Re: [Yureikumo Aoi] Gözler Tamamen Kapalı
Posted: Wed May 28, 2025 11:48 pm
Takeshi, Aoi'nin benzetmesini duyunca pembeleşmiş suratını çimenlere indirerek çimenlerle daha da sert oynamaya başlamıştı. Aoi bu benzetme hoşuna mı gitmişti yoksa onu kızdırmış mıydı emin olamamıştı. Belki de yalnızca utanmıştı. Aoi onun bu halini görünce daha da çok gülmeye başladı. Molaları bittikten sonra Kaita kum saatini üç kere daha çevirmişti. Kum saati her başa sardığında farklı bir öğrenciyi hedefine almıştı. Kaita tüm öğrencilere yol gösterip jutsularını geliştirme fırsatı sunmuştu. Aoi ikinci kez denediğinde yeniden çuvallamıştı ancak en azından kartları daha hızlı döndürmeyi başarmıştı. Gün iyice ilerleyip güneş tepeden inmeye başladığında da Kaita eğitimin sona erdiğini duyurmuştu. Kum saatinin son taneciğini bırakması ile birlikte de serbest kalmışlardı.
Takeshi köyün meydanına geri dönerken adımlarını Aoi'nin yavaş ve temkinli adımlarına uydurarak ona yakın yürümüştü. Resmen annesini takip eden yavru köpek gibiydi işte! Aoi benzetmesinde hiç de haksız sayılmazdı. Köprüden geçtikleri esnada bir meyhaneyi işaret etmişti. Bu sefer Aoi onu takip etmeye başladı. Bu mekanın daha önce önünden geçmişti ancak hiç içeri girmemişti. Meyhaneler pek ona göre mekanlar değildi sonuçta. Kalabalık, gürültülü, içkili mekanlarda bir başına takılmaya çekinirdi. Takeshi'yi utandırmamak adına ona ayak uydurmaya karar verdi. Takeshi perdeyi aralayıp içeri girince mekanın sahibini neşeyle selamlamıştı. "Jun Amca" diye hitap ettiği yaşlı adam ona dönerek her zamankinden isteyip istemediğini sormuştu. Demek Takeshi bu mekana arada sırada gelen birisi de değildi, epey tanışıklardı. Aoi onun hakkında pek bir şey bilmediğini fark etti aniden. Çıktıkları görevde onun karakteri ve kişiliği üzerine pek çok yargıya varmış ve onu tanıdığına kanaat getirmişti ancak bugün yaşananlardan sonra bunun bir yanılsama olduğunu fark ediyordu.
Tezgahın bir köşesine geçtiler. İçerisi pek kalabalık değildi. Yalnızca birkaç masadan fısıldaşmalar duyuluyordu. Yaşlı adam onlara bir kupa içerisinde tatlı kokan bir içki vermişti. Aoi küçük bir yudum alınca bunun Soju olduğunu fark etti. Daha önce babasını içerken görünce biraz tadına bakmışlığı vardı ancak sıklıkla içtiği bir alkol çeşidi değildi. Tatlı oluşu hoşuna gitmişti. Aoi tatlı şeyleri çok severdi zaten. Kupasını kavrayarak kocaman bir yudum aldı. Takeshi, bakışları masada, düşünceli bir şekilde hemen söze girmişti. Amacının Sennashi'yi dağıtmak olduğunu, çifte ajan olduğunu, Sennashi'nin gerçekten de köylere düşman bir örgüt olduğunu söylemişti. Onun çifte ajan olduğunu da yalnızca Hokage ve Hari Hoca biliyordu. Hari de mi biliyordu? Görev esnasında öğrenmiş olmalıydı. Hari onu sorgulayınca Takeshi anlatmak zorunda kalmıştı belli ki. Uchiha ismine leke vermek istediklerini ve onlarla birlikte daha nice farklı grubu da suçlama altında bırakmayı hedeflediklerini söyledi Takeshi. Aoi duyduklarının şaşkınlığını atmak için bir süre duraksadı. Ne söylemesi geretkiğinden emin değildi. Takeshi'nin tek başına böyle bir operasyon yürüttüğünden ve böyle bir savaş verdiğinden hiç haberi yok. Tahmin dahi edemezdi. Günlük hayatında ne kadar gamsız görünüyordu oysa! Şimdi Hokage'nin onu neden yanlarına "grubun dahisi" olarak verdiğini anlayabiliyordu. Belki de görev esnasındaki uygunsuz davranışları da stresi ve sorumluluklarının ağırlığı yüzünden yaptığı ufak bir hataydı. Takeshi, Aoi'den bir cevap beklemeden devam etmişti. Kamigama Tünelleri'ne dair raporu kendisinin verdiğini, her şeyi planladığını ve kimseye zarar gelmeyeceğini, Toshio ile yaşanan şeyin beklemedikleri bir sızma girişimi olduğunu dile getirdi.
Takeshi başını kaldırıp gözlerine bakmıştı. O her zamanki vurdumduymaz ve alaycı bakış yoktu gözlerinde. Son derece ciddi, hatta biraz da endişeli görünüyordu. Aoi onun böyle bir tarafı da olduğunu bilmiyordu. Bunu yalnız başaramayacağını, Aoi yardım ederse Sennashi'nin planlarına daha fazla yaklaşabileceğini söylemişti. Demek fikrini değiştirmişti. Aoi'nin gitmesindense kalmasının daha fazla yarar sağlayabileceğine karar vermişti. Aoi'nin bunu kabul etmesi durumunda Hokage'nin bilgilendirilmesi gerekliydi. Takeshi sabırsızlıkla Aoi'nin vereceği kararı beklerken bir noktaya dikkat etmesi gerektiğini söylemişti. Uchiha adına leke sürülmesine izin vermemesi gerekiyordu. Bunun neden bu kadar önemli olduğunu anlamasa da Aoi'nin Takeshi'yi böyle zorlu bir görevin içinde tek başına bırakmaya niyeti yoktu. Hele ki her şeyi öğrendikten sonra. "Sana tabi ki de yardım etmek isterim. Bir arkadaşımı bu kadar zor durumda tek başına bırakmaya ne gönlüm ne de inancım izin verir. Üstelik köyümü koruyacağıma dair yemin ettim. Tehlike altındaysak her şeyimi ortaya koymaya varım. Hokage'yi hemen bilgilendirelim." dedi kararlı bir ses tonuyla. Hokage'nin neden sürekli yorgun olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu. "Ancak anlamadığım bir şey var. Uchiha ismine leke sürülmesi riski varsa neden bu işin başındakilerden birisi Uchiha? Kendi klanının adına leke sürülmesini mi istiyor? Ya da güç mü talep ediyor? Yoksa Uchiha içinde yüksek rütbeli birisinin bu işlerle uğraşıyor olması mı Uchiha adına leke getirebilecek olan şey?" diye sordu Kaita'dan bahsettiğini ima ederek. "Ayrıca o kum saati ne? Neden sürekli onu çeviriyor? Bir çeşit jutsu mu? Bir de şu ışık habercisi mi nedir. Onun olayı gerçek mi? Çünkü ben Iwagakure'deyken gerçekten de zihnimin içinde onu bulmamı söyleyen bir ses duydum. Çok garipti. Genjutsuya mı alınmıştım?"
Takeshi köyün meydanına geri dönerken adımlarını Aoi'nin yavaş ve temkinli adımlarına uydurarak ona yakın yürümüştü. Resmen annesini takip eden yavru köpek gibiydi işte! Aoi benzetmesinde hiç de haksız sayılmazdı. Köprüden geçtikleri esnada bir meyhaneyi işaret etmişti. Bu sefer Aoi onu takip etmeye başladı. Bu mekanın daha önce önünden geçmişti ancak hiç içeri girmemişti. Meyhaneler pek ona göre mekanlar değildi sonuçta. Kalabalık, gürültülü, içkili mekanlarda bir başına takılmaya çekinirdi. Takeshi'yi utandırmamak adına ona ayak uydurmaya karar verdi. Takeshi perdeyi aralayıp içeri girince mekanın sahibini neşeyle selamlamıştı. "Jun Amca" diye hitap ettiği yaşlı adam ona dönerek her zamankinden isteyip istemediğini sormuştu. Demek Takeshi bu mekana arada sırada gelen birisi de değildi, epey tanışıklardı. Aoi onun hakkında pek bir şey bilmediğini fark etti aniden. Çıktıkları görevde onun karakteri ve kişiliği üzerine pek çok yargıya varmış ve onu tanıdığına kanaat getirmişti ancak bugün yaşananlardan sonra bunun bir yanılsama olduğunu fark ediyordu.
Tezgahın bir köşesine geçtiler. İçerisi pek kalabalık değildi. Yalnızca birkaç masadan fısıldaşmalar duyuluyordu. Yaşlı adam onlara bir kupa içerisinde tatlı kokan bir içki vermişti. Aoi küçük bir yudum alınca bunun Soju olduğunu fark etti. Daha önce babasını içerken görünce biraz tadına bakmışlığı vardı ancak sıklıkla içtiği bir alkol çeşidi değildi. Tatlı oluşu hoşuna gitmişti. Aoi tatlı şeyleri çok severdi zaten. Kupasını kavrayarak kocaman bir yudum aldı. Takeshi, bakışları masada, düşünceli bir şekilde hemen söze girmişti. Amacının Sennashi'yi dağıtmak olduğunu, çifte ajan olduğunu, Sennashi'nin gerçekten de köylere düşman bir örgüt olduğunu söylemişti. Onun çifte ajan olduğunu da yalnızca Hokage ve Hari Hoca biliyordu. Hari de mi biliyordu? Görev esnasında öğrenmiş olmalıydı. Hari onu sorgulayınca Takeshi anlatmak zorunda kalmıştı belli ki. Uchiha ismine leke vermek istediklerini ve onlarla birlikte daha nice farklı grubu da suçlama altında bırakmayı hedeflediklerini söyledi Takeshi. Aoi duyduklarının şaşkınlığını atmak için bir süre duraksadı. Ne söylemesi geretkiğinden emin değildi. Takeshi'nin tek başına böyle bir operasyon yürüttüğünden ve böyle bir savaş verdiğinden hiç haberi yok. Tahmin dahi edemezdi. Günlük hayatında ne kadar gamsız görünüyordu oysa! Şimdi Hokage'nin onu neden yanlarına "grubun dahisi" olarak verdiğini anlayabiliyordu. Belki de görev esnasındaki uygunsuz davranışları da stresi ve sorumluluklarının ağırlığı yüzünden yaptığı ufak bir hataydı. Takeshi, Aoi'den bir cevap beklemeden devam etmişti. Kamigama Tünelleri'ne dair raporu kendisinin verdiğini, her şeyi planladığını ve kimseye zarar gelmeyeceğini, Toshio ile yaşanan şeyin beklemedikleri bir sızma girişimi olduğunu dile getirdi.
Takeshi başını kaldırıp gözlerine bakmıştı. O her zamanki vurdumduymaz ve alaycı bakış yoktu gözlerinde. Son derece ciddi, hatta biraz da endişeli görünüyordu. Aoi onun böyle bir tarafı da olduğunu bilmiyordu. Bunu yalnız başaramayacağını, Aoi yardım ederse Sennashi'nin planlarına daha fazla yaklaşabileceğini söylemişti. Demek fikrini değiştirmişti. Aoi'nin gitmesindense kalmasının daha fazla yarar sağlayabileceğine karar vermişti. Aoi'nin bunu kabul etmesi durumunda Hokage'nin bilgilendirilmesi gerekliydi. Takeshi sabırsızlıkla Aoi'nin vereceği kararı beklerken bir noktaya dikkat etmesi gerektiğini söylemişti. Uchiha adına leke sürülmesine izin vermemesi gerekiyordu. Bunun neden bu kadar önemli olduğunu anlamasa da Aoi'nin Takeshi'yi böyle zorlu bir görevin içinde tek başına bırakmaya niyeti yoktu. Hele ki her şeyi öğrendikten sonra. "Sana tabi ki de yardım etmek isterim. Bir arkadaşımı bu kadar zor durumda tek başına bırakmaya ne gönlüm ne de inancım izin verir. Üstelik köyümü koruyacağıma dair yemin ettim. Tehlike altındaysak her şeyimi ortaya koymaya varım. Hokage'yi hemen bilgilendirelim." dedi kararlı bir ses tonuyla. Hokage'nin neden sürekli yorgun olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu. "Ancak anlamadığım bir şey var. Uchiha ismine leke sürülmesi riski varsa neden bu işin başındakilerden birisi Uchiha? Kendi klanının adına leke sürülmesini mi istiyor? Ya da güç mü talep ediyor? Yoksa Uchiha içinde yüksek rütbeli birisinin bu işlerle uğraşıyor olması mı Uchiha adına leke getirebilecek olan şey?" diye sordu Kaita'dan bahsettiğini ima ederek. "Ayrıca o kum saati ne? Neden sürekli onu çeviriyor? Bir çeşit jutsu mu? Bir de şu ışık habercisi mi nedir. Onun olayı gerçek mi? Çünkü ben Iwagakure'deyken gerçekten de zihnimin içinde onu bulmamı söyleyen bir ses duydum. Çok garipti. Genjutsuya mı alınmıştım?"