] Öbür Taraf

Posted: Sun Apr 13, 2025 1:54 am
by Yureikumo Aoi
Kunai kopya Bokukichi'ye saplanır saplanmaz tuhaf bir hışırtı sesi çıkararak dumanlar içinde yok olmuştu. Aynı anda biraz evvel mağaradan içeri girdikleri delikten bir gürültü kopmuştu. Refleksle o yöne döndüğünde mağaranın girişinin hızla taşlarla kapanmakta olduğunu fark etti. Taşlar üst üste devrilerek adeta bir kapı gibi girdikleri yolu tamamen yok ediyordu. İçeri giren ışık yavaş yavaş yok olurken Aoi gürültüyle yutkundu. Geriye kalan tek ışık kaynakları, karanlıkta parıldayan fosforlu tuhaf yosunlar ve taşlardan yansıyan sembollerin ışığıydı. Aoi şu an bu loş ışıkta diğerlerinin yüz ifadelerini bile net olarak göremiyordu.

Oluşan "hapı yuttuk" tadındaki gergin sessizlik endişe vericiydi. Özellikle de bunu yapan kişi kendisi olunca inanılmaz büyük bir suçluluk hissediyordu. Bokukichi sessizliği bozarak yaptığı hamle sonrasında bir çeşit mührü aktifleştirmiş olabileceği tahmininde bulunmuştu. Takeshi'den de azarı yiyince mahcup mahcup "Ö-Özür dilerim. Refleksle hareket ettim." diyebildi sadece. Bokukichi ilginç bir şekilde ona arka çıkarak Takeshi'nin de daha iyi bir çözüm üretemeyeceğini söyleyince Aoi şaşırdı. Biraz da mutlu olmuştu. Haklıydı da. Takımın dahisi olarak Takeshi de pekala bir çözüm önerisiyle gelebilirdi. Takeshi bu beklenmedik saldırı karşısında şaşalayıp kalmıştı. Bokukichi ile laf dalaşına girilmeyeceğini fark ettiğinden olsa gerek, konuyu fazla üstelemedi.

Duvarlardaki sembollerin gittikçe daha da parlaklaşmasından yola çıkarak ilerlemeleri gerektiğini düşünen Saya, duvarlara tutunarak onlara seslenmişti. Hiçbir sonuca varmayacak olan bu tantanadan bunalmış da olabilirdi. Sonuç olarak burada hapis kalmışlardı ve yapabilecekleri tek şey önlerine odaklanmaktı. Takeshi bir iç çekmiş, sonra da tıpış tıpış Saya'yı takip etmeye başlamıştı arkasından. Onların siluetleri karanlığın içinde yok olurken Bokukichi kulağına eğilerek ahlaksız ama caydırıcı bir teklifte bulunmuştu. Onların gittiği yöne değil de, diğer yöne gitmeyi teklif etmişti. Ama bu doğru olur muydu ki? Burada nasıl bir tehlike olduğunu bilmiyorlardı ve takım arkadaşlarını tek başına bırakmış olacaktı. Gerçi Bokukichi'nin öne sürdüğü sebepler yerindeydi. O ikisi kendisinden hoşlanmamıştı ve aralarındaki "cinsel" gerilim Bokukichi'nin gözünden kaçmamıştı. Bu problemi çözebilmeleri için o ikisini yalnız bırakmanın mantıklı olacağını söylemişti. Aoi ona hak veriyordu. Aynı zamanda hayret de etmişti. Aptal gibi davranıyor olsa da Bokukichi epey zeki bir adam olmalıydı. Herkes ilk bakışta o ikisi arasında bir problem olduğunu göremezdi. "Onları yalnız bırakmak iyi bir fikir mi emin değilim ama dediğiniz gibi belki araları düzelir. Takeshi ondan özür dilemek için uygun bir zamanı kolluyordu hem. Saya'ya da iyi gelecektir diye düşünüyorum." Bir anda neşelendi. Kendi kendine gizli operasyon düzenliyormuş gibi kikir kikir güldükten sonra Bokukichi'nin teklifini kabul etti. "Dedikodu ve keşif demek. Düşündüm de, bu sizinle ilk kez kapana kısılmamız değil. Tesadüfün de böylesi. Ah, fal kartlarım da yanımda aslında. Size fal sözüm vardı."

Re: [Yureikumo Aoi] Öbür Taraf

Posted: Sun Apr 13, 2025 11:49 am
by GM - Shinsei
Elindeki fal kartlarını parmakların arasında döndürürken Bokukichi yanındaki o kendine has sinsi gülümsemesini takınıyor. Aoi’nin teklifiyle birlikte sanki gününü güzelleştiren bir haber almış gibi başını arkaya atarak kahkaha atıyor.

"Fal mı dedin kız? Ay senin o kehanet kartların varya, geçen sefer ne çıkmıştı... şey... Ölüm? Ama kimse ölmedi. Gerçi biri bayılmıştı sanki, o sayılır mı?" Gözlerini hafif kısarak seni süzüyor. "Neyse, seninle yine tek başıma tünellere düşmek kader oldu demek. Şikayetim var mı? Yoo, hiç yok."

Ormanın dışındaki yoğun taş zemin artık çok geride kalmıştı. İçeri sızan rutubetli hava, yukarıdan yavaş yavaş sarkan damlalarla birleşmişti. Bu mağaranın ne kadar derinlere gittiğini hayal etmek bile zor. Bokukichi mağaranın diğer koluna yönelirken omzunun üzerinden sana dönüyor. "Bu arada, şimdi hatırladım… Kazankai Mağaraları’na ilk girenler, yerin hafızasını tetiklerse geçmişten birilerini görüyormuş. Belki de o kopya Bokukichi sadece senin kafanın içindeki benimdi. Yani bir nevi... en doğru arkadaşın. Ne dersin?" Göz kırpıyor.

O sırada...

Loş koridorun diğer tarafında ilerleyen iki siluet.

Saya ve Takeshi bir süredir sessiz. Sadece ayak sesleri yankılanıyor. Sessizlik ne kadar uzarsa, o kadar gerginleşiyor ortam. Derken Saya başını çevirip mırıldanıyor.

"Hiçbir şey demeyecek misin?"

Takeshi duraksıyor. "Yani... şimdi sırası mı?" diye itiraz ederken sesi sert çıkıyor, sonra hemen yumuşatıyor. "Şey... demek istediğim... Evet, özür dilemek istiyordum. Ama, bilirsin işte. Herkesin önünde-"

"Beni gerçekten önemseseydin herkesin önünde çoktan dilemiş olurdun Takeshi." diyor Saya, durduğu yerden ona bakarak.

Takeshi başını önüne eğiyor. "Ben... korktum. Her şeyi daha kötü yapmaktan."

Bu cümle havada asılı kalıyor. Ta ki ileriden yankılanan bir koşu sesi duyulana dek.

İkisinin de gözleri karanlığa dikiliyor.

Sırık gibi uzun, üzeri tamamen koyu giysili, maskeli bir adam, gölgelerin arasından çıkıp onlara doğru koşmaya başlıyor.

"KOŞUN!" diye çığlık atıyor. Ama bu çığlık korku dolu mu, tehditkar mı, anlamak mümkün değil.

Saya bir an donakalıyor. Takeshi hemen kolundan çekiyor onu, ama çok geç olabilir.

Aynı anda...

Sen ve Bokukichi yavaş adımlarla kendi tünelinizde ilerliyorsunuz. Bokukichi sırıtarak bir başka hikayeye başlıyor.

"Şimdi bak, bizim köyde Hamako diye biri vardı. Günlerden bir gün sabah kalkıyor, aynaya bakıyor ve kendi yansımasından hoşlanmıyor diye kocasını boşamaya karar veriyor. Bunu söylediği anda da o sırada gelen mektupta ne yazıyor dersin?"

Bir sessizlik oluyor, seni gözlerinin kenarıyla süzüyor.

"Hamako, bu sabah aynaya bak. Gerçeği göreceksin. Kız ben bir hafta düşündüm bu ne demek diye, hala da çözemedim. Ama çok şiirsel değil mi?"

Sen tam yanıt verecekken, önünüzde bir silüet beliriyor.

Bu sefer, tanıdığın biri. Fazlasıyla.

Sen.

Tıpatıp aynın karşınızda duruyor. Elini kaldırıyor, saçının bir tutamını düzeltiyor. Gülümsüyor. O gülümseme seni ürpertiyor. Çünkü o bir tebessüm değil. O... boş bir maske gibi.

Bokukichi hemen senin önüne geçiyor, ellerini iki yana açarak seni korur gibi yapıyor.

"Dur kız! Sakın kunai fırlatma! Yine bir şey olursa sıçarız!" diyor panikle. Aynı anda gözleri karşıdaki "sen"e dikili. Ter damlaları alnından süzülüyor. "Bak bu seferki önceki gibi değil... bu bildiğin senden bile daha havalı duruyor ama kesin lanetli bu."

Sahte Aoi hala gülümsüyor. Hiç konuşmuyor. Hiç kıpırdamıyor. O karanlıkta taş gibi sabit. Senin elin çantana gidiyor. Ama durup düşünüyorsun. Kunaini çıkaracak mısın? Yoksa başka bir yol mu var?

Re: [Yureikumo Aoi] Öbür Taraf

Posted: Sun Apr 13, 2025 2:49 pm
by Yureikumo Aoi
Bokukichi geçen sefer baktığı kehanet kartlarında ölüm çıktığını söylediğinde Aoi başını kaşıyarak geçmişi düşünmeye başladı. Kartları arasında ölüm olmadığına emindi. Hatta onlara fal bakmadığına da emindi. Bakacağını söylemişti ancak olaylar yüzünden fırsat bulamamışlardı. Yine de konuyu fazla üstelemedi. Üstelik bir de yine tek başlarına tünellere düştüğünü iddia etmişti. Bokukichi ve Aoi tek başlarına daha önce asla tünele filan düşmemişlerdi. Sadece kapana kısılmışlardı. Ama kalabalıktılar. Aoi bunu da üstelememeye karar verdi. Sonuçta Bokukichi mübalağa etmeyi seven bir adamdı. Dediği her şeyi ciddiye almaya gerek yoktu.

Bokukichi önden ilerleyerek Takeshi ve Saya'nın gittiği yolun tersinde kalan dar tünelden ilerlemeye başlamıştı. Aoi de onu yavaşça takip etti. Derinlere gittikçe nem ve rutubet seviyesi artıyordu. Bu tünel ne kadar derine gidiyordu ki? Elindeki haritadan iki farklı yön olduğunu biliyordu ancak ne kadar derine gittiklerini çözememişti. Hatta hangi yönde ne olduğundan da emin değildi. Aoi harita okumaktan o kadar da anlamıyordu. Neyse, sorun olmazdı herhalde. Bokukichi omzunun üzerinden ona bakarak Kazankai Mağarası'nın hafızası tetiklenirse geçmişten birilerinin görülebileceğini duyduğunu söylemişti. Hari Hoca da bu mekanın bir hafızası olduğundan bahsetmişti. O halde gördüğü Bokukichi gerçekten onun geçmişte hafızasından olan bir Bokukichi miydi? Bokukichi en doğru arkadaşı olarak onu görmesinin normal olduğunu söylüyordu ancak Aoi itiraf etmesi gerekirse son görüşmelerinden sonra Bokukichi ve ekibi üzerine bir daha düşünmemişti. Hatta aklının ucundan bile geçmemişti. Bu onu arkadaş mı yapıyordu? Aoi'nin arkadaşı yoktu gerçi, bu yüzden neye göre arkadaş olunduğunu pek bilmiyordu. Belki de Bokukichi'nin dediği doğruydu ve bilinçaltında onu arkadaşı olarak kabul ettiği için onun kopyasını görmüştü. "Haklı olabilirsiniz." dedi Aoi şaşkınlık ve hayranlıkla karışık bir ses tonuyla. Bokukichi gerçekten de çok doğru konuşan bir adamdı. Ne söylese bilgelik akıyordu laflarından. Dış gözle bakınca anlaşılamayan bir özelliğiydi bu onun.

Tünel boyunca ilerlerken Bokukichi başka bir hikaye anlatmaya başlamıştı. Aynadaki görünüşünden hoşlanmayan bir kadının kocasını boşamaya karar vermesi ile ilgiliydi. O sırada da sabah aynaya bakarsa gerçeği göreceğine ilişkin bir mektup alıyordu kadın hikayede. Bokukichi bu hikayenin ne demek olduğunu çözemediğini ancak oldukça şiirsel olduğunu düşündüğünü söylemişti. Aoi elini çenesine götürdü düşünceli bir edayla. Belki de mektup ona gerçeği idrak ettirmeye çalışıyordu. Bakmakla görmek aynı şeyler değildi. Aynaya gerçekten bakarsa gerçek kendini görecek, kendini sevmeyi öğrenecek ve kocasına olan aşkını gözlerinden okuyabilecekti. Belki de Aoi fazla romantik düşünüyordu ancak hikayeyi böyle yorumlardı. Tam ağzını açıp yorumunu söyleyecekti ki karşısında fazlasıyla tanıdık bir figür gözüne çarptı. Kendisi.

Ne açıdan bakarsa baksın bu kendisiydi. Tıpkı aynaya bakmak gibiydi. Gülümsüyordu ve saçını düzeltiyordu. Ancak gülümsemesi çok... boştu. Maske gibiydi. Sahteliği belli oluyordu. Gözlere ulaşmayan bir gülümseme... Ürperticiydi. Aoi elini yeniden refleksle çantasına attığında Bokukichi önüne geçerek kunai atmaması için yalvarmıştı. Doğru ya, yine bir mührü aktifleştirip kendilerini daha da kapana kıstırabilirlerdi. Bu seferkinin öncekinden de farklı olduğunu, gerçek kendisinden bile daha havalı olduğunu söylemişti. Yani... gerçek kendisini havalı mı buluyordu? Bu Aoi'yi biraz mutlu etmişti. Bokukichi kendisinden başka birileri hakkında düşünen ya da onları önemseyen bir insana benzemiyordu. Yoksa bu tavırları birer numara mıydı? Çözmesi çok zor bir insandı. "Bu az önceki hikayeye benziyor Bokukichi Bey." dedi kukla olan benliğini işaret ederek. "Aynaya bakmak gibi. Ama gerçek beni görmüyorum." Düşünceyle başını kaşıdı. "Eğer biraz önceki gördüğümüz Bokukichi benim anılarımdakiyse bu Aoi de sizin anılarınızdan olabilir mi?" Soru soran bakışlarını ona dikti. "Kunai fırlatamıyorsak ne yapmalıyız? Görmezden mi gelmeliyiz? Açıkçası bir önceki mağarayı kapattığından bu ne yapar merak ediyorum biraz. Hmmm, belki de ruhlara danışıp geleceğe yönelik görü almalıyım. Ne yapacağımı söylerler belki bana. Sizin ekibinizi de onlar sayesinde bulmuştum biliyor musunuz?" Gevezelik ederken çakrasını toparlayarak kendini Mirai no Me tekniğini uygulamaya hazırladı.