Re: [Kurooni Jin] Sembolün Gizemi
Posted: Thu Sep 11, 2025 5:35 pm
Ōotoko-Jin'in gözleri titreyerek seni izliyor, sen onun sırtına tırmanırken bedeninin gıcırtıları yankılanıyor. Soğuk metale sarıldığında, demir ve çürümüş et kokusu ciğerlerine doluyor. Onun sırtında yükseldikçe, kalbin göğsünü parçalayacakmış gibi çarpıyor. Sözlerini duyduğunda, kuklanın sağ kolu çıtırtılarla uzuyor, gövdesiyle beraber ileri atılıyor. Dev gibi pençesi Tatsuha'yı yakalıyor, kollarını demirden bir mengene gibi sıkıyor. Rüzgar tekniği bir uğultuyla dağılmaya başlıyor, Tatsuha'nın yüzü dehşetle kasılıyor.
Sen kuklanın kolunun üstünde hızla koşturuyorsun. Her adımında gıcırtılar yankılanıyor, nefesin ciğerlerini yakıyor. Son atlayışını yaptığında, elindeki kunai bütün ağırlığınla iniyor. Tatsuha'nın boğazına saplanan çeliğin sesi metalin değil, hayatın parçalanışı gibi geliyor kulağına. Kan fışkırıyor, sıcaklığı yüzüne sıçrıyor. Tatsuha boğazını kavrarken gözlerinde korku ve boşluk karışıyor, sonrasında başı yana düşüyor ve kuklanın kavradığı beden cansızlaşıyor.
O an, zaman ağırlaşıyor. Sesler kısılıyor, sanki bütün dünya sessizliğe gömülüyor. Elinde tuttuğun kunai bile ağırlaşıyor. Bir shinobi olduğunun, görevlerin yalnızca rakipleri yenmekle değil, onların hayatlarını sonlandırmakla da ilgili olduğunun gerçeği ensene çöküyor. Tatsuha'nın gözlerindeki boşluk aklına kazınıyor. Onun gözlerinde korku ve pişmanlık karışımı bir şey görüyorsun, asla unutamayacağın bir ifade.
Kazuha zincirle yere sabitlenmiş halde titreyerek sürünüyor kardeşine. Zinciri kanayan baldırından söküp atmaya çalışıyor, ama her hamlesi acıyla doluyor. Nihayet kuklanın baskısı azalınca dizlerinin üstüne düşüyor ve Tatsuha'nın cansız bedenine kapanıyor. Kollarını kavrarken çığlığı kanalın taş duvarlarına çarpıp yankılanıyor. "Tatsuhaaa!" Gözlerinden yaşlar süzülüyor, ağzından dökülen hıçkırıklar öfke değil, saf bir acı. Kardeşinin kanıyla elleri kızarıyor, ama onu sanki geri getirecekmiş gibi sımsıkı sarılıyor.
Shiho gözlerini senden ayıramıyor, nefesi düzensiz. Dudakları titriyor, belli ki seni böyle görmeyi hiç beklemiyordu. Hame dişlerini sıkarak sessiz kalıyor, ama elleri titriyor. Kazuma arkada sigarasını yakıyor, yüzünde alışkın bir ifade var, ama sana bakışlarında bir saygı kırıntısı beliriyor. Kanın kokusu, çığlıkların yankısı ve ellerinde hala sıcaklığını hissettiğin bir hayatın yok oluşu. Burası artık bir savaş değil, bir sınav. Öldürmenin ağırlığını taşıyorsun. Ve artık geri dönüş yok.
Ōotoko-Jin kımıldamadan duruyor, gözlerini sana dikmiş. Eiengan'ın ışığında, onun gözleri senin gözlerini yansıtıyor. Dost mu, araç mı, lanet mi? Bu bağın neye dönüşeceğini ancak sen belirleyeceksin.
Sen kuklanın kolunun üstünde hızla koşturuyorsun. Her adımında gıcırtılar yankılanıyor, nefesin ciğerlerini yakıyor. Son atlayışını yaptığında, elindeki kunai bütün ağırlığınla iniyor. Tatsuha'nın boğazına saplanan çeliğin sesi metalin değil, hayatın parçalanışı gibi geliyor kulağına. Kan fışkırıyor, sıcaklığı yüzüne sıçrıyor. Tatsuha boğazını kavrarken gözlerinde korku ve boşluk karışıyor, sonrasında başı yana düşüyor ve kuklanın kavradığı beden cansızlaşıyor.
O an, zaman ağırlaşıyor. Sesler kısılıyor, sanki bütün dünya sessizliğe gömülüyor. Elinde tuttuğun kunai bile ağırlaşıyor. Bir shinobi olduğunun, görevlerin yalnızca rakipleri yenmekle değil, onların hayatlarını sonlandırmakla da ilgili olduğunun gerçeği ensene çöküyor. Tatsuha'nın gözlerindeki boşluk aklına kazınıyor. Onun gözlerinde korku ve pişmanlık karışımı bir şey görüyorsun, asla unutamayacağın bir ifade.
Kazuha zincirle yere sabitlenmiş halde titreyerek sürünüyor kardeşine. Zinciri kanayan baldırından söküp atmaya çalışıyor, ama her hamlesi acıyla doluyor. Nihayet kuklanın baskısı azalınca dizlerinin üstüne düşüyor ve Tatsuha'nın cansız bedenine kapanıyor. Kollarını kavrarken çığlığı kanalın taş duvarlarına çarpıp yankılanıyor. "Tatsuhaaa!" Gözlerinden yaşlar süzülüyor, ağzından dökülen hıçkırıklar öfke değil, saf bir acı. Kardeşinin kanıyla elleri kızarıyor, ama onu sanki geri getirecekmiş gibi sımsıkı sarılıyor.
Shiho gözlerini senden ayıramıyor, nefesi düzensiz. Dudakları titriyor, belli ki seni böyle görmeyi hiç beklemiyordu. Hame dişlerini sıkarak sessiz kalıyor, ama elleri titriyor. Kazuma arkada sigarasını yakıyor, yüzünde alışkın bir ifade var, ama sana bakışlarında bir saygı kırıntısı beliriyor. Kanın kokusu, çığlıkların yankısı ve ellerinde hala sıcaklığını hissettiğin bir hayatın yok oluşu. Burası artık bir savaş değil, bir sınav. Öldürmenin ağırlığını taşıyorsun. Ve artık geri dönüş yok.
Ōotoko-Jin kımıldamadan duruyor, gözlerini sana dikmiş. Eiengan'ın ışığında, onun gözleri senin gözlerini yansıtıyor. Dost mu, araç mı, lanet mi? Bu bağın neye dönüşeceğini ancak sen belirleyeceksin.