Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Pazar yerinin hemen kıyısında duruyorsun. Yüzünü gölgede bırakan binanın ön cephesi gri taşlardan örülmüş, herhangi bir tabela yok, ama kapısına sabitlenmiş birkaç çivi deliği, bir zamanlar orada bir şeylerin asılı olduğunu düşündürüyor. Hava sıcak, güneş öğlen yüksekliğine yaklaşırken meydan giderek kalabalıklaşıyor. Etrafta konuşan, bağıran, bir şeyler satan onlarca insanın arasında hâlâ gözlerini o adama dikmiş durumdasın. İçeri girdiğinden beri ne ses ne hareket var binadan. Camlar küçük ve opak, içeriye bakmak imkansız.

Kalabalığın içinde dolaşmaya başlıyorsun. Turşu ve sabun satan tezgahlar arasından ilerleyip gözüne kestirdiğin yaşlı bir teyzeye yöneliyorsun. Yüzü kırış kırış ama canlı, elindeki filede çeşit çeşit ot var. Sorduğun soruya hafifçe başını eğerek cevap veriyor.

"Yok yavrum, su işleri falan değil orası, o nereden çıktı yav. Orası kayıt binasıdır. Gelenin gidenin kaydını tutarlar. Amma kimse de doğru düzgün bir şey bilmez. Geçen hafta birileri geldi mesela, hiç konuşmadan içeri girdi. Sonra üst kattaki pencereden kağıt sarkıttılar, vallahi bak, bizim Haru gördü."

Daha lafı bitmeden başını çeviriyorsun. O anda gerçekten de ikinci kattaki dar bir pencere hafifçe aralanıyor. Aralıktan çıkan soluk, neredeyse hastalıklı bir el, sararmış bir kağıt parçasını camdan dışarı uzatıyor. Sadece birkaç saniye orada kalıyor, sonra hızla geri çekiliyor. Perde kapanıyor, cam kapanıyor. Pazarın uğultusu arasında bu an neredeyse fark edilmeyecek kadar kısa ama sende bir şeyler kıpırdıyor. Gözlerinin kenarlarında bir baskı hissediyorsun. Bu kadar gizli saklı olan bir şeyin, gündüz vakti, bu kadar kalabalık bir yerde yapılması kulağa pek tesadüf gibi gelmiyor.

Aynı anda, pazarın hemen ilerisinden bir ses yükseliyor. Kısa bir çığlık. Başını çevirdiğinde, bir çocuğun yere düştüğünü, birkaç yetişkinin telaşla başına toplandığını görüyorsun. O esnada, hemen onların arkasında, siyah bir pelerin giymiş, başı kapüşonlu biri hızla yürüyüp köşeyi dönüyor. Garip olan, kimse onun varlığına dikkat etmiyor gibi. Adımların ağırlaşıyor.

Arkanı dönüyorsun, binaya tekrar bakıyorsun. Az önceki pencerede perde hala oynuyor gibi, ama emin olamıyorsun. İçeride neler döndüğü belirsiz, ama bu binanın sıradan olmadığı artık kesin. İçeri girmek mi, yoksa biraz daha meydanda kalıp başka detaylar yakalamak mı? Belki kapüşonlu adamı takip edebilirsin. Belki de çocuğun düştüğü yere gidip olan bitene kulak vermek, daha farklı bir şeyler açığa çıkarır.

Hareket etmeden önce bir karar vermen gerekiyor.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Tue Nov 19, 2024 10:34 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Kalabalık arasından avlanmaya en müsait olan teyzeyi buldum ve bir yırtıcı misali ona emin adımlarla ilerledim. Tabii, bu kısmı sanırım biraz abarttım. Ne teyzeyi avlamaya niyetim vardı ne de bir şeyleri yırtmaya. İnsan evladı gibi, kaybolmuş da yer soruyormuş gibi yanaştım teyzeye usulca. "Ne alaka?" tarzı girmesiyle de elimi sahte bir şekilde enseme götürüp mahçup olmuş hareketler yapmaya başladım "Tabii, tabi." diyerek.
Kayıt falan, bir şeyler dedi. Kimsenin gerçekten bir şey bilmediğini de. Bina hakkında çok az şey biliniyorduysa bir kayıt binası olduğu nereden biliniyordu peki? Ah şu yaşlılar... Bir kültüre alışınca etraflarındaki herkes duruma aşina olmalıymış gibi davranacaklardı illa.

Derin bir iç çekerek omuz silktim, kadın bir şeyler anlatsa da benim kafama pek bir şey girmemişti. Dar camdan çıkan elin yaptıklarına ise haliyle bir anlam verememiştim. Neydi bu şimdi? Bir şeyler yazdı da, kurusun diye camdan bir çıkarıp geri mi soktu? Ya da bu kalabalıkta binayı benden başka biri daha gözlüyordu da, ona mı gösterdi? Ah... Sorular sorular.

"Sağol teyze de, ne kaydı yapıyorlar ki? Lazım bir şeyse bilelim yani... Biz de ettirelim kayıt..." diye tekrar dönüp sordum teyzeye. Son bir kez şansımı deneyecek, cevabına göre biraz daha üstelemeyi deneyecektim ki, bir gümbürtü koptu. Kafamı aniden sesin kaynağına çevirdim ve olanları izlemeye başladım. "Bir yankesicilik mevzusu mu?" diye aklımdan geçirirken gözlerim kısıldı, başım biraz sola yattı. Kapüşonlu figürün gittiği yolu aklıma yazdım. Kalabalık bir ortamda böyle olayların olması normal gelse de, kağıt sarkıtılır sarkıtılmaz böyle bir olayın denk gelmiş olması da tesadüf olmayabilirdi. Fakat şimdilik üzerine gitmeyecektim.

Teyzenin bir cevap verse de vermese de teşekkür edip yanından ayrılacak ve satıcılar arasında dolaşmaya devam edeceğim. Amacım genel havayı çözmek ve insanların arasındaki konuşmalardan kesitler duymak olacak. Bu gezintiyi pek uzun tutmak istemiyorum, zira hemen ardından yapacağım şey binaya dönmek olacak. Kapısına vardığımda korkusuz yiğit bir ceylan misali içeri adımımı atacağım yavaşça.
► Show Spoiler
Image
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Meydanın ortasında yaşlı teyze sorunu duyunca, çatlak sesiyle biraz homurdanarak sana cevap veriyor. "Ne kaydı olacak evladım? Gelenin gidenin, kimin köyde kaldığının kaydı işte. Eskiden muhtar evi derlerdi. Şimdi defter tutarlar işte. Amma bak, kimse pek girmez içeri. Bir giren kolay kolay çıkmaz. Hele de yabancıysan... Valla sana dememiş olayım." Teyzenin sözleri kafanda yankılanırken, o an fark ediyorsun, bu yaşlı kadın aslında biraz fazla şey biliyor gibi. Gözlerini hızla kaçırıyor, ot dolu filesini sallayıp tezgahın arkasına karışıyor. Onun bu kaçamak halinden daha fazla bir şey koparamıyorsun.

Kalabalığın arasına girip yürümeye devam ediyorsun. Tezgahların arasında dolaşırken kulağına kırıntı halinde bazı laflar çalınıyor. Bir satıcı yanındakine "Dün gece ışıklar sabaha kadar yanmış, kesin yeni bir defter açtılar." diyor. Bir kadın ise fısıltıyla arkadaşına "Duydun mu, Kumoashi'den biri köydeymiş." diye bahsediyor, ardından hemen konuyu değiştiriyor. Bu küçük parçalar sana daha büyük bir tablo çiziyor ama hala eksik bir şeyler var.

Yavaş yavaş binaya geri dönüyorsun. Kapının önünde durduğunda ahşap yüzeyin eski, ama bakımlı olduğunu fark ediyorsun. Kenarlarına sürülmüş yağın kokusu bile geliyor burnuna. Kapının kulpu koyu demirden, eline alırsan buz gibi olacağı belli. Bir an, içeriden hafif bir hareket sesi duyuyorsun, sandalye gıcırtısı gibi. Ama hemen kesiliyor. Tam o anda arkanı dönüyorsun. Meydandaki kalabalık normal haline dönmüş gibi. Fakat gözün bir ayrıntıya takılıyor, az önceki kapüşonlu figür, pazarın öteki tarafındaki bir çömlekçi tezgahının yanında durmuş, sana bakıyor. Kısacık bir an, göz göze geliyorsunuz. Sonra kalabalık arasına karışıp kayboluyor.

İçin ürperiyor. O sırada, binanın ikinci katındaki pencerelerden biri bir kez daha aralanıyor. Bu defa kağıt sarkmıyor, onun yerine içeriden çok kısa, çok hızlı bir gölge hareketi görüyorsun. Biri seni izliyor olabilir. Kendini bir anda iki farklı yola sıkışmış buluyorsun. Kapının kulpunu indirip içeriye adım atabilirsin. Ne bulacağın belli değil ama cevabın en kısa yolu bu. Ya da kapüşonluyu takip etmeyi seçebilirsin. Eğer gerçekten gözü senden yana ise, belki seni buradan uzaklaştırmak için hareket etti. Onun izini kaybetmeden peşine düşersen daha fazla ipucu toplayabilirsin.

Hangisini yaparsan yap, sıradan bir pazar günü yaşamadığın kesin.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Tue Nov 19, 2024 10:34 am
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Kadının dediklerine basitçe "Heee... Neyse, sağol." demekten başka bir şey yapmadan arkamı döndüm, gittim. Az daha konuştursam konuştururum da, acelesi yok bence. Tek bir şeye odaklanırsam at gözlüğü takmaya başlabilirim. Bu yüzden az önce planladığım gibi kalabalığa karışıp insanların arasında yürümeye başladığım.

Konuşmalar arasından yer yer bazı kelimeler seçiyor, bazen kulağının tekiyle çaktırmadan dikkat kesilmeye çalışan bir kedi misali daha net duymak için duraksayıp anlamaya çalışıyordum. Araştırmam istenilen klan ile ilgili bir takım konuşmalar duyduğum olmuştu. "Güzel." diye geçirdim kafamdan. Hemen elle tutulur bir şeyler bulup ne amaçladıklarını çözecek değildim elbette, ancak yavaş yavaş envanterime ufak bilgi kırıntıları atabiliyor olmak bu işin düşündüğüm kadar da zor olmayacağını hissettiriyordu bana. Sadece şu... Kadının söyledikleri. Ufaktan kafama takılmıştı çaktırmak istemesem de. Girenin çıkamadığı, pek uğrak olmayan, tekinsiz bir bina. Tam içine girmek isteyeceğim cinsten bir yer yani. Adımlarım da beni tam olarak bu binanın kapısına yönlendiriyordu. Engel olmak gibi bir amacım da yoktu, ne de olsa adımlarıma hakim olan da bendim.

Ayağımın altında gırç-gırç eden zemini arşınlayarak soğuk demire el attım. Son bir kez benimle konuşan kadına bir bakış atıp, binaya gireceğimi görüyor mu bakmak istemiştim ki, daha başka biriyle göz göze geldim. Şimdilik bu kısa bakışmadan bir tanıdık olup olmadığını anlamadığım, amacını ise henüz kestiremediğim kapüşonlu şahsiyet. Gizemli kişiliğin kalabalığa karışmasını kısık gözlerle izlerken sezgilerim bu adamla ya şimdi ya da sonra bir münasebetimin illa gerçekleşeceğini söylüyordu. Hatta, daha da derinlerde beni yanına şu an çekmeye başladığını hissettiren bir sezi duysam da, bu hisse şimdilik kulak vermeye de pek niyetim yoktu. Nedense başımın çok yakında ağrımaya başlayacağını da söylüyordu bir takım başka seziler. Neyse.

Elimdeki kulbu aşağı indirip içeriye bir adım attım. Varsın, ne idiyse görelimdi kısaca. Gizemli kişilik ile illa ki tekrar denk gelecektik eğer gerçekten benimle alakalı bir amacı vardıysa. Bu yüzden kafamdan çıkaracaktım şimdilik onu ve bu bina ile ilgilenecektim. İçeri girince geniş ve umursamaz adımlarla sallana sallana girip "Merhabaa!" diye sesleneceğim. Gördüğüm ilk muhattaba da gevşek gevşek, saf ziyaretçi rolümle "Muhtar burada mı? Hayırlı bir evlilik işi için konuşmam gerekiyor da, acil biraz." diyeceğim. Etrafı haldır huldur incelemek gibi bir amacım şimdilik yok. Ancak boş bir salona girersem ve hemen muhattap bulamazsam etrafı gözleyeceğim. Belki olası bir durumda kaçabilmek, ya da kovulursam çok daha sonra geri girebilmek için uygun bir takım açıklıklar da bulurum, kim bilir.
► Show Spoiler
Image
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Kapıyı açıp içeri adım attığında ilk hissettiğin şey, meydanın uğultusunun bir anda kesilip yerini serin ve ağır bir sessizliğe bırakması oluyor. İçerisi beklediğinden daha geniş, taş duvarların üzerinde nemden oluşmuş lekeler var, ahşap kirişler ise çatının ağırlığını taşıyor. Ortadaki büyük masanın üzerinde birkaç defter ve mühür dağınık biçimde duruyor. Birkaç sandalyeden biri devrilmiş, sanki aceleyle kalkılmış gibi. Odanın köşesinde yarısı açık bir dolap, içinde düzgünce yerleştirilmiş tomar tomar parşömen ve küçük kil kaplarda mühür mürekkepleri gözüne çarpıyor.

Sesleniyorsun ama cevap gelmiyor. Geniş geniş adımlarla rolünü sürdürüyor, umursamazca etrafı inceliyor gibi yapıyorsun. Ama aslında her ayrıntıyı aklına kazıyorsun. Masadaki defterlerden birinin kapağı aralık kalmış, üstünde kömürle çizilmiş kaba bir örümcek sembolü dikkatini çekiyor. Kumoashi'nin izleri, belki de ilk kez bu kadar açık.

Tam binanın boş olduğu havasına kapılmaya başlıyorsun ki, üst kattaki ahşap zeminden belirgin bir gıcırtı geliyor. Birinin yer değiştirdiğini anlıyorsun. Ardından o sessizlik, ani bir uğultuya bırakıyor kendini. Chakra! Hemen hissediyorsun. Üstelik kararlı bir niyetle sana doğru yönelmiş durumda.

Bir anda, karşındaki duvarın gölgelerinden koyu mor renkli bir ağ fırlıyor. Örümcek iplerini andıran bu ağ hızla genişleyerek sana doğru atılıyor. Uzaklık yaklaşık yedi metre, hızını hesaplarsan ağ sana bir buçuk, belki iki saniye içinde ulaşacak. İplikler taş zemine çarptığında bile yapışıyor, demek ki sana değerse kurtulması kolay olmayacak.

Saldırının geldiği anı görüyorsun ama saldırganı göremiyorsun henüz. İkinci katın gölgesinden mi, yoksa duvarın ardındaki gizli bir aralıktan mı saldırıyor belli değil. Tek bildiğin, binada yalnız olmadığın ve kendini çoktan hedef tahtasına oturttuğun.

Zaman daralıyor. Ağ hızla yaklaşırken aklında iki ihtimal beliriyor. Ya reflekslerini kullanarak bu ağdan sıyrılacak, kendine alan açacaksın, ya da saldırıyı doğrudan karşılamaya hazırlanıp, kim olduğunu ortaya çıkarması için saldırganı provoke edeceksin. Seçim senin ama işin artık sadece bilgi toplamak değil, hayatta kalmak.
Post Reply