Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Gözlerini açtığın anda, bedenindeki ağırlığın hızla hafiflediğini hissediyorsun. Birkaç saniye süren yoğun baş dönmesinin ardından, ayaklarının altında yeniden sert ve taşlı zemini hissediyorsun. İşlem sırasında oluşan parlak ışık yavaşça sönerken, görüşün tekrar netleşiyor ve karşında daha önce hiç görmediğin, tuhaf bir manzara beliriyor.

Burası Ishigakure.

Çevrende yükselen kahverengi ve gri tonlarındaki dev kayalıklar, adeta göğe doğru dikilmiş keskin pençeler gibi uzanıyor. Her yanda, irili ufaklı kayaların oluşturduğu doğal bir duvar var sanki. Gökyüzü hafif bulutlu ancak hava inanılmaz sıcak ve kuru. Ateş Ülkesi'nden gelmiş olmana rağmen buradaki sıcaklık sanki cildini kavuracak gibi yakıcı.

Ishigakure'nin merkezine doğru baktığında köyün oldukça sakin olduğunu fark ediyorsun. Köyün içinde tek katlı, basit ve taştan yapılma evler sıralanmış. Ahşap pencere pervazları güneşten solmuş, çatılarında sertleşmiş kilden yapılma kiremitler var. Sokaklar oldukça dar, yer yer taş döşemelerle kaplı ancak çoğu alan sadece sıkıştırılmış topraktan ibaret.

"Burası sandığımdan da küçükmüş." diye fısıldıyor Satoshi. Takeshi ise sırtında taşıdığı Shiori'nin durumunu kontrol etmekle meşgul. Baygınlığı devam ediyor ancak durumunun stabil olduğu belli.

O sırada yanınıza genç bir adam yaklaşıyor. Oldukça sıradan görünümlü, kısa kahverengi saçları var ve sıcaktan yanmış esmer teni hafifçe parıldıyor. Gözlerinde meraklı ve heyecanlı bir ifade var. Sizleri görünce hızlıca reverans yaparak selamlıyor.

"Ishigakure'ye hoş geldiniz! Adım Hiro, köyümüzün rehberiyim. Umarım yolculuğunuz iyi geçmiştir!"

Sesi oldukça sıcak ve enerjik. Bu sıcakta nasıl bu kadar neşeli kalabildiğini merak ediyorsun.

Hiro öne geçerek sizi takip etmeye çağırıyor. Ardından yürürken etrafı iyice gözlemlemeye başlıyorsun. Yürüdüğünüz yol boyunca, köy halkının gündelik hayatlarına şahit oluyorsun. İnsanların çoğu basit kıyafetler giymiş, genellikle keten veya pamuktan yapılmış açık renkli elbiseler tercih etmişler. Birkaç çocuk sokakta oyun oynuyor, ellerinde ahşaptan kılıçlar var ve "shinobicilik" oynuyorlarmış gibi görünüyorlar. Sizi görünce duraksayıp şaşkınlıkla bakıyorlar.

Yürümeye devam ettikçe küçük bir pazardan geçiyorsunuz. Tezgahlar oldukça basit, ahşap ve taş karışımıyla yapılmış. Meyve-sebze satan yaşlı bir kadın size tebessümle selam veriyor. Hemen yanında seyyar bir sepet içerisinde değişik taşlardan yapılmış aksesuarlar var. Kolye, bileklik ve küpeler oldukça güzel görünse de, köyün ekonomik durumunun pek parlak olmadığı anlaşılıyor.

Hiro size biraz dönüp açıklamalarda bulunuyor.

"Köyümüz biraz küçüktür ama insanlarımız samimi ve çalışkandır. Yakınlarda eski taş ocakları var, eskiden oradan taş çıkartılırmış ama artık kullanılmıyor. Son zamanlarda bazı... sıkıntılar yaşadığımız doğrudur tabii."

"Sıkıntılar derken Sennashi örgütünü mü kastediyorsun?" diye soruyor Masato ciddi bir sesle. Hiro rahatsız olmuş gibi biraz duraksıyor, sonra kafasını hafifçe sallıyor.

"Evet. Ama bunları Sekikage-sama ile görüşmeniz daha doğru olur. Beni takip edin, sizi onun yanına götüreyim."

Hiro sizi dar ve taşlı bir yoldan geçirerek küçük bir meydana çıkarıyor. Meydanın tam ortasında basit bir çeşme var ancak suyu akmıyor. Karşıda ise oldukça sade, iki katlı bir bina var. Hiro eliyle binayı göstererek tebessüm ediyor.

"İşte Kage binamız burası."

Satoshi şaşırarak "Şaka mı bu? Burası mı?" diye mırıldanıyor. Gerçekten de Konoha'daki dev Hokage binasıyla karşılaştırıldığında, bu yapı daha çok bir depoya benziyor. Duvarlar sade taştan, çatısı bile eğri büğrü bir biçimde yerleştirilmiş kiremitlerle örtülmüş. Binanın önündeki ahşap kapı ise son derece basit ve üzerinde hiçbir süsleme yok.

Hiro kapıyı çalarak içeri giriyor ve sizleri içeriye davet ediyor. Binanın içi biraz serin ve oldukça loş. Kısa bir koridorun ucundaki odadan bir ses geliyor. Kapı açık ve içeride evrakların arasında boğuşan yaşlı bir adam görüyorsun. Masanın üzerinde küçük bir içecek şişesi var. Hiro hafifçe eğilip saygılı bir sesle konuşmaya başlıyor.

"Efendim, misafirlerimiz–"

Ancak cümlesini tamamlayamıyor çünkü Sekikage oldukça rahat ve umursamaz bir tonla konuşmaya başlıyor, gözlerini bile kaldırmadan.

"Hiro, hava o kadar sıcak ki şu şişeyi götüme sokacağım artık bu gidişle!"

Ortama bir anda ağır ve utanç verici bir sessizlik çöküyor. Hiro'nun yüzü kızarıyor ve son derece gergin bir kahkaha atarak daha yüksek sesle tekrarlıyor.

"MİSAFİRLERİMİZ EFENDİM!"

Bu sözlerle birlikte Sekikage nihayet başını kaldırıyor ve sizi görünce şaşırıyor gibi oluyor ancak sonrasında geniş bir tebessümle ayağa kalkıyor. Saçları gri ve oldukça dağınık, gözleri ise parlak ve afacan bir enerjiyle dolu.

"Vay, vay, vay, vay! Konohalı kardeşlerim, hoş geldiniz!" diyor keyifli bir ses tonuyla. "Bendeniz Yoshitsune, Ishigakure'nin Sekikage'siyim!"

Konuşmasını bitirdikten hemen sonra ayağını sertçe yere vuruyor. Yer hafifçe sarsılıyor ve arkasında aniden taştan bir taht yükseliyor. Son derece dramatik ve teatral bir tavırla tahtına oturuyor ve sizlere doğru merakla eğilerek soruyor.

"Eee, ne işiniz var la burada?"

Yoshitsune
► Show Spoiler
Off Topic
RP'ye hoş geldiniz! Pasiflik süresi üç gündür. İyi RP'ler!
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Nihayet Ishigakure'ye, bu uzun soluklu görevin temel durağına ulaşmışlardı. Işınlanma Aoi'nin ilk kez deneyimlediği bir jutsuydu ve iç gıcıklatan çok garip bir his oluşturmuştu. Biraz da başını döndürmüştü. Zihni hala son yaşadıkları ile meşguldü. Bokukichi sayesinde Sennashi'yi geri püskürtmeyi başarmışlardı. Sennashi her ne yaptıysa Bokukichi'yi ve jutsularını durdurmaya çalışmıştı. Bu da Aoi'ye aralarında bir husumet olabileceğini düşündürmüştü. Yolun bu noktasında Bokukichi ona veda etmiş ve onlara katılmasının iyi olmayacağını söylemişti. Aoi bu vedayı düşündükçe hafifçe kızarıyordu. O kadar şaşırmıştı ki ona doğru düzgün hoşçakal bile diyememişti. Gözlerinin önünde puf diye yok oluşunu izlemişti yalnızca. Aoi buna fazla anlam yüklememeye karar verdi, Bokukichi belli ki genel olarak flört etmeyi seviyordu. Belki de ona boşuna üzülmüş ve Takeshi'ye boşuna kızmıştı. Belki de zaten amacı bir şey elde etmek değil, flört eyleminin kendisiydi.

Ishigakure'de inanılmaz bir sıcak vardı. Aoi'nin saçları ensesini yakmaya başlamıştı. Güneşin soluk tenine fazla zarar vermemesini umuyordu. Shiori hala baygındı. Onu ve Masato'yu ormanda bulmuşlardı. Masato ne olduğunu hatırlamıyordu. Shiori görüsünde de baygın yatıyordu bu yüzden Aoi onun için endişeliydi. Başına ne geldiğini merak ediyordu. Takeshi onunla ilgileniyordu ve durumu şimdilik stabil gibi görünüyordu.

Ishigakure oldukça küçük ama sempatik bir köydü. Derme çatma az katlı evler köye çok samimi bir hava katmıştı. Gösterişten ve dünyalık hırslardan uzak, azla yetinen, tefekkür halinde bir köy gibi görünüyordu dışarıdan. Bu sebeple olsa gerek, Aoi görür görmez çarpılmıştı. Kocaman olmuş gözleriyle etrafı incelerken Satoshi'nin köyü küçük bulduğunu fısıldadığını işitti. Çok aptalca bir espri yapmaya karar verdi o an. "Kocaman bir sandığın olsa gerek Satoshi." Sonra da kendi esprisine kıkır kıkır kıkırdadı. İsminin Hiro olduğunu öğrendikleri genç bir adam yanlarına yaklaşarak rehberleri olacağını söylemişti. Son derece enerjik ve hevesli görünüyordu. Bu sıcakta bu enerjiye sahip olması hayran kalınacak şeydi. Yerlisi olduğu için alışkındı belli ki.

Hiro'yu takip ederek köy içinde ilerlemeye başladılar. Çocuklar shinobicilik oynuyorlardı, oldukça sevimli görünüyorlardı. Yerli halk sakin ve huzurlu gibiydi. Onları serin tutacak açık renkli kıyafetler giyiyorlardı. Etrafta bazı manav tarzı tezgahlar vardı. Çalışanlar onları görünce selam vermişlerdi. Takıların satıldığı bir tezgah gözüne çarpmıştı. Konoha'ya kıyasla sosyo ekonomik durumları biraz düşük gibiydi. Hiro köyü anlatırken Sennashi kaynaklı bazı sıkıntılar yaşandığının sözü açılmıştı. Dışarıdan çok sevimli görünse de iç işlerinde ciddi bir tehditle cebelleşiyorlardı tabi. Aoi bu köye huzur ve refah sağlamak isteği ile dolup taştı aniden. Elinden ne gelirse yapacaktı bu insanlar için.

Hiro onları kage binasına getirmişti. İki katlı, sade ve minik bir binaydı. Diğer kage binaları gibi gösterişli değildi ancak bu iyi bir şeydi. Bu kagenin halktan biri gibi olmaya alışkın olduğunu, egolarından arındığını gösteriyordu. "Çok güzelmiş." dedi Aoi hayranlık dolu bir ifadeyle. Gösterişten uzak bu sade yaşantıya çok özenirdi. Onların klanlarının prensibiydi zaten sadelik. Bu dünya ve içindeki tüm gösteriş sahteydi, geçiciydi. Esas önemli olan insanın kalbinin zenginliğiydi. Öldükten sonra bir ruha kalacak olan şey buydu.

Binadan içeri girdiler. İçerisi nispeten daha serindi. Kagenin odasının kapısı açıktı. Önündeki evraklarla boğuşuyordu ve birkaç şişe içeceği vardı. Hiro onları takdim edecekken adam sıcaktan çok ayıp şeyler söyleyerek yakınmıştı. Aoi bu lafları yakıştıramasa da ona hak veriyordu. Bu sıcak çekilecek çile değildi gerçekten de. Yuukon onlara iyi bir sabır veriyordu. Hiro'nun onları takdim etmesi ile Aoi başını öne eğerek saygıyla kageyi selamladı. Kage isminin Yoshitsune olduğunu söylemişti. İri yarı, esmer tenli, tonton bir yaşlı amcaydı. Kendine taştan bir taht yapıp üzerine oturmuştu. Demek kage koltuğu buydu. Taştan olması onu köyün bir parçası haline getiriyordu. Gerçekten de kişilikli ve karakterli bir köyleri vardı. "Merhaba sayın kage, bizi ağırladığınız için teşekkür ederiz. Çok memnun olduk. Buraya Sennashi konusunda size yardımcı olabilmek adına geldik. Bu son derece tehlikeli ve tehditkar örgüt ile olan mücadelenizde size destek olmak arzusundayız."
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Sekikage, nazik konuşmanı dinlerken önce ciddi bir yüz ifadesiyle kafasını sallıyor. Aniden yüzü gevşiyor ve kocaman bir kahkaha patlatıyor. Gür sesi odanın taş duvarlarında yankılanıyor. "Bak hele Hiro, şu güzelliğe bak. Köyüme böyle güzel bir bayan gelmiş ve ben hala götümle uğraşıyorum! Ayıp bana!" Hiro utanarak başını sallıyor ve özür dilercesine bakıyor. Sekikage yeniden toparlanıyor ve samimi bir şekilde gülümseyerek tahtına yayılıyor.

"Eee, Sennashi ha? Başımıza bela oldular gerçekten. Köyün anasını ağlattılar resmen. Adamlar sürekli bir yerlerden çıkıyor, fare gibiler. Nereden tutacağını şaşırıyorsun. İşi iyice yılan hikayesine çevirdiler. Ha yılan demişken-"

Bir an duraksıyor, sonra da ciddiyetle gözlerinin içine bakıyor. "Buraya gelmeden önce herhangi bir yılan gördünüz mü? Bana yılanlardan bahsedin biraz. Çok merak ediyorum, o yaratıkları hiç görmedim." Sessizlik oluyor bir an, odadaki herkes birbirine tuhaf tuhaf bakmaya başlıyor. Takeshi, kısık sesle sana fısıldıyor. "Aoi, bence bu adamın sıcaktan beyni erimiş olabilir."

Satoshi kendini tutamayarak gülüyor, ama Sekikage bunu duymuş gibi gözlerini kısarak ona bakıyor. "Orada neye gülüyon saçak kafa? Söyle bakayım, yoksa benim tahtımı mı kıskandın? Tahtımın güzelliğini kıskanma, gidip kendine de bir tane yaptırabilirsin, var bizim böyle hizmetlerimiz ayık ol ha."

Satoshi aniden susup utanmış gibi bakıyor. Sekikage tekrar sana dönüyor ve sandalyesinde öne eğilerek ciddiyetle konuşmaya devam ediyor. "Genç hanım, ciddi sorularım var. Yılan sorusu şakaydı gerçi, ama diğerleri ciddi olacak. İyi dinleyin, size soracağım şeyler çok kritik. Ona göre güveneceğim ya da güvenmeyeceğim size." Ayağa kalkıp tahtın önüne geçiyor ve ellerini kavuşturarak sana doğru eğiliyor.

"Birinci sorum geliyor. Eğer Sennashi örgütüyle savaşırken içlerinden biri, ama gerçekten güzel bir kız ya da çok yakışıklı bir oğlan çıkarsa, ona kıyabilir misin? Bak çok ciddi bir soru bu." Ne diyeceğini şaşırıyorsun. Sekikage dramatik bir şekilde odada dönüp sana tekrar yaklaşıyor ve ikinci soruyu yöneltiyor. "İkinci sorum. Diyelim ki çok önemli bir görevdesin ve tam savaşın ortasında karnın çok kötü ağrımaya başladı. Ve etrafta tuvalet yok. Ne yaparsın? Cidden söylüyorum, bunlar gerçek ninja meseleleri."

Masato kaşlarını çatarak Satoshi'ye dönüyor ve mırıldanıyor. "Bu sorular ne böyle ya?" Sekikage sorularına devam ediyor, son derece ciddiyetle gözlerinin içine bakıyor. "Ve son olarak, diyelim ki örgütün başındaki adam seni karşısına aldı ve dedi ki 'Aoi, sen çok iyisin, bize katıl yoksa takımını öldürürüz.' işte tam o anda ne yaparsın? Cidden çok kritik bir soru bu, biraz abartılı ama olsun." Sekikage kollarını açarak bekliyor ve herkesin bakışları yavaşça sana çevriliyor.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Sekikage yüzünde kocaman bir gülümseme ile Aoi'yi dinlediğinde, Aoi onun çok daha farklı bir tepki vereceğini hayal etmişti. Bir anda ettiği lafları duyunca domates gibi kızardı. Tur rehberleri Hiro mahcup olmuş gibi bakıyordu ancak Aoi ne tepki verse bilemedi bir süre boyunca. Başını yalandan kaşıyarak öylece ikisinde gezdirdi bakışlarını. Sekikage konuya geri dönerek Sennashilerin başlarına bela olduğunu, köylerini ele geçirdiğini ve bundan rahatsızlık duyduklarını söyledi. İşi iyice yılan hikayesine çevirdiklerini söyledikten sonra aklına bir şey gelmiş gibi yılan görüp görmediklerini sordu sonra da. Aoi ekip arkadaşlarına baktı tepkilerini ölçmek için. Onlar da en az kendisi kadar şaşkın görünüyorlardı. Aoi bu soruya cevap vermekle vermemek arasında kalmıştı. Sanki ciddi soruyor gibi değildi. Yani... Aoi bir yılan görmüştü ancak o sıradan bir yılan sayılmazdı sonuçta.

Takeshi adamın sıcaktan beyninin eridiğini söylediğinde Aoi kendisini tutamayarak hafifçe kıkırdadı. Satoshi de aynı şekilde gülmeye başlamıştı. Sekikage onun güldüğünü görünce şaka yollu laf çarpmıştı hemen. Çocuk azarlıyor gibiydi ancak tahtını kıskandıysa ona da yaptırabileceğini söylemişti. Babacan bir yönü de vardı adamın. Bu kadar halkla iç içe olması ve onlardan gibi davranması Aoi'nin hoşuna gitmişti her ne kadar adam tuhaf davranıyor olsa da. Satoshi utançtan sustuktan sonra Sekikage kendisine dönmüştü ciddiyetle. Önemli sorular soracağını, bu soruların cevaplarına göre onlara güvenip güvenmeyeceğine karar vereceğini söylemişti. Aoi yutkundu. Çok zor şeyler soracak olmalıydı. Sekikage'nin onlara güvenmesi ve onlarla işbirliğinde olması görevleri için önemliydi, bunun yükünü tek başına omuzlarında hissetmişti aniden.

Adam ilk sorusunu sordu. Sennashiden birisi çok güzel ya da yakışıklı olursa ne yapacağını soruyordu. İkinci sorusu daha da garipti. Savaş anında tuvalet ihtiyacı gelirse ne yapacağını sormuştu. Son soruda ise ekibi tehdit edilirse ne yapacağını sormuştu. Bunlar epey... beklenmedik sorulardı. Masato bile şaşkınlığını sesli bir şekilde dile getirmişti. Sorular sona erince tüm bakışlar Aoi'ye yöneldi. Neden kendisi cevaplamak zorundaydı ki? Geliş sebeplerini ilk dile getiren o oldu diye tüm olay kendisine patlamıştı. Halbuki takım liderleri Takeshi'ydi! Aoi sakinliğini korumaya çalışarak derin bir nefes aldı. "İlk sorunuza cevap olarak şunu söyleyebilirim ki biz Yureikumo'lar için dış güzellik gelip geçici bir aldatmacadan başka bir şey değildir. Önemli olan insanın kalbi, sağlam maneviyatı ve ruhunun güzelliğidir. Ve bu güzelliği korumak, geçici bedensel güzelliği korumaktan çok daha mühimdir. Ben de klanımın bakış açısı ile yetişmiş bir birey olarak insanların ruhlarının güzelliği dışında bir güzellik göremiyorum. Sennashi gibi gaddar ve zorba bir örgüte mensup bireylerin ruhlarının da güzel kalabileceklerine inanmıyorum. Yani evet, cevabım bu." Yutkunduktan sonra ikinci soruya geçti. Bu sefer biraz daha uzun düşünmesi gerekmişti. "İkinci soruyla ilgili... Savaş anında adrenalin yüksek olacağından tuvalet ihtiyacının gelmesi biraz zorlu olacaktır. İmkansız değil tabi ki ancak epey talihsiz bir tesadüf olur. Ne yapardım bilemiyorum, bu konuya hiç düşünmemiştim ancak savaş anından bahsediyorsak hayatta kalmaya ve savaşmaya odaklanmak daha yerinde olur diye düşünüyorum. Ruhumuz göğe yükseldikten sonra tuvalet ihtiyacının pek önemi kalmayacaktır zira." Bu düşünceye hafifçe gülümsedikten sonra son soruya geçti. "Böyle bir şey yaşanırsa asla kabul etmezdim, yapabiliyorsam o kişiye o an saldırırdım. Benim takımım, Sennashi gibi zavallı bir örgütün eline düşecek kadar zayıf üyelerden meydana gelmiyor. Onların kapasitelerine inancım sonsuz. Ancak oldu da ellerine bir şekilde esir düştük, inandığımız değerlerden vazgeçmeden sonuna dek köylerimizin huzuru ve sefası için mücadele etmeliyiz. Bu asil ve yüce amaç uğruna verilen canların Yuukon'un yanında sonsuz ve rahat bir ıstırahatı olacaktır. Bu sebeple ölümden korkum yok."
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Sekikage cevaplarını dinlerken başlangıçta hala yüzünde eğlenceli bir ifade taşıyor. Ancak sen konuştukça ve özellikle de son soruyu yanıtladığında, adamın yüzü ciddileşiyor ve gözleri hafifçe kısılıyor. Konuşmanı bitirdiğinde adam ağır ağır başını sallıyor ve derin bir nefes veriyor. "Anladım. Cevaplarını sevdim kızım. Konohalılar hakkında dediklerinde haklıymışsın, Hiro. Bize sahiden yardımcı olabilirler."

Sonra masasına doğru dönüp üzerinde katlanmış duran bir haritayı açıyor. Haritayı masaya sererken oldukça ciddi görünüyor. Ekip üyeleri de yavaşça Sekikage'nin etrafında toplanıyorlar. Yoshitsune parmağıyla haritayı gösteriyor. "Burası Ishigakure. Kuzey tarafımız kayalık ve maden yataklarıyla dolu, işçiler orada çalışırdı ama artık hepsi çekildi çünkü Sennashi orayı merkez olarak kullanıyor." Satoshi kafasını eğip haritayı inceleyerek ekliyor. "Kayalık bölge avantajlı savunma sağlar, oraya yapılacak doğrudan saldırı zor olabilir."

Sekikage onaylıyor. "Haklısın delikanlı. İşte tam olarak da sorun bu. Dağların arasındaki eski maden girişleri ve tüneller sayesinde yer altına doğru yayılmışlar. Nereden çıkacakları, nereden saldıracakları belirsiz. Orayı temizlemek zorlu bir görev." Takeshi düşünceli bir şekilde çenesini kaşıyor. "Eğer doğrudan giremiyorsak, onları içeri çekip kapana kıstırabiliriz." Satoshi karşı çıkıyor. "Bu iyi fikir ama içeride rehineler olabilir. Direkt saldırırsak risk alırız."

Sekikage yeniden söz alıyor. "Biraz daha güneyde, ormanın içinde mühür atölyeleri var. İşte burası. Orman onları saklıyor ama biz yerlerini az çok biliyoruz. Bu noktaları vurursanız güçlerini azaltırsınız. Ayrıca doğu girişindeki taş ocaklarında yer altı klinikleri var. Yaralılarını orada iyileştiriyorlar, medikal malzemeleri oraya getiriyorlar. Bu iki noktayı da alabilirseniz, asıl güçlerini zayıflatırsınız."

Takeshi, başını sallayarak Satoshi'ye dönüyor. "Üç ayrı hedef var. Mühür atölyeleri, klinikler ve merkez karargah. Bence bölünmeliyiz." Satoshi onaylıyor. "Evet, atölyeleri ve klinikleri küçük ekiplerle vururuz. Bu arada merkezden kaçış yollarını kapatmak için başka bir ekip görevlendiririz. Sonra hepsi merkeze ilerler, bir arada bastırırız." Takeshi bir süre düşündükten sonra başıyla kabul ediyor ve sözü Satoshi'ye bırakıyor. "Tamam, plan senin ellerinde, Satoshi."

Satoshi, hafifçe iç çekip adımları sıralamaya başlıyor. "O halde şöyle yapacağız. Ben, Kaede ve Masato mühür atölyelerine saldıracağız. Shiori, Takeshi ve Aoi ise doğudaki kliniklere baskın düzenleyecek. Oraların temizlendiği haberi gelir gelmez, herkes merkez karargahın önündeki yolda birleşecek ve hep birlikte son saldırıyı yapacağız."

Sekikage onaylarcasına başını sallıyor. Herkes ayağa kalkıp hazırlanmak üzereyken Sekikage birden sana dönüp ciddi ama sevecen bir ifadeyle sesleniyor. "Bu arada Aoi Hanım..." Cebinden bir rulo tuvalet kağıdı çıkarıyor ve samimiyetle uzatıyor. "Başarabilirsin. Sana inancım tam." Odanın içinde kısa bir sessizlik oluyor, sonra herkes bir anda kahkahayı patlatıyor. Sen kıpkırmızı yanaklarla ruloyu kabul ediyorsun, Sekikage ise babacan bir gülüşle tahtına geri yaslanıyor.

Hiro sizi dışarı çıktığınızda neşeli bir ifadeyle karşılıyor ve kalacağınız yere götürüyor. "Köyümüzde kalacağınız özel bir ev ayarladık size. Umarım rahat edersiniz." Kısa bir yürüyüşten sonra tek katlı, ahşap çatılı, küçük bir bahçeye sahip olan geleneksel bir köy evine varıyorsunuz. Evin önünde renkli çiçeklerle dolu saksılar var. İçeri girdiğinizde ise tertemiz ve mütevazı bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Her yerde rengarenk yer minderleri dizilmiş durumda. Ahşap zemin hafifçe gıcırdıyor, içerisi oldukça serin ve gölge bir ortam sunuyor. Odada hafif tatlı bir koku var, sanki birileri az önce tütsü yakmış gibi.

Evde orta yaşın üzerinde sevimli bir teyze sizi karşılıyor. Başında renkli bir bandana var, yüzü güler yüzlü ve oldukça sevecen. Elleriyle belini destekleyerek size doğru eğilip gülüyor. "Söylen guzum, n'apam size? Karnınız açtır, yol yordamsız geldiniz buraya kadar. İsterseniz hemen size bir şeyler hazırlayam." Takeshi hemen aç olduğunu belli eden bir ifadeyle öne çıkıyor, herkes gülerek başını sallıyor. Sıcakkanlı teyze gülümseyerek devam ediyor. "El açması gözlememiz var, içine peynirli, patatesli, ıspanaklı koyuyorum. Dango, mochi, taiyaki de yapabilirim size isterseniz. Ramen isteyen varsa tavuklu yaparım, hamuru da taze açtım bugün."

Satoshi’nin karnından guruldayan sesler duyulunca herkes kahkahayı patlatıyor. Shiori de hafifçe gülümseyerek ekliyor. "Her şeyden biraz olsa fena olmaz sanki." Teyze keyifle ellerini ovuşturuyor ve mutfağa doğru ilerlerken neşeyle sesleniyor. "Tamamdır yavrularım, siz şöyle rahatınıza bakın. Açarız sofrayı güzelce, rahat edin hele!"

Odaya huzurlu ve keyifli bir atmosfer hakim oluyor. Herkes yavaşça minderlere yerleşip rahatlamaya başlıyor, sen ise etrafına bakınarak bu köyde geçirecekleri zamanın düşündüğünden daha keyifli geçebileceğini fark ediyorsun. Şimdi önünüzde zorlu bir görev var, ama hiç olmazsa bugünlük küçük bir huzur molası verebilirsiniz. Herkes kendi halinde gibi görünüyor. Ne yapacaksın? Konuşmak istediğin biri var mı? Bir şeyler yemek ister misin? Yoksa başka planların mı var?
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Sekikage'nin yüzü Aoi konuştukça ciddileşmişti. Soruların cevapları bitince yaşlı adam başını sallayarak beğendiğini, Konoha'nın onlara yardımcı olabileceğinden emin olduğunu dile getirmişti. Aoi derin bir nefes aldı, sınavı geçmişti. Masasının üzerine kocaman bir harita sererek Ishigakure'nin belli bölgelerini işaret etmişti. Sennashi'nin konuşlandığı üç bölge vardı. Bunlardan birisi derin ve çok oyuklu taş madeniydi. Oraya direkt saldırı yapmak zorlu olacaktı ve içeride rehineler olabilirdi. Diğer iki bölge ise yaralıları iyileştirdikleri klinikler ve mühür atölyesi olarak kullandıkları ormanlık alandı. Bu iki yere yapacakları baskınla Sennashi'nin gücünü önemli ölçüde azaltabilirlerdi. Bunun üzerine Satoshi hızlıca bir plan yapmıştı. İki gruba ayrılacaklardı. Satoshi, Kaede, Masato mühür atölyelerine saldırırken Aoi, Takeshi ve Shiori kliniklere baskın düzenleyecekti. Oralar temizlendikten sonra hep birlikte merkezlerine baskın düzenleyeceklerdi. Böylece amaçları Ishigakure'den Sennashi'yi tamamen temizlemek olacaktı.

Herkes planı onaylamıştı. Tam kapıdan çıkacaklardı ki Sekikage ona dönerek başaracağına olan inancını dile getirirken bir rulo tuvalet kağıdı uzatmıştı. Aoi kıpkırmızı kesilerek ruloyu alırken herkesin kahkaha attığını görünce kendini tutamayarak onlara dahil oldu. Kage'nin babacan ve şakacı tavırlarını sevmişti. Kendi babası da bu tarz şakalar yapardı arada sırada. Dışarı çıkınca Hiro onlara köyde bir ev ayarlandığını söylemişti. Zaten köy çok küçücük olduğu için ulaşması da uzun sürmüyordu. Evin kendisi de oldukça tatlı, küçük ve samimiydi. Tam bir köy eviydi. Küçük bir bahçesi, önünde çiçekleri, renkli yer minderleri ile dekore edilmişti. Zemini ahşaptandı. Taştan olsa bu sıcakta onları epey serin tutardı ancak yine de içerisi gölgelik olduğu için dışarıya kıyasla oldukça serindi. Odada net bir tütsü kokusu da vardı.

Evde onları oldukça sevimli ve tonton bir köylü teyze karşılamıştı. Aç olup olmadıklarını sorunca Takeshi öne atlayarak epey aç olduklarını dile getirmişti. Teyze hazırladığı yemekleri anlatınca ise Satoshi'nin midesinden kopan gurultular gereken cevabı vermişti. Aoi kıkır kıkır gülerken kendi midesinin de kazındığını fark etti. Son mola yerlerinde huzurları kaçtığı için dinlenme fırsatı bulamamışlardı. Teyze yemekleri hazırlamaya gidince herkes minderlere çökerek uzun zaman sonra ilk kez soluklanma şansına erişmişti. Burada birlikte uzun zaman geçireceklerdi ve oldukça tehlikeli bir görevle yüzleşeceklerdi ancak... köy o kadar sevimli ve rahatlatıcıydı ki belki de biraz tadını çıkartmasının zararı olmazdı. Hiç değilse bugün için. Aoi kendisi de dahil herkesin fazlaca aç olduğunu bildiği için mutfağa gidip teyzeye yardım etmeye karar verdi. "Teyze, yardım edilecek bir şey var mı?" Getir götür bile yapsa yaşlı kadıncağıza yardımcı olup işleri hızlandırabilirdi. Ayrıca aklına bir şey daha gelmişti. "Teyze sizde köpek maması var mı? Shiori'nin tatlı mı tatlı Kenmaru'su çok sevinebilir ona da bir şeyler ayarlarsak."
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Mutfağa girer girmez burnuna gelen o nefis kokularla birlikte daha da acıktığını hissediyorsun. Mutfakta yaşlı teyze, büyük bir tavada gözlemeleri çevirmekle uğraşıyor. İçeri girdiğini duyunca yüzü aydınlanıyor, gülümseyerek başıyla hafifçe selamlıyor. "Ah, guzum! Ellerin dert görmesin, pek mahcup ettin beni. İstersen şuradaki tabakları sofraya götür."

Hızla yan tarafa dizilmiş nikuman dolu tabağı, küçük kaselerdeki miso çorbalarını ve tempuraları alarak sofraya götürüp arkadaşlarının önüne koyuyorsun. Onların memnuniyetle yemeklere saldırmalarını izlemek içini biraz rahatlıyor. Tekrar mutfağa döndüğünde, teyze küçük bir torbayı karıştırarak sana dönüyor.

"Hele şu şirin köpecik var ya, hep düşünürüm onu. Burada da çok köpek vardır, biz onlara hep bakarız. Mamamız da vardır bak." diyerek küçük bir kaseye doldurduğu köpek mamasını sana uzatıyor.

Teşekkür edip kaseyi alıyor ve odaya dönüyorsun. Kenmaru, Shiori'nin yanında uyuklar gibi yatıyor ama mama kokusunu aldığı anda kulakları dikleşiyor. Heyecanla ayaklanıp mama tabağına doğru koşuyor. Shiori hafifçe uyanıyor, durumu görünce mutlu bir şekilde sana teşekkür ediyor. Takeshi hemen araya girip şakacı bir tavırla ekliyor.

"Kenmaru kadar seviliyor muyum emin değilim ya." Satoshi cevap vermeden edemiyor. "Kesinlikle sevilmiyorsun kanka." Oda neşeli kahkahalarla doluyor. Bu sırada Kaede odanın bir köşesinde sessizce oturuyor, ama o bile ortamın hafif havasından etkilenmiş görünüyor. Gerginliği biraz olsun dağılmış gibi.

Herkes bir süre yemeklere gömülmüş haldeyken, rahatça yere oturuyorsun ve sonunda gerçek anlamda dinlenmeye başladığını hissediyorsun. Zihnin bir an önceki olayları, yaşadığın tehlikeleri düşünmekten biraz uzaklaşmaya başlıyor.

Bir süre sonra yemeklerinizi bitirip çay içerken, dışarıdan köy halkının sakin yaşamının sesleri geliyor. Çocukların gülüşmeleri, satıcıların sesleri, arada sırada bir köpeğin havlaması. Huzurlu bir şekilde gülümsüyorsun. Burada, bu küçük ama sıcak köyde, kendini kısa sürede evindeymiş gibi hissetmeye başladın bile.

Takeshi esneyerek araya giriyor. "Ee, bu geceye kadar biraz boş vaktimiz var. Köyü gezsek mi, yoksa dinlenmek için burada mı kalsak?" Satoshi başını sallıyor ve ekliyor. "Evet, burada biraz serinlemek iyi geldi. Ama köyde işimize yarayacak bazı bilgiler de toplayabiliriz aslında." Shiori biraz yorgun görünse de Kenmaru'yu okşayarak söze katılıyor. "Bence köy halkıyla konuşmak iyi bir fikir olabilir. Bize önemli şeyler söyleyebilirler."

Kaede hafifçe iç çekiyor. "Siz çıkın gezin, ben biraz yalnız kalmak istiyorum."

Sen ise seçenekleri değerlendiriyorsun ve ne yapacağına karar vermeye çalışıyorsun. Takeshi ve Satoshi ile birlikte köyü keşfedip istihbarat toplayabilir, yerel halkla sohbet ederek onların günlük yaşamına tanık olabilirsin. Shiori ve Kenmaru ile birlikte pazar yerini gezerek yerel ürünlere bakıp köyün havasını daha iyi hissedebilir, belki küçük hediyelik eşyalar satın alabilirsin. Evde kalıp Kaede'ye yaklaşarak onunla konuşmayı deneyebilir, aranızdaki gerginliği azaltabilir ve belki onun yalnızlığını paylaşabilirsin. Sakin bir köşe bularak hem bedenini hem de ruhunu dinlendirebilir ve gelecekteki görev için kendini hazırlayabilirsin. Masato yemek yerken onunla sohbet edebilirsin. Ne yapacaksın acaba?
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure


Tonton teyze Aoi'nin yardım isteğini işitince pek mutlu olmuş gibiydi. Hemen tabakları işaret edip sofraya dizmesini rica etmişti. Aoi kaselerin ve tabakların olduğu tepsiyi kucaklayarak salona, arkadaşlarının yanına gitti ve sofraya dizerek hizmette bulundu. Herkes öyle acıkmıştı ki hemen yemeklere yumulmuşlardı. Aoi tekrar mutfağa gittiğinde teyze ona civarda baktıkları köpekler için köpek mamalarının olduğunu, onu Kenmaru'ya verebileceğini söylemişti. Aoi, Kenmaru'yu mutlu edeceğinin sevinci ile bir kase dolusu köpek mamasını kaptığı gibi salona döndü. Kenmaru ona yönelik bir şeyler olduğunu hemen sezmiş gibi kulaklarını kaldırmıştı. Shiori de gülümseyerek teşekkür etmişti. Durumu gören Takeshi şakacı bir tavırla Kenmaru kadar sevilmediğinden yakınırken Satoshi de bunu onaylamıştı. Odaya yayılan kahkahalara Aoi de eşlik etti.

Nihayet Aoi de oturup karnını doyurmaya başladığında dünyanın bütün yükünün omuzlarından süzüldüğünü hissetti. Böyle huzurlu bir evin içinde, taze ve sıcak yemekleri ekip arkadaşları ile yemek büyük bir lükstü gerçekten. Her zaman elde etme fırsatı bulamayacağı bir lükstü. Yola çıktıklarından beridir ilk kez tam manasıyla dinlendiğini hissetmişti. Yemek faslının ardından çaylar gelmişti. Çay bu sıcak havalarda insanın hararetini de alıyordu. Dışarıda köy halkı gündelik meşguliyetlerine dalmıştı. Sokakta oynayan çocukların bağrışmaları, esnafların sesleri ve köpek havlamaları duyuluyordu. Ne kadar huzurlu ve güzel bir köydü burası. Dışarıdan bakınca hiç de Sennashi konuşlanmış gibi durmuyordu. Herkes çok mutlu ve halinden memnun gibiydi. Ekonomik durumları çok parlak olmasa da insanlar huzurluydu.

Herkes iyice dinlenip kendine gelmişti hatta hafiften uyku sersemliği bile çökmüştü üzerlerine. Takeshi esneyerek geceye kadar boş vakitleri olduğunu, köyü gezebileceklerini teklif etmişti. Satoshi de köyde işe yarar bilgiler toplayabileceklerini söylemişti. Shiori de bu fikre katılarak köylülerle sohbet etmeleri gerektiğini öne sürmüştü. Aoi neredeyse bunun da görevlerinin bir parçası olduğunu unutacaktı. Hokage onlara köylülerle işbirliği yapmaları gerektiğini söylemişti. Kaede yalnız kalmak istediğini söyleyerek onlarla gelmeyeceğini ima etmişti. "Ben de sizinle geleyim. Köyü gezmek ve gözlemlemek istiyorum." dedi Aoi başını sallayarak onlara katılacağını bildirirken. Esneyerek üzerini düzeltti ve saçlarını geriye doğru attı. Köyün bu huzurlu havasına kendisini fazla kaptırmaması gerekiyordu ancak böyle doğası ile bütünleşen ortamlarda adeta mitolojik hikayelerdeki peri kızları gibi hissediyordu. Onun çiçek açma zamanı gelmişti sanki!
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Köy evinden ayrılarak dışarıya adım attığınızda, öğleden sonra sıcağı hala devam ediyor ancak hafif bir esinti sizi rahatlatmaya yetiyor. Shiori ve yanında mutlu mutlu yürüyen Kenmaru ile birlikte köyün hareketli kısmına, pazar alanına doğru ilerlemeye başlıyorsunuz. Satoshi ve Takeshi de sizinle aynı yönde yürürken, biraz ilerideki küçük çay evinde köylülerle sohbet etmek için ayrılıyorlar.

Pazar yerine girdiğin anda tüm duyularınla canlanan bir ortamla karşılaşıyorsun. Pazar yeri oldukça geniş bir alana yayılmış durumda. Çeşit çeşit tezgahlar, rengarenk tentelerle korunmuş, her birinden farklı farklı kokular yayılıyor. Sağdaki tezgahlarda taze sebzeler ve meyveler sergileniyor, sulu kavunların, kırmızı elmaların, olgun şeftalilerin kokusu tüm alana yayılıyor. Bir satıcı bağırıyor. "Taze kavunlar burada, akşam yemeğine kavun almadan eve dönmeyin!"

Soldaki tezgahlar ise daha çok el işleri ve yerel sanat ürünleriyle dolu. Ahşap oyma oyuncaklar, boyalı taşlar, dokuma kumaşlar ve yerel takılar göze çarpıyor. Satıcıların sesi birbirine karışıyor, adeta canlı bir melodiyi andırıyor. "El yapımı kolyeler! Sevdiklerinize hediye alın, mutlu edin!"

Shiori hemen pazarın başında, gülümseyerek köylülerle sohbet etmeye başlıyor. Yaşlı bir kadın Shiori'yi durdurarak sohbet etmeye başlıyor, Kenmaru'yu görünce hemen sevgiyle köpeğin başını okşuyor. Shiori'nin sakin ve nazik tavrı sayesinde birkaç dakika içinde birçok kişiyle sıcak diyaloglar kurmuş oluyor. Köy halkı samimi ve içten, dışarıdan geldiğinizi öğrenince hemen sizi de meraklı bakışlarla selamlıyorlar. Kimisi size ikramlarda bulunuyor, kimisi ise günlük yaşamları hakkında ufak bilgiler veriyor.

Bir yandan tezgahları incelerken bir yandan da köyün günlük yaşamını gözlemliyorsun. Köylüler kendi arasında sohbet ederken kulaklarına belli belirsiz konuşmalar takılıyor. "Dün gece yine ormanda garip sesler duymuşlar." diyor bir adam yanındakine. "Ne sesiymiş o?" diye karşılık veriyor diğeri. Cevap belirsiz, uğultular arasında kaybolup gidiyor.

Dikkatini biraz ilerideki küçük bir tezgah çekiyor. Tezgahın üzerinde renkli, parıltılı taşlar var ve yaşlıca bir adam oturmuş onları düzenliyor. Tezgaha yaklaşınca adam hafifçe gülümsüyor ve taşlardan birini uzatıyor. "Bu taşın sahibini bekliyordum." diyor gizemli bir ifadeyle.

Biraz ileride ise pazarın kenarında bulunan küçük bir sokakta birkaç çocuğun toplandığını görüyorsun. Çocuklar fısıltılarla birbirlerine bir şeyler anlatıyor, yüzlerinde tuhaf bir merak var. Belli ki ilgilerini çeken bir şey keşfetmişler, bu da senin dikkatini çekiyor.

Öte yandan Shiori, pazarın sonuna doğru bir kadınla koyu bir sohbete dalmış, kadın heyecanla ve yüksek sesle ona bir şeyler anlatıyor ama tam olarak ne dediğini duyamıyor. Kenmaru ise o esnada çevredeki kokulara odaklanmış, yere düşen meyve parçalarını koklayıp neşeli bir şekilde kuyruk sallıyor.

Bir an durup ne yapmak istediğine karar vermek istiyorsun. Bir yanda Shiori'nin sohbet ettiği kadına katılarak köy halkından önemli bilgiler edinebilir, diğer yandan tezgahındaki gizemli taşlarla dikkatini çeken yaşlı adamla konuşarak bu ilginç taşın neden kendisine verildiğini öğrenebilirsin. Ayrıca çocukların tuhaf bir şey keşfettiği o küçük sokağa giderek orada neler olduğunu araştırabilir ya da biraz daha sakin kalıp pazarı gezerek diğer tezgahlardan anılar ve hediyeler seçerek rahatlayabilirsin.
Post Reply