Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Gözünüzü köyünüzün karanlıktan beslenen huzuruna açtığınız bugün sizin için diğer günlerden farklı oluyor. Heyecanlı, değil mi? Bunca yıl yattığınız ve uyandığınız aynı hava size bir başka geliyor. Yağan aynı yağmur farklı hissettiriyor. Yürüdüğünüz yollar değişik sanki. Bir anlamı olduğunda; bir hedef, bir amaç olduğunda nasıl da algısı değişiyor insanın! Görev bilinci bir ninja olarak sizin yapı taşınız sonuçta. Ancak bu bilinç sizin yaşamınıza yaşam katıyor. Size uğrunda yaşamaya ve ölmeye değer bir amaç katıyor. Ah, ne kadar şanslısınız! Bu köyde doğmak ve ninja olmak ne büyük bir olasılıklar ve olanaklar dünyasına sokuyor sizi. Gözünüzün önünde gece gündüz gelişmekte ve büyümekte olan bir köy var ve siz, geleceğin temsilcisi gençler, ciddi bir katkı sağlayacaksınız. Sizin de parmağınız olacak! Ah, ne heyecanlı ama! Belki dediklerim size abartı geliyor ancak şimdi olmasa bile ileride anlayacaksınız. Bütün bunların ne kadar önemli ve değerli olduğunu. Lafı daha fazla uzatmadan gününüze devam edelim.

Uygun bir saatte uyanıyor ve gerekli hazırlıklarınızı yapıyorsunuz. El yüz yıkama, ihtiyaç görme, diş fırçalama ve kişisel bakım. Lütfen ihmal etmeyin yoksa sonu kötü olur. Deneyimlemek istemezsiniz. İnanın bana. Üniformanızı giyip araç gereçle de donandıktan sonra, alın bantlarınızı da alıp yola çıkıyorsunuz. Yukarıda gök ölü, aşağıda yer canlı. Ne kadar garip, değil mi? halbuki, hep tam tersi söz konusu olmuştu. Gök karanlık, yer aydınlık. Yukarı baktığınızda hiçlik var ama yere baktığınızda her şey! Say say durmadan devamı gelen dükkanlar, konutlar ve lüks mekanlar. Herkes her yerden her yere ve herkese doğru koşuşturmaca içinde. Oluk oluk yaşam akıyor bu sokaklarda! Yağan yağmurdan bile fazla! Yol boyunca özgürce birbirinizle konuşabiliyor ve yorum yapabiliyorsunuz. Yol sırasında bazı iş adamlarına rastlıyorsunuz. Havuzdaki büyük balıklar bunlar. Yarın öbür gün bunlarla işiniz olacak. Şimdiden aşina olmakta yarar var. Köyün önderinin bulunduğu binaya vardığınızda kafanızı kaldırıp birkaç saniye göz gezdiriyorsunuz. Bundan sonra burayı çok göreceksiniz. İçeri giriyor ve önderinizin huzuruna çıkmak için kapısının önüne geliyorsunuz. Tam kapıyı tıklatacaksınız ki, içeriden bir takım konuşma sesleri geliyor. E, insanı insan yapan merak değil de nedir? Biraz kulak kabartmakta sakınca olmaz bence. Ninjasınız ya, bir ninjalık yapın bakalım!


"Efendim, iyi misiniz? Uzun bir süredir camdan dışarıya bakıyorsunuz. Bir sorun mu var? Kafanızı kurcalayan nedir?"
"Hangi eser sahibi eserine uzun uzun bakmaktan kendini alıkoyabilir ki? Şuraya bakın, daha dün burada hiçbir şey yoktu. Daha dün buraya köy bile denmiyordu. Daha dün yoksulluk ve yokluk içinde sürüm sürüm sürünüyorduk. Şu geldiğimiz konuma bakın! Canımızı dişimize taktık, sağanak yağmur altında kan ve ter döktük, yatırım üzerine yatırım yaptık, tırnaklarımızı kırılana, parmaklarımız morarıp şişine kadar kazıdık, diktik ve inşaa ettik. Sonunda başardık ve bu sadece bir başlangıç. Henüz hiçbir şey bitmedi ve bitmeyecek! Asla durmadan büyümeye devam edecek ve daha fazlası olacağız. Bir zamanlar bize solucanmış gibi bakan, hatta bizi yok sayan bütün dünya gözlerini bizden alamayacak ve bizi tanımak zorunda kalacak!"
"Havalı önder konuşmanızı bölmek istemem ama yeni gelenleri daha fazla bekletmeniz profesyonellik dışı olur."
"Haklısın, geleceği bekletmek yanlış olur. Girebilirsiniz!"


İçeriden aldığınız beklenmedik izin ile kapıyı açıp giriş yapıyorsunuz. Sandalyesine oturmakta olan önderiniz, az önceki konuşmadan etkilenmiş duran bir sekreteri ve resmiyetten asla taviz vermeyen, duruşu ve bakışıyla yönetici havasını bolca yayan diğer sekreteri size bakıyorlar. Önderiniz oturduğu yerden size bakıyor. Sureti soğuk çelikten adeta. Bedeninizin süzüldüğünü, aklınızın kurcalandığın, ruhunuzun sınandığını seziyorsunuz. Kapalı camların kenarlarından sızan yel kısık uğultusu alttan alttan varlığını belli ediyor tek ses olarak. Birkaç dakikanın ardından önderiniz gözlerini kapatıp gülümsüyor ve eline masasındaki dosyalardan birini alıyor. Kalın bir dosya bu. Sayfalarını incelerken sizinle konuşmaya başlıyor.


"Hoş geldiniz, Kirigami Mii ile Kirigami Yuu. Akademiden mezuniyetinizi ve genin rütbesine çıkışınızı kutlarım. İlk göreviniz ise, hmmm, evet, bu yeterli olacaktır. İlk göreviniz aşağı mahallelerimizin birinde bulunan küçük bir eğlence işletmesinde süregelen zorbalığı durdurmak olacak. Güç sahibi olduğunu sanan biri bu gücü haraç kesmek için kullanıyor. Yanındaki serserilerin sayısına güveniyor. Hepsi dövüşmeyi bilmeyen ve sadece ellerindeki kesici aletlere güvenen zavallılar. Çeteleşmeye ne kadar karşı olduğumuzu onlara göstermenizi istiyorum. Öldürmeniz elbette yasak ancak adam etmek için dayak atmak serbest. İşletmenin adı Kader. Aşağı mahallere indiğinizde çok geçmeden bulursunuz. Bulamazsanız da yol sormaktan çekinmeyin. Oralarda ünlü bir yer orası. Çeteyi suç üstü yakalayın, hadlerini bildirin, bir daha asla bir araya gelemeyecek bir şekilde dağıtın, işletmeye yardımcı olun ve bana rapor vermek için geri dönün. Hepsi bu kadar. Sorunuz yoktur umarım."
Off Topic
RP'ye hoş geldiniz! Durağanlık süreniz üç gün olarak belirlenmiştir. İyi RP'ler!
Amegakure
Amegakure
Joined: Wed Nov 27, 2024 12:19 pm
Rütbe:  
 Image
"Kar acaba nasıl bir şey?" dedi genç adam gökyüzüne bakarak. Düşen damlalar birer birer duvarları, ağaçları, çatıları yalayıp dökülürken. Zira ömrü hayatı boyunca hiç kar görmemiş ve daima bu kasvetli, boz gökyüzünün esiri olmuştu. Şu göğe bakanlar için dünya ne çekilmez bir yerdi. İlham göğe bakarken, çiçek koklarken, kuşları dinlerken gelirdi. Burada ise gök onlara somurtkan suratıyla bakıyor, yağmurun ıslattığı asfalt tozlarından başka bir koku alınmıyor, yağmurun vurduğu çatıların gürültüsünden başka bir şey duyulmuyordu.

"Farklı bir gün fakat yine de aslında aynısından bir gün." dedi. Zira Yuu ve Mii akademiden mezun olmuş ve Genin olmuştu. Bu onlar için özel olsa da sokaktaki amcanın pek de umrunda olan bir durum değildi. Yağmur aynı yağmurdu. Gök aynı gök. Bu günü farklılaştırabilecek tek kişi Yuu idi; ve bunun gerçekten farklı bir gün olduğunu kendisine hissettirebilecek tek kişi yine kendisiydi. Öncelikle eşofman altını giydi ve odasının bahçeye açılan kapısını açtı. Hafif rüzgarda uçuşan damlacıklar vücuduna hızla yapışmaya başlamıştı bile. Bir adım dışarı çıkıp elini oluktan akan suya tuttu ve bir avuç doldurduktan sonra saçına çarparak geriye doğru -tabiri caizse eşşek yalamış şeklinde- taradı. Sonra yeniden içeriye girip siyah bir atlet ve üzerine de yağmurluk ceketini giydi. Şu ana kadar yaptığı her şey sıradan bir Ame köylüsü işiydi. Sanat konuşursa bu anlarda konuşmalıydı! Farklılaşacağın anlarda!

Kızıl Pembiş renkteki güneş gözlüklerini taktı zira dünya griden fazlasıydı. Yakasına ise bir fesleğen tutamı koydu. Zira böylelikle yağmur damlası her vurduğunda yağmurun tekdüzeliğini değil fesleğenin kokusunu alacaktı. Cebinden bir walkman çıkardı ve kulaklarına taktı, böylelikle yağmurlar ın düzensiz kasvetini duymayacaktı. Oldukça teatral bir tavırla "...aaaaand Action!" diye bağırarak cihazın oynatma tuşuna bastı.



"Sizi ruhsuz piçozlar! Ben geliyorum!" diye bağırdı ve neşeli ve koşar adımlarla önce odasının balkonundan sonra da dojonun çitlerinden atladı. Yaklaşık 15 saniye sonrası sersem tavırlarla eve geri döndü. Zira Mii'yi unutmuştu. Bu sırada cihazın durdurma tuşuna iki kere basmış fakat şarkı kapanmamıştı tam zorlayarak 3. kez basmıştı ki şarkı hemen kapanıp yeniden başladı. "Hay ananın..." ile başlayan sinkaflı bir cümle kurdu.

Mii'nin odasının önünde bitti. Tam kapıya vuracaktı ki Mii onun tam o saniyede kapıya vuracağını bilirmiş gibi kapıyı açtı ve Yuu elini boşa salladı. "Günlük rutinden 76 saniye uzaktasın! Bundan nefret ettiğimi biliyorsun!" Mii kendisini payladıktan sonra pek alınmadan rutine devam ettiler. Tam dojo kapısından çıkacakken Mii'ye 1 saniye işareti yaptı ve kulaklıklarını yeniden taktı. Aynı tiyatrallikte "Çekim: Deneme 2! ...aaaaaaand Action!" diye bağırdı ve etrafında 360 dönerek "Play" tuşuna bastı. Walkman çalışmadı. "Hay ananın..."

Yuu, Mii'yi 4. kez denemeye ikna edemediği için tiyatrallikten uzak fakat müzikalitede maksimal bir verimle yola koyuldular. Dünya pembiş, ferah ve enerjikti. Yolda yürürken yoldan geçen kızlara iltifatlar ediyor, yaşlı amcalara gençleştiğini söylüyor ve yaşı kendinden küçüklere çömezliklerinden dem vurarak sataşıyordu. Genç erkekler ve yaşlı teyzeler bokusunu yesinlerdi. Bu süreçte karşılık olarak ne dediklerini bilmiyordu. Zira kulağında walkman kulaklığı vardı. Mii'nin önemli bir şey söylenirse ona da ileteceğinden emindi.

Köy Binasına geldiğinde Yuu istemeden de olsa fakat durumun ciddiyetinin de farkında olarak walkmanini çıkararak ceketinin iç cebine koydu ve Mii ile beraber liderin odasına doğru ilerlerken hafif de olsa bi heyecanlandığını fark etti. Mii bunu hemen fark ederek onu teselli edecek şekilde kolundan tuttu ve Yuu gülümseyerek rahatladı. Odaya yaklaştıkça o meşhur tanıdık ses iyice duyulur oldu. Adamın kendince idealist konuşmasına şahit oldular. Bu sırada kapının dışında bekliyorlardı.

Yuu dayanamayarak kaşlarını çatarak güçlü adam pozu verdi ve sanki kendi konuşuyormuş gibi yaparken kolunu bir o yana bir bu yana sallıyordu. En sonunda konuşma sekreteri tarafından bölündüğünde gözünden yaş geliyormuş gibi yaparak sessizce alkışladı. En sonunda Utekikage'nin yaptığı teşbihe de Mii'ye bakarak hafifçe yüz buruşturdu ve eliyle garip bir hareket yaptı fakat kardeşinin bunu "Bayat" olarak anlayacağından emindi.

Utekikage'nin karşısına dikilince o nüktedan tavrından geriye hiçbir şey kalmamış ve binaya ilk girerkenki o heyecan -ve belki de korku- geri geldi. Öyle ki bir süre sonra adamın gözlerinden gözlerini kaçırır oldu. Pür dikkat yere ve bazen de adamın arkasındaki figürlere bakarak dinlemeye devam etti. O cümlesini bitirdiği gibi. "Tabii ki efendim! Emredersiniz!" dedikten sonra da heyecanla "Sorumuz yok efendim!" dedi sonra Mii'ye bakıp emin olamadı zira heyecandan çok hızlı bakmıştı ve Mii'ni yeşilimsi saçından başka bir şey görmemişti. "Galiba yok..?" Sonra bir kez daha eğilerek bakıp yüzünü gördü "Evet efendim sorumuz yok!"

Binadan ayrıldıktan sonra yolda bir demirci dükkanından "Hacı emmi lavuklar haraç kesiyomuş şunu bana versene iş bitince getireyim, kırılırsa paranı öderim korkma. Adım Kirigami Yuu, şikayet etmeye falan lazım olursa misali, anladın." diyerek dükkanın önünde duran eski ve hafifçe paslanmış bir demir maşasını tuttu.

Nihayetinde demirciden elinde maşayla -veya boş- ayrılırken hemen durarak Mii'ye doğru "1 saniye" işareti yapmıştı. Oysa Mii sanki bunu önceden tahmin ederek zaten durmuştu. Walkman'ini açtı ve şarkıları zor işleyen tuşla aşağı doğru inerek taramaya başladı. "İşte bu dedi." Kulaklığını takmadan cebine yeniden koydu. Bu sırada yanından geçen ufak bir çocuk "Abi şarkıyı açtın da kulağına takmadın, böyle kim duyacak ki?" dedi. Yuu küçümseyici bir bakış attı ve pembiş gözlüklerini düzeltti. "Endişelenme bücürük, elbet birileri duyar."

"Oy Mii, mekanın adına ne demişti bu adam ya?"

Image
Amegakure
Amegakure
Joined: Wed Nov 27, 2024 12:19 pm
Rütbe:  
 Image
Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur bir kez daha penceresini zorlarken bakışlarını dışarıya yöneltti. Şehrin tam ortasında olmalarına rağmen geleneksel şekilde inşa edilmiş büyük, üç katlı bir binanın en üst katında yaşıyordu. Bir Kirigami olarak doğmanın, daha doğrusu Kirigami klanının lideri olarak doğmanın getirisiydi bu. Yine de bunu kendisine tanınmış bir ayrıcalık olarak görmüyordu, zira geçmişinde yaşadığı kara deneyimin de sebebi buydu... Pencereden usulca sokaktaki insanları izlerken ailesinden ne kadar nefret ettiğini bir kez daha yad etti. Kan kokusunun kapladığı bodrum katındaki günleri gözlerinin önüne geldi, kaşları nefretle çatıldı. Kısa bir süre insanları nefretle izledikten sonra suratındaki ifade yavaşça büyük bir gülümsemeye evrildi. Anılarının üzerinden geçerken öldürdüğü iki kız çocuğu gözlerinin önüne geldi. Yaptığının yanlış olduğunu bilmesine rağmen içindeki sanatçının ortaya çıkmasına vesile olan ve acemilik eserim olarak adlandırdığı o iki kızı unutması mümkün değildi. Attıkları çığlıklar tekrardan kulaklarında yankılandı, büyük bir hazla titredi.

Kapısına doğru yaklaşan ayak seslerinden Yuu'nun kendisini almaya geldiğini fark etti ve yavaşça kapıya doğru adımladı. İkiz kardeşine karşı oldukça farklı bir sevgi besliyordu, belki de bu dünya üzerinde zarar geldiği takdirde üzüleceği tek kişi oydu. Bir elmanın iki yarısı gibiydiler, sadece birbirlerine bakarak ne düşündüklerini anlayabiliyor olmaları hoşuna gitse de içindeki karanlık dürtülerin ortaya çıkmasından pek hoşlanmıyordu. Dolayısıyla bu düşüncelere sahipken Yuu'ya kendini olduğundan farklı göstermesi gerekiyordu. Elbette Yuu onun rol yaptığını hemen anlıyordu fakat henüz ona bunları söylemenin erken olduğunun da bilincindeydi.

Yuu'ya kıyasla daha olgun olduğunu düşünüyordu, belki de bunun sebebi yaşadıklarının üzerinde bıraktığı etkiydi. Her ne kadar terapistini iyi olduğuna inandırmış olsa da Yuu bir şeylerin ters olduğunu ilk görüşte anlamıştı. Her ne kadar bu konu hakkında pek üstelememiş olsa da ona anlatamıyor oluşu Mii'nin canını oldukça sıkıyordu.

Yuu'nun boşa salladığı elinin suratına gelmemesi için kapıyı açarken hafifçe kenara çekilmişti. Hafifçe suratını ekşittikten sonra "Beni almayı unuttuğunu fark etmediğimi mi sanıyorsun?" dedi ve hiçbir şey olmamışçasına odadan çıkarak merdivenlerden aşağıya doğru indiler. Binanın kapısından çıkmadan önce Yuu kulaklıklarını takarak her zamanki garip hareketlerini sergilemeye başladı. Ailesinin deli gibi parası olmasına rağmen Yuu'nun neden hala zar zor çalışan bu walkmani kullandığına anlam veremiyordu.

Kapının önünde yağmurluğunu giyene kadar Yuu'ya vakit tanıdı fakat walkmanini çalıştırmayı başaramadı. Dördüncü kez çalıştırmayı denemek için kendisine attığı yavru köpek bakışlarının karşısında başını iki yana sallamakla yetindi. Yuu yağmur sesinden ve kokusundan pek hoşlanmadığından ötürü müzik çalmasa dahi kulaklığını takar, göğsünde de bir fesleğenle gezerdi. Mii bunu garipsemezdi, hatta kendisi de aynı şeyleri yapmak isterdi fakat oynadığı mükemmel insan rolü buna bir nebze de olsa engel oluyordu.

Kısa bir yürüyüşün ardından ulaştıkları köy binasının önüne geldiklerinde kardeşinin aksine Mii oldukça sakindi. Kardeşinin bu halinin farkına vararak onun koluna girdi ve sakinleştirdi. Böyle durumlarda genelde sakin kalan kişi Mii olurdu fakat kardeşinin bu tavırlarından da rahatsız olmazdı, aksine bunları oldukça tatlı bulurdu.

Utekikage'nin kapısının önüne geldiklerinde içeride yapılan idealist konuşma midesini bulandırdı, zira onunla aynı düşünceler içerisindeydi. Mii'nin sinirini bozan şey de aslında bu olmuştu, kendisini bir dahi olarak görüyor ve kimsenin kendisiyle aynı düşüncelere sahip olamayacağını düşünüyordu fakat Utekikage'nin ağzından çıkan ilk kelimeler birebir kendi düşüncelerini ifade ediyordu. Elbette ikisinin kastettiği sanat eserleri çok farklıydı fakat ana fikrin aynı olması bile sinirini bozmuştu.

İçeriden gelen sesle birlikte suratındaki ifadeyi düzelten Mii, Yuu ile birlikte içeriye girdi. Utekikage kendilerine görevi açıklarken Yuu'nun ne kadar heyecanlı olduğu suratından net bir şekilde anlaşılabiliyordu. Öte yandan Mii herhangi bir şey hissetmiyordu. Ne bir shinobi olarak hayatına başlayacağından ötürü heyecanlı, ne de mutluydu. Sadece kendilerine verilen görevde başlarında bir Jounin olmamasından rahatsızdı.

İkili dışarıya çıktıktan sonra Yuu önce bir esnafla, sonra da bir çocukla diyaloğa girmişti. Mii bu süre esnasında onu beklemek dışında hiçbir şey yapmadı, zira ona karışmak istemiyordu. Fakat baş başa kaldıkları vakit koluna girerek kulağına olabildiğince yaklaştı "Sence de başımızda bir Jounin'in olmaması garip değil mi? Eminim bir yerlerden bizi izliyorlardı. Hareketlerimize dikkat edelim, en azından şimdilik." dedi sakin bir ses tonuyla.

Hemen ardından Yuu'nun kolundan ayrılarak aralarına bir adımlık mesafe bıraktı. "Utekikage daha bir dakika önce söyledi ya Yuu!" dedi hafif sitemkar bir şekilde. Kardeşi bunun rol olduğunu rahatlıkla anlamıştı fakat diğerleri için anlaşılması oldukça zordu.

"Kader... Yağmur daha da şiddetlenmeden işimizi halledelim, saçlarımın bozulmasını istemiyorum."
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Ne kadar da ilgi çekici iki insansınız öyle. Sizi tanıdıkça daha da ilgimi çekiyorsunuz. Yaşama bakış açınız, başkalarına bakış açınız, olaylara bakış açınız çok farklı. Sizi sevdim! Bakalım, bu görevi layığıyla yerine getirebilecek misiniz? Bu da ilgimi çekiyor.

Güne kendinize özgü eşsiz ve benzersiz bir biçimde başladıktan sonra, görevinizi alıp hemen yola koyuluyorsunuz. Siz ofisi terk ettikten sonra duymayacağınız bir konuşma gerçekleşiyor.

"Kararlarınıza saygı duymakla birlikte iki genini ilk görevlerine jouninsiz yollamak bana kurallara aykırıymış gibi geliyor. Jounin sorunumuz var elbette ancak bir chuniin iyi olurdu."

"Size benim de güvenim tam, efendim ama ben de endişeleniyorum onlar için. Bir çeteye kafa tutacaklar. Sayı üstünlüğü karşı tarafta olacak. Bir chuniin hâlâ ayarlayabiliriz."

"Bu köy her zaman tehlikeli idi ve her zaman tehlikeli olacak. Bu gerçeği yeniden yazmak istiyorum ancak şimdilik durum bu. Tehlikeyi ortadan kaldırmadan önce tehlike ile yüzleşmeyi öğrenmeliler. Tehlikenin onları asla sarsmaması için tehlikenin içinde yüzmeleri gerekiyor. Hem yalnız olduklarını kim söyledi size?"

Yuu'nun uğradığı ve direkt konuya girip paslı demiri kaptığı demirci huzurla çayını yudumlarken neler olduğunu idrak etmek için zaman harcıyor. Jeton düştüğünde ise hemen fiyat veriyor.

"Kırmazsan on, kırarsan yirmi!"

Mii'nin söylemlerine ise tek kaşını kaldırarak bakıyor ama hemen çayına geri dönüyor demirci. Ara sokaklardan geçe geçe Kader adındaki söz konusu yeri buluyorsunuz. Bulunduğu kısa sokağa girdiğiniz gibi içeriden patırtı kütürtü sesleri geliyor. Yaklaştıkça da kavga sesleri. Varlığınızı gizleyerek yaklaşıyorsunuz ve içeriye kaçamak bir bakış atıyorsunuz. Altı kişi; hepsi yetişkin dördü tekme tokat içerdekilere giriyor. İkisi ise girişe yakın ellerinde kesici aletlerle hazır bekliyorlar ve etrafı yokluyorlar. Birileri çoktan iş başında.

...ve eylem!
Amegakure
Amegakure
Joined: Wed Nov 27, 2024 12:19 pm
Rütbe:  
 Image
Mii genel olarak Amegakure'nin kasvetli havasını seviyor olmasına rağmen şehrin kirli işlerinin döndüğü bu ara sokaklardaki kasvetten nefret ederdi. Hideo'nun kan kokulu bodrumunun ufak penceresi de şu anda içerisinde bulunduğu gibi bir ara sokağa bakıyordu. Kaçırıldığı ilk vakitlerde sürekli olarak birkaç santimetrelik pencereden dışarıya bakar ve birilerinin içeriyi görmesini umut ederdi. Tekrardan gözlerinin önünde işkence edilen, öldürülen kadınları hatırladı fakat o zaman hissettiği gibi korku ve iğrelti hissetmedi. Daha doğrusu hiçbir şey hissetmedi, zira Hideo'nun sanatının etkileyici olmadığını düşünüyordu. Onun yanından kurtulana kadar fark etmemişti fakat Hideo oldukça vasat bir sanatçıydı. Hem de kendi seviyesine ulaşmayı hayal dahi edemeyecek kadar.

Kader adındaki mekanı bulmaları pek uzun sürmemişti fakat beklemedikleri bir olay gerçekleşmişti, korumak için geldikleri mekan çoktan işgal altına alınmıştı bile. Yuu ile birlikte sessiz bir şekilde yaklaşarak pencereden içeriye baktılar, toplamda altı kişi vardı ve açıkçası halledemeyecekleri bir şey değildi. Bu sebepten ötürü büktüğü dizlerini doğrulttu ve ağır adımlarla kapıya doğru yaklaştı. Kapının önünde kısa bir süre dikildikten sonra var gücüyle tekmeleyerek kapıyı açtı.

Bakışları üzerine çekmek adına yaptığı bu hareketin ardından herkesin dikkatini üzerine çektikten sonra yağmurluğunu kaldırarak suratını gösterdi. Sağ elinin işaret parmağıyla alınbandını göstererek "Hepiniz tutuklusunuz, direndiğiniz takdirde hayatınızın garantisini veremiyorum." dedi kibirli bakışlarıyla birlikte. Mii aslında burada blöf yapmıyordu, Yuu dahil herkes de bunun farkına rahatlıkla varabilirdi. Mii gerçekten de direndikleri takdirde karşısındaki insanları öldürmekle tehdit ediyordu, yapabilirdi de. Her ne kadar Utekikage öldürmenin yasak olduğunu söylemiş olsa da Mii'nin pek umurunda değildi. Üzerine atılabilecek herhangi bir suçlamadan kolaylıkla kaçınabileceğini biliyordu. Tahmin ettiği gibi bir Jounin tarafından izleniyor olsa dahi.

Mii karşısındaki kişilerin kendisini alaya alacağından, hatta kendisine saldıracaklarından oldukça emindi. Bu sebepten ötürü kapıyı tekmelemeden hemen önce çantasından ellerine iki kunai almıştı bile. Alınbandını gösterirken elindeki kunailerden birisi gözükmüştü fakat onu gizlemek gibi bir niyeti yoktu. Niyeti 2. kunaiyi gizlemekti.

Tahmin ettiği gibi adamlar teslim olmaz ve kendisine saldırmaya karar verirlerse girişe yakın olan iki adamın göğsüne doğru birer kunai fırlatmayı planlıyordu.
Image
► Show Spoiler
Amegakure
Amegakure
Joined: Wed Nov 27, 2024 12:19 pm
Rütbe:  
 Image
Demirci dayının teklifi Yuu'nun yüzünü ekşitmişti fakat maşayı el mahkum almıştı. Yanından ayrılırken "Tamam" manasında başını hafifçe salladı ve az ilerleyip köşeyi döndükten sonra "Evvela bunların hakkından gelmek lazım. Oportünist anamalcı onunki bununkiler.." diye söylendi ve Mii ile beraber Kader isimli mekana doğru ilerleyişlerini sürdürdü.

Bir süre sonra sokak sokak aramayı bırakıp patırtı kütürtü seslerini takip eder oldular ve nihayetinde Kader'in kapısının önünde bittiler. Mii ile beraber sinsice bir camın yanına gelerek içeriye göz attılar. Yuu sessizce hem Mii'ye hem de kendine "Kişi başı üç kelle... Evet zorlu, evet kan akacak fakat seyirci bunu istiyor. Halkımız! ...bizden bunu bekliyor." dedi gökleri gürleten bir edayla. "Şimdi plan yapmamız lazım..." diye ekledi. Bunu söylerken gerçekten efektif bir planı kast etmiyordu aslında. Nereden girerse görüntü sinematik olur, "figüranlar" nereye düşerse güzel olur gibi tiyatral bir bakış açısını kast ediyordu. O içerideki masaları, dayak yiyenleri ve dayak atanları gözlerken Mii bir anda kalkıp ön kapıya yürümüştü. "Dur! Mii, dur! Hayır, hayır. Bu bizim debut'ımız! Sıkıcı olamayız, hayır olamayıss efendimiss!"

Mii, Yuu'nun sessiz çığlıkları arasında kapıya bir tane koyup açmış ve oldukça tehditkar girişini yapmıştı. Yuu bu klişe girişe izin veremezdi ve bir şeyler yapmalıydı. Hemen yerden bir adet çimen kopardı ve ağzına koydu. Ceketinin yakalarını yukarı doğru kaldırdı ve Kami no Te yaparak sırtından bir metre uzunluğunda kuyruğumsu bir uzuv çıkarttı. Ucu ikiye ayrılan bir çatal şeklinde olup maşasını kavradı.

Mii'nin ardından iki eli cebinde, gözlüğü gözlerini tamamen saklar bir biçimde ve maşasını yerde sürükleyerek içeri girdi. Mii çoktan dikkatleri üstüne çekmişti. "Bu sokaklar ne zaman huzura kavuşacak be kızım..." diyerek ortaya konuştu ve sonra gözlüğünü biraz aşağı indirerek "Ben Yuu, bu da Mii. Bir de Wii var fakat o şu an çıkışları tutuyor. Kirigami Klanı'nın Öz İnsiyatif Asayiş ve Terakki birimindeniz..." dedi. Sesini oldukça davudi bir oktava çekmiş ve ne idüğü belirsiz bir aksana kaymıştı. "İşlerin çirkinleşmesine gerek yok..." Bu sırada az önce yerde sürüklediği demir maşasını ve bir nevi arkasına sakladığı kağıttan uzvunu ortaya çıkarmış ve sanki bir akrebin kuyruğu gibi başının üstünden öne doğru uzatmıştı. Uzvun iki ucu yavaşça maşayı açmış bir şeyleri sıkıştırıp tutmaya hazır hale gelmişti. "Yaptığınız işi devam ettirirseniz mutlu bir sona ulaşmayacağınızı temin ederim. Gelin vazgeçin Amegakure'nin merhametinden ve en önemlisi Kirigami Klanı Kefaret Programı'ndan yararlanabilirsiniz..." Öne doğru elini tokalaşır gibi uzattı. "Anlaştık mı?" Başını yukarı doğru kaldırıp gözlerini yeniden rakiplerinden sakladı ve onları beklemeye başladı.

Bu sırada Mii'ye doğru hafifçe bakarak "Nasıldım ama?" manasında bir bakış attı.
Image
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Eski usül, artık utanç verici kabul edilen, vahşi batılı girişinizi yaptıktan ve tiyatro sahnenizi oynadıktan sonra elbette az sonra rol alacak fakat şu an izleyici konumunda olan çeteden size en yakın ikili sizi mal mal bakarak izledikten sonra birbirlerine bakıyorlar.

"Kirigami mi? Blöf yapıyorsunuz; Kirigamilerin burayla işi olmaz."

Aralarında biri klanı tanırmışçasına meraklı ve endişeli yorumunu yaptıktan sonra yanındaki onun kafasına bir şaplak atıyor.

"Ne korkuyorsun lan? İki velede mi yağ çekiyorsun oğlum? Bıçağı taktığımızın ailesi kim olsa ne yazar la?"

Bu sözleri sarf eden eleman size dönüp bıçak çekiyor. Adım attığı gibi de Mii'den kunai yiyor. Aynı şekilde diğer arkadaş da kunaiden nasibini alıyor. İkisi de yaralanma sonucu sendeleyerek düşüyorlar ve kenara çekilmiş oluyorlar. Kalan dört kişiden biri hemen komut veriyor.

"Şu iki çocuğun icabına bakın! Sinirlendirmeyin beni!"

Bu komut ile dört kişi size doğru kısa kılıcı andıran silahları ile koşmaya başlıyor. Biri önden elindeki silahı Mii'nin kafasına fırlatıyor ve koşmayı sürdürüyor. O sırada diğer üçü de Yuu'ya atılarak sayı üstünlüklerini kullanmaya çalışıyorlar. Yuu'ya önden, sağdan ve soldan geliyorlar. Üçü de aynı anda savuruyor silahlarını.
Amegakure
Amegakure
Joined: Wed Nov 27, 2024 12:19 pm
Rütbe:  
 Image
İlk konuşan adamın sözleri karşısında Yuu yüzünü buruşturmuştu ve arkasındaki kağıttan uzvunu hatırlatmak manasında hafifçe sağa sola salladı. Tam konuşmaya hazırlanırken yanındaki adamın enseye şaplak atmasıyla duraksadı. Zira Mii'ye doğru çullanmışlar ve hızla kardeşinin kunailerini yiyerek nötralize olmuşlardı.

İki kişinin düşmesiyle daha fazla vakit kaybetmek istemeyen rakip üzerlerine ve özellikle de Yuu'ya doğru harekete geçmişlerdi. Ellerini hızla cebinden çıkarıp gard aldı.

"Kestik amına koyim kestik."

Çapulculardan birinin Mii'ye kılıcını fırlatması onu dehşete düşürdü ve sanki refleksmiş gibi kağıttan uzvunun tuttuğu maşayı havadaki kılıca doğru fırlatarak savuşturmayı deneyecekti. Ardından üzerine doğru gelen 3 ayrı saldırıyı fiziksel temasla karşılamanın manasız olacağına inanarak geriye doğru sıçrayacak ve bu sırada iki kolundan ayrı ayrı kağıttan -ahtopot koluna benzer- uzuvlar çıkartarak sağdaki ve soldaki saldırganları bel, kol veya boğaz kısmından tutarak ortadakine çarpmaya çalışacaktı.
Image
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Off Topic
Kirigami Mii, ilk habersiz durağanlığını gerçekleştirmiştir. Kurgu gidişatı gereği iki oyuncu da tur attığında dönüş yapılacaktır.

Üç habersiz durağanlıkta ödül eksilir, dört habersiz durağanlıkta oyuncu konudan atılır. Aman dikkat!
Amegakure
Amegakure
Joined: Wed Nov 27, 2024 12:19 pm
Rütbe:  
 Image
Yapacağı girişten Yuu'nun memnun kalmayacağını ve kendince bir şeyler ekleyeceğini biliyordu fakat yine de ikinci kez düşünmeden harekete geçti. Kapıya vurduğu tekmeyle birlikte herkesin dikkatini üzerine çektikten sonra sözlerini iletti. Yuu'nun aksine Mii'nin pek umurunda değildi bu görev. İlk görevleri olmasına rağmen ne bir heyecan, ne de başka bir duygu hissedebiliyordu zira oldukça önemsiz olduğunu düşünüyordu. Elbette bir Genin olarak ilk görevlerinin birkaç çapulcuyu haklamak veya köyde birilerinin kayıp eşyalarını bulmak olacağını biliyordu fakat yine de hayal kırıklığına uğramıştı. Utekikage'nin yanlarında herhangi bir Jounin göndermemiş olması da biraz sinirini bozmuştu açıkçası. Elbette uzaklarda bir yerlerden izlendiklerinin farkındaydı fakat Utekikage'nin bu hareketinin arkasındaki anlamı kavrayamamıştı.

Yuu'nun konuşmasını sonuna kadar dinlemiş ve en sonunda kendisine attığı bakışa büyük bir gülümsemeyle cevap vermişti. Yuu'nun yaptığı girişin gerçekten de kendisininkinden çok daha iyi olduğunu düşünüyordu. Elbette pek umurunda değildi fakat kardeşinin umurunda olan bir şeydi. Hatta bunun farkına biraz geç vardığı için hafiften üzülmüştü de.

Yuu'nun teklifi oldukça cazip olmasına rağmen karşılarındaki adamların bunu kabul etmeyeceğini biliyordu. Zaten en başından şiddete başvurmasının ana sebeplerinden birisi de buydu, bir diğeri ise içindeki karanlık dürtülerdi. Elbette karşısındaki adamları birer sanat eserine çeviremeyeceğini biliyordu fakat biraz vücudunu çalıştırarak stres attığı takdirde içindeki bu dürtüyü hafifletebileceğini düşünüyordu. Açıkçası öyle de olmuştu, kunailer ile vurduğu adamların vücutlarından akan kan ve oldukları yere düşüp kalmaları içindeki dürtüyü biraz da olsa yatıştırmayı başarmıştı.

Üzerine doğru gelen bıçağı birkaç adım yana çekilerek savuşturmayı planlıyordu. Sabah saçlarını yapmak için biraz uğraştığından ötürü saçlarının bozulmasını istemiyordu, dolayısıyla yakın dövüşe girmeyi düşünmüyordu. Bıçaktan sıyrıldıktan sonra yapmaya başladığı el mühürleriyle birlikte Doton: Iwadeppou no Jutsu tekniğini uygulamayı planlıyordu. İlk kaya parçasını üzerine doğru koşmakta olan adamın göğüs bölgesine doğru fırlattıktan sonra kalanlarını da Yuu'nun üzerine gitmekte olan adamlara doğru fırlatmayı planlıyordu. Karşısındaki serserileri durdurmak için daha fazlasını yapmasına ihtiyacı olduğunu düşünmüyordu açıkçası.
Image
► Show Spoiler
Post Reply