Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Kunio’nun Fuuton: Toppa saldırısına yanıt olarak karşı hamleni yaptığında, sanki karşılaşma daha da ciddileşmiş gibi bir hava çöküyor. Fakat senin sarkastik soruna, onun dişlerini sıkıp hafifçe geriye sıçrayarak karşılık verdiğini görüyorsun. Kısa bir an için sanki kendi zayıflığını kabullenmek istemiyor gibi yumruğunu sıkarak homurdanıyor. "Fuuton no Yoroi..." diye mırıldanıyor, sonra tam anlamıyla yapamayacağını fark edip çareyi yeni bir strateji üretmekte buluyor.

Yerden aldığı kumları etrafına dağıtırken gözleri çölün sarı tanelerinde dolaşıyor. Bir şeyler tasarlıyor olmalı; anlaşılan, aynı türden tekrarlayan saldırılarla hiçbir ilerleme kaydedemeyeceğini anlamış. Sol elini hafifçe kaldırıyor, parmaklarının arasından belli belirsiz bir chakra titreşimi seziyorsun. Muhtemelen yine Fuuton kökenli başka bir teknik hazırlayacak, ya da Toppa’yı farklı biçimde kullanmak isteyecek. Yüzündeki öfke ifadesi, yerini kararlı bir hırsa bırakıyor. O sırada Kunio’nun bakışları kısılıyor, sanki hem seni hem de bir yandan kenarda bekleyen Hanji ve Kasaku’yu tartıyormuş gibi.

Arkanda ise Hanji, beklediğin gibi yavaş yavaş kendini toparlamaya çalışıyor. Henüz sahada çok tecrübesi olmadığı için aceleci davranmıyor ama kuklasını hazır hale getirmek üzere harekete geçtiğini görüyorsun. Bel kemerine iliştirilmiş, küçük bir parşömen çıkartıyor. Parmaklarını, alışkın olduğu bir titizlikle hızla mühür dizisine sokuyor ve parşömendeki simgeler parlamaya başlıyor. Biraz sonra gözlerinin önünde, henüz boyalı kısımları tamamen bitmemiş, hafifçe pürüzlü kalan bir kukla şekil buluyor.

Bu kukla, Shirogane klanının o meşhur ince işçiliğine henüz tam yaklaşamamış olsa da, yine de potansiyeli yansıtıyor. Gövdesi kum rengi ahşapla kaplı, kollarına denk gelen kısımda ince metal plakalar var. Baş kısmı boş bir maskeyi andırıyor; hatta göz çukurları hala boya izleriyle yarım kalmış gibi duruyor. Henüz cilası tamamlanmamış olduğundan, eklem yerlerindeki ufak boşluklar ara ara göze çarpıyor. Yeni bir savaş kuklası olduğu belli, amatör, ama yine de tehlikeli olabilecek mekanizmalara sahip bir iskelet gibi.

Kasaku onu görür görmez "Hanji!.." diye fısıldayarak yerinde ürkek bir adım alıyor, sonrasında az önceki şaşkınlığı bırakıp hızlıca eline bir kunai alıyor. Gözleri tedirgince Kunio’yla senin arandaki mücadeleye de kayıyor, ama şimdi bir tehlike durumunda Hanji’yi korumak ister gibi davranıyor. Adeta seninle Kunio arasındaki sert hava, onları da bu teste doğru itiyor.

Hanji ise dikkatini kuklasına vermiş durumda. Gövdesinin yan panelini açıp, oradaki basit bir aparata iki küçük hançeri yerleştiriyor. Onları kuklanın ellerine uygun şekilde takarken yüzündeki endişe ifadesi, yavaşça odaklanmaya dönüşüyor. Ardından ince, soluk mavi renkli chakra iplikçikleri parmaklarından uzanıp kuklanın eklem yerlerine bağlanıyor. Bir an tüm kukla hareketsizce duruyor; Hanji derin bir nefes aldıktan sonra başını sallıyor. Kuklanın bakışı, o anlamsız göz çukurlarıyla adeta sana odaklanmış gibi. Sen Kunio’ya dönük dururken, Hanji’nin kuklası hafifçe yanal bir pozisyon alıyor.

Bu anı, kısacık bir suskunluk dolduruyor. Kasaku, bir yandan hançerli kuklaya ve Hanji’ye göz kulak olarak, bir yandan Kunio’nun yeni hamlesine karşı tetikte bekliyor. Hanji, kuklayı sıçratmaya hazırmış gibi ipleri parmaklarında geriyor. Kunio ise önden senin dikkatini çekmek ve tüy koparmak adına plan kurmakla meşgul. Üçünün de sahnede farklı rolleri var; senin gözünde ise hepsi hala aynı takımın birer parçası. Onların ortak bir stratejiye mi yöneleceklerini, yoksa herkesin kendi başına mı hamle yapacağını merak ederken, eğitim alanına hakim olan rüzgar esintisi, sanki yaklaşan kapışmanın habercisi gibi ıslık çalıyor.
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Off Topic
Hanezawa Sorano, ilk habersiz pasifliğini gerçekleştirmiştir.

Üç habersiz pasiflikte ödül eksilir, dört habersiz pasiflikte oyuncu konudan atılır. Aman dikkat!
Sunagakure
Sunagakure
Joined: Fri Nov 29, 2024 6:35 pm
Rütbe:  
 Image
Son saldırısından sonra Kunio'nun asabının bozulduğunu fark etmişti. Geriye sıçramıştı ve yeni bir plan kurma uğraşında gibiydi. Sora için işler fena gitmiyor olsa dahi, bu veledin başka neleri olduğunu merak etmeden de duramıyordu. Onu bir yandan gazlayarak açık verecek mi diye bekliyor, diğer yandan da içten içe iyice havaya girmesini istiyordu. Zira kazanabileceğine inandırmak ve hamlelerini bu yönde yapmasına inanmasını istiyordu. Kunio geriye sıçradıktan sonra tıslamıştı ve homurdanmaya başlamıştı. Az önceki laf çarpıtmanın etkisi olmuş olacak ki, klanının imza tekniğini hazırlamaya başlamıştı. Ancak sıkılı yumruk bu seviyede bir teknik için yeterli değildi. Henüz o seviyede değildi. Daha önce çalışmış, denemiş olsa gerek. Ancak henüz hazır olmadığı belliydi. Ancak bu noktadan sonra pes etmek bir yana dursun, tekrardan hamle yapmak için girişmişti. Güzel. Sorano'nun tahmin ettiği gibi. Çok zeki sayılmasa da pratik zekası var. Stratejist ya da taktisyen değil, ancak dövüşmeyi biliyor. Sevindirici. Böyle bir çocuğa diş geçirebilirse, sözünü dinletebilirse potansiyelini daha çok açığa çıkarabilirdi.

Kunio önündeki kumları almış ve etrafına dağıtmıştı. Bu esnada sol elini kaldırmış ve parmaklarının arasından bir chakra titreşimi salgılamaya başlamıştı. Garip. Düşük seviyeli bir teknik olsa gerek, ancak yine de işlevsel olmalı. Kumların dikkat dağıtıcı etkisini kullanarak hamlesini mi gizleyecek, yoksa bu etkiyi mi arttıracak? Belki de hiç biri. Sahte bir saldırı da olabilir. Yüzünde öfkeden çok kararlılık var. Bunu sevmişti. Düşünmeye başlamıştı nihayet. Kısa vadeli planlar yapıyor, efektif olmaya çalışıyordu. Kıstığı gözleri kendi üzerinde gittiği kadar arkadaşları üzerinde de duruyordu. En azından onların ne yapıp yapmadığını anlamaya çalışıyordu. Kunio takım ruhundan bihaber, umursamaz gibi olsa da tek başına şansı olmadığını anlamış gibi. Bir şekilde doğaçlamak isteyecek. Zira arkasından gelen hareketliliği sezdiği gibi onlara kaçamak bir bakış attı. Hareketlilik demişken...

Hanji'nin kuklasını ortaya çıkardığını fark etmişti. Kukla inanılmaz amatör duruyordu. Daha önce Kugutsu ustalarıyla beraber görev almıştı, birlikte çalışmıştı. Ancak bu kukla profesyonellikten uzak olsa da bir çaylak için fena değil. Estetik olarak ne kadar eksik olsa dahi işlevsel mekanizmalara sahip olabilirdi. Hanji henüz yolunun başında da olsa kuklasını çağırmış ve ortaya çıkarmıştı. Cesaretli ve soğukkanlıydı. Bu noktada test edilecek yeni aday belliydi. Kunio'nun ekip çalışmasındaki konumunu anladığından emin olmak adına, Kasaku ve Hanji'nin direncini test etmek adına yeni bir işe girişme fikri gelmişti aklına.

"Bence daha büyük problemleriniz var, Kunio."

Kanatlarını tek bir kez güçlüce çırparken sıçradı. Havaya yükseldiği anda el mühürlerine başladı. Bu sırada Kunio'ya bakıyordu. Tekniğini uygularken tırsıp geri mi kaçacaktı, yoksa stratejisini güncelleyecek miydi? Diğer yandan ikilinin nasıl bir savunma hamlesine girişeceğini tartmak istiyordu. Kasaku bu noktada Hanji ve kuklanın badigardlığını üstlenmişe benziyordu. Güzel. En azından takımda bazı roller oturmuş durumda. Bunun testini yapmak ise kendisine düşüyordu. El mühürlerini yaptığı esnada bir şeye dikkat etti. Kunio'nun gözlerinin içine baktı ve gülümsedi. Mühürleri çok çabuk yapıyor olsa dahi, ellerini gizlemiyordu. Yapacağı tekniği anlayıp, en azından fikir sahibi olup olmayacağını anlamak istiyordu.

"Fuuton: Shinkuugyoku!"

Tekniğini uyguladığı esnada dikkat edeceği bir kaç husus vardı. Birinci husus chakrasını yoğururken biraz işleri savsaklamaktı. Zira bir Hanezawa olarak Fuuton kullanımı konusunda uzmandı. Geninler ile arasındaki seviye farkı ve kullandığı tekniğin etkilerini düşündüğü zaman, onlara ağır hasar vereceğini biliyordu. Üfleyeceği rüzgar kürelerinin vereceği hasarı çok minimal tutmak zorundaydı. Ancak hızları ve doğrultularını değiştirmeyecekti. Onların vereceği savunma tepkisini gözlemlemek istiyordu. İkinci husus, bütün çocukları teker teker hedef almıştı. Kunio, kukla ve Kasaku. Kunio'nun stratejisini değiştirip değiştirmeyeceğini gözlemleyecek, en azından el mühürlerini yakından gördüğü bir Fuuton tekniğine karşı arkadaşlarını uyarıp uyarmayacağına dikkat edecekti. Eğer Kunio tam tersini yapıp, stratejisini değiştirmezse de değişen bir şey olmayacaktı. Zira zaten havalanmaya devam ediyordu. Uçarak mesafeyi açacaktı.

Bir diğer nokta ise Hanji'nin kuklasına olan hakimiyetiydi. Kugutsu sanatında uzmanlaşmak demek, mekanizma ve mekanik beceri kadar bu tekniğe olan hakimiyetle ilişkiliydi. Yani chakra iplerini kullanarak kuklasına çok iyi hükmetmesi gerekiyordu. Rüzgar patlamalarına karşı kuklasını hareket ettirmeli, sıçratmalı ve kaçmalıydı. Kasaku'nun ise artık olayın içinde olduğunu anlaması, mental şaşkınlığını yenmesi gerekiyordu.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Shinkuugyoku’nun keskin gücüyle doldurduğun ciğerlerinden rüzgar mermileri yaratıp birer birer serbest bıraktığın anda, etrafını saran havada gerilimle karışık bir hışırdama beliriyor. Henüz teknik tamamlanmamışken senin de planladığın gibi refleksinle güç seviyesini bilerek düşük tutuyor, mermilerin hızını ve isabetini yüksek, ancak hasar potansiyelini sınırlı ayarlıyorsun. Zira bu, acımasızca yok edilecek bir düello değil, bir test. Çocukların ne kadar çabuk toparlanıp tepki verebileceğini gözlemlemek için kullandığın bir fırsat.

Önce Kunio’nun ne yapacağını anlamak için gözlerini ona sabitliyorsun. Kısa süre önce etrafa serpiştirdiği kumlar, aslında gözüne şöyle bir bakıldığında çok da etkili bir planın parçası gibi durmuyor; belki dikkati dağıtmak, belki de başka bir Fuuton hamlesiyle savunma oluşturmak istedi. Ne var ki Shinkuugyoku mermilerinin seri atışları onun düzeneğini bozguna uğratıyor. Kunio, karnına doğru isabet edecek ufak bir rüzgar mermisini fark edip hızla yana sıçramaya çalışsa da, dengesi kumlarda kayıyor. Zamanlaması kararsız kalınca savrulan rüzgar mermilerinden biri, tam karın boşluğuna yakın bir bölgeye çarpıyor. Neyse ki hasarı sınırlı tuttuğun için, sadece sert bir üfleme etkisi ve kısa süreli bir ağrı oluşuyor. Cüretkar tavrından bir an için ödün vermese de, sendeleyerek yere diz çöküşü gözlerinden okunuyor. Dişlerini sıkarak sinirli bir homurtu çıkarıyor. Muhtemelen kendini toparlayıp bir sonraki hamleyi düşünecek, ama şimdilik saldırıyı durdurmayı başaramadı.

Aynı anda, birkaç rüzgar mermisini üzerine çekmiş olan Hanji ise kuklasıyla şaşırtıcı bir çeviklik sergiliyor. Daha ilk bakışta amatör duran savaş kuklasını sabırla kontrol etmeyi deniyor. Kollarına takılı metal plakaların hafifliğini avantaja dönüştürerek, kuklanın üst gövdesini sağa sola bükmeye başlıyor. Mermilerden biri kuklanın sol omzuna doğru gelirken, Hanji ipleri ustaca manipüle ederek kuklayı yarı döndürüp o rüzgar mermisini adeta sıyırtıyor. Çarpma gücü, kuklanın sol kolunda ufak bir çatlak oluşturuyor ama kritik bir hasara yol açmıyor. Geri kalan mermileri ise kuklaya mini sıçramalar yaptırarak ıskalamaya zorluyor. Gözlerinden, bir yandan heyecan bir yandan konsantrasyon akıyor.

Hanji’yle yan yana duran Kasaku, gelen rüzgar mermilerini fark edip önce ufak bir paniğe kapılıyor. Fakat tam o sırada gözleri, tedirginlikle yukarıdaki senin konumuna kayıyor ve içgüdüsel bir hareketle bedeni hafifçe geriye esniyor. Bir rüzgar mermisi ona doğru yaklaşırken, sol omzunun üstünden kayıp geçmesine izin verip momentumdan yararlanmak ister gibi geriye doğru yuvarlanıyor. Ayağa kalktığında elindeki kunai hala sağlam bir tutuşla kavranmış durumda. Gözünde parlayan bir kararlılık var; belki Katon tekniklerine güveniyor, ama şu an rüzgar unsuru hızla aktığı için ateşi hemen kullanmaktan çekiniyor olabilir. Yine de sendelediği anı çabucak aşıp gözlerini Hanji’yle buluşturuyor. İkili, bakışlarıyla birbirine bir sinyal veriyor adeta.

Şu an gökyüzünde, kanatlarınla hafifçe yükseldiğin noktada, mermileri serbest bıraktığın pozisyonu korurken Hanji ve Kasaku bir şeyler planlamış gibi görünüyor. Hanji’nin kuklası, iki hançeri de ele geçirilmiş şekilde hareketsiz bekliyordu; şimdi Hanji parmaklarını hafifçe hareket ettirerek kuklayı ileri doğru yönlendiriyor. Kukla adeta kumun üstünde, ritmik bir dansla koşuyor gibi ilerlerken, Kasaku onun sol tarafına siper alıyor. Bir ara gözlerin Kunio’ya kayıyor. Hala sendelemesine rağmen tekrar saldırıya katılacak ruh halini bulmaya çabalıyor. Ama Hanji ve Kasaku, şu an sanki içgüdüsel olarak bir iş birliği yakalıyorlar.

Kuklanın hızlandığını görebiliyorsun. Hanji, chakra iplerini gerip bıraktıkça kukla, kollarını neredeyse bir canlı gibi esnetmeye başlıyor. Aynı anda Kasaku, sağ elindeki kunaiyi ters tutuşa alıyor, zira kuklanın atak yapacağı noktayı sen de seziyorsun: Havadaki konumuna yakınlaşıp bir kesişme noktası yakalamaya çalışacaklar. Hanji, kuklayı sanki bir dublör gibi fırlatmak istercesine düşük bir çığlık atıyor ve ipleri öne doğru savuruyor. Kukla hafifçe yerden yükselip kumun sürtünme direncini kırarak sıçrıyor; patlayıcı bir güç değil ama yine de beklenmedik derecede yükseğe zıplıyor.

Tam o esnada Kasaku, kuklanın yarattığı rüzgar tüneline benzeyen momentumu yakalıyor. O da kuklanın hemen ardından koşuya geçip, rüzgarı ve hızını dengeleyecek bir açıyla sıçramaya hazırlanıyor. "Şimdi!" diye alçak sesle kendi kendine mırıldandığını duyuyorsun. Muhtemelen kuklanın kama benzeri hücumuyla seni bir yöne kaçmaya zorlarken, Kasaku boşluktan yararlanıp senin açığını kollayacak. Oldukça basit ama etkili bir fikir.

Üçlü tam bir uyumda olmasa da, en azından Hanji ve Kasaku, seninle olan bu mesafeyi kapatmak için doğaçlama bir plan devreye sokmayı başarmış gibi duruyor. Onların enerji ve cesaretindeki parıltı, testin gidişatını daha da ilgi çekici hale getiriyor. Kısık bir nefesle seni hedef alan kuklanın bıçaklı kolları hızla yaklaşıyor, Kasaku’nun gölgesi de kuklanın ardına gizlenmiş durumda. Sen ise havada sallanırken, hem heyecanla hem de bir sonraki hamleyi planlayarak onları gözlüyorsun.
Sunagakure
Sunagakure
Joined: Fri Nov 29, 2024 6:35 pm
Rütbe:  
 Image
Saldırısından sonra üçünü de gözlemleme fırsatı bulmuştu. Kendi içinde değerlendirmelerini yaparken yüzüne ufaktan, çarpık bir gülümsemenin yansıyordu. Kunio saldırıyı yedikten sonra kendisini fırlatmayı denemişti. Son anda alınmış, alelacele bir karardı bu. Saldırmaya o kadar niyetlenmişti ki, esasen bu saldırıdan kaçınmak için tereddüt dahi etmiş olabilirdi. Karnına isabet eden hava güllesinden sonra yüzündeki ekşimeyi hissetmişti Sorano. Onun için mücadele devam ediyor olsa da, hafiften kızmaya başladığını hissediyordu. Mentalitesini değiştirip değiştirmeyeceği, ona bağlıydı.

Hanji'nin vereceği tepki soğukkanlılığı ve kukla sanatındaki icracılık seviyesi ile doğru orantılıydı. Hava mermilerini durdurmak için, kuklasını parmaklarının çevik hareketleriyle sağa sola bükmeye başlamıştı. Henüz Kugutsu sanatında çaylak da olsa oldukça çevikti. Soğukkanlı duruşunu avantajına kullanıyordu. Potansiyelli olduğunu anlamıştı. Ne kadar heyecanlı da olsa tam anlamıyla konsantre idi. Kuklasına isabet eden bir mermi hafifçe bir göçüğe sebep olmuştu ancak geri kalanları bertaraf etmeyi başarmıştı.

Kasaku'nun ilk hali, mermileri gördükten sonra değişmemişti. Kısa çaplı bir paniğe kapılsa da göz göze geldikleri andan itibaren geriye sıçramış ve ilk rüzgar mermisinden kurtarmıştı kendisini. Dövüş pozisyonunu değiştirmiş ve stansını yenilemişti. Odaklanmaya başlıyor olsa gerekti. Hanji'nin de saldırıları bertaraf edişinin ardından yeni bir plan oluşturmaya başlamışlardı. ikilinin ilk andan itibaren uyumları iyiydi. Bunu sevmişti. Kunio yalnız kurt olarak takılsa da, ikili bir şekilde bunun bir uyum işi, ekip işi olduğunu hemen kavramıştı. Yüzündeki sırıtış, yerini gururlu bir ifadeye bırakıyordu.

Hanji kuklasını biraz ileriye iteledikten sonra kuklası hızlanmaya başlamıştı. Bu esnada hançerlerle bezeli kolları da esniyordu. Kasaku ise sağ eline bir kunai almıştı. Hanji kuklası ile saldıracak ve bir açık yaratacaktı. Bu esnada Kasaku çatlaktan sızmak için bir girişim deneyecek gibiydi. Hanji kuklası üzerindeki oldukça iyi kontrolünü de kullanarak ellerini germiş de yavaş sayılacak gibi de olsa bir şekilde kuklasını yukarı sıçratmayı becermişti. Mantıklı bir hamle. Bu esnada Kasaku da eş zamanlı olarak bedenini sıçramaya hazır bir pozisyona geçirmişti. Birbirlerine işaret vermeyi de unutmamışlardı. Kuklanın sıçradıktan ve ilerlemeye başladıktan sonraki doğrultusuna ters bir yöne kanat çırparsa, Kasaku da aynı doğrultuyu yahut tersini izleyerek onu yakalayacaktı. Plan bu olmalıydı. Planın eksikleri, kendi kusurlarıydı. Çocuklar Sorano'ya göre yavaşlardı. Aynı zamanda gizlilik ve saklanma konusunda becerikli değillerdi. Genin olmalarının doğal getirisiydi bu. Şu an dahi kuklanın ardında gizlenen Kasaku'yu net biçimde sezebiliyordu. Ancak bu seviyede böylesine uyum gösterebilmeleri güzeldi.

Sorano karşı saldırı yapmayacaktı. Zira ikilinin saldırısının nihayete erdiğini görmek istiyordu. Bu tur, onun için bir savunma turuydu ve planlarını en ince detayına kadar analiz etmek istiyordu. Özellikle Hanji'nin soğukkanlılığı ve Kasaku ile uyumlarının tam potansiyelini görmek için buna ihtiyacı vardı. Havada süzüldüğü esnada tek elini cebine attı ve bir kunai çıkardı. Kunai'yi göğsünün önüne getirerek savunma stansını aldı. Kukladan gelecek bir kama saldırısına karşı tepki vermek amacıyla yapıyordu bunu. Bunun ardından hem kuklanın hem de Kasaku'nun ne yapacağını iyice gözleyecekti.

Kuklanın yapacağı uzak menzilli bir saldırıyı göğüsleyebilirdi. Kukla sanatına hakim olmasa da yanında çok fazla kuklacı yoldaşı olmuştu. Zincirli mekanizmalar, halatlar, mıknatıslı mekanizmalar, zehirler gibi ileri düzey düzeneklerin bu kuklada olmadığını biliyordu. Ancak yine de yapacağı uzak menzilli bir saldırı dikkat dağıtma amacıyla olacaktı. O saldırıdan kaçınırken Kasaku bir şekilde ona yaklaşacaktı. Saldırmaktan ziyade, tüy koparmaya odaklanacakları için işleri daha da zorlaşıyordu. Bununla birlikte tam tersi, Kasaku'dan direkt bir saldırı ve kukladan ayrı bir saldırı gelmesi durumunda da işler değişik bir hal alabilirdi. İleri düzey tekniklerini kullanmak istemiyordu. Ancak çocukların tam olarak ne kadar iyi olduğunu da anlamalıydı. Bu sebeple ikisinin saldırması ya da uzak menzilli bir saldırı alması durumunda Tetsuhane tekniğini kullanabilirdi. Böylelikle bedenini kanatlarıyla örtebilir, sonrasında onları balyoz gibi savurarak karşılık verebilirdi.

Ancak kendi savunma planından çok çocukların planını okumakla ilgileniyordu. Onu şaşırtacak bir kaç şey görebilirse, onlara karşı yaklaşımı da değişecekti. Gözlerinde gördüğü heyecan ve parıltının artmasını istiyordu. İlk deneyimi olsa dahi kendisini hocalık işine bir hayli kaptırmıştı...
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Sözlerinle rakiplerini, pardon, öğrencilerini zihnen iyice kışkırttıktan sonra, bir sonraki hamlenin hangisinden geleceğini merak ederek havada savunma pozisyonuna geçiyorsun. Hanji’nin kuklası, sıçramanın etkisiyle senin hizana doğru hızlanan bir yay çizerek yaklaşıyor. Keskin hançerlere sahip kolları, kuklacının ipleri ustalıkla kontrol edişine bağlı olarak adeta bir akrepin kıvrak hareketlerini andırıyor. Tam kukla kollarını yukarıdan aşağıya doğru devirmek üzereyken, kumun üzerinden Kasaku’nın da benzer bir süratle çıktığını fark ediyorsun. Kasaku, kuklanın sağında konumlanmış halde sıçrıyor ve kunaisini savurmaya hazırlanıyor. Geniş bir yay çizerek hedefini senin kanatlarına kilitliyor. Amacı; kuklanın saldırısıyla senin dikkatini bir an bile olsa dağıtmak, ardından boşluktan faydalanarak tüy koparmaya yaklaşmak belli ki.

Bu koordineli hamleye karşı hazırlıklı olduğun için, güçlü bir kanat hareketi ile kendini birkaç metre geri çekiyorsun. Ancak fark ediyorsun ki ikisi birlikte beklenenden daha iyi bir baskı kurmuş durumda. Kuklanın hançer kollu saldırısı, havada bir pençe gibi üzerini kapatmak üzere. Ona eşlik eden Kasaku ise alttan dalış yaparak seni iki farklı eksende sıkıştırmayı planlıyor. O an, kendi hızının bu ikili saldırıyı bloklamaya yetip yetmeyeceğini ölçerken, içgüdülerin Tetsuhane’yi kullanmanı söylüyor.

Kanatlarının tüylerine hızlıca chakra kanallıyorsun. Normalde yumuşak ve hafif olan bu tüylerin, metalik bir parlaklık ve sertlik kazanarak ağırlaştığını, ağırlık merkezini değiştirdiğini hissediyorsun. Kendi kendine tekniğin adını söylediğin an, sırtından omuzlarına kadar uzanan kanatlar, kumtaşı kadar sağlam ama çelik kadar keskin bir forma kavuşuyor. Bir yandan derin bir nefes alıyorsun; hareket kabiliyetini biraz kısıtlayacağını biliyorsun, ancak bu teknik olmasa iki cepheli saldırıyı hasarsız atlatmanın zor olabileceğinin de farkındasın.

Bir anda kuklanın hançerleri, sağ omzun hizasına kadar iniyor. Keskin metalik bir ses çınlıyor: Kukla, Tetsuhane’nin sert yüzeyine çarpmış durumda. Hanji’nin kabiliyetiyle kukla sanki tekrar saldırı pozisyonuna geçmek isterken, sen kanadını hafifçe geriye iterek kuklayı savururcasına geri püskürtüyorsun. Öyle bir güç uyguluyorsun ki kuklanın sağ kolundaki aparatlar, basit bir tahta gıcırtısı eşliğinde titriyor. Hanji, ipleri hızlıca çekerek kuklayı olabildiğince geri alıyor ve darbeden doğacak kırılmaları engellemeye çalışıyor. Bu sırada, neredeyse aynı anda sağ çaprazdan Kasaku fırlıyor. Gözlerinde ışıyan kararlılık, kuklanın saldırısıyla yarattığı kaosu kullanma niyetini belli ediyor. Elindeki kunai tam kanadının kenarını sıyırmak üzereyken, sol kanadınla siper alıp bir "tınnn!" sesiyle darbesini bloke ediyorsun. Kasaku çelikle çarpışmış gibi geriye savrulurken, sendelemesine rağmen ayakta kalıyor.

İki cepheli saldırı bir anda boşa çıkıyor, ama onlardan memnuniyet duyduğunu hissediyorsun. Çünkü hem Hanji’nin hem de Kasaku’nun seni oyalayacak, dikkatini bölecek kadar iyi bir iş birliği yakaladığını görmek, onların potansiyelini kanıtlar nitelikte. Tetsuhane’nin ağırlığıyla havada tam hareket özgürlüğüne sahip değilsin, ama yine de zarif bir dönüşle kendini yeniden konumlandırıyorsun. Aşağıdaki Kunio’ya şöyle bir bakınca, hamlelerini izlediğini görüyor, sendeleyerek doğruluşunu fark ediyorsun. Henüz tam vazgeçmemiş gibi.

Tam o sırada, hiç beklenmedik bir şey oluyor. Kunio, yüzündeki o sinirli ifadeyi silip yerine keskin bir hırs ve odaklanmışlık yerleştiriyor. Önce ellerini bel hizasında tutuyor, hafifçe bükülüp kumun üzerine konsantre oluyor. Bir anda çevresinde ince bir esinti dönmeye başlıyor. Bir iki saniye kadar kısa bir anın ardından, Kunio’nun ayaklarının altında beliren yoğun bir kum tabakası dikkati çekiyor. Bir anda o kum, genç Kazerou’yu yukarıya doğru iten bir basamak gibi yükseliyor. Daha önce, Kazerou klanının her üyesinin bunu yapamadığına dair duyumların, bilgilerin aklından geçiyor. Demek ki bazılarının kum üzerinde kısmi bir kontrolü, en azından kendilerini manevra ettirecek kadar kabiliyetleri var. Bu, tam bir kuma hükmetme tekniği gibi gözükmese de, Kunio’nun yukarı doğru sıçrama mesafesini abartılı ölçüde artırıyor.

Hanji ve Kasaku da senin gibi göz ucuyla aşağıyı süzdüklerinde şaşırdıklarını hissediyorsun. Kunio’yu adeta kumdan yapılmış bir asansör, seni yakalayacak kadar yüksek bir hizaya taşıyor. Kum, kısa sürede dağılıp sarsıntıyla yere dönerken, Kunio rüzgarın da desteğiyle havada asılı gibi görünüyor.

Artık, Tetsuhane hala devredeyken, sana yalnızca üç metre kadar yakın bir mesafede, neredeyse aynı yükseklikte duruyor. O hırslı bakışı bir kez daha gözlerine değiyor. Etrafta Hanji’nin kuklası hafifçe sendelemiş, Kasaku hala nefesini toplamaya çalışırken, Kunio’nun bu beklenmedik manevrayı tek başına gerçekleştirmesi onları da şaşkına çevirmiş gibi. Bu kısa anın içinde zaman yavaşlıyor sanki. Genç Kazerou’nun yapacağı son hamleyi anlamaya çalışırken, omuzların hafifçe geriliyor, Tetsuhane’nin ağır yükü sırtını geriyor. Kunio, ellerini ileri doğru kaldırıyor; tam saldırıya geçecek gibi görünüyor… Ve işte tam o anda, hikayenin akışını değiştirecek son hamle başlayacakmış gibi hissettiriyor.
Sunagakure
Sunagakure
Joined: Fri Nov 29, 2024 6:35 pm
Rütbe:  
 Image
Çocuklar hakkında peşin hükümlü olmamanın meyvesini yiyor gibiydi. En başta Kunio hakkında düşündüklerini göz önüne aldığında, doğru karar vermişti. Kunio bir çok şey olabilirdi, ancak bir pısırık değildi. Gözlerinde yarının ışığı parlıyordu, görebiliyordu bunu. Hepsinden öte, onu diğerlerinden farklı kılan azmi ve hırsı değil; sakladığı cevherlerdi. Eksik yönlerini belirlemişti kafasında. İletişim konusunda sınıfta kalmıştı. Panik yapan, hazımsız biri de değildi ancak saldırıya fazla odaklandığında savunmaya geç kalıyordu. Odağı, dikkati biraz bozuktu. Onun haricinde daha dayanıklı olması gerekiyordu. Tüm bunları düşündüğü zaman, hiç biri öğretilemeyecek ve geliştirilemeyecek şeyler değildi.

Hanji ve Kasaku'yu ayrı ayrı tartmaya başlamıştı. İkiliden gelen plan amatör olarak nitelendirilmesi zor bir plandı. Oldukça basit olsa dahi uyumları ve bireysel yetenekleri bu durumu tersine çevirmişti. Kasaku kendisinden beklenmeyecek kadar çevik ve güçlüydü. Muhtemelen yakın dövüş konusunda Hanjiden çok daha iyiydi. Kırılganlığa açık ruh hali, çalışkanlığı ve ekip uyumu ile kayboluyordu. Hanji ise aradığı takım kaptanına en yakın özellikleri barındırıyordu. Her durumdan bir şekilde en az hasar ile çıkmasını bilmişti. Kukla hakimiyeti Genin seviyesine göre olması gereken seviyenin daha üstündeydi. Hiç biri canavar değildi. Ancak hiç biri de çöp değildi. Hepsi işlenebilecek cevherlerdi.

Kasaku ve Hanji'nin planının ardından Kunio'nun kendisini tekrar sahneye atması, kumlar ile yükselerek karşısında dikilmesi, Sorano'yu biraz daha gülümsetmişti. Değerlendirme kısmında hepsini övebilir ya da hatalarını yüzüne çarpabilirdi ancak bu sinematografiyi artık biraz kendi lehine çekmesi gerekiyordu. Ancak Kazerou veledinin cüretkarlığından etkilenmişti. Kum olayını çalışmış olmalı. Potansiyeli çok yüksekti. Ninjutsu konusunda ona bildiği şeyleri öğretebilir, onu işleyebilirdi.

"Bir tek ben uçabiliyorum sanıyordum... Hocandan rol çalmaya utanmıyorsun değil mi?" demişti. Hafifçe sırıtmış ve memnuniyetini çarpık bir gülümseme ile göstermişti. Bu esasen bir 'aferin' idi. Bu Sorano için en başından beri bir test değildi. Onları ölçmek, değerlendirmek için güzel bir yoldu. Onlara neyi öğreteceğini, ne kadar öğreteceğini hemen hemen anlamıştı.

Bu noktadan sonra yapması gereken pek bir şey yoktu. Hava atmayı sevmiyordu ancak, herkesin en iyi olduğu şeyi gösterdiği ve şovu yaptığı şu durumda biraz olsun kendisini pohpohlamasında bir sakınca yoktu. Tetsuhane'yi kapatırken omzunu geren ağırlıklardan kurtulmuştu. Tüyleri tekrar eski hafifliğine dönerken, gizlice; çok hızlı bir el hareketiyle kanatlarından üç adet tüy koparacaktı. Bu tüyleri elinde tutacaktı. Ardından tıslamaya hazırdı...

Kunio doğrusal ya da alanı dolduran bir saldırı yapabilirdi. Diğer yandan Kasaku ve Hanji tekrardan saldırabilirdi. Ancak birbirleri ile aralarındaki uyum, Kunio ile yoktu. Kunio'nun kafadan kontaklığına tezat oluşturacak biçimde, ikisi de aklı selim insanlardı. Kunio'nun onları sallamadan, hedef gözetmeksizin bir teknik uygulama ihtimalini çoktan düşünmüş olmalılardı. Yine de tetikte olmalılardı. Saldıracak olsalar dahi, bu testi birazdan bitirecekti.

Kunio, Kasaku ve Hanji'den gelecek hamleleri beklemeye koyulurken, kanatlarına chakra yolladı. Gelecek tekniğin ne olduğunu pek bilmiyordu. Hanji ve Kasaku'nun hamlesinden de emin değildi. Ancak yapacağı şey belliydi. Hızını kullanacak ve saldırılardan kurtulacaktı. Bunun en basit yolu ise öğrencilerinin dibine kadar sokulmak, onları alaşağı etmekti. Bu bir sopalama değildi tabii ki ancak sertliğe inanıyordu. Bir yandan, onları ödüllendiriyordu. Koparttığı tüyleri tek tek onların ekipman çantasına atmayı planlıyordu.

"Dikkatli izleyin. Bunun tekrarı yok."

Son cümlesini kurduktan sonra havanın biraz daha kasvetleneceğini biliyordu. Ardından üçünü de keskin gözleri ile süzdü. Kısa bir süre sonra ise harekete geçmeye hazırdı. Göksel Hız tekniğini aktifleştirdikten sonra bir kaç saniye içinde testi bitirecekti. Tekniğini uygularken hızını kesmeyecekti. Çok yüksek bir hıza ulaşacaktı. Ancak çevresine saçtığı Fuuton stili chakrayı olabildiğince kısmaya çalışacaktı. Çocukların biraz hırpalanmasında sorun görmüyordu lakin yine de aşırıya kaçıp onları hastanelik etmek istemiyordu. Gerçi onları dövecekti... Problem değil. Kendisi de annesinden çok dayak yemişti. Bazen öğrenmenin en kolay yoluydu işte. Bunun kestirme bir yolu olduğuna inanmıyordu.

"Tenshin Ryuu."

Kunio'nun yanına sol çaprazından yaklaştığı gibi sol elini suratına geçirecekti. Bu esnada sağ elindeki bir adet tüyü, onun ekipman çantasına ya da en yakın ceplerinden birine tıkıştıracaktı. Tüm gücü ile Kazerou veledini yere çalacaktı. Biraz canı acıyacaktı. Testi geçmenin bir bedeli olsa gerek... Ardından Hanji'nin yanına uçacak, hemen arkasında bitecekti. Ona yakın olan kolunu omzuna yakın bir bölgeden kapacak ve dirsek bölgesini sıkarak kilitleyecekti. Bir tam tur çevirdiği esnada ceplerine iki tane tüy bırakacaktı. Birisi onun, diğeri ise Kasaku için. Shirogane veledini bir tur çevirdikten sonra tatlı Kasaku'nun üzerine tüm gücüyle fırlatacaktı. Bunu yapmaktan keyif almazdı muhtemelen. Olsun, testi geçtiler. Hayatları hep güllük gülistanlık geçmeyecek, çok dayak yiyecekler daha. Alışsalar iyi olur.

Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Kunio’nun burnunun dibinde beliren kum katmanını fark ettiğin anda, gözlerin onun ayaklarını izliyor. Kumlar, sanki bir kum saati gibi ağır ağır eline doğru çekiliyor; bu da gencin tabanını gitgide inceltiyor. Büyük ihtimalle gözünde daha kuvvetli bir kum manipülasyonu canlandırmak istiyor, ama henüz kontrolü yeterince gelişmediği için dengesi bozuluyor. Tam ağzından bir şeyler çıkacak gibi oluyor. "Sabaku K-" diye hışımla bağırdığı anı yakalıyorsun, ama sözlerini tamamlayamadan sen, planını hızla devreye sokuyorsun.

Tenshin Ryuu diye fısıldayıp hızını arttırdığında havada kısa bir ivmeyle süzülüyorsun. Kunio, sendelediği halde bile saldırmaya hazır gibi duruyor. Yine de önce senin yumruğunu görüyor. Tam sol çaprazından yaklaşarak sol elinle suratının kenarına ani bir darbe indiriyorsun. Kafası geriye savrulurken, sağ elindeki tüyü de sinsi bir hareketle ekipman çantasının kenarına tıkıştırıyorsun. Tüm bunlar bir nefes süresinde olup bitiyor. Kunio, beklenmedik darbeyle afallıyor, ayaklarının altındaki kum da desteğini çektiğinden hızla aşağı doğru düşmeye başlıyor. Son anda kalan kumun bir kısmını toplayarak düşüşünü hafifletiyor, yere sertçe inmesine rağmen kum sıçramasıyla kendisini korumaya çalışıyor.

Aynı hızla, Hanji ile Kasaku’ya yöneliyorsun, hava akışını avantaja dönüştürmeyi biliyorsun. Hanji, kuklasını savunma pozisyonuna sokmaya çalışsa da sen yaklaşırken net bir pozisyon alamıyor. Onun tam arkasında bitip, sol kolunu omzundan kavrayıp bir kilit uyguluyorsun. Kaçmaya veya karşı atak yapmaya vakit bulamadan vücudu sendelemeye başlıyor. Hemen o sırada, göğsünle sırtı arasında birkaç saniyeliğine sıkışan koluna karşı sert bir baskı uyguluyorsun. Sağ elindeki iki tüyü, ustaca onun belindeki çantaya yerleştiriyorsun. Üçüncü tüy ise Kasaku’ya gidecek.

Ardından bedenini döndürüp Hanji’yi küçük bir daire çizerek savuruyorsun. Gencin dirseğini sıyırırken, bilek kilidi kendini bırakıyor ve Hanji’nin kontrolsüzce uçmasına yol açıyor. Tam da hedeflediğin gibi, Kasaku’yu kollamak isteyen Hanji, arkadaşıyla istemeden de olsa çarpışmak zorunda kalıyor. Öyle ki Kasaku’nun aklında yeni bir saldırı planı varken, bir anda Hanji’yi üstünde buluyor. Kasaku çığlık atıp geriye doğru yuvarlanırken, Hanji de onunla birlikte kumun üzerine kapaklanıyor. İkisi de kısa bir süre şaşkınlık içinde, üst üste biner halde sendeleyerek kalkmaya çabalıyorlar. Belli ki epey acıtmışsın; birinin kafası kumla, diğerinin sırtı rakibiyle çarpışmış durumda. Fakat genç shinobiler oldukları için birkaç soluk sonra ayaklanmaya başlıyorlar.

Aşağıda kıpırdanan Kunio’nun yüzünde, sinir ve hırsın karışımı bir ifade var. Tam da beklediğin gibi, öfkeyle elini ekipman çantasına atıyor, muhtemelen shuriken veya kunai çekerek son darbeyi vurmak isterken… Avucuna takılan şey, metal veya soğuk çelik değil, yumuşak bir tüy oluyor. Bir an kala kalıyor. Tüyü görünce gözlerindeki şaşkınlık berrak şekilde okunuyor, ama ardından kendi gururunu kurtarmak adına "İşte… Aldım! Geçtim ben! Kudurun köpekler!" diye övüne övüne elindeki tüyü sallamaya başlıyor. Yere sağlam basamasa da sağa sola bağırarak kendini tebrik ediyor.

Kasaku biraz sendelemiş halde toparlanıyor, o da nefes nefese çantasına bakınca benzer bir tüyle karşılaşıyor ve gözleri kocaman açılıyor. Fakat ağzını açıp bir şeyler söylemeye cesaret edemiyor, daha ziyade yüzünde büyük bir hayret var. Hanji ise, belindeki çantayı yokladığında yine bir tüy buluyor. Sert bakışları yerine, sakin ve anlayışlı bir ifadeyle kafasını sana doğru kaldırıyor. "Anladım." diyor alçak tonda; belli ki senin sınavının alt metnini çözdüğünü idrak etmiş.

Üçü de sendeleyerek, ama büyük bir merak ve saygıyla yanına geliyorlar. Hanji söz alarak, titreyen sesiyle "Peki… Peki şimdi ne olacak, öğretmenim?" diye soruyor. Gözlerin Kunio’ya kayıyor, alnındaki siyah bandı gösterirken "Hoca." diyor gevşek bir sırıtışla. "Mümkünse benimki sarı olsun. Nereye başvuruyoruz bunun için? Malum, artık geninim. Ehehe…" diyerek kendince sevinç gösterisinde bulunuyor. Kasaku da hala şaşkın, ama sonunda onun da gözlerinde hafif bir pırıltı ve katıldığı bu takıma dair bir heyecan kıpırtısı beliriyor.
Sunagakure
Sunagakure
Joined: Fri Nov 29, 2024 6:35 pm
Rütbe:  
 Image
Analizlerini hemen hemen tamamlamıştı. Bir çoklarının aksine Sorano çok kolay anlayan ve kavrayan, ancak detaycı kişiliği sayesinde oldukça geç analiz eden birisiydi. Az düşünür, zor sonuca varırdı. Bir şekilde gözlemleri ona yardımcı olmuştu. Çocukların hepsi gelişime açıklardı ve onların nereye savrulacakları konusunda kendisi birincil düzeyde yetkiliydi. Hanji kuklacılık konusunda bir geninden daha iyisini veriyordu. Tepkileri iyiydi. Bir kaç hamle sonrasını tahmin edebiliyordu ve kuklasına uzvu gibi hükmetmeye başlamıştı. Soğukkanlı ve dikkatli birisiydi. Ancak bedeninin camdan farkı yoktu. Onu tutup fırlattığında hiç bir direnç ile karşılaşmamıştı.

Kasaku ise kendisini toparladıktan sonra Hanji ile yaptıkları hızlı plana kolaylıkla uyum sağlamış ve planın saldırı gücü unsuru haline gelmişti. Kolay yönlendirilebiliyor ve bununla birlikte müttefiklerini de kolay yönlendirebiliyordu. Daha ilerisi için kendisini nasıl yetenekler ile donatacağı ve nasıl yetenekler edinmek için hareket edeceği önem arz ediyordu. Kunio ise onu en çok şaşırtan olmuştu. Geri vitesi yoktu. Yaşına ve seviyesine göre fiziksel kapasitesi iyiydi. Bununla birlikte son yaptığı hamle onu şaşırtmıştı. Kum üzerindeki kontrolü, belirli bir seviyede vardı. Bununla birlikte henüz üst seviye olmayan bu yeti, gelişime açıktı.

Hepsinin zayıflıkları üzerine gitmek, bu yönleri törpülemek ve güçlü yönlerini daha da ileri bir seviyeye taşımak için olabildiğince onların eğitimini takip etmeliydi. Her birinin güçlü ve karakterli shinobiler olabileceğini düşünüyordu. Ancak bununla da sınırlı değil. Her birinin kendine has insanlar olmasını istiyordu. Kendilerini kaybetmesinler, kendi içlerindeki benliği hep saklasınlar istiyordu.

Kunio'nun cebindeki tüyü gördüğünde verdiği tepki ondan beklenebilecek kadar barizdi. Kendisi de durumun farkında olmalıydı ancak yine de şov yapmayı seven birisiydi. Hemen ardından Hanji ve Kasaku da durumun farkına varmıştı. Hanji durumu hemen kavramış ve durumun devamıyla ilgili sorusunu dile getirmişti. Üçü de dayak yemiş olsalar da halen enerjiyle doluydu. Bunu görmek gülümseticiydi. Öyle yaptı. İçten bir gülümseme gösterdi belki de ilk kez.

"Alın bandın diğer tüy köy shinobileri ile aynı Kunio. Ancak istersen onu sarıya boyarız birlikte. Tüyler için de... Sabaha kadar deneseniz de kendiniz alamazdınız zaten. Benim hakkımda hiç bir şey duymadınız mı yahu? Yeteneklerinizi biraz olsun görmek istedim. Neler yapabileceğinizi ve neler yapamayacağınızı az çok biliyorum artık. Tebrik ederim, üçünüz de geçtiniz. Hadi kutlayalım!"

Yavaşça yere inerken kanatlarını oluşturan tüm tüyleri yavaş yavaş serbest bırakmaya başladı. Üçünü de gözüyle taradıktan sonra kısa ancak durumun net tahlilini ortaya koyacak biçimde konuşmaya başladı.

"Sizler için aklımda bir eğitim planı var. Ancak bu plan uygulamalı bir plan. Çok geçmeden ilk görevimize çıkacağız. Genin takımları ilk görevlerinde olabildiğince düşük seviyeli, nispeten basit görevlere çıkarlar. Siz çaylakların temelleri öğrenebilmeniz, nerede nasıl davranacağınızı kavramanız ve emir komuta zincirini anlamanız için bu tarz işler tavsiye edilir."

Ardından gözlerini kıstı, artık bakışları daha keskin; yüzü daha ciddiydi.

"Bu sizin için geçerli değil. Benim takımım iseniz bu köyün tartışmasız en iyi genin takımı olmalısınız. Çünkü yakın bir tarihte bir Chuunin sınavı yapılabilir. Olabilecek en kısa sürede sizleri Chuunin seviyesine ulaştırmam ve sınavı geçmenizi sağlamam gerek. O sebeple, görevleriniz diğer takımlara göre zorlu olacak. Buna hazırlıklı olacaksınız."

Hemen ardından kollarını kafasının ardında buluşturdu ve elleriyle kafasını bir güzel kavradı. Geriye doğru başını yasladığı esnada sıkkın bir tavırla esnedi. Tekrar konuştu.

"Şimdi ne olacak? Yemek yemeye gideceğiz tabii ki. Bu ilk buluşmamız olduğu için hesabı ben ödeyeceğim. Yani yiyebildiğiniz kadar yiyin. Yemek esnasında sizlerle kişisel antreman programlarınızı paylaşacağım. Her biriniz için ayrı."

Ardından arkasını döndü ve hiç beklemeden ilerlemeye başladı. Gözünü arkaya doğru attı ve gelip gelmediklerini kontrol etti.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
Takımın üzerinde, çöl güneşinin son demlerini bıraktığı sıcak bir rüzgar esiyor. Sen yere indiğinde, Kunio hala biraz afallamış halde kendisini silkeliyor, fakat yüzündeki ışıltı hiç dinmemiş gibi. Elindeki siyah alın bandına bakarken "Sarıya boyayacak olmamız harbiden kıyak iş ha!" diye mırıldanıyor. Sanki yeni bir oyuncağa kavuşmuş bir çocuk gibi, kendisini ne kadar gösterebileceğinin hayalini kuruyor. Bir yandan karın boşluğunda henüz tam geçmeyen ağrıyı bastırmaya çalışıyor ama ağzından çıkan cümleler, onu hiç de endişeli biri gibi göstermiyor.

Hanji, kuklasını parşömene geri mühürlemeye koyulurken, sana kısa bir bakış atıyor. Gözlerindeki minnet dolu, ama aynı zamanda ciddi ışığı yakalamak zor değil. Biraz önceki savruluşun ardından zar zor dengede duruyor, yine de sorular birikmiş gibi.

"Öğretmenim... Görevlerimizin zorlu olacağını söylüyorsunuz. Daha çok mu saha deneyimi alacağız? Yoksa daha çok eğitim alanı çalışmalarına mı ağırlık vereceğiz?" diye soruyor, sesi hala biraz titriyor ama fazlasıyla ilgili olduğu belli.

Kasaku ise ellerini beline koymuş, ufak tefek yara izlerine ve kum içindeki giysisine aldırmadan ayak uyduruyor. Yanakları biraz kızarmış; muhtemelen hem çarpışmanın hem de adrenalin dalgasının etkisiyle nefes nefese. O da yüzünde heyecanlı bir ifadeyle ekliyor.

"Bir de… Hani dediniz ya, yemek ısmarlayacaksınız? Ben en çok özel baharatlı ramen yapan yeri seviyorum, ama siz nereye götürürseniz orada da yerim. Yeter ki çok olsun, çok acı olsun!" Sesi, Chuunin Sınavı’na varana kadar aklında bin tane hayal döndüğünü belli ediyor. Halaiçindeki bitmek bilmeyen enerjinin ufak patlamalarını görebiliyorsun.

Birlikte ilerlerken, günün sıcağı yerini kızıllığa emanet ediyor. Kum taşından yapılma binaların siluetleri, uzayan gölgelerle birlikte kenti şık bir gölge oyununa çeviriyor. Geniş sokaklar boyunca, satıcıların tezahüratları ve egzotik baharat kokuları arasında yürüyorsunuz. Yol boyunca, karşılaştığınız bazı köy sakinleri Jounin üniforman ve kanatlarını görünce hafifçe saygıyla eğiliyor, seni ve yanındaki üç genç shinobiyi merakla izliyor.

Kunio, bu bakışların tadını çıkarıyor belli ki. Omuzlarını dik tutup, alın bandını tekrar eline alarak "Şu sarıyı nereden bulacağız acaba? Çok da göze batsın istemem, ama hani cool olsun…" diye konuşuyor. Biraz kendisini tutuyor gibi görünse de sonunda dayanamayıp bir kahkaha patlatıyor.

Hanji, Kunio’nun abartılı cümlelerine ufak bir tebessümle karşılık veriyor. Gözlerini kısa süreliğine yukarı dikip düşünür gibi yapıyor, belli ki tam bir şey söyleyecek, ama pes edip sessiz kalıyor. Yine de yüzündeki ifade "Şu an ciddiyetimize odaklanmalıyız, ama neyse…" der gibi. Sana dönüp "Size sorduğum şey şu aslında öğretmenim... Gerçek görevlere ne zaman çıkacağız, bize bir tarih verebilecek misiniz? Malum, Chuunin Sınavı düzenleneli çok olmadı. Oldukça zamanımız vardır diye düşünüyorum." diye ekliyor, sanki buna ciddi cevaplar almak istiyormuş gibi.

Kasaku da bu sohbete katılıyor. "Belki de ilk önce bize uygun bir görev bulunur. Öyle kedi kurtarmak gibi çaylak işleri olmasın tabii." diye ekleyerek kıs kıs gülüyor, ama senin söylediğin 'zor görev' fikrine dair de gözlerinde biraz tedirginlik var. Hem merak hem heyecan, göz bebeğinde aynı anda titreşiyor.

Çok geçmeden, Sunagakure’nin ana meydanına yaklaşmış oluyorsunuz. Burası, yelpaze şekilli geniş bir avlu gibi, ortasında toplanan satıcıları, sokak performansçılarını ve koşuşturan sivilleri barındırıyor. Meydanda, hemen göze çarpan birkaç lokanta ve yemek tezgahı bulunuyor.

Çöl Rüzgarı Ramen Evi ilk gözüne çarpan yer oluyor Baharatlı rameniyle ünlü, Kasaku’nun söz ettiği o acı tatları deneyimlemek için ideal. İçeri dolan nefis kokular, burnunuzun ucunda geziniyor. Kervan Köşesi Lokantası ise daha sakin ve ev yemekleri yapan, çorbasıyla ünlü, ana yemeklerini çöl bitkilerinden elde ettikleri egzotik soslarla zenginleştiren bir yer. Hanji gibi bir kuklacının belki burada dinlenirken bir şeyler karalaması mümkün.

Her köşede farklı bir tezgah, kebaplardan tatlı börekçilere, hatta sulu yemeklere kadar birçok seçeneği olan geniş bir alan da var önünüzde. Kunio’nun gösterişçi tavrına da uyabilecek, ayakta atıştırmalıklarla enerji toplayacağınız renkli bir mekan.

Köyün atmosferi günün kızıllığıyla birleşince hafif bir festival havası hissi veriyor; akşamüstüne doğru gelen saatte yorgunluk kahkahalara dönüşüyor. Üç genç de, tüm yorgunluklarına rağmen gözlerini sana dikmiş bekliyor. Kunio hala hayallere dalmış gibi alın bandına bakarken, Hanji ve Kasaku ise midelerinin gurultusuyla gözlerini ufukta gezdiriyorlar.
Şimdi, ekip lideri olarak vereceğin karar, günü nasıl noktalayacağınızı belirleyecek. Ve belki de bu, takım ruhunun ilk resmi kutlaması olacak.
Locked