Re: [Yureikumo Aoi] Iwagakure Meselesi
Posted: Tue Feb 25, 2025 9:24 pm
Rei ablasının söyledikleri içini rahatlatmıştı. Onun diğer herkes için söylediği şeylerin bazen kendisini de kapsadığını unutuyordu. O da ruhani yolculuğunun başında sayılırdı. Tökezleyecek ve deneyim kazanacaktı. Bunların hepsi ruhun gelişmesi ve olgunlaşması adına tatması gereken deneyimlerdi. Rei ablası her şeye sıfırdan başlayabileceğini söylemişti. Bu mümkün müydü emin değildi. Verilen hasarı geri almak zor oluyordu. Yine de çabalayabilirdi. "Teşekkürler abla." dedi gülümseyerek minnettarlıkla. Gitmesi gerektiğini duyunca ona elini sallayarak vedalaştı. Onun gitmesiyle de Aoi yola koyularak diğerleriyle buluşacağı noktaya ilerlemeye devam etti.
Köyün giriş kapısında, tüccar ve köylülerin giriş çıkışlarını yaptıkları noktada birini bekliyormuş gibi duran üç shinobi figürünü seçebiliyordu. Çoktan gelmişlerdi demek. Takeshi onu fark edince kocaman gülümsemişti. Aoi de ona gülümsedi. Toshio her zamanki sessizliğe kısa bir baş selamı ile selamlamıştı onu. Takeshi ise ona doğru gülümseyerek yaklaşmıştı. Oldukça neşe dolu bir ses tonuyla günaydın demişti. Aoi onu kibar bir gülümsemeyle selamladı. Biraz daha mesafeli yaklaşmak istemişti ancak çocuğun bu neşesi ve gülümsemesi resmen bulaşıcıydı. "Günaydın." Hala biraz çekingen bakışlarla onu süzüyor, tepkisini tartıyordu. "Dün için özür dilemek istiyorum. Abartılı tepki verdim sanırım. Sizi üzdüğüm için çok üzgünüm." Böylece dün söylemeye fırsat bulamadığı şeyi de dile dökerek üstünden yükü atmıştı. Saya hala fazlasıyla mesafeli ve tepkili davranıyordu. Belli ki dünkü kızgınlığı geçmemişti.
Tam o esnada Inuzuka Hari rüzgar gibi bir hızla yanlarına gelmişti. Katı ve ciddi bir yüz ifadesi vardı. Sanki bu görevi bir an önce halledip günlük rutinine dönmek istiyor gibiydi. Belki de görevin ciddiyeti onu fazlaca geriyordu. Yanlarına gelir gelmez hiç birisiyle göz teması kurmamış, tanışmaya çalışmamıştı. O eşyalarını son kez kontrol ederken köpeği Renmaru da ortalarına pat diye atlamıştı. Yüzünden ve tavırlarından asalet akıyordu. Beyaz gri, pofuduk, parlak tüyleri vardı. Bacakları resmen kurt bacakları gibi uzun ve gösterişliydi. Siyah sürme gibi tüylerle kaplı minik gözleri masmaviydi. Onlara bakıp "veletler" demişti. Aoi'nin gözlerindeki şaşkınlık hayranlığa, hayranlık ise aşka dönüştü. Kocaman olmuş gözleri, kıpkırmızı olmuş yanakları ve küt küt atan kalbiyle Aoi hayatında ilk kez aşkı tadıyordu. Ehh, gerçi bu Aoi'nin ne zaman bir hayvan görse verdiği tepkiydi. Bahçesindeki kedilere de aşık olduğu söylenebilirdi. Ağaçtaki sincaba, deredeki kurbağalara, odunluğa yuva yapmış saksağanlara... Hatta evinin köşesindeki örümcekleri Kuku ve Cimcime'ye bile...
Hari hiçbir şey söylemeden harekete geçince ekipçe peşlerine düştüler. Aoi'nin aklı hala köpekteydi. Onun asil tüylerinin rüzgarda süzülüşünü izliyordu. Genin takımındaki arkadaşının köpeğini de pek severdi. O çocukla pek anlaşamıyor olsalar bile aralarındaki tek ortak noktanın hayvanlara olan sevgileri olduğu söyleyebilirdi. Aoi ise köpekleri çok ama çok seviyordu. O esnada Hari görevle ilgili kısa bir bilgilendirme yapıyordu. Diplomatik bir görüşme olacağını, gerginliği düşürmeyi amaçladıklarını, çatışmadan kaçınıp köyü korumaya çalışacaklarını anlatıyordu. Renmaru kuyruğunu ne güzel sallıyordu öyle. İz sürerken burnu fıtı fıtı oynuyordu. Kulakları bir ses işitince nasıl da kabarıyordu. Esnerken nasıl da yoga yapıyormuş gibi estetik görünüyordu. Hari aldığı parşömeni gösterip köye bununla gireceklerini belirtmişti. Ekipten birkaç tepki sesi gelmişti. Saya herhangi bir şey söylememişti ancak kızın keskin bakışlarını kendi üzerinde hissediyordu. "Pofur pofur... Yumuş yumuş..." Aoi ise kendi dünyasında bir şeyler mırıldanıyordu. En sonunda kendisine hakim olamadı. "RE-RENMARU O GÜZEL POFUDUK TÜYLERİNİ BİRAZ SEVEBİLİR MİYİM LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN?"
Köyün giriş kapısında, tüccar ve köylülerin giriş çıkışlarını yaptıkları noktada birini bekliyormuş gibi duran üç shinobi figürünü seçebiliyordu. Çoktan gelmişlerdi demek. Takeshi onu fark edince kocaman gülümsemişti. Aoi de ona gülümsedi. Toshio her zamanki sessizliğe kısa bir baş selamı ile selamlamıştı onu. Takeshi ise ona doğru gülümseyerek yaklaşmıştı. Oldukça neşe dolu bir ses tonuyla günaydın demişti. Aoi onu kibar bir gülümsemeyle selamladı. Biraz daha mesafeli yaklaşmak istemişti ancak çocuğun bu neşesi ve gülümsemesi resmen bulaşıcıydı. "Günaydın." Hala biraz çekingen bakışlarla onu süzüyor, tepkisini tartıyordu. "Dün için özür dilemek istiyorum. Abartılı tepki verdim sanırım. Sizi üzdüğüm için çok üzgünüm." Böylece dün söylemeye fırsat bulamadığı şeyi de dile dökerek üstünden yükü atmıştı. Saya hala fazlasıyla mesafeli ve tepkili davranıyordu. Belli ki dünkü kızgınlığı geçmemişti.
Tam o esnada Inuzuka Hari rüzgar gibi bir hızla yanlarına gelmişti. Katı ve ciddi bir yüz ifadesi vardı. Sanki bu görevi bir an önce halledip günlük rutinine dönmek istiyor gibiydi. Belki de görevin ciddiyeti onu fazlaca geriyordu. Yanlarına gelir gelmez hiç birisiyle göz teması kurmamış, tanışmaya çalışmamıştı. O eşyalarını son kez kontrol ederken köpeği Renmaru da ortalarına pat diye atlamıştı. Yüzünden ve tavırlarından asalet akıyordu. Beyaz gri, pofuduk, parlak tüyleri vardı. Bacakları resmen kurt bacakları gibi uzun ve gösterişliydi. Siyah sürme gibi tüylerle kaplı minik gözleri masmaviydi. Onlara bakıp "veletler" demişti. Aoi'nin gözlerindeki şaşkınlık hayranlığa, hayranlık ise aşka dönüştü. Kocaman olmuş gözleri, kıpkırmızı olmuş yanakları ve küt küt atan kalbiyle Aoi hayatında ilk kez aşkı tadıyordu. Ehh, gerçi bu Aoi'nin ne zaman bir hayvan görse verdiği tepkiydi. Bahçesindeki kedilere de aşık olduğu söylenebilirdi. Ağaçtaki sincaba, deredeki kurbağalara, odunluğa yuva yapmış saksağanlara... Hatta evinin köşesindeki örümcekleri Kuku ve Cimcime'ye bile...
Hari hiçbir şey söylemeden harekete geçince ekipçe peşlerine düştüler. Aoi'nin aklı hala köpekteydi. Onun asil tüylerinin rüzgarda süzülüşünü izliyordu. Genin takımındaki arkadaşının köpeğini de pek severdi. O çocukla pek anlaşamıyor olsalar bile aralarındaki tek ortak noktanın hayvanlara olan sevgileri olduğu söyleyebilirdi. Aoi ise köpekleri çok ama çok seviyordu. O esnada Hari görevle ilgili kısa bir bilgilendirme yapıyordu. Diplomatik bir görüşme olacağını, gerginliği düşürmeyi amaçladıklarını, çatışmadan kaçınıp köyü korumaya çalışacaklarını anlatıyordu. Renmaru kuyruğunu ne güzel sallıyordu öyle. İz sürerken burnu fıtı fıtı oynuyordu. Kulakları bir ses işitince nasıl da kabarıyordu. Esnerken nasıl da yoga yapıyormuş gibi estetik görünüyordu. Hari aldığı parşömeni gösterip köye bununla gireceklerini belirtmişti. Ekipten birkaç tepki sesi gelmişti. Saya herhangi bir şey söylememişti ancak kızın keskin bakışlarını kendi üzerinde hissediyordu. "Pofur pofur... Yumuş yumuş..." Aoi ise kendi dünyasında bir şeyler mırıldanıyordu. En sonunda kendisine hakim olamadı. "RE-RENMARU O GÜZEL POFUDUK TÜYLERİNİ BİRAZ SEVEBİLİR MİYİM LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN?"