Genel
İsim: Hyuuga KichirouYaş: 24
Cinsiyet: Erkek
Boy: 176
Kilo: 70
Saç ve Göz Rengi: Siyah, Beyaz (beşiktaşk?)
Genel Görünüm: Kemikli yüz hatlarına sahip bir figürdür. Siyah saçları "mullet" tarzında kesilmiştir, ön tutamları alnına dökülür. Saçlarının dokusu yumuşaktır ve dokunulduğunda ipeksi bir his verir. Rengi soluk teniyle zıt bir görüntü oluşturur. Byakugan nedeniyle tamamen beyaz irisleri vardır. Ancak sol gözünde bir yara izi de bulunur. İzi, alnından yanağına kadar uzanır ve kaşını kesintiye uğratmıştır. Bu bölgede kaş seyrekleşmiştir. Aynı gözünde ayrıca belirgin bir kanlanma görülür. Sağ gözü ise tamamen sağlıklı ve dikkat çekicidir, çoğu zaman donuk ama keskin bir ifadeyle bakar. Kaşları toplu, hafif kalın, burnu ince ve belirgin şekilde sivridir. Dudakları ince, köpek dişleri ise hafifçe dışa çıkık olduğundan gülümsemesinde sert bir çekicilik taşır. Boynundaki yara izleri, sol gözündekinden çok daha eski bir görünüme sahiptir. Bu izler, teninden biraz daha koyu renkte ve dokusunda hafif bir pürüzle dikkat çeker, ancak asla rahatsız edici bir görüntü oluşturmaz.
Hırıltılı, bariton tonundaki sesi, dikkat çekici bir derinliğe sahiptir ve konuşurken diksiyonuna özen gösterir.Duruşu daima dik, yürüyüşü ise zarif ve kararlıdır. Adımlarını hızla atarken bile sükûnetini ve kontrolünü asla kaybetmez. Ortalama bir boya sahip olmasına rağmen fit ve dengeli yapısı, onu olduğundan daha heybetli gösterir. İnsanlara genellikle yargılayıcı ve küçümseyici bir ifadeyle bakar, bu da çevresinde hafif bir mesafe yaratır. Yaşından biraz daha olgun bir görünüme sahiptir. Hafif bir tütün notası taşıyan parfüm kokusuyla tanınır.
Mesai saatlerinde, Hyuuga Klanı'nın beyaz üniformasını giyer. Bu üniforma, uzun ve geniş kolları ile diz üstüne kadar uzanan bir elbiseden oluşur. Altına bol bir pantolon ve dar, özel yapım çizmeler giyer. Çizmeleri, pantolonun içine sokulmuştur. Üniformasının üstüne, ceplerle dolu klasik bir Jounin yeleği ekler ve yakasında Konoha amblemini taşır.
Sivil zamanlarında ise kendine has tarzıyla dikkat çeker. Geçmişte renkli takılar, çeşitli gömlekler ve dar pantolonlar giyerek Konoha’da adından söz ettirmiştir. Ancak son yıllarda, sade ama zarif bir stil benimsemeye başlamıştır. Giydiği hiçbir kıyafette ayak parmaklarının görünmesine izin vermez; bu, onun titizlikle çizdiği imajın bir parçasıdır. Hatta bu takıntısı, yakın çevresinde esprilere konu olmuştur.
(Karakterimi çizeceğim. Çizince buraya atarım)
Bilgiler
Köy: KonohaElement: Suiton, Raiton
Rütbe: Jounin
Yatkınlık: Taijutsu
Detaylar
Kişilik: Kichirou, geçmişi geride bırakmaya çalışan bir adamdır. Eskiden yaptığı hataları ve verdiği zararları telafi etmek, bu yüklerden sıyrılarak geleceğe çok daha iyi bir versiyonunu taşımak ister. Ancak bu dönüşüm kolay değildir. İnsanları övmek, nazik sözler söylemek ya da yüzüne samimi bir gülümseme kondurmak gibi çabaları genelde ilk söylediği kötü sözcüklerden sonra gelir. Onun zihni, yapılan hataları, yanlışları ve başarısızlıkları görmekte ve bunları eleştirmekte inanılmaz derecede başarılıdır. Kendisini kontrol etmeye çalışsa da, ağzından kaçan sert ve eleştirel sözler çoğu zaman bu çabalarını sabote eder.Son zamanlarda, hayatında "zen" arayışına girmiştir. Meditasyon yapar, bitki çayları içer, manzara seyrederek dinginlik arar ve akademide eğitim gören genç öğrencileri eğiterek kendisine bir kefaret bulmaya çalışır. Zihinsel huzura ulaşmak onun için bir hedef değil, bir mücadeledir. Geçmişteki Kichirou’nun kontrol edilemez öfkesini, hırsını ve kırıcı mizacını geride bırakmak ister. Bunun yerine daha duyarlı, ilgili ve yardımsever biri olmayı hedefler. İnsanlara değer vermek ve onların içindeki iyi yönleri görmek için uğraşır; bu bazen zorlayıcı bir deneyim olsa da geri adım atmamaya kararlıdır. Değersiz görünen birini bile anlamak ve ona nazik davranmak için bilinçli bir çaba gösterir, her ne kadar bu, onun doğasına ters gelse de.
Kichirou'nun bir diğer önemli motivasyonu, eski arkadaşlarının ve eski eşinin karşısına bambaşka biri olarak çıkabilmektir. Değiştiğini onlara kanıtlamak ister. Kendi hatalarını onararak, kırdığı köprüleri yeniden inşa etme arzusu, onu bu yolda kararlı kılar. Ancak bu değişim yolunda sadece duygusal değil, aynı zamanda bir strateji güder: Kaybetmek, onun için bir seçenek değildir. Kichirou, doğası gereği bir kazanma bağımlısıdır. Hırsı, hem bu yeni yolu benimsemesini sağlamakta hem de eski ilişkilerini kurtarma isteğini körüklemektedir. Geriye dönüp baktığında, yalnızca geçmişiyle değil, eski kendisiyle de mücadele ettiğinin farkındadır.
Kichirou’nun bu dönüşüm çabası, kişiliğinin derinlerinde bir çelişki yaratır. Zihni hala eleştirel ve keskindir; çoğu zaman söylediği sözler, niyet ettiği nazik tonu tutturamaz. Yine de çabalar. Her seferinde, başarısızlıkla yüzleşse bile, bir sonraki sefer daha iyi yapmayı dener. Meditasyonlarını aksatmaz, bitki çaylarını karıştırmayı öğrenir, sabırla günbatımını izler ve geleceğin kendisine getirdiği dersleri sabırla bekler.
İnanır ki, bir gün geçmişin gölgelerinden tamamen kurtulacak ve duyarlı, yardımsever, nazik bir insan olarak anılacaktır. O güne kadar bu yolculuğa devam edecek ve bu yolda her düşüşünde yeniden ayağa kalkacaktır. Çünkü değişim, onun için sadece bir arzu değil, varoluşunu yeniden tanımlama meselesidir.
İlgi / Hobi:
Çay seramonileri: Kichirou, son zamanlarda çay seremonilerine derin bir ilgi geliştirmiştir. Bu antik gelenek, onun için sadece bir içecek hazırlamak değil, aynı zamanda bir ritüel, bir huzur arayışıdır. Çay yapımındaki her adımı büyük bir dikkatle uygular: suyun sıcaklığı, yaprakların özeniyle seçilmesi ve her fincana dökülen çayın akışı... Bu süreç, ona kendi içsel karmaşasını yatıştırmak ve anda kalmayı öğrenmek için eşsiz bir fırsat sunar. Çay seremonileri sırasında, çevresindeki sessizlikle uyum içinde hareket eder ve bu anları küçük ama değerli bir meditasyon pratiği olarak görür. Çoğu zaman, bu seremoniyi tamamlayacak sabrı göstermeyi başaramaz. Zamanla başarılı olacağına inancı tamdır.
Meditasyon: Kichirou’nun günlük hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Her günün başlangıcında ve sonunda, gözlerini kapatıp nefes alışverişine odaklanarak zihnini sakinleştirmeye çalışır. Özellikle doğada yapılan meditasyonları tercih eder; bir dere kenarında oturup suyun şırıltısını dinlemek ya da bir ağacın gölgesinde kuş cıvıltıları arasında kendini kaybetmek onun için tam anlamıyla "zen" anlarıdır. Meditasyon, onun zihnindeki kaotik düşünceleri düzenlemesine ve duygularını daha iyi kontrol etmesine yardımcı olur.
Kişisel gelişim kursları ve kitapları: Kichirou, kişisel gelişim kitaplarını okumaya ve kurslarına gitmeye kendini zorlar. Hayatının bu yeni evresinde, kendisini sürekli geliştirmek ve farklı perspektifler kazanmak için bu kaynakları kullanır. Kütüphanesi, felsefi metinlerden psikolojiye, liderlik rehberlerinden duygusal zeka üzerine yazılmış kitaplara kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Kurslara katıldığında ise genellikle defterine notlar alır ve öğrendiklerini günlük yaşamına entegre etmeye çalışır. Bu hobisi, onun için bir yolculuk gibidir; her okuduğu sayfa ve her aldığı ders, kendi potansiyelini keşfetmesinde bir adım daha atmasını sağlar.
Bonsai ağaçları: Bonsai ağaçları ise onun sakinliğini ve sabrını sınayan ama bir o kadar da huzur veren bir uğraştır. Bu minyatür ağaçlar, Kichirou için bir yaşam metaforudur: dikkat, sevgi ve sabırla büyütüldüğünde, ortaya zarif ve muhteşem bir güzellik çıkar. Bonsai bakımına yeni başlamıştır. Ağacın her bir dalını inceleyerek düzenler, şekillendirir ve zamanla ortaya çıkan eserini izleyebileceği anı sabırsızlıkla bekler. Bu küçük ağaçlar, ona hem doğanın gücünü hem de insanın onu nasıl şekillendirebileceğini hatırlatır. Ayrıca bonsailerle uğraşmak, kendi dönüşüm süreciyle paralel bir yolculuk gibi gelir.
Özgeçmiş:
Hyuuga Klanı’nın ana dalında doğan Kichirou, bir liderin oğlu olmanın getirdiği ayrıcalıklarla büyüdü. Ailenin en büyük çocuğu ve tek oğlu olarak babasının gözbebeğiydi. Babası, klasik Hyuuga disiplini ile yetiştirilmiş sert bir lider olmasına rağmen, Kichirou’ya karşı bu disiplini pek uygulamadı. Bu durum, Kichirou’nun çocukluğunu daha rahat ve kuralsız bir şekilde geçirmesine neden oldu. İki küçük kız kardeşi ise Kichirou’nun gölgesinde kaldılar. Kichirou her zaman onlardan üstün olduğunu hissetti ve bu üstünlük hissini onlara fiziksel olarak da göstermeyi ihmal etmedi.
Daha üç yaşındayken babasıyla taijutsu eğitimi almaya başladı. Haftada beş gün düzenli olarak babasıyla dövüşüyordu, bu da hem yeteneklerini hem de özgüvenini geliştirdi. Ancak bu özgüven kısa sürede kibire dönüştü. Eğitimlerde yalnızca kardeşlerini değil, kuzenlerini ve diğer akranlarını da kolayca alt ediyordu. Bu üstünlük hissi, eğitim dışında da devam etti; sık sık kenarda köşede kardeşlerini ya da kuzenlerini ciddi şekilde döverek üstünlüğünü kanıtlıyor ve bundan zevk alıyordu. Bu zorbalık eğilimi, Kichirou’nun klan içinde sevilmeyen ama çekinilen bir figür haline gelmesine yol açtı.
Kichirou, Konoha Akademisi’nde eğitimine başladığında da değişmedi. Zorbalık huyu, akademideki arkadaşlarına da yansıdı. Ancak, yetenekleri ve akademinin en iyi öğrencisi olması sebebiyle öğretmenler onun bu tavırlarını genellikle görmezden geldi.
Uzun, beline kadar uzanan siyah saçları ve ilgi çekici kıyafetleriyle her zaman dikkat çekiyordu. Hem dış görünüşüyle hem de yetenekleriyle çevresindekilerden bir adım öndeydi. Ancak bu durum, onun insanlarla sağlıklı ilişkiler kurmasını daha da zorlaştırdı.
Genin olarak atandığında ilk takımında Eragi adında başka bir öğrenciyle birlikteydi. İlk görevlerinden birinde, Kichirou’nun küçümseyici tavırları Eragi’nin sabrını taşırdı. Dövüşmeye başladılar. Bu kavga sırasında Kichirou, kendi özgüveni ve rakibini küçümsemesi yüzünden savunmasız bir anda Eragi’nin yumruğunu boynuna yedi. Yumruğun şiddeti, Kichirou’nun ses tellerine zarar verdi ve uzun bir süre konuşamaz hale geldi. Kichirou'ya ciddi bir yara bırakması Eragi’nin shinobilikten atılmasına yol açarken, Kichirou ilk defa kendi hatalarının sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kaldı. Uzun bir süre konuşamamasının yanında hayatının ilerleyen zamanlarında sesine hırıltı eklenmişti. Hatasının bedelini her zaman aşıyacaktı.
İkinci takımında, Hikaru ve Kabi adında iki öğrenciyle birlikte çalıştı. Kabi, Kichirou’nun hayatındaki ilk ve belki de tek gerçek arkadaşıydı. Duygusal ve empatik bir çocuk olan Kabi, Kichirou’nun tüm zorbalıklarına rağmen onun insani yanına ulaşmayı başardı. Kichirou, ailesiyle kavga ettiğinde Kabi’nin evine sığınır, en zor anlarında bile ona danışırdı. Yıllar boyunca dostlukları güçlendi ve Kabi, Kichirou için hep özel bir yerde kaldı.
Hikaru ile ise ilişkileri oldukça karışıktı. Çocukluktan başlayan bir rekabetleri vardı. Birbirlerine çok benziyorlardı. Bu yüzden hem birbirlerini anlıyor hem de birbirlerinden nefret ediyorlardı. Aralarındaki rekabet iki çocuğun da güçlenmesine katkı sağladı. Hikaru da aynı Kichirou gibi zorba bir kişiliğe sahipti. Kichirou arada Hikaru’yu arkadaşmış gibi görse de Hikaru her zaman Kichirou’dan nefret ediyor gibi görünüyordu. Kabi’nin arkadaşlığı bile ikisi arasında bir rakiplik yaratıyordu. Çocuğu paylaşamıyorlardı.
Kichirou, Chuunin olduktan sonra bir görev için Amegakure’ye gönderildiğinde, burada Aki adında bir kızla tanıştı. Buz teknikleri kullanan Aki, ilk karşılaşmalarında Kichirou ile güçlerini kanıtlamak için bir dövüşe tutuştu. Bu mücadele ikisini de etkiledi ve aralarında hızla bir bağ oluştu. Kısa sürede birbirlerine âşık oldular. 18 yaşlarına geldiklerinde Hyuuga Klanı, geleneksel bir seremoniyle Aki’yi ailesinden istedi. Bu evlilikten Koharu adında bir kızları oldu.
Chuunin olarak geçen yıllarında Kichirou, başarılarıyla dikkat çekmiş ve genellikle tehlikeli görevlerin ilk tercihi olmuştu. Ancak bu başarılara rağmen, alaycı ve kibirli tavırları yüzünden çevresindeki pek çok kişi onunla çalışmaktan hoşlanmıyordu. Yetkililer ise Kichirou’nun görevlerdeki performansını dikkate alıyor, karakterindeki kusurları görmezden geliyordu.
Kichirou, bir gün kendisine gelen bir istihbaratla ilgilenmeye karar verdi. Bu, sıradan bir chuunin görevinin çok ötesindeydi. Konoha içinde, üst düzey bir yetkilinin gizlice dış güçlere bilgi sızdırdığına dair duyum almıştı. Bu tür görevlerin üst düzey otoritelerle paylaşılması gerekiyordu, ancak Kichirou, kendisine güveniyordu ve bu işin bir kahramanlık hikâyesiyle sonuçlanacağından emindi.
Kendi planını yapan Kichirou, bu görevi kimseyle paylaşmadan, yanında sadece Kabi var iken harekete geçti. İstihbaratı doğrulamak için gölge takibi ve birkaç sorgulama yaptıktan sonra, gizli bir toplantı olacağını öğrendi. Kendi becerilerine ve gözlem yeteneklerine fazlasıyla güveniyordu. Ancak bu toplantıda hedefinin her şeyiyle karşısına çıkmasını beklemiyordu. Kabi’nin engelleme çabasına rağmen hedefe ani bir suikast düzenleyerek onu öldürmeyi başardı. Ancak Konohagakure shinobilerinin saldırısına uğradı. Kichirou, yakalandığında ölüm cezasıyla yüzleşebileceğini biliyordu. Daha da zorlamamak için savaşmadan kaderine razı oldu. Bu sırada ciddi bir dayak yedi.
Kichirou, görevi hakkında kimseye bilgi vermediği ve otoriteyi hiçe saydığı için tutuklandı. Hapisteyken, öldürdüğü kişinin gerçekten de hain olduğu ortaya çıktı. Gizlice yürütülen bir soruşturma, Kichirou’nun eylemlerini doğruladı. Üst düzey yetkililer, Kichirou’nun hatalı yöntemlerine rağmen köye yaptığı katkıyı göz ardı edemediler. Hapisten çıkarıldıktan sonra Kichirou’ya bir teklifte bulunuldu: Başarısını ve kararlılığını kanıtladığı için Jounin rütbesine terfi edilecekti. Ancak bu terfi, ona daha büyük sorumluluklar yükleyecek ve hatalarını tekrarlamaması için bir sınav niteliği taşıyacaktı.
Jounin olduktan sonra Kichirou, kendisini köyün kahramanı olarak görmeye başladı. Aldığı bu terfi, onun yalnızca yeteneklerini değil, aynı zamanda kararlarının ve yöntemlerinin de haklı olduğunu düşündürüyordu. "Ne yaparsam yapayım, sonuçlar beni haklı çıkarıyor," fikriyle hareket ediyordu. Görev sırasında yaşadığı başarısızlıklarda bile suçu hiçbir zaman kendinde aramıyordu. Liderlik yaptığı ekiplerde herhangi bir aksaklık olduğunda, bunu alt rütbeli shinobilerin yetersizliğine bağlıyordu. Görevlerden döndüğünde kendisine gösterilen saygıyı daha fazla talep etmeye başladı. Ona göre Konoha’daki diğer Jounin’ler bile onun seviyesinde değildi. Bu yükseliş, Kichirou’nun karakterindeki kusurları daha da belirgin hale getirdi. Çevresindeki insanlar, başarıları yüzünden bu tavırlarını görmezden gelmeye devam ettikçe, Kichirou daha da umursamaz ve kibirli birine dönüştü. Ancak bu yükselişin beraberinde çöküşünü getireceğini henüz fark etmemişti.
Jounin rütbesine terfi eden Kichirou için bu dönem, kariyerinin zirvesi gibi görünüyordu. Kendisine olan güveni ve kibri artık sınırsız bir boyuta ulaşmıştı. Onun için Jounin olmak, yalnızca daha yüksek bir statü değil, aynı zamanda çevresindekilere üstünlüğünü kanıtlamak için bir fırsattı. Kendini, yalnızca Hyuuga Klanı'nın değil, tüm Konoha’nın en yetenekli shinobisi olarak görüyordu.
Bu dönemde Kichirou, görevlerdeki başarı oranıyla adından sıkça söz ettirdi. İmkânsız gibi görünen görevleri tamamlıyor, aldığı riskler ve hızlı kararlarıyla hem üstün bir stratejist hem de ölümcül bir dövüşçü olduğunu kanıtlıyordu. Özellikle taijutsu becerileriyle, Hyuuga Klanı’nın gurur duyduğu biri haline gelmişti. Onunla görev yapan pek çok shinobi, Kichirou’nun liderlik becerilerini takdir etse de, insani yönünün zayıflığından çok rahatsızlardı.
Yetkililer, Kichirou’nun görevlerdeki başarısından memnundu; ancak bu başarılar, onun kişisel sorunlarını gölgede bırakıyordu. Yan klan üyelerine karşı sergilediği küçümseyici ve gaddar tutumun artışı, çevresindeki insanları rahatsız etmeye başlamıştı. Sadece rütbesi kendisine yakın olanlarla konuşmayı tercih ediyor, düşük rütbeli shinobileri küçümsüyor ve onların varlığını bile umursamıyordu. Görev sırasında yaralandığında diğer yaralı shinobilerden önce kendisine öncelik verilmesini talep ediyordu.
Kichirou’nun bu tavırları, en yakınlarındaki insanları bile kendisinden uzaklaştırmaya başladı. Çocukluk arkadaşı ve rakibi Hikaru, bir gün onunla yüzleşmeye karar verdi. Hikaru, rekabetlerinin geçmişte birbirlerini güçlendirdiğini, ancak Kichirou’nun artık bu sınırı çoktan aştığını söyledi. Ona, "Yolunu kaybettin," dedi. Ancak Kichirou, bu sözleri umursamamakla kalmadı, Hikaru’yu alenen aşağıladı. "Rekabetimizi kazandım ve sen bunu kabul edemiyorsun. Korkaksın. Başarısızsın!" dedi. Hikaru ise Kichirou’dan umudunu kesmişti bile. Bu konuşma, Hikaru’nun Kichirou’yla ilişkisini tamamen bitirmesine neden oldu.
Eşi Aki ise çok daha acı bir şekilde kopuş yaşadı. Kichirou’nun kibri ve değişmez tavırları, Aki’nin sabrını taşırıyordu. Ona defalarca değişmesi gerektiğini, yalnızca bir koca ve baba değil, aynı zamanda daha iyi bir insan olması gerektiğini söyledi. Ancak Kichirou, bunları dikkate almak yerine Aki’yi kendi yolunda bir engel olarak gördü. Ettikleri büyük bir kavga sonrası Aki, kızları Koharu’yu da alarak Amegakure’ye, ailesinin yanına döndü. Kichirou ise bunu bir görev sonrası eve döndüğünde, salondaki masanın üstündeki duygusuz, soğuk mektuptan öğrendi.
Kichirou, ailesinin gidişini bile kabullenmekte zorlandı. Kimseye ne Aki’nin ne de Koharu’nun gittiğini söyledi. Bu durumu, kendisi için bir zaaf olarak gördü ve insanların bunu öğrenmesinden utandı. Olay ve hataları üstüne düşünmeyi reddeden Kichirou, Konoha’ya döndüğünde alkolden yardım aldı. Ona göre hala kendine eş değerde biri yoktu. Ne kadar sosyal konuda yerlerde olsa da, işinde iyiydi. Güçlüydü. Daha da güçlü olmalıydı. İnsanlara ihtiyacı yoktu. Bu yüzden daha fazlasını aramaya başladı. İçmediği zamanlar, bazen içtiği zamanlarda bile sürekli antrenman yaptı. Kimsenin konuşmak istemediği kaba saba, yalnız bir adama dönüştü.
Kichirou’nun bu karanlık döneminde yanında kalan tek kişi Kabi’ydi. Kabi, Kichirou’nun zayıflıklarına ve kaba tavırlarına rağmen onu terk etmeyen tek dostuydu. Öyle ki, kendisine bile söylemekten çekindiği şeyleri çok sarhoş olduğunda Kabi’ye gidip anlattığı oldu.
Fakat altı shinobiden oluşan bir görev sırasında, ekip üyelerinden dördü ağır yaralandı. Kichirou, "Yeterince güçlü olsalardı yaralanmazlardı," diyerek, Kabi ile birlikte geri dönme emri verdi. Ancak Kabi, yaralıları geride bırakmayı reddetti. Bu olay, Kichirou ve Kabi arasında büyük bir tartışmaya yol açtı. Kabi, Kichirou’nun duygusuz ve kibirli olduğunu açıkça dile getirdi. Ancak Kichirou, emirlerini kabul ettirmek için Kabi’ye güç kullanmaya kalktı. Dövüş sırasında, Kichirou’nun karşısındakini küçük görmesinden, Kabi’nin bunca sene Kichi’nin her zayıf noktasını bilen kişi olmasından dolayı utanç verici bir yenilgi yaşadı. Kabi’nin, Kichirou’nun sol gözüne indirdiği yumruk, onu nakavt etti. Çocukluğunda yaptığı hatayı tekrar yapmıştı. Yaşadıklarından asla ders almamıştı… Bu yenilgi Kichirou’ya, fiziksel olduğu kadar psikolojik bir darbe de oldu.
Kabi, yaralıları ve Kichirou’yu köye geri getirdi, ancak Kichirou'yla, üst rütbelisi ile görevde dövüşmüş olması durumu Kabi’nin shinobilikten atılmasına neden oldu. Kabi’nin sessiz bir şekilde Kichirou’yla ilişkisini tamamen koparması, Kichirou’nun hayatındaki en büyük kayıplardan biri oldu.
Kichirou, bu yenilginin ardından hayatını sorgulamaya başladı. Karısı gitmişti, çocuğu yanında değildi, en yakın arkadaşı artık onunla konuşmuyordu. Uzun saçlarını kesip, gösterişli kıyafetlerini terk etti. Daha alçakgönüllü, daha nazik birine dönüşmek istedi.
Bu değişimin kolay olmayacağını biliyordu. İnsanlara değer vermek, nazik olmak ve geçmişte yaptığı hataları telafi etmek onun için tamamen yabancı kavramlardı. Ancak bu kez kararlıydı. Yeni bir sayfa açmanın en iyi yolu olarak, bir genin takımına sensei olmak için Hokage binasına başvurdu. Kendi hatalarını tekrarlamayacak bir nesil yetiştirmek istiyordu. Bu, hem kendini affetmesi hem de çevresindekilere değiştiğini kanıtlaması için bir fırsat olacaktı.
Eşya
Başlangıç Eşyası: “İnsanları nasıl iyi hissettirirsiniz?” adındaki kişisel gelişim kitabı.(insan okuyacak bunu...)