Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Avluda asılı duran bronz çanlar esen rüzgarın baskısıyla tok bir ses çıkarıyor. Yeşil çaydan yükselen buhar aranıza ince bir sis gibi yayılırken sözlerin tartıya konuyor. Spiral kavramı odanın içini dolaşıyor. Ayame canlı çakra kısmına takılıyor, "Eğer kurban sunulacaksa kan miktarı mühür çapını büyütebilir." diyor. Ren ise "Spiral kökenli halkalar genellikle koruma değil yönlendirme için çizilir, halka çökerse çakra tek bir noktaya huni gibi akar. Belli bir bölgeyi yok etmek istiyor da olabilirler yani." diyor. Toshio başını sallayıp "Iwa yeraltısı dehliz dehliz tünelle dolu, mühür kanı toplar ve Kamigama çatlağına boşaltırsa su kemerleri kadar hızlı yayılır." diyor. Onun Iwagakure ile ilgili böyle nadir bir bilgiye sahip olmasına şaşırıyorsun. Ayame gürül gürül akan bir nehri anımsatıp "Eğer çakra hedefsiz bırakılırsa ani artçı sarsıntılar bile toprağı delip yüzeye çıkmasına yol açar." diye tamamlıyor.

Kısa sessizlik bakır tenceredeki çayın tıkırtısıyla bölünüyor. Ayame avuçlarını masada birleştiriyor. "Tören alanına iki koldan gideceğiz. Kamizuru Hanabi ve Tora zaten içeri sızacak, onları desteklememiz için ikimize de ihtiyaçları var. Aoi, senin de mühür bozma timinde bulunmanı isteriz. Toshio, yaralı sayılıyorsun ama böceklerin savunmada iyidir, destek ateşinde yer alırsan memnun oluruz." diyor.

Toshio gömleğinin iliklerini yoklayarak oturduğu sıradan doğruluyor. "Katılmamı istemediler ama yürüyebiliyorum ve böceklerim işinize yarar. Elimden geleni yaparım." diyor kısaca. Ren gülümseyip avucunu dizine vuruyor. "O halde ikiniz de Hanabi ile Tora timine dahil oluyorsunuz. Biz de çevre hattını tutarız." Masada anında bir hareketlilik başlıyor, haritalar dürülüyor, uzun kum saatlerine bakılıyor, çaylar bir yudumda bitiriliyor. Ayame yola çıkmadan önce tutsaklardan alınan koordinatları bırakıp Kamigama geçidine doğru ayrılıyor. Salon yarım saat içinde boşalıyor ve planlamayı tamamlamanız için birkaç saatlik zaman kalıyor.

Güneşi yutmaya hazırlanan tepelerin ışığı binanın döşemelerine yanık kehribar serpiyor. Sen elini pencere pervazından çekip kağıt tomarlarını sana doğru uzatan Ren’in davetini kabul ediyorsun. Toshio istirahat yastığına yaslanmış durumda, hala kanat çırpan böceklerini göz ucuyla tartıyor. Ona kısa bir tebessüm bırakıp ayaklanıyorsun. Çantan omzuna vururken sedir kokusu geride kalıyor, Avluya çıkan taş geçitte rüzgar incir yapraklarını çınlatıyor.

Ren seni ana caddenin kalabalığından uzak, batıya bakan yokuşlu rampaya götürüyor. Yüksek taştan evler arası geçiş köprüleri tırmanırken basamakların arasında ardıç ve lavanta saksıları dizili. Uzakta Kamigama silsilesi dizilmiş duruyor. Ren yürürken kısık sesle Takigakure’nin derin kuyularında esen nemli rüzgarlardan söz ediyor. Gövdesi eğrelti otu kabuğuna benzeyen kutsal ağacı anlatıyor, çiçek açtığında yıldırım gibi ışık saçtığını iddia ediyor.

Bir virajı dönünce alçak bir kamp alanına ulaşıyorsunuz. Çepeçevre taş sütunlar dikilmiş, yer yer taze sondaj izleri var. Ayame küçük bir harita açmış zemin titreşimini dinliyor, gözleri kapalı. Seni fark edince başıyla selam verip uçurum kenarındaki doğal baca ağzına yaklaşmanı istiyor. Ayame not tutan elini kulağına götürüp tınıyı dinliyor, Ren ise kaya yüzeyine narin işaretler çiziyor.

Ayame kendi fısıldadığı notlara dönerken rüzgarı neden dinlediğini anlatıyor. "Fuukouton diye bilinen, Fuuton ile ses titreşimini birleştiren bir kekkei genkaiye sahibim. Doğal baca ağızlarından çıkan hava akımına kulak verdiğimde kayaların içindeki ince çatlaklar çınlıyor. Taşın bu tınısı hem derinliği hem de altında boşluk olup olmadığını söylüyor bana. Sondaj izleriyle karşılaştırdığım titreşim desenleri hangi bacanın Kamigama’daki ana tünele açıldığını gösteriyor. Bu mührü bozarken hava akımı bizim pusumuza kalkan olur." diyor alçak sesle. "Doğru yarığı işaretlersek hava çarpışınca akustiği bozar, rakip ise mührü tamamlayamaz. Ren de çizdiği sembollerle rüzgarın titreşimini sabitleyip patikaya yön verecek."

Saha çalışması bitince Ayame görevini tamamlamış hissiyle nefes veriyor. Gün batmadan önce kısa bir mola öneriyor. Uçurum kenarındaki nöbet kulesinde çay ve kurutulmuş meyve ikram edildiğini söylüyor. Tam oraya yönelecekken aşağıdaki tozlu patikada dört Iwa nöbetçisinin belirdiğini görüyorsunuz. Adamların taşıdığı sedyede hareketsiz bir genç shinobi yatıyor, kolları sargı içinde. Sözcü seni çağırıyor. Kamigama girişinde küçük bir devriye tuzağa basmış, yaralıyı en yakın tıbbi noktaya götürürken destek arıyorlar. Ayame gözlerini sana çevirip kararın ne olacak diye sessizce soruyor.

Önünde üç yol açılıyor. Saha çayevine gidip Ayame ve Ren ile rüzgar verilerini son bir kez gözden geçirebilirsin. Aşağı inerek nöbetçilere yardım eder, yaralıyı sağlık kanadına kadar refakat edersin. Ya da Iwa caddelerinden geri dönüp plan notlarını Toshio’ya ileterek gece baskını öncesi ekip toparlanmasına katılırsın. Gökyüzü turuncudan hızlıca mora dönüyor, karar vermek için çok oyalanmamalısın.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Spiraller odadaki herkesin aklına takılmıştı. Ayame kan miktarının mührün boyutunu büyütebileceğine dikkat çekmiş, Ren de belli bir bölgeyi yok etmek istiyor olabileceklerini belirtmişti. Toshio ise Iwa'nın yer altı şekillerine dikkat çekerek mührün tüm bölgelere dalga dalga yayılabileceğini belirtmişti. Toshio Iwa'nın yeraltı haritasını nereden biliyordu ki? Bu da Hari'nin göreve çıktıklarında ona verdiği ilginç bilgilerden birisi miydi yoksa? Kısa bir sessizlik sonrasında Ayame planı netleştirip onlarla paylaşmıştı. Tören alanına sızacak olan Tora ve Hanabi'yi desteklemek için yardımları gerekeceğini söylemişti. Aoi'nin de mühür bozacak ekipte yer almasını istiyordu. Başını yavaşça sallayarak kabul etti bu görevi. Zaten buraya bunun için gelmişti. Toshio da yaralı olduğu için destek ekibinde yer alacaktı. Böcekleri gerçekten de işe yarayabilirdi.

Böylece plana karar verilmişti. Haritalar, evraklar kaldırılmış, çaylar bitirilmiş ve herkes toparlanmaya girişmişti. Büyük çarpışmadan önce hazırlanmak için birkaç saatleri vardı. Toshio kalan saatlerde biraz daha dinlenebilmek için yatağına geçmişti. Aoi ise Ren'in ona uzattığı kağıt tomarlarını çantasına yerleştiriyordu. Burada gidecekleri yerin haritası yer alıyordu. Toshio'yu başıyla selamlayıp odasında tek bırakarak avluya doğru yöneldi. Ren'i takip ediyordu. Ren ona kendi memleketinden bahsediyordu. Aoi onu dinlerken bir yandan da gözünde canlandırmaya çalışıyordu. Ren'in anlattığına göre nemli rüzgarları olan, ortasında devasa antik bir ağaç olan görkemli bir köydü. Kendi klanlarının da kutsal bir ağacı olduğu için Aoi'nin bağ kurması fazla uzun sürmemişti. Bir gün orayı ziyaret etmeyi gerçekten çok istiyordu. Özellikle ağacın çiçek açtığı dönemi görmek istiyordu çünkü Ren'in anlattığına göre göz kamaştırıcı bir ışıltısı vardı. Aoi hiç ışıltılı çiçekler açan bir ağaç görmemişti.

Onu dinlemeye öyle bir dalmıştı ki kamp alanına ne zaman ulaştıklarını anlamamıştı bile. Ayame zeminde bir şeyleri dinliyordu büyük bir dikkatle. Gözleri kapalıydı ancak kısa bir süre sonra varlığını hissetmiş ve onu selamlamıştı. Aoi de onu selamladı. Onu çağırdığını görünce Aoi meraklı gözlerle yanına yaklaştı. Burada ne yapıyor olduğunu fazlasıyla merak etmişti. Ayame ona ses titreşimlerini Fuuton ile birleştirmesini sağlayan bir kekkai genkaisi olduğunu söylemişti. Aoi heyecandan kocaman parıldayan gözlerini ona dikti. Bu çok ama çok havalı bir güçtü. Böyle havalı insanlarla tanışabildiği ve onlarla aynı görevde yer aldığı için çok mutluydu. Yuukon bugün burada canını alacak olsa geride hiçbir pişmanlığı kalmazdı. Ayame ona karmaşık bir dille ses titreşimlerini dinlemenin ne işe yarayacağını anlatmıştı. Aoi bunları unutmamak için dikkatini vermeye çalıştı ancak biraz karmaşık bilgilerdi. Anladığı kadarıyla doğru titreşimleri yakalayıp doğru yarığı bulurlarsa mührü bozmak için avantajları olacaktı.

İşi bitince Ayame ona nöbet kulübesinde ikram olduğunu, görevden önce dinlenebileceklerini teklif etmişti. Aoi tam bu teklifi kabul edecekti ki arkadan gelen seslerle dikkati dağıldı. Dört Iwa shinobisi sedyede yaralı bir başka shinobiyi taşıyorlardı. Nasıl yaralanmıştı acaba? Durumu iyi miydi? Aoi hafifçe endişelenmişti. Sözcünün ona seslendiğini fark edince yanına yaklaştı. Devriyenin tuzağa bastığını, yaralının en yakın şifa noktasına ulaşması gerektiğini söylemişti. Sanki bunu yalnızca merakını gidermek için anlatmıyor da ondan yardım istiyor gibi bir hali vardı. Aoi böyle bir yardım teklifini elbette reddedemezdi. "Ben yaralı arkadaşımıza eşlik edeyim, sizlerle görevde görüşürüz. Yuukon yardımcınız ve gözeticiniz olsun." Ayame'ye doğru başını eğerek onu selamladı. Sonra da aşağıya inerek yaralıya yardım etmek için harekete geçti.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Yaralının bulunduğu patikaya inmek için yuvarlak basamaklı dar bir merdiven kullanıyorsun. Taş basamaklar öğle sıcağıyla ısınmış, kaya yüzeyinden yükselen kuru toz ayak bileklerini kaplıyor. Aşağıda bekleyen dört Iwa nöbetçisi ter içindeler, sedyenin tokmak sapı kadar kalın tutamaklarını sıkarken aralarındaki genç shinobi belli belirsiz kımıldıyor. Soluk alışı hırıltılı, göz kapakları baygın halde titriyor.

Konuşmaya fırsat kalmadan öndeki asker sedyeyi sana doğru çeviriyor. İki askerin yerini alıp kolunu sedyenin altında geçirince yükün ağırlığı omuzlarına gömülüyor. Yerleştirirken düzensiz sarılmış kollara istemsiz bakış atıyorsun. Ortak çakra bandajı yerine kaba saba kahverengi kumaş kullanılmış. Tam göğüs hizasında hafif kabarık bir düğüm dikkatini çekiyor. Kumaş katlanırken iç astarın gri yüzeyine ince çizgiler oyulmuş. Gözün keskin bir anda seçiyor, beş köşeli dairesel bir kalıp. Her köşesinden parmak kalınlığında tüy gibi kağıt fitiller uzanıyor.

Kalbin hızlanıyor. Tüy gibi görünen fitiller patlayıcı mührün kurutulmuş tetik şeritleri. Nefesini tutup hemen altındaki katmanda aynı düzende dizilmiş ikincil işaretler fark ediyorsun. Toplamda sekiz halka üst üste bindirilmiş ve tam merkezden yanlara gümüş toz serpiştirilmiş. Gözlerini kaçırmadan sedyenin ahşap kenarını kavrıyorsun.

Yanındaki nöbetçiler "Bir… iki… kaldır!" komutuyla yeniden adım alırken bastığın taş gevşiyor. Sedyenin altı hafifçe sendeleyince kumaş kenarı aralanıyor. O anda bir şerit kısık bir çıtırtı çıkararak turuncu noktalı alev kıvılcım saçıyor. Patlayıcı kağıt kendini tutuşturma döngüsüne girmiş. Parıltı kalp atışınla aynı hızda büyüyor.

Deniz rüzgarı vadiye çarpıp üzerinizden uğuldarken üç saniyelik bir boşluk hissediyorsun. Görevlilerin hiçbiri alevi fark etmedi. Sedye genç shinobinin kan izleriyle ağırlaşmış. Kağıt fitilin ucundaki ateş havayı içeri emip pıhtı kokusunu yakıyor. Birkaç nabız vuruşu sonra zincirleme reaksiyon bütün halkaları ateşleyebilir. Etraf toprak yüzey, yankılanma çarpmasıyla taş bloklar parçalara ayrılabilir.

Omuzunun hemen yanında terli ipi tutan asker haykırıyor. "Sarsma sedyeyi. Shinobinin çakrası dengesiz." Sen ise gözlerini artık bariz parlayan mühre dikmiş durumdasın.

Acilen harekete geçmelisin.
Konohagakure
Konohagakure
Joined: Thu Nov 21, 2024 4:14 pm
Rütbe:   
 Image
User avatar
Konohagakure
Konohagakure
Taş merdivenlerden aşağıya inerek yaralının yanına vardı. Dört Iwa shinobisi oldukça yorgun ve ter içinde görünüyorlardı. Bütün yol boyunca adamı taşımış olmalıydılar. Yaralı adam arada titriyor, göz kapaklarını aralamaya çalışıyordu ancak hiç gücü yoktu. Yanlarına vardığı gibi shinobilerden en öndeki sedyenin ucunu ona uzatmıştı. Kolundan tutmasıyla birlikte de koca adamın tüm ağırlığını omuzlarında hissetti bir anda. Gerçekten epey ağır bir adamdı. Bu yardımı ondan istemektense daha iri yarı bir başka shinobiden de isteyebilirlerdi. Aoi kendini rahat edeceği bir pozisyona konumlandırmaya çalışırken shinobinin sedyenin kenarından sarkan kolu dikkatini çekmişti. Çakra bandajı değil, kahverengi bir kumaş kullanılmıştı adamın yaralarını sarmada. Bandajları mı kalmamıştı? Gözleri adamın göğsüne kayınca garip bir düğüm fark etti. Beş köşeli dairesel bir kalıp vardı. Her köşesinden fitiller uzuyordu.

Patlayıcı kağıtlar... Aoi yutkundu. Kalbi hızla atmaya başlamıştı. Elleri buz gibi olmuş, titremeye başlamıştı. Sırtından soğuk bir ürperti geçti. Bu adamla her kim ilgilendiyse veya başına her ne geldiyse bir tuzaktı. Her yeri patlayıcı kağıtlarla kaplıydı. Nöbetçiler hep birlikte sedyeyi kaldırdıklarında fitillerden birinin ucu turuncu turuncu çakmaya başlamıştı. Patlayacaktı. Turuncu parıltı git gide büyüyor ve fitil boyunca ilerleyerek kağıtlara ilerliyordu. Tüm kağıtlar aynı anda patlayacaktı. Yanındaki shinobilerden bir Yuukon'un kulu fark etmemişti adamın üzerindeki bariz fitilleri. Sedyeyi sarsmaması gerektiğini söylüyordu ona. Bilmiyordu ki birazdan sedyeyi sarsmaktan çok daha büyük bir problemle yüzleşeceklerdi.

"PATLAYICI! KAÇIN!" Çok az vakti vardı. Aoi iki şey deneyecekti. İlk olarak Fuuton: Kami Oroshi ile bir girdap oluşturup patlamayı onlardan uzaklaştıracaktı. Eğer yapabilirse hemen ardından Fuuton: Kazekiri no Jutsu kullanarak adamın özensiz bandajlarını kunaileriyle kesecek ve adamı çekip çıkaracaktı. Sonra da girdabın rüzgarıyla sedyeyi ve patlayıcıları uzağa gönderecekti. Önceliği kurtarabildiği kadar çok canı kurtarmaktı.
Image
► Show Spoiler
Game Master
Game Master
Joined: Tue Nov 26, 2024 9:39 pm
User avatar
Game Master
Game Master
Bağırışın kayalık vadide çınlayınca omzundaki askerler refleksle irkiliyor, sedyenin arka sapını bırakıp geriye sıçrıyorlar. Gövdeni döndürmeden kollarını öne uzatıyor, havadaki tozu ve sıcak rüzgarı avuçlarında topluyorsun. Fuuton: Kami Oroshi için hızla üç kısa mühür, ardından derin bir soluk. Göğsünden savurduğun çakra girdap şeklinde açılıyor, sedyenin üst yarısını kamçı gibi kavrayıp taş duvara doğru itiyor.

Fitildeki alev girdabın vakumuna kapılıp ters yönde sönüyor gibi duruyor, ama bandaj düğümünün altında gizlenmiş ikinci kıvılcım aynı anda parlayıp aşağı katmana sıçrıyor. Ne sen ne de geri çekilen nöbetçiler erişebilecek kadar yakınsınız artık, rüzgar sedyeyi taşıdığı askerlerden dört adım uzağa fırlatmış durumda. Alevlenen kağıtlar adamın göğsüyle belinin arasındaki boşluğa tam oturtulmuş, rüzgar kuvveti patlayıcıyı adamın bedenine bastırıyor, dış yüzeydeyse vakum yarattığı için şok dalgasının çoğu önce gövdesine, sonra kaya duvara gidiyor.

Kısa, donuk bir gök gürültüsü duyuluyor. Çakra kaplı rüzgar şiddeti patlamayı dışa değil içe yönlendirince etrafta taş ve kemik parçaları savrulmuyor, kanat çırpan bir kuş sürüsü gibi kırmızı parçacıklar havada asılı kalıyor. Sedyeyi bırakan iki nöbetçi yere düşse de yalnızca toz yutuyorlar. Öndeki askerler titreşimi bile hissetmeden uzak noktaya savrulan enkaza bakıyor. Yaralı shinobi içinse vakumla birlikte bastıran alev iç patlama etkisi yaratıyor; beden birkaç saniye içinde çöküyor, sonra dumanlı rüzgarla birlikte duvar dibine sessizce yığılıyor.

Hazırladığın Fuuton bıçaklarını ikinci hamle olarak fırlatmayı planlarken hedef artık yok. Kestiğin bandajlar boşluğa savruluyor, kan ve buhar karışıyor. Gürültü vadinin öte yakasındaki bekleme yoluna kadar uzandığı için oradan gelen ayak sesleri yaklaşmaya başlıyor. Kısa süre sonra sedyecilere takviye yollanan Iwa gözcüleri beliriyor, onlarla birlikte de acele adımlarla koşturan Toshio çıkıyor köşeden. Böcek sürüsü sağ elini sararken bakışını enkaz durumuna kaydırıyor, yüzüne soluk bir hüzün yerleşiyor.

Sarsılmış nöbetçiler olayı çabucak anlattığında Toshio yaralı adamın üzerindeki mühürlerin yerleşim biçimini soruyor. Sedyecilerden biri beş köşeli, üst üste iki daire olduğunu tarif edince gözleri kısılıyor. Küçük bir böcek sürüsü bandaj artıklarını inceleyip geri döndüğünde Toshio fısır fısır konuşuyor. "Bu diziliş patlamadan çok çevreyi titreşimle haritaya çeviren, bir tünel ağını tetikleyen kanallı mühür tipine benziyor." Böcekler ceplerinden topladıkları ince demir tozunu sana gösteriyor, patlama gerçekte bir sondaj iğnesi gibi alt tabakaya delik açmış.

Takviye ekibi komutanı telaşla "Bu delik Kamigama Şaftı girişine elli metre uzakta, doğrudan bağlantı veriyor." diye rapor ediyor. Yani mührü bozmak üzere yola çıkan Hanabi ve Tora ekibi tam bu çizgiye paralel ilerliyor. Toshio göz ucuyla seni tartıyor, yaralarını unutmuş sessiz bir kararlılıkla çakra kovanını omzuna dayıyor. "Benden kaçınılır sanmışlardı ama hala hareket edebilirim." diyor kısık sesle. Komutan sizden önce gidecek birkaç tıbbi er organize ederken ikinizin de mühür hattına ulaşıp içeriden bozmaya yardım etmenizi talep ediyor.

Toparlanma telaşında sedyedeki genç shinobinin titrek çantası yırtılıyor, içinde derme çatma bir defter duruyor. Sayfalarında spiral motifli bir harita ve kenarına karalanmış tek cümle var. "Açılan yol yalnız kan ve rüzgarla kapanır." Toshio bu satırı parmağıyla gösteriyor, ardından kafasını kaldırıp doğrudan sana bakıyor.

"Rüzgar deyince ilk aklıma sen geliyorsun." diyor duraksamadan. "Kan kısmı yine bana kalırsa… risk alır mısın?" Sorusu toz bulutunun içinde asılı kalıyor. Önünüzde patlamayla açılan taze oyuk, arkanızda şaft girişine giden yokuş. Gün ışığı hızla sönüyor artık.

Oyukta ilk adımı attığında toprağın gözeneklerinden ılık hava kaçıyor, tüp gibi uzayan geçit çamurumsu kille sıvanmış, duvarlarda henüz kurumamış barut kokusu asılı. Sen ilerledikçe tünel daralıyor, tavandan sarkan filiz halindeki kaya iğneleri çıtırtıyla dökülüyor. Birkaç adım ötede zeminin çatladığı noktadan mavimsi çakra kıvılcımı yükseliyor, titreşim uzaklardan gelen boğuk davul sesine karışıyor. Defterdeki spiral haritayla kıyaslayınca bulunduğun dal kolunun ana mühre giden en kısa damar olabileceğini fark ediyorsun, ancak yan duvarda kıyısız bir yarık daha kıvrılıyor, belki de Hanabi-Tora ekibinin ilerlediği paralel hat o. Toshio sol omzundaki bandajı sıyırıp küçük böcek kümeleri salıyor, gözleri kararını bekler gibi sende. "Artık işin sonuna geldik. Ana yoldan mı gitmeliyiz, yan yola mı sapmalıyız bilmiyorum ama nereden gidersek gidelim farklı bir problem ile karşılaşacağımıza eminim."
Post Reply