Page 1 of 7

[Yureikumo Aoi] Iwagakure Meselesi

Posted: Thu Jan 30, 2025 11:36 pm
by Yureikumo Aoi
► Show Spoiler
Falında çıkan karta göz atıp derin bir iç çektikten sonra destesini dizerek eşyalarını hazırladı. Dışarıda gün daha yeni ağarmaya başlamış, kuşlar uykularından uyanıp cıvıldaşmaya başlamışlardı. Sabahın sisi henüz dağılmamıştı. Serin bir meltem esintisi yüzleri yalayıp geçiyordu. Aoi ağaçlarla çevrili evinden ayrılıp köyün merkezine doğru ilerlerken burnunun ve kulaklarının hafifçe üşüdüğünü hissetmişti. Bugünün falı İmparator, güç ve otoriteyle ilgili bir karttı. Hokage'yi ziyaret etmesi gerektiğini gösteren bir işaretten başka bir anlama geliyor olamazdı. Bir görev aldığı için değil, bir görev talebi olduğu için ziyaret edecekti onu. Keita ile Morino Köyü için göreve çıktıkları gün, Iwagakure ninjaları tarafından pusuya düşürülmüşlerdi. Hokage onlara Iwa hakkında şüpheleri olduğundan bahsetmişti. Onlara saldıran ninjaların, Tsuchikage ile fikir ayrılığına düşen klanlardan birilerinin mensubu olabileceğini düşünüyordu. İşin aslı, onlardan birini canlı ele geçirip konuşturamadığı için pişmanlık hissediyordu. İsimlerini dahi öğrenememişti. Bu işin kimin altından çıktığını öğrenmesi gerekiyordu. Bu yalnızca kendi klanının adını kurtarmak için değil, Konoha'yı güvende tutmak için de yapması gereken bir şeydi. Onların o gün başına gelen şey, bir başka gün bir başka shinobinin başına gelebilirdi. Iwa ninjaları amaçlarının Iwagakure gözünde Konohagakure'nin adını kirletmek olduğunu söylemişlerdi. Büyük bir plan döndüğü belliydi. Onlara saldıran grup her şeye hazırlıklıydı. Aoi de hazırlıklı olmalıydı. Gözünü dört açmalı, gerekirse tek gözü açık uyumalıydı.

Zihnindeki fırtınaların eşliğinde köy merkezine ilerledi. Henüz dükkanların kepenkleri bile indirilmemişti. Etrafta mahmur gözlerini ovuşturarak işinin başına geçmeye hazırlanan birkaç esnaf dışında neredeyse kimse yoktu. Akademi öğrencileri bile büyük ihtimalle henüz yataklarından yeni kalkmışlardı. Aoi özellikle gözlerin çok üzerinde olmayacağı saatlerde dışarı çıkmaktan hoşlanıyordu. Ne kadar az kişiyle karşılaşırsa kendini o kadar güvende hissediyordu. Zorunda kalmadıkça hareketli saatlerde etrafta görünmekten çekinirdi. Hiçbir şeyle oyalanmadan hızla Hokage'nin binasına doğru ilerledi. Bu saatte ofisinde oluyor muydu bilmiyordu. Tok bir şekilde üç kere kapıyı tıklattı. Hokage içerideyse ve girebileceğini söylerse hemen konuya girecekti. "Yuukon gününüzü şen eylesin Shigure Bey. Nasılsınız? Iwagakure hususunda görüşmek için geldim. Sizinle yeniden iletişime geçmemi talep etmiştiniz. Bugünkü falımda İmparator çıktığından bugün sizinle bu konuyu görüşmem için Yuukon bana bir mesaj gönderdi diye düşündüm. O gün de Şeytan çıkmıştı hatırlarsanız. Bence fallarım tutuyor. Kendimi bu konuda geliştiriyor olabilirim. Sizin falınıza da bakmamı ister misiniz?" Tüm bunları tek nefeste pat pat söyleyecekti her zaman yaptığı gibi. Hokage içeride değilse o gelene kadar kapı önünde onu bekleyecekti.

Re: Iwagakure Meselesi

Posted: Fri Jan 31, 2025 9:01 pm
by GM - Shinsei
Hokage odasının ağır kapısını tıklattığında, içeriden Shigure'nin dingin sesi duyuluyor. "Girin." İçeri adım attığında, masanın ardında oturan Shigure'nin önüne Iwagakure haritaları serili. Yüzündeki konsantre ifade, konunun hassasiyetini ele veriyor. Sana baktığında, gözlerinde nadir bir tedirginlik seziyorsun. "Aoi, son istihbarat raporlarına göre Iwa'da... yani Iwagakure'de..."

Tam o anda, tavandan bir duman bulutu patlıyor ve Kagemaru, Shigure'nin masasının tam ortasına ceviz kabukları saçarak ışınlanıyor. Kürklü elleriyle haritayı dürüp bir gülümsemeyle "Vay vay! Iwa mı dediniz? Oraya gidip ne yapacaksın velet? Kaya ibneleriyle taş mı sektireceksin?"

Shigure, kaşlarını çatarak haritayı düzeltiyor. "Kagemaru. Bu resmi bir görev toplantısı. Lütfen sükunetini koru." Sana dönüp ciddiyetle devam ediyor. "Iwagakure'deki son gelişmeler, köyümüz için risk oluşturuyor. Bu yüzden senin oraya gidip-" Kagemaru aniden Shigure'ın omzuna tırmanıp kulağına bağırıyor. "IWA'YA MI? Hava orada çok tozlu amına koyim! Aoi'nin falında 'Toz bulutuyla boğuş' yazmıyordur herhalde!"

Shigure, Kagemaru'yu omzundan tutup koltuğa bırakıyor. "Aoi'nin falı değil, istihbarat raporları konuşuyoruz. Iwa'ya gidip Tsuchikage ile doğrudan iletişim kurması gerekiyor. Çünkü-" Kagemaru, masanın üzerine zıplayıp Iwa haritasını yırtarcasına açıyor. "Tsuchikage mi? O koca kafalı pezevenkle konuşmak için mi gidecek? Bırak da ben gideyim! Ona birkaç ceviz fırlatır, 'Konoha selam söyledi' derim!"

Shigure, alnını ovuşturarak derin bir nefes alıyor. "Kagemaru... Bu bir şaka değil. Aoi, Iwa'daki gerilimi azaltmak için-" Kagemaru, haritayı rulo yapıp Shigure'ın başına hafifçe vuruyor. "Gerilim mi? Bırak gerilimi, Aoi'ye Iwa'da ne yiyeceğini söyle önce! Taş köftesi mi, kum çorbası mı? Falına bakalım: 'Yemek seçimi: Kaya mantarı!'"

Shigure, sonunda dayanamayıp ayağa kalkıyor. "KAGEMARU! Odadan çık! HEMEN!" Kagemaru, Shigure'ın pelerinine sarılıp sallanıyor. "Çıkmam! Sen Aoi'yi taşların arasına göndermeye çalışıyorsun! Falına göre Iwa'da büyük bir kayboluş var! Bak, Şeytan kartı çıkmıştı: Kayboluş, karanlık, falan filan..."

Shigure, pelerinini kurtarıp tekrar oturuyor. Sesini alçaltarak sana dönüyor. "Aoi, dinle. Iwagakure'deki yetkililerle görüşmen, bu gerilimi sonlandırabilir. Senin diplomatik-" Kagemaru, Shigure'ın ağzını bir cevizle kapatıyor. "Diplomasi mi? Benim gençliğimde diplomasi, yumrukla yapılırdı! Ama tamam, tamam... Aoi gitsin. Ama ben de geleceğim! Iwa'nın kayalıklarına tırmanır, Tsuchikage'nin kafasına muz kabuğu atarım!"

Shigure, cevizi çıkarıp masaya vuruyor. "KAGEMARU! SON UYARIM!" Sana bakarken gözlerinde özür diler gibi bir ifade beliriyor. "Aoi... Iwa'ya gitmen gerekiyor. Tsuchikage ile görüş. Ama seni bir ekiple göndereceğim. Anlaşıldı mı?" Kagemaru, Shigure'nin son cümlesini duyunca sahte bir ağlama sesi çıkarıyor. "Ekip mi? Ama ben onun ruhsal rehberi olacağım! Falında 'Maymunlu Yolculuk' yazıyor, bak şurada!"

Shigure bir süreliğine gözlerini kapatıyor ve ikiniz sessizce onu izliyorsunuz. Shigure yavaşça gözlerini açıyor ve senin soruna cevap veriyor. "Bak hadi Aoi, tamam."

Kagemaru, Shunshin no Jutsu'yla kapı önünde belirip kahkahalarla gülüyor. "Aoi, taş kafalara selam söyle!" Shigure, odada seninle yalnız kaldığında, pelerinini düzeltirken mırıldanıyor. "Keşke bir gün, sadece bir gün, sadece sessizlik olsa..."

Kagemaru
► Show Spoiler
Off Topic
RP'ye hoş geldiniz! Pasiflik süresi üç gündür. İyi RP'ler!

Re: Iwagakure Meselesi

Posted: Fri Jan 31, 2025 11:27 pm
by Yureikumo Aoi
Shigure içerideydi. Aoi odasına girdiği anda yüzündeki endişeli bakışı ve masasının üzerindeki Iwagakure haritasını fark etmişti. Tam ona dönüp aceleyle meseleye girmek üzereydi ki bir duman bulutunun içerisinde, ceviz kabuklarıyla birlikte gösterişli bir maymun belirmişti. Iwagakure'de ne yapacaklarını şakacı bir şekilde sorgulamaya başlamıştı. Hokage onu susturup Aoi'ye göreviyle ilgili bilgi vermeye çalıştıkça isminin Kagemaru olduğunu öğrendiği bu maymun araya giriyor, Iwagakure'de taştan başka bir şey olmadığını söylüyor, Aoi'nin falında böyle bir şeyin çıkmadığını düşündüğünü söylüyordu. İkilinin atışmalarını seyrettikçe Aoi'nin yüzündeki ciddi ifade yerini önce kibar bir tebessüme, sonra da kocaman bir gülümsemeye bıraktı. Hokage'den utanmasa kıkırdardı da.

En sonunda Shigure'nin canına öyle bir tak etmişti ki bağırarak odadan çıkmasını söylemişti maymuna. Maymun ise hiç oralı değildi. Gidemeyeceğini, falında Şeytan çıktığını, kayboluşa işaret ettiğini söylemişti. Aoi tam "Aslında-" diye lafa girecekti ki Shigure'nin gözlerindeki bakışı görünce vazgeçerek sustu. Hokage ona Iwagakure'ye gitmesi gerektiğini, diplomatik gerginliği azaltması gerektiğini, bu diplomatik konuşmayı yapacak soğukkanlı birisine ihtiyaç duyduğunu söylemeye çalışıyordu. Kagemaru ise Iwa'ya Aoi ile birlikte gitmek istediğini, diplomasinin yumrukla yapılması gerektiğini söylüyordu. Koskoca Hokage'nin ağzını ceviz kabuğuyla kapatması da hayret verici bir sahneydi. Aoi, Hokage'nin gözlerindeki acı içindeki ifadeyi görse de gülümsemesini hiç saklamaya çalışmadı. Neşe dolu bir ortamda olmaktan dolayı neden canı sıkılmıştı ki? Hokage son olarak Tsuchikage ile görüşmesi gerektiğini, ekip ayarlanacağını söyleyerek lafını bitirebilmişti. Kagemaru ise yalandan ağlayarak onunla gitmek konusunda ısrar etmiş, falında çıktığını söylemişti. Aoi kendini tutamayarak sesli bir şekilde kıkırdadı.

O esnada derin bir sessizlik oldu. Shigure yerine oturarak gözlerini kapattı. Bir ömür gibi geçen bir süre boyunca da açmadı gözlerini. Aoi onun öfkesini kontrol etmeye çalıştığını hissedebiliyordu. Köyün havalı Hokage'sini bu hallerde görmek garip duyguydu. Omuzlarındaki sorumluluğu ve iş yükünü düşününce, Kagemaru ile yaşadığı bu minik neşe anları ona hayat enerjisini kazandırıyor olmalıydı. Hokage'nin sosyalleşmeye bile pek vakti kaldığını sanmıyordu. Kagemaru onun hayatında Yuukon tarafından gönderilmiş bir lütuf gibiydi. Shigure gözlerini nihayet açtığında sesi çok daha kontrollü çıkmıştı ancak altında yatan taşmaya ramak kalmış öfke ve bunalmışlık duyulabiliyordu. Pes ederek falına bakması için izin vermişti Aoi'ye. Kagemaru yüzünde zafer kazanmış bir ifadeyle odayı terk ederken ona selam iletmişti. "Söylerim Kagemaru Bey. Kendinize iyi bakın." dedi maymunu yolcularken. Yüzündeki ölçülü gülümseme ile birlikte Hokage'nin karşısına geçti ağır ama zarif bir edayla. Kartlarını masaya dizerken Shigure'nin tek bir gün için sessizlik dilediğini işitti. Gözlerini hafifçe yukarı kaldırarak onun bezmiş bakışlarında gezdirdi. "Benim yaşantım hep sessizlik içinde geçiyor. Bunu tercih etmezdiniz." dedi duygularını belli etmeyen bir ses tonuyla. "Aranızdaki dinamiğe imrendim doğrusu. Çok iyi anlaşıyor olmalısınız." Kartlarını karıştırıp arkaları dönük olarak masaya dizdi ve en yakın hissettiğini seçmesini istedi.

► Show Spoiler

Shigure'nin kartını kaldırarak ona gösterdi. "Aşıklar kartı." dedi sakin bir ses tonuyla. "Bu sıralar güçlü bir duygusal bağ hissedebileceğinize işaret ediyor. Romantik bir an yaşayabilme ihtimaline, sevdiğiniz birisine vakit ayırmanız gerektiğine de yorumlanabilir. Birisiyle özel bir bağ hissedebilirsiniz ve bu sizin için çok önemli olabilir." Yorumu sindirmesini beklerken kartlarını toplayıp deste haline getirdi ve çantasına yerleştirdi. Hokage'ye dönerek malum soruyu sordu. "Iwagakure'ye hangi ekiple gideceğim?"

Re: Iwagakure Meselesi

Posted: Sat Feb 01, 2025 4:09 pm
by GM - Shinsei
Hokage Sarutobi Shigure, senin fal kartlarını masaya yayışını sessizce izliyor. Odadaki hava, sabahın dinginliğine rağmen belli bir gerginlik taşıyor. Pencerenin dışında, yavaş yavaş canlanan köyün siluetleri seçiliyor; taze gün ışığı, perdelerin arasından içeri süzülüp masadaki parşömenleri hafif bir altın rengiyle aydınlatıyor. Shigure’nin yüzündeki belli belirsiz gölgeler, geceden kalma yorgunluğun ve belki de süregelen endişelerin izlerini saklayamıyor.

Kartların arasından "Aşıklar" kartını çekip de kendisine gösterdiğinde, Shigure öncelikle derin bir iç çekiyor. Hafifçe gülümsüyor, bakışlarında yorgunlukla içten bir alay karışımı seziliyor. "Aşıklar, öyle mi?" diyerek kartın üzerindeki sembollere bakıyor. Gözlerinde bir an, hatıraların tatlı tortusuna benzer bir parıltı beliriyor. "Doğrusu, falınla nasıl bir gelecek tespit ediyorsun bilmem ama, kendime biraz daha kişisel zaman ayırmam gerektiğini her halükarda hissediyorum..." diye mırıldanıyor, sesi alçak ve dalgın. Kartları toplayıp çantana koyarken Shigure, elini masanın kenarına dayayıp düşüncelerini toparlıyor gibi görünüyor.

Bakışlarını pencereden tekrar sana çeviriyor. Yüz ifadesi ciddileşiyor ve masaya yayılmış belgelerden birini çekerek önüne koyuyor. Bu, koyu renk bir zarfın içinde bulunan resmi bir belgeden ibaret: üzerinde ince ince yazılmış bazı isimler, görev detaylarını andıran satırlar var. Eliyle parşömenin kenarını düzeltiyor, konuşmaya başlıyor.

"Hadi gelelim asıl konuya. Iwagakure’ye kiminle gideceğinizi merak ettiğinizi biliyorum." Sesine ciddi bir ton yerleşiyor. "İlk olarak, bir Chuunin olarak Aburame Toshio’yu seçtim. Sakin bir kişiliği ve böcekleri ile sağladığı mükemmel iz sürme, gözlem becerileri var. Özellikle Iwa gibi engebeli ve fark edilmesi zor arazi şartlarında çok işimize yarayacak. Yanınızda ayrıca Shindou Takeshi adlı bir Chuunin daha olacak. Klan bağı yok, düz bir aileden geliyor ama köydeki çoğu shinobiden daha zeki ve özverili diyebilirim. Bir nevi akıl küpü, beklenmedik hallerde güzel çözümler ürettiğini duydum."

Bir an duruyor, parşömen üzerinde başka bir isme parmağını götürüyor. "Ve… Hatake Saya." Gözleri sana kayıyor, sanki yüzündeki tepkiyi okumak istiyor. "Genin takım arkadaşın değil miydi? Bunshin tekniklerine ilgi duyan, beyaz saçlı…" diyor, belli belirsiz bir tebessümle. "Sizi yine aynı göreve göndermenin ilginç olacağını düşündüm. Biraz şaşırmanı bekliyorum ama sanırım seni mutlu edecektir."

Ardından, en alt satıra kayıyor parmağı. "Ekip lideriniz olarak Konoha'nın Jounin komutanını vereceğiz, Inuzuka Hari. Aslında köyün iç işleriyle çok meşgul biri, normalde araştırma veya diplomasi görevi alabilecek biri değil. Fakat, Iwa sınırlarına ve hatta başka bir ülke topraklarına geçeceğiniz için koruma ve rehberlik anlamında güçlü bir Jounin’e ihtiyacımız var. Hari bu konuda deneyimli. Köpek dostlarıyla iz sürme, kokuları tespit etme ve savunma konusunda çok yetkin. Ayrıca… diplomatik ortamlarda vakur duruşu işimize gelecek. Hoş, Inuzuka’ların çoğu biraz hareketlidir ama Hari nispeten daha sakin sayılır. Yine de yanında güçlü bir desteğiniz olsun diye düşünüyorum."

Parşömeni kapatıp yan tarafa koyuyor, yavaşça arkaya yaslanıp kollarını göğsünde birleştiriyor. Odadaki hava hala sabah serinliği taşıyor, ancak ikinizin de içinde bir heyecan ya da endişe hareketlenmiş gibi. Shigure, derin bir nefes daha alıyor ve gözlerini ofisin kapısına doğru çeviriyor. "Hazırlıklar şu an devam ediyor." diyor. "Üç gündür Iwa’ya diplomatik bir mektup iletmiş bulunuyoruz. Resmi ziyaretimiz için yarın sabah yola çıkılacak. Dolayısıyla sana da zaman tanıyorum. Ekip arkadaşlarını tanıyıp görüşmeni istiyorum. Mesela Saya az önce buradaydı. Sana rastlamayı umuyordu sanırım, ama belli ki hala dışarıda oyalanıyor. Eski takım arkadaşını görmeyi istersen, bu senin için güzel bir fırsat."

"Hem yıllar oldu… Hasret gidermek isteyebilirsin." diye ekliyor, sonra ciddiyete dönen sesini yeniden toparlıyor. "Ama yarın sabah erkenden buluşacağız. Resmi belgelerimizi, diplomatik stratejilerimizi konuşacağız. İhtiyaç duyacağınız malzeme listesi, pasaport düzenlemeleri ve diğer detayları seninle ve ekibinle paylaşacağım. Bu süre içinde rahatça dinlen, eşyalarını hazırla. Sorun yaşarsan beni bilgilendir."

Shigure, bir süre daha sessiz kalıyor, sonra hafif bir baş işareti yaparak seni uğurlamayı kastettiğini belli ediyor. "Durum bu şekilde. Bir sorunun yoksa, arkadaşını bul, hasret gider. Yarın sabah yola çıkacağız. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar, Aoi." Yüzünde beliren yorgun tebessüm, tüm konuşmadaki resmi tona rağmen seni rahatlatıyor gibi. "Şimdiden kendine dikkat et. Hazırlanmış olmanı istiyorum."

Re: Iwagakure Meselesi

Posted: Sun Feb 02, 2025 2:06 am
by Yureikumo Aoi
Shigure bir süre kendi düşüncelerinde gezinip dalgın dalgın pencereden dışarıyı izlerken, Aoi'nin destesini toplamakla işi bitmişti. Artık ömrünün kalanında Hokage'ye fal baktığı gerçeğiyle övünebilirdi. Hatta mümkünse Iwagakure'den dönüşte onun falına yeniden bakmak ve nelerin değiştiğini gözlemlemek istiyordu. Zira bazen fallar yalnızca insanlar gerçek olmasını istediği için gerçek oluyordu.

Shigure sorusunu duyunca ciddileşerek masadaki evraklardan bir tanesini kendisine doğru çekti. Eliyle kenarlarını düzelttikten sonra parmağıyla tek tek evraktaki maddelerin üzerinden geçmeye başladı. Birtakım isimlerin üzerinde durarak açıklamalar yapmaya başladı. Göreve gideceği Chuuninlerden birisinin ismi Aburame Toshio'ydu. Aburame Klanı'nın yeteneklerinin Iwagakure'de çok işlerine yarayacağını belirterek iz sürme becerilerinin yüksek olduğunu belirtmişti Shigure. Onlara katılacak diğer bir Chuunin ise Shindou Takeshi adındaki bir shinobiydi. Yüksek zekası ile bu göreve katkı sağlayacağını düşünüyordu.

Üçüncü Chuunin'e geldiğinde gözlerini kaldırarak bir an için Aoi'nin yüzüne baktı. Ardından göreve katılacak isimlerden birisinin Hatake Saya olduğunu söyledi. Aoi'nin gözleri şaşkınlıkla kısa bir an büyüse de yerini rahatlama ifadesine bıraktı. Saya onun Genin takım arkadaşlarından birisiydi. Yıllardır onunla hiç görüşmemişti. Her ne kadar pek sıkı fıkı bir ilişkileri olmamış olsa da araları kötü de değildi. Saya hep içine kapanık ve çekingen birisiydi. Birbirlerine kendilerini pek ifade edememiş ve bundan dolayı da bir arkadaşlık ilişkisi geliştirememişlerdi. "Tanıdık bir yüz olması benim için güven verici olacak." dedi Hokage'ye cevaben hafifçe gülümseyerek.

Bunun ardından ekip liderlerinin de Jounin komutanı Inuzuka Hari olacağını duydu. Kendisiyle şahsen hiç tanışmamıştı ancak namını çok duymuştu. Hokage ile de çok yakın olduklarını biliyordu. Shigure en güvendiği insanı bu ekibin başına koyduğuna göre onun için gerçekten mühim bir mesele olmalıydı bu. Hele ki Jounin komutanı gibi omzunda çok fazla sorumluluk olan birisini... Aoi rahatlayarak derin bir soluk verdi. Onunla birlikte gidecek ekip gerçekten her yönden donanımlı ve güçlü gibi görünüyordu. Karar alırken ve herhangi bir pusuya düşürülmeleri durumunda önceki kadar çaresiz kalmayacaklarını umuyordu. Sırtını yaslayabileceği insanların yanında olması, en önemlisi de her şeyden sorumlu olacak kişinin kendisi olmaması rahatlatıcı bir düşünceydi.

Shigure yavaşça arkasına yaslanıp görev için yarın sabah yola çıkılacağını, diplomatik bir mektubun üç gün önce yollandığını ve bu süreci hazırlanarak geçirmesi gerektiğini belirtmişti. Ekiptekilerle tanışması gerekiyordu. O gelmeden hemen önce Saya uğramıştı ve Shigure'nin söylediğine göre onunla görüşmek istiyordu. Aoi odadan çıkmadan önce Hokage'nin son söylediklerini başıyla onayladı. "Elbette. Yuukon gönlünüze ferahlık versin Sayın Hokage. Tanrıya emanet olun." Selam vererek odadan çıktı. Iwagakure'ye doğru çıkacakları uzun yolculuk için bir günü vardı ve hazırlanması gerekiyordu. Çok da hazırlayacağı bir şeyi yoktu gerçi. Çantasını akşamdan hazır ederdi. Hokage'nin binasından dışarı adımını attı. Hava yumuşamaya başlamış, sokaklar çok daha hareketlenmişti. Gözleriyle Saya'yı aramaya başladı dışarıda. Bulabilirse ona selam verecek ve hasret giderecekti. Görüşmeyeli neler yaptığını ve büyüdükçe ne kadar değiştiğini merak ediyordu. Göreve gideceği diğer ekip arkadaşlarıyla da tanışmak istiyordu.

Re: Iwagakure Meselesi

Posted: Tue Feb 04, 2025 5:50 pm
by GM - Shinsei
Hokage’nin binasından ayrıldıktan sonra gözlerini etrafta gezdiriyorsun. Sabahın erken saatlerindeki hareketsizlik yerini orta halli bir kalabalığa bırakmaya başlamış görünüyor. Dükkan sahiplerinin tezgahlarını açtığını, ninjaların görev için binalara girip çıktığını, çocukların akademiye doğru koşturduğunu fark ediyorsun. Güneş iyice yükselerek sokakları aydınlatırken, hafif bir esinti yanağını okşuyor. Bakışların, kalabalığın arasından sıyrılmaya çalışan bir silüet arıyor. Hatake Saya.

Bir süre sağa sola göz attıktan sonra, sokağın sonunda dikkatini çeken bir manzarayla karşılaşıyorsun. Açık renk saçlı bir genç kız, yaşça daha küçük bir çocukla konuşuyor gibi görünüyor. İlk bakışta kılık kıyafetinden dolayı emin olamıyorsun ama yaklaştıkça bunun gerçekten Saya olduğunu fark ediyorsun. Fakat eskiden hatırladığın o utangaç, saklanan tavrıyla ilgisi olmayan bir görüntü veriyor. Üstünde omzu açık bir tişört, altındaysa neredeyse diz üstünü bile geçmeyen bir şort; ayağındaysa hafif topuklu sandaletler var. Sakızı ağzında patlatır gibi çiğneyerek çocuğa sesleniyor, sanki flört ederek onu uğurluyor. "Hadi aşko görüşürüüüüüz!"

Çocuk gözden kaybolduğunda, Saya dönüp bakışlarını sana çeviriyor. Gözleri bir an büyüyor, ardından sakızını yana alıp, hafif utanmış bir ifadeyle gülümsüyor. Aranızdaki sessizlik anında, ne diyeceğini arıyor gibi bir hali var. Yüzüne baktığında, eskiden neredeyse hiç makyaj yapmayan Saya’nın rimel, göz kalemi ve parlak renkli dudak parlatıcısıyla olduğundan daha canlı göründüğünü fark ediyorsun. Kısacık şort, özenle kabartılmış saçlar ve kendinden emin tavır, onu bambaşka biri gibi gösteriyor.
► Show Spoiler
Saya, ne diyeceğini toparlayamadığını fark edince, elini arkadaki bir kafeye uzatıp işaret ediyor. Teklifini kabul edince, yan yana yürümeye başlıyorsunuz. Bu sırada sokaklar yavaş yavaş canlanmaya devam ediyor; esnaf sesleri, çocukların koşuşturmaları ve sabah gürültüsü kulaklarına doluyor.

Ardından, çiçek saksıları ve ahşap masalarıyla şirin bir kahveciye varıyorsunuz. İçerisi taze kahve, hafif tarçın ve süt kokusuyla dolu. Saya önden girerek, boş masalardan birine oturuyor; sen de hemen karşısına geçiyorsun. Mekan, birkaç kişinin kahvaltı veya sıcak içecek aldığı, sakin bir ortama sahip.

Saya, sakızını son bir çiğneme hareketiyle ağzından çıkarıp bir peçeteye sarıyor ve masanın köşesine koyuyor. Ardından yüzünde hafif bir gerginlikle sana dönüyor. Kıyafetini ve saçını elleriyle düzeltmeye çalışıyor, sanki eskiden beri sahip olduğu çekingenlik henüz tamamen kaybolmamış gibi.

"Nasılsın… uzun zaman oldu." diye başlıyor, biraz duraksayarak konuşuyor. Sesindeki heyecanın titreşimini rahatça hissedebiliyorsun. Gözlerin, onun yeni tarzına alıcı gözle bakmaya devam ediyor. Senden gelecek herhangi bir tepkiyi yakalamaya çalışıyormuş gibi görünüyor.

Kafe çalışanı masanıza yaklaşarak hafifçe eğiliyor ve ne alacağınızı merak eder gibi bakıyor. Saya, sakince kafasını sallayarak bir içecek söyleyeceğini işaret ediyor. Kendin için de bir şey seçmen gerektiğini fark ediyorsun. Bu esnada, seninle yıllar sonra tekrar buluşan eski takım arkadaşının, içindeki yeni tavır ve biraz da tutuk heyecan arasında gidip geldiğini anlıyorsun. Tuhaf ama bir o kadar da tanıdık bir sıcaklık hissi, ikinizi saran bu anın tam ortasında asılı duruyor.

Hatake Saya
► Show Spoiler

Re: Iwagakure Meselesi

Posted: Wed Feb 05, 2025 5:15 pm
by Yureikumo Aoi
Saya'yı bulması zaman almıştı. Hareketlenmeye başlamış sokaklarda onca insanın içerisinden bir yüz bulmak kolay değildi. Aoi bir süre etrafta gezinip hem dikkat çekmemeye çalışıyor hem de çaktırmadan Saya'yı arıyordu. Kısa süre sonra onu fark etti. Beyaz saçlarından tanımıştı onu. Saçlarını uzatmış ve rengini değiştirmişti. Genin oldukları dönemde saç uçlarını farklı bir renge boyadığını hatırlıyordu. Giyim tarzı da değişmişti. Hatta öylesine değişmişti ki Aoi onu neredeyse tanıyamamıştı. Eski utangaç içine kapanık kızdan geriye bir şey kalmamış gibiydi. Kısacık bir şort ve giydiği omzu açık kıyafetle epey dikkat çekici görünüyordu. Halbuki çocukken dikkat çekmekten nefret ederdi. Sakız çiğniyor ve yanındaki ondan yaşça küçük görünen çocukla oldukça sesli bir şekilde sohbet ediyordu. Aoi bir süre ne diyeceğini bilemeyerek onu seyretti. Yanına gitmeli miydi yoksa Saya'nın onu fark etmesini mi beklemeliydi? Aoi bu kararsızlığın içerisinde bocalarken Saya çoktan arkasını dönmüş ve göz göze gelmişlerdi.

Kızın gözlerindeki şaşkınlığı okuyabiliyordu. Neye bu kadar şaşırmıştı acaba? Aoi o kadar da değişmiş sayılmazdı. Şaşırması gereken kişi kendisiydi. Yüzündeki kendinden emin duruş yerini utangaç bir tebessüme bırakmıştı. Sakızını saklayarak yanına gelmişti. Ne diyeceğini bilemez bir ifadesi vardı. Aoi onun yüzündeki makyajı fark etti yaklaştığında. Çok güzel görünüyordu. Saya ona bu kadar güzel makyaj yapmayı öğretir miydi acaba? Aoi de özeniyordu böyle şeylere ancak etrafında bu konuları danışabileceği yaşıtı bir kadın arkadaşı yoktu. O da böyle güzelleşmek istiyordu. Gerçi bu aynı zamanda dikkat çekmesi anlamına geliyordu. Evin içinde kendi kendine yapardı belki.

"Selam." dedi Aoi yüzünde hafif bir tebessümle. Saya bir kafeyi gösterip oraya oturmalarını teklif edince kabul etti. Sokaklar iyice neşelenirken iki kız yan yana kafeye doğru ilerlediler. Gittikleri kafe küçük ve sakindi. İçerisi buram buram taze kahve ve süt kokuyordu. Çiçekli saksılar ve ahşap masalarla döşenmişti. Aoi içinin kıpır kıpır olduğunu hissetti. Bir arkadaşıyla bir kafeye gelip oturmak... Bu çok sık başına gelen bir şey değildi. Bu tarz durumlardan hep çocuksu bir keyif alırdı. Boş bir masaya geçip oturduklarında Saya sakızı peçeteye çıkarıp atmıştı. Yüzünde gergin bir gülümseme vardı. Sürekli saçı ve kıyafetiyle oynuyordu. Onun bu halini görünce karşısındaki kızın eskiden tanıdığı Saya olduğunu daha net idrak edebiliyordu. Bazı huyları hala değişmemişti. Heyecanlı ve gergin bir şekilde konuşmaya başlamış ve halini hatırını sormuştu. "Uzun zaman oldu gerçekten." diye söze girdi Aoi. "İyiyim sen nasılsın?" Yüzünde her zamanki ölçülü tebessümü vardı. "Yeni tarzını beğendim. Çok güzelleşmişsin." dedi içtenlikle. Bu yeni Saya hakkında yorum yapmamak abes kaçardı. Üstelik onu gerçekten beğenmişti, iltifat olsun diye söylemiyordu bunu. "Görev için heyecanlı mısın? Ben daha önce hiç Iwa'ya gitmedim. Biraz gerginim. Senin ismini listede görünce rahatladım. Tanıdık birinin varlığı insana kuvvet oluyor bazen."

Yanlarına yaklaşan kafe çalışanı siparişlerini almak istemişti. Saya bir içeceği işaret edince Aoi de menüye göz gezdirdi. En az kahveli ve en tatlı görünen krem şantili, sütlü, fındık şuruplu, çikolatalı kahveyi işaret etti garsona. Sonra utanarak önüne baktı. "Tatlı şeyleri seviyorum da..."

Re: Iwagakure Meselesi

Posted: Sun Feb 09, 2025 3:34 am
by GM - Shinsei
"A-evet, baya değişti galiba her şey. Şu tarz meselesi, ne bileyim…" diyerek omuzlarını silkiyor. Yüzünde ufak bir utanma ifadesi olsa da gözlerindeki ışıltı, aldığı iltifatları memnuniyetle karşıladığını belli ediyor. "Sen de hiç değişmemişsin sanki, o zarif tavrın falan… Nasıl olur, anlamıyorum. Ben bir ton şeyle uğraştım ama yine de ancak böyle oldu." diye ekliyor, elini saçlarının arasından geçirerek kısa şortunun alt kenarını düzeltiyor. Ardından gülümseyerek bakışlarını sana çeviriyor. "Kilo falan da almıyorsun tatlı yesen içsen de. Düpedüz her zaman ince kalmayı nasıl başarıyorsun?" diyerek biraz kıskanır gibi bir tonda gülümsüyor, ama neşeli bir kahkaha atarak konuyu hafifletiyor.

Sesini alçaltıp gülüyor, ardından konuyu senden alıp kendine yönlendiriyor. "Ben… aslında Chuunin sınavından sonra epey bir değiştim. Çevremde farklı insanlar oldu, yeni görev arkadaşları tanıdım falan. O ekiple sokak sokak göreve gidince, tanıştığım insanlar bana çok ilginç geldi." diyerek yüzünde dalgın bir bakış beliriyor. Masanın ahşap dokusuna parmaklarıyla minik ritimler vuruyor.

Siparişleriniz kısa sürede masanıza geliyor. Seninki bol krema ve çikolata sosuyla, Saya’nın içeceği ise sade bir süt köpüğünden ibaret. Bünyeleri ısıtan o kahve kokusu tam ortanızda yükselirken, Saya hafif bir nefes alıp eski günlere geri dönüyormuş gibi konuşmaya devam ediyor.

"Hani Genin yıllarında biraz utangaçtım ya, takımda pek konuşmazdım. Ama şimdi fark ettim ki kendimi kapatmak bana hiç yaramıyormuş. Yine de…" Gözleri istemeden de olsa hafifçe buğulanıyor gibi. "Biliyorsun, babam görevde feci bir kazaya kurban gitti. Ben Chuunin olduktan çok kısa süre sonra bu oldu. Annem de… depresyona girdi. Önce reddetti. Sonra ben daha sosyal olmayı denedikçe, annem daha da içine kapandı. Bir anlamda, ben dış dünyaya açıldıkça o da kendi dünyasına kapandı diyebilirim."

Sözler burada biraz takılıyor, sanki söylemek istediği daha fazlası var ama konuyu değiştirmeye çalışır gibi dudaklarını ısırıp başını hafifçe sağa sola sallıyor. Masadaki kahvesinden küçük bir yudum alıyor, gözleri bardağın üzerinde donuklaşıyor.

"Yani, iyi olmaya çalışıyorum. Bu tarz, bu makyaj falan… bir nevi kendimi motive etme yolum diyelim. Kendimi iyi hissetmek, yeni biri olmak… belki de babamın anısını daha güçlü anacağım anlamına gelmiyor ama en azından hayata devam etmemi sağlıyor." diye ekliyor, sesi yavaş yavaş alçalarak. Ardından hafifçe toparlanıp yutkunuyor. "Neyse… seninle tekrar konuşmak, hatta belki birlikte göreve gitmek bile güzel. Umarım bu Iwa meselesinde çok büyük bir sorun yaşamayız. Sen de gergin olduğunu söyledin ya, bence ekip sağlam. Hari de var işin içinde. Sakin kalabilirsek, birlikte halledebiliriz."

Konuşmasının sonlarına doğru gözlerinin parlaklığı sönükleşiyor, ama hala çenesini tutup bakışlarını takip eden o eski Saya içinde bir yerlerde var gibi. Sessizlik anında etraftaki kafe gürültüsü belirginleşiyor; insanlar kendi sohbetlerine dalmış, fincan sesleri, hafif bir fon müziği duyuluyor. Saya, dudaklarının kenarına çekingen bir gülümseme yerleştirerek tekrar bardağından bir yudum alıyor.

Re: Iwagakure Meselesi

Posted: Wed Feb 12, 2025 9:48 pm
by Yureikumo Aoi
Saya onun hiç değişmediğini belirtince, malumu işaret ediyormuş gibi bir bakışla "Nasıl değişebilirdim ki?" diye mırıldandı kendi kendine. Tatlı sevmesine rağmen pek kilo almamasına ise gülümseyerek cevap verdi. "Metabolizmam hızlıdır belki. Gerçi çok fazla yediğim de söylenemez." Aoi tam muhabbetin odağı olmaktan sıkılmıştı ki Saya mevzuyu kendisine çekmişti yeniden. Değişiminin Chuunin olduktan sonra başladığını, görevlerde tanıştığı yeni insanların da bunda etkisi olduğunu belirtmişti. Aoi başını sallayarak dinledi onu.

O esnada siparişleri de gelmişti. Aoi gözlerinde büyük bir heyecan ile garsonun kahvesini önüne bırakmasını bekledi. Sonra da o leziz görünen çikolata sosunu ve kremayı seyretti hayran hayran bakışlarla. Tatlılar olmadan dünyanın tadı tuzu çıkmıyordu. Hemen parmaklarıyla fincanın etrafını sardı ve ciğerlerine tatlı kokuyu çekti. Bir şey kokabilse bunun gibi kokmak isterdi herhalde. Dudaklarıyla hafif hafif üfleyerek soğutmaya çabaladı. Onun nefesinin kuvvetiyle kreması da hafifçe kıpırdamıştı. Dudaklarını bardağa götürerek minik bir yudum aldı. Çok ama çok tatlıydı ve mükemmeldi!

Aoi kahvesinin mükemmelliği ile meşgulken Saya yeniden lafa girmişti. Bu sefer eski günlere gitmişti. Genin yıllarındaki utangaçlığının ona yaramadığını söyledikten sonra hiç beklenmedik bir şekilde derin bir konuya girmişti. Babasının vefatını, bunun üzerine annesinin depresyona girip içine kapanmasını ve buna zıt bir şekilde kendisinin dünyaya açılmasından bahsetmişti. Aoi yüzünde empatik bir ifadeyle onun bunları anlatışını seyretti sessizce. "Yuukon ruhuna sıhhat versin. Çok iyi bir shinobi olduğunu duymuştum." Saya'nın babasının vefatından elbette haberi vardı. Köyde neredeyse herkes tarafından bir süre konuşulmuştu. Zaten Aoi de bunu hissetmişti. "Onun şu anda çok iyi bir yerde, yüzünde huzurlu ve gururlu bir ifadeyle seni izlediğine eminim. Diğer ruhlara seni ne kadar iyi yetiştirdiğiyle övünüyordur." Bunu düşünerek kendi kendine gülümsedi. Ruhlar Dünyası'na gidebilirse onu da ziyaret etmeliydi.

Saya daha çok bir şeyler söylemek ister gibi ağzını açmış ancak dudaklarını ısırarak vazgeçmişti. Bir süre duraksadıktan sonra yeni giyim tarzının kendini motive etmek için bir yöntem olduğunu, yeni biri olmanın ona iyi geldiğini ve hayata tutunmasına yardımcı olduğunu söylemişti. Aoi başını onaylar şekilde salladı. Herkesin yas ile başa çıkmak için kendince yöntemleri olurdu. Sonuç olarak gittikleri yer ne kadar güzel olursa olsun geride kalanların onları özlemesi kaçınılmazdı. İstediğin an o kişiyi bulamıyor, konuşamıyordun. Saya ise babasını çok genç sayılabilecek yaşında kaybetmişti. Başa çıkmakta zorlandığını Aoi tahmin edebiliyordu. "Ne kadar değişirsen değiş, özünde sen Saya'sın. Çekingen davranıp konuşmadığın zamanlarda bile kalbinde pek çok kişiye sevgi sığdırabildiğini biliyordum. Bu şekilde kendini bulmuş olman beni çok mutlu etti. Ben de senin kadar güçlü olup kabuğumdan sıyrılabilmek isterdim." dedi imrenen bakışlarla. Ona yalnızca imrenmemiş, aynı zamanda hayran da kalmıştı. Böyle bir değişim büyük cesaret isterdi. Kendisinde bunun olmadığını biliyordu. Aoi kaderine yıllar önce boyun eğmişti. "Son çıktığım görevde Iwagakure bize epey bir problem çıkardı. Umarım dediğin gibi halledebiliriz. Ekibimizdekilerin gücüne güveniyorum."

Re: Iwagakure Meselesi

Posted: Thu Feb 13, 2025 12:01 pm
by GM - Shinsei
Babası hakkındaki yürekten sözüne, Saya önce beklediğinden farklı bir tepki veriyor. Dudakları hafifçe aralanıyor ama gözlerinde tuhaf bir tedirginlik beliriyor; sanki duygusal olarak nasıl karşılık vermesi gerektiğini kestiremiyor. "Şey… teşekkür ederim." diye kısık bir sesle mırıldanıyor. Ardından kısa bir nefes alarak, bakışlarını fincanına kaydırıyor. Bir anlık sessizlik içinde biraz oyalanıyor, parmaklarıyla bardağın kenarını çiziyor. Sonraki sözlerine geçtiğinde ise yeniden gülümsüyor; yüzünde, içine kapanmış halinden sıyrılan bir coşku ve rahatlama görüyorsun.

Ortam bu şekilde biraz yumuşadıktan sonra, ikiniz de sıcak içeceklerinizi yudumlayarak sohbeti sürdürüyor, geçmiş günlerden, çocukluk anılarından kısaca bahsediyorsunuz. Onun geçirdiği büyük dönüşümü ve kendine daha rahat ifade etme tarzını yakından gözlemliyorsun. Özellikle babası hakkındaki hissiyatını açması, aranızdaki buzları daha da eritiyor. Arada sırada başka müşteriler giriyor, çıkanlar oluyor ama siz kahveciye yayılan o hoş kokuda sakince zaman geçiriyorsunuz.

Saatlerin yavaş yavaş ilerlediğini, sokağın ışığının gitgide kızılımsı bir tona büründüğünü fark ediyorsun. Gün batımına yaklaşıyorsunuz. Saya, gözlerini ufukta süzülen gün batımının ışığına çevirerek hafifçe esniyor ve artık kalkmanız gerektiğini hatırlatıyor. Hesabı ödediğinizde, kafenin kapısından dışarı adım attığınızda sokak lambalarının birer birer yanmaya başladığını görüyorsun. Turuncu bir aydınlık, gökyüzünün kızıllığına karışıyor.

Tam o sırada, yaya yolunda iki shinobi figürü fark ediyorsun. Biri ince uzun bir siluete sahip, gözlerinde koyu renk bir gözlük; diğeri ise daha ortalama boyda, yüzünde canlı bir tebessüm. Önde yürüyen dikenli saçlı genç, Saya’nın dikkatini çekiyor. "Hey! Buradayız!" diye seslenerek kolunu sallıyor. Sana bakınca anlıyorsun ki bunlar, ekibin diğer üyeleri, Aburame Toshio ve Shindou Takeshi.

Saya, onları görünce sakız çiğnerkenki neşeli tavrıyla ileri atılıyor. Takeshi de aynı coşkuyu paylaşıyormuş gibi gülerek karşılık veriyor. "Oo, sonunda tanışacağız demek." diye sesleniyor. Toshio ise daha sakin bir baş selamı yapıyor. Kirli yeşil ceketinin içinde elleri ceplerinde, gözlerinde ciddi ama yumuşak bir ifade var. "Aburame Toshio." diyerek sesi düşük tonda kendini tanıtıyor. Takeshi ise "Ben de Shindou Takeshi." diyerek ekliyor, sana doğru eğilip ufak bir reverans yapıyor gibi. "Geç kaldık mı yoksa? Yoksa siz mi erken geldiniz?" diye soruyor, ama ses tonu yavaş yavaş akşama doğru geçişin keyfini yansıtıyor.

Aranızdaki kısa tanışma faslından hemen sonra Takeshi, sanki uzun zamandır sizi bekliyormuş gibi "Hazır akşam olmuşken şöyle güzel bir yerde karnımızı doyuralım, ne dersiniz?" diyerek etrafına bakınıyor. Saya hemen onay verip hafif yüksek sesle "Elbette!" diye karşılık veriyor. Toshio duraksayıp düşünüyor ama "Uygun." diyerek sakin bir sesle tamamlıyor. Geriye sen kalıyorsun; onların coşkusuna kapılarak peşlerine takılıyorsun.

Bir süre sokakların loş akşam aydınlığında yürüyorsunuz. Takeshi önden gidip ara sıra yanınıza dönerek "Bildiğim güzel bir yer var." tarzı laflar ediyor. Saya, çantasını düzelterek ona cevaplar veriyor, Toshio ise adımlarını sessizce sürdürerek ekibi takip ediyor. Mahalle aralarından geçip, birkaç sokağı dolandıktan sonra, hafif gölgeli bir avlusu ve üzerinde parıldayan fenerleri olan, hem yemek hem de içki servisi yapan mütevazı bir hanın önüne varıyorsunuz. Kapıda "Sıcak Yemek & Hafif İçecekler" yazılı bir levha dikkatini çekiyor.

Takeshi, kapının önünde durarak arkanızı kolluyormuş gibi bakıyor, sonra sana dönüyor. "Alkol sorun olur mu? Öyle alem yapacak falan değiliz ama menüde var. Sahi, seninle pek konuşamadık." diye ekliyor, dudaklarında dostane bir gülümseme. Avucunu açıp yeniden uzanarak "Aslında köyün hemen kıyısındaki küçük semtte büyüdüm. Babam balıkçıydı, annemse Nakano sokağında küçük bir dükkân işletiyordu. Derken Akademi’ye girince ufkum epey genişledi. İçimdeki potansiyeli orada fark ettim diyebilirim. Genin olduktan bir yıl sonra Chuunin sınavına girdim. Açıkçası, kendimi tam hazır hissetmiyordum ama yazılı kısımda beklenenden iyi yaptım, dövüş bölümlerinde taktiksel yaklaşımlarım sayesinde kaybetmeden ilerledim. Sonunda, son maçta gerçekten dişli bir rakibe denk gelmiştim. Beni neredeyse kıpırdayamayacak hale getirmişti… ama o da hatalı bir hamle yaptı ve ben fırsattan yararlandım. Hakemler stratejilerimi beğenmiş olacak ki Chuunin unvanını aldım. Chuunin olunca tabii, sorumluluklar arttı. Görev saatleri, ekip kurma inisiyatifi, bazen köyde nöbet, bazen de dış görevlere katılım falan… Ama hoşuma gidiyor. Sanırım çabuk sıkılabilen biriyim, bu yüzden sürekli yeni şeyler öğrenmek hoşuma gidiyor." diyerek bekliyor. Yüzündeki neşeli ifade, yeni tanıştığı takım arkadaşına ilgi dolu bir merak yansıtıyor. O sırada Saya ve Toshio da şaşkınlıkla Takeshi'ye bakıyorlar, muhtemelen bu kadar çok konuşmasını beklemiyorlardı.

Shindou Takeshi
► Show Spoiler
Aburame Toshio
► Show Spoiler