[Yureikumo Aoi] Öbür Taraf
Posted: Sat Apr 05, 2025 8:02 pm
Yeni gün, gri taşlarla örülmüş bir yabancı şehirde başlıyor. Gözlerini açtığında, karşılaştığın ilk şey sessizlik oluyor. Alışkın olduğun Saya'nın uykulu mırıldanmaları, Takeshi'nin esneme sesleri, Toshio'nun sabahın köründe notlarına göz gezdiren o homurtusu… hiçbirisi yok. Odanın duvarlarına vuran sabah ışığı bile seni boşluğa karşı uyanmış gibi hissettiriyor. Bu sefer yalnızsın. İlk defa... gerçekten yalnız.
Yatağından kalkıp pencereye yaklaşıyorsun. Iwagakure’nin taş dokulu çatılarından, güneşin ilk ışıkları sarkıyor. Dağlar, kasvetli gölgeleriyle köyü kuşatmış durumda. İçinde bir uğultu var. Görevin, görüşün, yolun... hepsi tek bir hedefe odaklanmış, Kazankai Mağaraları.
Eşyalarını toparlayıp çantana yerleştiriyorsun. Tilki heykelini eline alıp bir süre ona bakıyorsun, sonra dikkatle sarıp çantanın en güvenli yerine yerleştiriyorsun. Kemerindeki kart destesini düzeltiyorsun. Mirai no Me sana yön verdi, artık onun ne gösterdiğini sorgulamanın vakti değil, harekete geçmenin vakti.
Otelden çıktığında dışarının Iwagakure sabahına özgü serinliği yüzünü okşuyor. Kapının hemen önünde ekibin seni beklediğini fark ediyorsun. Her biri görev için hazır görünüyor. Hari'nin katı disiplini artık üzerlerine işlemiş gibi.
Takeshi hemen bir adım öne çıkıyor. Gözlerinde enerji var, ama bu sefer biraz daha farklı… sanki daha bilinçli bir kararlılıkla dolu. "Kazankai’ye birlikte gitmek istiyorum." diyor. "Eğer gerçekten ruhların gösterdiği yer orasıysa, seni yalnız göndermeyeceğim."
Ardından Saya'nın sesi geliyor. Pek dramatik olmayan bir şekilde ama bir kararlılıkla "Ben de geliyorum." diyor. Ne kadar sert görünmeye çalışsa da sesindeki endişeyi ayırt edebiliyorsun. Belki seni korumak istiyor, belki kendine olan inancını sınamak. Belki ikisi birden.
Toshio ise geriden, sırtındaki çantasını hafifçe düzelterek yaklaşıyor. "Ben Hari öğretmenimiz ile Jinsei Yakata’ya gideceğim." diyor. "Iwa tarafı da Kurodake Tünelleri'ne bakacak. Üç koldan ilerleyeceğiz, belki bir şeyleri daha çabuk çözebiliriz."
O sırada Hari sessizce beliriyor. Omuzları her zamanki gibi dik, yüzünde sert ama adil bir ifade var. Gözlerini sana çevirip birkaç adım yaklaşıyor ve elindeki rulo haritayı sana uzatıyor. "Kazankai’nin girişlerinden biri kapatılmış ama diğeri hala açık." diyor. "Bu harita seni doğru yola yönlendirecek. Dikkatli olun. Burası sadece taşlarla kaplı bir mağara değil. O yerin... hafızası var."
Haritayı açıyorsun. İnce hatlarla çizilmiş geçitler, dar yollar, dağların arasında kıvrılan patikalar... Sakin bir hareketle haritayı katlayıp çantana yerleştiriyorsun.
Yola koyuluyorsunuz.
Kazankai Mağaraları’na giden patika, ilk başta taş yığınlarının arasında ilerliyor. Sert kayaçlar, gri gökyüzüyle birleşerek sizden her türlü rengi çalıyor. Sonra bir anda, taşlardan sıyrılıp bir ormanın kenarına geliyorsunuz. Iwagakure'nin bu kadar yakınına sık orman örtüsünün varlığı garip geliyor.
Takeshi, ellerini arkasında birleştirerek konuşmaya başlıyor. "Iwagakure’nin hemen dibinde orman olması tuhaf, değil mi?" Saya kaşlarını hafifçe kaldırarak "Niye ki?" diye soruyor. Takeshi omuzlarını silkerek yanıtlıyor. "E... her yer taş. Yeşillik pek yok."
Tam o anda çalıların arasından Bokukichi çıkıyor. "Yok kız Iwagakure’nin gerisi full çalı zaten." Takeshi bir anda zıplıyor, neredeyse havalanacak gibi. "Ahh! Ne?!" Bokukichi yine o rahat, umursamaz gülümsemesiyle kıvrıla kıvrıla çıkıyor. Sanki başından beri konuşmadaymış gibi dahil oluyor.
Saya bir adım geriye çekiliyor ama yüzünde şaşkınlıktan çok hayret var. "Bu kim ya?" Bokukichi elini beline koyup büyük bir jestle ona karşılık veriyor. "Asıl sen kimsin be?!" Sonra gözlerini sana çeviriyor ve seni tepeden tırnağa süzüyor. Sırıtışı daha da büyüyor. "Kız, Hatake’lerle mi takılıyorsun gerçekten? Biraz... standart yahu..."
Takeshi hala toparlanmaya çalışırken, Saya ise neye uğradığını anlamaya çalışırken, sen ise… yepyeni bir maceranın başlangıcında olduğunu fark ediyorsun. Kazankai seni bekliyor.
Ama yalnız olmadığın da kesin.
Yatağından kalkıp pencereye yaklaşıyorsun. Iwagakure’nin taş dokulu çatılarından, güneşin ilk ışıkları sarkıyor. Dağlar, kasvetli gölgeleriyle köyü kuşatmış durumda. İçinde bir uğultu var. Görevin, görüşün, yolun... hepsi tek bir hedefe odaklanmış, Kazankai Mağaraları.
Eşyalarını toparlayıp çantana yerleştiriyorsun. Tilki heykelini eline alıp bir süre ona bakıyorsun, sonra dikkatle sarıp çantanın en güvenli yerine yerleştiriyorsun. Kemerindeki kart destesini düzeltiyorsun. Mirai no Me sana yön verdi, artık onun ne gösterdiğini sorgulamanın vakti değil, harekete geçmenin vakti.
Otelden çıktığında dışarının Iwagakure sabahına özgü serinliği yüzünü okşuyor. Kapının hemen önünde ekibin seni beklediğini fark ediyorsun. Her biri görev için hazır görünüyor. Hari'nin katı disiplini artık üzerlerine işlemiş gibi.
Takeshi hemen bir adım öne çıkıyor. Gözlerinde enerji var, ama bu sefer biraz daha farklı… sanki daha bilinçli bir kararlılıkla dolu. "Kazankai’ye birlikte gitmek istiyorum." diyor. "Eğer gerçekten ruhların gösterdiği yer orasıysa, seni yalnız göndermeyeceğim."
Ardından Saya'nın sesi geliyor. Pek dramatik olmayan bir şekilde ama bir kararlılıkla "Ben de geliyorum." diyor. Ne kadar sert görünmeye çalışsa da sesindeki endişeyi ayırt edebiliyorsun. Belki seni korumak istiyor, belki kendine olan inancını sınamak. Belki ikisi birden.
Toshio ise geriden, sırtındaki çantasını hafifçe düzelterek yaklaşıyor. "Ben Hari öğretmenimiz ile Jinsei Yakata’ya gideceğim." diyor. "Iwa tarafı da Kurodake Tünelleri'ne bakacak. Üç koldan ilerleyeceğiz, belki bir şeyleri daha çabuk çözebiliriz."
O sırada Hari sessizce beliriyor. Omuzları her zamanki gibi dik, yüzünde sert ama adil bir ifade var. Gözlerini sana çevirip birkaç adım yaklaşıyor ve elindeki rulo haritayı sana uzatıyor. "Kazankai’nin girişlerinden biri kapatılmış ama diğeri hala açık." diyor. "Bu harita seni doğru yola yönlendirecek. Dikkatli olun. Burası sadece taşlarla kaplı bir mağara değil. O yerin... hafızası var."
► Show Spoiler
Haritayı açıyorsun. İnce hatlarla çizilmiş geçitler, dar yollar, dağların arasında kıvrılan patikalar... Sakin bir hareketle haritayı katlayıp çantana yerleştiriyorsun.
Yola koyuluyorsunuz.
Kazankai Mağaraları’na giden patika, ilk başta taş yığınlarının arasında ilerliyor. Sert kayaçlar, gri gökyüzüyle birleşerek sizden her türlü rengi çalıyor. Sonra bir anda, taşlardan sıyrılıp bir ormanın kenarına geliyorsunuz. Iwagakure'nin bu kadar yakınına sık orman örtüsünün varlığı garip geliyor.
Takeshi, ellerini arkasında birleştirerek konuşmaya başlıyor. "Iwagakure’nin hemen dibinde orman olması tuhaf, değil mi?" Saya kaşlarını hafifçe kaldırarak "Niye ki?" diye soruyor. Takeshi omuzlarını silkerek yanıtlıyor. "E... her yer taş. Yeşillik pek yok."
Tam o anda çalıların arasından Bokukichi çıkıyor. "Yok kız Iwagakure’nin gerisi full çalı zaten." Takeshi bir anda zıplıyor, neredeyse havalanacak gibi. "Ahh! Ne?!" Bokukichi yine o rahat, umursamaz gülümsemesiyle kıvrıla kıvrıla çıkıyor. Sanki başından beri konuşmadaymış gibi dahil oluyor.
Saya bir adım geriye çekiliyor ama yüzünde şaşkınlıktan çok hayret var. "Bu kim ya?" Bokukichi elini beline koyup büyük bir jestle ona karşılık veriyor. "Asıl sen kimsin be?!" Sonra gözlerini sana çeviriyor ve seni tepeden tırnağa süzüyor. Sırıtışı daha da büyüyor. "Kız, Hatake’lerle mi takılıyorsun gerçekten? Biraz... standart yahu..."
Takeshi hala toparlanmaya çalışırken, Saya ise neye uğradığını anlamaya çalışırken, sen ise… yepyeni bir maceranın başlangıcında olduğunu fark ediyorsun. Kazankai seni bekliyor.
Ama yalnız olmadığın da kesin.
Off Topic
RP'ye hoş geldiniz! Pasiflik süresi üç gündür. İyi RP'ler!