[Hanezawa Sorano] Kumların İzinde
Posted: Thu Mar 27, 2025 7:38 pm
Yattığı yerde gömülmeye başlamıştı iyice. Yerleşke sessizdi. Hanezawaların erken uyumak gibi bir huyu yoktu lakin, yine de herkes kendi çeperine çekilmişti. Burada neyi bulabileceğinden pek emin değildi. Annesi ile konuşmak istemiyordu. Zira, bir genin takımı alışının ardından nispeten tecrübesiz olduğu bu alanda, çokça nasihate maruz kalabilirdi. Ne yapmalı, ne etmeli diye düşünüyordu...
Önünde karaladığı nota bakıyordu. Yanında hazırladığı bir çanta. Aklından geçen en aklı selim karar, bu işi biraz olsun dahi araştırmadan yola çıkmamalıydı. En azından Kunio'yu koruması gerekiyordu. Onu neden koruyacaktı? Onunla ilgili bu kadar ilginç olan şey neydi? Mevzu yalnızca Kunio muydu... Öğrenmeliydi. Kazekage ile konuşacaktı. Öncesinde Jisarashi ile alakalı araştırma yapması gerekiyordu. Nereden başlayacaktı ki? Sonu gelmez bir dehlizde gibiydi. Gözlerini kapattığında, tenini çekiyordu dikenler. Batıyordu etine, ancak serin bir akşamın usul rüzgarı okşuyordu bedenini. Kendisini kaptırdıkça bu hissin karşısında duyabileceği tek şey acizlik olmuştu.
"Efendi Sorano. Bir isteğiniz var mı diye kontrol etmeye geldim."
Kapı tam üç kez vurulmuştu. Ancak hiç birisini duymamıştı. Watanabe genelde üç kez vurulduktan sonra girerdi. Ancak şimdi farkedebiliyordu onu. Gözlerini yaşlı adamla buluşturduğunda, ilk işi önündeki notu güzelce katlayıp hemen yanındaki zarfa tıkıştırmak olmuştu. Ardından ayaklanmıştı hızlı biçimde. Stresten döktüğü bir kaç tüy, yatağı ile ahenk oluşturuyordu.
"Dedem müsait mi, Watanabe? Onunla önemli bir şeyi konuşmam gerek."
Watanabe'nin kısa ancak net cevabını bekledi bir kaç saniye. Watanabe sanki bu kadar net olmasını beklemiyordu. Genelde yiyecek içecek bir şeyler isterdi, ancak bu sefer pek dalgın hali onu da şaşırtmış olsa gerek. İstifini bozmadan cevaplamıştı yaşlı adam.
"Odasında, her zamanki gibi. Kitap okuyor. Belki sabah konuşsanız daha iyi..."
"Yok. Bu gece eve dönmezsem, haberci şahinlerden biriyle bu notu Ichiraka Fumo'ya ulaştır. Acil bir göreve çıkabilirim."
Sözlerinin ardından hızla kapıya yöneldi. Şimdi daha iyiydi. Bir şekilde bu işi çözmeden, takımını riske atmak istemiyordu. Karşısındaki adamın tanıdık olduğundan dahi emin değildi. Hissettiği şey, hayra alamet hiç değildi. Söylediği her şey yalan da olabilirdi. Bıraktığı ipucu, bir yanılsama da olabilirdi. Onu tuzağa çekiyor olabilirdi. Bir şekilde bu işi çözmeden bu çocukları riske atmayacaktı.
Tüm bu düşünce bulutunun eşliğinde Ryuba'nın odasının dibine kadar ulaşmıştı. Kapıyı sakince, üç kez tıklattı. Ardından dedesinden gelecek gir komutunu bekledi. Araları iyiydi. İyi olmasına iyi de, ona olan saygısını bir gün bile eksik etmemişti. Şimdi ise belki de hayatında gördüğü en deneyimli shinobiye danışacaktı. Jisarashi... Bu kelimeyi ilk kez duyuyordu. Başka şansı yok gibiydi.
Kıpır kıpırdı içi. Elini kapının kulbuna doğru attı.
Sevgili Fumo,
Acil bir işim çıktı. Bir süre buralarda olmayacağım. Benim veletlere bilgi verirsin.
Erken yatmalarını söyle.
Önünde karaladığı nota bakıyordu. Yanında hazırladığı bir çanta. Aklından geçen en aklı selim karar, bu işi biraz olsun dahi araştırmadan yola çıkmamalıydı. En azından Kunio'yu koruması gerekiyordu. Onu neden koruyacaktı? Onunla ilgili bu kadar ilginç olan şey neydi? Mevzu yalnızca Kunio muydu... Öğrenmeliydi. Kazekage ile konuşacaktı. Öncesinde Jisarashi ile alakalı araştırma yapması gerekiyordu. Nereden başlayacaktı ki? Sonu gelmez bir dehlizde gibiydi. Gözlerini kapattığında, tenini çekiyordu dikenler. Batıyordu etine, ancak serin bir akşamın usul rüzgarı okşuyordu bedenini. Kendisini kaptırdıkça bu hissin karşısında duyabileceği tek şey acizlik olmuştu.
"Efendi Sorano. Bir isteğiniz var mı diye kontrol etmeye geldim."
Kapı tam üç kez vurulmuştu. Ancak hiç birisini duymamıştı. Watanabe genelde üç kez vurulduktan sonra girerdi. Ancak şimdi farkedebiliyordu onu. Gözlerini yaşlı adamla buluşturduğunda, ilk işi önündeki notu güzelce katlayıp hemen yanındaki zarfa tıkıştırmak olmuştu. Ardından ayaklanmıştı hızlı biçimde. Stresten döktüğü bir kaç tüy, yatağı ile ahenk oluşturuyordu.
"Dedem müsait mi, Watanabe? Onunla önemli bir şeyi konuşmam gerek."
Watanabe'nin kısa ancak net cevabını bekledi bir kaç saniye. Watanabe sanki bu kadar net olmasını beklemiyordu. Genelde yiyecek içecek bir şeyler isterdi, ancak bu sefer pek dalgın hali onu da şaşırtmış olsa gerek. İstifini bozmadan cevaplamıştı yaşlı adam.
"Odasında, her zamanki gibi. Kitap okuyor. Belki sabah konuşsanız daha iyi..."
"Yok. Bu gece eve dönmezsem, haberci şahinlerden biriyle bu notu Ichiraka Fumo'ya ulaştır. Acil bir göreve çıkabilirim."
Sözlerinin ardından hızla kapıya yöneldi. Şimdi daha iyiydi. Bir şekilde bu işi çözmeden, takımını riske atmak istemiyordu. Karşısındaki adamın tanıdık olduğundan dahi emin değildi. Hissettiği şey, hayra alamet hiç değildi. Söylediği her şey yalan da olabilirdi. Bıraktığı ipucu, bir yanılsama da olabilirdi. Onu tuzağa çekiyor olabilirdi. Bir şekilde bu işi çözmeden bu çocukları riske atmayacaktı.
Tüm bu düşünce bulutunun eşliğinde Ryuba'nın odasının dibine kadar ulaşmıştı. Kapıyı sakince, üç kez tıklattı. Ardından dedesinden gelecek gir komutunu bekledi. Araları iyiydi. İyi olmasına iyi de, ona olan saygısını bir gün bile eksik etmemişti. Şimdi ise belki de hayatında gördüğü en deneyimli shinobiye danışacaktı. Jisarashi... Bu kelimeyi ilk kez duyuyordu. Başka şansı yok gibiydi.
Kıpır kıpırdı içi. Elini kapının kulbuna doğru attı.