Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Kan kokusunun ağırlaştığını, çakra titreşimlerinin havayı ipeksi bir gerilimle doldurduğunu hissediyorsun. Takeshi kolunu bandajdan sıyırırken bir kelime mırıldanıyor, ilk kez yüksek sesle duyuyorsun. "Shindou‑ryuu: Chi‑ken Hasshou!" Açık deriden dökülen koyu kırmızıyı avuç içinde toplayıp sıçratarak öne savuruyor. Kan, havadayken bıçağa değil, ince, esnek bir kamçıya dönüşüyor, parlak, lacivertimsi bir çakra kılıfıyla sarılı. Kamçı sivrilirken kristal sisin liflerine kendini yapıştırıyor, bir kırbaç hışkırtısıyla tam karşıdaki dörtlünün ortasına dalıyor.

İlkine kamçı omzundan girip gövdeyi sarıyor, meridyenleri kilitleniyor. Bayılıyor. İkincisini kamçının ucundaki jilet inceliğindeki pıhtı, kalkan mührünü parçalıyor, bilincini yitiriyor. Üçüncü ve dördüncü direniyor, biri Suiton mühür dizisine başlıyor, diğeri topraktan kalkan yükseltiyor. Takeshi yorgun, kan akışı zayıflıyor, gözleri kararıyor.

İşte aradığın açıklık. Fuuton: Kazekiri no Jutsu’nun mühürlerini hızla uyguluyorsun. Kart destesini havaya salıyorsun, yırtıcı martı sürüsü gibi dönüyorlar. Rüzgar bıçağının merkezine Takeshi’nin kamçısından kopan damlalar karışıyor, kırçıllı, tiz bir uğultu. Bıçak kartlar kalkanı delip geçiyor, Suiton mührünü bölüyor. Son ikisi de bir çığlık, bir nefes, sonra sessizlik.

Honda’nın pulları çatırdıyor, artık tehdit kalmadığını hissedince Bokukichi boynuna hafifçe vuruyor. "Tamam güzelim, teşekkür ettim, hadi güle güle." Dev yılan usulca buhar olup gidiyor. Orman geride dağılan toz bulutunu yavaşça yutuyor, gün ışığı yeniden normale dönüyor.

Saya titrek bir nefes salıp yanına geliyor, tantosunu kınına sokarken etrafa bakınıyor. "Şu an ne yapacağız?" diye fısıldıyor. "Çoğu baygın, ama bazıları… nefes almıyor gibi görünüyor." Takeshi dizlerinin üzerine çökmüş, kamçıyı çekip kanı yeniden bedenine emdiriyor, bandajı sıkıca bağlıyor. Göz ucuyla sana bakıyor, seni yokluyor gibi.

Bokukichi gömleğinin tozunu silkerek beline sarılı kemerini düzeltiyor. "Ay, değerli vaktinizi çalmayayım artık, karar veriverin de ben tüyeyim, Ame’deki kızcağız ot bekliyor." Adamların arasında uğultu yok, pek çoğu bilinçsiz, kelepçesiz bile kıpırdayamayacak kadar sinirleri kopmuş. Sembollü maskeler hala bazılarının yüzlerinde, kimliklerini ele verecek tek ipucu, tuniklerinin iç astarında işlenmiş çalılı logolar.

Takeshi’nin kan kaybı var, uzun yol yürümek onu zora sokabilir. Başta anlamsız geliyor ama seni lider bellemişler gibi görünüyor. Şu an takımda bulunan kimse bir karar almıyor, daha çok senin ne dediğine bakıyorlar. On altı tane baygın veya ölü adam.

Ne yapacaksın?
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Re: [Yureikumo Aoi] Öbür Taraf

Post by Yureikumo Aoi »

Takeshi kolundaki bandajı sıyırıp kanını serbest bırakırken tekniğinin ismini mırıldanmıştı sessizce. Aoi ise ismini ilk kez net olarak duyuyordu. Shindou-ryuu diyorlardı demek, havalıydı. Kanını avuç içlerinde toparlayarak bir kamçı haline getirmişti. Dörtlünün ortasına dalarak adamlardan ikisini bayıltmıştı. Diğer ikisi ise suiton ve doton mühürleri yapmaya başlamışlardı. O esnada Takeshi'nin sendelemeye başladığını fark etti. Bu sefer öncekinden de daha az dayanabilmişti. Onun gücünü sona saklamak gerçekten de yerinde bir karar olmuştu. Takeshi bilincini kaybederken Aoi de planına devam ederek yaratılan bu açıklığı fırsat bildi ve Kazekiri no Jutsu sayesinde bıçak haline getirdiği fal kartlarıyla kalan son iki adama saldırdı. Rüzgar bıçakları, Takeshi'nin jutsusundan sızan birkaç damla kanı da kendi içlerine kattıkları için daha da kesici hale gelmişlerdi. Böylece, planı bu olmamasına rağmen diğer iki adamın hayatını sona erdirmiş oldu. Ellerini dua eder gibi önünde birleştirerek Yuukon'dan af ve ruhlara merhamet diledi.

Böylece geriye hiçbir adam kalmamıştı. Kimisi baygın kimisi ölüydü. Honda, tehlike kalmadığını fark edince Bokukichi'nin de onayıyla buhar olup yok olmuştu. Saya tantosunu kılıfına geri sokarken yanına gelip ne yapacaklarını sormuştu. Takeshi dizlerinin üzerinde, zorlukla bilincini açık tutuyor gibi görünüyordu. Bakışları Aoi'nin üzerindeydi ancak konuşmuyordu. Kamçısını geri çekerek kanı vücuduna geri emdirmişti. Muhtemelen kanın normal miktarına ve akışına dönmesi zaman alacaktı ve dinlenmesi gerekiyordu. Bokukichi üzerindeki tozu silkeleyerek gitmek istediğini, medikal otu bulması gerektiğini söylemişti. Aoi göz ucuyla ona baktı. "Sorularıma cevap almadan sizi şuradan şuraya göndermem inanın ki." dedi gülümseyerek. Yani, ağzı gülümsüyordu ancak gözleri hiç de gülümsemiyordu.

Aoi bakışlarını etrafta baygın yatmakta olan adamlara çevirdi. Zihni açık olan yoktu. İnleme sesleri bile gelmiyordu. Bilinçleri yerine gelmeden bir an önce onlarla ilgilenmeleri gerekliydi. Ancak Takeshi şu anda hareket edemezdi. Tüm bakışlar Aoi'de olduğuna göre karar mekanizması seçilen kişi Aoi'ydi. Bunu hak edecek ne yaptığını merak ediyordu. Tüm sorumluluğun ona yüklenmesinden biraz şikayetçiydi ancak bunu dile getirmeyecekti. "Saya, Takeshi'yi iyileştirebilir misin? Biraz kan kaybetti." Yerde baygın yatan adamları işaret etti. "Henüz ölmemiş olanları bulup bağlamalıyız. Onları Kage'ye götürmemiz mantıklı olur. Sorgulamak isteyeceklerdir. Kimliklerini tespit edebildiklerimizi de tespit edelim. Belki kıyafetlerinin bir yerinde yazıyordur." O anda aklına bir şey geldi. Ölü olanlardan bir tanesi ile iletişime geçmesi mümkün olabilirdi. "Bokukichi Bey, ben ölü olanlardan birinin ruhunu kendi bedenime bağlasam onu sorgulayabilir misiniz?" Reikon Tsumekomi kullanarak ölüler üzerinde şansını deneyebilirdi. Henüz taze ölmüşlerdi ve belki bir şeyler öğrenebilirlerdi.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Takeshi’nin kan kamçısı kaybolurken Saya diz çöküp yeşil bir tıbbi çakra ışıltısıyla onun bileğini kavrıyor, kan akışını durduruyor ve ardından senin işaretinle kare şeklinde mühür kağıtlarını yaşadıklarından kurtulan üç maskelinin gövdesine sarıveriyor. Bokukichi omuz silkip anlatmaya başlıyor. "Bak güzelim… Kintama aslında küçük ama kadim bir klan. Yılanlarla sözleşme yaparız. Kanda ve deride, dönüşümle alakalı bir kekkei genkaimiz var. Uzun hikaye… Yıllar önce Ame’den sürüldük, siyasi sebepler falan filan. Şimdi kimimiz Demir Ülkesinde, kimimiz Çay’da. Ben kaçıksız toprak seviyorum diye gizlice Ame civarında dolanıyorum. Neyse, boş ver dertlenmeyelim şimdi."

Son cümlede aman diyerek elini savuruyor, Honda’nın bıraktığı pulları tekmeliyor; beyaz pullar kırılgan buz gibi parçalanıyor. Saya yeniden yanına dönüyor, beyaz çakrasını kapatırken "Üçü yaşıyor, nabızları zayıf ama stabil." diyor. Bokukichi kaşlarını kaldırıyor. "Bu kadar ceset olmasını beklemiyordum lan!" Takeshi, sararmış yüzüyle bir ağacın kütüğüne yaslanmış, sessiz. Sana minnetle bakıp başını eğiyor, sonra gözlerini kapayıp dinlenmeye geçiyor.

Bokukichi ise teklifini kabul ediyor. "Yapıştır gelsin ya n'olcak. Hem de sorgulama yetenklerimi görmüş olursun." Ölülerden iri yapılı olanı seçiyorsun, maskesini sıyırdığında 30’larında, yanakları kesik bir shinobi. Mühürlerini diziyor, ve tekniği uyguluyorsun. Soğuk bir akım damarlarından yükseliyor. Ruh, duman gibi senin bedenine çekiliyor. Göz kapakların istemsizce açılıyor, artık başkası konuşuyor.

İlk tepki, çıldırmış bir korku. "B-burası neresi? Bu beden… benim değil!" Bokukichi diz çöküyor, aynasını ruh dolu yüzüne tutuyor, sakince konuşuyor. "Dinle koçum, bu kızın bedenindesin. Dostça davran, seni huzurla gönderelim." Sırıtıyor, parlak dişleriyle hafif ısırık göstermesi tehdidini pekiştiriyor. Korku çözülüyor, öfke geliyor. "Sennashi’nin adını kirletmeyin! Sizi yerle bir edeceğiz... Nozomu‑sama’nın planı bitmeden-" Bokukichi, Katon’a hafif bir kıvılcım verip çimenleri tutuşturarak göz dağı veriyor.

"T‑Tamam! Kamigama Şaftı… Kurodake'nin alt tüneli. Orada Sekiryou kristallerini birleştiriyoruz… Amacımız Iwagakure'nin üstüne büyük bir saldırıyı yıkmak. Yarın geceye kadar mühür tamamlanacak. Nozomu bizi orada toplayacak." Bilgi tükendiğinde ruh sızlanıyor. "Artık yokum…" diyor ve sis gibi omzundan yukarı süzülüp kararıyor. Bağ kesiliyor, bedenin sendeleyince dengeni buluyorsun.

Üç canlı mahkum, çok sayıda ceset, yorgun ama ayakta bir ekip. Saya kolundaki bandajı düğümlüyor, gözlerini kısıp adamlara bakıyor. "Üçünü de bağlayıp taşımamız gerekecek… Takeshi’yi biri sırtlayacak. Hepimiz doluyuz; kilometrelerce yol var." Bokukichi ellerini kaldırıyor. "Benim Honda'nın üstünde durmaktan kaburgalarım ağrıdı kız. Çok da taşıyacak vaktim yok hem, ot parasını kaçıracağım."

Takeshi hafif bir gülümseyle omuz silkerek doğruluyor, ama sendeleyerek. "Ben yürürüm, merak etmeyin… Aoi karar versin." Ormanın tutuşmuş çimenlerin kokusu yayılıyor, güneş batıya kaymış; Kamigama Şaftı’na giden gizli tünel, ruhun verdiği bilgiye göre Kazankai’nin kuzey yamacında.

Taşların üzerinde yüzünü serinleten akşam rüzgarının kokusunu yeni yeni ayırt etmeye başlamışken kuzeyden koşu adımları duyuyorsun. Ağaç gövdelerinin arasından fener ışıkları sekerek yaklaşıyor; birkaç kalın ses emredici bir tonla yankılanıyor. "Konohalı ekip! Derhal merkeze dönün, Aburame Toshio ağır yaralı, Jounin komutanınız emniyette ama sizi çağırıyor!" Önde, kırmızı zırhlı Iwalı bir chuunin çantasını yere bırakıp durumu özetliyor. "Inuzuka Hari rapor yolladı. Tıbbi desteğe ihtiyacımız var, Jinsei Yakata’dan dönüyoruz."

Bokukichi hemen sana yanaşıyor, alçak sesle fısıldıyor. "Iwa’lılarla fazla samimi olursam eski dosyalar hortlar, ben kaçtım kız. Yılan, ilaç, hala işim var. Sağ ol be… savaş falan derken eğlendim." Bir göz kırpıyor, parmağını şıklatıp karanlığa Shunshin’le karışıyor, ardında yalnızca beyaz bir pul kalıyor. Saya şaşkınlıkla elini uzatıyor ve "Gitti..." diye fısıldıyor, sonra toparlanıp chuunine dönüyor. "Üç tutsak sağ, ölüler de burada. Durumu Hari’ye aktarırız."

Iwagakure ekibi sedyeleri açıyor, iki ninja Takeshi’yi omuzluyor, diğerleri kelepçelenmiş maskelileri bağlayıp sırta alıyor. Sen de Saya’yla birlikte, yol boyunca hem yaralıları kolluyor hem de ruhların verdiği bilgileri aklında tutuyorsun, Kamigama Şaftı ve Sekiryou kristalleri artık sürpriz değil.

Neler Oldu?

Hari önde ilerliyor, diz boyu toz kaldıran dar patikada her adımını yoklayarak yol açıyor. Arkasında yürüyen Toshio başını eğmiş, havaya saldığı küçük böcek sürüsünün hareketlerini dinliyor. Yokuş sonundaki çıkıntıya gelince ikisi de susuyor, Jinsei Yakata’nın taş kapısı sessiz bir nefes gibi önlerinde açılıyor.

İçeride tavan kirişleri arasına gerilmiş iplerde bakır çanlar sallanıyor. Hari, pençe eldivenini taş zemine koyup çakrasını yayarak koridorun sonunu dinliyor. Dört maskeli siluet sütunların arasında belirince planı fısıldıyor. "Sağdaki ikisi senin, soldakiler benim." Toshio böceklerini iki hüzme halinde salıp onay veriyor.

Şekilli adımlarla ayrılırken beklenmedik biçimde maskelilerin hepsi birden Toshio’ya dönüyor. Aynı anda üfledikleri ses boruları katedral taşını titretiyor, yankı, Toshio’nun gövdesini geriye savuruyor. Hari sola dalıp bir maskelinin karnına pençeyle vuruyor fakat diğer üçü titreşim jutsusunu sürdürüp Toshio’yu hedef alıyor. Bir taş mermi Toshio’nun sağ böğrünü deliyor, kanı ıslak leke halinde yayılıyor.

Hari hemen dönüyor, omzuyla Toshio’nun önünü kapatıp Doton: Doroku Gaeshi ile topraktan kalkan yükseltiyor. İkinci dalga kalkana çarpıp dağılırken iki maskeli geri sıçrıyor; üçüncüsü ise pençe darbesiyle yüzüstü seriliyor. Titreşim aniden kesiliyor, duvarların uğultusu susuyor.

Toshio dizlerinin üstüne yığıldığında nefesi çatlıyor. Hari çıplak elini yaranın üstüne bastırıp kanı durdurmaya çalışıyor, aynı hareketle pençe eldivenini yere saplayıp kaçış tüneli açıyor. Sarsak adımlarla Toshio’yu sırtına alıyor ve toprak geçidin içine çekiliyor. Maskeliler toparlanamadan tünel kapanıyor, taş, ikisini dış dünya gürültüsünden ayırıp karanlıkta tek başına bırakıyor.

Tünelin derinlerinde hava iyice ağırlaşınca Hari elini toprağa vurup Renmaru’yu çağırıyor. Köpek yanına gelir gelmez ikisi omuz omuza dönmeye başlıyor, çakra katmanı taş duvarı çalkalıyor. Gatsuuga’nın burgusu tüneli titreten bir homurtu eşliğinde ilerliyor, toprak parçaları çevrelerinde savruluyor. Kısa süre sonra kaya kabuğu çatlayıp orman tabanına açılıyor; Hari Renmaru’nun yardımıyla yarık ağızını genişletip dışarı fırlıyor. Sırtındaki baygın Toshio’nun ağırlığını düzeltip köy yoluna yöneliyor, Renmaru da yanlarında koşuyor. Alacakaranlık göğe tırmanırken üçü toz içinde ama canlı biçimde Iwagakure kapısına varıyor, nöbetçilere yaralının durumunu bağırarak haber veriyor ve tıbbi ekiplere doğru koşuyorlar.
Off Topic
Konu sonlanmıştır!

Ödüller:
  • 35 SP
Ödüllerinizi imzanıza eklemeyi unutmayın.
Locked