Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Satıcı kadın senin söylediklerine başını sallayarak katılıyor. "Haklısın evladım, aşk emek ister, dua ister." diyor yumuşak bir sesle. Ama ardından göz kırparak ekliyor. "Yine de böyle küçük bir tılsım da yüz güldürür, kalbi biraz neşelendirir." Masato cüzdanını çıkartırken fiyatı soruyor. Kadın hiç düşünmeden yanıtlıyor. "Sana sadece 15 ryo." Bu kadar ucuz olmasına sen de Masato da şaşırıyorsunuz. Masato, hafif kızarmış yanaklarıyla sana dönerek "Haklısın Aoi, duygular samimiyet ister. Ama... bunu kendi seçimim olarak alırsam, sevdiğim kişinin giydikçe beni hatırlamasını sağlar. Bu küçük şey, hatırlanacak bir anı olur." diyor ve tılsımı satın alıyor.

İlerlemeye devam ettiğinizde köyün merkezine yakın, büyük bir tapınakla karşılaşıyorsunuz. Amegakure’nin zenginliğini ve gösterişini burada da görmek mümkün. Tapınağın ön cephesi yüksek taş sütunlarla desteklenmiş, giriş kapısı bronz işlemelerle kaplanmış. Altın kaplamalı çanlar rüzgarda çınlıyor, içeriye adım attığınızda rengârenk camlardan süzülen ışıklar zemine desenler bırakıyor. Ancak dikkatle bakınca bunun bir turist tuzağı havası taşıdığını fark ediyorsun. Yüksek giriş ücreti, içeride satılan kutsal hediyelikler ve rahiplerin fazla abartılı davranışları, buranın maneviyattan çok şatafat üzerine kurulu olduğunu gösteriyor.

İçeride dua edenler var, ama çoğunun elinde fotoğraf makineleri var, anı kaydediyorlar. Masato ise sessizleşiyor, kaşları hafif çatılmış. Bu gösterişli mekanın onu biraz rahatsız ettiği belli. Senin yanında yürürken altın işlemeli duvarlara, süslü tavanlara bakıyor ama içten içe bunun gerçek bir ibadet yeri değilmiş gibi hissettiğini seziyorsun.

Tam bu sırada alışılmadık bir dua işitiyorsun. "Ay Tanrım, cilt problemlerimi azaltabilirsin mesela ilk olarak, çünkü ben kafayı yemek üzereyim, cildimi nemlendiriyorum bir boka yaradığı da yok." Köşede kapüşonlu bir adam dizlerinin üzerine oturmuş, iki elini birleştirmiş. Sesini bastırmaya çalışsa da sana çok tanıdık geliyor. Yavaşça yaklaştığında adam devam ediyor. "Hani yılan falan kullanıyorum bari derimi onlar gibi atsam-" Sözünü kesip gözlerini kaldırıyor ve seni görüyor. Bir anlık sessizlikten sonra kulakları sağır eden bir çığlık atıyor. "AYYYYYY! AYYYYYYYY! AYYYYYYYYY! A-A AYYYYYYYY!" Çığlığı tapınağın loş kubbesinde yankılanıyor. Birkaç kişi dönüp şaşkın bakışlarla size odaklanıyor.

Adam kapüşonunu biraz indiriyor, yüzü görünüyor, Bokukichi'den başkası değil. Yerinde duramıyor, birkaç çığlık daha attıktan sonra koşarak sana sarılıyor. "Kız burada ne işin var? Salak mısın, niye Ame gibi bir yere geliyorsun? Ay keriz oldu bu da iyice." Sesinde korku ile kızgınlık birbirine karışmış. Arkanızdan Masato geliyor, gülümseyerek başını eğip selam veriyor. Bokukichi gözlerini kısıp Masato’ya bakıyor, ardından alaycı bir gülüşle "Almışsın yanına da ahlak bekçisini." diyor. Tapınağın içinde bir anlık sessizlik, insanların size dönük meraklı bakışları ve Bokukichi’nin gür sesiyle ortam iyice geriliyor.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Satıcı kadın ve Masato, aşk tılsımının gücüne inanmasalar da tatlı bir hatıra olacağını ve hediye olarak verilirse karşıdakinin hoşuna gideceğini düşünüyorlardı. Biraz düşününce Aoi de onlara hak verdi. Sevdiği kişiden bir anı gibi takacaksa onun yüzünü güldürür, kötü günlerinde neşelenmesini sağlardı. Tılsımın 15 Ryo olduğunu duyunca satın almaya karar vermişti Masato. Aoi ona kocaman gülümsedi. "Eminim sevdiğin kişi çok mutlu olacaktır."

Tapınaktan ayrılıp köy merkezine doğru ilerlediklerinde bir başka tapınak ile karşılaştılar. Bu öncekine kıyasla çok daha gösterişli inşa edilmişti. Rengarenk camları, altın kaplı çanları, devasa bronz işlemeli kapısı ile adeta bir turist mıknatısıydı. Aoi'nin hoşuna gitmemişti bu durum. İçeriye giriş ücreti abartılı derecede pahalıydı, satıcılar yüksek fiyatlara bir şeyler satmaya çalışıyorlardı, din adamları ise pek samimi görünmüyorlardı. Maneviyata, mütevazılığa ne olmuştu? Bu şekilde din yaşanması ve bunun lanse edilmesi ne kadar doğruydu? İçeride birkaç dua eden kişi vardı ancak geri kalanı fotoğraf çekmek ile meşguldü. Tarihi bir önemi filan mı vardı yapının yoksa tamamen Ame zenginliğini teşhir ediyordu anlaşılmıyordu. Aoi rahatsızlığını belli etmemeye çalışsa da Masato'ya döndüğünde kaşlarının çatık olduğunu fark etti. Belli ki aynı duyguları hissediyorlardı.

Aoi tam içeriye göz atıyordu ki çok tanıdık bir ses işitti. Fazlasıyla, inanılmaz, olağanüstü derecede tanıdık. Cilt bakımı sorunlarından bahseden, yılan gibi deri değiştirmek için dua eden birisi... Kapüşonlu adamın yanına yaklaştığında bunun Bokukichi olduğunu fark etti. "Bokukichi?" Göz göze geldikleri an Bokukichi taş duvarlarda yankılanan inanılmaz tiz bir çığlık atmıştı. Etraftakilerin gözleri kendilerine dönmüştü aniden. Bokukichi dikkat çekmeyi ve drama yaratmayı seviyordu. Bokukichi ayağa kalktığı gibi adeta zıp zıp zıplayarak çığlık atmaya devam etmişti. Sonra da koşup kendisine sarılmıştı. Aoi bu beklemediği temas karşısında önce biraz şaşırsa da sonra kıkırdayarak sarılmasına karşılık verdi. Korkmuş muydu, kızmış mıydı, sevinmiş miydi çözememişti Aoi. Sanki niye Ame'de olduğuna dair azar işitiyor gibiydi. Masato'yu görünce de ahlak bekçisi demişti. Aoi sesli bir şekilde güldü. "Seni görmeye geldim!" dedi neşeli bir tonda ancak ona takılan bir tarzda.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Bokukichi senin sözlerini duyunca başını geriye atıp kahkaha atıyor. "O kadar kolpadasın ki şu an, ama olsun. Gel bakalım, sana memleketi gezdireyim." diyor. Üçünüz beraber tapınaktan çıkıyorsunuz. Masato yanına biraz eğilerek fısıldıyor. "Ahlak bekçisi ne ya?" Sesindeki şaşkınlık ciddiyetini koruyor ama gözlerinin kenarında belli belirsiz bir gülümseme var.

Köy meydanına vardığınızda Bokukichi kollarını iki yana açıp sahneyi anlatmaya başlıyor, sesi alaycı bir tonda.
"İşte Ame’nin görkemli meydanı! Sağda kutsal su diye satılan, aslında musluktan doldurulmuş şişeler. Solda, ruhunu arındır diye 800 Ryo’ya tütsü yakan şarlatanlar. İleride ise insanlar sıraya girmiş, sırf altın kaplama bir gongu çalmak için. Anlayacağınız burası cennet değil arkadaşlar, lüks bir lunapark." Meydan kalabalık. Şemsiyeler renk cümbüşü yaratıyor. Yüksek gökdelenlerin gölgesinde stantlar sıkışmış. Yağmurun altında bile satıcılar bağırıyor, ışıklı tabelalar yanıp sönüyor. Yoldan geçen bazı zengin görünümlü aileler Bokukichi’ye ters ters bakıyor, ama o hiç aldırmadan anlatmaya devam ediyor.

Sonra dönüp, gayet ciddiymiş gibi bir yüz ifadesiyle "Benim ekip de köyün hemen dışında bir mağara var, orada kalıyor. Ama içeriye buzdolabı falan koyduk, çok güzel oldu. Klima da taktırmayı düşünüyorum." diyor. Masato başını hafif yana eğip, doğal bir merakla soruyor. "Sizin köye girmeniz yasaktı galiba, değil mi?" Bokukichi hiç bozuntuya vermeden "Yok kardeşim, ben deli olduğum için gözlerimi kapatacak kadar kapüşonla geziyorum. Evet yasak maalesef. İki olay çıkardık, hemen kovdular." diyor. Sonra omuz silkerek ekliyor. "Ne demişler?" Masato da istemsizce cevap veriyor. "Ne demişler?" Bokukichi ise şaşkın bir yüz ifadesiyle "Ne bileyim ne demişler." deyip yürümeye devam ediyor.

Bir süre sessizlik oluyor. Yağmurun sesi ve kalabalığın uğultusu içinde yürürken Bokukichi birden duruyor. Omzunu çevirip size bakıyor. "Harbi lan, niye geldiniz?" Masato bakışlarını senden alıp Bokukichi’ye yöneltiyor. Düz bir ses tonuyla görevi açıklıyor. Sennashi’yi araştırmak için burada olduğunuzu söylüyor, Kaizen’in adını veriyor. Bokukichi’nin yüzü bir anda ciddileşiyor. Adımlarını yavaşlatıyor, hatta duraksıyor. "Kaizen?" diyor alçak bir sesle. Sonra parmağıyla kendi yanağını işaret ediyor. "Şu yüzünde hani çizgiler olan?"

Masato onaylıyor. Başını sallayıp "Evet." diyor. Bokukichi derin bir nefes alıyor, sonra sana dönüyor. Elini uzatıp sıkıca tutuyor ve "Kolay gelsin kardeşim." diyor. Hemen ardından arkasını dönüp ters yöne doğru yürümeye başlıyor. Masato şaşkınlıkla sana bakıyor, gözlerinde hem endişe hem de merak var. Birkaç adım öne atılarak Bokukichi’ye sesleniyor. "Niye kaçıyorsunuz ki?" Bokukichi arkasını dönmeden elini sallıyor. "Mağarama gidiyorum, istiyorsanız takip edin. Hadi selametle." Yağmur hızlanıyor, kalabalığın uğultusu arasında Bokukichi’nin uzaklaşan adımları yankılanıyor. Masato sana dönüp, şemsiyeyi biraz daha sana doğru eğerek "Ne yapalım?" diye soruyor.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Aoi'nin "kolpa" sözcüğünün ne anlama geldiği hakkında en ufak bir fikri bile yoktu ancak iyi bir şey olduğuna yorarak kıkırdadı. Ona etrafı göstermek istediğini söylediğinde hep birlikte tapınağın dışına çıktılar. O esnada Masato da ahlak bekçisi lafını sorguluyordu. "Onun mizahı biraz farklı, iyi niyetle söylemiştir." dedi Aoi gülümseyerek. Neyse ki Masato çok alınmış gibi durmuyordu. Köy meydanına vardıklarında Bokukichi dramatik bir şekilde kollarını iki yana açarak Amegakure'nin içi boş şatafatını eleştirmişti. Herkesin sahtekar ve turist kazıkçısı olduğunu söylemesi etraftan birkaç öfkeli bakışın onlara dönmesine sebep olmuştu. Kendisinin ve ekibinin köyün dışındaki bir mağarada kaldıklarını, birkaç olay çıkardıkları için köyden kovulduklarını söylemişti. Aoi o "birkaç" olayın neler olabildiğini tahmin ediyordu ancak Bokukichi'ye inanıyormuş gibi yapmaya karar verdi. Aralarında garip bir konuşma da geçmişti ancak Aoi o kısmı çok anlamamıştı.

Bir süre daha sessiz sessiz ilerledikten sonra Bokukichi onlara dönerek bu sefer daha ciddi bir tonda neden geldiklerini sormuştu. Demek cidden Aoi'nin onu görmeye geldiğine inanmamıştı. Masato olanı biteni ona olduğu gibi anlatmaya karar vermişti. Sennashi'yi araştırmaya geldiklerini, Kaizen'in yanlarında olduğunu söylemişti. Bokukichi'nin yüzü bu ismi duyduğu anda değişmişti. Yüzünde çizgileri olanı mı kast ettiklerini sormuştu, Masato da onu onaylamıştı. Bokukichi bunun ardından derin bir nefes alıp kendisine dönmüş, elini sıkıp şans dilemiş ve dönüp ilerlemeye başlamıştı. Masato sorguladığında da mağarasına dönüyor olduğunu, isterlerse takip etmelerini söylemişti. Masato şemsiyeyi ona doğru tutup ne yapmak istediğini sormuştu. "Takip edelim!" dedi Aoi heyecanla. Bu hikaye ilgisini çekmişti. Genel olarak Bokukichi ilgisini çekiyordu zaten. Mağarasının nerede olduğunu da bilmek, ekip üyeleriyle de görüşmek istiyordu. Onları uzun zamandır görmemişti. Kaizen ve Kaede onları bulamayınca kızarlar mıydı acaba? Aoi hızla Bokukichi'nin peşinden koşturmaya başladı. "Bokukichi! Kaizen'den neden hoşlanmıyorsun? İstersen sizi barıştırabilirim."
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Bokukichi’nin hızlı adımlarını takip ederek Ame’nin dar sokaklarından çıkıyorsunuz. Yağmur inatla şiddetini sürdürürken, kapüşonunun altından akan damlalar çenesine vuruyor. Sen sorunu sorunca omzunun üzerinden sana kısa bir bakış atıyor. "Hoşlanmıyor değilim ki, o benden fazla hoşlanıyor diyelim." diyor, sonra konuyu kapatmak ister gibi hızlanıyor. Masato biraz şaşkınlıkla arkadan sesleniyor. "O senden fazla hoşlanıyor derken?" Bokukichi kahkaha atıyor. "Boş ver be, uzun hikaye. Baya uzun bu arada."

Köyün merkezindeki şatafatlı kısımlar yavaş yavaş geride kalıyor. Renkli tabelalar, yüksek binalar ve pahalı dükkanlar yerini daha sade sokaklara bırakıyor. Birkaç sokak daha geçtikten sonra taş döşemeler toprak yola dönüşüyor. Kalabalığın uğultusu azalıyor, yerini yağmurun daha çıplak, daha sert sesine bırakıyor. Bokukichi sizi Ame’nin kuzeydoğusuna doğru sürüklüyor. Yol, bir süre sonra kayalıklarla çevrili ormanlık alana varıyor.

Bir tepeyi aşıp ilerlediğinizde, kayaların arasına gizlenmiş, yosun tutmuş bir giriş beliriyor. Kapısı olmayan bu mağara, dışarıdan bakıldığında sıradan bir kaya kovuğu gibi görünüyor. Yağmur suyunun oluşturduğu küçük akıntılar girişin önünden süzülüp gidiyor. Hemen yanındaki kuru odun yığınından burada ateş yakıldığı belli oluyor.

Tam mağaraya yaklaşmışken içeriden tanıdık bir ses geliyor. "Bokukichi bey, neredesiniz acaba?! Sizi beklerken burada donduk donduk!" Ses biraz sitemkar, biraz da abartılı. Çıkan adamı görünce fark ediyorsun. Bu, daha önce karşılaştığın hırkalı adam. Bokukichi sırıtıyor, kollarını iki yana açıyor. "Soba, bak kim geldi! Konohalı prens ve prenses. Prensesi tanıştırayım, Hyuuga Masato. Prens ise bizim Aoi işte." İşte o an adını öğreniyorsun, Soba. Adam sana dönüyor, ellerini kibarca birleştirerek eğiliyor. "Aoi hanım, sizinle ilginç bir macera yaşamıştık, ama kendimi hiç resmi olarak tanıtmadım. Bendeniz Yaki Soba!"

Masato’nun yüzü bir anda kızarıyor, dudakları titriyor ve sonunda kahkaha patlatıyor. Kontrol edemiyor kendini. Bokukichi kaşlarını çatıyor. "Noldu lan buna?" Masato kıkırdayarak soruyor. "Gerçekten tam adın bu mu?" Soba kaşlarını kaldırıp gayet ciddiyetle karşılık veriyor. "Beyefendi, üstünüze tabak çanak koyuyor muyum adınız Masato diye?" Masato bir an donup kalıyor. "Ne?" Soba dudaklarını büzüyor, başını sallıyor. "Yazık." deyip mağaraya doğru giriyor.

Siz de arkasından mağaraya giriyorsunuz. İçeride beklenmedik bir sıcaklık var, duvarlara asılmış birkaç kumaş, yerde serili halılar mekanı daha yaşanılır kılıyor. Ortada dumanı tüten bir çaydanlık var. Tam o sırada iri yapılı bir adam ayağa kalkıyor. Onu da hatırlıyorsun, Bokukichi ile ilk tanıştığında yanındaydı. "Ooo patron, çok adam getirmişsin! Gelin gelin, çay yaptım!" diyor gür sesiyle. Bokukichi hemen elini kaldırıyor. "Don, kami aşkına bir dur ya, dakka bir gol bir." Don’un yüzü düşüyor, gözleri yere kayıyor. Hüzünle çaydanlığa geri dönüyor.

Soba yanına gidiyor, omzuna dokunuyor. "Kadim arkadaşım, o bugün biraz hassas. Boş ver, sen işine bak." diyor alçak sesle. Masato yanına eğilip kısık sesle mırıldanıyor. "Ortama bak nereye geldik..." Bokukichi, Don’u işaret ederek size dönüyor. "Bu da Unagi Don bu arada." Masato kahkahayı bastıramıyor yine. Omzunu silkerek gözlerinden yaş gelene kadar gülüyor. Bokukichi ellerini beline koyuyor, biraz sıkılmış bir ifadeyle. "Neyse birader, siz niye geldiniz buraya kadar? Barışmam Kaizen’le. Küs de değiliz zaten." Soba, yüzünde yarı ciddi yarı oyunbaz bir ifadeyle sana doğru yaklaşıyor. Sessizce, neredeyse fısıltıyla, oldukça feminen bir tonda "Dök içini." diyor. Sonra bir adım daha yakınlaşıp gözlerini gözlerine dikiyor. "Korkma."

Yaki Soba
► Show Spoiler

Unagi Don
► Show Spoiler
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Bokukichi, Kaizen ile arasının bozuk olmadığını hatta Kaizen'in onu çok sevdiğini söylemişti. Belli ki yine bir şey yapmıştı ve Kaizen de onu arıyordu. Ona gözükmemek için hemen köy merkezinden ayrılıp mağarasına koşturmaya başlamıştı. Olayın uzun hikaye olduğunu söyleyip boş vermelerini isteyince Aoi de çok üstelememeye karar verdi. Köyün merkezinden ve gösterişinden uzaklaşıp daha mütevazı, daha doğa ile iç içe bir bölgeye doğru ilerlediler. Yağmurun sesinden başka bir gürültünün olmadığı, kayalıklarla çevrili bir ormanlık alana girdiler. Bokukichi'nin kaldığı mağara, yeşilliklerle ve yosunlarla gizlenmiş minik bir girişi olan ufak bir mağaraydı. Dışarıdan bakıldığında giriş olduğu bile belli olmuyordu. Saklanmak için güzel mekan seçmişlerdi.

Mağaranın girişine yaklaştıkları esnada tanıdık bir ses duydu içeriden Aoi. Yol boyunca söylenen ve etrafındaki tüm ekip arkadaşlarının zekasını sorgulayan hırkalı adamın sesiydi bu. Bokukichi onu görünce Konohalı prens ve prensesin ziyaretlerine geldiğini söyleyerek onları tanıtmıştı yeniden. Nedense prens kendisiydi, prenses ise Masato olmuştu. Aoi buna biraz kıkırdadı. Hırkalı adam yanına yaklaşarak kendini resmi olarak tanıtmıştı. İsmi... Yaki Soba'ydı. Bu ismi duyunca Masato kendini tutamayarak kahkahalarla haykırsa da Aoi kendini zorlayarak gülmesini bastırabilmişti. Demek ki ekipte ismi değişik olan tek kişi Bokukichi değildi. Soba, ismi ile dalga geçilmesine kızarak Masato'ya masalarla ilgili bir şey söylemişti ama bunu ne Aoi ne de Masato anlamışlardı.

Hep birlikte mağaranın içine doğru ilerlediler. İçerisi sıcaktı, sanki ateş yakılmış gibiydi. Yerde halılar, duvarlarda süs olsun diye takılmış birkaç kumaş parçası ile burada ufak bir yaşam alanı kurmuşlardı. Ateşin ortasında çay demliyordu birisi. Biraz daha yaklaşınca onun ekipte yürümekten şikayet eden tombul çocuk olduğunu fark etti. Heyecanla onları çaya davetini Bokukichi terslediği için biraz yüzü düşmüştü. "Çaya bayılırım!" diye cesaretlendirdi onu Aoi durumuna üzülerek. Soba da onu teselli etmek için bugün biraz hassas olduğu konusunda üstelemişti. Masato ortamı sorgularken Aoi gülümsedi. "Eğlenceli, değil mi? Konoha'dan çok farklı." Bokukichi diğer arkadaşını tanıtmıştı. Onun ismi de... Unagi Don'du. Masato yeniden gülme krizine girerken Aoi tereddütlü ve mahcup bir şekilde gülümseyerek eğildi yalnızca. "Sizden bir kişi daha yok muydu? O nerede?"

Bokukichi durumdan sıkılmış şekilde niye geldiklerini sorgulamıştı. Soba da Aoi'nin yanına yaklaşarak tuhaf bir ses tonuyla içini dökmesini istemişti. "Ö-Özel bir sebebi yok... Sizi görmek istedim. Uzun zaman oldu sonuçta." dedi Aoi gülümsemesini bozmamaya çalışarak. Adamın üzerine yaklaşması sonucu kendisini biraz geriye çekti ve bakışlarını kaçırdı. "Sennashi ile uğraşıyoruz. Hani siz Konoha'dayken ilk karşılaştığımızda bize saldıran adamlar... İsmim geçiyormuş örgüt üyeleri arasında, Kaizen duymuş. Amegakure'ye onları araştırmaya geleceğini söyleyince ben de onu takip ettim. Masato da beni yalnız bırakmak istemediği için geldi. Güçlü bir örgüt oldukları için yakın zamanda ölebilirim diye sizi de görmek istedim son kez." Kaede'nin de onlarla olduğunu söylemeli miydi emin değildi. Bokukichi ondan pek haz etmemişti. "Ishigakure'yi neredeyse tekellerine geçirmişlerdi ama güçlerini bir nebze kırmayı başardık. Kaizen neden özellikle Ame'ye gelmek istedi bilmiyorum. Belki liderleri buradadır. Sizin bir bilginiz var mı?"
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Mağaranın loş ışığında Bokukichi kaşlarını hafif kaldırıp kısaca cevaplıyor. "Ren'i mi diyosun? Görevde ya o şu an." Ses tonunda hem umursamazlık hem de biraz özlem var. Sonra, tam oturduğu yerde doğrulup ellerini iki yana açıyor, tipik dramatik tavrıyla konuşmaya başlıyor. "Bakın, Sennashi öyle sanıldığı gibi düz bir örgüt değil. Bir kısmı tamamen anarşi istiyor, bir kısmı ise yeni bir düzen kurma peşinde. Mesela geçen hafta duydum, Yukigakure’nin madenlerini hedef alacaklarmış. Orada daimyo’yu dize getirmek istiyorlarmış, sözde işçileri özgürleştireceklermiş. Ama işin aslını kim bilir? Başka bir söylentiye göre de yağ depolarına saldırıp köylerin birbirine girmesini sağlayacaklarmış. Sanki koca ülkeleri domino taşı gibi devirecekler. Hükümetleri yıkıp kendi gölgelerini koyacaklar başa. Ama tabii hepsi dedikodu, ben nerden bileceğim, değil mi?"

Ağzından çıkan cümleler giderek ağırlaşıyor. Anlatırken gözleri bir an ciddileşiyor, sesi biraz alçalıyor. O an söylediklerinin sandığından çok daha doğru olduğunu fark etmeniz zor olmuyor. Fakat Bokukichi ani bir kahkaha atıp ellerini çırpıyor. "Şaka lan şaka! Ne ciddi bakıyorsunuz öyle? Abartıyorum işte, dedikodu bunlar. Kim takar Sennashi’yi ayol?" Sessizlik uzadığında Masato derin bir nefes alıyor. "Ne olursa olsun Kaizen ile buluşmamız gerek. Bu işin planını o biliyor." Bokukichi hemen ayağa fırlıyor, ellerini heyecanla sallıyor. "Buluşacaksanız biz de gelelim mi kız? Ama Kaizen’e gözükmeyelim, tamam mı? Gizlice peşinizden geliriz. Hani, gölge gibi. Fark edilmeyiz." Soba iki elini göğsüne bastırarak öne eğiliyor. "N'olur! Hiç gözükmeyiz! Ben sessizim, adeta narin bir çiçek yaprağı gibiyim."

Don ise kafasını kaşıyor, biraz bön bön bakarak gülümsemeye çalışıyor. "Ben gözükebilirim ya galiba." Bokukichi bir anda ona dönüyor, yüzündeki gülümseme kayboluyor. "Seni öyle bir sikerim ki şu an." diyor kelimeleri tane tane vurgulayarak. Ardından yeniden yüzünü sana çevirip bir anda yumuşak bir ifadeye bürünüyor. "Lütfeeeen Aoi! Bırak gelelimmmmm." Masato biraz geri çekiliyor, hafifçe kaşlarını çatıyor. "Bu iş ciddileşiyor Aoi." diyor kısık sesle. "Onlar işimizi kolaylaştırır mı yoksa daha büyük sorun mu çıkarırlar emin değilim." Şemsiye hala Masato’nun elinde, yağmurun sesi mağara girişinden içeri doluyor. Masato’nun bakışları sende, cevabını bekliyor.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Bokukichi kollarını iki yana açıp bir anda Sennashi hakkında daha önce hiç duymadıkları şeyleri söylemeye başlamıştı. Örgütün içindeki bazı kesimlerin anarşi, diğerlerinin yeni bir düzen istediklerini söylemişti. Yukigakure'deki madenleri hedef almak istediklerini, yağ depolarına saldırma planı kurduklarını, daimyo'yu bu yolla devirmeyi planladıklarını dedikodu olarak duyduğunu söylemişti. Aoi şaşkınlıktan kocaman açılan ağzını zorlukla kapatırken Bokukichi de ettiği lafların ne kadar gerçeği yansıttığını yeni yeni idrak ediyormuş gibi olayı şakaya bağlamaya çalışıyordu. Ortam bir anda gerilmiş, düşünceli ve derin bir sessizlik hakim olmuştu. "Bu kadar şeyi nereden duydun ki? Kim çıkarıyor dedikoduları?"

Masato bir an evvel Kaizen ile buluşup planın detayını öğrenmeleri gerektiği üzerinde durmuştu. Bunu duyunca Bokukichi de nedense bir anda gaza gelmiş, onlarla gelmek istemişti. Kaizen'e gözükmeden gizlice gelmek istiyorlardı. Soba gözükmeyeceğine söz vermiş olsa da Don pek emin değil gibiydi. Bokukichi ona biraz sinirlenmişti. Ama kendisine döndüğü anda inanılmaz tatlı, minnoş, yumuş bir adama dönüşerek yalvarmıştı. Masato bunun yararı olacağından pek emin değildi ancak Aoi onların kendisini yarı yolda bıraktığına henüz hiç şahit olmamıştı. "Şu zamana dek bana yardım etmekten başka bir şey yapmadılar. Şu an sayıca da azız, gelmelerinin faydası olur." Bokukichi'ye ve ekibine döndü. "Bize eşlik etmenizden çok büyük onur duyarım. Ama emin misiniz? Şakaya alınacak bir örgüt değil. Çok tehlikeliler ve canınızı riske atmış olacaksınız."
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Bokukichi kollarını arkaya atıp çocuksu bir sırıtışla başını sallıyor. "Eminiz tabii. Sen bize güven, gerisini düşünme. Hem biz yıllardır ölümle burun buruna geldik, bir kere daha fark etmez. Ne demişler?" Kısa bir sessizlikten sonra Soba iki parmağını alnına götürüp teatral bir şekilde eğiliyor. "Bize bırakın efendim, gölgede yürür, ses bile çıkarmayız." Don da ellerini beline koyup başını sallıyor, biraz şişkin gövdesiyle daha komik bir görüntü sergiliyor. "Ben de varım tabii. Çay demlemeden olmaz." Masato kısa bir süre sessiz kalıyor, gözlerini kısıp seni süzüyor. Ardından hafif bir iç çekiyor. "Madem bu kadar ısrar ediyorsunuz... Peki. Ama sakın işimizi zorlaştırmayın."

Hep birlikte mağaradan çıkıp köyün yoluna koyuluyorsunuz. Yağmur hala dinmemiş, ince bir sis sokakların arasına yayılmış. Ame’nin gökdelenleri uzaktan metalik bir parıltıyla griliği yansıtıyor. Bir an sonra Kaede’nin silueti görünüyor, sizi arıyor gibi görünüyor. Yağmur damlaları saçlarından süzülüyor, gözleri sert ama hafif endişeli. Bokukichi yürürken bir anda ellerini iki yana açıp abartılı bir ses tonunda konuşuyor. "Ay bu da mı burada, biz bundan da saklanalım gelin arkadaşlar öğk." Çevik bir hareketle yol kenarındaki ıslak çalılıklara gömülüyor. Soba onun hemen arkasından kayıyor. Don ise biraz zorlanarak yaprakların arasına saklanmaya çalışıyor, dallar çatırdıyor.

Kaede "Nereye kayboldunuz siz?!" diyerek yanınıza geliyor. Masato sakin bir sesle geçiştiriyor. "Çevreyi inceliyorduk. Kaybolmadık." Kaede hafifçe kaşlarını kaldırıyor ama üzerine gitmiyor. "Kaizen sizi bekliyor. Hadi." Dar sokaklardan geçtikten sonra Kaizen’i görüyorsunuz. Normalde soğukkanlı tavrıyla tanıdığınız adam bu sefer biraz telaşlı görünüyor. Sizi görür görmez gözlerini sana çeviriyor. "Bir tur rehberi gördünüz mü?" Masato şaşkınlıkla sana bakıyor. "Yanında bir adam vardı galiba ama..." Sen daha cevap vermeden Kaizen sözünü kesiyor. "Sennashi üyesi bir adam, tur rehberiyim diye köyde dolaşıyormuş. Onun izini bulmamız lazım, hemen sorguya çekmeliyiz."

Tam o anda etrafına dikkatlice bakıyorsun ve birkaç şey göze çarpıyor. Çarşının girişinde bir tezgahın önünde bırakılmış şemsiye var. Normal görünüyor ama dikkatle baktığında kumaşının içine küçük bir işaret işlenmiş, üç daire ve bir çizgi. Daha önce Ishigakure’de gördüğün Sennashi işaretine benziyor. Köy meydanında bir grup tüccar yağmurdan kaçmak için toplanmış. Fakat içlerinden biri sürekli etrafı gözetliyor, bakışları fazlasıyla tedirgin. Tur rehberine benzer bir kılıkta giyinmiş, belki başka bir gözcü de olabilir. Sağdaki dar sokaktan hafif bir tartışma sesi geliyor. Sesler yağmurun gürültüsüne karışıyor ama "rehber" kelimesi net bir şekilde kulağına çalınıyor. Kaede elini hançerinin kabzasına götürmüş durumda, sanki en ufak yanlış harekette saldıracak birini arıyor gibi. Gözleri sana dönük, bir işaretini bekliyor.

O sırada Kaizen çalıya dönüyor ve "Bokukichi çık ya oradan." diyor. Bokukichi anında çıkıyor ve "Birader bu kadar karizma çizmeye meyilliysen önceden haber ver de çalıya girmeyelim, çıkın arkadaşlar." diyor ve yanınıza geliyor. Soba ve Don da çalıdan çıkıyorlar. Kaizen "Ne işin var burada? Bu arkadaşlarla ne alakan var?" diye soruyor. Bokukichi ise "Soyacağım onları Kaizen." diyor. Biraz bekledikten sonra "Hırsız gibi anlamında, fiziksel olarak soymak değil." diyor. Kaizen de sana dönüyor ve "Nereden tanıyorsun bu malı?" diye soruyor. Bokukichi ise gülümsemekle yetiniyor.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Bokukichi'nin kendisini tehlikeye atma konusundaki ısrarına anlam veremese de gelmelerinin faydası olacağını düşündüğünden sesini çıkartmadı Aoi. Soba ve Don da gelmek istiyordu üstelik. Sennashi ile özel bir işleri olmalıydı, Bokukichi'nin onlar hakkında bu kadar şeyi bilmesi de normal değildi. Aralarındaki hukuk her ne ise kendilerininki ile çatışmıyor olmasını umuyordu. Masato durumdan pek memnun değil gibiydi. Onların ekibinin aralarında olmasından huzursuzdu belli ki. Aoi'ye güveniyor olduğu için izin veriyor olsa gerekti.

Köye doğru ilerlemeye başladılar. Yağmur asla dur durak bitmiyordu. Yağmuru seven Aoi bile sıkılmaya başlamıştı köyün tek yönlü hava durumundan. Kaede köyün girişinde birilerini, muhtemelen onları arıyordu. Onu görür görmez Bokukichi ve ekibi ortadan kaybolmaya karar vermişlerdi ve bir çalılığın arkasına geçmişlerdi. Don biraz zorlanmıştı saklanmakta ancak şimdilik görünmüyor gibiydiler. Kaede hemen koşup nereye kaybolduklarını sorduğunda Masato etrafı dolanıyor olduklarını söylemişti çabucak. Yalan da değildi, gerçekten dolanmışlardı epey. Kaede biraz sinirlenmiş gibiydi. Kaizen'in bekliyor olduğunu söyleyerek önden ilerlemişti. Masato ile birlikte onu takip ettiler.

Kaizen sokağın sonunda, oldukça telaşlı görünüyordu. Onları görür görmez bir tur rehberi görüp görmediklerini sordu. Aoi başını salladı. Tur rehberi olduğunu tahmin ettiği bir adam yanına gelmişti gerçekten, ona üzücü hayat hikayesini anlatmıştı. Turunun da yarım saati 200 Ryo gibi bir şeydi. Aoi bunları anlatamadan Kaizen direkt söze girerek Sennashi üyelerinden birisinin ruh rehberi kılığında köyde dolaştığını öğrendiğini söyledi. Bunu duyması ile Aoi'nin beti benzi attı. Adam ona yaklaşmıştı. Onu tanımıştı. İsmini öğrenmişti. Köye geldiklerinden haberdarlardı. Sesli bir şekilde yutkundu. Çarşının girişinde bir şemsiye dikkatini çekti. Açık bırakılmıştı. Üzerinde, kumaşına işlenmiş bir desen vardı. İç içe geçmiş üç daire ve bir çizgi. Sennashi'nin simgesine benziyordu. Kalbi hızla atmaya başladı. Bu şemsiye ona gönderilmiş bir işaret miydi? Başını kaldırdı. Bir grup tüccar çarşının girişindeydi. İçlerinden birisi oldukça tedirgin görünüyordu. Tur rehberi kılığındaydı. Etrafta bir uğultu vardı, tartışma gibiydi. Rehber gibi bir kelime işitiyordu. Kaede, saldırmaya hazır vaziyette ona bakıyordu.

Tam bu gergin anın ortasında Kaizen çalılıklara dönerek Bokukichi'ye çıkmasını söyleyince Aoi'nin şaşkınlıktan ağzı zemine çarptı. Anlamıştı. Ve onları tanıyordu? Ve... bunu normal karşılamıştı? Bokukichi yenilgiyi kabullenmiş bir şekilde çalılıklardan çıkarken kendileriyle işlerinin ne olduğunu sormuştu. Bokukichi dalga geçmişti elbette, cevap vermemişti. Kaizen ondan istediği cevabı alamayınca Aoi'ye dönmüştü. Onu nereden tanıdığını sormuştu ancak Bokukichi'den bahsederken çok ayıp bir sıfat kullanmıştı. Aralarında bir gerginlik olduğu belliydi. Kaizen pek de onlardan hoşlanıyor gibi durmuyordu. Aoi çok sevecen bir ses tonuyla girdi söze. "Onlar benim dostum. Çok kere hayatımı kurtardılar. Bize yardım etmek istiyorlar. Katılmalarını istedim, mahsuru yoktur umarım. Bokukichi Sennashi hakkında bir şeyler duymuş, önemli olduğunu düşünüyorum." Çarşıyı işaret etti. "Gözlüklü, siyah pelerinli, orta yaşlarda bir adam tur rehberi olarak yanıma geldi. Benimle konuştu. Bahsettiğimiz kişi o ise köye geldiğimizi çoktan öğrenmiş olmalılar. Dilerseniz onu arayalım, fazla uzaklaşmış olamaz." Ekip durumu kabul ederse tüccarların yanına gidip adamı tarif edecek ve böyle bir tur rehberi görüp görmediklerini soracaktı.
Image
► Show Spoiler
Post Reply