Adam senin tiradını baştan sona dinlerken önce kaşları kalkıyor, sonra gözleri büyüyor, ardından yüzünde tarifsiz bir "ben ne dinliyorum şu an?" ifadesi beliriyor. Sen her eş arıyorum, aldatıldım bıktım dediğinde adamın ruhu bir tık daha kafesinden çıkıyor sanki. En sonunda, kollarını iki yandan düşürüp başını hafifçe sağa yatırıyor, çaresizlik ve şaşkınlık karışımı bir bakışla.
Bir süre seni süzüyor, nefesini bir hırıltıyla salıyor ve "Tamam kardeş, sakin ol." diyor senin sakinleşeceğine inanmadan. Bir adım yaklaşıp sesini biraz alçaltıyor, sanki yanlışlıkla panik düğmene tekrar basılmasın diye özen gösteriyormuş gibi. "Biz... senin şu evlilik işini... bir şekilde hallederiz." derken yüzünde "ne diyorum ben şu an?" bakışı beliriyor. Ardından iki elini de gömleğinin ceplerine sokup hafifçe öne eğiliyor. "Ama bunun karşılığında sen de bizim için küçük bir şey yapacaksın."
Adam sana pürüzsüz bir ciddiyetle bakıyor, yüzündeki mimikler nihayet oturmuş gibi. Biz dediği şeyin tekil olmadığını belli eden bir ağırlık giriyor sesine. "Burada... bu köyde normal olmayan şeyler oluyor. Dışardan görünmeyen, içeriden konuşulmayan şeyler." Ardından sessizce başını yukarı kata doğru çeviriyor. "Kötü adamlara ait bazı işaretler, bazı hareketlilikler tespit ettik. Koordinatlar, malzeme akışları, gece saatlerinde yapılan transferler..." Gözlerini tekrar sana çeviriyor. "Biz üç gündür burayı gözetliyoruz. Ama içerideki biri, muhtemelen kötü adamların yerel bağlantılarından biri, halka inmeden önce yakalamamız gerekiyor."
Adam iki parmağını şakaklarına bastırıp bir an sessiz kalıyor, sonra kararlı bir nefes alıyor. Sana doğru eğilip net bir şekilde konuşuyor. "Sen buraya köylü rolüyle girmişsin, değil mi? Madem öyle, bu rolü bozmadan bizim için kayıt defterini bulacaksın." Sana doğru bir adım atıyor. "Binanın arka odasında bir çekmece var. Kötü adamların bu köyde kimlerle irtibat kurduğunu gösteren bir liste olduğunu düşünüyoruz. Biz içeri girer girmez alarm veriyorlar. Ama sen?" Gözlerini kısıyor. "Sen içeri girince saldırı planlamayacaklar. O yüzden en iyi şans bizde değil, sende."
Tam derin bir nefes alıp konuşmaya devam edecek gibi oluyor ki o sırada binanın ön kapısı gürültüyle açılıyor. İçeri iri cüsseli, kısa saçlı, yüzünde bir iki çizik olan bir adam daha giriyor. Üzerinde aynı gri tonlu Shinobi giysileri var ama bu olanın boyu daha kısa, vücudu daha geniş ve yüzündeki ifade çok daha yorgun. İçeri girer girmez gözleri seni buluyor. Uzun saçlı Shinobi, bir anda toparlanıp resmiyet takınır gibi dönüyor yeni gelen adama. "Ha, iyi geldin. Bu kardeşimiz..." diye başlıyor, başıyla seni işaret ediyor. "...operasyona dahil oluyor."
Kısa saçlı adamın kaşları çatılıyor. "Ne? Bu mu? Bu mu yani?" Uzun saçlı olan rahat bir omuz silkme ile cevaplıyor. "Evet. Bu." Kısa saçlı adam seni baştan aşağı süzüyor, senin yüzünde ise hala köylü karizmasının getirdiği o elegantlık duruyor. "İyi. Bari hızlı olsun da bitsin şu iş." diye homurdanıyor. Uzun saçlı Shinobi tekrar sana dönüyor, yüzünde bu kez daha net, daha kendinden emin bir ifade var. "Bu takım arkadaşım, Kaito." Kaito yalnızca başını hafifçe kaldırıp bir selam verir gibi yapıyor ama gözleri hala senden pek memnun değil.
Ardından uzun saçlı Shinobi adını söylemiyor ama sana şöyle bir bakıp ekliyor. "Berbat bir başlangıç yaptık ama şansımızı döndürebiliriz bence karşim." Arka odanın kapısı hafif aralık, içerde loşluk var. Bir şeylerin seni beklediği belli.
Bir süre seni süzüyor, nefesini bir hırıltıyla salıyor ve "Tamam kardeş, sakin ol." diyor senin sakinleşeceğine inanmadan. Bir adım yaklaşıp sesini biraz alçaltıyor, sanki yanlışlıkla panik düğmene tekrar basılmasın diye özen gösteriyormuş gibi. "Biz... senin şu evlilik işini... bir şekilde hallederiz." derken yüzünde "ne diyorum ben şu an?" bakışı beliriyor. Ardından iki elini de gömleğinin ceplerine sokup hafifçe öne eğiliyor. "Ama bunun karşılığında sen de bizim için küçük bir şey yapacaksın."
Adam sana pürüzsüz bir ciddiyetle bakıyor, yüzündeki mimikler nihayet oturmuş gibi. Biz dediği şeyin tekil olmadığını belli eden bir ağırlık giriyor sesine. "Burada... bu köyde normal olmayan şeyler oluyor. Dışardan görünmeyen, içeriden konuşulmayan şeyler." Ardından sessizce başını yukarı kata doğru çeviriyor. "Kötü adamlara ait bazı işaretler, bazı hareketlilikler tespit ettik. Koordinatlar, malzeme akışları, gece saatlerinde yapılan transferler..." Gözlerini tekrar sana çeviriyor. "Biz üç gündür burayı gözetliyoruz. Ama içerideki biri, muhtemelen kötü adamların yerel bağlantılarından biri, halka inmeden önce yakalamamız gerekiyor."
Adam iki parmağını şakaklarına bastırıp bir an sessiz kalıyor, sonra kararlı bir nefes alıyor. Sana doğru eğilip net bir şekilde konuşuyor. "Sen buraya köylü rolüyle girmişsin, değil mi? Madem öyle, bu rolü bozmadan bizim için kayıt defterini bulacaksın." Sana doğru bir adım atıyor. "Binanın arka odasında bir çekmece var. Kötü adamların bu köyde kimlerle irtibat kurduğunu gösteren bir liste olduğunu düşünüyoruz. Biz içeri girer girmez alarm veriyorlar. Ama sen?" Gözlerini kısıyor. "Sen içeri girince saldırı planlamayacaklar. O yüzden en iyi şans bizde değil, sende."
Tam derin bir nefes alıp konuşmaya devam edecek gibi oluyor ki o sırada binanın ön kapısı gürültüyle açılıyor. İçeri iri cüsseli, kısa saçlı, yüzünde bir iki çizik olan bir adam daha giriyor. Üzerinde aynı gri tonlu Shinobi giysileri var ama bu olanın boyu daha kısa, vücudu daha geniş ve yüzündeki ifade çok daha yorgun. İçeri girer girmez gözleri seni buluyor. Uzun saçlı Shinobi, bir anda toparlanıp resmiyet takınır gibi dönüyor yeni gelen adama. "Ha, iyi geldin. Bu kardeşimiz..." diye başlıyor, başıyla seni işaret ediyor. "...operasyona dahil oluyor."
Kısa saçlı adamın kaşları çatılıyor. "Ne? Bu mu? Bu mu yani?" Uzun saçlı olan rahat bir omuz silkme ile cevaplıyor. "Evet. Bu." Kısa saçlı adam seni baştan aşağı süzüyor, senin yüzünde ise hala köylü karizmasının getirdiği o elegantlık duruyor. "İyi. Bari hızlı olsun da bitsin şu iş." diye homurdanıyor. Uzun saçlı Shinobi tekrar sana dönüyor, yüzünde bu kez daha net, daha kendinden emin bir ifade var. "Bu takım arkadaşım, Kaito." Kaito yalnızca başını hafifçe kaldırıp bir selam verir gibi yapıyor ama gözleri hala senden pek memnun değil.
Ardından uzun saçlı Shinobi adını söylemiyor ama sana şöyle bir bakıp ekliyor. "Berbat bir başlangıç yaptık ama şansımızı döndürebiliriz bence karşim." Arka odanın kapısı hafif aralık, içerde loşluk var. Bir şeylerin seni beklediği belli.
