Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Bokukichi senin tören açıklamanı dinler dinlemez olduğu yerde zıplıyor. "AY O ZAMAN BEN DUŞA ÖNCE! Kokmayalım milletin içinde ayol, Yureikumo temizliği diye bir şey var!" Sen daha gülmene fırsat bulamadan çantasını savurup arka odaya doğru koşuyor. Çıngırak gibi sesler çıkararak. Masato omzundaki gerilimin çözülüşüyle hafif bir tebessüm bırakıyor dudaklarına. "Hazırlıklara yardım edelim mi?" diye soruyor kibarca. Kaede’nin cevabı hiçbir şey söylemeden ayağa kalkması oluyor. Sana dönüp hafif bir baş selamı yapıyor sadece. Bokukichi çoktan kapıyı kapatmış bile, içeriden "AY BU SU SICAK MI SOĞUK MU?" gibi sesler yükseliyor.

Sen, Masato ve Kaede birlikte dışarı çıkıp ana binaya doğru yürüyorsun. Yureikumo yerleşkesinin iç kalbine yaklaştıkça hava ağırlaşıyor, korkutucu değil, derinleşmiş gibi. Ağaçların arasından tütsü dumanları kıvrılıyor. Fısıltılar gibi hafif çan sesleri rüzgarda sürükleniyor. Burası Reiko no Mori’nin kalbi olmalı. Ana binanın kapısı açık. Ve içeride kimlerin olduğunu görünce adımın ister istemez yavaşlıyor.

İçeride ilk gözüne çarpan kişi Rei oluyor. Rei her zamanki gibi hafif eğilmiş, bir demet çiçeği dua kasesine yerleştiriyor.
Başını kaldırdığı anda yüzündeki ışık bir anda seni karşılıyor. "Aoi, geri dönmüşsün küçük perim." Sesinde anne sıcaklığı, arkadaş şefkati, bir öğretmenin sabrı var. Her zaman olduğu gibi. Üzerine doğru yürüyüp kollarını iki yana açıyor, hiçbir tereddüt olmadan seni sarıyor. "Uzun zamandır ruhların rüzgarı seni evden uzak tutuyordu. Ama her geri dönüş, bir dönüşüm getirir." Kaede hafifçe kaşlarını kaldırıyor, Rei’nin bu mistik tonlamasını çözmeye çalışıyor. Masato ise şaşkın, ama kibarca eğiliyor. Rei gülümseyerek ikisine bakıyor. "Aoi’nin dostları da hoş gelmiş. Siz bizim misafirimizsiniz. Ruhlar sizi esirger." Sonra şefkatle senin saçının ucunu düzeltiyor. "Kurohime seni görmek isteyecektir."

O ismi duyunca omuzlarına eski ama tanıdık bir ağırlık çöküyor. Shinmei. Klanın öz cevheri. Rei’nin yanından geçip ana bölüme girdiğiniz anda yüksek bir kahkaha patlıyor. "OHA! Aoi geri dönmüş!" Sesi duyman bile seni çocukluğuna ışınlıyor. Yureikumo Takeshi, kolları sıvanmış, bir masanın üzerinde ağır bir tütsü çanağını taşıyor. Hemen olduğu yere zıplayıp sana doğru koşuyor. "Gel buraya!" Ve seni havaya kaldırıyor, hiç değişmemiş. Kaede gözlerini kırpıştırıyor, Masato ise güvende hissettiği için hafifçe gülümsüyor. Takeshi seni bırakıp Masato’ya dönüyor. "Hyuuga çocuk! Güzel dövüşüyor musun?" Masato şaşırıp bir adım geri çekiliyor. "E-efendim... elimizden geldiğince..." Takeshi kahkaha atıyor. "Hah! Harika! Bu akşam törene geliyorsun, sonrasında antrenman atıyoruz, tamam mıdır?" diyor ve gülümsüyor. Sonra da Kaede’ye dönüyor. "Yamanakasın değil mi sen de? Zihnime karışmazsın umarım!" diyor ve kahkaha atıyor. Kaede’nin gözleri hafifçe açılıyor ama beklediğinden çok daha sakin. "Endişe etme. Karışmam." Takeshi kahkaha atıyor, memnun. "Budur işte!"

Bina biraz daha içeri açılıyor. Orada, herkesin adımlarının hafiflediği noktada...

Oturuyor.

Kurohime.

Tüllerle çevrili küçük bir odanın içinde diz çökmüş. Gözleri kapalı, ama sanki gözleri kapalıyken bile seni görüyor gibi. Hareketsiz. Zamanın unuttuğu bir heykel gibi.

Sonra...

Gözleri yavaşça aralanıyor.

Sessizlik...

Ta ki onun sesi duyulana kadar:

"Aoi… Yureikumo’nun uzak rüzgarı."

Kalın değil. İnce değil. Ama her harfi ruhuna işleyen bir ses. "Kader çizgin uzakta uğuldamıştı. Şimdi geri döndün. Seninle konuşmamız gerekecek." Masato istemsizce başını eğiyor. Kaede’nin yüzündeki sert ifade ilk kez yumuşuyor. Sen ise yanlış bir şey söylersen ağırlığın altında ezilirsin gibi hissediyorsun. Kurohime başını eğiyor. "Ama önce misafirlerinle ilgilen. Onlar da bu gecenin tanıkları olacak." Rei hafifçe koluna dokunuyor. "Bir seçimin var Aoi. Misafirlerini hazırlık alanına götürebilir veya tören öncesi atalık çemberinde yalnız kalabilirsin." Takeshi ise çenesini kaşıyor. "Yahu, biz de biraz etrafa baksak? Aoi, bizi gezdirsene birlikte! Sohbet edelim arkadaşlarla." Masato sana bakıyor. Kaede ise sessiz, ama senden yanıt bekliyor.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Kaplıca lafını duyar duymaz Bokukichi büyük bir şevkle banyo yapmak üzere arka odaya koşturmuştu. Kocaman çantası ile birlikte öyle paytak paytak koşuyordu ki Aoi kendi kendine kıkırdadı. Kaplumbağa benziyordu bu şekilde. Masato hazırlıklara yardım etmeyi teklif ederken hep birlikte ayağa kalkmışlardı ve içeriden Bokukichi'nin ciyak ciyak sesleri geliyordu. Masato ve Kaede ile birlikte ana binaya yöneldiler. Rei ablası içerideydi. Çiçekleri yerleştiriyordu. Her zamanki gibi büyüleyici ve alımlıydı. Geri döndüğünü görünce dünyanın en güzel tebessümü ile karşılamıştı onu. Sıkıcı sarıldığı anda sıcacık, yumuşacık, kremsi bir koku gelmişti burnuna. Sümbülteber kokusu gibiydi. "Evi çok özledim." diye cevap verdi Aoi, aynı şekilde sarılarak. Misafirleri de selamladıktan sonra Shinmei'nin onu görmek isteyeceğini belirtmişti. Aoi başını salladı anladığını belirtir şekilde.

Ana bölüme girdikleri anda o çok tanıdık en kahkahayı işitti. Takeshi abisi, tütsü çanaklarını taşırken onu fark ettiğinde gözleri sevinçle ışıldamıştı. Hemen elindekileri bırakıp yanına koşmuş ve bedenini sanki bir çuval kuş tüyüymüş gibi havaya kaldırarak döndürmüştü. "T-Takeshi abi dur başım döndü!" Aoi bu duruma alışkın olduğu için kahkaha atmıştı ancak artık küçük bir kız çocuğu değildi tabi. Takeshi abisinin bu huyundan vazgeçmesi lazımdı. Takeshi abisi onu bırakır bırakmaz hemen Masato'ya dövüş teklif etmişti. Bulmuştu tabi Hyuuga'yı, hemen atlamıştı fırsata bodoslama. Kaede ile de şakalaşmıştı. Takeshi abisi de Yamanaka'ların Yureikumo'ların zihinlerine giremediklerinden haberi yoktu demek ki. Kaede soyunmasına rağmen başaramamıştı. Sahi... Niye soyunmuştu ki?

Biraz daha içeri girdiğinde Shinmei'yi tüllerle çevrili odanın içerisinde gözleri kapalı halde bulmuştu. Diz çökmüş, dua ediyor olsa gerekti. Belki gelecekten görü alıyor, belki ruhlarla sohbet ediyor, belki de tanrıyla konuşuyordu. Kim bilir? Shinmei gözleri kapalı olsa bile görürdü etrafı, hissederdi. Yine de aralamıştı hafifçe göz kapaklarını. Ruhuna işleyen o şahsına münhasır ses tonuyla ona seslenmişti. Konuşmaları gerektiğini ancak şimdilik misafirleri ile ilgilenebileceğini söylemişti. Aoi saygıyla öne eğildi. "Saygılarımı sunarım Shinmei'm." Rei ona hangisine öncelik vereceğini sorarken Takeshi öne atılarak arkadaşlarıyla sohbet etmek istediğini söylemişti. Aoi'nin başka klanlardan arkadaş getirmesi nadir bir olaydı tabi. Bundan dolayı onları tanımak istiyor olsa gerekti. Aoi başını salladı. "Olur Takeshi abi, etrafı gezelim biraz. Bokukichi de banyo yapıyordu ama kaybolur mu acaba? Ona bir bakıp geleyim mi?"
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Takeshi, soruna karşılık olarak öyle bir elini sallıyor ki sanki dünyanın en net gerçeğini açıklıyor. "Kaybolmaz ya! Anan babanın yanında zaten, n'olcak? Kısmetini de kendi getirir!" Masato istemsizce gülümsüyor, Kaede de dudak kenarını belli belirsiz kaldırıyor. Rei ise tatlı bir kahkahayla başını sallıyor. Ve böylece hep birlikte Yureikumo yollarına koyuluyorsunuz. Ağaçların arasında ilerlerken tütsü kokusu, ılık bir rüzgarla birlikte üzerinizden geçiyor. Rei arkanda yürüyor, her zamanki o dingin rüzgar gibi. Takeshi önde, eliyle her gördüğü nesneyi dürterek anlatmaya başlıyor. "Burası Rüzgar Çemberi. Ruhlar burada döner. İçeri girersen bazen saçların bile kıpırdamadan rüzgar hissedersin." Masato dikkatle bakıyor. "Gerçek rüzgar değil mi?"

Takeshi kahkaha atıyor. "Hah! Hyuuga adam işte, bak yine fizik arıyor! Ruh rüzgarı bu, fizik dinlemez!" Kaede hafifçe mırıldanıyor. "Enerji akışı... ilginçmiş." Rei nazik bir sesle açıklıyor. "Yamanaka’ların içsel hissiyatı, ruh akışını anlamaya yatkındır." Kaede şaşırıyor, utangaç bir şekilde başını eğiyor. Biraz ilerleyince Takeshi duruyor, başını kaldırıyor. "İŞTE BURASI!" Antik Ağaç tüm ihtişamıyla gökyüzüne yükseliyor. Gövdeden süzülen hafif sis gibi enerji pırıltıları var. Masato nefesini tutuyor. Kaede ise irade dışı bir adım öne atıyor. Rei gülümseyerek açıklıyor. "Bu ağacın kökleri hem dünyaya, hem ruhlara bağlıdır. Gecenin en karanlık anında burada tören yaparız." Masato fısıldıyor. "Bu çok güzel bir ağaç." Takeshi şak diye omzuna vuruyor ama öyle bir vuruyor ki Masato'nun neredeyse omzu dağılıyor. Çığlık atmak istediğini görüyorsun ama atmıyor. "Gözüne sağlık Hyuuga! Sevindim beğenmene."

Sonra sizi daha küçük, taşlarla çevrili bir alana götürüyor Takeshi. "Burası Ruh Kuyusu. Ruhlarla iletişim kurmamız için birçok farklı yol var, genellikle klan ninjutsularımızı kullanarak yapıyoruz fakat eğer topluca bir ruha danışılması gerekirse buradan yapıyoruz." Kaede hafifçe gözlerini kısıyor. "Garip sesler duyuyorum..." Takeshi ise gözlerini açıyor. "Aaa kız konuştu!" Kaede’nin yüzü bir anda kızarıyor, bir şey demiyor. Rei usulca senin koluna dokunuyor, hafifçe gülüyor.

Nihayet ana yapıya geri dönüyorsunuz. Bina, sisli bir ışıkla çevrili gibi. İçeriden hafif dua sesleri geliyor. Rei, kapının önünde durup size dönüyor. "Ben hazırlıklara geçmeliyim. Gece uzun olacak, ruhlar uyanık." Elini senin omzuna koyuyor. Yumuşak ama ciddi bir bakışla "Aoi, misafirlerine göz kulak ol. Onlar sana emanet." diyor ve zarif bir selam verip uzaklaşıyor.

Rei uzaklaşınca Takeshi kapıya doğru yürüyüp eliyle buyurun işareti yapıyor. "Hadi bakalım! İçeri girin, klan gördün mü böyle olur! Korkmayın, sizi ısırmıyoruz, tören başlayana kadar yani!" Masato’nun rengi soluyor. Kaede ise garipsediğini belli eden bir bakış atıyor. Takeshi kahkaha atıyor. "Şaka yav şaka! Girin içeri, bir şey olmaz." Masato ve Kaede içeri girerken Takeshi birden, ansızın kolunu kaldırıp "Aoi, sen bir gel hele." diyor. Tonunun bir anda değiştiğini hissediyorsun. Şaka yok. Kahkaha yok. Ciddiyet.

Seni ana binanın köşesine götürüyor, gölgeler daha yoğun. Sırtını duvara yaslıyor. Bakışları normalde olmadığı kadar keskin. Ve fısıltıya yakın bir sesle konuşuyor. "Aoi. Bir şey soracağım sana." Duruyorsun. Ağzından dökülen cümle, seni olduğu yerde donduruyor. "Konoha’nın eteklerinde ruhlarla konuşan biri olduğu rivayetleri dönüyor. Acaba o olabilir mi?" Senin zihnin anında tek bir isme gidiyor.

Akane.

Ve bunu yüzünden okumuş gibi Takeshi devam ediyor. "Son zamanlarda hep köyün dışındasın. Ruhlarla, lanetlerle, gölgelerle... Bu yolda yürüyorsun, farkındayım." Derin bir nefes alıyor. "Aoi... bir süre bu maceralara son verip burada mı kalsan? Onunla karşılaşma ihtimalin bile beni çok korkutuyor." Gözleri gerçekten titriyor. Bu, Takeshi’nin nadir gösterdiği bir duygu.

Korku.

Ve seni kaybetme endişesi.

Sen ona bakıyorsun.

O sana bakıyor.

Sözler boğazında düğümleniyor.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Takeshi abisi, Bokukichi'nin kaybolmayacağı konusunda ona güveniyordu. Zaten annesiyle babasının yanındaydı, işin esası Aoi'yi bu da endişelendiriyordu bir yandan. Kısmetini filan getireceğini söylemişti. "Ne kısmeti?" Aoi şaşkınlık dolu bir ifadeyle ona döndü. Masato ve Kaede tebessüm ederken Rei kahkaha atmıştı. Yapılan bir şakayı odadaki tek anlamayan kişi filandı herhalde. Şaşkınlıkla başını kaşıdı. "Ne kısmeti ya anlamadım?" Sorusuna cevap bulamayarak Yureikumo yerleşkesinde yürümeye başlamışlardı. Takeshi en önden giderek gruba liderlik ediyor, bir yandan da etraftakileri gösteriyordu. Onları ilk olarak Rüzgar Çemberi'ne getirmişti. Buradaki ruh akışının normal rüzgardan farklı olduğunu anlatırken Rei ablası da Yamanaka'ların bunu sezebilme yetisinin kuvvetine dikkat çekmişti. Kaede ile klanlarının bu kadar bağlantılı noktaları olması ilginçti.

Biraz daha ilerleyince Antik Ağaç'a ulaşmışlardı. Rei ablası ağacın önemini ve ritüellerini anlatırken Takeshi abisi de Masato'nun omzunu yok etmişti. Masato tepki vermemek için çok çabalamıştı, neyse ki poker yüzü duygularını iyi saklayabiliyordu ancak onunla bu kadar zamandır vakit geçiren Aoi artık onun mikro mimiklerini dahi çözebiliyordu. Çığlık atıp ağlayabilse bunu yapardı. Başını sallayarak Masato'ya doğru fısıldadı. "Özür dilerim..." Antik Ağaç'tan sonra Ruh Kuyusu'na geldiler. Takeshi abisi buranın amacını anlatırken bu sefer de Kaede'ye takılmıştı. Aoi yüzü kızararak Takeshi abisine döndü. "A-Abi!" Ses tonu çaresiz bir uyarı ile kaplıydı.

Böylece yerleşke etrafında bir daire çizdikten sonra ana binaya geri dönmüşlerdi. Bokukichi geziyi kaçırmış olduğuna çok üzülecekti. Rei ablası hazırlıklara yardım edeceğini söyleyerek yanlarından ayrılırken misafirlerine göz kulak olmasını tembihlemişti. Takeshi abisi yine şaka yollu içeri davet etmişti herkesi. Aoi utançla gözlerini devirdi. Tam binadan içeri girecekti ki çok ciddi bir ses tonuyla onu kenara çekmişti abisi. Şakacı halinden eser bile kalmamıştı. Konoha'da ruhlarla konuşan birisi olduğuna dair duyum aldığını söylemişti. Malum kişi olmasından endişeliydi. O anda ismi yankılandı zihninde Aoi'nin. Akane. Klanın meşhur günahkarı. Her daim küçüklere ibret olarak anlatılan, başına ne geldiği bilinmeyen, klana kötü ünden başka bir şey getirmeyen korkunç şeytan. Yoksa... Sennashi içerisindeki isim de o olabilir miydi?

Aoi'nin nefesi sıklaşırken bakışları ciddileşti. Üzerine çöken rahatlama bulutu dağılmış, omuzları gerginlikle dikleşmişti. Takeshi abisi onun için endişeliydi, köyden ayrılmamasını tembihliyordu. Aoi başını salladı. "Daha ne kadar ondan korkarak yaşabiliriz ki? Klanımızın adını kirletiyor. Yureikumo olarak sorumluluğumuz bunu temizlemek olmalı. İçin rahat olsun abiciğim, bu uğurda can verecek olursam bile ruhum sizinle olacaktır. Yaratıcımız Yuukon ne niyetle can verdiğimi görerek bana huzurlu bir öbür taraf sağlayacaktır, buna şüphem yok. Bir süre birbirimizden ayrı kalırız ancak sizinle yeniden buluşacağımı bileceğim. Ancak şu an ne olursa olsun bilinçli her shinobi, köylerimize yayılmış ve onları ele geçirmiş bu pis kötülük dalgasını temizlemek için çaba göstermelidir diye düşünüyorum. Ben de elimden ne geliyorsa onu yapacağım." Kararlıydı. Bundan korkmak, geri adım atmak Yureikumo doğasında yoktu. Gözleri azimle ışıldadı. "Takeshi abi... Ne kısmeti ya?" Sessizlik.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Takeshi, senin sözlerini dinlerken omuzları hafifçe düşüyor. Gülmeyi, şakalaşmayı seven dev gibi adam ilk kez bu kadar ağır görünüyor. Bir süre sana sadece bakıyor. Dudakları titriyor, öfke değil, korku titremesi bu. Sonra birden seni kollarının arasına çekip sımsıkı sarıyor. "Sen bizim küçük Aoi’mizsin. Ben seni ilk kollarıma aldığım günü daha dün gibi hatırlıyorum. Korkuyorum, tamam mı? Sana bir şey olmasından korkuyorum." Sesinin tonu kırılmış gibi. Başını senin omzuna yaslıyor kısa bir an. Sonra kendini toparlayıp bırakıyor, ama hala ciddi. "Aoi, doğru olanı yapacağına güveniyorum. Ama ne olur adımlarını dikkatli at." Derin bir nefes alıyor. Gözlerinin kenarında belli belirsiz bir gölge.

Tam ortam ağırlaşmışken senin sorunu duyunca kaşını çatıyor. "Ne ne kısmeti?" Sonra birden kahkaha patlatıyor. "Şaka şaka! Annenle baban önüne kim gelirse aaa bu olur bu olur, evlendirelim bunu diye diye geziniyorlar. Sen oraya git, üç dakika dur, vallahi kısmet bulmuş çıkarsın! O anlamda dedim." Takeshi kendi şakasına gülmekten iki büklüm oluyor. Ardından senden önce kapıya doğru yürüyüp eliyle hadi işareti yapıyor.

İçeri adım attığın anda bir ritüelin yaklaşmakta olduğunu hissediyorsun. Kokular, tütsü, nane, hafif yanmış odun. Sesler, fısıltı halinde dualar, gençlerin koşuşturmaları, Reiko no Mori üyelerinin yönlendirmeleri. Geniş salonun farklı köşelerinde insanlar çalışıyor, iki genç kız masalara örtü seriyor. Yaşlı iki adam mumları kontrol ediyor. Bir grup genç erkek çiçekleri asıyor. Köşede küçük çocuklar Takeshi’nin minik öğretilerini taklit ediyor. Kısacası Yureikumo töreni öncesi tatlı bir koşuşturma var. Masato’nun bakışları sürekli bir yerlere takılıyor, bu kadar manevi bir atmosfer onu etkiliyor belli ki. Kaede ise dikkatle etrafı inceliyor, bazı alanlarda başını hafifçe eğerek ruh akışını hissediyor.

Birden kapıdan bir gölge giriyor. Kısa beyaz saçlar, geniş omuzlar, soğuk ama güven veren bir aura. Ellerinde kat kat bandajlar, ama saklamak için değil, alışkanlık için sarılmış gibi. Yureikumo Han. Takeshi’nin gözleri parlıyor. "Haaaaan! Nihayet geldin! Neredeydin gene sen?" Han eliyle ensesini kaşıyor, sakin. "Köyün doğu tarafına ayı sürüsü inmişti. Onları geri ormana yönlendirdim." Takeshi gözlerini devire devire sana dönüyor. "Görüyor musun ya? Bu adam daha bu yaşta Jounin oldu! Bir de üstüne tek başına macera kovalıyor! Deli bu, resmen deli!" Han omuz silkiyor. "He ya. N'apalım." Sonra gözleri sana dönüyor. O hafif derin sesiyle "Aoi. Uzun zaman oldu. Neler yaptın?" diye soruyor.

Sen Han’ı çok iyi tanımıyorsun. Senden birkaç yaş büyük olduğunu, klan içinde çok sevildiğini, sessizliği ve karizmasıyla küçük yaşta bile dikkat çektiğini, çocukken seni birkaç kez oyunlardan çekip disipline soktuğunu ama asla kötü niyet taşımadığını biliyorsun. Han bir sır gibidir. Klanın en sağlam direklerinden biri. O anda arkadan Masato geliyor. Kolunda hafif toz izleri, saçında birkaç çiçek parçası. Yanakları da belli belirsiz pembeleşmiş, türlü işleri üstlenmiş belli ki. Yüzünde utangaç bir tebessüm var. "Biz biraz toz aldık da, şey... şimdi ne yapalım? Sen daha iyi biliyorsun. Emir ver bize." Gülüyor, ama bu kez içten bir gülüş. Kaede hemen arkasında. Alnındaki teri elindeki mendille siliyor. Bakışları seninle karşılaşınca sadece başını eğiyor.

Yureikumo Han
► Show Spoiler
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Takeshi abisi Aoi'nin sözlerinden pek memnun olmuş gibi değildi. Duymak istediklerini duymamıştı elbet. Yüzü her an ağlayacakmış gibi ekşimişti. Birdenbire onu kollarının arasına alarak sımsıkı sarılmıştı. Onun doğduğu günü bile hatırladığını, başına bir şey gelmesinden endişelendiğini itiraf etmişti. "Yuukon'dan başkasından korkum yok abiciğim, senin de olmasın. Hepimiz onun yanına gideceğiz elbet." Abisinin sözleri karşısında başını salladı. "Söz veriyorum dikkat edeceğim." Kısmet meselesine gelince... Aoi hayatında ilk kez işitiyordu bunları. "Annem ve babam arkamdan gizlice çöpçatanlık mı yapıyorlar?......." Sesi sonlara doğru gittikçe zayıfladı. "Bu huyun bana kimden geçtiği belli oldu şimdi." Kaita ile garson kız, Saya ile Takeshi, Toshio ile Hanabi... Takeshi abisi şakasına yarıla yarıla gülerken Aoi sadece tebessüm etmekle yetindi.

Takeshi abisi koşa koşa binaya giderken Aoi de arkasından usul usul ilerledi. Ritüel hazırlıkları sona yaklaşmıştı neredeyse. Tütsü ve nane kokularına pişmekte olan yemeklerin kokuları da eşlik ediyordu. Aoi de iyiden iyiye acıkmıştı. Masa örtüleri seriliyor, sofra kuruluyordu. Masato ve Kaede bile bir şeylerin parçası olmuşlardı. O esnada kapıdan uzun boylu birisi girdi. Elindeki bandajları görür görmez kim olduğunu anlamak için yüzüne bakmasına gerek bile kalmamıştı. Han. Ondan birkaç yaş büyük, klanda birlikte büyüdüğü abilerinden birisiydi. Fazla yakın sayılmazlardı. Takeshi abisi gibi sıcakkanlı değildi Han pek. Daha soğuk, daha disiplinli bir aurası vardı. Sessiz ve gizemli birisiydi ancak güven verici bir duruşu da vardı. Gencecik yaşında Jounin olarak klana gurur getirmişti. Karizmatik olduğu için köyde bazı kadınlar gizliden gizliye aşıklardı ona belli etmezlerdi. Yureikumo çekincesi oluyordu yine de. Han tüm bunların farkındaydı gerçi muhtemelen.

Takeshi abisi onu büyük bir neşeyle karşılamıştı. Han da ayı sürülerini kovaladığını itiraf etmişti dünyanın en normal işiymiş gibi. Aoi gülümsedi. "Hoş geldin Han abi." Başıyla selamladı. "İyiyim, ne yapayım? Seni sormalı." Han'ı klanda herkes sever ve sayardı. Çok sıcakkanlı olmamasına rağmen içinde hiçbir kötü niyet taşımamasıyla sempatik bir insandı. Sevilmemesi için hiçbir sebep yoktu. Tam bu esnada Masato ve Kaede'nin yaklaşmakta olduklarını fark etti. Üzerindeki toz ve çiçek parçalarına bakılırsa bir şeyler taşımış olmalıydı. Kaede de alnındaki terleri siliyordu. "Lütfen, siz misafirsiniz. Keyfinize bakın. Yormayın kendinizi, zaten yeni görevden döndük. Bokukichi çıktıysa isterseniz banyonuzu yapın, o esnada sofra da kurulmuş olur. Ben de sofra kurulumuna yardım ederim. Herkes acıkmıştır artık iyice." Bokukichi bunca zamandır ne yapıyordu? Babasının ona ardı sıra utanç verici hikayeler anlatıyor olması ihtimali Aoi'yi hafiften geriyordu. "Aslında... Gidip onu kontrol etsem iyi olacak. Size de temiz kimono çıkarırım. Annemle babamı da çağırırım sofraya hem."
Image
► Show Spoiler
Post Reply