Re: [Yureikumo Aoi] Öbür Taraf
Posted: Mon Apr 14, 2025 2:12 pm
Tünelin loş ve içe çöken sessizliği, kalbinin atışlarını bile yankı gibi duyabileceğin kadar derinleşmişken, chakran parmak uçlarında toplanmaya başlıyor. Mirai no Me... Ruhların senin gözlerinle bir kez daha bakmasına izin veriyorsun. Ellerin arasında tuttuğun kartlar, titreşen bir enerjiyle parlıyor. Gözlerin yavaşça kapanıyor ama karanlık değil, ışık dolu bir boşluk açılıyor önünde. Zihninin içindeki dünya... bambaşka bir yankı odağına dönüşüyor.
İlk başta hiçbir şey yok.
Sadece karanlığın içinde yankılanan, kendi nefesin gibi duyduğun bir ses. "Sen mi izliyorsun, yoksa izlenen mi sensin?" Sonra taşlardan örülmüş dar bir tünel beliriyor görüş alanında, aynen içinde bulunduğun gibi. Ancak bu sefer… duvarlar hareket ediyor. Gerçekten. Taşlar sanki nefes alıyor, birer akciğer gibi şişip iniyor. Her adımda sana doğru eğiliyorlar, sonra geri çekiliyorlar.
Uzakta bir gölge. Zincir sesleri. Karanlıkta bir figür. Bir maske takıyor, ancak maskenin içinden bakan gözleri... seninkiler. Ama bu sen değilsin. Sen gibi görünen biri. Belki de bir yanılsama. Figür konuşmuyor. Elindeki zincirleri yere bırakıyor. Zincirler, her bir halkası başka bir yüzü yansıtıyor. Takeshi’nin… Saya’nın… Bokukichi’nin… Ve en altta, parlayan bir yüz… senin yüzün.
Yüzün yavaşça eriyor. Altından başka bir yüz çıkıyor. Tanımadığın bir yüz. Derken tavan çatlıyor. Üzerine bir ışık huzmesi düşüyor. Ama bu ışık... sıcak değil. Soğuk. Uzak. Gerçek dışı. "Her şey bir parçasıydı." diye fısıldıyor yankılanan bir ses. "Düşündüğün kadar gerçek değildi hiçbir şey." Görü kırılmaya başlıyor. Renkler akıyor, çizgiler bulanıklaşıyor. Sanki bir perde düşüyor gözlerinden. Gördüğün her şey... çok tanıdık ama bir o kadar da uzak. Sanki seni senden uzaklaştıran bir yansıma.
Ve birden...
Kendine geliyorsun.
Bir an için sendelemişsin. Bokukichi’yi karşında görüyorsun. Yüzünde seni endişeyle inceleyen bir ifade. Tam arkasında hala orada dikilen diğer Aoi, gülümsemeye devam ediyor. Yerinden milim kıpırdamamış. Aynı yüz. Aynı beden. Aynı her şey. Ama elbisesi farklı. Yumuşak, gri-mavi renklerde, senin hiç giymediğin tarzda bir cübbe var üzerinde. Saçları daha da düzgün, yüzü daha... cilalı gibi.
Bokukichi çenesini sıvazlayarak hafif geri çekiliyor. "Ay ben hiç böyle hatırlamıyorum ama seni..." diyor hafif afallamış şekilde. "Hem kıyafeti falan farklı bunun. Yani... ben herhalde böyle hayal etmedim seni. Bu biraz... daha ciddi sanki. Kraliyet mensubu Aoi gibi."
Aoi klonu hala gülümsüyor.
Ve seni izliyor.
Hiçbir şey demiyor.
Hiçbir şey yapmıyor.
Ama gözleri...
Sanki her şeyi biliyor.
İlk başta hiçbir şey yok.
Sadece karanlığın içinde yankılanan, kendi nefesin gibi duyduğun bir ses. "Sen mi izliyorsun, yoksa izlenen mi sensin?" Sonra taşlardan örülmüş dar bir tünel beliriyor görüş alanında, aynen içinde bulunduğun gibi. Ancak bu sefer… duvarlar hareket ediyor. Gerçekten. Taşlar sanki nefes alıyor, birer akciğer gibi şişip iniyor. Her adımda sana doğru eğiliyorlar, sonra geri çekiliyorlar.
Uzakta bir gölge. Zincir sesleri. Karanlıkta bir figür. Bir maske takıyor, ancak maskenin içinden bakan gözleri... seninkiler. Ama bu sen değilsin. Sen gibi görünen biri. Belki de bir yanılsama. Figür konuşmuyor. Elindeki zincirleri yere bırakıyor. Zincirler, her bir halkası başka bir yüzü yansıtıyor. Takeshi’nin… Saya’nın… Bokukichi’nin… Ve en altta, parlayan bir yüz… senin yüzün.
Yüzün yavaşça eriyor. Altından başka bir yüz çıkıyor. Tanımadığın bir yüz. Derken tavan çatlıyor. Üzerine bir ışık huzmesi düşüyor. Ama bu ışık... sıcak değil. Soğuk. Uzak. Gerçek dışı. "Her şey bir parçasıydı." diye fısıldıyor yankılanan bir ses. "Düşündüğün kadar gerçek değildi hiçbir şey." Görü kırılmaya başlıyor. Renkler akıyor, çizgiler bulanıklaşıyor. Sanki bir perde düşüyor gözlerinden. Gördüğün her şey... çok tanıdık ama bir o kadar da uzak. Sanki seni senden uzaklaştıran bir yansıma.
Ve birden...
Kendine geliyorsun.
Bir an için sendelemişsin. Bokukichi’yi karşında görüyorsun. Yüzünde seni endişeyle inceleyen bir ifade. Tam arkasında hala orada dikilen diğer Aoi, gülümsemeye devam ediyor. Yerinden milim kıpırdamamış. Aynı yüz. Aynı beden. Aynı her şey. Ama elbisesi farklı. Yumuşak, gri-mavi renklerde, senin hiç giymediğin tarzda bir cübbe var üzerinde. Saçları daha da düzgün, yüzü daha... cilalı gibi.
Bokukichi çenesini sıvazlayarak hafif geri çekiliyor. "Ay ben hiç böyle hatırlamıyorum ama seni..." diyor hafif afallamış şekilde. "Hem kıyafeti falan farklı bunun. Yani... ben herhalde böyle hayal etmedim seni. Bu biraz... daha ciddi sanki. Kraliyet mensubu Aoi gibi."
Aoi klonu hala gülümsüyor.
Ve seni izliyor.
Hiçbir şey demiyor.
Hiçbir şey yapmıyor.
Ama gözleri...
Sanki her şeyi biliyor.