Page 2 of 3

Re: [Kurenkiri Arata] Tartışmalı Ada [A-rank]

Posted: Sun Dec 29, 2024 3:49 pm
by GM - Shinsei
Sol ayağına verdiğin ağırlık, bedenini suyun üzerinde sağlam bir şekilde sabitliyor. Zihnindeki her hesaplama saniyeler içinde yerine oturuyor. Vücudunu hafif bir dönme hareketiyle sola kaydırdığında, mızrak ince bir farkla yanından geçiyor, yüzünün yanından esen su damlacıkları tenini ıslatıyor.

Maskeli shinobi, saldırısının başarısız olduğunu fark ettiği an hamlesine devam etmek üzere hareketleniyor, ama sen çoktan mühürlerini tamamlamış durumdasın. Gian’ın yıldırım chakrası, bedeninden ellerine doğru akıyor, kırılgan sisin içinde bir ışık hüzmesi gibi parlıyor. Yıldırım enerjisini yoğunlaştırarak mızrak formuna getiriyorsun ve maskelinin sırtına doğru harekete geçiyorsun.

Mızrağın hızla hedefini buluyor, maskeli shinobi yıldırımın gücüyle irkiliyor. Kaslarının kontrolünü kaybetmiş gibi suyun üzerine çöküyor, titrek bir halde kalarak hareket etmeye çalışıyor. Gian’ın etkisi suyla birleştiğinde ortaya çıkan enerji dalgaları seni bir an için rahatlatıyor; ilk bakışta başarılı bir saldırı gibi görünüyor.

Ancak, suyun yüzeyinde bir hareketlenme başlıyor. Maskeli shinobi ağır ağır başını kaldırıyor ve ağzından alçak bir ses çıkıyor. "Raiton-ryuu..."

Ses, önce fısıltı gibi geliyor ama ardından yankılanan yıldırım gürültüsü her şeyi bastırıyor. İsim tamamlanamıyor bile, çünkü suyun üzerinde maskelinin şekli bir anda çözülüyor. Vücudu yıldırıma dönüşüyor, göz alıcı bir ışık patlamasıyla birlikte tüm formu devasa bir yıldırım akımı haline geliyor. O kadar yoğun bir enerji yayıyor ki Gian’ının oluşturduğu yıldırım mızrağı parçalanıyor, enerjisi etkisiz hale geliyor.

Yıldırım akımı, bir nehir gibi doğrudan sana doğru ilerliyor. Su yüzeyi, yıldırımın yoğunluğuyla alev almış gibi bir görüntü yaratıyor. Her bir dalgası üzerindeki kontrolü sınarcasına yaklaşıyor. Tepki vermek için zamanın daralıyor, çünkü yıldırımın hızı suyun sakin ritmini tamamen kırmış durumda.

O anda, gözün Rei’ye takılıyor. Sis, onun çevresini bir kalkan gibi sarıyor, ama bu kalkan bir engel değil, aksine bir silahtan farksız. Rei, sisin içinden beliren gölgelerle mücadele ediyor, kılıcıyla çevresindeki maskelileri geri püskürtüyor. Her bir hamlesi, kararlı ve ölümcül. Geriye çekilen shinobiler, onun ilerleyişini engellemeye çalışıyor ama Rei'nin adımları yavaşlamıyor. Gözlerinde donuk bir kararlılık var, her saldırısında bir düşmanını daha geri itiyor.

Ama maskeli shinobi formunu tamamen yıldırıma dönüştürdüğünde ve akımı doğrudan sana doğru yönlendirdiğinde, tüm odak tekrar üzerine dönüyor. Raiton-ryuu’nun yarattığı güç, su yüzeyinde dalgalar oluşturuyor. Yıldırımın saf ve yıkıcı enerjisi, seni sınamak için ilerliyor. Maskeli shinobi, bu enerjiyi bir insan vücudu kadar mükemmel bir şekilde kontrol ediyorsa, bu yalnızca bir shinobi değil, doğrudan bir felaket anlamına geliyor.

Bir Hozuki’den daha korkuncu, Raiton kullanabilen bir Hozuki’dir, değil mi?

Re: [Kurenkiri Arata] Tartışmalı Ada [A-rank]

Posted: Fri Jan 03, 2025 5:08 pm
by GM - Shinsei
Off Topic
Kurenkiri Arata, ilk habersiz pasifliğini gerçekleştirmiştir.

Üç habersiz pasiflikte ödül eksilir, dört habersiz pasiflikte oyuncu konudan atılır. Aman dikkat!

Re: [Kurenkiri Arata] Tartışmalı Ada [A-rank]

Posted: Tue Jan 07, 2025 12:41 pm
by Kurenkiri Arata
Ketsumei'ye verebileceği kurbanlar bir yana, savaşmaya onu bağlayan bir diğer şey insanların bunu yaparken mantıktan çok kolay uzaklaşabiliyor olmasıydı. Sakin kalan kazanırdı, genel kanı buydu. Arata da bunun doğruluğuna inanıyor ve kararlarını belirli bir ritmi yakaladıktan sonra veriyordu. Eğrisi doğrusu tartılmış bir yol seçildiyse kaybedeceklerini çoktan benimsemiş olurdu. Bu öngörülebilen her şey gibi rahatlatıcıydı. Sıkıcı olduğunu da biliyordu Arata. Sadece öğretildiği gibi yaşıyordu. İnsanların düşünmeden, hatta düşünmüyormuş gibi hareket etmelerini bu yüzden oldukça cezbedici buluyordu. Rei'nin ölüm dansı belki ardında bir çok plan programı barındırıyordu ancak bunu yaparken büründüğü umarsızlık bir hayli ilgi çekiciydi.

Mantıktan uzaklaşmaya insanı iten bir başka etken daha vardı. Hayatta kalma içgüdüsü. Avucundan hararetle rakibine hücum eden yıldırım chakrasının bunu başaracağını umuyordu. İnsanlar hayatta kalmak için çabaladığında, bir kurban olur, kalp atışları mantıklarının önüne geçerdi. Rakibinin sırtına yapışan, ona diz çöktüren mızrağın bunu da başaracağını umuyordu. Suya dönüşebilen birinin, suyun üzerindeyken yıldırımın vücudunda dolaşmasının nelere muktedir olacağını merak ediyordu. Yaptığı planlı saldırı o kadar kusursuz işlemişti ki, vereceği hasardan ve alacağı cevaplardan başka bir gündemi yoktu Arata'nın. Bir Kurenkiri mensubunun, eğer gerçek bir Hozuki ise, bir Hozuki üyesini sorguladığı anı düşündükçe göğsünün derinliklerinde barınan kristalin titreştiğini hissedebiliyordu. Bu genetik bir mirastı. Yetenekleri, talihleri, tarihleri, karakterleri, bağlılıkları, arzuları hepsinin bir şekilde nesilden nesile aktarıldığını biliyordu Arata. Genleri belki de manipüle olmuş tek Kurenkiri üyesi Arata ise, bir Hozuki'nin sorgulanabileceği düşüncesini zihninden atamıyordu.

O an anlamıştı ki mantıktan kopmanın başka bir yolu daha vardı ve bunu hiç bu kadar taze hissetmemişti. Rehavet.

Savaşın sonunda yaşayacağı hazzı düşünmekten mevcut duruma bir kör gibi yaklaşmıştı Arata. Yıldırım chakrasının gürültüsü onun tarifini barındırmıyordu. Shinobi , Arata'nın mızrağını parçalayacak bir yoğunlukta daha güçlü bir yıldırım chakrası oluşturmuştu. shinobinin su formunu henüz kabullenebilmişken bir de yıldırım formuna bürünmesi Arata'nın plan yapabilme yetisini adeta elinden almıştı. Göz ucuyla Rei'ye baktı. Kendi savaşında oldukça iyi gidiyordu, sayı üstünlüğünün bir avantaj haline gelmesine izin vermiyordu. Olasılıkları doğru tartamıyordu Arata. Ya Rei çok iyiydi, ya da Arata bu savaşta kısa çöpü çekmişti. Ne yazık ki zamanı geri alamazdı.

Rakibinin yıldırım formunda ne kadar kalabileceğini bilmiyordu. Bu sürenin ciddi bir darbe vurmaya yetecek kadar olduğundan ise emindi tabii ki. Arata'nın çevresinde sis dışında kendisini perdeleyebilecek bir şey de yoktu. Süslü düşüncelerden kaçıp daha dürüst fikirlere yaklaştı Arata. Kaçacak yeri yoktu. Saldırıdan su mızrağının ivmesini kullanarak kaçındığı gibi kurtulamayacaktı.

Kaybedeceği saniyelerin telafisi yoktu. Ayaklarına yerleşmiş chakrası artık basit bir motor kabiliyeti olmuştu. Geriye doğru, zikzak şeklinde atlayarak mühürlerini tamamlayacak süreyi kazanmak istiyordu. Rakibinin vücuduna nasıl zarar vereceğine dair net bir fikri yoktu. Su formuna bürünebiliyor, suyun zayıf olduğu tekniklere karşı yıldırım halini alıyordu. Bu soruyu Rei'ye bırakabilirdi. Maskeli fiziksel olarak büyük avantajlara sahip olsa da, zihnini de formlara çeviremezdi elbette. Rakibinin zihni üzerine oynayarak kendine şans yaratabilirdi Arata. Zikzak şeklinde geriye doğru yapacağı sıçramalar sırasında rakibini olduğu yere kitlemek için Jubaku Satsu'yu kullanacaktı. İllüzyonun maskeliyi gerçeklikten ne kadar koparacağı bir yana ilerleyişini durduracak anlık bir etki dahi Arata'yı kurtarmaya yetebilirdi. Eğer rakibini ağaç dallarıyla çevreleyebilirse ek bir hamle planlamıyordu. Önce rakibinin tepkisini görecek ondan sonra alacağı forma göre bir plan çizecekti.


Re: [Kurenkiri Arata] Tartışmalı Ada [A-rank]

Posted: Sat Jan 11, 2025 2:40 pm
by GM - Shinsei
Savaşın ritmi, denizin üzerindeki sarsılmaz gerginlikle devam ederken maskeli shinobinin yıldırım formu tüm tehditkarlığıyla üzerine doğru geliyor. Suyun yüzeyindeki çatırdamalar ve yıldırımın titreşimleri, etrafındaki havayı bile elektriğe doymuş gibi hissettiriyor. Zihnin sakin kalmak için kendine zorladığı bir alan yaratıyor. Hayatta kalma içgüdüsü ile planlı hareket etmenin sınırında bir yerde, kendi avantajını yaratmaya karar veriyorsun.

Ayaklarına odakladığın chakra, suyun yüzeyindeki dengeyi korumasını sağlarken, bedenini hızla geriye çekiyor. Zikzak şeklinde yaptığın atlamalar, yıldırım akımından kaçman için bir yol yaratıyor. Mühürlerini hızla tamamlıyorsun, zihnindeki illüzyon ağı hazır hale geliyor. Tam o sırada shinobi, yıldırım formundan normale dönmeye hazırlanırken, Magen: Jubaku Satsu tekniğini serbest bırakıyorsun.

Maskeli shinobi bir anda irkiliyor. Çevresinde aniden beliren devasa ağaç dalları, bedenini sıkıca sarmaya başlıyor. Suyun üzerinde hareket ederken şimdi bir ağaç kökünün içinde gibi hissettiği bu illüzyon, onu tamamen kısıtlıyor. Shinobi, yıldırım enerjisini yaymaya çalışsa da hareket kabiliyetini kaybediyor. Dallar, vücudunu sıkıştırıyor, maskenin ardında bir korku ifadesi belirmiş olabileceğini hissetmek zor değil.

Tekniğin shinobiyi etkisiz hale getirirken, gözlerin bir an için Rei’ye kayıyor. Rei, sisin içinde bir gölge gibi hareket ediyor, elindeki kılıç parlıyor. Maskeli shinobilerin geri kalanı, Rei’nin hareketlerini engellemek için ellerinden geleni yapıyor, ama Rei’nin çevikliği ve kararlılığı onlara fırsat tanımıyor. Bir anda Rei’nin sesi yankılanıyor. "Shibuki-ryuu: Kyoukai Bakuhatsu!"

Rei, tekniğini serbest bıraktığında, çevresindeki sis bir patlama dalgası gibi genişliyor. Suyun yüzeyindeki shinobiler, bu patlamayla birlikte irkilip geriye savruluyor. Sis, hem bir silah hem de bir kalkan gibi onları etkisiz hale getirirken, Rei’nin silueti yeniden beliriyor. Karşısındaki shinobileri birer birer indiriyor, hareketlerindeki soğukkanlılık ve kesinlik gözden kaçmıyor.

Genjutsunun içinde hareketsiz duran shinobiye bakarken Rei yanına geliyor. Paralize olmuş, suyun yüzeyinde adeta bir heykel gibi duran maskeli adamı inceliyor. Rei, maskeye alaycı bir bakış atıyor.

"Bir genjutsunun içinde bile suyun üzerinde durabiliyor... Hozuki’ler, gerçekten beklenmedik adamlar." diyor soğuk bir tonda. Ardından, maskelinin kolundan tutarak onu kaldırıyor. "Ama bu orospu evladı köyüne karşı, demek ki. İfadesini alacağız."

Rei’nin sert sesiyle sana bakışı birleşiyor. "Daha hızlı düşünmen lazım." diyor, sesindeki ima oldukça net. "Ada bu kadar kolay olmayacak."

Maskeliyi gemiye doğru taşırken geminin güvertesindeki sessizlik, yeni bir huzursuzluğa yerini bırakıyor. Mürettebat, dönen olayların ardından yüzlerinde beliren tedirginlikle size bakıyor. Rei, maskeliyi geminin güvertesine bırakıyor ve sana dönüyor. "Genjutsuyu çöz. Şimdi bu herifi sorguya çekeceğiz." diyor.

Re: [Kurenkiri Arata] Tartışmalı Ada [A-rank]

Posted: Fri Jan 17, 2025 9:00 am
by Kurenkiri Arata
Off Topic
Selamlar, site için doğacak olan yeni amelemiz sebebiyle 1-2 gün hastane işlerim var. Aktif bir pasifim

Re: [Kurenkiri Arata] Tartışmalı Ada [A-rank]

Posted: Thu Jan 23, 2025 11:19 am
by Kurenkiri Arata
Sağ kalmak için yaptığı sıçramalar sırasında mühürlerini sıralarken rakibine vereceği karşılığın gülünçlüğünü düşünüyordu Arata. Yıldırım formunu ustaca harlayan bir Hozuki'yi, sabahtan beri aslında kendi zihnini saran sarmaşıklar ile ehlileştirmeye çalışacaktı. Bir Hozuki'nin ehlileştirilmesi... Hayatta kalma içgüdüsünün fazlaca arzulayacağı bir amacın altında azalarak yok olduğunu hissetti. Kısa dönemde, bundan daha büyük haz alamazdı hatta. Zihnindeki sarmaşıkları başarısız işlenmiş bir örgüymüşçesine söktü. Kage'nin ilettiği parşömendeki yazılar, Rei'nin düzenbaz imaları, gemideki Kumo tenine sahip çocuk. Canlandırdığı imgeleri chakrasıyla harmanlanarak Hozuki'nin zihnine ilerlerken rakibinin gözlerine odaklandı. Saniyeden daha kısa sürede, bu kısa savaşı kimin kazanıp kazanmadığı muhtemelen belli olacaktı.

Yıldırım formundan çıkmış Hozuki'nin büyüyen gözbebeklerini hayal edebiliyordu. Bu hayal galibi ilan etmişti. Hayatta kalma içgüdüsü ise artık Arata için anlamsızdı. Az önce kaçmak için tüm gücünü kullanan bacak kasları dahi gerginliğini kaybetmişti. Riskleri tam olarak tartamıyordu Arata. Hozuki ağaç dalları tarafından sıkıca çevrilmesine rağmen yıldırım chakrasını kurtulmak için harlıyordu. Kurtulma ihtimaline karşı hazır durumda kalmaya çalışırken göz ucuyla Rei'yi izlemeye başladı. Savaşın başında ahenkle yaptığı dans ritüelleri artık bir kitle imha silahına dönüşmüştü. Maskeliler onu durduramıyor, aksine Rei çevresindeki sisi dahi bir silah olarak kullanırken Arata gibi izlemekle yetiniyordu. Bu keskinlikte dövüşebileceğini sanmıyordu Arata. Bir Kurenkiri olarak ölüme Rei kadar yakın olmayı beklerdi halbuki. Onun aksine Arata'nın cephaneliği yemeğiyle oynamak konusunda daha etkindi. Sonuçta, elinde bir bıçak olsa genjutsusu altında heykele dönüşmüş rakibinin boğazına savurabilirdi rahatça.

Ancak bilgi, en azından böyle bir görevde her şeyden önemliydi. Rei sislerin arasından kendisine doğru ilerlerken kendi içinde bir gurur ifadesiyle dikiliyordu ayakta Arata. Bunu Rei'ye anlatmak veya anlamasını beklemek olanaksızdı. Hozuki'ler için dizdiği övgüler biraz canını sıksa da... Haklıydı. Yetenek setleri ve şimdiye dek tarihte kurdukları hakimiyet gerçekten saygıyı hakediyordu. Rei yerine kitlenmiş adamı kaldırıp gemiye götürürken yaptığı uyarıları ise zihninin bir köşesine fırlattı Arata. Düşman sahasının zorluğu konusunda direktife ihtiyacı yoktu. Çevresinde kendi tarafından insanlar varken savaşmanın zorluğunu anlatmak için de ekstra çaba harcamayacaktı. Başıyla anladığını belirtti ve konuyu açılmamak üzere kapattı Arata.

Gemiye döndüklerinde mürettebatın yüzlerindeki endişeyi rahatça okunabiliyordu. Rei savaş esirini güverteye bırakırken Arata olabildiğince mürettebatı saymaya çalıştı gözleriyle. Mürettebatın her üyesiyle birebir tanışmamıştı ancak herkes güvertedeyse ve sayıda eksik veya fazla varsa bunu farkedebileceğini düşünüyordu.

Arata, Hozuki'nin çevresinde en az insan olan ve yüzünü görebileceği noktada konumlandı. Herhangi bir kaçma girişiminde boş pozisyon bırakmak istemiyordu. Dİğer yandan saldırı bitmişti ancak Arata hala chakrasının üzerindeki kontrolü korumakla yükümlüydü. Görevde olduğu gibi sorguda da yetki Rei'nindi. Chakra akışını kesti ve ilüzyonu sonlandırdı. Vücudu savaşmaya, elleri ise yeni mühürleri sıralamak adına hazır bekleyecekti.

Re: [Kurenkiri Arata] Tartışmalı Ada [A-rank]

Posted: Wed Jan 29, 2025 7:38 pm
by GM - Shinsei
Gemiye adımını attığında, savaşın çarpık sessizliği hâlâ havada asılı kalmış gibi hissediliyor. Suya düşenlerin çırpınma sesleri kaybolmuş, maskelilerin çığlıkları yalnızca dalgaların arasında yankılanan geçmiş anılara dönüşmüş durumda. Şimdi ise, gökyüzüne çöken bu gri sabahın içinde, ölümle yüzyüze gelmiş bir adamın titrek nefesleri duyulabiliyor.

Mürettebatı gözlerinle hızla tarıyorsun. Sayılar tam. Hiçbir eksik, fazlalık yok. Bütün yüzleri teker teker inceliyorsun, gözlerinin altına yerleşmiş gölgelerden savaşı takip ettiklerini anlamak zor değil. Kaptan köşede ellerini sıkmış duruyor, genç mürettebat üyeleri ise korku ve gerginlikle dolu bakışlarla sizi izliyor. Tetsuo biraz geride duruyor, yüzünde bastırılmış bir gülümseme var ama o da konuşmuyor. Rei, maskeli shinobiyi sert bir hareketle güverteye atıyor, adam yere düşerken hafif bir inilti çıkarıyor.

Rei’nin gölgesi adamın üzerine düşerken, sesi sabahın soğuğunda bıçak gibi keskin yankılanıyor. "Konuşacaksın." Cümle, bir emirden çok, kaçınılmaz bir gerçeklik gibi geliyor.

Maskeli adam başını hafifçe kaldırıyor, gözleri hala şaşkınlığın ve acının izlerini taşıyor. Ama ağzını açmıyor.

Rei’nin yüzünde sabırlı bir ifade yok. Ellerini dizlerine koyarak çömeliyor, adamın göz hizasına geliyor. Maskenin ardındaki gözlere doğrudan bakıyor, sanki bir hayvanı ölçüyormuş gibi. "Kimin için çalışıyorsunuz? Amacınız ne?" diye soruyor, sesi alçak ama içine gömülü bir tehdit taşıyor.

Adam bir şey söylemiyor. Nefes alışları ağır, vücudu hala şokta. Genjutsunun etkisinin fiziksel olarak geçmiş olmasına rağmen zihninde hala yankılanabileceğini biliyorsun. Ama bu adamın sessizliği basit bir şokun ötesinde, dirençli bir inat barındırıyor.

Rei, adamın tepkisizliğini izledikten sonra başını hafifçe yana eğiyor, ardından sol elini kaldırıyor ve maskelinin yüzüne sert bir tokat atıyor. Darbenin şiddetiyle adam yana devrilirken, Rei sakince yerinden kalkıyor. "Ben kibar biri değilim. O yüzden bunu kısa keselim." diyor, maskelinin doğrulmasını beklemeden. "Siz kimsiniz ve ne yapıyorsunuz?"

Yine sessizlik.

Rei’nin iç çekişi, artık sabrının tükendiğini belli eden türden. Sessizliği uzatmak niyetinde değil. Sağ elini kaldırıyor ve bir mühür yapıyor. Suyun içinde yankılanan chakra dalgası, bir anda adamın vücuduna yayılıyor. Maskeli shinobi istemsizce kasılıyor, vücudu titremeye başlıyor. Rei tekniğini belirgin bir isme ihtiyaç duymadan uyguluyor, ama ne yaptığı açık: Adamın kaslarını kontrol altına alıyor, chakra akışını manipüle ederek hareketlerini zorlaştırıyor.

Adamın dudakları hafifçe aralanıyor, ama ağzından yalnızca bir inleme çıkıyor.

"Siz shinobi değilsiniz." diyor Rei, sesinde küçümseyici bir soğuklukla. Bunu bir Hozuki'ye karşı söylemesi oldukça ilginç. "Savaşmayı biliyorsunuz, evet. Ama shinobi değilsiniz. Eğer olsaydınız, bu kadar direnmez, zamanı kazanmak için en azından yalan söylerdiniz. Sizin gibi konuşmayan adamları ben tek bir yerde gördüm. Fanatiklerde."

Maskelinin anlık kasılmasını fark ediyorsun. Rei de fark etmiş olmalı ki, yüzüne ince bir gülümseme yerleşiyor. "Demek öyle." Ayağa kalkarken ayak uçları adamın göğsüne bastırıyor, hafif bir baskıyla nefesini sıkıştırıyor. "Bize bir şey anlatmayacaksın, değil mi?"

Adam ağzını açıyor. İlk kez, kelimeleri ağır ama net çıkıyor. "Adayı hak eden biziz." Gözlerinde aniden bir parlama beliriyor, ama bu meydan okumanın parlaklığı değil, inancın kör edici boşluğu. "Adayı sizden alacağız. Kumogakure’nin eski topraklarıdır orası. Geçmişin hatalarını düzelteceğiz."

Rei, adamın söylediklerini sindirir gibi birkaç saniye bekliyor. Ardından başını eğip derin bir iç çekiyor. "Beni yanılttın." diyor, sesi neredeyse sıkılmış bir tonda. "Gerçekten, daha ilginç bir şeyler söylemeni bekliyordum."

Rei’nin sağ eline bir bıçak beliriyor. Nereden çıkardığını göremiyorsun, ama kılıcın parlaklığı bir an için sabah ışığını yansıtıyor. Rei’nin ifadesi okunamaz hale geliyor, ama gözlerinde derin bir hayal kırıklığı var.

Maskeli adam başını hafifçe kaldırıyor, gözleri tekrar doğrudan Rei’ye kitleniyor. "Beni öldürürseniz, daha fazlası gelecek." diyor, sesi gurur dolu. "Gölgenin içindeki shinobiler sizi izliyor. Adaya ulaşamayacaksınız bile."

Rei’nin gülüşü soğuk ve alaycı. "Bunu görmek için sabırsızlanıyorum."

Bıçağı yukarı kaldırıyor.

Zihninde, olasılıklar bir anda düzensiz bir ritimle yankılanıyor. Rei’nin bıçağı indirmesi bir an meselesi. Ölüm buraya kadar takip etti bu adamı, kaçınılmaz olarak.

Ama sen bu döngünün içinde bir kırılma noktası yaratabilir misin?

Karar vermek için yalnızca bir saniyen var. Rei’nin elindeki bıçak aşağı inmek üzere, ama bunu izleyecek misin, yoksa bir hamle yaparak müdahale mi edeceksin?

Sabahın sessizliği içinde, bir karar verilmek zorunda.

Re: [Kurenkiri Arata] Tartışmalı Ada [A-rank]

Posted: Sat Feb 01, 2025 10:13 am
by Kurenkiri Arata
Mürettebatın yüzlerindeki endişe, Arata'nın beklediği bir tepkiydi. Savaşın ne kadarına şahit olduklarını bilmiyordu. Ancak Arata bir şeyden emindi, her biri her sekansı gördüyse, korktukları şey savaştan ziyade Rei ile aynı gemide olmak olabilirdi. Mürettebat sayısını kontrol ederken zihninin bir köşesi, diğer mürettebat üyeleri gibi az önceki çatışmanın detaylarını tartıyordu. Çatışma sırasında gemiden atlayan olmuş muydu? Ya da daha kötüsü, maskelilerden biri mürettebat arasına karışmış olabilir miydi? Bu tür operasyonlarda en ufak bir ihmal, tüm mürettebatın hayatına mal olabilirdi. Tetsuo'nun bastırılmış gülümsemesi ise gözünden kaçmamıştı. Önce bu ifadeyi yadırgadı Arata. Ancak çocuğun geçmişini hatırladığında, Kumo shinobilerinin ailesini katlettiği günün intikamını almış olmanın verdiği bu hazzı anlayabiliyordu. Yine de bu gülümseme, içinde bir yerlerde rahatsız edici bir his bırakıyordu. Ancak şu an, güvertede yatan Hozuki daha önemliydi.

Rei'nin sorgusu, Arata'nın zihnindeki şüphelerini önce değiştiren sonra doğrulayan nitelikteydi. Her soru, maskelinin sessizliğiyle birlikte odadaki havayı daha da ağırlaştırıyordu. "Kimin için çalışıyorsunuz?" sorusuna verilen tepkisizlik, basit bir dirençten öte bir şey taşıyordu. Arata, genjutsunun etkilerinin hala adamın zihninde yankılanabileceğini biliyordu, ancak bu suskunluk farklıydı.

"Adayı hak eden biziz."

Bu sözler, Arata'nın içinde garip bir tatmin duygusu uyandırmıştı. Bir Hozuki'nin ağzından çıkan bu ihanet dolu kelimeler, kurucu klanların ikiyüzlülüğünü gözler önüne seriyordu. Arata'nın zihninde, Kurenkiri'nin tarihinden sayfalar canlandı. Kertia'nın kabul etmek zorunda kaldığı şartlar, klanın potansiyelini köreltmek için alınan önlemler... Hepsi Hozuki'lerin de içinde bulunduğu kurucu klanların eseri değil miydi? Şimdi ise karşısında, kendi klanına ihanet eden bir Hozuki vardı.

Kumogakure'nin eski toprakları... Geçmişin hataları... Bu söylemler, Hozuki'nin maskesinin ardındaki gerçek yüzünü açığa çıkarıyordu. Arata'nın eli boynuna gitti. Kertia'nın ona kalan kolyesini aradı, evde bırakmıştı. O kolyenin de bu ana şahitlik etmesini isterdi. Her Kurenkiri üyesi gibi o da Kirigakure'ye koşulsuz bir sadakatle bağlıydı. Bu sadakatin bedeli ağır olmuştu - özgürlüklerini, potansiyellerini ve hatta bazı üyelerinin hayatlarını vermişlerdi. Peki ya Hozuki'ler? Onların sadakati neredeydi?

Rei'nin kasları gerilirken, Arata onun sorgulama tekniklerini inceledi. Her hareket, her söz, bir amaca hizmet ediyordu. Chakra manipülasyonu, maskelinin kaslarını kontrol altına alırken, Arata bu tekniği zihnine not etti. Belki bir gün işine yarardı. Ancak şu an, Hozuki'nin acı çeken bedeni karşısında garip bir tatmin duygusu hissediyordu.

"Beni öldürürseniz, daha fazlası gelecek." Hozuki'nin son sözleri, gururla karışık bir tehditti. "Gölgenin içindeki shinobiler sizi izliyor. Adaya ulaşamayacaksınız bile." Arata istemsizce gözlerini Hozuki'den ayırdı. Bu söz, sanki gölgelerin içinden üstlerine atlayacak yeni bir saldırı timine verilen bi mesaj gibiydi. Sonuç yoktu, hayatı onu ele geçiren kişilerin elinde olan birinin son yakarışlarıydı sadece.

Rei'nin bıçağı havada asılı kalırken, Arata'nın zihninde yankılanan düşünceler çoktan netleşmişti. Hozuki'nin gözlerindeki o kör inanç, içinde uyanan hazzı bastırmaya yetmemişti. Bir Hozuki'yi sorgulamak... Bu düşünce sabahtan beri zihnini kemiriyordu. Ancak şimdi, adamın fanatik söylemleri karşısında, sorgulama isteği yerini başka bir gerçeğe bırakıyordu.

Kurenkiri'nin genetik mirasını taşıyan biri olarak, karşısındaki Hozuki'nin köyüne ihanet etmiş olması, tarihin garip bir cilvesiydi. Yıllarca Kurenkiri'yi "tehlikeli potansiyel" olarak damgalayan, her hareketlerini kontrol altında tutmaya çalışan bir klanın üyesi, şimdi kendi köyüne ihanet ediyordu. Bu ironi, Arata'nın dudaklarına acı bir gülümseme kondurdu. Kirigakure'ye ihanet eden bir Hozuki, yaşamayı hak etmiyordu. Klanların tarihi, sadakatin önemini defalarca kanıtlamıştı.

Rei'nin bıçağına müdahale etmedi. Hozuki'nin son sözlerindeki tehdit, onun ölümünü daha da gerekli kılıyordu. Eğer gölgede gerçekten daha fazla shinobi varsa, bu ihaneti görecek ve anlayacaklardı. Bir Kirilinin ihanetinin bedelini. Belki de bu, Kurenkiri'nin yıllarca maruz kaldığı baskının küçük bir karşılığıydı. Her baskı, her kısıtlama, her aşağılama... Hepsi bu anda, bu güvertede can vermek üzere olan Hozuki'nin bedeninde vücut buluyordu.

Gözlerini kaçırmadan izledi. Bu, bir infazdan çok adaletin yerine getirilmesiydi. Kirigakure'nin refahı için verilen her karar, Arata için bir emirdi. Ve şu an, bu kararın doğruluğundan hiç şüphesi yoktu. Hozuki'nin ölümü, kurucu klanların da hata yapabileceğinin, güvenilmez olabileceğinin bir kanıtı olarak zihnine kazınacaktı. Belki bir gün, Kurenkiri'nin üzerine çöken diğer klanlar da benzer bir kaderi paylaşacaktı. O güne kadar Arata, her zamanki gibi sadık bir Kirigakure shinobisi olmaya devam edecekti - tıpkı şimdi olduğu gibi, gözlerini bile kırpmadan bir hainin ölümünü izlerken.

Rei hainin canını alacağı saniyelerde gözlerini kaçırmak gibi bir niyeti yoktu. Hainin son nefesini verdiğinden emin olacak, ardından bir daha emin olacak; bıçağın girdiği yeri, kestiği damarı olabildiğince teyit edecek ve son bir kez daha emin olacaktı. Arata, bu tatmin duygusundan alabileceği tüm hazzı alacaktı. Bu saniyelik hissiyattan sonra ise sanki bir şey yaşanmamış gibi mürettebata dönerek sadece devam edin diyecekti. Hala ulaşmaları ve temizlemeleri gereken bir ada vardı. Bu görevin basit bir istihbarat toplama sürecinden çıktığı artık tasdiklenmişti. Hızlı olmaları gerekiyordu.

Sonuçta bir hainin ölmesi üzerinde birkaç saniyeden fazla durulması gereken bir olay değildi. Mürettebat bunu anlamalıydı. Diğer yandan mürettebatı kendi görev alanlarına göndererek Rei ile yalnız kalmak istiyordu. Yapacak yorumu varsa dinlemek için can atıyordu Arata.

Re: [Kurenkiri Arata] Tartışmalı Ada [A-rank]

Posted: Tue Feb 04, 2025 5:11 pm
by GM - Shinsei
Rei’nin bıçağı havada asılı kalırken, güvertedeki sessizlik bir bıçak kadar keskin ve ağır. Mürettebatın gözleri sizde, ama onların korkusu artık bitmiş bir savaşın değil, aynı gemide olduğunuz bir adamın varlığının ağırlığından kaynaklanıyor. Sen de biliyorsun bunu. Rei’nin, hainin yüzünde en ufak bir tereddüt bile yaratmayan soğukkanlılığı, etrafınızdaki havayı daha da ağırlaştırıyor.

Bıçağın düşüşü hızlı ve kesin. Çelik, et ve kemiği keserken çıkan ıslak, keskin sesin yankısı güvertede asılı kalıyor bir an. Hozuki’nin gözleri genişliyor, ama içinde korku yok. Sadece kör bir inanç ve kendini adadığı bir amaç. Ama o anın önemi senin için çok daha derin. O bıçak, sadece bir adamın değil, Kurenkiri’nin yıllardır hissettiği baskının, küçümsenmenin ve kontrol altında tutulmanın bir sembolünü de kesip atıyor.

Rei, adamın vücudundan bıçağını çekerken hala nefes almamış gibi sakin. Kan, güvertenin tahtalarına karışıyor, dalgaların ritmik sesiyle uyumsuz bir melodi oluşturuyor. Rei, bir an bile dönüp sana bakmıyor, ama konuştuğunda sesi doğrudan içine işliyor. "Bazen en iyi bilgi, bir adamın ölümünde gizlidir." diyor, sesi sakin ama içinde bir alay saklı. "Ama merak etme, Arata. Adaya vardığımızda konuşacak daha çok insan bulacağız."

Sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi dönerken, mürettebata bir bakış atıyor. "Devam edin." diyor kısaca, sanki güvertede hala sıcak olan kan lekesi, sıradan bir iş kazasından ibaretmiş gibi.

Mürettebat, emir karşısında hemen harekete geçiyor. Kimse göz teması kurmuyor, yüzlerdeki gerilim çözülüyor ama bu, sadece görevlerine odaklanmak için bir bahane. Tetsuo bile başını öne eğiyor, yüzündeki gülümseme silinmiş. Gemi tekrar yola koyulurken sen de Rei’nin ardından yürüyorsun. Hozuki’nin cansız bedeni hala güvertede yatıyor, ama kimse artık ona bakmıyor. Çünkü bu, bir hainin ölümü. Üzerinde durulacak bir şey değil.

Gemi, adaya doğru ilerlerken denizin üzerindeki sessizlik geri dönüyor. Savaşın kaosu geride kalmış gibi görünse de, içinde bir şeylerin hala yerli yerine oturmadığını hissediyorsun. Rei güvertedeki kanı umursamıyor, ama senin zihninde bu olay, basit bir infazdan daha fazlası. Dalgalar gemiyi hafifçe sallarken, Rei sessizliğini bozuyor.

"Bu işin bu kadar kolay olacağını düşünüyorsan, yanılıyorsun." diyor, bakışlarını ufka dikmiş halde. "Yoroi Adası… Bu sadece bir görev değil. Bu, kimin daha zeki, kimin daha acımasız olduğunu göstereceğimiz bir satranç tahtası." Başını sana çeviriyor, gri gözlerinde hafif bir kıvılcım var. "Ve Arata… Senin hamlelerini görmek için sabırsızlanıyorum."

Gemi, adaya yaklaştıkça çevredeki hava değişiyor. Yoroi Adası, denizin ortasında yükselen, sisin ve yeşilin içinde kaybolmuş bir gölge gibi görünüyor. Kıyıya yaklaştıkça, adanın doğal güzelliğinin altında saklanan o tehditkar aura daha da belirginleşiyor. Rei, kıyıya varıldığında gemiden ilk atlayan oluyor. Suya hafifçe bastığında bile dengesini kaybetmiyor, sanki doğduğu yer burasıymış gibi. Sana dönerken, sesindeki ciddiyet değişmiyor.

"İkimiz de ada yerlisi kılığına gireceğiz." diyor, gözleri adanın içlerine doğru kayıyor. "Önce bilgi toplamak için ayrı hareket edeceğiz. Sen yerel halkla temas kuracaksın, ben ise Kumogakure'nin yerleşimlerini tespit edeceğim." Bir an duruyor, sonra alaycı bir gülümsemeyle ekliyor. "Ama eğer işler ters giderse… Hangi tarafta olursan ol, hayatta kalmayı önceliğin yap. Mizukage'nin gözünde başarısızlık, ölümden daha kötüdür."

Rei, ciddiyetini bozmadan adanın içlerine doğru yürümeye başlıyor. Arkasında bıraktığı izler, bu yolculuğun sıradan bir görev olmadığını hatırlatıyor. Bu adada her adım, her nefes bir sınav olacak.

Rei, adanın içlerine doğru yürürken seni yalnız bırakıyor, ama onun gölgesi hâlâ zihninde yankılanıyor. Gemiden iner inmez, ilk işin Mizukage’nin sağladığı kılık değiştirme kıyafetlerini giymek oluyor. Gözlerden uzak, sahilin kenarındaki yoğun bitki örtüsüne doğru ilerliyorsun. Sırt çantanı yere bırakıp kıyafetlerini değiştirmeye başlarken, shinobi kimliğini tamamen geride bırakman gerektiğini hissediyorsun. Standart Kirigakure üniformasını çıkarıp, adanın yerlilerine özgü, sade ama işlevsel giysileri üzerine geçiriyorsun. Kalın keten kumaştan yapılmış, denizin ve adanın doğal tonlarına uygun soluk mavi ve yeşil renklerde, bol kesimli bir üst ve dayanıklı pantolon. Ayağına ise yerlilerin kullandığı basit sandaletlerden geçiriyorsun. Kendi kimliğini gizlemek için yüzünü hafifçe örten bir bandana takıyor, ama hareket kabiliyetini kısıtlamamaya dikkat ediyorsun. Üzerinde shinobi olduğunu belli edecek hiçbir iz kalmıyor, sadece boynunda taşıdığın ve asla çıkaramadığın Kertia’nın kolyesi dışında. Onu gizlemek için gömleğinin yakasını iyice kapatıyorsun.

Artık bir shinobi değil, ada yerlilerinden birisin. Ama nasıl ilerleyeceğin tamamen senin kararına kalmış.

İlk seçeneğin, sahilin hemen ilerisinde görünen küçük bir balıkçı köyüne gidip yerel halkla doğrudan temas kurmak. Balıkçılar, adanın çevresindeki hareketlilik hakkında bilgi sahibi olabilir, Kumogakure’nin adadaki faaliyetleriyle ilgili önemli ipuçları verebilirler. Ancak doğrudan temas, dikkat çekme riskini de beraberinde getiriyor. Yanlış bir söz, kimliğini açığa çıkarabilir.

İkinci seçenek, ormanın derinliklerine inip adanın iç kısımlarındaki izole topluluklarla iletişim kurmak. Bu insanlar genelde yabancılara karşı daha temkinli olurlar, ama onların güvenini kazanırsan çok daha derin ve gizli bilgilere ulaşabilirsin. Fakat orman, sadece insanlarla dolu değil; Kumogakure’nin kurduğu karakollar ve devriye gezen shinobiler de burada saklanıyor olabilir.

Üçüncü bir yol ise gölgede kalmak. Yerel halkla doğrudan temas kurmadan, adanın etrafında gözlem yaparak Kumogakure’nin hareketlerini takip edebilirsin. Bu daha az riskli olabilir, ama bilgi toplama süreci daha yavaş ilerler. Ayrıca, aktif bir katılım göstermeden yerlilerin güvenini kazanmak zor olacaktır.

Her yol, seni farklı bir sonuca götürebilir. Ama karar vermek için fazla zamanın yok. Yoroi Adası, sabırlı olmayanları hızla yutar.

Ya da kim bilir, belki senin başka planların vardır.

Re: [Kurenkiri Arata] Tartışmalı Ada [A-rank]

Posted: Mon Feb 10, 2025 9:54 am
by Kurenkiri Arata
Rei'nin bıçağı havada asılı kalırken, güvertedeki sessizlik Arata'nın kulaklarında uğulduyordu. Dalgaların geminin gövdesine çarpma sesi bile bu ağır sessizliği kıramıyordu. Mürettebatın korkusu artık savaştan değil, Rei'nin varlığından kaynaklanıyordu. Bu korku Arata için yabancı değildi - Kurenkiri'nin yıllarca hissettiği o baskının, o tedirginliğin aynısıydı. Ancak şimdi roller değişmişti. Bir Hozuki, bir hainin pozisyonundaydı ve bir Kurenkiri bu infazı izliyordu. Tarihin garip bir cilvesiydi bu - yıllarca klanını kontrol altında tutan, her hareketini şüpheyle izleyen bir klanın üyesi, şimdi ölüm döşeğindeydi.

Bıçağın düşüşü, Arata için sadece bir infazdan çok daha fazlasını ifade ediyordu. Çeliğin ete ve kemiğe saplanırken çıkardığı ses, zihninde yankılanırken, yüzyıllık hesaplaşmanın sembolü gibiydi. Hozuki'nin gözlerindeki o kör inanç, Arata'nın içinde garip duygular uyandırıyordu. Kurucu klanlardan biri, şimdi kendi köyüne ihanet ediyordu. Yıllarca Kurenkiri'yi "tehlikeli potansiyel" olarak damgalayan, her hareketlerini kontrol altında tutmaya çalışan bir klanın üyesi, şimdi kendi ilkelerine ihanet ediyordu. Bu an, Arata'nın zihninde Kertia'nın kolyesinin ağırlığını daha da hissettiriyordu. Klanının efsanevi lideri, zamanında bu baskıyı kabul etmek zorunda kalmıştı. Şimdi ise bir Hozuki, o baskıyı uygulayan klanın bir üyesi, ihanetinin bedelini ödüyordu.

Mürettebatın tepkileri, özellikle Tetsuo'nun silinen gülümsemesi, Arata'nın dikkatinden kaçmadı. Az önce Kumo shinobilerinin ölümüyle tatmin olan çocuk, şimdi başka bir ölümün ağırlığı altında eziliyordu. Yüzündeki o çocuksu neşe, yerini derin bir sessizliğe bırakmıştı. Diğer mürettebat da benzer bir şokun etkisindeydi. Kimi başını öne eğmiş, kimi gözlerini uzak bir noktaya dikmiş, ama hiçbiri doğrudan Rei'ye veya güvertedeki kana bakmaya cesaret edemiyordu. İnsanların nasıl kolayca roller değiştirebildiğini görmek, Arata'yı şaşırtmıyordu. Her birey, içinde bulunduğu duruma göre farklı yüzler gösterebilirdi - tıpkı şu an güvertede sergilenen bu sessiz tiyatro gibi. Birkaç dakika önce kurban olan mürettebat şu an hainlerin infazında birer izleyiciydi.

Kirigakure'nin karşısında, herkes bir infaz ögesiydi. Uzumaki'ler, Kurenkiri'ler, kendine köy diyen ve çıkar çatışmasına giren tüm köyler. Günün sonunda, öyle ya da böyle, var olacak olan Kirigakure idi.

Gemi adaya doğru ilerlerken, Rei'nin sözleri Arata'nın zihninde yeni düşünceler uyandırdı. "Bu sadece bir görev değil. Bu, kimin daha zeki, kimin daha acımasız olduğunu göstereceğimiz bir satranç tahtası." Bu sözlerdeki ima açıktı - ada sadece bir görev sahası değil, aynı zamanda bir sınav alanıydı. Rei'nin gri gözlerindeki o keskin bakış, bir değerlendirme çabası içindeydi belki, ama Arata için bunun hiçbir önemi yoktu. Görevin lideri olabilirdi, ancak Arata'nın tek odak noktası Kirigakure'nin çıkarlarıydı. Rei'nin onayı ya da takdiri, bu denklemin gereksiz bir parçasıydı. Saygı ve itaat arasındaki farklı biliyordu Arata.

Kıyafetlerini değiştirirken her detayı dikkatle inceledi. Denizden gelen tuzlu hava teninde serinlik bırakıyordu. Shinobi üniformasını çıkarmak, rolünün ilk adımıydı. Her parçayı özenle katlarken, bu kıyafetlerin temsil ettiği kimliği geçici olarak rafa kaldırdığını hissetti. Yerine geçirdiği soluk mavi ve yeşil tonlarındaki kıyafetler, ada yerlilerinin yaşamını yansıtıyordu. Her parça özenle seçilmişti - kumaşın eskimişliği, renklerin solgunluğu, hatta dikişlerin tarzı... Rolünün inandırıcılığı bu detaylarda gizliydi. Parmakları kumaşın üzerinde gezinirken, bu kıyafetlerin hikayesini okur gibiydi - balıkçılıktan nasırlaşmış eller tarafından yamanmış yerler, tuzlu suyla solmuş renkler, güneş altında ağarmış dokular... Öyle olmasa bile artık bu şekilde tarif edilmeliydi.

Önündeki seçenekleri bir stratejist gibi, her açıdan değerlendirdi. Balıkçı köyü, zengin bir bilgi kaynağı olabilirdi. Denizin çocukları olan balıkçılar, adanın etrafındaki her hareketi fark ederdi - gelgitleri, balık sürülerini ve elbette şüpheli gemi hareketlerini. Ancak az önceki çatışmayı da görmüş olabilirlerdi. Uzaktaki patlamalar, suyun olağan dışı hareketleri... Bunlar deneyimli bir balıkçının gözünden kaçmazdı. Bu durumda her yabancıya şüpheyle yaklaşacaklar, her yeni yüzü potansiyel bir tehdit olarak göreceklerdi. Diğer yandan en kolay tercih de bu kasabalara uğramak olurdu. Az önceki olayların farkedilmiş olabileceğini bir yana koyarsa, yeni bir yüzün bu kasabalara uğraması çok da şüphe çekici değildi.

Ormanın derinlikleri ise bambaşka tehlikeler barındırıyordu. Ağaçların arasından süzülen sis, her gölgeyi potansiyel bir tehdit haline getiriyordu. İzole topluluklar değerli bilgiler sunabilirdi - dış dünyadan kopuk yaşayan bu insanlar, çoğu zaman farkında olmadan en değerli istihbaratı taşırlardı. Ancak bu yalnızlık, onları daha temkinli, daha şüpheci yapardı. Yabancılara karşı mesafeli duruşları, güvenlerini kazanmayı zorlaştırırdı. Dahası, ormanın her köşesi Kumo'nun gözleri ve kulakları ile doluydu. Karakollar, devriye gezen shinobiler, belki de şu an bile ağaçların arasından kendisini izleyen maskeli figürler... Bir anda kendini düşman kuvvetlerinin ortasında bulabilirdi.

Ancak bu risk, aynı zamanda bir fırsattı. İzole topluluklar genellikle hakim güçlerden çekmiş, baskı görmüş insanlardan oluşurdu. Kumo'nun varlığından rahatsız olan, ancak sesini çıkaramayan insanlar... Onların arasına karışmak, güvenlerini kazanmak, belki de Kumo'ya karşı olan hoşnutsuzluklarını kullanmak mümkün olabilirdi. Üstelik bu topluluklar, adanın en ücra köşelerinde yaşadıkları için Kumo'nun gizli operasyonlarına da şahit olmuş olabilirlerdi. Doğru yaklaşımla, bu bilgilere ulaşmak mümkündü.

Kararını verdi. Önce ormana, izole topluluklara yönelecekti. Bu riskli hamle, eğer başarılı olursa, görevin geri kalanını çok daha kolaylaştırabilirdi. Eğer işler ters giderse, her zaman sahildeki balıkçı köylerine dönebilirdi - bu seçenek her zaman masada olacaktı. Ancak şimdi, asıl hedef ormanın derinliklerindeki o küçük topluluklardı. Belki bir yardıma ihtiyacı olan birine denk gelebilir, belki bir sorunu çözebilir, ya da ortak bir düşmana karşı işbirliği yapabilirdi. Her durumda, bu insanların güvenini kazanmanın bir yolunu bulmalıydı.

Bandanasını son kez düzeltirken, etrafındaki sis yoğunlaşmaya başlamıştı. Güneş henüz tam olarak yükselmemişti ve ada, sabahın alacakaranlığında tekinsiz bir görüntü sunuyordu. Ormanın içlerine doğru ilerlerken, her adımını dikkatle atıyordu. Bu adada her hareket, her nefes bir sınavdı - ve Arata, bu sınavı geçmeye kararlıydı.